
Mal Rejiminin Tasfiyesi ve Katılma Alacağında Dava Zamanaşımı Süresi
Mal Rejiminin Tasfiyesi ve Katılma Alacağında Dava Zamanaşımı Süresi: Mal paylaşımı davası ve boşanma davasının ayrı ayrı, ancak aynı anda açılması halinde; mal paylaşımına bakmakla görevli mahkeme, boşanma davasını bekletici mesele yaparak boşanma davasının kesinleşmesini beklemek zorundadır. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2013/23669 E., 2014/3820 karar sayılı ve 10.03.2014 tarihli kararında “yanlar arasındaki mal rejimi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 225/2. maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermekte olup mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibariyle doğacağı, ancak, bu hakkın kullanılabilmesi ve tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesinin zorunlu olduğu, HGK’nin 27.06.2012 tarih, 2012/8-268 Esas ve 2012/420 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; boşanma davasının mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak davası için bekletici mesele yapılması ve boşanma davasının olumlu sonuçlanması halinde, işbu davada toplanacak tüm delillere göre bir değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Mal Rejiminin Başlaması ve Sona Ermesi
Mal rejimi davası bakımından, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Kanun öncesi ve sonrasına ilişkin bir ayrım söz konusudur.
01.01.2002 tarihinden önce mülga 743 sayılı Medeni Kanun’da kabul edilen yasal mal ayrılığı rejimi geçerli iken, 01.01.2002 tarihinden sonraki dönemde malların yarı yarıya paylaşım esasına dayanılan, edinilmiş mallara katılma rejimi yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Buna göre;
– 01.01.2002 tarihinden önce satın alınan mallar, eşlerden hangisinin üzerine kayıtlı ise o kişinin kişisel malı sayılır.
– 01.01.2002 tarihinden sonra satın alınan mallar, istisnaları mevcut olmakla beraber kural olarak eşler arasında eşit olarak paylaşılmaktadır.
Eşlerin, daha sonraki bir tarihte mal rejimi sözleşmesi imzalayarak Kanun’da belirtilen başka bir mal rejimini seçmeleri halinde ise aralarındaki mevcut mal rejimi, mal rejimi sözleşmesinin yapıldığı tarihte sona erecek ve tarafların yeni seçtikleri mal rejimi türü uygulanmaya başlayacaktır. 01.01.2002 tarihinden sonra evlenen eşler arasında da şayet mal rejimi sözleşmesi yapılmamış ise; evlendikleri tarihte edinilmiş mallara katılma rejimi başlayacaktır.
Ancak her iki dönem açısından da evlenmeden önce edinilen mallar kimin üzerine kayıtlı ise kural olarak o kişinin kişisel malı sayılmakta ve mal rejimi davasına konu edilmemektedir.
Tasfiye Esnasında Eşlerin Birbirlerine Karşı İleri Sürebileceği Alacak Hakları
Eşler arasındaki mal rejimlerine ilişkin kurallar 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 202-281. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Katkı payı alacağı davası, değer artış payı davası, artık değere katılma alacağı davası gibi mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalar kişisel hakka dayalı, para alacağına yönelik, nispi harç ve nispi vekâlet ücretine tabi olan dava türleridir.
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi esnasında eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebileceği değer artış payı alacağı, denkleştirme alacağı ve katılma alacağı hakları bulunmaktadır. Mal ayrılığı rejiminin yürürlükte olduğu dönemde doktrin ve uygulama tarafından geliştirilen katkı payı alacağı bulunmaktaydı. Uygulamada katkı payı alacağı sıklıkla, katılma alacağı, bazı durumlarda da değer artış payı alacağıyla karıştırılmaktadır. Ancak katkı payı alacağı, değer artış payı, artık değere katılma alacağı gibi mal rejiminin tasfiyesine yönelik bu davaların açılabilmesi için eşler arasındaki mevcut mal rejiminin sona ermesi gerekir. Bu açıdan mal rejiminin tasfiyesine ilişkin açılacak davalarda zamanaşımı konusuna değinmeden önce bu alacak türlerinin kapsamına ilişkin kısaca bilgi vermekte fayda vardır.
Katkı Payı Alacağı
Katkı payı alacağı, mülga Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde, mal ayrılığı rejimine tabi olan eşlerden birinin, diğer eşin malvarlığına yaptığı ve karşılığını alamadığı katkı sebebiyle sahip olduğu alacak olarak kabul edilmekteydi.
Katkı payı alacağının, yeni Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin uygulandığı dönem için de talep edilmesi mümkündür. Ancak bunun için eşler arasında resmî bir evliliğin bulunması ve yapılan katkının malî, ekonomik değeri olan bir katkı olması gerekmektedir.
Çalışmayan ve herhangi bir geliri bulunmayan eşin, diğerinin edindiği bir mala katkıda bulunması ve dolayısıyla katkı alacağı talep etmesi mümkün olmadığı gibi, eşlerin, evin ve çocukların giderlerine emek ya da malvarlıkları ile yaptıkları katkılar, diğerinden bir katkı alacağına da sebep olmaz. Yargıtay, eski tarihli kararlarında, çalışmayan eşin katkı payı alacağı taleplerini reddetmiştir. Bununla birlikte, uygulamada katkı payı alacağı ile katılma alacağı kavramları karıştırıldığından mal ayrılığı rejiminin uygulandığı döneme ilişkin, çalışmayan eş için katkı payı alacağı talep edilmektedir. Oysa katkı payı alacağı ile katılma alacağı farklı şeyler olup, katılma alacağı talep edebilmek için davacı eşin çalışıyor ya da ekonomik bir gelir elde ediyor olması gerekmemektedir. Diğer bir deyişle, yeni Kanun’a göre, hiç çalışmayan, hiçbir geliri bulunmayan eş de diğer eşin edinilmiş mallarından katılma alacağı talep edebilir. Fakat edinilmiş mallara katılma rejiminin yürürlükte olmadığı döneme ilişkin katkı payı talep edemez.
Değer Artış Payı Alacağı
Evliliğin devamı esnasında bir eş diğer eşin malvarlığı edinmesine, iyileştirmesine veya korumasına katkı sağlamış olabilir. Katkı yapan eş, diğer eşin malvarlığının değerinin artmasında pay sahibi olduğu için bu artışa değer artış payı, buna ilişkin her bir eşin diğerinden olan alacağına ise değer artış payı alacağı adı verilir.
Tasfiye aşamasında her bir eş, diğerine karşı katkı yaptığı oranda bir değer artış payı alacağına sahip olur.
Ancak katkı payında olduğu gibi değer artış payında da ekonomik bir katkının bulunması gerekir. Çalışmayan eşin eve ve çocuklara bakarak yaptığı katkı değer artış payı alacağına neden olmaz. Eşin katkısı, evlilik birliğinin giderlerine olağan veya olağanüstü katkı şeklinde gerçekleşse bile değer artış payı alacağı konusu oluşturmaz.
Denkleştirme Alacağı
Edinilmiş mallara katılma rejiminde her eşin kişisel malları ve edinilmiş malları bulunmaktadır. Evliliğin devamı esnasında bu mal grupları arasında birtakım kaymalar olabilir. Tasfiye aşamasında öncelikle bu malların iadesi gerekmektedir. Bir eş, kişisel mallarından edinilmiş mallarına bir katkı yapmışsa bu katkının iade edilmesi gerekir. Aynı şekilde edinilmiş mallardan kişisel mallara yapılan katkı da iade edilmelidir. Bu şekilde eşlerden birinin bir mal grubundan diğerine yaptığı katkının iadesine “denkleştirme” denir. Bir mal gurubunun diğer mal grubundan olan alacağına ise “denkleştirme alacağı” adı verilir.
Katılma Alacağı
Denkleştirme işleminin yapılması ve değer artış payı alacaklarının iadesinden sonra her bir eşin edinilmiş malının miktarı değer olarak belli olur. Eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere her eşin toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktara artık değer adı verilir. Her eş veya mirasçıları, diğer eşin artık değerinin yarısı üzerinde hak sahibi olur. Artık değeri fazla çıkan eş, diğerine karşı, artık değerin eşitlenebilmesi için verilmesi gereken rakam kadar borçlanmış olur. Artık değeri daha az olan tarafın diğerine karşı olan bu alacağına “katılma alacağı” adı verilir. Bir diğer ifade ile katılma alacağı, eşlerin, tasfiye aşamasında ortaya çıkan artık değerin yarısı üzerinde sahip oldukları haktır.
Boşanmadan Sonra Mal Rejimi Davasında Zamanaşımı
Kanun’da, mal rejiminin tasfiyesine yönelik olarak katılma alacağı ve değer artış payı alacağının muacceliyetine ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, mal rejimi süresince bu alacak haklarının belirsizliği ve talep edilebilir olmamaları dikkate alındığında mal rejimi sona ermeden muaccel olamayacaklarını söylemek mümkündür. Değer artış payı alacağı ancak tasfiye sürecinde gündeme gelmektedir. Edinilmiş mallara katılma rejimi sona erdikten sonra, tasfiye anında muaccel olan değer artış payı talep edilebilir hale gelmektedir.
Zamanaşımı süresinin başlaması için öncelikle mal rejiminin sona ermesi gerekmekle birlikte, evliliğin devamı sırasında da, mal rejiminin sona ermesi mümkündür. Alacaklı eşin korunması amacıyla düzenlenen TBK madde 153/3 uyarınca, evliliğin devamı süresince eşlerin birbirlerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemez, durur. Buradan hareketle, evlilik birliğinin devam ettiği ancak edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erdiği hallerde, eşlerin birbirlerinden olan katılma ve değer artış payı alacaklarının, evlilik sürdüğü müddetçe zamanaşımına uğramayacağı sonucuna varılmaktadır.
Taraflar arasında geçerli mal rejimi, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi; açılacak katılma alacağı ya da değer artış payı alacağı davası bakımından zamanaşımı süresi özel olarak yasada düzenlenmemiştir, bu nedenle Yargıtay’ın uygulaması ve tespitleri önem kazanmaktadır.
Boşanmadan sonra mal rejiminin tasfiyesine yönelik açılacak davalarda temyiz incelemesi yapmakla görevli Yargıtay daireleri yıllar içerisinde değişmiş ve bu nedenle uzun bir süre boşanma sonucu açılacak mal rejiminin tasfiyesi davalarında zamanaşımı süresine ilişkin farklı görüşler ve kararlar verilmiştir. Yargıtay’ın eski tarihli kararlarında katkının yapıldığı döneme ve mal rejiminin sona erme sebebine göre farklı zamanaşımı sürelerinin kabul edildiğini, konuya ilişkin 2013 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı sonrası güncel kararlarında ise on yıllık zamanaşımı süresinin uygulandığını görmekteyiz.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi görevli olduğu dönemde; katılma alacağının bir tür alacak davası olması nedeniyle boşanma sonrası mal rejiminin tasfiyesine yönelik açılan davalarda Borçlar Kanunu uyarınca dava zamanaşımı süresinin 10 yıl olacağı görüşünü savunmuştur.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, görevli olduğu sonraki dönemde ise mal rejiminin boşanma ile sona ermesi halinde, kararın kesinleşmesinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı görüşünü bildirilmiştir. (bkz. Yargıtay – 8. H.D., E. 2009/982 K. 2009/2991 T. 9.6.2009.) Söz konusu kararda; “katılma alacağına ilişkin talep, evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakkı olarak değerlendirilmekle ve bu nedenle davanın, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 178. maddesi uyarınca, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresine tabi olması gerektiği” belirtilmiştir.
2013 yılında ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“YHGK”) katılma alacağına ilişkin olarak zamanaşımı süresi başlangıcının, boşanma davasının kesinleştiği tarih olacağını ve boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında açılacak mal rejiminin tasfiyesi davalarının Borçlar Kanunu’nda düzenlenen “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” hükmü gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu belirtmiştir (bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; E: 2013/8-375; K.: 2013/520. T: 17.04.2013).
Söz konusu kararda, “01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı süresi konusunda Türk Medeni Kanunu’nda ayrı bir hüküm bulunmadığı ve niteliği itibariyle hakkın bir alacak hakkı olduğunun açık olduğu, bu nedenle katılma alacağında zamanaşımı süresinin 10 yıl olarak uygulanması gerektiği” belirtilmiştir.
Kararın dayanağı olarak katılma alacağının niteliği itibariyle, eşler arasında bir alacak olduğu ve dolayısıyla boşanmanın bir fer’isi olmadığı, boşanmanın fer’ilerinin; boşanma davası ile birlikte veya ayrı olarak açılan ve Kanun’da açıkça düzenlenen maddi-manevi tazminat ve nafaka gibi hususlar olduğu belirtilmiştir. Daha sonra verilen pek çok yargı kararında da aynı görüşler benimsenmiştir.
“Öncelikle, katkı payı alacağına ilişkin davalarda zamanaşımının 10 yıl olduğu hususunda bir tereddüt bulunmayıp, Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun 17.04.2013 tarih ve 2013/8-375 Esas, 2013/520 Karar sayılı kararıyla edinilmiş mallara katılma rejimi (değer artış payı ve katılma alacağı) bakımından da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 5. maddesi yoluyla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörüldüğünden, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi de bu görüşü benimsediğinden, TBK’nin 153/1-2. bentleri (Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa durur) gözetilerek boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği açıktır.” (Ankara BAM, 12. Hukuk Dairesi, E. 2017/197 K. 2017/199 T.30.3.2017)
“Artık değere katılma alacağı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK mad.227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir (TMK madde 235/1). Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken “eklenecek değerler” göz önünde bulundurulur. Davalı vekilinin katılma alacağının zamanaşımına uğradığına yönelik istinaf başvurusuyla ilgili olarak; davalı vekilinin süresinde cevap dilekçesi vermediği, zamanaşımı definin süresinde verilen cevap dilekçesinde ileri sürülmesinin gerektiği, ilerleyen aşamalarda ileri sürülebilmesinin ancak ıslah veya davacının açık muvafakati ile mümkün olduğu, dosya kapsamında davalı vekilinin 02/05/2016 tarihli davacının ıslah talebinin zamanaşımına uğradığına ilişkin bir dilekçesi mevcut olup alacağın zamanaşımına uğradığına ilişkin usulüne uygun olarak verilmiş bir ıslah dilekçesinin bulunmadığı, aksinin kabulü halinde dahi yasal mal rejiminin tasfiyesi davalarında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/04/2013 tarih ve 2013/8-375 E-K sayılı kararı gereğince zamanaşımının boşanma kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren 10 yıl olduğu kabul edildiğinden davacının artık değere katılma alacağının zamanaşımına uğramadığı…” (Adana BAM, 2. Hukuk Dairesi, E. 2018/1161 K. 2020/1415 T. 7.10.2020)
Türk Medeni Kanunu’nun 178. maddesinde düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresi, yalnızca boşanma davasının fer’ileri olarak kabul edilen maddi tazminat, manevi tazminat ve nafaka talepleri için uygulanmaktadır.
Her ne kadar doktrinde ve içtihatlarda farklı görüşlere rastlansa da mevcut Yargıtay kararları uyarınca edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağı ve değer artış payı alacağına ilişkin davalar bakımından Kanun’da açık bir hüküm bulunmadığından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 5. maddesi ile yapılan atıf dikkate alınarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi uyarınca bu tarz davalar için dava zamanaşımının boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu söylemek mümkündür.
-
İlgili Mevzuat için Tıklayınız
-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
Evlilik birliğinin sarsılması – Madde 166
Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
(Değişik dördüncü fıkra:14/11/2024-7532/13 md.) Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak bir yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
(Son Fıkranın Anayasa Mahkemesinin 22/2/2024 tarihli ve E: 2023/116, K: 2024/56 sayılı Kararı ile iptal edilmeden önceki şekli: Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.)
Yasal mal rejimi - Madde 202
Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.
Edinilmiş Mallara Katılma
Mülkiyet: Kapsamı - Madde 218
Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar.
Edinilmiş mallar - Madde 219
Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
4. Kişisel mallarının gelirleri,
5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
Kişisel mallar
Kanuna göre - Madde 220
Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevî tazminat alacakları,
4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.
Sözleşmeye göre - Madde 221
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.
İspat - Madde 222
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.
Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
Sona erme anı - Madde 225
Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer.
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
Kayseri Boşanma Avukatı
Alanında yetkin Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarında Kayseri boşanma avukatı ve arabulucu olarak tazminat davası, nafaka davası, velayet davası, mal rejiminin tasfiyesi gibi aile hukuku ile ilgili her türlü konuda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Kayseri Boşanma Avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, boşanma davası sırasında ve sonrasında müvekkillerimize gerekli hukuki danışmanlık desteği sağlamaktadır. Kayseri boşanma avukatı kadromuz; boşanma davası, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, zina nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, tanıma ve tenfiz davası, nafaka davası, tazminat davası, velayet davası, mal rejimi davası gibi aile hukuku davalarında müvekkillerimizi temsil etmekte, ayrıca hukuki danışmanlık ve arabuluculuk hizmeti de vermektedir.
Kayseri boşanma avukatı kadromuz; anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davası, boşanma sonrası mal paylaşımı, nafaka davası, velayet davası ve velayetin değiştirilmesi, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat davası gibi aile hukuku alanına giren konularda uzmanlığa ve 15 yılı aşkın tecrübeye sahiptir. Kayseri boşanma avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan boşanma süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile boşanma davası ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.