AYM Kararları

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Gerekçeli Karar Hakkı: Karar Sonucunu Değiştirebilecek Esaslı Bir İddianın Karşılanmaması

Gerekçeli Karar Hakkı: Karar Sonucunu Değiştirebilecek Nitelikteki Esaslı Bir İddianın Karşılanmaması Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Ruken Gündüz Başvurusu Başvuru Numarası: 2018/24786 Karar Tarihi: 13/9/2022 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Kadir ÖZKAYA Üyeler: M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Basri BAĞCI, Kenan YAŞAR Raportör: Yüksel GÜNARSLAN Başvurucu: Ruken GÜNDÜZ I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı bir iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 9/8/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. Bölüm tarafından 2021/3215 numaralı başvuru, incelenen başvuruyla birleştirilmiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir: 5. 7/12/2015 tarihinde İstanbul\’un Fatih ilçesindeki Şehzade Camisi yanında bulunan 50. Yıl Saraçhane Parkında meydana gelen patlama üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) konuya ilişkin olarak soruşturma işlemlerine başlamıştır. Bu kapsamda olay yeri incelemesi yapılarak patlamaya ilişkin numuneler muhafaza altına alınmış ve olay yeri civarındaki güvenlik kameralarının kayıtları temin edilmiştir. 6. Kolluk görevlileri Şehzadebaşı Camisi yanındaki 50. Yıl Saraçhane Parkı\’nda bulunan 3 ve 6 numaralı kameralara ait görüntüleri inceleyerek 8/12/2015 tarihli tutanağı düzenlemiştir. Anılan tutanakta; üç erkek şahıs ile birlikte 18 yaşlarında, çizgili kazaklı, saçları arkadan bağlı bir kadının patlama alanını dikkatli bir şekilde takip ettiği, saat 22.03 sıralarında patlama olduktan sonra alandan uzaklaştığı tespitlerine yer verilmiştir. 7. İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 9/12/2015 tarihli yazısı ile PKK/KCK terör örgütünün faaliyetlerinin deşifre edilmesi ve engellenmesine yönelik olarak sürdürülen çalışmalarda soruşturmaya konu ses bombalı saldırıyı gerçekleştiren şahısların dört kişi olduğu, bunlardan ikisinin Ruken kod adlı Ruken Gündüz ve Barış kod adlı B.Ç. olabileceği şeklinde güvenilir kaynaklardan bilgiler temin edildiği ileri sürülmüştür. 8. Başvurucu, tespit edilen adresinde 10/12/2015 tarihinde yapılan arama sırasında yakalanmıştır. Arama işlemi sonrasında düzenlenen aynı tarihli Yakalama ve Ev Arama Tutanağı\’nda herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı bilgisine yer verilmiştir. 9. Olay yeri güvenlik kameralarının izlenmesi sonrasında düzenlenen ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 11/12/2015 tarihli fezlekesinin ekinde yer alan tutanakta saldırıya dâhil olan ve tutanakta \”Y\” harfi ile kodlanan kadının başvurucu olabileceğine ilişkin tespitlere yer verilmiştir. Anılan tutanakta ilgili fotoğraflar ile birlikte yer alan tespitler şöyledir: \”21:41:46 Metrajında, 30-35 yaşlarında, koyu renkli kumaş pantolon ve kareli gömlek giyen, hafif kilolu, kısa saçlı, bir erkek şahsın kamera görüntüsüne girdiği ve güvenlik kulübesi yakınlarında oyalandığı bu esnada cep telefonu ile konuştuğu görülmüş şahıs saat:21:50:55 metrajında bahse konu şahıs olduğu değerlendirilen kareli gömlekli hafif kilolu, kısa saçlı, bir erkek şahsın bombanın patladığı yerde yaklaşık 35 saniye bekledikten sonra olay yerinden uzaklaştığı görülmüş olup bahse konu ekran alıntıları aşağıya aktarılmıştır. Cam 6 21:51:29 metrajında ve kareli gömlek giyen, hafif kilolu, kısa saçlı, bir erkek şahıs olarak değerlendirilen şahsın güvenlik görevlileri gelene kadar yaklaşık 34 saniye beklediği, Cam 6 21:52:29 metrajında kareli gömlek giyen, hafif kilolu, kısa saçlı bir erkek şahıs olarak değerlendirilen şahsın uzaklaştığı görülmüştür. 22:02:32 metrajında üç erkek şahıs ve Y Bayan şahıs etraflarına bakarak şüpheli bir şekilde yürüdükleri görülmüş olup şahıslara ait ekran alıntıları aşağıya aktarılmıştır. Cam 3 isimli güvenlik kamerasının 22:02:49 metrajında Y İSİMLİ BAYAN ŞAHSIN YANINDAKİ DİĞER 3 ERKEK ŞAHSA EL İŞARETİ İLE BOMBANIN KONULDUĞU YERİ İŞARET ETTİĞİ ANLAŞILMAKTADIR. CAM 6 22:03:12 Y Bayan ŞAHSIN ELİNDE NEVİ BELİRSİZ CİSİMLE YANINDA BULUNAN 3 ERKEK ŞAHSA BİRŞEYLER ANLATMA ÇALIŞTIĞI GÖRÜLMEKTEDİR. Cam 3 isimli kameranın 22:03:24 metrajında Y İSİMLİ BAYAN ŞAHIS ile 3 erkek şahsın şüpheli hareketlerle etrafı gözetlediği görülmüş, Cam 3 isimli kameranın 22:03:25 metrajında Y BAYAN ŞAHSIN kamera metrajından çıktığı görülmüş olup bahse konu ekran alıntısı aşağıya aktarılmıştır. Cam 3 isimli kameranın 22:03:44 metrajında Y BAYAN ŞAHSIN elinde bulunan nevi belirsiz cisimle tekrar kamera açısına girdiği anda patlamanın gerçekleştiği ve Y BAYAN ŞAHSIN elinde bulunan nevi belirsiz cisme bastığı görülmüş olup bahse konu görüntüler aşağıya aktarılmıştır. Cam 6 isimli kameranın 22:03:42 metrajında Y BAYAN ŞAHSIN Kamera açısına girdiği an elinde bulunan nevi belirsiz cisme bastığı anda PATLAMANIN MEYDANA GELDİĞİ GÖRÜLMÜŞ OLUP BAHSE KONU PATLAMA ANINA İLİŞKİN GÖRÜNTÜNÜN EKRAN ALINTISI AŞAĞIYA AKTARILMIŞTIR. Cam 3 isimli güvenlik 22:03:51 metrajında bahse konu bombanın patlamasından sonra Y BAYAN ŞAHIS ve 3 erkek şahıs olay yerinden uzaklaşmış, Cam 3 isimli güvenlik kamerasının 22:07:40 metrajında bahse konu bombanın patlamasından sonra olay yerinden ayrılan Y BAYAN ŞAHIS ve 3 erkek şahsın yaklaşık 4 dakika sonra tekrar olay yerine yakın bölgeye geldikleri görülmüş (Şahısların Bombanın etkisiyle verilen zarar ziyanı görmek amaçlı gelmiş oldukları değerlendirilmektedir).\” 10. 10/12/2015 tarihli kolluk ifadesinde susma hakkını kullanan başvurucu; Başsavcılıkta verdiği 11/12/2015 tarihli ifadede özetle PKK terör örgütü veya bu örgütün alt yapılanmalarına üye olmadığını, meydana gelen patlamayla ilgisinin bulunmadığını, olay günü saat 21.00 sıralarında evinin yakınındaki Haseki Hastanesine yürüyerek gittiğini, annesinin kendisinden 10-15 dakika önce Hastanenin Acil Servisine tedavi olmak için geldiğini ve kamera kayıtlarındaki kadının kendisi olmadığını beyan etmiştir. 11. Başsavcılık, başvurucu ve diğer şüpheli B.Ç.yi silahlı terör örgütüne üye olma, korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda patlayıcı madde kullanma ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme suçlarından tutuklanmaları istemiyle İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucu, sorgusunda Başsavcılık ifadesi ile benzer yönde savunma yapmıştır. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda patlayıcı madde kullanma ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme suçlarından tutuklanmasına, başvurucuya isnat edilen silahlı terör örgütü üyeliği ve B.Ç.ye isnat edilen tüm suçlar yönünden tutuklama taleplerinin reddine karar vermiştir. 12. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğünün hazırladığı 20/2/2016 tarihli inceleme raporu soruşturma dosyasına sunulmuştur. Anılan raporun ilgili kısmı şöyledir: \”Yukarıda maddeler halinde sıralanan ve inceleme bölümünde özellikleri belirtilen; teneke parçalarının dış kap olarak, bant parçalarının basınç etkisini arttırmak ve kamufle etmek, \’POTASYUM KLORAT+SODUM BENZOAT\’ karışımının ana patlayıcı madde olarak kullanıldığı, alüminyum folyo parçalarının ateşleme işlemi yapıldıktan sonra başlatıcının kopmasını ve dış kap içerisindeki patlayıcı madde ile irtibatının devamlılığını sağlamak amacıyla kullanılmış olabileceği değerlendirilerek, 1 adet başlatıcısı tespit edilemeyen parça ve basınç etkili bomba patladığı tespit edilmiştir. Bu itibarla; yukarıda incelemesi yapılan 1 adet başlatıcısı tespit edilemeyen parça ve basınç etkili bombanın patlaması halinde

Gerekçeli Karar Hakkı: Karar Sonucunu Değiştirebilecek Esaslı Bir İddianın Karşılanmaması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Belirleyici Delil Olarak ByLock: Sadece ByLock Sorgu Tutanağına Dayanılarak Hüküm Verilebilir mi

Belirleyici Delil Olarak ByLock: ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı Getirtilmeden Hüküm Verilmesi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Nagehan Özgül Başvurusu Başvuru Numarası: 2018/38165 Karar Tarihi: 15/6/2022 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Basri BAĞCI, Kenan YAŞAR Raportör: Yüksel GÜNARSLAN Başvurucu: Nagehan ÖZGÜL I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı bir iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 31/12/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve hakkaniyete uygun yargılanma hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir: 5. Başvurucu, Kayseri\’de Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Kur\’an kursu öğreticisi olarak görev yapmakta iken 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsü sonrasında kamu görevinden ihraç edilmiştir. 6. Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeleri tarafından örgütsel iletişimi sağlamak amacıyla kullanılan ByLock programının başvurucunun kendi adına kayıtlı GSM hattı üzerinden kullandığının tespit edilmesi üzerine başvurucu hakkında FETÖ/PDY\’ye üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. 7. Başvurucu 22/2/2017 tarihli kolluk ifadesinde özetle 1999-2013 yılları arasında bazı özel eğitim kurumlarında çalıştıktan sonra 2013 yılında bu kurumlardan ayrılarak kamuda çalışmaya başladığını, örgüt ile herhangi bir bağlantısının olmadığını, örgüt toplantılarına katılmadığını, 505 … 13 numaralı telefon hattını kendisinin kullandığını ancak ByLock kullanıcısı olmadığını beyan ederek isnat edilen suçu kabul etmemiştir. 8. Soruşturma sonucunda Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 7/3/2017 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede özetle başvurucunun kendi adına kayıtlı 505 … 13 numaralı cep telefonu hattından ByLock programını kullandığı, çocuklarını kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan eğitim kurumlarına gönderdiği, KHK ile kapatılan kurumlarda uzun süreler çalıştığı, Aralık 2013 itibarıyla mevduat bulunmayan Bank Asya hesabına 2014 Ocak ayında 11.805 TL para yatırdığı, kendi adını taşıyan hesaplar ile Facebook ve Twitter isimli sosyal paylaşım platformlarından örgütle irtibatlı kişi ve kurumlarca yapılan paylaşımları beğendiği ileri sürülmüştür. 9. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) E.2017/269 sırasına kaydedilerek görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 20/3/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı\’nda -diğerlerinin yanı sıra- başvurucunun kullandığı 505 … 13 numaralı telefon hattının son bir yıllık HTS kayıtlarının Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığından (BTK) istenmesine, ByLock kullanımı sırasında tespit edilen IP adresinin birden fazla aboneye tahsis edilip edilmediğinin Türk Telekom Genel Müdürlüğünden sorulmasına, Emniyet Genel Müdürlüğü ile İl Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı\’nın gönderilmesinin istenmesine ve duruşmanın 1/6/2017 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir. 10. Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan \”Yeni ByLock CBS Sorgu Sonucu\” başlıklı, 30/3/2017 tarihli tutanak duruşma öncesinde Mahkemeye iletilmiştir. Anılan tutanakta 411…24 kimlik numaralı başvurucunun 505 … 13 numaralı cep telefonu hattı ile 359…578 IMEI numaralı cihaz aracılığıyla ilk tespit tarihi 27/11/2014 olacak şekilde ByLock kullandığına ilişkin kayıtlara yer verilmiştir. 11. Mahkeme, duruşma öncesinde dosyaya gelen HTS kayıtlarını içeren CD\’yi bilirkişi raporu hazırlaması için O.Ö.ye teslim etmiştir. Bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonrasında hazırlanan 18/5/2017 tarihli raporda özetle 505 … 13 numaralı cep telefonu hattının 358…952 IMEI numaralı cihaz aracılığıyla aktif olarak kullanıldığı ve sanığın birinci derece yakınları olabileceği değerlendirilen kişilere ait numaralar ile yoğun görüşmeler yapıldığı tespitlerine yer verilmiştir. Söz konusu raporda ayrıca \”HTS alınan tarih aralığı ByLock tespit tarihini kapsamadığından\” IP ve görüşme çizelgesinin çıkarılamadığı belirtilmiştir. 12. Mahkeme, tensiben verilen ara kararları arasında yer almamasına rağmen 24/5/2017 tarihinde BTK\’ya müzekkere yazarak başvurucunun ByLock IP numaraları ile erişim ve iletişim sağladığı tarihlerin baz istasyonu bilgileriyle birlikte gönderilmesini istemiştir. 13. Yargılamanın 1/6/2017 tarihli celsesine ait Duruşma Tutanağı\’nda BTK\’ya ByLock sunucularına yapılan bağlantıları gösteren IP kayıtlarının temini için yazılan müzekkere ile Emniyet Genel Müdürlüğü ve İl Emniyet Müdürlüğüne ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı\’nın gönderilmesi için yazılan müzekkerelere cevap verilmediği tespitlerine yer verilmiştir. 14. Başvurucu; müdafiinin hazır bulunduğu söz konusu celsede alınan savunmasında 505 … 13 numaralı cep telefonu hattını uzun yıllardır kullandığını ancak ByLock programını kullanmadığını, yapıya ait dershanelerde çalıştığını, Suriyelilere yardım gibi suç teşkil edeceğini düşünmediği bazı sosyal medya paylaşımlarını beğendiğini beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca 2012 yılında Bank Asyadan konut kredisi çektiğini, 2013 yılında atamasının yapılmasından sonra birkaç ay maaş alamadığını, işe başladıktan sonra maaşını çekerek konut kredisine aktarılması amacıyla Bank Asya hesabına yatırdığını, ihtiyacı oldukça bu hesaptan para çektiğini, talimat üzerine para yatırmadığını ifade etmiştir. Söz konusu celsede başvurucuya dosyada mevcut ByLock\’a ilişkin belgeler, Bank Asya kayıtları, bilirkişi raporu ile dosyada mevcut diğer deliller okunmuş; başvurucu, aleyhine olan hususları kabul etmediğini beyan etmiştir. 15. Anılan celsede iddia makamınca esas hakkında mütalaa sunulmuştur. Başvurucu, esas hakkında mütalaaya karşı beyanında önceki savunmalarını tekrarladığını ve terör örgütü üyesi olmadığını ifade etmiştir. Başvurucu müdafii; başvurucunun geçimini sağlamak için belirtilen kurumlarda çalıştığını, devlet tarafından çalışmalarına izin verilen bu kurumlarda işsizlik ve parasızlık nedeniyle çalışmanın sonradan suç teşkil edebileceğini öngörmenin mümkün olmadığını, Bank Asyada üç dört aylık sürede önemsiz bir para bulundurmanın finansal destek anlamına gelmeyeceğini ve başvurucunun ByLock indirip kullanmadığını beyan etmiştir. Söz konusu celsede hüküm açıklanmıştır. Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir: \”Sanığın Fetö/PYD silahlı terör örgütü tarafından, örgüt üyelerinin aralarındaki haberleşmelerini sağlayan ve örgüt üyeleri haricindeki insanların temin edip kullanma imkanı olmayan [ByLock] isimli programı kullanmak suretiyle terör örgütüne üye olduğu iddia edilmektedir. Sanık Nagehan Özgül\’ün kendisine ait olan ve bizzat kullandığı 0505 […] 13 numaralı GSM hattı ile [ByLock] isimli programı 27/11/2014 tarihinden itibaren 359[…]578 imei numaralı telefon makinesi ile kullandığının tespit edildiği, dosya kapsamında bulunan tespit tutanakları ile sabittir. Sanık da aşamalardaki ifadelerinde söz konusu GSM hattının kendisine ait olduğunu beyan etmiş ancak [ByLock] Programını kullanmadığını savunmuştur. Sanık, aşamalardaki savunmalarında [ByLock] kullanmadığı savunmuş ise de, gerek soruşturma aşamasında Kayseri Emniyet Müdürlüğünden celp edilen yazı, gerekse kovuşturma aşamasında Kayseri Emniyet Müdürlüğü Kom Şube Müdürlüğünce celp edilen yazılarda sanığın yukarıda zikredilen GSM hattı ile [ByLock] kullandığı bildirilmiş, ayrıcadosya arasına celp edilen HTS kaydına göre sanığın dosya arasında

Belirleyici Delil Olarak ByLock: Sadece ByLock Sorgu Tutanağına Dayanılarak Hüküm Verilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğü Adına Kayıtlı Cemaat Vakfına Ait Taşınmazın İadesi

Hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğü Adına Kayıtlı Cemaat Vakfına Ait Taşınmazın İadesi Talep Edilebilir mi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU SANASARYAN VAKFI BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2019/6264) Karar Tarihi: 3/11/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 14/12/2022-32043 BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN Üyeler: Muammer TOPAL, Recai AKYEL, Selahaddin MENTEŞ, Muhterem İNCE Raportör: Ayhan KILIÇ Başvurucu: Sanasaryan Vakfı I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, cemaat vakfına ait taşınmazın iadesi talebinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 21/2/2019 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. 7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: A. Olayın Arka Planı 9. Başvurucu Sansaryan Vakfı (Vakıf) Rusya devleti tebaasından olan ve Ermeni milletine mensup Ağa Mugradiç Sanasariyen (Sansaryan) tarafından 1319 (1901) tarihinde Ermeni milletinin fakir çocuklarının eğitim ve öğretim masraflarının karşılanması gayesiyle kurulmuştur. Vakfiyede vakfın tevliyesinin Ermeni milleti patriki her kim olursa ona ait olacağı belirtilmiştir. 10. İstanbul ili Fatih İlçesi Şeyh Mehmet Geylani Mahallesi\’nde kâin 969 ada 5 parsel numaralı ve Sansaryan Hanı olarak adlandırılan taşınmaz -öncesinde nam-ı müstear adına kayıtlı iken- 26/5/1929 tarihinde kadastro komisyonu kararına istinaden Vakıf adına tescil edilmiştir. 11. İstanbul İl Özel İdaresi (İl Özel İdaresi) tarafından 1930 yılında E.1930/396 numarasıyla İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde başvurucuya karşı açılan dava sonucunda taşınmazın yönetimi İl Özel İdaresine devredilmiştir. Taşınmazın devri 7 Nisan 1341 (7/4/1925) tarihli ve 605 sayılı Evkaf Müdüriyeti Umumiyesinin 1341 Senesi Bütçe Kanunu\’nun 4. maddesi hükmüne dayandırılmıştır. Başvurucu ve İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünün İl Özel İdaresine karşı 1947 yılında ayrı ayrı açtıkları müdahalenin meni davaları İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesince reddedilmiştir. 12. Osmanlı Dönemi\’nde ilk defa 16 Şubat 1328 (1912) tarihli \”Eşhası Hükmiyenin Emvali Gayrimenkuleye Tasarruflarına Mahsus Kanun-u Muvakkat\” ile tüzel kişilere taşınmaz mal edinebilme olanağı tanınmıştır. Bu nedenle gayrimüslim cemaat vakıflarının tasarruflarında bulunan taşınmazlar söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girdiği 1912 yılına kadar üçüncü kişiler adına tescil edilmiş olup bu işleme de nam-ı müstear veya nam-ı mevhum denilmiştir. Anılan Kanun\’la tüzel kişilere bu tarihten sonra taşınmazlarda temellük ve tasarruf imkânı sağlanmış, ayrıca tüzel kişilerin bu tarihte fiilen tasarrufları altında olup başkaları adına tapuya tescil ettirdikleri mallarının da kanunda öngörülen koşullar dâhilinde kendi adlarına tescil edilmesine olanak sağlanmıştır. 13. Cumhuriyet Dönemi öncesinde geniş bir uygulamaya sahip olan vakıf müessesesi, 17/2/1926 tarihli ve 743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenisi\’nin kabulünden sonra da varlığını sürdürmüştür. 29/5/1926 tarihli ve 864 sayılı mülga Kanunu Medeninin Sureti Mer’iyet ve Şekli Tatbiki Hakkında Kanun\’un 8. maddesinde 743 sayılı mülga Kanun\’un yürürlüğe girmesinden önce kurulan vakıflar için ayrı bir tatbikat kanunu çıkarılması gerektiği, yeni kurulan vakıfların ise 743 sayılı Kanun\’a tabi olacağı belirtilmiştir (Agavni Mari Hazaryan ve diğerleri, B. No: 2014/4715, 15/6/2016, § 80). 14. Bu doğrultuda 5/6/1935 tarihli ve 2762 sayılı mülga Vakıflar Kanunu\’nun 1. maddesinde gayrimüslim cemaatlerce idare edilen vakıflar, mütevellileri veya seçilmiş heyetleri tarafından idare olunmak üzere mülhak vakıflar arasında sayılmıştır. 15. 2762 sayılı mülga Vakıflar Kanunu gereğince mülhak vakıf statüsüne giren başvurucu Vakfın statüsü, Vakıflar Umum (Genel) Müdürlüğünün (Genel Müdürlük) 18/11/1936 tarihli kararıyla amacına hizmet etme imkânının kalmaması ve tevliyesinin makama meşrut kılınması sebebiylemazbut vakıf olarak değiştirilmiştir. 16. İl Özel İdaresi 12/6/1950 tarihinde Eminönü Tapu Sicil Muhafızlığına müracaat ederek taşınmazın adına tescil edilmesini talep etmiştir. Talep yazısında başvurucu ve İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü tarafından 1947 yılında açılan meni müdahale davalarında verilen ret kararlarına atıf yapılarak bu kararlarla taşınmazın İl Özel İdaresine ait olduğunun tespit edildiği ifade edilmiştir. Ancak talep 17/8/1950 tarihli yazıyla reddedilmiştir. Ret yazısında anılan kararlarda taşınmazın İl Özel İdaresine ait olduğuna dair bir tespitin bulunmadığı vurgulanmıştır. İl Özel İdaresi bunun üzerine 8/8/1951 tarihinde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne başvurmuş, anılan Müdürlüğün bünyesindeki Tapu Komisyonunun 15/8/1951 tarihli kararıyla taşınmazın mülkiyetinin İl Özel İdaresine ait olduğu tespiti yapılmış ve tescil için gerekli işlemlerin yapılması amacıyla evrakın mahalline iadesine karar verilmiştir. Tapu Komisyonu kararında, Tapu Sicil Muhafızlığının talebi reddetmesinin 743 sayılı mülga Kanun\’a uygun olmadığı ve 642. madde gereğince İl Özel İdaresinin talebinin kabulü gerektiği ifade edilmiştir. Taşınmaz 10/6/1952 tarihinde İl Özel İdaresi adına tescil edilmiştir. 17. Genel Müdürlük, İl Özel İdaresine karşı 4/7/1985 tarihinde tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Davada, taşınmazın mülkiyetinin Vakfa ait olduğu, 10/9/1957 tarihli ve 7044 sayılı Aslında Vakıf Olan Tarihi Ve Mimari Kıymeti Haiz Eski Eserlerin Vakıflar Umum Müdürlüğüne Devrine Dair Kanun uyarınca Genel Müdürlüğe devri gerektiği savunulmuştur. Davalı İl Özel İdaresi ise taşınmazın 7044 sayılı Kanun kapsamına girmediğini savunmuştur. Davayı inceleyen İstanbul Yüksek Dereceli Hukuk Hâkimliğinin 26/6/1987 tarihli kararıyla taşınmazın Genel Müdürlük adına tesciline hükmedilmiştir. Kararda, davalı idarenin savunmasına itibar edilmediği ve 7044 sayılı Kanun hükümleri gözönünde tutularak davanın kabulü gerektiği vurgulanmıştır. B. Tapu İptali ve Tescil Davasına İlişkin Süreç 18. Başvurucuyu temsilen Türkiye Ermenileri Patrikliği (Patriklik) 12/12/2011 tarihinde İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) Genel Müdürlük ve İl Özel İdaresi aleyhine tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Dava dilekçesinde 10/6/1952 tarihinde İl Özel İdaresi lehine yapılan tescilin yolsuz olduğu ve taşınmazın mülkiyetinin hukuken Vakfa ait olduğu belirtilmiştir. 19. Mahkeme İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde görev yapan iki öğretim üyesinden hukuki mütalaa almıştır. 28/2/2014 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle şunlar ifade edilmiştir: i. Somut olayda Vakıf, zımmi olan ve Ermeni milletine mensup bir kişi tarafından Ermeni milletinin fakir çocuklarının eğitim ve öğretim ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kurulmuş ve tüzel kişilik kazanmış olup cemaat vakfı niteliğindedir. ii. 2762 sayılı mülga Vakıflar Kanunu\’nun 1. maddesi uyarınca cemaatlerce idare olunan vakıfların mütevellileri tarafından yönetilmesi esası benimsenmiş ve bunlar mülhak vakıf kategorisinde kabul edilmiştir. Anılan maddede 31/5/1949 tarihli ve 5404 sayılı Kanun\’la yapılan değişiklikle cemaatlere mahsus vakıfların bunlar tarafından seçilen kişi veya kurullarca yönetilmesi öngörülmüştür. Bu düzenleme dikkate alındığında 5404 sayılı Kanun\’un yürürlüğe girmesinden önceki dönem açısından cemaatler tarafından idare edilen vakıflar ile mütevellilikleri bir makama şart koşulmuş vakıfların aynı kategoride yer almadığı ve cemaat vakıflarının her hâlükârda mülhak vakıf sayılması gerektiği anlaşılmıştır. iii. Bazı Danıştay

Hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğü Adına Kayıtlı Cemaat Vakfına Ait Taşınmazın İadesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sendika Üyeliği ve Dini Sohbete Katılma Gerekçesiyle Terör Örgütü Üyeliği Suçundan Ceza Verilemez

Sendika Üyeliği ve Dini Sohbete Katılma Gerekçesiyle Terör Örgütü Üyeliği Suçundan Ceza Verilemez Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Bilal Celalettin Şaşmaz Başvurusu (Başvuru Numarası: 2019/20791) Karar Tarihi: 18/10/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 6/1/2023-32065 BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN Üyeler: Muammer TOPAL, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ Raportörler: Yunus HEPER, Denizhan HOROZGİL Başvurucu: Bilal Celalettin ŞAŞMAZ I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru; terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün suç ve cezaların kanuniliği ilkesini, özel hayata saygı hakkını ve sendika hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 14/6/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: A. Arka Plan Bilgisi 5. Anayasa Mahkemesi Ali Şeker (B. No: 2016/68962, 20/9/2018) başvurusunda Aktif Eğitimciler Sendikasına (Aktif Eğitim-Sen) ilişkin şu arka plan bilgilerine yer vermiştir: \”6. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl bugüne kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye\’de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25). 7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY\’nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar yürütülmüş ve çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12). 8. Kamu makamlarınca ve yargı organlarınca 15 Temmuz darbe teşebbüsünün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY\’ye ilişkin olarak özellikle son yıllarda yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda bu yapılanmanın özelliklerine ve faaliyetlerine ilişkin birçok tespit ve değerlendirmeye yer verilmiştir. 9. Buna göre FETÖ/PDY\’nin eğitim alanındaki faaliyetleri, yapılanmanın insan kaynağı ve maddi kaynak elde etmesinin başlıca aracı olmuştur. Bu nedenle başta FETÖ/PDY\’nin kurucusu ve lideri Fetullah Gülen olmak üzere örgüt yöneticilerinin yapılanmayla bağlantılı eğitim kurumlarına ayrı bir önem verdikleri ve örgütsel faaliyetlerin önemli bir bölümünün bu kurumlar üzerinden gerçekleştirildiği, bu kurumlarda örgütsel toplantıların yapıldığı bilinmektedir. 10. 2012 yılının başlarında Hükûmet kaynaklarından dershanelerin kapatılmasıyla ilgili yasal düzenlemelerin yapılacağına dair açıklamaların gelmeye başladığı ve yapılan açıklamalarda 2013-2014 eğitim öğretim yılından itibaren dershanelerin kapatılacağı yönünde çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Nitekim 1/3/2014 tarihli ve 6528 sayılı Kanun\’un 9. maddesiyle yapılan değişiklikle 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu\’nun 2. maddesindeki \”dershaneleri\” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır. FETÖ/PDY\’nin faaliyetleri içinde çok önemli bir yer tutan dershanelerin kapatılmasıyla ilgili olarak kamuoyunda yaşanan tartışmaların yoğunlaştığı bu süreçte Aktif Eğitimciler Sendikası (Aktif Eğitim-Sen) kurulmuştur. 11. Aktif Eğitim-Sen resmî olarak 1/3/2012 tarihinde kurulmuştur. Sendikanın kuruluş yazısı Millî Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü tarafından 27/4/2012 tarihinde kayda alınarak kurulduğuna dair yazı tüm Millî Eğitim Bakanlığı personeline resmî kanallarla duyurulmuştur. 12. Aktif Eğitim-Sen kurulduğu tarihten itibaren yaklaşık dokuz ay içinde üye sayısını otuz beş bine kadar çıkarmış, dokuz aylık sürede dokuz şube açan, seksen altı temsilcilik oluşturan ve kendi açıklamalarına göre otuz beş bin üyeye ulaşan Aktif Eğitim-Sen 31/3/2013 tarihinde yaptığı Olağanüstü Genel Kurulda aldığı kararla 31/3/2013 tarihinde kendini feshetmiştir. 13. FETÖ/PDY, sendikaların yanında konfederasyon yapılanmasına da gitmiştir. 21/2/2014 tarihinde kurulan Cihan Sendikalar Konfederasyonu (Cihan-Sen) bünyesinde Aktif Eğitim-Sen, Ufuk Tarım-Orman Sen, Ufuk Enerji Sen, Ufuk Sağlık Sen, Ufuk Büro Sen ve Ufuk Yerel Sen\’in yer aldığı bilinmektedir. 14. 31/3/2013 tarihinde tefessüh eden Aktif Eğitim-Sen, 17-25 Aralık 2013 sürecinde 22/11/2013 tarihinde tekrar kurulmuştur. Aktif Eğitim-Sen yeniden kurulduktan sonra beş altı ay içinde yaklaşık yirmi üç bin üyeye ulaşmıştır. 15. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü hâl döneminde teşebbüsün arkasındaki yapılanma olan FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu değerlendirilen çok sayıdaki eğitim kurumu kapatılmıştır. 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan bu eğitim kurumları arasında başta Cihan-Sen konfederasyonu ve bu konfederasyona bağlı Aktif Eğitim-Sen de yer almaktadır.\” B. Başvuruya Konu Süreç 6. 1959 doğumlu olan başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte öğretmendir. Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan 30/8/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucu 6/9/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı 30/12/2016 tarihinde bir iddianame düzenleyerek başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. 7. Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 13/4/2017 tarihli ilk celsede başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine ve tahliyesine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir: \”…Sanığın öğretmen olarak görev yaptığı Uşak ili, Yeşilkavak İlköğretim okulunda görev yaparken açığa alındığı, tanıkların anlatımlarına göre 17-25 Aralık 2013 tarihinden önce FETÖ/PDY yapılanmasının düzenlediği dini sohbetlere katıldığı, bu sohbetlerde zaman zaman Fetullah Gülen\’in kitaplarının okunduğu, böylelikle bu yapılanmaya eleman kazandırma amacının güdüldüğü, tanık anlatımlarına göre sanığın bu sohbetlere katıldığı, 17-25 Aralık 2013 tarihinden sonra örgütle bağını devam ettirdiğini ortaya koyacak şekilde Aktif Eğitim Sendikasına üye olduğu, bu sendikanın özellikle hükümet ve FETÖ/PDY yapılanmasının karşı karşıya geldiği dershane krizi sonrasında örgüte mensup öğretmenlerin kamuoyunda baskı ve pazarlık gücünü artırmak amacıyla örgüt tarafından kullanıldığı, her ne kadar içerik ve görüşme zamanı tespit edilememiş ise de, HTS kayıtlarına göre sanığın mahkememizin 2016/204 esas sayılı dosyasında sanık olarak yargılanan imam seviyesinde olduğu iddia edilen [M.T.], [M.E.] ve [A.A.] ile görüşme kayıtlarının bulunduğu, tanık anlatımları, HTS kayıtlarından yola çıkılarak varılan sosyal çevresi, 17-25 Aralık 2013 tarihinden sonra devam eden Aktif Eğitim Sen üyeliği gözetilerek sanığın bu şekilde çeşitli eylem ve davranışlarıyla yüklenen FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği suçunu işlediği kabul edilmiş, sanığın dosya kapsamına ve oluşa aykırı yöndeki beyanlarına itibar edilmemiştir… Sanıkta silah ele geçirilmemiş ise de FETÖ/PDY yapılanmasının hücre tipi yapılanma olduğu, bu yapının eğitim, mülkiye, adliye, TSK, emniyet, finans ve diğer yapılanmalarının farklı farklı olduğu, ancak üst yönetim konumunda bu örgütün tek elden idare edildiği, yeri geldiğinde 17-25 Aralık 2013, Mit Tırlarının Durdurulması hadisesi, 15 Temmuz

Sendika Üyeliği ve Dini Sohbete Katılma Gerekçesiyle Terör Örgütü Üyeliği Suçundan Ceza Verilemez Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Hükümlüye Cenazeye Katılma İzni Verilmemesi Halinde Anayasa Mahkemesi’ne Başvuru Yapılabilir mi

Hükümlüye Cenazeye Katılma İzni Verilmemesi Halinde Anayasa Mahkemesi\’ne Başvuru Yapılabilir mi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU RASUL KOCATÜRK BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2016/8080) Karar Tarihi: 26/12/2019 R. G. Tarih ve Sayı: 30/1/2020 – 31024 GENEL KURUL – KARAR Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekilleri: Hasan Tahsin GÖKCAN, Recep KÖMÜRCÜ Üyeler: Serdar ÖZGÜLDÜR, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ Raportör: Engin GÜNDÜZ Başvurucu: Rasul KOCATÜRK I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, hükümlüye babasının cenaze törenine katılması ve taziyeleri kabul etmesi için izin verilmemesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 25/4/2016 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. 6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır. 7. İkinci Bölüm tarafından 23/10/2019 tarihinde yapılan toplantıda, niteliği itibarıyla başvurunun Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü\’nün 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir: 9. Başvurucu ve kardeşi, Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır. Babalarının vefat ettiğini öğrenen başvurucu ve kardeşi 5/4/2016 tarihli dilekçe ile yaklaşık 470 kilometre mesafedeki Ordu\’nun Fatsa ilçesinde yapılacak cenaze törenine katılmak ve taziyeleri kabul etmek için Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığından (Başsavcılık) izin talep etmişlerdir. Söz konusu dilekçede vefat tarihi ile cenaze töreninin ne zaman yapılacağı hususlarında bir bilgiye yer verilmemiştir. 10. Başsavcılık 7/4/2016 tarihli yazısıyla talebin reddine karar vermiştir. Kararda; yapılan araştırma sonucu başvurucunun babasının 4/4/2016 tarihinde vefat ettiği ve 5/4/2016 tarihinde öğle namazını müteakip defnedildiği belirtilmiştir. Kararda ayrıca, İnfaz Kurumu Karakol Komutanlığınca il içi ve il dışı randevulu hasta sevklerinin yoğunluğu nedeniyle personel yetersizliğinin olduğu ve bu durumun güvenlik bakımından sakınca oluşturduğu yönünde bilgi verildiği, bu kapsamda sevk esnasında güvenlik zafiyetine neden olunabileceği kanaatine varıldığı ifade edilmiştir. 11. Karar başvurucuya 8/4/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. 12. Başvurucu 25/4/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 13. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu\’nun \”İnfaz hâkimliklerinin görevleri\” kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: \”İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır: … .2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.” 14. 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu\’nun \”İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü\” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: \”Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, her halde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir. Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.” 15. 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu\’nun \”İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar\” kenar başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir: \”İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.” 16. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un \”Mazeret izni\” kenar başlıklı 94. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: “(1) Hükümlülük süresinin beşte birini iyi hâlle geçirmiş olanlara hükümlünün isteği ile; a) Ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü nedeniyle ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile, … Yol dışında on güne kadar mazeret izni verilebilir. (2) Bu Kanunun 25 inci maddesi kapsamına girenler hariç, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda bulunanlar da dâhil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlünün, dış güvenlik görevlisinin refakatinde bulunmak şartıyla, talebi ve Cumhuriyet Başsavcısının onayıyla; a) İkinci derece dahil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü nedeniyle cenazesine katılması için yol süresi dışında iki güne kadar, … izin verilebilir.” 17. 28/6/2013 tarihli ve 28691 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan Hükümlü ve Tutuklulara Yakınlarının Ölümü veya Hastalığı Nedeniyle Verilebilecek Mazeret İzinlerine Dair Yönetmelik’in (Yönetmelik) 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: “(1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Dış güvenlik birimi: Mazeret izni verilen hükümlü veya tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunun dış güvenliğinden sorumlu jandarma birimini, b) Dış güvenlik görevlisi: Dış güvenlik biriminde görev yapan, hükümlü veya tutukluya izin süresince refakat eden jandarma görevlilerini, … İfade eder.” 18. Yönetmelik’in \”Cenazeye katılma izni\” kenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar hariç, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunanlar da dâhil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlülere; ikinci derece dâhil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü hâlinde, Cumhuriyet başsavcısının onayıyla yol süresi hariç iki güne kadar cenazeye katılması amacıyla izin verilebilir.” 19. Yönetmelik’in \”Alınacak güvenlik tedbirleri\” kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: “(1) Hükümlü veya tutukluya refakat eden dış güvenlik yetkilisinin bilgi vermesi ve talebi hâlinde izne gidilen yerdeki kolluk birimleri tarafından cenaze merasiminin yapılacağı veya konaklanacak yerde ya da talep edilen başka bir yerde gerekli güvenlik tedbirleri alınır. (2) Hükümlü veya tutuklu, izin süresince dış güvenlik görevlilerinin yakın nezareti altında bulundurulur. (3) Konaklanacak yerin içi ve çevresi de dâhil olmak üzere izin süresince alınacak tüm güvenlik tedbirlerinin nitelik ve kapsamı, görevlendirilecek personelin sayısı ve giyeceği kıyafet ile gerektiğinde hükümlü veya tutukluya devamlı ya da geçici suretle kelepçe takılıp takılmayacağı, dış güvenlik yetkilisi tarafından şahsın işlediği suç türü, kişisel durumu, koşullu salıverilme tarihi ve mevcut güvenlik riskleri dikkate alınarak belirlenir.” 20. Yönetmelik’in \”Konaklanan yerde güvenlik riski oluşması\” kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir: “(1) Hükümlü veya tutuklunun konakladığı yerde kendisi ya da güvenlik görevlileri yönünden kontrolü mümkün olmayan güvenlik riski oluşması hâlinde, dış güvenlik yetkilisinin kararı ve sorumluluğunda şahıs en yakın ceza infaz

Hükümlüye Cenazeye Katılma İzni Verilmemesi Halinde Anayasa Mahkemesi’ne Başvuru Yapılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Hükümlünün Telefonla Görüşme Hakkı: Tutuklu ve Hükümlünün Çocuklarıyla Görüşmesinin Sağlanması

Hükümlünün Telefonla Görüşme Hakkı: Tutuklu ve Hükümlünün Çocuklarıyla Görüşmesinin Sağlanması ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU YELİZ ERTEN BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2020/99) Karar Tarihi: 11/3/2021 R.G. Tarih ve Sayı: 27/5/2021 – 31493 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Kadir ÖZKAYA Üyeler: Celal Mümtaz AKINCI, M. Emin KUZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Basri BAĞCI Raportör: Ali KOZAN Başvurucu: Yeliz ERTEN I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, telefonla görüşme gününün öğrenim gören çocuklarla görüşmeyi sağlayacak şekilde belirlenmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 23/12/2019 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmiştir. 7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir: 9. Başvurucu, Ereğli (Konya) T Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır. Okul çağında üç çocuğu bulanan başvurucunun eşi de yukarıda belirtilen suçtan tutuklu olarak aynı ceza infaz kurumunda kalmaktadır. 10. Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı (Kurul) 28/1/2019 tarihinde tutuklu ve hükümlülerin hafta sonu kullandıkları telefonla görüşme haklarının hafta içi belirlenen günlerde kullandırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Kurumda görev yapan infaz memuru sayısının yetersiz olduğu, bu durumun tutuklu ve hükümlü sayısı nazara alındığında kurum içi güvenliğini tehlikeye düşürdüğü vurgulanmıştır. 11. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü 25/7/2019 tarihinde tüm ceza infaz kurumlarına, mahpusların telefon görüşmelerinin düzenlenmesine ilişkin bir görüş yazısı göndermiştir. Anılan yazıda; öğrenimlerine devam eden çocukların mesai saatleri içinde ceza infaz kurumlarında tutuklu ve hükümlü olarak bulunan aile bireyleri ile görüşme yapamadıkları vurgulanmıştır. Bu nedenle, ailelerinden kopmadan yaşamlarını devam ettirmelerinin çocuğun yüksek menfaatine olduğu dikkate alınarak telefon görüşmelerinin hafta sonu gerçekleşmesinin yararlı olacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda kurumun kapasitesi, personel durumu, hükümlü ve tutuklu profili ile kurumların mevcut düzen ve güvenlik durumu gözönünde bulundurularak, telefonla görüşme günlerinin İdare ve Gözlem Kurulu kararı ile hafta sonu olacak şekilde düzenlenebileceği belirtilmiştir. 12. Anılan yazı da gözetilerek Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Eğitim Kurulu Başkanlığı 5/8/2019 tarihinde Kurulun 28/1/2019 tarihli kararında belirtildiği şekilde telefon görüşmelerinin hafta içi yaptırılmasına devam edilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Kurum mevcudunun kapasitesinin üzerinde olduğu ve Kurumun bir bölümünün yüksek güvenlikli olduğu hatırlatılmıştır. Bu durumla birlikte personelin de yetersizliği gözönüne alındığında görüşmelerin hafta sonu yaptırılmasının güvenlik açısından risk doğuracağı vurgulanmıştır. Ayrıca karara karşı hükümlü ve tutukluların yasal süreler içinde itiraz yoluna başvurabilecekleri belirtilmiştir. 13. Başvurucu 23/9/2019 tarihinde Ereğli (Konya) İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) başvurarak haftalık telefonla görüşme günlerinin hafta içi saat 16.00-17.00 arası ya da hafta sonu yapılacak şekilde düzenlenmesini talep etmiştir. Başvurucu dilekçesinde; eşinin de kendisiyle aynı kurumda tutuklu olarak bulunduğunu, çocuklarından ikisinin ilköğretime diğerinin ise anaokuluna devam ettiğini, Kurumun haftalık telefon görüşme saatini çarşamba günleri saat 9.00-11.00 olarak belirlemesi nedeniyle çocuklarıyla görüşemediğini belirtmiştir. Bu durumu Kuruma dilekçeyle bildirmesine rağmen kendisine cevap verilmediğini vurgulamıştır. 14. Başvurucunun talebi, İnfaz Hâkimliğinin 30/9/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; telefon görüşmelerinin belirlenmesinin kurumun iç işleyişi, disiplini ve güvenliği ile ilgili olduğu, bu kapsamda her ceza infaz kurumunun kendi iç işleyişine yönelik düzenleme hakkına sahip olduğu vurgulanmıştır. Başvurucuya tebliğ edilen yönetmelik uyarınca telefon görüşmelerinin hafta içi yaptırılmasına ilişkin düzenlemenin devam ettirildiği, bu hâli ile Kurum tarafından alınan karar ve yapılan uygulamada yasaya aykırılık bulunmadığı değerlendirmesine yer verilmiştir. İnfaz Hâkimliği kararına karşı yapılan itiraz ise kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle Ereğli (Konya) Ağır Ceza Mahkemesinin 14/11/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. 15. Nihai karar 2/12/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. 16. Başvurucu 23/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 17. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun\’un \”Hükümlünün telefon ile haberleşme hakkı\” kenar başlıklı 66. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: \”Kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler, tüzükte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir ve kayıt altına alınır. Bu hak, tehlikeli hâlde bulunan ve örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.\” 18. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük\’ün (Tüzük) \”Telefonla görüşme hakkı\” kenar başlıklı 88. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: \”(1) Kapalı kurumda bulunan hükümlüler, belgelendirmeleri koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ve vasisi ile telefon görüşmesi yapabilir. (2) Telefonla görüşmeleri aşağıda belirtilen esaslara göre yapılır: a) Hükümlüler, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakılma veya kısıtlama cezası ile hücreye koyma cezasının infazı sırasında olmamak koşuluyla, idarenin kontrolünde bulunan ve kurumun uygun yerlerine yerleştirilen telefonlardan yararlandırılır, … e) Hükümlüler, telefon görüşmesi hakkına sahip oldukları konusunda bilgilendirilir, f) Hükümlülerin telefonla görüşme gün ve saatleri, kurumda bulunan telefon adedi, başvuru sırası, kurumun asayiş ve güvenliği dikkate alınarak idare tarafından belirlenir. Hükümlüler görüşebilecekleri yakınlarından bir veya birden fazla kişi ile haftada bir kez ve bir telefon numarasıyla bağlantı kurarak kesintisiz görüşme yapabilir. Herhangi bir nedenle görüşme gerçekleşememişse daha önceden bildirilen numaralardan bir diğeriyle görüşebilir. Konuşma süresi görüşme başladığı andan itibaren on dakikayı geçemez. Ancak tehlikeli hükümlü oldukları idare ve gözlem kurulu tarafından belirlenen hükümlüler onbeş günde bir kez olmak ve on dakikayı geçmemek üzere sadece eşi, çocukları, annesi ve babası ile görüşebilir.\” B. Uluslararası Hukuk 19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi\’nin (Sözleşme) \”Özel ve aile hayatına saygı hakkı\” kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir: \”(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. (2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.\” 20. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devletin yükümlülüğü, sadece belirtilen hakka keyfî surette müdahaleden kaçınmakla sınırlı olmayıp öncelikli olan bu negatif yükümlülüğe ek olarak aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri de içermektedir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile hayatına

Hükümlünün Telefonla Görüşme Hakkı: Tutuklu ve Hükümlünün Çocuklarıyla Görüşmesinin Sağlanması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı: Basın Açıklaması ve Protesto Eylemi Valilik Kararıyla Yasaklanabilir mi

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı: Basın Açıklaması ve Protesto Eylemi Valilik Kararıyla Yasaklanabilir mi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR BAŞVURUSU Başvuru Numarası: 2019/9346 Karar Tarihi: 16/11/2022 BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN Üyeler: Recai AKYEL, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Muhterem İNCE Raportör: Hasan HÜZMELİ Başvurucu: Filiz KERESTECİOĞLU DEMİR I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru; bir protesto eyleminin hukuka aykırı olarak genel yasak olduğu gerekçesiyle engellemesinin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını, kolluk güçlerinin müdahale sırasında orantısız güç kullanması ve buna ilişkin ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesinin kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 26/3/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: A. Arka Plan Bilgisi 5. 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü nedeniyle 18/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmiştir. OHAL, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından alınan kararlarla üçer ay uzatılmış ve 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir. 6. Ankara Valiliği 21/1/2018 tarihinde toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlenmesine ilişkin olarak yasaklama kararı vermiştir. Söz konusu karar şöyledir: \”İlimiz genelinde çeşitli sivil toplum örgütleri/kurulları tarafından basın açıklaması adı altında kitlesel katılımlarla, protesto eylemleri yapılarak yaya ve araç trafiği akışını engelleyerek, çevrede ses ve gürültü kirliliği ile kamu düzenini bozacak şekilde birtakım kanuna aykırı eylem ve etkinlikler düzenlediği bilinmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ülkemiz sınırları içinde ve/veya dışında güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla ülke güvenliğimize tehdit oluşturan ve Suriye\’nin Kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde bulunan çeşitli terör örgütü mensubu/ unsurlarını etkisiz hale getirmek üzere, 20.01.2018 Cumartesi günü saat 17.00’de \’Zeytin Dalı Operasyonu\’ başlatılmıştır. Çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları tarafından sosyal medya üzerinden yapılan çağrılarla; \’Zeytin Dalı\’ operasyonunu protesto etmek amacıyla, ilimizin muhtelif yerlerinde birtakım eylem/etkinlikler yapılacağı yönünde paylaşımlarla toplanma çağrısında bulunulduğuna dair istihbarî bilgiler elde edilmiştir. Yine, OHAL kapsamında çıkarılan KHK\’lar ile görevlerinden ihraç edilen ve işe geri dönme talebiyle basın açıklaması adı altında etkinlik, açlık grevi, oturma eylemi vb. kanuna aykırı olarak düzenlenen eylem/etkinlikler ile ilgili olarak, güvenlik kuvvetleri tarafından terör örgütlerine yönelik olarak yapılan operasyonlar neticesinde, gözaltı ve/veya tutuklamaları protesto etmek amacıyla, 24 saat esasına göre İlimiz muhtelif (açık/ kapalı) yerlerinde, umuma açık alanlarında/parklarında açlık grevi, oturma eylemi vb. türünde eylem düzenleneceğine dair bilgiler alınmıştır. Bu tür eylemlerin, umuma açık alanları/parkları istirahat ve dinleme amacıyla tercih ederek yoğun şekilde kullandığı da dikkate alındığında, eylem/etkinliği gerçekleştiren katılımcı grup/ şahıslar ile vatandaşlarımız arasında sözlü ve fiziksel istenmeyen olayların yaşanmasıyla karşı karşıya geldiği de dikkate alındığında, terör örgütleri tarafından katılımcılar ve vatandaşlarımıza yönelik olarak eylem yapılabileceği, böylelikle kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını tehlikeye düşürebileceği değerlendirilmektedir. Bu nedenlerle; Ankara genelinde park/bahçe, genel yollar, kamu binalarının önleri ve umuma açık/kapalı alanlarda, 21 Ocak 2018 tarihinden itibaren, ‘Zeytin Dalı Operasyonu’ süresince, umuma açık ve/veya kapalı yer toplantıları, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, anma toplantısı/toplanma, konser, şenlik, şölen ve bu gibi toplu eylem / etkinlikler; 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesine göre ilimiz sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyet kamu esenliğinin sağlanması amacıyla, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17’nci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11/m maddesi hükümleri doğrultusunda Valiliğimizden izin alınmadan yapılması yasaklanmıştır. Yukarıda belirtilen düzenlemelere uymayanlar hakkında, fiilleri ile ilgili olarak kanunlarda özel bir hüküm bulunmadığı takdirde, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17’nci ile 28’nci maddeleri, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11/m maddesi ile 25/b maddeleri, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C ile 66’ncı madde hükümleri, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gereğince yasal işlem yapılacaktır.\” B. Somut Olaya İlişkin Bilgiler 7. Başvurucu, olayın meydana geldiği tarihte Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara milletvekilidir. 8. Başvurucu 3/9/2018 tarihinde, İranlı bir aktiviste verilen idam kararının uygulanmasının engellemesi için mensubu bulunduğu siyasi partiyi üyeleriyle birlikte İran Büyükelçiliği (Büyükelçilik) önüne siyah çelenk bırakmak ve basın açıklaması yapmak istemiştir. 9. Başvurucunun beyanına göre kolluk görevlileri, Büyükelçilik önüne siyah çelenk bırakmalarına ve basın açıklaması yapmalarına izin vermemiş; ayrıca müdahale sırasında orantısız güç kullanmıştır. Gösterinin yapıldığı tarihte olağanüstü hâl olmamasına rağmen Ankara Valiliğinin (Valilik) olağanüstü hâl tedbiri kapsamındaki yasaklama kararı uyarınca gösteriye müdahale edilmiştir. Başvurucu, bireysel başvuru dosyasına müdahaleye ilişkin görüntü kaydını içerir bir CD sunmuştur. 10. Başvurucunun sunduğu görüntü kaydının Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi neticesinde yaklaşık 13 kişiden oluşan bir grup, birinin elinde siyah çelenk olacak şekilde Büyükelçilik binasına doğru yürürken kolluk güçleri tarafından durdurulmuştur. Başvurucu ile kolluk görevlisi arasında kısa süreli konuşma gerçekleşmiştir. Kolluk görevlisi, çelenk bırakılmasına izin verilmeyeceğini başvurucuya bildirmiştir. Kolluk güçleri ses yükseltici cihazla gruba uzaklaşmaları yönünde ikazlarda bulunmuş, akabinde grubu uzaklaştırmak için müdahale etmiştir. Bu esnada grup ile kolluk güçleri arasında arbede yaşanmıştır. Görüntü kayıtlarından başvurucunun uzaklaştırılması için bir kez sırtından hafif şekilde itildiği belirlenmiş, başkaca fiziksel bir müdahale tespit edilememiştir. 11. Kolluk görevlilerince düzenlenen 3/9/2018 tarihli tutanakta olayların gelişimi şöyle anlatılmıştır: – 4/9/2018 tarihinde İran\’da bir aktivistin idam edilmesi ile ilgili olarak HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Ankara İl Başkanlıkları 3/9/2018 tarihinde saat 13.00\’te İran Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yapma ve siyah çelenk bırakma eylemini organize etmiştir. – 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. maddesi, 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu\’nun 11. maddesinin (C) bendi ve Ankara Valiliğinin 21/1/2018 tarihli yasaklama kararına göre her türlü eylem ve etkinliği yasaklaması nedeniyle kolluk görevlileri saat 12.00\’de Büyükelçilik önü ve civarında anılan nitelikteki faaliyetleri engellemek için önlemler almıştır. – Saat 12.45 sıralarında aralarında başvurucu ve HDP milletvekillerinin de olduğu yaklaşık 25 kişilik grup, kolluk görevlilerince Tahran Caddesi\’nde bulunan Hilton Oteli önünde durdurulmuştur. Kolluk görevlileri, Valiliğin 21/1/2018 tarihli yasaklama kararı olması nedeniyle dağılmaları gerektiğini ses yükseltici cihazla gruba duyurmuştur. Gruba dağılmamaları hâlinde zor kullanacakları yönünde üç kez ikazda bulunan kolluk görevlileri, dağılma istikametini de bildirmiştir. – Çevik Kuvvet polisi dağılmayan grubu, orantılı güç kullanarak Nene Hatun Caddesi istikametine doğru uzaklaştırmıştır. Akabinde grup, saat 13.10 sıralarında Büklüm Sokak\’ta bulunan HDP Genel Merkezi binasına girmiştir. Eylem ve işlemler Foto

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı: Basın Açıklaması ve Protesto Eylemi Valilik Kararıyla Yasaklanabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

OHAL Döneminde Verilen Elkoyma Tedbiri Kararı, Şüphelinin Firari Olduğu Gerekçesiyle Uzatılabilir mi

Olağanüstü Hal Döneminde Verilen Elkoyma Tedbiri Kararı, Şüphelinin Firari Olduğu Gerekçesiyle Uzatılabilir mi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU HASAN TURĞUT BAŞVURUSU Başvuru Numarası: 2018/1058 Karar Tarihi: 23/11/2022 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan Y.: Engin YILDIRIM Üyeler: M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Basri BAĞCI, Kenan YAŞAR Raportör: Kamber Ozan TUTAL Başvurucu: Hasan TURĞUT I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, sulh ceza hâkimliklerinin yapısı nedeniyle adil yargılanma hakkının; ceza soruşturması kapsamında mal varlığı hakkında verilen elkoyma tedbiri nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 12/1/2018 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. 7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir: 9. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine karar verilmiştir. Müteaddit defalar uzatılan OHAL 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı, OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır. 10. Başvurucu 1967 doğumlu olup Danıştay tetkik hâkimi olarak görev yapmakta iken 25/8/2016 tarihli ve 29812 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulunun 24/8/2016 tarih ve 2016/426 sayılı kararı ile kamu görevinden çıkarılmıştır. 11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 29/7/2016 tarihinde anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından haklarında soruşturma yürütülen ekli listede gösterilen başvurucu dâhil 196 şüphelinin mal varlığı hakkında elkoyma tedbiri uygulanmasını talep etmiştir. 12. Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) 1/8/2016 tarihinde Başsavcılığın talebini kabul etmiştir. Hâkimlik tarafından kararın ekinde yer alan diğer şüphelilerle birlikte başvurucunun tüm bankalardaki hesaplarına, tapuda kayıtlı tüm gayrimenkullerine, tüm ulaşım araçlarına ve her türlü hak ve alacaklarına, maaş hesaplarına, son aldıkları maaşları kadar paranın aylık harcamalar için kullanılmak üzere o ay içerisinde çekilmesine izin verildikten sonra arta kalan tutar üzerine elkoyma tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir. Kararda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 128. maddesi ile 27/7/2016 tarihli ve 29783 (2. Mükerrer) sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname\’nin (KHK) 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ı) bendi dayanak olarak gösterilmiştir. 13. Hâkimlik kararın gerekçesinde; soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgelere göre Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye oldukları iddiasıyla haklarında soruşturma açılan şüphelilerin bir kısmının tutuklandığı, bir kısmının ise adli kontrol şartı ile serbest bırakıldığı açıklamıştır. Hâkimlik, tutuklu olan şüphelilerin yakınlarına verdikleri veya vermek istedikleri vekâletnameler ile mal varlıklarını devretmeye çalıştıklarını ifade etmiştir. Hâkimlik, şüphelilerin soruşturmaya konu suçu işlediklerine, mal varlıklarının FETÖ/PDY\’nin faaliyetleri neticesinde elde edildiğine ve mal varlıklarını devretmeye çalıştıklarına dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphesinin bulunduğunu belirtmiştir. 14. Ayrıca Başsavcılığın talebi üzerine Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği 27/7/2016 tarihinde 2849 şüpheliye ait mal varlığı üzerinde ve Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği 12/8/2016 tarihinde 676 şüpheliye ait mal varlığı üzerinde elkoyma tedbiri uygulanmasına karar vermiştir. 15. Başsavcılık 12/8/2016 tarihinde başvurucu hakkında ifadesinin alınmasına yönelik olarak yakalama kararı çıkarılmasını talep etmiştir. Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte talebi kabul ederek adresi belli olmadığı ve aramalara rağmen bulunamadığından ifadesi alınmak üzere başvurucunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 98. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca yakalanmasına karar vermiştir. 16. Başsavcılık elkoyma tedbirine konu şüphelilere ait mal varlıklarının suçtan elde edilip edilmediği, gelirleriyle uyumlu olup olmadığı ile suç gelirlerinin aklanması veya terörün finansmanı suçu ile ilişkili olup olmadığının tespiti için Mali Suçları Araştırma Kurulundan (MASAK) rapor alınmasına karar vermiştir. Başsavcılık, ayrıca hak kayıplarına neden olunmaması amacıyla MASAK\’ın düzenleyeceği raporlarının tamamlanan kısımların bildirilmesi için talimat vermiştir. 17. Başsavcılık 17/11/2016 tarihinde MASAK tarafından düzenlenen ara analiz raporu doğrultusunda bir kısım şüphelilerin mal varlıkları üzerindeki ceza hâkimliklerince verilmiş elkoyma kararlarının kaldırılmasını talep etmiştir. Başsavcılık içerisinde başvurucunun da bulunduğu diğer 391 şüpheli hakkındaki elkoyma tedbirinin ise ara analiz raporu, bazı şüphelilerin henüz yakalanamamış olması ve soruşturma dosyaları kapsamı gereğince devamına karar verilmesini talep etmiştir. Başsavcılık, hakkındaki elkoyma tedbirinin kaldırılması ve devamı talep edilen şüphelileri ekli listede göstermiştir. 18. Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği 21/11/2016 tarihinde Başsavcılığın talebini kabul etmiştir. Hâkimlik; Ek-1 sayılı listede isimleri bulunan 3338 şüpheli hakkındaki mal varlıklarına ilişkin olarak tedbirin kaldırılmasına ve Ek-2 sayılı listede isimleri bulunan 391 şüpheli hakkındaki mal varlıklarına ilişkin olarak ise tedbir kararları devam ettiğinden yeniden tedbirlerin devamına dair karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir. Başvurucu, hakkındaki tedbir kararı devam edenler listesinde yer almıştır. 19. Başvurucu vekili 9/2/2017 tarihinde elkoyma kararına itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde; terör örgütü ile bir bağlantısı olmadığı, elkoyma tedbirine konu mal varlıklarının suçtan elde edildiğine dair somut delil olmadığı, gerekli araştırma yapılmadan tedbir kararı verildiği ve tedbirin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Görev suçlarında öngörülen usulün işletilmediğini, bağımsız ve tarafsız olmayan mahkemelerce tedbir kararının verildiğini ve etkili bir itiraz hakkı tanınmadığını belirten başvurucu vekili elkoyma tedbirinin kaldırılmasını talep etmiştir. 20. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 1/12/2017 tarihinde itirazı kesin olmak üzere reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; dayanılan nedenler, gösterilen gerekçe ve evrak içeriği gözönüne alındığında itiraz edilen kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu belirtilmiştir. 21. Bu karar, başvurucuya 15/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. 22. Başvurucu 12/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 23. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun \”Taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma\” kenar başlıklı 128. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:  “Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait; a) Taşınmazlara, b) Kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına, c) Banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba, d) Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara, e) Kıymetli evraka, f) Ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına, g) Kiralık kasa mevcutlarına, h) Diğer malvarlığı değerlerine, Elkonulabilir. Somut olarak belirlenen Bu

OHAL Döneminde Verilen Elkoyma Tedbiri Kararı, Şüphelinin Firari Olduğu Gerekçesiyle Uzatılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararlar Nedeniyle Devletten Tazminat Talep Edilebilir mi

Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararlar Nedeniyle Devletten Tazminat Talep Edilebilir mi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU RAMAZAN YILDIRIM BAŞVURUSU Başvuru Numarası: 2019/29794 Karar Tarihi: 17/11/2022 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Kadir ÖZKAYA Üyeler: M. Emin KUZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Basri BAĞCI, Kenan YAŞAR Raportör: Ayhan KILIÇ Başvurucu: Ramazan YILDIRIM I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, terör olaylarının bastırılması kapsamında alınan tedbirlerin uygulanması esnasında konutta meydana gelen zararın karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 19/8/2019 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. 7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 9. Başvurucu 1967 doğumlu olup Şırnak\’ın Silopi ilçesinde ikamet etmektedir. Başvurucu, Diyarbakır 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 19/2/1993 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkûm edilmiştir. Başvurucunun 24/2/2016 tarihli talebi üzerine Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/3/2016 tarihli kararıyla memnu haklarının iadesine karar verilmiştir. A. Arka Plan Bilgisi 10. Kısa adı PKK olan örgütün bir terör örgütü olduğu ulusal ve uluslararası makamlar tarafından kabul edilmiş tartışmasız bir olgudur. Anılan örgütün gerçekleştirdiği terörist şiddet; bölücü amaçları dolayısıyla anayasal düzene, millî güvenliğe, kamu düzenine, kişilerin can ve mal emniyetine yönelik ağır tehdit oluşturmaktadır. Bu yönüyle ülkenin toprak bütünlüğünü hedef alan PKK kaynaklı terör, onlarca yıldır Türkiye\’nin en hayati sorunu hâline gelmiştir (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 7-18). 11. Kamuoyunda demokratik açılım süreci, çözüm süreci, Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi gibi farklı isimlerle ifade edilen süreç içinde 2012 yılının son döneminden itibaren PKK tarafından gerçekleştirilen terör saldırıları önemli ölçüde azalmıştır. Ancak Suriye\’de son yıllarda yaşanan iç savaşın Türkiye\’nin güvenliği üzerinde etkileri olmuş, PKK ve DAEŞ kaynaklı terör olayları yeniden artmaya başlamıştır. Kamuoyunda 6-7 Ekim olayları ve hendek olayları olarak bilinen terör eylemleri bunların başında gelmektedir (Gülser Yıldırım (2), §§ 19-30). 12. Türkiye, 2015 yılı Haziran ayından itibaren yeniden yoğun bir şekilde terör saldırılarına maruz kalmıştır. Bu kapsamda PKK tarafından Şırnak\’ın merkezi ile Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde, Hakkâri\’nin Yüksekova ilçesinde, Diyarbakır\’ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde, Mardin\’in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçelerinde, Muş\’un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler kazılıp barikatlar kurularak, bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirilerek teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda çok sayıda terörist, halkın bu yerlere giriş ve çıkışını engellemek istemiştir. Güvenlik güçleri, hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması suretiyle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmış; teröristlerle çatışmaya girmiştir. Aylarca devam eden bu operasyon ve çatışmalar sırasında yaklaşık iki yüz güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, tonlarca bomba ve patlayıcı imha edilmiştir (Figen Yüksekdağ Şenoğlu, B. No: 2016/25187, 4/4/2018, § 18). B. Somut Olaya İlişkin Bilgiler 13. Başvurucunun evinin bulunduğu Şırnak\’ın Silopi ilçesinde 14/12/2015-19/1/2016 tarihleri arasında güvenlik operasyonları yürütülmüştür. Bu operasyonlar sonrasında düzenlenen 25/1/2016 tarihli hasar tespit raporuna göre başvurucunun evi %20 oranında hasar görmüştür. Başvurucu 2/3/2016 tarihinde Şırnak Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına (Zarar Tespit Komisyonu) başvurarak 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında zararlarının karşılanmasını talep etmiştir. 14. Başvurucunun tazminat talebi, Diyarbakır 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 19/2/1993 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkûm olduğu gerekçesiyle Zarar Tespit Komisyonunun 5/9/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda başvurucunun talebinin 5233 sayılı Kanun kapsamına girmediği vurgulanmıştır. 15. Başvurucu, Zarar Tespit Komisyonu kararının iptali istemiyle 24/5/2017 tarihinde Mardin 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, 5233 sayılı Kanun\’un 2. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinde mahkûm olunan fiillerin yol açtığı zararların Kanun\’un kapsamı dışında bırakıldığını belirtmiş; 23/6/1993 tarihinde kesinleşen mahkûmiyetin zararların tazminine engel teşkil etmeyeceğini savunmuştur. Başvurucu söz konusu mahkûmiyetinin cezasını çektiğini, akabinde memnu haklarının iadesine karar verildiğini de vurgulamıştır. 16. İdare Mahkemesi 6/3/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde 5233 sayılı Kanun\’un 1. maddesi ile 2. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendine atıfta bulunularak kanun koyucunun terör örgütüne yardım ve yataklık suçu işleyen kişiler ile terör suçundan mahkûm olan kişileri bu Kanun hükümlerinden faydalandırmamayı amaçladığı belirtilmiştir. Kararda 5233 sayılı Kanun\’un amacı dikkate alındığında terör örgütüne yardım ve yataklık suçu işleyen kişiler ile terör suçundan mahkûm olan kişilerin kendilerinin terör örgütü mensubu olarak katılmadığı ya da suç faili olmadığı olaylar nedeniyle uğradığı zararlar için de bu Kanun hükümlerinden faydalandırılmaması gerektiği açıklanmıştır. Başvurucunun Diyarbakır 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 19/2/1993 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkûm olduğunun hatırlatıldığı kararda zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmininin mümkün olmadığı ifade edilmiştir. 17. Başvurucu bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, dava dilekçesindekilere ek olarak fiilin işlendiği tarihten 25 yıl sonra ortaya çıkan olaylardan sorumlu tutulmasının hakkaniyete uygun olmadığı belirtilmiştir. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf istemini 15/3/2019 tarihinde kesin olarak reddetmiştir. Nihai karar 28/7/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. IV. İLGİLİ HUKUK 18. İlgili mevzuat için bkz. Tayyip Akyürk, B. No: 2019/3039, 29/6/2022, §§ 15-17. V. İNCELEME VE GEREKÇE 19. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü: A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü 20. Başvurucu 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun\’un 2. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinde terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkûm olanların bu fiillerinden dolayı uğradığı zararların karşılanmayacağının düzenlediğini, derece mahkemesinin yorum gerektirmeyecek kadar açık olan bir kanun hükmünü hatalı yorumladığını ileri sürmüştür. Başvurucu, kamu hizmetlerinin gereği gibi ifa edilmemesi sonucu evinde oluşan hasarın karşılanmamasının mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçesiz olmasının Sözleşme\’ye ek (7) No.lu Protokol\’ün 2. maddesini ihlal ettiğini iddia etmiştir. 21. Bakanlık görüşünde, olay ve olgular ile ilgili mevzuat özetlendikten sonra başvurunun esasının incelenmesinde İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen belgelerin dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. B. Değerlendirme 22. Anayasa\’nın \”Mülkiyet hakkı\” kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir: \”Herkes, mülkiyet ve miras haklarına

Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararlar Nedeniyle Devletten Tazminat Talep Edilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Mazbut Vakfın Galle Fazlasından Yararlanma: Vakfedenin İradesi, Vakıf Senedi ve Vakfiye Şartları

Mazbut Vakfın Galle Fazlasından Sadece Erkek Evladın Yararlanabilmesi Ayrımcılık Yasağının İhlali Kabul Edilir mi? ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU AYŞE TEZEL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2018/14186) Karar Tarihi: 20/10/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 28/12/2022-32057 GENEL KURUL – KARAR Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekilleri: Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE Raportör: Ayhan KILIÇ Başvurucular: Ayşe TEZEL, Hatice DEMİR, Elif KANAK I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, mazbut vakfın galle fazlasından vakfedenin kadın alt soylarının yararlanamaması nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvurular 3/5/2018 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. 2018/14294 ve 2018/14297 numaralı bireysel başvuru dosyaları konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2018/14186 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş, 2018/14294 ve 2018/14297 numaralı bireysel başvuru dosyaları kapatılmış, inceleme 2018/14186 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür. 7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. 8. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur. 9. İkinci Bölüm tarafından 19/10/2021 tarihinde yapılan toplantıda niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü\’nün (İçtüzük) 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 10. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 11. Başvurucular Ayşe Tezel, Hatice Demir ve Elif Kanak sırasıyla 1965, 1970 ve1973 doğumlu olup İstanbul\’da ikamet etmektedir. 12. Başvurucular 15/4/2013 tarihinde ölen Z.Y.nin çocuklarıdır. Başvurucular 18/1/1722 tarihli vakfiye ile kurulan ve Burduroğlu İbrahim\’in Menzili ve Dükkanları Vakfı olarak bilinen \”El-Hac Ebubekir ve İbrahim Beşe bin Topal Mehmet Ağa Vakfı\”nın (Vakıf) vakfedeninin alt soylarıdır. Söz konusu Vakıf zürri bir vakıftır. Vakfın vakfiyesine göre vâkıfın ölümünden sonra batın tertibi üzere erkek evlatları eşit olarak mutasarrıf olacak, erkek evlatlarından kimse kalmaz ise veraset tertibi üzere kız evlatları mutasarrıf olacaktır. Vakıf bir mazbut vakıf olarak Vakıflar Genel Müdürlüğünün yönetiminde bulunmaktadır. 13. Başvurucuların murisi Z.Y. 25/9/2012 tarihinde Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) galle fazlasından yararlanmaya müstahak batn-ı evvel evladı olduğunun tespiti için Vakıflar Genel Müdürlüğüne karşı dava açmıştır. Dava dilekçesinde, davacının erkek kardeşi Y.Ç.nin açtığı davada Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/10/2005 tarihli kararıyla Vakfın galle fazlasından yararlanmaya müstahak olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Dilekçede, Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesindeki yargılamaya sunulan ve Prof. Dr. K.G. tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna atıfla kız alt soyların da galle fazlasından yararlanması gerektiği ileri sürülmüştür. 14. Davalı idare, sunduğu cevap dilekçesinde Vakfın vakfiyesi incelendiğinde batın şartının bulunduğunun ve galle fazlasından sadece erkek evladın yararlanabileceğinin anlaşıldığını belirtmiştir. Cevap dilekçesinde, mevcut hâlde batın tertibi uyarınca galle fazlasına göre yararlanan erkek evlatların isimleri sayıldıktan sonra bu hâliyle kız evlatların galle fazlasından yararlanmasının mümkün olamayacağını ifade etmiştir. 15. Başvurucuların murisi dava devam ederken 15/4/2013 tarihinde ölmüştür. Mirasçıların 14/1/2014 tarihli dilekçeyle davayı takip istekleri üzerine yargılamaya devam edilmiştir. 16. Mahkeme 7/3/2014 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, Vakfın vakfiyesine atıfta bulunularak vakfedenin erkek evlatları mevcut olduğundan kız evlatların galle fazlasından yararlanmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Kararda ayrıca ölenin çocuklarının annelerinin açtığı davada galle fazlasından yararlanma isteğinde bulunamayacakları ancak kendilerinin açacağı davada galle fazlasından yararlanmayı isteyebilecekleri ifade edilmiştir. 17. Mirasçılar karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde, vakfiyenin \”Tahsisat\” hanesine değil \”Galle Fazlası/Evlat ile İlgili Hükümler\” hanesine bakılması gerektiği, anılan hanenin de boş olduğu belirtilmiştir. Dilekçede, vakfiyenin anılan hanesinin boş olduğu gözetildiğinde eşitlik ilkesi gereğince her evladın eşit pay alması gerektiği savunulmuş; mahkeme kararının eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine uygun olmadığı iddia edilmiştir. Mirasçılar tarafından talep edilen hakkın şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olmadığının ileri sürüldüğü dilekçede, galle fazlası alacağı talep hakkına ilişkin olarak açılan davaya mirasçılar tarafından devam edilebileceği ifade edilmiştir. Davalı idarece sunulan cevap dilekçesinde; galle fazlasına müstahak olunmasına ilişkin talep hakkının şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu, başvurucuların ayrı bir dava açmaları gerektiği savunulmuştur. 18. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi (Daire) 13/10/2015 tarihinde mahkeme kararını onamıştır. Karar düzeltme istemi de Dairenin 21/12/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvurucular 4/4/2018 tarihinde kararı öğrendiklerini belirtmiştir. Mahkemenin Anayasa Mahkemesine gönderdiği 22/5/2021 tarihli yazıda Yargıtay kararının başvuruculara tebliğ edilmediği bildirilmiştir. 19. Başvurucular 3/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 20. 29/5/1926 tarihli ve 864 sayılı (mülga) Kanunu Medeninin Sureti Mer’iyet ve Şekli Tatbiki Hakkında Kanun\’un 1. maddesi şöyledir: \”Kanunu medeninin meri olmağa başladığı tarihten evvelki hâdiselerin hukukî hükümleri, mezkûr hâdiselerin hangi kanun meri iken vaki olmuş ise yine o kanuna tâbi kalır. Binaenaleyh 4 teşrinievvel 1926 tarihinden evvel vukubulmuş olan muamelelerin hukukan lâzimülifa olup olmamaları ve neticeleri, mezkûr tarihten sonra dahi, vukuları zamanında meri olan kanunlara tevfikan tayin olunur. Bilakis 4 teşrinievvel 1926 tarihinden sonra vukubulmuş olan hâdiseler, kanunda muayyen olan müstesnaları mahfuz kalmak şartile, kanunu medeninin hükmüne tabidir.\” 21. 864 sayılı (mülga) Kanun\’un 8. maddesi şöyledir: \”Kanunu Medeninin meriyete vaz`ından mukaddem vücude getirilen evkaf hakkında ayrıca bir tatbikat kanunu neşrolunur. Kanunu Medeninin meriyete vaz`ından sonra vücude getirilecek tesisler, Kanunu Medeni ahkamına tabidir.\” 22. 5/6/1935 tarihli ve 2762 sayılı (mülga) Vakıflar Kanunu\’nun 1. maddesi kabul edildiği şekliyle şöyledir: \”4 birinci teşrin 1926 tarihinden önce vücud bulmuş vakıflardan A- Bu kanundan önce zaptedilmiş bulunan vakıflar, B- Bu kanundan önce idaresi zaptedilmiş olan vakıflar, C- Mütevelliliği bir makama şartedilmiş olan vakıflar, Ç- Kanunen veya filen hayrî bir hizmeti kalmamış olan vakıflar, D- Mütevelliliği vakfedenlerin ferilerinden başkalarına şartedilmiş vakıflar, Vakıflar umum müdürlüğünce idare olunur. Bunların hepsine birden (Mazbut vakıflar) denir. A – Mütevelliliği vakfedenlerin ferilerine şartedilmiş vakıflar, B – Cemaatlarca idare olunan vakıflar, C – Bazı sanat sahihlerine mahsus vakıflar, Mütevellileri veya seçilmiş heyetleri tarafından idare olunur. Bunların hebsine birden (Mülhak vakıflar) denir. Mütevelliler ve seçilmiş heyetler, vakıflar umum müdürlüğünün ve umum müdürlük de, idare meclisinin kontrolü altındadır.\” 23. 2762 sayılı (mülga) Kanun\’un yürürlükten kaldırıldığı tarihteki 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: \”4 birinci teşrin 1926 tarihinden önce vücud bulmuş vakıflardan A- Bu kanundan önce zabtedilmiş bulunan vakıflar, B- Bu kanundan önce idaresi zabtedilmiş olan vakıflar, C- Mütevelliği bir

Mazbut Vakfın Galle Fazlasından Yararlanma: Vakfedenin İradesi, Vakıf Senedi ve Vakfiye Şartları Read More »