
Çekin Temlik Cirosu veya Rehin Cirosu ile Devredilmesi ve Menfi Tespit Davası
Uyuşmazlık; çeklerin temlik cirosu ile mi yoksa rehin cirosu ile devredildiği ve buradan varılacak sonuca göre menfi tespit isteminin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2019/(19)11-59 Karar No: 2022/46 Karar Tarihi: 25.1.2022
İncelenen Kararın Mahkemesi: Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen menfi tespit davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen asıl ve birleşen davaların kabulüne ilişkin karar asıl ve birleşen davalarda davalı banka vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleşen davalarda davalı banka vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. Yargılama Süreci
Asıl Davada Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin nakliyecilik işi ile uğraştığını, 42 GP 996 plakalı çekicinin satışı konusunda davalı Çalıklar Ulş. Hayv. Tic. ve San. Ltd. Şti. ile harici satım sözleşmesi yapıldığını, sözleşme gereği müvekkilinin adı geçen davalı şirkete üç adet çek verdiğini, Yapı ve Kredi Bankası nezdindeki çek hesabına ait 05.05.2015 keşide tarihli 40.000TL bedelli çekin davalı bankanın elinde olduğunu, diğer iki çekin ise hâlen diğer davalı Vakıfbank’ın elinde bulunduğunu, kamyonu satan davalı şirketin çekleri almasına rağmen noterden kamyonun satışını yapmadığını, tüm çeklerin davalı bankalara rehin cirosu ile devredildiğinin çek tevdi bordrosundan anlaşıldığını, hukuken rehin cirosunun çeklerde mümkün olmadığını, davalı bankanın 40.000TL bedelli çeki Konya 4. İcra Müdürlüğünün 2015/6141 E. sayılı dosyasında icra takibine konu ettiğini, kamyonun mülkiyetinin devredilmemesi nedeniyle çekin karşılıksız kaldığını ve rehin cirosuyla devrinin mümkün olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine; çekin iptali ile istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl Davada Davalı Cevabı
5. Davalı banka vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin icra takibine konu ettiği 40.000TL bedelli çekin rehin cirosu ile değil temlik cirosu ile diğer davalı şirketten müvekkili bankaya devrolunduğunu, müvekkilinin iyi niyetli hamil olması nedeniyle kamyon satışı ile ilgili iddiaların müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğinden bahisle davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
Birleşen Davada Davacı İstemi
7. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin nakliyecilik işi ile uğraştığını, 42 GP 996 plakalı çekicinin satışı konusunda davalı Çalıklar Ulş. Hayv. Tic. ve San. Ltd. Şti. ile harici satım sözleşmesi yapıldığını, sözleşme gereği müvekkilinin adı geçen davalı şirkete verilen Yapı ve Kredi Bankası nezdindeki çek hesabına ait 30.04.2015 keşide tarihli, 35.000TL bedelli ve 11.06.2015 keşide tarihli, 28.000TL bedelli çeklerin davalı bankanın elinde olduğunu, diğer çekin ise hâlen diğer davalı Halkbank’ın elinde bulunduğunu, kamyonu satan davalı şirketin çekleri almasına rağmen noterden kamyonun satışını yapmadığını, tüm çeklerin davalı bankalara rehin cirosu ile devredildiğinin çek tevdi bordrosundan anlaşıldığını, hukuken rehin cirosunun çeklerde mümkün olmadığını, davalı bankanın 35.000TL bedelli çeki Konya 9. İcra Müdürlüğünün 2015/4358 E. sayılı dosyasında icra takibine konu ettiğini, diğer 28.000TL bedelli çekin ise davalı banka tarafından henüz icra takibine konu edilmediğini, kamyonun mülkiyetinin devredilmemesi nedeniyle çeklerin karşılıksız kaldıklarını ve çeklerin rehin cirosuyla devrinin mümkün olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, çeklerin iptali ile istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Davada Davalı Cevabı
8. Davalı vekili cevap dilekçesinde; diğer davalı şirketin müvekkili bankaya olan kredi borcu nedeniyle kredi geri ödemelerinin bir kısmının çeklerle yapıldığını, dava konusu 35.000TL ve 28.000TL bedelli çeklerin temlik cirosu ile müvekkili bankaya devrolunduğunu, çekler üzerinde aksine bir kayıt olmadığını, müvekkili bankanın iyi niyetli hamil olduğundan bahisle davanın reddini savunmuştur.
9. Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı
10. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.03.2016 tarihli ve 2015/561 E., 2016/222 K. sayılı kararı ile; davalı şirketin davacıya harici satış sözleşmesiyle araç sattığı ve karşılığında davaya konu üç adet çeki almasına rağmen aracın devrini noter yoluyla gerçekleştirmediği, bu nedenle davacının davalı şirkete karşı çekler sebebiyle sorumlu ve borçlu olamayacağı; diğer davalı bankalar yönünden ise davaya konu çeklerin davalı şirketin kredi borçlarına teminat olarak davalı bankalara verildiği ve çeklerde yer alan cironun rehin cirosu niteliğinde olduğu, çeklerde rehin/teminat cirosunun hukuken mümkün olmadığı, dolayısıyla davacının çekler sebebiyle davalı bankalara da borçlu ve sorumlu olmayacağı gerekçesiyle menfi tespit istemine yönelik asıl ve birleşen davaların kabulüne; davacının fer’î nitelikteki çek iptali ve istirdadına yönelik taleplerinin ise çekten dolayı başka kimselerin hak sahibi olması ve onların haklarının kullanılmasına engel olunmaması için reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
11. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davalı banka vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
12. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 10.05.2017 tarihli ve 2016/9238 E., 2017/3637 K. sayılı kararı ile;
“…Her iki dava, çeklerin bedelsizliği iddiasıyla açılmış menfi tespit istemine ilişkindir. Çekler üzerindeki kayıtlardan çeklerin davalı Çalıklar Ltd. Şti. adına keşide edildiği, çeklerin arkasında Çalıklar Ltd. Şti.’nin ciro, kaşe ve imzasının bulunduğu, davaya konu çeklerden 40.000 TL’lik bir adetinin Halkbank A.Ş.’de, 35.000 TL ve 28.000 TL bedelindeki diğer çeklerin ise Vakıfbank A.Ş.’de bulunduğu anlaşılmaktadır. Çeklerin devir bordroları var ise de, rehin amacıyla davalı bankalara devredildiği konusunda çeklerde bir açıklık bulunmamaktadır. Kambiyo senetlerinde temlik cirosuyla senede hamil olan davalı bankaların kötüniyeti kanıtlanmadığı sürece bedelsizlik iddiası hamil bankalara karşı ileri sürülemez. Bu nedenlerle mahkemece davalı bankalar hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru görülmemiştir…”
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
13. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.11.2017 tarihli ve 2017/494 E., 2017/1014 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, çeklerin rehin cirosuna konu olduklarını en iyi bilen davalı bankaların, çeklerin temlik cirosuna konu olduklarına ilişkin savunmalarına bankaların özel durumu gereği itibar edilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
14. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davalı banka vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
II. Uyuşmazlık
15. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu çeklerin temlik cirosuyla mı, rehin cirosuyla mı devredildiği; buradan varılacak sonuca göre davacının menfi tespit isteminin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. Gerekçe
A) Davalı Halk Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede;
16. Direnme kararı davalı Halk Bankası A.Ş. vekiline 29.12.2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı vekili ise, tebligatı alan kişinin yetkili çalışanı olmadığından bahisle tebligatın geçersiz ve gerekçeli karardan 03.02.2018 tarihinde haberdar olduğunu ileri sürerek kararı 06.02.2018 tarihinde temyiz etmiştir.
17. Hemen belirtilmelidir ki, 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş; anılan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada bir takım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, 6100 sayılı Kanun ile geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
18. Bu bağlamda HMK’nın geçici 3. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez (Değişik fıkra: 22.07.2020 tarih, 7251 s. K. md.47).
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.”
19. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar HUMK’nın 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı anlaşılmaktadır.
20. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432. maddesinde temyiz süresinin on beş gün olduğu ve bu sürenin tebliğ ile başlayacağı belirtilmiştir. HUMK’nın 431. maddesine göre de temyiz istemi dilekçe vermek suretiyle yapılır. Temyiz dilekçesinde bulunması gereken unsurlar da HUMK’nın 435. maddesinde belirtilmiştir. Temyiz dilekçesi verildiği anda mahkemece temyiz defterine kaydedilir.
21. Temyiz isteminin hangi tarihte yapılmış sayılacağı hususu HUMK’nın 434. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 2. fıkrasına göre “Temyiz isteği, harca tabi değilse dilekçenin temyiz defterine kaydedildiği, harca tabi ise harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır”. Bununla birlikte temyiz eden, harcını ödemiş olduğu temyiz dilekçesini, daha sonraki bir tarihte mahkemeye verirse, temyiz talebi, temyiz dilekçesinin mahkemeye verildiği (temyiz defterine kaydedildiği) tarihte yapılmış sayılır (Kuru, B: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:V, İstanbul 2001, s. 4601-4602).
22. Somut olayda, direnme kararı davalı Halk Bankası A.Ş. vekiline 29.12.2017 tarihinde tebliğ edilmesine karşın; davalı vekili tebligatı alan kişinin yetkili çalışanı olmadığından bahisle tebligatın geçersiz ve gerekçeli karardan 03.02.2018 tarihinde haberdar olduğunu ileri sürerek direnme kararının bozulması istemini içeren dilekçesini 06.02.2018 tarihinde sunmuştur.
23. Ancak dosya kapsamında davalı bankaya yapılan tebligatların incelemesi sonucunda; “Temyiz harç ve masraf tamamlatılması hakkında 13.07.2018 tarihli muhtıra ile Yargıtay İlamı” içeren tebligatın davalının çalışanı olmadığını iddia ettiği Cansu D..’e tebliğ edilerek muhtıra gereğinin davalı vekilince yerine getirilmiş olması karşısında, davalı bankaya yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
24. Eldeki davada, temyiz harcı 27.07.2018 tarihinde yatırılmış olsa da bu durumda temyiz istemi dilekçenin verildiği 06.02.2018 tarihinde yapılmış sayılacağından ve direnme kararının ise 29.12.2017 tarihinde tebliğ edildiği nazara alındığında 15 günlük temyiz süresi geçmiştir.
25. Bu itibarla davalı Halk Bankası A.Ş. vekilinin kanuni süresinden sonra yapılan temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
B) Davalı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. vekilinin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede;
26. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
27. Hak sahibinin tespiti şekline göre çek; nama, emre ve hamiline olarak düzenlenebilmektedir. Çekin devir şekli bu ayrıma göre farklılık göstermektedir.
28. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 824. (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK md. 736) maddesine göre; “Emre yazılı olan veya kanunen böyle sayılan kıymetli evrak, emre yazılı senetlerdendir”. Bu tanıma göre kıymetli evrak sayılan bir senedin emre yazılı olması için senedin emre olduğunun senetten anlaşılması, eş söyleyişle bu durumun senette belirtilmiş olması veya böyle bir beyan olmamakla beraber kanunen emre yazılı senetlerden birinin söz konusu olması gerekir.
29. Çek ise kanunen emre yazılı senetlerden olduğu için, emre düzenlenmek isteniyorsa bunun açıkça senede yazılmasına gerek yoktur (TTK md. 785/1-a; eTTK md. 697/I, b. 1). Emre yazılı çekler ciro ve teslim yolu ile devredilir (TTK md. 788/I; eTTK md. 700/I; TTK md. 647/I-II, eTTK md. 559/I,II). Kanun koyucu çeklerde cironun şeklini ve hükümlerini poliçe hükümlerine atıf yaparak düzenlemiş (TTK md. 818/I-d; eTTK md. 730/I, b.4), hamilin hak sahipliğinin ispatını ise TTK’nın 790. (eTTK md. 702) maddesinde düzenlemiştir. Buna göre, çek üzerinde hem beyaz ciro hem de tam ciro yapılabilir (TTK md. 818/I-d, eTTK md. 730/I, b. 4; TTK md. 683/2, eTTK md. 595/2).
30. Nama yazılı senetlerin tanımı ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 654. (eTTK md. 566) maddesinde yapılmıştır. Buna göre;
“Belli bir kişinin adına yazılı olup da onun emrine kaydını içermeyen ve kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmayan kıymetli evrak nama yazılı senet sayılır”.
31. Çek kanunen emre yazılı senetlerden olduğundan (TTK md. 785/1-a, eTTK md. 697/I, b. 1; TTK md. 788/I, eTTK md. 700/I), onu nama yazılı olarak düzenleyebilmek için menfi emre kaydına yer vermek gereklidir (TTK md. 785/1-b, eTTK md. 697/I, b. 2; TTK md. 788/II, eTTK md. 700/II). Menfi emre kaydını ihtiva eden çekte lehtar olarak gösterilen kişi senedi elinde bulunduruyorsa yetkili hamil sayılır. Nama yazılı bir çek üçüncü bir kişiye devredilmiş ise, yetkili hamilin tespiti yapılan devir işleminin geçerliliğine bağlıdır. Nama yazılı kıymetli evrak (çek) yazılı devir beyanı (alacağın temliki) ve senedin teslimi suretiyle devredilir (TTK md. 647/I-II, eTTK md. 559/I-II; TTK md. 788/II, eTTK md. 700/II).
32. Hamiline yazılı senetlerin tanımına gelince; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 658. (eTTK md. 570) maddesine göre; “Senedin metninden veya şeklinden, hamili kim ise o kişinin hak sahibi sayılacağı anlaşılan her kıymetli evrak, hamile veya hamiline yazılı senet sayılır”.
33. Hamiline yazılı senedin devri, senedin teslimi ile olur (TTK md. 647/1; eTTK md. 559/I). Buna göre hamiline yazılı çeki elinde bulunduran kişi yetkili hamildir ve çek bedelini talep etmeye yetkilidir.
34. Diğer taraftan yapılış amacı yönünden ciro; temlik, tahsil ve rehin cirosu olmak üzere üçe ayrılmaktadır.
35. Kambiyo senedinin mülkiyeti ile birlikte senetten doğan hakları karşı tarafa devretmek amacıyla yapılan ciroya temlik cirosu denir. Temlik cirosu ile ciranta artık senedin nihai alacaklısı sıfatını kaybeder ve ciro yaptığı şahsa ve ondan sonra gelecek olanlara karşı sorumlu olur. Ciro şerhinde, cironun hangi amaçla yapıldığı anlaşılmıyor ise temlik için yapıldığı kabul edilir. Cironun temlik dışında, başka bir amaç için yapıldığını iddia eden taraf, iddiasını ispat ile mükelleftir. Ancak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 688/1 ve 689/l. maddelerinde ciro şerhinin bulunmadığı durumlara ilişkin düzenlemeler de mevcut olup, anılan madde hükümlerine göre, tahsil veya rehin cirosu ile senedi devralan kişinin yaptığı ciro tahsil cirosu hükmündedir.
36. Kambiyo senedi alacaklısı, senet bedelini bizzat tahsil etmek zorunda değildir. Bu gibi durumlarda, alacaklı, kendisine bir temsilci atayarak senet bedelinin tahsilini sağlayabilir. Bu yolla yapılan ciroya tahsil cirosu denir (TTK md. 688).
37. Tahsil cirosu açık veya örtülü (inançlı) yapılabilir. Açık tahsil cirosu, vekâlet kaydının açıkça yer aldığı cirodur. Bunun için ciro şerhinde “bedeli tahsil içindir”, “vekâleten”, “kabz içindir” veya vekâleti gösteren başka herhangi bir kaydın bulunması gereklidir (TTK md. 688/1). Açık tahsil cirosunun sadece teşhis fonksiyonu vardır. Senedin mülkiyetine ve senetten doğan alacaklara ciranta (tahsil cirosu ile devreden) sahip olduğundan, temlik fonksiyonu bulunmamaktadır.
38. Dava konusu çekler nama ve hamiline yazılı düzenlenmediklerinden emre yazılı nitelikte olup, keşide edildiği ve çek tevdi bordrolarının düzenlendiği tarih esas alınmak suretiyle eldeki davaya 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 689. maddesinde uygulanması gerekir. “Rehin Cirosu” başlığını taşıyan maddede yer alan düzenlemeye göre;
“(1) Ciro, “bedeli teminattır”, “bedeli rehindir” ibaresini veya rehnetmeyi belirten diğer herhangi bir kaydı içerirse, hamil, poliçeden doğan bütün hakları kullanabilir; fakat kendisi tarafından yapılan bir ciro ancak tahsil cirosu hükmündedir.
(2) Poliçeden sorumlu olanlar, kendileriyle ciranta arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri hamile karşı ileri süremezler; meğerki, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.”
39. Rehin cirosu, açık veya inançlı rehin cirosu şeklinde yapılabilir (Poroy, Reha / Tekinalp, Ünal: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, İstanbul 2010, s. 174). “Bedeli teminattır” veya “bedeli rehindir” ibaresini veyahut rehnetmeyi belirten başka herhangi bir kaydı içeren ciro ile açık rehin cirosu kurulabilir (TTK md. 689/1). İnançlı rehin cirosu ise, senedin rehin cirosu ile devredildiğine ilişkin ciro beyanında herhangi bir kayda yer verilmeyerek ve rehin anlaşmasını cironun tarafları arasında bırakılarak kurulabilir. İnançlı rehin cirosu Kanun’da ayrıca düzenlenmemiştir.
40. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 689. maddesine göre, bedeli teminattır, bedeli rehindir ibaresini veya rehnetmeyi belirten diğer herhangi bir şerh ile rehin alana ciro yapılması ve senet zilyetliğinin devri halinde açık (alenî) rehin cirosu söz konusu olur. Bu ciro, senedin üzerine yazılabileceği gibi alonj üzerine de yazılabilir (TTK md. 683).
41. Ciro şerhinde rehne ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı, ciro lehtarı lehine kambiyo senedi üzerinde bir rehin hakkı kurmak için yalnız taraflar arasında kalan bir rehin anlaşmasına uygun olarak yapılan ciroya gizli (örtülü) rehin cirosu denir.
42. Rehin cirosu tam veya beyaz ciro şeklinde yapılabilir, ancak kısmi rehin cirosu yapılamaz (Pulaşlı, Hasan: Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları, Ankara 2011, s. 181).
43. Aynı Kanun’un 818. maddesinde ise poliçeye dair bazı hükümlerin çekler hakkında da uygulanacağı belirtilmiş olup, adı geçen maddede rehin cirosu ile ilgili olarak 689. maddeye yapılmış bir atıf bulunmadığından çekte rehin cirosu yapılamaz ve çekin sadece tahsil veya temlik cirosuyla verilmesi mümkündür.
44. Çekte rehin cirosu yolunun kapatılmasının sebebi, çekin kural olarak ödeme vasıtası olmasıdır. Kısa süre içinde ödenmesi şart bulunan bir senedin, teminat kabilinden ciro edilmesi uygun görülmemiştir. Bir ödeme vasıtası olarak ibraz edildiği anda ödenmesi gereken çek bedelinin tahsil edilip rehnolunmasının daha devamlı ve emin bir teminat teşkil edeceği tabiidir.
45. Aynı şekilde çekin, Türk Medeni Kanunu’nun rehne ilişkin hükümlerinden yararlanılarak rehnedilmesi imkânı da vardır (Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2012, s.278 vd.). Nitekim, aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.05.2018 tarihli ve 2017/19-817 E., 2018/1145 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
46. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; asıl ve birleşen davaların konusu davalı Çalıklar Ltd. Şti.’nin davacıya haricen bir araç satarak karşılığında davaya konu üç adet çeki almasına rağmen aracın devrini noter kanalıyla gerçekleştirmediği için davacının bu davalıya karşı çekler sebebiyle sorumlu ve borçlu olamayacağı; davalı bankalar yönünden ise davaya konu çeklerin davalı Çalıklar Ltd. Şti.’nin kredi borçlarına teminat olarak davalı bankalara verildiği, bu sebeple çeklerde yer alan cironun rehin cirosu niteliğinde olduğu, çeklerde rehin/teminat cirosunun ise hukuken mümkün olmadığı, bu sebeple davacının çekler sebebiyle davalı bankalara da borçlu ve sorumlu olamayacağından menfi tespit istemlerine ilişkin olup, asıl ve birleşen davalarda davalı şirkete yöneltilen menfi tespit davasının geçersiz satış sözleşmesi nedeniyle satış bedeli olarak verilen çeklere rağmen aracın resmî devri yapılmadığından bedelsizlik nedeniyle kabul edilip kesinleştiği sabittir.
47. Önemle vurgulamak gerekir ki, çekte ancak tahsil veya temlik cirosu yapılabileceğinden dava konusu yapılan ve davalı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.’nun hamil olduğu 30.04.2015 keşide tarihli ve 35.000TL bedelli; 11.06.2015 tarihli ve 28.000TL bedelli çeklerin cirantaları davalı şirket tarafından yapılan beyaz ciroda çeklerin rehin cirosu ile devredildiğine dair bir açıklık bulunmadığına göre, bu çeklerin rehin cirosuyla devredildiği kabul edilemez.
48. Kaldı ki, çek tevdi bordrolarında “teminat” ibaresine yer verilmiş olması birleşen dava konusu çeklerin rehin cirosu ile devredildiğini ispata yeterli olmadığı gibi, bu bordrolarda çeklerin tahsil yetkisinin de davalı bankaya verilmiş olması karşısında, ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 689/2. maddesi uyarınca çekte rehin cirosunun bulunduğu def’î şahsî def’î niteliğindedir. Buna göre davacı keşideci temel borç ilişkisine dayanabileceğinden, davalı ciranta şirket ile hamil banka arasında düzenlenen çek tevdi bordrolarının davacı keşideci tarafından iyiniyetli davalı konumunda olan hamil bankaya karşı ileri sürülmesi mümkün değildir. Bu nedenle birleşen davaya konu iki adet çekin temlik cirosuyla davalı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.’ya devredildiğinin kabulü ile adı geçen davalı banka hakkından açılan borçlu olmadığının tespiti talebini içeren birleşen davanın reddi gerekir.
49. Eş söyleyişle; çeklerin devir bordroları var ise de, rehin amacıyla davalı bankalara devredildiği konusunda çeklerde bir açıklık bulunmamaktadır. Kambiyo senetlerinde temlik cirosuyla senede hamil olan davalı bankaların kötüniyeti kanıtlanmadığı sürece bedelsizlik iddiası hamil bankalara karşı ileri sürülemez.
50. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; çekte rehin cirosu geçersiz olup, geçersiz ciro ile hamil olan davalı bankanın yetkili hamil olduğunun söylenemeyeceği, yetkili-meşru hamil olmayan hamilin elindeki çeklere dayalı olarak keşideciden de çek bedelini talep edemeyeceği, bu cironun çek hamili davalıya çekten doğan bir hak vermeyeceği, bunun mutlak def’î olarak davacı keşideci tarafından hamile karşı ileri sürebileceği, ancak bu şekilde gizli rehin cirosuyla hamil olandan çek üzerindeki muntazam ciro silsilesine göre geçerli ciroyla iktisap eden bir başkası hamil olursa, rehin cirosu olduğunu bilmedikçe veya bu hususta ağır kusuru bulunmadıkça onun iktisabı geçerli olacağından, somut olayda birleşen davada davalı bankanın inançlı-gizli rehin cirosuyla çeki iktisap eden olduğu kabul edilerek direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
51. Diğer taraftan gerekçeli karar başlığında asıl ve birleşen davalarda davalı konumunda olan Çalıklar Ulaş. Hay. Tarım Tic. ve San. Ltd. Şti. yer almamış ise de, bu hususa ilişkin eksiklik mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
52. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere ve bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
53. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. Sonuç
Açıklanan nedenlerle;
1- Asıl davada davalı Halk Bankası A.Ş. vekili tarafından yasal süre geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin REDDİNE oy birliğiyle (III-A),
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2- Birleşen davada davalı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA (DÖRT ÜYENİN ONAMA MUHALEFETİYLE) oy çokluğuyla (III-B),
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.01.2022 tarihinde karar verildi.
Kayseri Ticaret Avukatı
Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Şirketler ve ticaret hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, yerli ve yabancı kişi ve kurumlara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdürmekte ve müvekkillerini mahkeme ve yasal merciler önünde başarı ile temsil etmektedir. Ticaret hukuku uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların ve itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır.
Kayseri Ticaret Avukatı arıyorsanız şirketler ve ticaret hukuku alanında 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.