Boşanmada Barışma Girişimi, Tek Başına Af Olarak Kabul Edilir mi - Kayseri Boşanma Avukatı - Anlaşmalı Boşanma Avukatı - Çekişmeli Boşanma Avukatı - Aile Hukuku Boşanma Davası - Türk Medeni Kanunu - Kayseri Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Boşanmada Barışma Girişimi, Tek Başına Af Olarak Kabul Edilir mi

Boşanmada Barışma Girişiminin Af Sayılması: Eşlerin evlilik birliğini kurtarmak maksadıyla birliğin devamı yönünde iyi niyetli girişim ve barış müzakerelerinin boşanmada af niteliğinde sayılamayacağı kuşkusuzdur. Kadının, önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonraki fiili ayrılık süresi içinde barışma önerisinde bulunmuş olması, ortak hayatın yeniden kurulması için bir girişim olup, kocadan karşılık görmediğine ve kabul edilmediğine göre, girişimden öteye ulaşmamıştır. Kadının bu iyiniyetli davranışının diğer tarafı af olarak kabul edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Aile hukuku dava ve uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.

Boşanma davası ve aile hukuku uyuşmazlıklarında taleplerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve hak kaybına uğramamak için aile hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır.  Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, 15 yılı aşkın deneyimi ve boşanma avukatı kadrosu ile müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri boşanma avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan boşanma süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile boşanma davası ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2020/244 Karar No: 2020/881 Karar Tarihi: 11.11.2020

Mahkemesi: Aile Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 3. Aile Mahkemesince verilen asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine ilişkin karar, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. Yargılama Süreci

Davacı-Karşı Davalı İstemi

4. Davacı-karşı davalı vekili 30.09.2011 tarihli dava dilekçesinde; tarafların geçimsizlik nedeniyle fiilen ayrı olduklarını, davacı tarafından … 1. Aile Mahkemesinin … sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığını ve davanın reddedildiğini, kararın 15.09.2008 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşme tarihinden itibaren aradan üç yıl geçmiş olmasına rağmen ortak hayatın kurulmadığını ve halen ayrı yaşadıklarını ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı-Karşı Davacı Cevabı

5. Davalı-karşı davacı asil 21.10.2011 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, davacının ruh sağlığının bozuk olduğunu, kıskançlık ve öfke krizleri geçirdiğini, psikolojik ilaçlar kullandığını, sürekli aldatmayla suçlandığını, onur kırıcı, şeref ve haysiyetini incitici söz ve davranışlarıyla kendisine kötü muamelede bulunan davacıdan boşanmak istediğini ileri sürerek öncelikle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile boşanmaya, ergin olmayan ortak çocuğun velayetinin kendisine verilmesine, çocuk yararına 1.000,00TL tedbir-iştirak nafakası ile kendi yararına da 150.000,00TL maddi ve 150.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı

6. … 3. Aile Mahkemesi’nin 13.11.2012 tarihli ve … sayılı kararı ile; dinlenen tanık ve müşterek çocukların beyanları uyarınca tarafların ayrılmasından sonra davalı- karşı davacı …’nun birkaç kez eşi … ile barışmak istediği ancak …’in kabul etmediği, bu durum karşısında davalı karşı davacı kadının eşi …’in varsa kusurlu davranışlarını affettiği gerekçesiyle kadının davasının reddine, ret ile sonuçlanan boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren üç yıllık sürenin geçmesine rağmen tarafların bir araya gelmedikleri gerekçesiyle erkeğin davasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesi uyarınca kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.05.2013 tarihli ve 2013/1267 E., 2013/13712 K. sayılı kararı ile;

“…Hüküm davalı-karşı davacı (kadın) tarafından her iki boşanma davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Mahkemece; davalı kadın tarafından açılan “evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK md.166/1) sebebine dayanan karşı boşanma davası, “tarafların fiilen ayrılmalarından sonra davalının birkaç kez eşiyle barışmak istediği, bu sebeple kocasının kusurlarını affettiği” gerekçesiyle reddedilmiştir. Davacı-karşı davalı koca tarafından daha önce açılan boşanma davası “davalıdan kaynaklanan bir geçimsizliğin ispat edilmediği” gerekçesiyle reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kocanın eşine hakaret ettiği, onu haksız olarak başkalarıyla ilişki kurmakla itham ettiği ve evi terk ettiği anlaşılmaktadır. Davalı-karşı davacı kadının, önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonraki fiili ayrılık süresi içinde barışma önerisinde bulunmuş olması, ortak hayatın yeniden kurulması için bir girişim olup, kocadan karşılık görmediğine ve kabul edilmediğine göre, girişimden öteye ulaşmamıştır. Kadının bu iyiniyetli davranışının diğer tarafı af olarak kabul edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Öyleyse davalı tarafından açılan karşı boşanma davasının da kabulü gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddi doğru bulunmamıştır…”

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

8. … 3. Aile Mahkemesinin 25.09.2013 tarihli, … sayılı direnme kararı davalı karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.03.2018 tarihli ve 2017/2-1929 E., 2018/447 K. sayılı kararı ile usulden bozulmuştur.

Direnme Kararı

9. … 3. Aile Mahkemesinin 05.11.2019 tarihli ve … sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

10. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekilince temyiz edilmiştir.

II. Uyuşmazlık

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı-karşı davacı kadının fiili ayrılık sırasında barışma girişiminde bulunmasının af niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı kadının boşanma davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. Gerekçe

12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

13. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddenin bir ve ikinci fıkralarında yer alan düzenlemeye göre;

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”

14. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır.

15. Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m. 2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.

16. Yargıtay boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, ferileri ve boşanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusurluluk durumlarını ise “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların kusurluluk durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.

17. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasıyla boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz, az kusurlu veya eşit kusurlu (TMK m.166/1) olmaya gerek olmayıp, ağır kusurlu tarafın dahi (TMK m.166/2) dava hakkı vardır. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesine göre boşanmalarına karar verilirken dikkat edilmesi gereken husus; az kusurlu durumda olan davalı eşin açılan davaya itiraz hakkı olduğudur. Böyle bir durumda hâkim “ileri sürülen itirazın, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna ve ayrıca evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı” kanaatine vardığı takdirde boşanmaya karar verilebilecektir.

18. Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için üzerinde durulması gereken diğer olgu “af” hususudur. “Af” sözlük anlamı ile bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama olarak tanımlanmış olup, ceza hukukunda yer verildiği gibi özel hukuk bakımından da kanunlarımızda düzenleme yeri bulan, esasen bir haktan vazgeçmeyi içeren bir his açıklaması veya bir davranış şeklidir (YHGK, 14.03.2019 tarih, 2017/2-2067 E. ve 2019/296 K.).

19. Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında af niteliğinde davranışlar gerçekleşmişse, artık bu davranışlar, boşanma davasının reddine gerekçe oluşturur. Boşanma davalarında af olgusunun gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için öncelikle bu yönde bir iddia ve bu iddianın; kayıtsız şartsız bir irade beyanı, eğer yoksa en azından affı gösterir nitelikte tutum ve davranış ile ispatlanmış olması gerekmektedir. Genel bir ifadeyle af niteliğinde sayılabilecek davranışlar; barışmış olmak, af iradesini göstermek, hoşgörü ile karşılamak ve olaylara rağmen birliği sürdürmek şeklinde ifade edilebilir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta “barışma girişiminin” af niteliğinde olup olmadığı hususudur. Eşlerin evlilik birliğini kurtarmak maksadıyla birliğin devamı yönünde iyi niyetli girişim ve barış müzakerelerinin boşanma davalarında af niteliğinde sayılamayacağı kuşkusuzdur. Buradan hareketle “af niteliğinde bir barışma girişiminden” söz edilebilmek için; bu girişimin, boşanma sebebi olarak kabul edilen olayların hoşgörü ile karşılandığını gösterir şekilde gerçekleşmesi gerekir. Diğer bir ifadeyle, boşanmaya sebep olan olayların hoşgörü ile karşılanması nedeniyle af girişimi gerçekleşmeli ve bunun sonucunda da; tarafların yeniden birlikte olmaları veya birbirlerine karşılıksız kazandırmalarda bulunmaları, eğer varsa aralarında devam eden hukuki süreci sonlandırmaları gibi ortak hayatın yeniden kurulduğuna dair önemli emareleri ispatlar deliller karşısında “af” niteliğindeki davranışlardan söz edilebilecektir.

20. Somut olayda; erkek eşin, kadın eşe karşı “evlilik birliğinin sarsılması” nedenine dayalı boşanma davası açtığı, davanın reddine karar verildiği ve kararın 15.09.2008 tarihinde kesinleştiği, bunun üzerine eldeki karşılıklı boşanma davalarından ilkinin “eylemli ayrılık” sebebiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/4. maddesine dayalı olarak erkek eş, karşı davanın ise “evlilik birliğinin sarsılması” sebebiyle 166/1. maddesine dayalı olarak kadın eş tarafından açıldığı, şartları oluştuğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, fiili ayrılık döneminde barışma önerisi sunan kadın eşin ise kusurlu davranışları affettiği gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Türk Medeni Kanunu’nun 166/4. maddesine dayanak boşanma davasını açmak ve reddinden sonra ortak hayatın yeniden kurulması yönünde girişimde bulunmamakla zaten kusurlu durumda olan erkek eşin, ayrıca eşini haksız olarak başkalarıyla ilişki kurmakla suçladığı, hakaret ettiği ve son olarak ortak konutu terk ettiği görülmüştür. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; kadın eşin ilk davanın kesinleşmesinden sonraki fiili ayrılık süresi içinde evlilik birliğini kurtarmak amacıyla sunmuş olduğu barışma önerisi, ortak hayatın yeniden kurulması için iyi niyetli bir girişim olup, erkek eş tarafından kabul edilmemiştir. Kadın eşin iyi niyetli teklifi sonrasında taraflar arasında barışma gerçekleşerek ortak hayat yeniden kurulmadığı gibi erkek eş tarafından böyle bir iddianın ileri sürülmemiş olduğu gözetildiğinde kadın eşin bu eyleminin “af” olarak nitelendirilmesi somut olayın özelliğine uygun düşmemektedir. Eş anlatımla barışma girişimi kabul ile sonuçlanmadığından, bir aftan söz etme olanağı bulunmamaktadır. Nitekim aynı ilkeler HGK’nın 27.11.2015 tarihli ve 2014/2-5871 E., 2015/2704 K. ve 03.06.2020 tarihli ve 2017/2-2651 E., 2020/333 K. sayılı kararları ile de benimsenmiştir.

21. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

IV. Sonuç

Açıklanan nedenlerle;

Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Boşanmada Barışma Girişimi, Tek Başına Af Olarak Kabul Edilir mi - Kayseri Boşanma Avukatı - Anlaşmalı Boşanma Avukatı - Çekişmeli Boşanma Avukatı - Aile Hukuku Boşanma Davası - Türk Medeni Kanunu - Kayseri Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kabul ile Sonuçlanmayan Barışma Girişimi, Boşanmada Af Olarak Kabul Edilemez

Barışma girişimi kabul ile sonuçlanmadığından, bir aftan söz etme olanağı bulunmamaktadır. Kocanın “yeni bir başlangıç yapalım” şeklindeki sözleri, iyiniyetle yapılmış bir girişim olup, boşanmada af niteliğinde değildir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2017/2651 Karar No: 2020/333

Mahkemesi: Aile Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 3. Aile Mahkemesince verilen asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne dair karar davacı-birleşen davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. Yargılama Süreci

Davacı-Birleşen Davalı İstemi

4. Davacı-birleşen davalı erkek vekili dava dilekçesinde; tarafların 13.02.2012 tarihinde resmî nikah yaptıklarını, sonrasında kadının tutum ve davranışlarının değişmeye başladığını, müvekkilini kendinden soğutmak ve düğünün iptali için her türlü harekette bulunduğunu ve müvekkilinin iyi niyetli yaklaşımına rağmen düğünün iptal edildiğinin bildirildiğini ileri sürerek boşanmalarına, 20.000,00TL maddi ve 20.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

Davalı-Birleşen Davacı İstemi

5. Davalı-birleşen davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde; müvekkilinin evlilik öncesinde davacı-birleşen davalının annesi ile aynı evde yaşamayı kabul ettiğini, fakat annesinin resmî nikahtan sonra her şeye müdahil olduğunu, hatta müvekkilinin ablasına ve ailesine de müdahalede bulunduğunu, müvekkilini başkaları ile kıyaslayıp aşağıladığını, hakaret ettiğini, davacı-birleşen davalının da bu duruma sessiz kaldığını, resmî nikah öncesi her şeyi kabul eden davacı-birleşen davalının resmî nikahtan sonra düğün dahi yapmak istemediğini, “Ben düğün sevmem, boş yere para harcıyorum, niye yapıyoruz ki?” dediğini, müvekkilini ve ailesini küçük düşürdüğünü ve hakaret ettiğini belirterek boşanmalarına, aylık 1.000,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 50.000,00TL maddi ve 100.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı

6. … 3. Aile Mahkemesinin 04.03.2014 tarihli ve … sayılı kararı ile; davacı-birleşen davalının eşini affetmesi ile davalı-birleşen davacı üzerinde kusurun kalmadığı, davacı-birleşen davalının ve annesinin davalı-birleşen davacıya hakaret ettiği, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-birleşen davalının kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı-birleşen davacı lehine aylık 250,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile yasal faizi ile 6.000,00TL maddi ve 4.000,00TL manevi tazminata, yasal şartları oluşmadığından davacı-birleşen davalının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 01.12.2014 tarihli ve 2014/13829 E., 2014/24317 K. sayılı kararı ile;

“… Hüküm, davacı-karşı davalı (koca) tarafından, her iki boşanma davası ve kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakası ile tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Mahkemece, “kocanın barışma girişiminde bulunmakla eşini affettiği, bu hâlde kadının üzerinde bir kusur kalmadığı, kocanın ise eşine hakaret ettiği bu sebeple tam kusurlu olduğu” kabul edilerek kocanın boşanma davasının reddine, kadının karşı boşanma davasının kabulüne karar verilmiş, kadın yararına yoksulluk nafakası ve maddi tazminata hükmedilmiştir. Oysa, davalı-karşı davacı (kadın)’ın “bu evliliği yapmayacağını” söyleyerek eşiyle birlikte yaşamaktan kaçındığı, kocasının “yeni bir başlangıç yaparak düğün merasimini icra edelim” yönünde iyiniyetli girişimine rağmen, müşterek yaşamın kurulmasını kabul etmediği, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Kocanın “yeni bir başlangıç yapalım” şeklindeki sözleri, iyiniyetle yapılmış bir girişim olup, af niteliğinde değildir. Kaldı ki, davalı-karşı davacı (kadın) buna rağmen müşterek yaşamın kurulmasını kabul etmemekle, eşiyle birlikte yaşamaktan haklı hiçbir sebebi bulunmaksızın ısrarla kaçınmıştır. Bu hâlde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Bu koşullar altında koca da dava açmakta haklıdır. Öyleyse kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddi doğru bulunmamıştır…’’

gerekçesiyle hükmün bozulmasına, bozma sebebine göre davalı-birleşen davacının birleşen boşanma davası ve boşanmanın ferileri hakkında yeniden hüküm kurulması gerekli hâle geldiğinden, bu yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Direnme Kararı

8. … 3. Aile Mahkemesinin 30.06.2015 tarihli ve … sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçeye yer verildikten sonra; özellikle tanık T…’nın beyanından anlaşıldığı üzere davacı-birleşen davalının ve annesinin davalı-birleşen davacıya yönelik hakaret eylemlerinin sabit olduğu, tanık … ’nın ifadesinde yer aldığı şekilde davacı-birleşen davalının düğün yapıp müşterek yaşamlarının ailesi yanında kurulmasına yönelik teklifine karşı davalı-birleşen davacının bağımsız ev isteğini de haksız bir talep olarak görmenin mümkün olmadığı, davacı-birleşen davalının yeni bir başlangıç teklifi ile davalı-birleşen davacıya atfedilen bağışlanmış bir kusurun varlığının da olmadığı, hakaret eden davacı-birleşen davalının annesi ile yaşama konusunda isteksiz kalan davalı-birleşen davacının birlikte yaşamaktan kaçındığını kabul etmenin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, yerleşik uygulamada yeni bir başlangıç teklifinin, müşterek yaşamın kurulamaması hâlinde en fazla iyi niyet göstergesi “bir barışma teklifi” olarak kabul edildiği, bu hâli ile davacı-birleşen davalının yeni bir başlangıç teklifine mevcut uygulamanın ötesinde karşı tarafın kabul zorunluluğu bulunduğu, aksi hâlde en azından birlikte yaşamaktan kaçınmış olacağının kabulünün yerleşik uygulama yanında hayatın olağan akışına da uygun düşmeyeceği, davacı-birleşen davalının ve annesinin davalı-birleşen davacıya hakaret ettiği, davalı-birleşen davacının kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. Uyuşmazlık

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davalı-birleşen davacının boşanmaya sebep olan olaylarda kusurunun bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı-birleşen davalının, davalı-birleşen davacıyı affedip affetmediği noktasında toplanmaktadır.

III. Gerekçe

11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddelerinin incelenmesinde yarar görülmektedir.

12. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir”

13. Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş birçok konuda evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel sosyal durumları, eğitim durumları, mali durumları, eşlerin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.

14. Öte yandan, söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması, tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m.2).

15. Bu durumda anılan madde hükmüne göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunması gerekmeyip daha fazla kusurlu bulunan tarafın bile dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu hâlin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).

16. Hemen belirtmek gerekir ki, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere birtakım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası da boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.

17. Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için üzerinde durulması gereken bir diğer husus ‘’af’’tır. “Af” sözlük anlamı ile bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama olarak tanımlanmış olup, ceza hukukunda yer verildiği gibi özel hukuk bakımından da kanunlarımızda düzenleme yeri bulan, esasen bir haktan vazgeçmeyi içeren bir his açıklaması veya bir davranış şeklidir (YHGK, 14.03.2019 tarih, 2017/2-2067 E. ve 2019/296 K.).

18. Boşanma davalarında da, eşlerin dava tarihinden önce gerçekleştiğini iddia ve savunmalarında belirttikleri, boşanma davasına konu ettikleri olaylardan sonra barışmaları, barıştıklarını beyan ederek birbirilerine karşı yürüttükleri hukuki süreçleri sonlandırmaları veya gerçekleştiği iddia edilen olaylara rağmen evlilik birliğini makul bir süre sürdürmeye devam etmeleri hâllerinde “af” niteliğindeki davranışlardan söz edilir.

19. Kural olarak, her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanır. Bir başka ifadeyle hüküm, uyuşmazlığın başlangıcından davanın açılma zamanına kadar gerçekleşmiş vakıaları kapsar.  Aksinin kabulü; tarafların dayandığı olguların, dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracağı gibi; temyiz ve karar düzeltme süreçleri de dâhil, yargılamanın son aşamasına kadar gerçekleşecek hukuki ve fiili olguların nazara alınması gerektiği sorununu ortaya çıkaracaktır ki bu şekilde uyuşmazlıklar adil yargılanma süresi içinde ve yasanın amir hükümlerine göre sonuçlandırılamayacaktır.

20. Somut olay incelendiğinde; asıl davanın 20.07.2012, birleşen davanın 25.02.2013 tarihinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı olarak açıldıkları, davacı-birleşen davalının kesinleşen kusurlu davranışlarına göre kendisinin ve annesinin davalı-birleşen davacıya hakaret ettikleri, davacı-birleşen davalı vekili tarafından kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar yönünden direnme kararının temyiz edildiği, boşanmaya yönelik hükmün kesinleştiği anlaşılmaktadır. Toplanan delillerin değerlendirilmesiyle; davacı-birleşen davalının kesinleşen kusurlu davranışlarının yanında, düğün merasiminin yapılacağı tarihe yakın bir zamanda “bu evliliği yapmayacağını” söyleyen, davacı-birleşen davalının “yeni bir başlangıç yaparak düğün merasimini icra edelim” yönündeki barışma girişimine rağmen davalı-birleşen davacının birlikte yaşamaktan kaçındığı, ortak yaşamın fiilen de kurulmasını istemediği görülmektedir. Davacı-birleşen davalının, davalı-birleşen davacının evliliği yapmayacağını dile getirmesi üzerine davalı-birleşen davacı ile görüşmesi bir barışma girişimi olup bu girişim sonrası taraflar arasında barışma gerçekleşmediği gibi bir arada da yaşamadıkları da anlaşıldığından davacı-birleşen davalının bu eyleminin af olarak nitelendirilmesi somut olayın özelliğine de uygun düşmemektedir. Eş anlatımla barışma girişimi kabul ile sonuçlanmadığından, bir aftan söz etme olanağı bulunmamaktadır. Ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân bırakmayacak nitelikteki geçimsizlikte davalı-birleşen davacı da kusurludur.

21. O hâlde, direnme kararının Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilâve gerekçe ve nedenlerle bozulmasına, davacı-birleşen davalı vekilinin tazminatlara ve nafakalara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

IV. Sonuç

Açıklanan nedenlerle;

Davacı-birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince bu işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine, aynı Yasa’nın 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yıllık Tecrübe
0 +
Mutlu Müvekkil
0 +
Dava Takibi
0 +
Başarı Oranı
% 0 +

Kayseri Boşanma Avukatı

Alanında yetkin Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarında Kayseri boşanma avukatı ve arabulucu olarak tazminat davası, nafaka davası, velayet davası, mal rejiminin tasfiyesi gibi aile hukuku ile ilgili her türlü konuda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri Boşanma Avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, boşanma davası sırasında ve sonrasında müvekkillerimize gerekli hukuki danışmanlık desteği sağlamaktadır. Kayseri boşanma avukatı kadromuz; boşanma davası, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, zina nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, tanıma ve tenfiz davası, nafaka davası, tazminat davası, velayet davası, mal rejimi davası gibi aile hukuku davalarında müvekkillerimizi temsil etmekte, ayrıca hukuki danışmanlık ve arabuluculuk hizmeti de vermektedir.

Kayseri boşanma avukatı kadromuz; anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davası, boşanma sonrası mal paylaşımı, nafaka davası, velayet davası ve velayetin değiştirilmesi, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat davası gibi aile hukuku alanına giren konularda uzmanlığa ve 15 yılı aşkın tecrübeye sahiptir. Kayseri boşanma avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan boşanma süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile boşanma davası ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.