
Kiralananın Tahliyesi Davasında Taahhütnamenin Sonradan Doldurulması, Yemin veya Tanıkla İspatlanabilir mi
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/8307 Karar No: 2023/168 Karar tarihi: 21-02-2023
Özet: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 200 üncü maddesi; “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.” şeklinde olup, 6100 sayılı Kanun’un 201 inci maddesinde ise “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” düzenlemesi bulunmaktadır. Temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiğinin, davalı tarafın savunmasını yazılı delille ispatlayamadığının anlaşılmasına göre, davalının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
(6098 s. K. m. 39, 352) (6100 s. K. m 200, 201) (YHGK. 28.05.2008 T. 2008/6-369 E. 2008/394 K.)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. Dava
Davacı; 15.01.2020 başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesi ile kiracı olan, davalının 14.02.2020 tarihli tahliye taahhüdü ile taşınmazı 15.01.2021 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt ettiğini, davalının 15.01.2021 tarihinde taşınmazı tahliye etmemesi üzerine aleyhine icra takibi başlattığını, davalının tahliye emrine itiraz ederek takibi durdurduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalının dava konusu taşınmazdan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. Cevap
Davalı; tahliye taahhüdünü iki nüsha olarak kira sözleşmesi ile birlikte tarih koymadan imzaladığını, tarihin davacı tarafından daha sonra ve maddi gerçekliğe aykırı olarak taahhütnameye eklendiğini, tahliye taahhütnamesinin kanunun emredici kurallarına aykırı olarak düzenlendiğini, uzun süre ile kullanacağı gerekçesiyle kiraladığını ve yüksek miktarda masraf yaptığını, kira ilişkisinin devam ettiğini, yeni döneme ilişkin kira ve aidat ödemelerini yaptığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İlk Derece Mahkemesi Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla: taraflar arasında dava konusu taşınmazın kiralanması amacıyla 15.01.2020-15.01.2021 tarihleri arasını kapsar şekilde kira sözleşmesinin akdedildiği, davalının tahliye taahhütnamesi ile dava konusu taşınmazı 15.01.2021 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt ettiği, davalının imzaya itirazının olmaması nedeniyle tahliye taahhütnamesinin geçerli olduğu, davalının tahliye tarihi ile kira sözleşmesinin aynı tarihli olduğu iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile itirazın iptali ile takibin devamına, davalının kiralanandan, tahliyesine karar verilmiştir.
IV. İstinaf
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili dilekçesinde; tahliye taahhüdünün kira sözleşmesi ile birlikte imzalandığını ve kira sözleşmesinin eki gibi görüldüğü için taahhütnameye ayrıca tarih yazılmadığını, tahliye taahhütnamesinin kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak düzenlendiğini, deliller toplanmadan ve tanıklar dinlenmeden karar verildiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; takibe dayanak yapılan ve hükme esas alman. 15.01.2020 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli, çelik çatılı kapalı depo işyeri niteliğindeki kira sözleşmesi hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, davalı kiracı şirketin adi yazılı olarak 14.02.2020 tarihinde düzenlediği tahliye taahhütnamesi ile kiracı olarak oturduğu yeri 15.01.2021 tarihinde tahliye edeceğini kabul ve taahhüt ederek taahhütnameyi imzaladığı, kural olarak kira ilişkisi kurulduktan sonra verilen tahliye taahhütnamesinin kiracının serbest iradesi ürünü olduğunun kabul edileceği, davacı kiraya veren şirket vekilinin 14.02.2020 düzenleme, 15.01.2021 tahliye tarihli, tahliye taahhütnamesine dayanarak yasal süresinde tahliye talepli icra takibi başlattığını, kira sözleşmesinin süresinin sözleşmenin taraflarınca her zaman uzaltılıp kısaltılabileceğini, kiracı tarafından, tarih yazılmadan boş kağıda, beyaza imza atılması halinde boş kağıdın üzerinin kiraya veren tarafından nasıl ve ne şekilde doldurulacağının imza eden kiracı tarafından kabul edildiğinin kabulü gerektiği, tahliye taahhütnamesinin verildiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 39 uncu maddesi gereğince taahhütnamenin iptali için bir dava da açılmadığı, tanzim tarihi bulunmasa da tahliye taahhüdünde “içinde kiracı olarak bulunduğum” ibaresinin yazılması nedeni ile kira sözleşmesinden daha sonra düzenlendiği anlaşılan tahliye taahhüdünün geçerli olduğu gerekçesiyle davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. Temyiz
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararma karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
I. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tahliye taahhütnamesine dayalı olarak başlatılan icra takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 352 nci maddesinin birinci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
“Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene kartı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.”
2- Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 28.05.2008 tarihli ve 2008/369 E., 2008/394 K. sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir;
“…Öncelikle belirtilmelidir ki, boş olarak altı imzalanıp verilen bir belgenin üstünün taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının tanıkla ispatının olanaklı olmadığında; ancak yazılı delille ispatı gerektiğinde ve yazılı delil de yoksa dayanılmış olması koşuluyla yemin delilinin söz konusu olabileceğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır…”
3- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 200 üncü maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”
6100 sayılı Kanun’un 201 inci maddesinde yer alan düzenlemeye göre ise;
“Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.”
3. Değerlendirme
Temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiğinin, davalı tarafın savunmasını yazılı delille ispatlayamadığının anlaşılmasına göre, davalının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. Karar
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine.
21.02.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2008/6-369 Karar No: 2008/394 Karar tarihi: 28-05-2008
Özet: Dava, tahliye taahhüdüne dayalı takibe vaki itirazın iptali ile kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Başlatılan takipte ve açılan davada bir usulsüzlük bulunmadığına göre geçerli tahliye taahhüdü nedeniyle davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
(818 s. K. m. 31) (1086 s. K. m. 352)
Dava
Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Sulh 2.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.12.2006 gün ve 2006/1545-1936 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 13.05.2007 gün ve 2007/3587-6905 sayılı ilamı ile;
“…Uyuşmazlık tahliye taahhüdüne dayanarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde 20.8.2004 düzenleme ve 5.6.2006 tahliye tarihli taahhütnameye dayanarak 12.6.2006 tarihinde başlatmış olduğu icra takibine haksız itirazın iptalini istemiştir. Davalı boş tahliye taahhüdünü hile sonucunda sözleşme ile aynı tarihte imzaladıklarını savunmuş, bu hususta karşı tarafa yemin teklif edilmiştir. Davacının yemin etmemesi üzerine mahkemece yemin kesin deliline dayanarak istemin reddine karar verilmiştir.
Takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan 20.8.2004 düzenleme tarihli tahliye taahhütnamesinde ifadesinden taahhütnamenin kira ilişkisi devam ederken verildiği anlaşılmaktadır. Kiracı tahliye taahhüdü amacıyla boş kağıda imza attığını üzerinin sonradan doldurulduğunu savunmuş ise de, buna itibar edilemez. Boş kağıda imza atan kimse bunun sonucuna katlanması gerekir. Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması da bu yönde olduğu gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.1990 gün ve 1990/6 E-1990/628 K. sayılı kararı ile 1.7.1992 gün ve E.357-K.422 sayılı kararı ve 17.1.1999 gün ve 1999/6-28-10 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Davalı Borçlar Kanununun 31. maddesinde öngörülen yasal hakkını kullanmayıp hile ile imzalatıldığı savunmasından da vazgeçtiğine göre boş olarak imzalanan tahliye taahhütnamesinin geçerli olduğunun kabulü gerekir. Davacı yazılı belgeye dayandığına göre buna karşılık davalı yemin teklifinde bulunamaz. Bu nedenle davacının teklif olunan yemini eda etmemesi kendi aleyhine sonuç doğurmaz. Zira boş kağıda imza atmakla davacıya istediği şekilde doldurma yetkisi verilmiş sayılır. Öte yandan davalının savunması sonuç itibariyle sahtelik iddiasına dayandığından HUMK. nun 352. maddesi hükmü uyarınca esasen bu konuda yemin teklif edilemez. Başlatılan takipte ve açılan davada bir usulsüzlük bulunmadığına göre geçerli tahliye taahhüdü nedeniyle davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tahliye taahhüdüne dayalı takibe vaki itirazın iptali ile kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir.
Davacı kiralayan vekili 29.08.2006 tarihli dava dilekçesiyle, tahliye taahhüdüne dayalı takibe davalı kiracı tarafından haksız itiraz edildiği iddiasıyla itirazın iptali ile taşınmazın tahliyesini istemiştir.
Davalı Tahliye taahhüdünün kendisine sözleşme ile birlikte hile ile boş olarak imzalatıldığını, özgür irade ürünü olmadığını, sonradan tahliye tarihinin yazıldığını, belgenin geçersiz olduğunu savunmuştur.
Mahkemece icra dosyası getirilmiş; kira sözleşmesi, taahhütname, taraf delilleri dosya arasına alınmış; davalıya davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmış; davacı yazılı belgeye göre dava sabit olduğundan önerilen yemini edayı kabul etmediklerini bildirmekle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece; davalının yasal hakkını kullanmayıp hile ile imzalatıldığı savunmasından da vazgeçtiğine göre boş olarak imzalanan tahliye taahhütnamesinin geçerli olduğunun kabulü gerektiği, Davacı yazılı belgeye dayandığına göre buna karşılık davalının yemin teklifinde bulunamayacağı, bu nedenle davacının teklif olunan yemini eda etmemesinin kendi aleyhine sonuç doğurmayacağı, zira boş kağıda imza atmakla davacıya istediği şekilde doldurma yetkisinin verilmiş sayılacağı, Öte yandan davalının savunması sonuç itibariyle sahtelik iddiasına dayandığından HUMK’nın 352. maddesi hükmü uyarınca esasen bu konuda yemin teklif de edilemeyeceği, başlatılan takipte ve açılan davada bir usulsüzlük bulunmadığına göre geçerli tahliye taahhüdü nedeniyle davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü temyize davacı/kiralayan vekili getirmektedir.
Taraflar arasında yazılı sözleşme ve taahhüdün varlığı; tahliye taahhütnamesi altındaki imzanın davalı şirketin müdürüne ait olduğu; davalının hile nedeniyle suç duyurusunda bulunmayacaklarını bildirip, yemin teklifinde bulunduğu; daha sonra suç duyurusunda bulunulmuşsa da süre geçtiğinden takipsizlikle sonuçlandığı uyuşmazlık konusu değildir.
Davalı savunmasını, imzası bulunan takip ve dava dayanağı taahhüdün sözleşme imzalatılırken hile ile boş olarak imzalattırıldığı ve sonradan doldurulduğuna dayandırmaktadır.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; imzasına itiraz olunmayan takip ve dava dayanağı tahliye taahhütnamesinin kira sözleşmesi ile birlikte üzeri boş olmak üzere hile ile davalıya imzalatılıp sonradan doldurulduğu savunmasının kanıtlanıp kanıtlanmadığı, davalının teklif ettiği yemini davacı yanın eda etmemiş olmasının varılacak sonuca etkili olup olmayacağı, noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, boş olarak altı imzalanıp verilen bir belgenin üstünün taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının tanıkla ispatının olanaklı olmadığında; ancak yazılı delille ispatı gerektiğinde ve yazılı delil de yoksa dayanılmış olması koşuluyla yemin delilinin söz konusu olabileceğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu görüş yargısal uygulamada yerleşik hal almış olup; tarafların, üzerinin ne şekilde doldurulacağı konusunda anlaşarak, bir tarafın bu anlaşmaya uygun olarak doldurulması için boş olarak imzalayıp diğer tarafa verdiği belgelerle ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlıklara özgü bir değerlendirmeyi ve sonucu içermektedir.
Buna karşılık, eldeki davada davalının icra dosyasına itirazı da eldeki davadaki savunması da yukarıda açıklanan durumdan ayrılmakta; takip ve davaya konu tahliye taahhütnamesi üzerinde bir anlaşma yapılarak boş olarak imzalanıp karşı tarafa verildiği değil, aksine kira sözleşmesi imzalatılırken kağıtlar arasında hile ile boş bir belgenin davalıya imzalattırılıp sonradan tahliye taahhüdü olarak doldurulduğu, bu konuda taraflar arasında bir anlaşmanın olmadığı ileri sürülmektedir.
Davalının bu savunması sonuç itibariyle sahtelik iddiasına dayanmakta; 1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi karşısında esasen bu konuda yemin teklifine de olanak bulunmamaktadır. Davalı sahtecilik iddiasını ispat anlamında bir delil ortaya koymadığı gibi, yargılama aşamasında da bu iddiasıyla ilgili olarak ayrıca suç duyurusunda bulunmayacağını bildirmiş ve yemin deliline dayanmış; daha sonra ise suç duyurusunda bulunmuşsa da bu başvuru takipsizlikle sonuçlanmıştır.
Davalının dayandığı tek delil olan yemin delilinin, sahtecilik iddiasının söz konusu olduğu durumda dinlenilebilirliği olmadığına göre; bu yemini eda etmemek de davacı aleyhine sonuç doğurmayacaktır.
Şu durumda ifadesini de taşıyan yazılı taahhüt belgesi; 01.05.2004 başlangıç, 15.04.2004 düzenleme tarihli kira sözleşmesinden sonra, 20.08.2004 tarihinde düzenlenmiş; ne düzenleme tarihi ne de içeriğinin sonradan doldurulduğu savunması davalı yanca usulünce kanıtlanmamıştır.
Görüşmeler sırasında her ne kadar boş belgenin anlaşmaya aykırı doldurulmasının söz konusu olduğu, davalı yanın yemin deliline dayanabileceği ileri sürülmüş ise de; davalı savunmasının bu görüşün aksine, belgenin boş olarak imzalanmış olduğunun davalı yanca bilinmediği, taraflar arasında da sonradan doldurmaya yönelik bir sözleşmenin de olmadığı, belgenin hile ile imzalatıldığı yönünde olması karşısında, çoğunluk bu görüşe katılmamıştır.
Şu durumda; başlatılan takipte ve açılan davada bir usulsüzlük bulunmadığına göre geçerli tahliye taahhüdü nedeniyle davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç
Davacı/kiralayan vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 28.05.2008 gününde yapılan ikinci görüşmede, oyçokluğu ile karar verildi
-
İlgili Mevzuat için Tıklayınız
-
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
İrade bozukluğunun giderilmesi – Madde 39
Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.
Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.
Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin sona ermesi
Kiracıdan kaynaklanan sebeplerle – Madde 352
Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.
Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir.
Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir konutu bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin kurulması sırasında bunu bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
Senetle ispat zorunluluğu – Madde 200
(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.
Senede karşı tanıkla ispat yasağı – Madde 201
(1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.
Kayseri Kira Avukatı
Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Gayrimenkul ve kira hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, yerli ve yabancı kişi ve kurumlara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdürmekte ve müvekkillerini mahkeme ve yasal merciler önünde başarı ile temsil etmektedir. Gayrimenkul ve kira hukuku uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların ve itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır.
Kayseri Kira Avukatı arıyorsanız gayrimenkul ve kira hukuku alanında 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.