Aile Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Boşanma Davasında Kusur

Boşanma Davasında Kusur ve Kusurun İspatı Aile hukuku dava ve uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. Boşanma davası ve aile hukuku uyuşmazlıklarında taleplerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve hak kaybına uğramamak için aile hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır.  Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, 15 yılı aşkın deneyimi ve boşanma avukatı kadrosu ile müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri boşanma avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan boşanma süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile boşanma davası ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Boşanma Davasında Kusurun Önemine İlişkin Emsal Yargıtay Kararları Erkeğin fiziksel şiddetine karşı kadının eşini eve almaması tepkisel davranıştır, kusur olmaz. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas No: 2020/1670 Karar No: 2020/2633 Karar Tarihi: 03.06.2020 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi Dava Türü: Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri ile nafakaların miktarları yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kadının aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- İlk derece mahkemesi tarafından; evlilik birliği devam ederken davacı davalı erkeğin ailesinin evliliğe müdahale ettiği, kadının ailesi ile görüşmesini istemediği, fiziksel şiddet uyguladığı, tehdit ettiği, davalı-davacı kadının ise, erkeğin ailesi ile görüşmesini istemediği, evliliğin sona ermesine sebebiyet veren olaylarda davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu kabul edilerek, karşılıklı boşanma davalarının kabulüyle tarafların boşanmalarına, erkeğin tazminat isteklerinin reddine, ortak çocuğun velayetinin anneye bırakılmasına, ortak çocuk yararına tedbir ve iştirak nafakasına, davalı-davacı kadın yararına tazminatlara karar vermiştir. Taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, görevli … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince 15/01/2020 tarih … sayılı kararla; davacı-davalı erkeğin son olayda ortak evin kapısını tekmelediği, kadının ailesini istemediği, porno sitelere girdiği, davalı-davacı kadının ise eşinin ailesiyle görüşmelerini istemediği, birlik görevlerini yerine getirmediği, son olayda eşini ortak eve almadığı anlaşıldığından boşanmaya sebep olan bu olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilerek davalı-davacı kadının tüm istinaf taleplerinin reddi ile davacı-davalı erkeğin kusur belirlemesi, tazminatlar yönünden istinaf başvuru talebinin kabulüne karar verilmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemesince tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilmişse de; davalı-davacı kadına bölge adliye mahkemesince yüklenilen “Son olayda eşini ortak eve almaması” eşinin kapıyı tekmelemesi nedeniyle tepkisel bir davranıştır, bu nedenle kadına kusur olarak yüklenilemez. İlk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesince belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlara göre de davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken yazılı şekilde tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru bulunmamıştır. 3- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere; evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda erkek ağır kusurlu olup, erkeğe yüklenen bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmektedir. Kadın boşanma sonucu eşin maddi desteğinden yoksun kalacaktır. O halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m. 4) dikkate alınarak kadın yararına maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) karar vermek gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle temyiz edilen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince 15.01.2020 tarih 2018/377 esas – 2020/32 karar sayılı kararının; kusur belirlemesi ve davalı-davacı kadının maddi ve manevi tazminat isteği yönünden BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 03.06.2020 Boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurludur. Eşit kusurlu eş yararına tazminat verilemez. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/11321 Karar No: 2018/1819 Karar Tarihi: 13.02.2018 Mahkemesi: Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi Dava Türü: Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar, reddedilen manevi tazminat talebi ve yargılama giderleri yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Mahkemece davacı-davalı erkek ağır kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-davalı erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, davalı-davacı kadının ise kıskançlık nedeniyle tartışmalar çıkardığı, son olayda kıskançlık krizine girerek kendini yerlere attığı, eşine müstehcen içerikli video yolladığı ve hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden erkeğin ağır kusurlu olarak kabulü doğru olmamıştır. 3- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurludur. Eşit kusurlu eş yararına tazminat verilemez. (TMK m. 174/1-2) Davalı-davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 4- Davalı-davacı kadın tanığı, 18.09.2015 tarihli celsede kadının muhasebe işinde asgari ücretle çalıştığını beyan etmiştir. Buna göre davalı-davacı kadının sigortalı olarak çalışıp çalışmadığı, düzenli ve sürekli bir gelirinin bulunup bulunmadığı araştırılıp, Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi koşullarının kadın yararına gerçekleşip, gerçekleşmediği tespit edilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 13.02.2018 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK md.174/1) ve manevi tazminat (TMK md.174/2) takdiri gerekir. Babanın bilgisayarda çocuğun

Boşanma Davasında Kusur Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Mal Rejiminin Tasfiyesi

Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacaklar Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir. Eşlere ait kişisel ve edinilmiş mallar, mal rejiminin tasfiyesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vb.) göre değerlendirilir. Mal rejiminin tasfiye tarihi, karar tarihidir. Mahkemece, tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm (rayiç) değeri belirlenmelidir.  Aile hukuku davalarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.  Boşanma davası ve aile hukuku uyuşmazlıklarında taleplerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve hak kaybına uğramamak için aile hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır.  Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, 15 yılı aşkın deneyimi ve boşanma avukatı kadrosu ile müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kişisel Eşyalar, Mal Rejimi Tasfiyesinden Önce de İstenebilir Eşlerden her biri kişisel eşyalarını mal rejimi sona ermeden de isteyebilir. Bu istek mal rejiminin tasfiyesi halinde istenebilecek \”değer artış payı \” veya \” katılma alacağı \” olarak değerlendirilemez. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/22037 Karar No: 2011/21890 Karar Tarihi: 13.12.2011 Mahkemesi: … 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle Türk Medeni Kanunu’nun 184/3. maddesi gereğince davacı-davalının kabul beyanının sonuç doğurmayacağına ve Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi koşullarının da gerçekleşmemiş bulunduğunun anlaşılmasına göre davacı-davalı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Davacı-davalı kadın, kendisine ait olduğunu iddia ettiği çeyiz eşyalarının iadesini istemiş ve nispi harçta yatırmıştır. Eşlerden her biri kişisel eşyalarını mal rejimi sona ermeden de isteyebilir. Bu istek mal rejiminin tasfiyesi halinde istenebilecek \”değer artış payı \” veya \” katılma alacağı \” olarak değerlendirilemez. Bu dava hakkında taraf delilleri toplanıp birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ret kararı verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda l. bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 13.12.2011 Mal Rejimi Tasfiyesinde Eşya/Malın Karara En Yakın Tarihteki Rayiç Bedeli Esas Alınır Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir. Eşlere ait kişisel ve edinilmiş mallar, mal rejiminin tasfiyesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vb.) göre değerlendirilir. Tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenmelidir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas No: 2021/5662 Karar No: 2021/9119 Karar Tarihi: 06.12.2021 Mahkemesi: Aile Mahkemesi Dava Türü: Ziynet ve Katılma Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın ve davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Davalı erkeğin temyiz itirazlarının incelemesinde; Dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına göre, davalı erkeğin temyiz itirazları yersizdir. 2- Davacı kadının temyiz itirazlarının incelemesine gelince; Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir (4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu mad.235/1). Eşlere ait kişisel ve edinilmiş mallar, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vb.) göre değerlendirilir (TMK mad.228/1). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK mad.227/1 ve 235/1), sürüm (rayiç) değerleri (TMK mad.232 ve 239/1) hesaba katılır. Yargıtay ve Dairemizin uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenmelidir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, mahkemece, dava konusu aracın hasarlı çıkması nedeniyle iade edilmesi nedeniyle ödenen bedelin ilk karar tarihi (03.12.2015) ile son karar tarihi (10.11.2020) arasında geçen sürenin uzunluğu dikkate alındığında değerin güncelliğini yitirdiği anlaşılmakla, araç nedeniyle ödenen bedelin tasfiye tarihi itibariyle (bozma ile de günceliğini yitireceğinden verilecek karar tarihine en yakın tarih itibariyle) sürüm (rayiç) değerinin belirlenerek, buna göre artık değere katılma alacağına hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davalı erkeğe yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, ve 292.10 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06.12.2021 Mahkemece Tasdik Edilmeyen Protokole İtibar Edilemez Boşanma davasında dosyaya sunulan protokol mahkemece tasdik edilmeyip, anlaşmalı boşanma şartları oluşmadığından çekişmeli boşanma gerçekleştiğinden protokoldeki beyanlara, feragata itibar edilemez. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No: 2018/9159 Karar No: 2019/9855 Karar Tarihi: 05.11.2019 Dava Türü: Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak Mahkemesi: … 4. Aile Mahkemesi Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda … 4. Aile Mahkemesi hükmüne karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda … Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 08.10.2019 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı … asil ve vekili Av. … ve karşı taraftan davalı … asil ve vekili Av. … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Davacı … vekili, davacının evlilik birliği içinde elde ettiği gelirini davalı eşe, para biriktirmek ve ev almak amacıyla verdiğini, davalının ise bankalarda birikim yaptığını, … Bankasında 2010 yılında yaklaşık 66.000 Dolar paraları bulunduğunu, boşanma aşamasında paranın taraflarca eşit oranda bölüşüleceği konusunda anlaştıkları halde davalının herhangi bir miktar vermediğini açıklayarak, evlilik birliği içinde biriktirilen ve bankada bulunan paraların tespitinin yapılarak, davacıya düşen miktardan fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL\’nin tahsilini istemiştir. Davalı … vekili, tarafların boşanma davası sırasında birlikte düzenledikleri 24.01.2012 tarihli anlaşmalı boşanma protokolünün 4. maddesi ile edinilmiş

Mal Rejiminin Tasfiyesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Nafaka, Tazminat ve Ziynet Alacağının Takibi

Nafaka, Tazminat ve Ziynet Alacağının Takibi Aile hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca, boşanma kararının “eklentisi” olan (yoksulluk) ve (iştirak) nafakası da aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir. Bununla birlikte, boşanma hükmü kesinleşmiş ise, eklentilerin (yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat vs.) infaz edilmesi için kararın, eklentiler yönünden de kesinleşmesi gerekmez. Aile hukuku uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. Boşanma davası ve aile hukuku uyuşmazlıklarında taleplerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve hak kaybına uğramamak için aile hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır.  Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, 15 yılı aşkın deneyimi ve boşanma avukatı kadrosu ile müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri boşanma avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan boşanma süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile boşanma davası ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Nafaka Alacağı için İcra Takibi 6100 sayılı HMK’nin 367/2. maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca, boşanma kararının “eklentisi” olan (yoksulluk) ve (iştirak) nafakası da aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir. Bununla birlikte, boşanma hükmü kesinleşmiş ise, eklentilerin (yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat vs.) infaz edilmesi için kararın, eklentiler yönünden de kesinleşmesi gerekmez. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Esas No: 2020/8421 Karar No: 2021/3758 Karar Tarihi: 30.03.2021 Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 26/02/2019 tarih … karar sayılı mahkeme kararının süresi içinde istinaf yolu ile tetkiki davacı vekili tarafından istenmesi üzerine dosya dairemize gönderilmekle dava dosyası için düzenlenen inceleme raporu dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Dava Davacı borçlu vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine … İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası ile… 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı ilamına dayalı olarak takip başlatıldığını, dayanak ilamı nafaka ve tazminat yönünden müvekkilinin temyiz ettiğini, temyiz sonucu onama kararı verildiğini ve 02/01/2019 tarihinde taraflarına tebliğ edildiğini ancak 15 günlük karar düzeltme süresi dolmadığından kesinleşme şerhi vurulmadığını, dolayısıyla nafakaya ilişkin kararın Ocak ayı sonu itibariyle kesinleşeceğini, ayrıca davalının müvekkili hakkında yine… İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, müvekkilinin nafakasını düzenli olarak ödediğini, bu dosya üzerinden muhtıra ile nafakanın 100,00 TL arttırıldığını, kesinleşmeden sonra nafakanın 450,00 TL olduğuna dair muhtıra çekilmesi gerekirken müvekkilini zarara uğratmak için ek olarak icra vekalet ücreti ve icra harcı ve diğer ücretler olarak müvekkilini ekonomik buhrana uğratmak için yeni bir icra takibini usulsüz olarak başlattığını, söz konusu icra dosyasında müvekkilinin hiçbir borcu olmadığını, nafaka ya ilişkin hükmün Ocak ayı sonuna denk gelmesine rağmen Ocak 2019 ayı nafaka bedelini de yatırmış olduğunu beyan ederek… İcra Dairesi’nin 2019/706 esasında kayıtlı bulunan icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında takip ile … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrüre neden olmamak kaydı ile takibe dayanak ilamın kesinleşme tarihinde itibaren 2018 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım ayları fark nafaka bedelleri ile 2019 yılı Ocak ayı nafaka bedelinin ve ayrıca her ayın 1. gününde tahakkuk edecek aylık 450.00 TL yoksulluk nafakasının tahsilinin talep edildiğini, takip şeklinin ilamlı takip olduğunu, … İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasında ise takip ile “… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin ara kararı gereği hükmedilen aylık 350,00 TL tedbir alacağı nafakasının tahsili talep edildiğini, takip şeklinin ilamsız takip olduğunu, 08.10.2014-08.03.2015 tarihleri arasında işleyen 5 aylık tedbir nafakası alacağının talep edilmiş olup takip tarihinden sonra işleyen nafakalara yönelik bir talep bulunmadığını, dolayısıyla anılan takip dosyasının infaz olduğunu, gerek önceki takibin ilamsız takip olması gerekse de infaz olmuş olması karşısında önceki takip dosyası üzerinden takibe devam etme olanağı bulunmadığını, başlatılan takipte hukuka aykırılık bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararı Mahkemece, taraflar arasında… 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/42 Esas 2018/93 Karar sayılı dosyasında boşanma davası görüldüğü, 01/03/2018 tarihinde tarafların boşanmalarına, nafaka, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verildiği, boşanmaya ilişkin hükmün 01/06/2018 tarihinde kesinleştiği, nafaka hükümlerinin boşanma kararının kesinleşmesi ile muaccel hale geleceği, 01/06/2018 tarihinden itibaren nafaka miktarının 450,00 TL olarak belirlendiği, YİBK 2017/2 E. 2017/3 K. sayılı kararı gereği ilamlı takiplerin ilamsız takibe konu edilemeyeceği, … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında başlatılan takibin usul ve yasaya uygun olduğu kanaati oluşmakla davanın reddine, ilamlı icrada icra inkar tazminatı öngörülmediğinden davalının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. İstinaf Sebepleri Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin eldeki davayı ilamın ilamsız takip yapılamayacağından bahisle red kararı verdiğini, ancak ilamsız takibin dayanağının yerel mahkemenin ara kararı ile hükmedilen tedbir nafakası olduğunu, tedbir nafakası ile başlatılan takibe itiraz edilmediğini, zaten yerel mahkemenin ara kararının da ilam niteliği taşıdığını, bu ilamsız icra takibi ile başlatılan nafakayı müvekkili düzenli olarak ödemekte iken davalı tarafın devam eden nafaka dosyası var iken yeniden yerel mahkeme ilamını ilamlı icra konu edip müvekkiline ek icra vekalet ücreti ve masraflar doğurmaması nedeniyle davalının devam eden nafaka dosyasına yoksulluk nafakası adı altında düzenli olarak halen de yatırmakta olduğunu, burada amacın ilamın ilamsız veya ilamlı icra takibi yapılıp yapılmadığı değil müvekkilini maddi açıdan zarara uğratmak olduğunu, zaten davalının devam eden ilamsız icra takibine müvekkilinin yeni bir icra vekalet ücreti ve masraflar çıkmaması için itiraz etmediğini, aynı dosya üzerinden yoksulluk nafakasını yatırmaya devam ettiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Gerekçe Uyuşmazlık, ilamlı takipte takibin iptali talebine ilişkindir. … İcra Dairesinin 2019/706 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı H. G. tarafından borçlu … hakkında 23/01/2019 tarihinde ilamların icrası yoluyla birikmiş 1.150,00 TL nafakanın ve aylık işleyecek 450,00 TL’nin tahsili için ilamlı takip başlatıldığı anlaşılmıştır. HUMK’nin 443/4. (6100 sayılı HMK’nin 367/2.) maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca,

Nafaka, Tazminat ve Ziynet Alacağının Takibi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ziynet Eşyalarının İadesine ilişkin Emsal Yargıtay Kararları

Takı ve Ziynet Eşyalarının İadesi ile ilgili Emsal Yargıtay Kararları Takı ve Ziynet Eşyalarının İadesi: Kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki bilezik ve takılar, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Düğünde takılan ziynet eşyasının düğün borçları ve ev eşyalarının alımında bozdurulması halinde, bu konuda kadın eşin rızasının geri alınmamak üzere kocaya bağış şeklinde verildiği hususunun ispatı davalı kocaya düşmektedir. Aile hukuku dava ve uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. Boşanma davası ve aile hukuku uyuşmazlıklarında taleplerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve hak kaybına uğramamak için aile hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır.  Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, 15 yılı aşkın deneyimi ve boşanma avukatı kadrosu ile müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri boşanma avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan boşanma süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile boşanma davası ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Ziynet eşyalarının aynen iadesine karar verilmişse hüküm fıkrasının açık olması ve duraksama yaratmaması, ayrıca hükümde aynen iadesine karar verilen ziynetlerin gram ve ayarlarının açıkça yazılması gereklidir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2018/5708 Karar No: 2018/13056 Karar tarihi: 20.12.2018 Özet: Dava sonunda mahkemenin kimin lehine, kimin aleyhine karar verdiği, davacının talebinin ne kadarının kabul edildiği, davalının neye göre mahkum edildiği tereddütsüz şekilde anlaşılmalıdır. Biçim koşullarının getiriliş amacı, hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamaktır. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır ve dava içinden yeni davaların doğmasına neden olur. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 24/4.maddesi gereğince; aynen iadeye karar verilmesi halinde iade edilecek eşyaların cinsi, niteliği, özellikleri, gram ağırlığı vb. gibi özelliklerinin ayrıntılı belirtilmesi gerekir. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince ziynet eşyalarının aynen iadesine karar verilmişse, hüküm fıkrası açık olmalı, duraksama yaratmamalı, hükümde aynen iadesine karar verilen ziynetlerin gram ve ayarları açık olarak yazılmalıdır. Ancak hükümde, bilirkişi raporunda tespit edilen ve iadesine karar verilen ziynet eşyalarının cins, nitelik miktar (gram ve ayarı) ve değerlerinin, ayrı ayrı gösterilmesi gerekirken gösterilmemesi doğru görülmemiştir. Ne var ki, bu yanılgının düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün dosyada bulunan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. (6100 S. K. m. 297) (2004 S. K. m. 24) (1086 S. K. m. 438, 440) Dava Taraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Karar Davacı; davalının eve sabaha karşı ve alkollü gelmeleri çoğalınca tartışmaların da arttığını, son olarak davalının müşterek haneye 14/12/2014 pazar sabahı saat 06:00’da geldiğinde tartışma yaşanması üzerine müşterek haneyi terk ettiğini, düğün esnasında takılan 10 bilezik, 2 metrelik zincir ve 100 adet çeyrek altının davalının ailesi tarafından elinden alındığını, satılarak parasının davalının ailesi tarafından kullanıldığını ileri sürerek, ziynet eşyalarının aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 20,000 TL bedelinin ödenmesine karar verilmesini dava ve talep etmiş, 03.03.2016 tarihinde talebini 29.740 TL’ye yükseltmiştir. Davalı; davacı kadının eşine karşı daha ağır kusurlu ve sadakatsizlik yaptığının ispatlandığı durumlarda davaya bakan Mahkemenin davacı kadının edinilmiş mal ve katkı payı alacaklarını tamamen ya da kısmen indirme durumunun mevcut olduğunu, davacının kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini istemiş, 19.11.2015 havale tarihli beyan dilekçesinde ise düğün takılarından 6 adet bilezik ile 2 metrelik altın zincirin davalının ablası tarafından davacıya emanet olarak verildiğini, düğünden sonra da iade edildiğini, belirtilenden daha az sayıda küçük altın takıldığını, bu küçük altınların davacının izni ve geri iade edilmesi talep edilmeksizin evlerinin inşaatında kullanıldığını, davacıya emanet bilezikler haricinde 4 adet bilezik takıldığını, bu bileziklerin de yine davacının izni ve geri iade edilmesi talep edilmeksizin davacının dişlerinin yaptırılmasında kullanıldığını, kalan takıları da evden kaçarak ayrılırken yanında götürdüğünü belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davanın kabulüne, 81 adet çeyrek altın, 22 ayar 20’şer gram 5 adet bilezik ve 2 metre 18 ayar zincirden oluşan ziynet eşyalarının davalı tarafça davacıya aynen iadesine, bunun mümkün olmaması halinde 29.740,00 TL ziynet eşyası bedelinin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Bir hükmün neleri içermesi gerektiği HMK’nın 297. maddesinde tek tek sayılarak ayrıntılı biçimde gösterilmiştir. Buna göre hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu şekilde dava sonunda mahkemenin kimin lehine, kimin aleyhine karar verdiği, davacının talebinin ne kadarının kabul edildiği, davalının neye göre mahkum edildiği tereddütsüz şekilde anlaşılmalıdır. Biçim koşullarının getiriliş amacı, hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamaktır. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır ve dava içinden yeni davaların doğmasına neden olur. İİK’nun 24/4.maddesi gereğince; aynen iadeye karar verilmesi halinde iade edilecek eşyaların cinsi, niteliği, özellikleri, gram ağırlığı vb. gibi özelliklerinin ayrıntılı belirtilmesi gerekir. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince ziynet eşyalarının aynen iadesine karar verilmişse, hüküm fıkrası açık olmalı, duraksama yaratmamalı, hükümde aynen iadesine karar verilen ziynetlerin gram ve ayarları açık olarak yazılmalıdır. Ancak hükümde, bilirkişi raporunda tespit edilen ve iadesine karar verilen ziynet eşyalarının cins, nitelik miktar (gram ve ayarı) ve değerlerinin, ayrı ayrı gösterilmesi gerekirken gösterilmemesi doğru görülmemiştir. Ne var ki, bu yanılgının düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün dosyada bulunan ve hükme esas alınan 20.01.2016 havale tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda düzeltilerek onanması HUMK 438/7. maddesi gereğidir. Sonuç Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün 1. fıkrasında yer alan; “81

Ziynet Eşyalarının İadesine ilişkin Emsal Yargıtay Kararları Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Aile Konutunu Kullanmaya Devam Eden Eski Eşten Ecrimisil İstenebilir mi?

Aile Konutunu Kullanmaya Devam Eden Eski Eşten Ecrimisil İstenebilir mi? Alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz ecrimisil davalarında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmetleri vermektedir. Ecrimisil; bir eşyanın, sahibinin rızası bulunmaksızın, onun üzerinde tasarrufta bulunma yetkisine sahip olmayan kötüniyetli 3. kişi tarafından kullanılmasından dolayı oluşan zarara karşılık verilen tazminat olarak nitelenen özel giderim biçimidir. Ecrimisil davası da; malı haksız ve kötü niyetli olarak kullanan ve geri verme yükümlülüğünü de yerine getirmeyen kişilerden haksız işgal tazminatının alınmasını amaçlayan bir dava türüdür. Ecrimisil sanılanın aksine kira alacağı değildir. Kirada, kiracı ile kiraya verenin hukuka uygun olarak karşılıklı irade açıklamaları söz konusu iken; ecrimisilde hukuka uygun bir irade açıklaması yoktur. Kötüniyetli olan 3. kişinin, başkasına ait olduğunu bildiği bir gayrimenkulü, malikin veya zilyedin rızası olmadan sanki kendi malıymış gibi kullanması durumu söz konusudur. Ecrimisil davası ile ilgili daha fazla bilgi almak için 15 yılı aşkın deneyime sahip avukat kadromuz tarafından hazırlanan makalemizi inceleyebilir; dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Ecrimisil davası, özel olarak kanunda düzenlenmemişse de iyiniyetli olmayan zilyetin tazminat ödemesi Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır. Eski Eşten Ecrimisil İstenebilme Şartlarına ilişkin Yargıtay Kararları Boşanan eş, boşanma davasının kesinleşmesi ile dava tarihi arasında aile konutunu kullanmaya devam eden eski eşten ecrimisil ve el atmanın önlenmesi isteyebilir. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi Esas No: 2021/4131 Karar No: 2021/1568 Karar tarihi: 06.10.2021 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi İlk Derece Mahkemesi: … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18/07/2016 tarihinde verilen dilekçeyle el atmanın önlenmesi ve ecrimisil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davacının müdahalenin men\’i talebine yönelik davası konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil talebine yönelik davasının kısmen kabulü ile, 71.400,00 TL\’nin 18/07/2016 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen 16/05/2019 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi taraf vekillerince talep edilmiştir. … Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince tarafların istinaf talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2. maddesi gereğince kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, el atmanın önlenmesi isteği bakımından davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil talebine yönelik talebinin kısmen kabulü ile 19/12/2012 – 18/07/2016 (boşanma ilamının kesinleşme tarihi-dava tarihi) arasındaki dönem bakımından hesaplanan 53.762,00 TL ecrimisilden, davalının yargılama sırasında 30/10/2016 tarihli dekont ile kullanım bedeli karşılığı yapmış olduğu 48.443,13 TL ödeme mahsup edilerek sonuçta 5.318,87 TL\’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü. Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, fazla alınan temyiz harcının davacıya iadesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 06/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. Boşanan eş çocukla birlikte kalıyorsa eşin evinde oturmasına muvafakat edildiği kabul edilir, muvafakatın geri alındığı ihtar-tanık ile ispat edilmelidir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No: 2019/6014 Karar No: 2021/3915 Karar tarihi: 28.04.2021 Özet: Somut olayda; tarafların …/…/…. tarihinde kesinleşen ilam ile boşanmalarına karar verilmiş, davacı tarafından …./…/…tarihinde kira sözleşmesi yapmak için tarafına başvurması, aksi durumda taşınmazı 10 gün içinde tahliye etmesi gerektiği davalıya ihtar edilmiş, ihtarname davalıya …/…/… tarihinde tebliğ edilmiştir. Hal böyle olunca Mahkemece; müşterek çocuk varsa ve dava konusu konutta davalı eski eş ile birlikte kalıyorlarsa, eşler arasındaki boşanmanın kesinleşmesiyle davalı eski eşin kendiliğinden ecrimisil ödemeye mahkum edilmeyeceği; hayatın olağan akışı gereği, davacı eşin müşterek çocukları ile birlikte davalı eski eşin dava konusu konutta kalmasına muvafakat ettiğinin kabulü gereği; davacı lehine ecrimisile hükmedilmesi için davacı eşin, davalı eski eşe verdiği kabul edilen muvafakatını ecrimisil dava tarihinden önce geri aldığını, konuttan çıkarma iradesini ilettiğini ispat etmesi gerektiği, eldeki davada bu şartın ihtarname ile sağlandığı; ancak ihtarnamede işgalin sonlandırılması için davalıya 10 gün süre verildiği gözetilerek, ihtarnamenin tebliği tarihinin on gün sonrasından başlatılmak üzere ecrimisile hükmedilmesi gerekir iken; yanılgılı değerlendirme ile boşanma ilamının kesinleşme tarihinden itibaren ecrimsile hükmedilmesi doğru görülmemiş, açıklanan sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir. (6100 S. K. m. 371) Dava: Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.03.2019 tarihli ve … Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü: Karar: Davacı vekili; vekil edeni ve davalının 20.06.2017 tarihinde kesinleşen ilam ile boşanmalarına karar verildiğini ancak davalı eski eşin halen vekil edeni adına tam hisse ile kayıtlı bağımsız bölümde işgalinin devam ettiğini bildirerek el atmanın önlenmesi ve 20.06.2017 tarihinden itibaren ecrimisile karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; vekil edeninin müşterek çocuklar ile birlikte yaşadığını, taraflar arasında katılma alacağı davasının da derdest olduğunu bildirerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davalının bir nolu bağımsız bölüme yönelik el atmasının önlenmesine ve 20.06.2017 tarihinden dava tarihine kadar hesaplanan 1.179 TL ecrimisilin kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; davalı vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir. Dava; el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemlerine ilişkindir. 1. Davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, yapılan yargılama ve uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere, hukuki ilişkinin nitelendirmesine göre yerinde görülmemiştir. 2. Somut olayda; tarafların 20.06.2017 tarihinde

Aile Konutunu Kullanmaya Devam Eden Eski Eşten Ecrimisil İstenebilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Boşanma Sonrası Ortak Malların Paylaşımı

Boşanma Sonrası Ortak Malların Paylaşımı Boşanma Sonrası Ortak Malların Paylaşımı: 15 yılı aşkın deneyimi ve boşanma avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, mal rejiminin tasfiyesi davalarında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Mal rejimi, Aile Mahkemesi tarafından boşanma kararı verilmesi durumunda dava tarihinden itibaren sona ermiş sayılmaktadır. Bu bağlamda, evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallar, boşanma davası açıldığı tarihteki durumuna göre aktif ve pasifi ile birlikte değerlendirilerek tasfiye edilecektir. Fakat boşanma davası açılması, mal rejiminin tasfiyesi için yeterli değildir. Boşanma davası ile birlikte açılan mal rejiminin tasfiyesi davasında, boşanma davasının sonucunun beklenmesi gerekmektedir. Evlilik birliğinin devamı durumunda mal rejiminin tasfiyesinin yasal şartı oluşmayacağı için boşanma davasının reddedilmesi halinde mal rejiminin tasfiyesi davası da reddedilecektir. Bu nedenle boşanma davası sonuçlanmadan mal rejimi davasının bir karara bağlanması mümkün değildir. Boşanma davasının kabulü ile evliliğin sona ermesi durumunda ise; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu gereğince mal rejiminin sona erme tarihi, boşanma kararının kesinleştiği tarih olarak değil, davanın açıldığı tarih olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda, mal rejiminin tasfiyesi dava tarihindeki edinilmiş malların durumuna göre yapılacaktır. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. Bununla birlikte, kişisel malların iadesi için evliliğin sona ermesi gerekli değildir. Eşler kişisel mallarının iadesine yönelik olarak birbirlerine karşı her aşamada dava açabilirler. Evlilik Sözleşmesi ve Mal Rejimi Sözleşmesi Hazırlanması Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesi demektir. Bu bağlamda boşanma davası açmadan önce hak ve taleplerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve dava süreci ve sonrasında herhangi bir hak kaybına uğramamak için aile hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır. 15 yılı aşkın deneyimi ve boşanma avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, evlilik öncesinde veya evlilik devam ederken evlilik sözleşmesi ve mal ayrılığı sözleşmesi hazırlanmasında ve özellikle eşlerin sözleşmeler hakkında bilgilendirilmesi konusunda müvekkillerine hukuki destek sağlamaktadır. Evlilik Sözleşmesi ile Mal Ayrılığı Sözleşmesi / Mal Rejimi Sözleşmesi birbirinden farklı sözleşmelerdir. Mal Ayrılığı Sözleşmesi için hâkim onayı gerekli değil iken başka bir ifadeyle sözleşme her halde geçerli iken; Evlilik Sözleşmesi aile hâkiminin onayına tabidir. Bu bağlamda Hâkim, kadın veya çocuğun aleyhine olan Evlilik Sözleşmesi hükümlerini kabul etmeyebilir. Ayrıca noterler de boşanmayı kolaylaştırıcı evlilik sözleşmeleri yapmamaktadır. Mal Rejimi Sözleşmesi, taraflara ait malların evlilik sürecinde nasıl yönetileceği ile birlikte boşanma halinde malların nasıl tasfiye edileceğini düzenleyen sözleşmelerdir. Mal rejimi tasfiye edilirken eşlerin birbirlerinden ne tür talepleri olacağı, taraflarca seçilen mal rejimine göre belirlenecektir. Mal Rejimi Sözleşmesi, evlilikten önce veya sonra noterde yapılabileceği gibi nikâh töreni sırasında evlendirme memuruna yapılacak bir beyanla da yapılabilmektedir. Uygulamada mal rejimi sözleşmesi, eşlerden birinin evlenme gerçekleştikten sonra sözleşmesi yapmaya yanaşmaması ihtimaline karşı genellikle nikâhtan önce yapılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu mal rejimleri konusunda genel hükümleri düzenlemekle birlikte taraflara birtakım konular ve mallar üzerinde özel düzenleme yapma hakkı da tanımıştır. Bu bağlamda mal rejimi sözleşmesi noterde düzenleme şeklinde yapılabilmekle birlikte aile hukuku alanında deneyimli bir avukat tarafından tarafların özellikleri ve talepleri çerçevesinde kişiye özel olarak hazırlanıp notere onaylatılabilir. Türk Medeni Kanunu, mal rejimi sözleşmesi hazırlanırken tarafların özel düzenlemeler yapmalarına imkân verdiği için tarafların talepleri çerçevesinde mal rejimi sözleşmesinin kişiye özgü yapılması ve aile hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması daha sağlıklı olacaktır. 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, evlilik sözleşmesi ve mal ayrılığı sözleşmesi hazırlanmasında ve özellikle eşlerin sözleşmeler hakkında bilgilendirilmesi konusunda müvekkillerine hukuki destek sağlamaktadır. Boşanma Sonrası Ortak Malların Paylaşımı / Mal Rejiminin Tasfiyesi Boşanma davası sürecinde çocukların velayeti, tazminat ve nafaka gibi hususlarla birlikte mal rejimi ve sonuçları da gündeme gelmektedir. Boşanma sonrası süreçte mal rejimleri önem taşımaktadır. Yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi ile uygulamada sıkça tercih edilen mal ayrılığı rejiminin taraflarca açık, net ve doğru bir şekilde öğrenilmesinde yarar vardır. Edinilmiş mallara katılma rejimi yasal rejim olduğu için bir sözleşme ile ayrıca kararlaştırılmasına gerek yoktur. Bununla birlikte uygulamada sıkça rastlanılan mal ayrılığı rejiminin seçilmesi ve kararlaştırılan hususların Mal Ayrılığı Rejimi Sözleşmesi’nde açık, net ve geçerli bir şekilde belirtilmesi önemli taşımaktadır. Evlilik öncesi veya evlilik sırasında düzenlenebilen mal rejimi sözleşmesinin evlilik sırasında değiştirilebilmesi de mümkündür. Mal rejiminin değiştirilmesi eşlerin ortak kararıyla noterde gerçekleştirilebilmekle birlikte bazı özel durumlarda mal rejiminin değiştirilmesi davası ile mümkün olabilmektedir. Bu kapsamda aile hukuku alanında deneyimli bir avukattan bilgi ve hukuki destek alınması faydalı olacaktır. Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Büromuz, mal rejiminin tasfiyesi konuları dâhil olmak üzere boşanma ile ilgili her türlü konuda, avukatlık ve arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Yasal Mal Rejimi Mal paylaşımı davası olarak da bilinen mal rejiminin tasfiyesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu bağlamda eşlerin başka bir mal rejimi düzenlememesi halinde; eşler yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olacaklardır. Başka bir ifadeyle eşler arasında geçerli olacak mal rejiminin seçimine ilişkin bir evlilik sözleşmesi mevcut değilse, Kanun gereğince edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olacaktır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yer alan düzenlemeye göre; evlenmeden önce veya evlilik sırasında yapılabileceği belirtilen mal rejimi sözleşmesinin geçerli olabilmesi için noterde düzenlenmesi veya düzenlenen sözleşmenin noterce onaylanması gerekmektedir. Şekil şartına uyulmaması durumunda taraflar arasında yapılan yazılı sözleşme geçerli olması ve hüküm ifade etmesi mümkün değildir. Ayrıca Kanunda tarafların evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak bildirebilecekleri de belirtilmiştir. Bu durumda bir sözleşme düzenlenmesi veya noter onayı aranmayacak ise de eşler bu durumda sadece mal rejimi seçimi yapabilecek, mal rejimine ilişkin özel ve ayrıntı hükümleri düzenleyemeyeceklerdir. İlgili Mevzuat için Tıklayınız 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Eşler Arasındaki Mal Rejimi Birinci Ayırım – Genel Hükümler Yasal mal rejimi – Madde 202 Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.   Mal rejimi sözleşmesi Sözleşmenin içeriği – Madde 203 Mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler.   Sözleşme ehliyeti – Madde 204 Mal rejimi sözleşmesi, ancak ayırt etme gücüne sahip olanlar tarafından yapılabilir. Küçükler ile kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar.   Sözleşmenin şekli – Madde 205 Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya

Boşanma Sonrası Ortak Malların Paylaşımı Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Nafaka Davası ile Tazminat Davası Nasıl Açılır?

Nafaka Davası ile Maddi ve Manevi Tazminat Davası Açılması Nafaka Davasında Avukatın Önemi Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Büromuz, anlaşmalı boşanma veya çekişmeli boşanma davalarında boşanma avukatı ve arabulucusu olarak tazminat davası, nafaka davası ve nafakanın artırılması davası, velayet, mal rejiminin tasfiyesi konuları dâhil olmak üzere boşanma ile ilgili her türlü konuda, avukatlık ve arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Nafaka, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olup eşin boşanma sonrasında nafakaya hak kazanabilmesi için kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekmektedir. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Maddi Tazminat ve Yoksulluk Nafakası Boşanma sonrasında Mahkemece maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya somut olayın nitelik ve gerekleri dikkate alınarak irat olarak ödenmesine karar verilebilir. İrat şeklinde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölümü durumunda kendiliğinden kalkar. Ayrıca 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda  düzenlendiği üzere boşanma kararının kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmesi halinde de nafaka davası zaman aşımına uğramaktadır. Bununla birlikte Türk Medeni Kanunu uyarınca tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde irat şeklinde ödenen tazminat veya nafakanın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Ayrıca alacaklı tarafın evli olmayıp evli gibi hayat sürdürmesi, yoksulluğunun ortadan kalkması veya haysiyetsiz hayat sürmesi halinde, irat şeklinde ödenmesine karar verilen tazminat veya nafaka mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Nafakanın Artırılması Davası Nafaka miktarının yeniden belirlenebilmesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda  düzenlenmiştir: Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.” Yargıtay içtihatlarında da nafakanın yeniden belirlenebilmesi hususunda hakkaniyet ve güven ilkelerine vurgu yapılmaktadır. Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile şartları oluştuğu takdirde artırılabilir veya azaltılabilir. Aksi düşünce “güven” ilkesine aykırı düşer. Zira davacının sözleşme (protokol) ile elde ettiği statüye beslediği güven, dayalı borçlunun sosyal ve ekonomik durumunun bu özel statüyü koruyacak seviyeden daha aşağı düşmediği (kötüleşmediği) veya hakkaniyet bunu gerektirmediği sürece sarsılıp boşa çıkarılamaz. Kanuni düzenlemeler ile Yargıtay içtihatları dikkate alındığında; şartların değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde nafakanın dava yolu ile arttırılması, azaltılması ya da kaldırılması mümkündür. Ancak bu bağlamda dikkat edilmesi gereken en önemli husus, değişen şartların nafakaya esas teşkil eden durumla ilişkili olması gerekliliğidir. Nafakanın Uyarlanması Davasında nafaka ödeyen veya alan eşin maddi durumunun değişmesi veya hakkaniyetin, nafaka uyarlama talebini haklı göstermesi gerekmektedir. Nafakanın uyarlanması talebine ilişkin açılacak dava için herhangi bir süre olmamakla birlikte taraflar şartların değişmesi üzerine dava açabilir. Ancak bu kapsamda iştirak nafakasında çocuğun ergin olması tarihine dikkat edilmesi gerekmektedir çünkü bu tarihten sonra uyarlama talebinde bulunulması mümkün değildir. Tazminat Davasında Avukatın Önemi Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Büromuz; tazminat davası, nafaka davası ile nafakanın artırılması davası, mal rejiminin tasfiyesi gibi konular başta olmak üzere boşanma ile ilgili her türlü konuda, avukatlık ve arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda menfaatleri zedelenen veya kişilik hakkı saldırıya uğrayan eşin, kusurlu olan diğer taraftan maddi ve manevî tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir. Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Kişilik hakları saldırıya uğrayan davacının, kusurlu olan davalıdan maddi ve manevi tazminat isteme hakkına ilişkin kanuni düzenleme çerçevesinde örnek olarak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi “Zina kişilik haklarına tecavüz oluşturduğundan, kusursuz eş lehine boşanma ile birlikte manevi tazminata da hükmedilmesi gerekir.” şeklinde karar vermiştir. Bununla birlikte Yargıtay 2. Hukuk Dairesi; mahkemeye başvurarak kocasının eve dönmesi için ihtar isteğinde bulunan kadının, bu talebini ihtar tarihinden önceki olayları affetmesi veya hoşgörü ile karşılaması olarak kabul etmiştir. Bu bağlamda kocanın artık kusurlu sayılmayacağına ve maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyeceğine karar vermiştir. Tazminat talebinde bulunan eşin kusursuz veya daha az kusurlu olması; bir zararın varlığının bulunması ve hukuka aykırılık bulunması gerekmektedir. Kocanın eşine hakaret etmesi, boşanmaya sebep teşkil etmekte ve davalı kocanın kusurlu sayılması durumunda maddi ve manevi tazminat ödemesine karar verilebilmektedir. Bununla birlikte eşin kendisine yönelik hakaretlerine sebebiyet veren diğer eşin tazminat hakkına ilişkin Yargıtay, tazminata hak kazanabilmesi için eşin kusursuz veya daha az kusurlu olması gerektiğine karar vermiştir. Toplanan delillerden; davalı kadının kocasına onur kırıcı kelimeler söylediği; davacının da davalıyı dövdüğü ve defol git dediği anlaşılmaktadır. … Boşanmaya sebep olan söz konusu olayda, tazminat isteyen kadın kusursuz ya da az kusurlu olmayıp eşit kusurludur. Bu durumda kadın yararına manevi tazminata hükmolunamaz. Kusursuz ya da daha az kusurlu olan eş, boşanma neticesinde zedelenen kişilik hakları ve bozulan manevi dengesinin yeniden kurulabilmesi için karşı taraftan manevi tazminat talep edebilir. Ancak tazminata hak kazanılabilmesi için karşı tarafın daha ağır kusurlu olması gerekmektedir. Bununla birlikte manevi haklarının ihlal edildiğini ileri süren eş, bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Davacı eş kişilik haklarına saldırı niteliğindeki somut olayın varlığını kanıtlayamaması halinde, manevi tazminata hak kazanmaz. Bu bağlamda talep ve delillerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve hak kaybına uğramamak için aile hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır.  Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, 15 yılı aşkın deneyimi ve boşanma avukatı kadrosu ile müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. İlgili Mevzuat için Tıklayınız 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Boşanmada tazminat ve nafaka Maddî ve manevî tazminat – Madde 174 Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Yıllık Tecrübe 0 + Mutlu Müvekkil 0 + Dava Takibi 0 + Başarı Oranı % 0 + Kayseri Boşanma Avukatı Alanında yetkin Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarında Kayseri boşanma avukatı ve arabulucu olarak tazminat davası, nafaka davası, velayet davası, mal rejiminin tasfiyesi gibi aile hukuku ile ilgili her türlü konuda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri Boşanma Avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, boşanma davası

Nafaka Davası ile Tazminat Davası Nasıl Açılır? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Çekişmeli Boşanma Davasında Avukat Gerekli mi?

Çekişmeli Boşanma Davası Açılması Çekişmeli Boşanma Davası: Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Çekişmeli boşanma davası, eşlerden en az birinin boşanma isteği doğrultusunda açılmakta ancak boşanma ve sonuçları bir protokolle değil, eşlerin kusur oranları değerlendirilerek mahkeme kararı ile tesis edilmektedir. Çekişmeli boşanma davasında eşler arasında boşanma iradesi bakımından bir anlaşmanın olması gerekmemektedir. Eşlerden sadece biri boşanmayı istiyor olabilir veya her iki eş de boşanmayı istemekle birlikte, karşı tarafın daha ağır kusurlu olduğunu düşünüyor olabilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen boşanma sebepleri özel ve genel sebepler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kanunda özel boşanma sebebi olarak zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı; genel boşanma sebepleri olarak ise evlilik birliğinin sarsılması, eşlerin anlaşarak boşanmaları, bir boşanma reddinden sonra eşlerin üç yıl bir araya gelmemeleri fiili ayrılık sayılmaktadır. Anlaşmalı boşanma davasına kıyasla daha uzun süren çekişmeli boşanma davası, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi genel nedenlerle ya da zina gibi özel sebeplerle açılabilen bir davadır. Anlaşmalı boşanma davasının aksine çekişmeli boşanma davasında kusur araştırılmakta, mahkeme hangi eşin daha ağır kusurlu olduğunu tespit edebilmek için araştırma yapmakta, tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulabilmektedir. Çekilmeli boşanma davası sonucunda daha ağır kusurlu olan taraf, kusura göre karşı tarafa nafaka ve/veya tazminat ödemek durumunda kalabilmektedir. Benzer şekilde tarafların eşit kusurlu olması halinde, herhangi bir tazminat ödenmeksizin de boşanma gerçekleşebilmektedir. Bu bağlamda kusursuz olduğunu veya karşı tarafın daha kusurlu olduğunu iddia eden eşin, çekişmeli boşanma davası sürecinde kendisini en iyi ve etkili şekilde ifade edebilmesi için tecrübeli bir boşanma avukatı aracılığıyla temsili önem taşımaktadır. Tazminatların aksine çekişmeli boşanma davası sonrasında hükmedilen nafakalar süreklilik arz etmektedir. Çekişmeli boşanma davası süresince ödenen tedbir nafakası, boşanma sonrasında ödenen yoksulluk nafakası ve çocuk için iştirak nafakası gibi hususların etkili bir şekilde talep edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda nafaka ve tazminat taleplerinin etkili bir biçimde ileri sürülmesi, sonraki süreçte de gerekirse nafakanın artırılması davası veya nafakanın indirilmesi davası Hukuk Büromuz tarafından yürütülmektedir. Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda genel boşanma nedenlerinden biri olarak düzenlenmiştir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve evlilik birliğinin sürdürülmesinin eşlerden beklenmeyecek derecede güçleşmesi halinde, eşlerden her biri çekişmeli boşanma davası açabilir. Davacının kusurunun daha ağır olması halinde, davalı eşin açılan davaya itiraz hakkı vardır. Hakkın kötüye kullanılması halinde, evlilik birliğinin devamında eşler ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa, boşanmaya karar verilebilir. Evliliğin en az bir yıl sürmesi kaydıyla eşlerin boşanma için birlikte başvurması (anlaşmalı boşanma) veya eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu durumda boşanma kararı verebilmesi için Hâkimin tarafları bizzat dinlemesi şarttır. Hâkimin, eş ve çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak gerekli gördüğü takdirde eşler arasındaki anlaşmada düzeltme yapma hakkı vardır. Boşanma davası herhangi bir sebeple reddedilmiş ve bu ret kararının kesinleştiği tarihten itibaren üç yıl boyunca her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. Tek taraflı boşanma iradesinin sunulması ile boşanma kararı verilemez. Boşanmaya karar verebilmesi için boşanmak istenen eşin kusurunun bulunması gerekir, aksi takdirde boşanma kararı verilemez. Eşlerden birinin kusuru olmadan boşanma, anlaşmalı boşanma halinde mümkündür. Bu durumda da mahkemenin boşanma kararını verebilmesi için iki eşin de duruşmada bulunması gerekmektedir. Terk Nedeniyle Boşanma Davası 15 yılı aşkın deneyimi ve Kayseri boşanma avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, boşanma süreçlerinde ve aile hukuku ile ilgili uyuşmazlıklarda müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümleri gereğince; eşlerden biri evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla, haklı bir sebep olmaksızın eşini terk eder ve en az altı ay dönmezse, bu durumun devam etmesi halinde talep üzerine hakim tarafından yapılan ihtar da sonuçsuz kalmışsa; terk edilen eşin boşanma davası açma hakkı doğar. Askerlik, ceza evinde bulunma, hastalık, iş seyahati ve buna benzer ortak hayattan uzaklaşmalar terk olarak değerlendirilemez. Terk etme kavramı, ortak yaşamdan ayrılmayı değil ortak yaşama son vermeyi ifade eder. Terk tarihinden itibaren en az altı ay geçmesi durumunda, terk edilen eş mahkemeye başvurarak eşin dönmesi için ihtar talebinde bulunabilir. İhtarda, terk eden eş ortak eve dönmeye davet edilir, ayrıca ihtara uymayarak ortak evine dönmemesinin sonuçları bildirilir. Şayet terk eden eş yurt dışında bulunuyorsa yurt dışına davetiye gönderilmelidir. Terk eden eşe eve dönmesi için ihtardan sonra iki ay süre verilmektedir. Eşin bu süre içerisinde ortak eve dönmemesi halinde, terk edilen eş yeniden ihtar çekebilir. Boşanma davası açmak için ilk ihtarın çekilmesinden itibaren altı ay (ilk ihtardan sonra terk eden eşin eve dönmesi için tanınan iki aylık süre, bu altı aya dâhildir) içerisinde ikinci ihtar çekilmesi talebinde bulunulamaz. Zina Nedeniyle Boşanma Davası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca eşlerden birinin zina yapması halinde, diğer eş boşanma davası açabilmektedir. Zinanın oluşması için tarafların evlilik süreci içerisinde eşten başka bir kişiyle ilişkide bulunması gerekir. Evli kadının kocasından başka bir erkekle, evli erkeğin de karısından başka bir kadınla cinsel ilişkide bulunması zina olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 17.01.2017 tarih ve 2017/565 K. sayılı kararı ile, aynı cinsle yaşanan cinsel ilişkinin zina olduğunun kabul edildiği ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmuş ve zina sebebiyle boşanma davasının kabul edilmesi yönündeki kararı onamıştır. Zinayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay ve zinanın edildiği günden itibaren beş yıl içerisinde boşanma davası açmaması durumunda eş, bu sebebe ilişkin boşanma davası açma hakkını kaybeder. Sürenin başlangıcı; tek seferlik zina durumunda eylem günü, zinanın sürekli olması halinde ise zinanın sona erdiği tarih olacaktır. Affeden tarafın dava açma hakkı düşer. Eşin affını sözlü veya yazılı bir şekilde bildirmesi mümkündür. Kişilik hakları saldırıya uğrayan davacının, kusurlu olan davalıdan maddi ve manevi tazminat isteme hakkına ilişkin kanuni düzenleme çerçevesinde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi “Zina kişilik haklarına tecavüz oluşturduğundan, kusursuz eş lehine boşanma ile birlikte manevi tazminata da hükmedilmesi gerekir” şeklinde karar vermiştir. Suç İşleme Nedeniyle Boşanma Davası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi veya haysiyetsiz bir hayat sürmesi halinde bu nedenle onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir. Ancak eşlerden birinin suç işlemesi, diğer eş bakımından mutlak boşanma nedeni kabul edilemez. İşlenen suçun boşanma gerekçesi olabilmesi için küçük düşürücü suç niteliğinde olması

Çekişmeli Boşanma Davasında Avukat Gerekli mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Anlaşmalı Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Anlaşmalı Boşanma Davası Nasıl Açılır? Anlaşmalı Boşanma Davası: Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak, anlaşmalı boşanma protokolü hazırlamakta ve anlaşmalı boşanma davası sürecinde müvekkillerimizi temsil etmekte, avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kanun koyucu, eşlerin iradelerine de önem vererek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda anlaşmalı boşanma kurumunu düzenlemiştir. Aile birliğinin varlığını devam ettirme amacı taşıyan Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre anlaşmalı boşanma hususu da belli başlı şartlara bağlı tutulmuştur. Anlaşmalı boşanma şartları Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. – Evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalı, – Eşlerin birlikte başvurması, – Hakimin tarafları bizzat dinlemesi, – Anlaşmalı boşanmaya ilişkin hususların protokole bağlanması. Bir anlaşmalı boşanma davasında Kanunda sayılan şartların yerine getirilmemesi durumunda mevcut dava, ya çekişmeli boşanma davasına dönüşecek ya da eksikliğin türüne göre reddedilecektir. Örneğin evliliğin henüz 1 yılı doldurmamış olması durumunda dava reddedilecek, duruşma esnasında taraflardan birinin boşanma işlemine veya boşanma protokolüne onay vermemesi halinde ise dava, çekişmeli boşanma davasına dönüşecektir. Anlaşmalı boşanma kurumunda esas amaç tarafların iradelerine değer vermek ve bu iradeleri ön planda tutmaktır. Böylelikle yıllarca devam edebilen dava süreçlerinde tarafların yıpranmasının da önüne geçilmektedirler. Ayrıca, anlaşmalı boşanma protokolüne hakimin müdahalesiyle birlikte zayıf konumda olan eşin korunması da amaçlanmıştır. Tarafların boşanma neticesindeki hukuki durumlarını belirlemesi açısından anlaşmalı boşanma protokolünün bağlayıcılığı önemlidir. Anlaşmalı boşanma protokolünde; varsa tarafların çocuklarının durumu, boşanmanın mali sonuçları, yargılama giderleri, nafaka ve tazminata ilişkin hususlara açık ve net bir şekilde yer verilmelidir. Ayrıca taraflar arasında boşanma protokolü veya sözleşmesine ilişkin herhangi bir ihtilaf olmamalıdır. Bu nedenle, anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanırken, aile hukuku alanında uzman bir avukattan hukuki destek alınması hayati öneme sahiptir. Anlaşmalı Boşanma Dava Süreci Eşler, anlaşmalı boşanma davasını doğrudan kendileri açabileceği gibi bir boşanma avukatı aracılığıyla da açabilirler. Ancak, anlaşmalı boşanma davası sürecinde belirli hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir. – Dava ortak bir dilekçe ile açılmalı veya eşin açtığı dava diğer eş tarafından kabul edilmeli, – Anlaşmalı boşanma protokolü düzenlenmeli – Taraflar duruşmada boşanma arzularını hakime bizzat beyan etmeli Anlaşmalı boşanma davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleri olup, başka bir mahkemede davanın açılması halinde dava, görev yönünden reddedilecektir. Anlaşmalı boşanma davası, tek celsede biten duruşmalardan olup, boşanma protokolü ile tarafların taleplerinin tam, net ve eksiksiz olması halinde Mahkemelerin yoğunluğuna göre genellikle bir kaç ay arasında sürmektedir. Davanın açılmasıyla birlikte mahkemece duruşma tarihi verilecektir. Duruşmada tarafların iradelerini boşanma yönünde beyan etmeleri neticesinde hakim tarafından boşanmaya karar verilecek ve davanın kesinleşmesiyle birlikte boşanma işlemi tamamlanmış olacaktır. Anlaşmalı Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler Boşanma davası Aile Mahkemesinde açılması gerekmektedir. Yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri ya da eşlerin son defa altı ayda birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanmaya göre daha hızlı bir şekilde sonuçlanmaktadır. Anlaşmalı boşanma davası açabilmek için; – Eşler arasında ortak bir boşanma iradesi söz konusu olmalı, – Evlilik en az bir yıl devam etmiş olmalı, – Eşler boşanmadan sonraki istek ve menfaatler bakımından anlaşma yapmış olmalı, – Dava dilekçesine ek olarak boşanma protokolü de yer almalıdır. Boşanma davasına bakan hâkim, tarafların çocukları varsa, çocuk hakkındaki anlaşma hükümlerini de protokoldeki diğer maddelerle birlikte değerlendirerek çocuğun yararına uygun bulursa bu durumda boşanmaya karar verecektir. Anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davasına göre daha hızlı ve pratik olsa da tarafların boşanma neticesindeki hukuki durumlarını belirlemesi açısından bağlayıcı olan anlaşmalı boşanma protokolünün özenle ve dikkatli bir şekilde hazırlanması gerekmektedir. Zira boşanma protokolü, esaslı bir neden olmadıkça eşleri sürekli olarak bağlamaktadır. Bu bakımdan aile hukuku alanında tecrübeli bir boşanma avukatından hukuki destek alınması hayati öneme sahiptir. Anlaşmalı Boşanma Davasına ilişkin Emsal Yargıtay Kararları Anlaşmalı boşanma sonrasında ayrıca mal rejiminin tasfiyesi davası açılıp açılamayacağına ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. Anlaşmalı boşanma sonrasında boşanma protokolünde belirlenen iştirak nafakasının artırılması ve azaltılmasının mümkün olup olmadığına ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. Anlaşmalı boşanma davasından sonra eski eşe karşı maddi ve manevi tazminat davası açılıp açılamayacağına ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. Anlaşmalı boşanma davasında hâkimin res’en (kendiliğinden) anlaşma protokolünde değişiklik yapıp yapamayacağına ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. Anlaşmalı boşanma şartlarının oluşup olmadığının belirlenmesine ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. İlgili Mevzuat için Tıklayınız 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Evlilik birliğinin sarsılması – Madde 166 Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. (Değişik dördüncü fıkra:14/11/2024-7532/13 md.) Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak bir yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. Yıllık Tecrübe 0 + Mutlu Müvekkil 0 + Dava Takibi 0 + Başarı Oranı % 0 + Kayseri Boşanma Avukatı Alanında yetkin Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarında Kayseri boşanma avukatı ve arabulucu olarak tazminat davası, nafaka davası, velayet davası, mal rejiminin tasfiyesi gibi aile hukuku ile ilgili her türlü konuda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri Boşanma Avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, boşanma davası sırasında ve sonrasında müvekkillerimize gerekli hukuki danışmanlık desteği sağlamaktadır. Kayseri boşanma avukatı kadromuz; boşanma davası, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, zina nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, tanıma ve tenfiz davası, nafaka davası, tazminat davası, velayet davası, mal rejimi davası gibi aile hukuku davalarında müvekkillerimizi temsil etmekte, ayrıca hukuki danışmanlık ve arabuluculuk hizmeti de vermektedir. Kayseri boşanma avukatı kadromuz; anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli

Anlaşmalı Boşanma Davası Nasıl Açılır? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Emanet Takılan Takıda Kadının Kabulü Gerekir

Emanet Takılan Takıda Kadının Kabulü Gerekir, Yoksa Bağışlama Sayılır Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2019/2776 Karar No: 2019/8211 Karar Tarihi: 22.10.2019 Dava, ziynet alacağının iadesi istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gereği düşünüldü: Emanet Takılan Takı – Yargıtay  Kararı Davacı vekili ; davalının, davacıyı evden kovması nedeni ile davacının eşyalarını alamadan müşterek konuttan ayrıldığını, davalı ve ailesinin düğün gecesi müvekkilinin bilgi ve rızası dışında davacıya takılan … ziynet eşyaları ve takıların alındığını beyan ederek ziynetlerin aynen iadesine, aynen iadesinin mümkün olmaması halinde bedelinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı; düğünde takıldığı iddia edilen ziynetlerin miktarının gerçeği yansıtmadığını, evlilik birliği içinde işyeriyle ilgili borçları ödemek için davacıdan 20 çeyrek altın istediğini ve davacının kendisine verdiğini, birlikte yaşanılan dönemde ziynetlerin idaresinin davacıda olduğunu, davacıyı evden kovmadığını, işyerindeki bir tartışma sonucunda davacının eve dönerek bir kısım eşya ve ziynetlerini alarak evden ayrıldığını, sonraki dönemde de kendisinin evde olmadığı bir zamanda davacının müşterek konuta gelerek kalan eşya ve ziynetlerini aldığını, hiçbir bankada kiralık kasasının bulunmadığını ve altınların sürekli davacı tarafından muhafaza edildiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davaya konu ziynetlerin, düğünden sonra davalının anne-babasına teslim edildiği, sonra da bir banka kasasına konulduğu, daha sonra ise davacının bu ziynetleri bir daha taktığını görenin olmadığı, davalının eşini evden kovduğu, bu sebeple de ziynet eşyalarını alamadığı ve davalının kabul ettiği 20 küçük altının ise bozdurulduğu hususunun açık beyanlarıyla da doğrulandığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile ziynet eşyaları ve takıların aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmaması halinde ise toplam değerinin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar Dairemizin 17.04.2017 tarih ve 2015/19770 E. 2017/5377 K. sayılı ilamıyla bozulmuştur. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına, örf ve adete, ülke gerçekleri ile yöresel geleneklere göre; evlenme sebebiyle, gerek ailelerce ve gerekse yakınlarınca kadına geleceğinin güvencesi olarak takılan ziynet eşyaları (altın vs.) emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece, düğünde davacı kadına bağışlanmış sayılır. Aynı biçimde, düğünde erkeğe takılan ziynet eşyaları açısından da kadının herhangi bir biçimde kabulü söz konusu olmadıkça ve aksi de kanıtlanmadıkça kocanın bu eşyaları eşine bağışladığı kabul edilir. BK 244 ve devamı maddeleri gereğince bağıştan dönme konusunda davalı tarafça bir iddia ileri sürülmediği gibi bu konuda açılmış bir dava da bulunmamaktadır. (Yargıtay 8.HD 2009/2348 Esas, 2009/6173 Karar) Somut olayda; düğünde erkeğe takılan ziynetler davalı tarafından davacıya bağışlanmış sayıldığından; bu eşyalar yönünden de, davacı kadının davasını ispat ettiğine kanaat edilirse talebin kabulüne karar verilmesi gerekir. Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulü ile; ziynet eşyaları ve takıların aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmaması halinde ise toplam değerinin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine, fazla talebin reddine karar verilmiştir. Kısa Karar (Hüküm) ve Gerekçe Bilindiği üzere, mahkemece verilen kısa karar (hüküm), bir davayı esastan çözümleyen ve uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardandır. Bu kararla, mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş; gerekçeli kararı, kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte hakimin yazmasından ibarettir. Eş söyleyişle, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. Esasen, ilamın tefhim edilen kısa karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması, kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala yasa koyucu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 297. maddesiyle varlık kazandırmıştır. Gerekçe, hükümle çelişik olamaz. Aksinin kabulü, mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve yasalarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur. Hüküm, gerekçeyle bütünlük arz eder. Mahkemece gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Somut olayda; kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında davanın kısmen kabulü ile; … ziynet eşyalarının ve takıların aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmaması halinde ise toplam değerinin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine, fazla talebin reddine karar verilmiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’ın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. Ziynet Eşyalarına ilişkin Emsal Yargıtay Kararları – Ziynet eşyalarının iadesine ilişkin emsal Yargıtay kararlarına sitemizden ulaşabilirsiniz. – Ziynet eşyasının iadesi davasında altın ve takıların geri verilmemek üzere alındığı iddiasının ispatlanmasına ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. – Düğünde takılan çeyrek altın ve takıların hangi eşe ait olduğuna ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. – Ziynet eşyalarının aynen iadesinin mümkün olmaması halinde icra takibinde ziynet bedelinin belirlenmesine ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. – Ziynet alacağı davasında ispat yükü, ziynet eşya bedelinin belirlenmesi ve icra takibine ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. – Düğün masrafları veya evin ihtiyaçları için harcanan ziynetlerin iadesi için dava açılıp açılamayacağına ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. – Bozdurulan ziynetler ile kadının borçlarının ödenmesi halinde ziynet alacağı talep edilip edilemeyeceğine ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. – Düğünde takılan takı ve ziynet eşyalarına ilişkin erkeğin beyanı ikrar olarak kabul edilip edilemeyeceğine ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. – Boşanma davası sonrası nafaka, maddi ve manevi tazminat ile ziynet alacağına ilişkin icra takibi ile ilgili emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. – Kadına özgü olmayan ziynet eşyalarının durumuna ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. – Kadın eşin kişisel malı niteliğinde sayılan ziynet eşyalarına ilişkin davada ispat yüküne ilişkin emsal Yargıtay kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. Yıllık Tecrübe 0 + Mutlu Müvekkil 0 + Dava Takibi 0 + Başarı Oranı % 0 + Kayseri Boşanma Avukatı Alanında yetkin Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarında Kayseri boşanma avukatı ve arabulucu olarak tazminat davası, nafaka davası, velayet davası, mal rejiminin tasfiyesi gibi aile hukuku ile ilgili her türlü konuda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri Boşanma Avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, boşanma davası

Emanet Takılan Takıda Kadının Kabulü Gerekir Read More »