Nafaka Alacaklısı Kadının Çalışmaya Başlaması Halinde Yoksulluk Nafakası Kaldırılabilir mi
Nafaka Alacaklısı Kadının Çalışmaya Başlaması Halinde Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması Talep Edilebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/445 Karar No: 2019/1129 Karar Tarihi: 05.11.2019 Mahkemesi: Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.06.2013 tarihli ve . sayılı kararın davalı vekilince temyizi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 27.01.2014 tarihli ve 2013/16670 E., 2014/987 K. sayılı kararı ile; “…Davada; yoksulluk nafakası alacaklısı olan davalının sigortalı olarak sürekli bir işte çalışmaya başladığı gerekçesi ile yoksulluğunun ortadan kalktığı belirtilerek; nafakanın kaldırılmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Mahkemece, davanın kabulü cihetine gidilerek; yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması talebine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 176. maddesine göre; yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkemece nafaka kaldırılabileceği gibi, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması ya da azaltılmasına da karar verilebilir. Kural olarak asgari ücret düzeyinde sürekli ve güvenceli bir gelire sahip olunması yoksulluğu ortadan kaldırmaz. Somut olayda dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların İzmir 1. Aile Mahkemesi’nin 20.04.2011 tarih ve … sayılı ilamı ile boşandıkları; davalı kadın lehine aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, davalının asgari ücretle ağabeyine ait işyerinde sigortalı olarak çalıştığı, aylık 978 TL geliri bulunduğu; davacının ise emekli öğretmen olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, her ne kadar davalının işe girdiğinden bahisle yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş ise de; davalının aylık kazancının günümüz koşullarında davalının geçinmesine yetip yetmeyeceği tartışılmamıştır. Zira davalının, davacıdan aldığı 300,00 TL yoksulluk nafakası ile geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün değildir. O hâlde, mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde tarafların ekonomik ve sosyal durumları incelenerek yoksulluk nafakasının kaldırılması şartlarının incelenmesine, oluşmaması halinde ise MK. 6.maddesine dayanılarak hakkaniyete uygun bir miktara indirilmek gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulü cihetine gidilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı vekili, sigortalı olarak çalışmaya başlayan davalının bu durumu gizleyerek yoksulluk nafakası almaya devam ettiğini, müvekkilinin emekli maaşı dışında geliri olmadığını ve nafaka ödeyememesi nedeniyle mahkûm olduğu üç ay tazyik hapsinin infaz edildiğini, maddi durumunun boşanma ile daha da kötüleştiğini, hâlâ tapusu davalıya ait aile konutunda oturduğunu, bu durumun dahi davalının maddi durumunun daha iyi olduğunu gösterdiğini ileri sürerek ödediği aylık 300TL yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin ev hanımı olduğunu, boşanma nedeniyle eşinin sağlık imkânlarından yararlanamadığından abisinin ortağı olduğu şirkette sigortalı olarak çalışmaya başladığını, çeşitli sağlık sorunları nedeniyle tam gün çalışması mümkün olmadığından kısa süreli çalışabildiğini, evlilik birliği sona erdiği hâlde davacının müvekkiline ait taşınmazda oturmaya devam etmesi nedeniyle müvekkilinin abisinin yanında kaldığını, kendi taşınmazını kullanamadığını, ayrıca asgari ücretle çalışma hâlinde yoksulluğun ortadan kalktığının kabul edilemeyeceği gibi müvekkilinin sağlık durumu da nazara alındığında ihtiyacının dahi karşılanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının boşandıktan sonra sigortalı bir işte çalışmaya başladığı, abisi ile yaşayarak kira ödemediği ve bakmakla yükümlü kimsesinin bulunmadığı, aldığı maaşın hayatını idame ettirmeye yeterli olacağı, buna karşılık davacının nafaka borçlarını ödeyememesi nedeniyle hapis cezası aldığı ve bu nedenle cezaevinde yattığı, ekonomik durumunda bu anlamda olumsuz gelişmeler olduğu, davacının dava açmakta haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Mahkemece, önceki gerekçelerin yanında, davalının aldığı maaşın kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağının, herkesin yaşadığı sosyal ve ekonomik çevreye göre değerlendirilmesi gerektiği, memleketimizde pek çok kişinin asgari ücret ile çalışıp evini geçindirdiği, çocuklarını büyütüp okuttuğu, kendi şahsi ihtiyaçları dışında hiçbir harcaması olmayan, bakmakla yükümlü olduğu herhangi bir kişi bulunmayan davalının 978TL aylık gelirinin geçinmesi için yeterli olacağı ayrıca davacının da emekli olup 1.300TL maaş aldığı, boşanma nedeniyle verilen maddi ve manevi tazminatlar ile birikmiş ve halen devam eden nafaka nedeniyle oluşan borçları ödemeye çalıştığı, ödeme güçlüğü içine düşmesi nedeniyle de hapis cezası aldığı ve infaz edildiği de düşünüldüğünde davacı ve davalının gelir durumları arasında ciddi bir farkın mevcut olmadığı, tarafların ekonomik durumlarının birbirine denk olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda yoksulluk nafakasının kaldırılması koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır. Öncelikle belirtilmelidir ki, yoksulluk nafakası, boşanma ile yoksulluğa düşecek olan eş için verilen bir nafaka türü olup, söz konusu bu nafaka boşanma davası kesinleştikten sonra işlemeye başlar. Yoksulluk nafakası boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” Aynı Kanun’un “Tazminat ve nafakanın ödenmesi” başlıklı 176. maddesinde düzenlenen hükme göre ise; “Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez. İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 175. maddesinde geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Ayrıca, madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek