
Bank Asya Hesabı, Denek veya Sendika Üyeliği, Müzahir Kurumlarda Çalışma Örgütsel Faaliyet Kapsamında Değerlendirilir mi
Sanığın Bank Asya hesabında gerçekleştirdiği rutin bankacılık işlemlerinin, müzahir kurumlarda çalışmasının, KHK ile kapatılan dernek veya iltisaklı sendika üyeliğinin, dergi veya gazete aboneliğinin müsnet silahlı terör örgütüne üye olma suçunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi, kanuna aykırıdır.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/19658 Karar No: 2025/12712 Karar tarihi: 29.04.2025
İlk Derece Mahkemesi: Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesi
Suç: Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62/1, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
Tebliğname Görüşü: Bozma
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1. Sanığın silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına organik bağla katılarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk arz eden faaliyetlerde bulunduğuna ilişkin maddi gerçeğin şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması açısından sanığın örgüt ile bağlantısını gösteren tek delilin etkin pişmanlık kapsamında beyanda bulunan tanık delili olması, sanığın da soyut tanık anlatımlarını kabul etmediğini beyan etmesi, mahkûmiyete esas alınan, suçun sübutu ve cezanın kişiselleştirilmesi bakımından belirleyici delil olan tanık …’ün beyanında; “sanıkla ilgili doğrudan görgüye dayalı bilgisi olmadığını ancak kendisinin katıldığı toplantılarda MEB ünite sorumlusu … Y.’in, ilçe imamı Ş. U.’nun da katıldığı mütevelli toplantısına sanığın katıldığını kendisine söylediğini” beyan etmesi karşısında, tanığın anlatımlarına dayanak gösterdiği bu şahısların açık kimlik bilgilerinin tespiti ile varsa tüm aşama beyanlarının dosyaya celbi, gerektiğinde tanık sıfatıyla doğrudan aleni duruşmada sanığın huzurunda veya 5271 sayılı Kanun’un 180/1-2-5. maddesi gereğince SEGBİS kullanılmak suretiyle dinlenmelerinin sağlanması,
2. Mahkûmiyete esas alınan, suçun sübutu ve cezanın kişiselleştirilmesi bakımından belirleyici diğer delil olan ve talimat ile dinlenen tanık …’in doğrudan aleni duruşmada sanık ve müdafii huzurunda veya 5271 sayılı Kanun’un 180/1-2-5. maddesi gereğince SEGBİS kullanılmak suretiyle dinlenip AİHS’in 6/3-d ve Anayasa’nın 36. maddeleri ile teminat altına alınan “iddia/kamu tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek” hakkı tanınması gerektiği gözetilmeden; sanığın tanığı sorgulama hakkının engellenmesi suretiyle 5271 sayılı Kanun’un 180/1 ve 181/1. maddelerindeki emredici hükümlere riayet edilmeyerek savunma hakkının kısıtlanmasına yol açacak şekilde 5271 sayılı Kanun’un 181/1 ve 210. maddelerine muhalefet edilmesi,
3. UYAP örgütlü suçlar bilgi bankasından araştırma yapılıp sanık hakkında dosya kapsamı dışında herhangi bir beyan olup olmadığının saptanması, bulunması halinde bilgi ve belgelerin onaylı örneklerinin dosya içerisine getirtilmesi sonrasında ilgili şahısların tanık sıfatıyla doğrudan aleni duruşmada sanığın huzurunda veya 5271 sayılı Kanun’un 180/1-2-5. maddesi gereğince SEGBİS kullanılmak suretiyle dinlenmelerinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ve yetersiz belgelere dayanarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanığın Bank Asya hesabında gerçekleştirdiği rutin bankacılık işlemlerinin, iltisaklı sendika ve dernek üyeliğinin, gazete aboneliğinin sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 302/2. maddesi uyarınca Tebliğname’ye uygun olarak BOZULMASINA, dava dosyasının, 5271 sayılı CMK’nın 304. maddesi uyarınca Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/19654 Karar No: 2025/11441 Karar Tarihi: 17.04.2025
İlk Derece Mahkemesi: Denizli 5. Ağır Ceza Mahkemesi
Suç: Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62/1, 53/1, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi
Tebliğname Görüşü: Onama
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, yasal şartları oluşmadığından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 299/1. maddesi gereğince REDDİNE,
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
A) ByLock’un suçun sübutu açısından belirleyici delil olması karşısında; ByLock kullanıcısı olmadığını bildiren sanığın örgütsel konumunun ve örgütsel faaliyetlerinin tespiti bakımından dosya içerisinde bulunan ByLock tespit ve değerlendirme tutanağına göre; ekleyen, eklenen ve aynı grupta yer alan kişilerin, sanık ile irtibatlı olup olmadığı, bu kişiler hakkında örgüt üyeliği sebebiyle ceza soruşturması yürütülüp yürütülmediğinin araştırılması, yürütülen bir ceza soruşturması mevcut ise bu kişilerin aşamalardaki ifade örnekleri getirtilerek incelenmesi ve ekli kişilerin tanık olarak ifadelerine başvurulması,
B) Temyiz kanun yolu aşamasında dosyaya geldiği anlaşılan;
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2022/6863 sayılı soruşturma dosyasından, 28.05.2022 tarihli yazı ekinde gönderilen KYOK kararı ve ekinde tanık Nesip K’nın sanık hakkındaki beyan ve teşhislerinin, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/2159 Muh. sayılı dosyasından, 04.03.2020 tarihli yazı ekinde gönderilen Kudret Ç’nin sanık hakkındaki beyan ve teşhislerinin ve ayrıca Isparta Cumhuriyet Başsavcılığının 2022/3131 sayılı soruşturma dosyasından, 05.09.2022 tarihli yazı ekinde gönderilen Veli D’nin sanık hakkındaki beyan ve teşhislerinin, 5271 sayılı Kanun’un 217 nci maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafiine ayrı ayrı okunması, anılan şahısların aşamalardaki ifade örnekleri getirtilerek incelenmesi, gerektiğinde duruşmada sanık ve müdafiinin huzurunda veya SEGBİS kullanılmak suretiyle dinlenmelerinin sağlanması,
C) UYAP örgütlü suçlar bilgi bankasından araştırma yapılıp sanık hakkında herhangi bir beyan olup olmadığının tespiti, bulunması halinde bilgi ve belgelerin onaylı örneklerinin dosya içerisine getirtilmesi sonrasında ilgili şahısların tanık sıfatıyla doğrudan aleni duruşmada sanık ve müdafiinin huzurunda veya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 180/1-2-5 maddesi gereğince SEGBİS kullanılmak suretiyle dinlenmelerinin sağlanması ile tüm delillerin CMK’nın 217. maddesi gereğince duruşmada okunup tartışılması neticesinde sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken yetersiz belgelere dayanılarak eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
D) Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanığın Bank Asya’daki rutin bankacılık işlemlerinin, müzahir kurumlarda çalışmasının ve KHK ile kapatılan dernek üyeliğinin müsnet suç bakımından delil ya da örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, tebliğnamede onama isteyen düşünceye iştirak edilmeyerek, hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dava dosyasının, 5271 sayılı CMK’nın 304. maddesi uyarınca Denizli 5. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/20312 Karar No: 2025/11493 Karar Tarihi: 16.04.2025
İlk Derece Mahkemesi: Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi
Suç: Silahlı terör örgütüne üye olmak
Hüküm: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9 maddeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
Tebliğname Görüşü: Onama
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, yasal şartları oluşmadığından 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği REDDİNE karar verilmekle, gereği düşünüldü:
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2017/1809 Esas ve 2017/5155 sayılı Kararında ve Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren … ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.).
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf.280).
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri (kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2015/3 Esas sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören, fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında;
ByLock kullanıcısı olmayan, kod adı kullanmayan sanığın, dosya kapsamına göre de örgüte müzahir kurumlarda çalışma, sendika üyeliği ve Bank Asya hesap hareketleri dışında örgütle organik ilişki içine girip süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren örgütsel … ve faaliyetlerde bulunduğuna ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmadığı, dosyaya yansıyan mevcut deliller göz önünde bulundurulduğunda sanığın eylemlerinin örgüte sempati düzeyinde olduğu gözetilmeden atılı silahlı terör örgütü üyeliği suçundan beraati yerine, yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan belirtilen sebepten dolayı hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 302/2. maddesi uyarınca Tebliğname’ye aykırı olarak BOZULMASINA, dava dosyasının, 5271 sayılı CMK’nın 304. maddesi uyarınca Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi
Esas No: 2024/348 Karar No: 2025/11378 Karar Tarihi: 15.04.2025
İlk Derece Mahkemesi: … 3. Ağır Ceza Mahkemesi
Suç: Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme
Hüküm: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/3 ve 220/7. maddesi delaletiyle TCK’nın 314/2, 220/7-2. cümle, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53 ve 63/1. maddeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet kararına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi
Tebliğname Görüşü: Onama
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmişir. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak” cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; “örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.” şeklinde açıklanmış, fıkra içeriğinden ve gerekçeden de anlaşılacağı üzere örgüte yardım suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir.
Yardım fiilini işleyen failin, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması ve yapılan yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir. Yardım fiilleri, örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, Esas 9-242, Karar 305). Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım faaliyeti bir kez gerçekleşebileceği gibi birden fazla da gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise, sanığın hukuki durumunun, örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilmesi gerekebilir.
Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2015/3 Esas 2017/3 sayılı Kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, nihai amacını gerçekleştirecek güce ulaşana kadar bu amacını bir kısım mensuplarından ve toplumdan gizlemesi bu amaçla da kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında;
BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ’de gerçekleştirilen rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği, silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmayan ancak, örgüt liderinin çağrı dönemlerine denk gelen dönemlerde Bank Asya’da bankacılık işlemlerini yapan kişinin işlem yaptığı tarihlerde bu bankanın iltisaklı olduğu yapının silahlı terör örgütü olduğunu bilerek, örgüt liderinin talimatı doğrultusunda ve örgüte yardım etmek kastıyla para yatırması veya yatırım işlemleri yapmasının ispatı halinde bunun örgüte yardım suçunu oluşturabileceği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğuna dair herhangi bir bağlantı tespit edilemeyen sanığın, aşamalardaki savunmalarının aksine örgüt liderinin talimatı doğrultusunda ve terör örgütüne yardım etmek kastıyla Asya Katılım Bankasına para yatırdığına veya diğer bankacılık işlemlerini yaptığına dair dosyaya yansıyan her türlü şüpheden uzak kesin, yeterli ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, mevcut şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden atılı suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre;
Sübutu kabul edilen silahlı terör örgütüne yapılan yardımın derecesi ve niteliği göz önünde bulundurularak; sanık hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kurulan mahkumiyet hükmü açısından; dosyada mevcut delillere göre, mahkeme kabulünde isabetsizlik olmayıp, yardımın niteliğine göre 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin 7. fıkrasının 2. cümlesinde yer alan düzenleme uyarınca hukuka, vicdana, dosya kapsamına uygun ve gösterilen indirim miktarı ile orantılı üst sınırdan indirim yapılması gerektiği gözetilmeden yasal gerekçe de gösterilmeksizin yazılı şekilde uygulama yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan belirtilen sebepten dolayı hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 302/2. maddesi uyarınca Tebliğname’ye aykırı olarak BOZULMASINA, dava dosyasının, 5271 sayılı CMK’nın 304. maddesi uyarınca … 3. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.