AYM Kararları

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Beraat ile Neticelenen Ceza Yargılaması için Yapılan Avukatlık Ücretinin Tazmin Edilmesi Mümkün mü

Beraat ile Neticelenen Ceza Yargılaması için Yapılan Avukatlık Ücretinin Tazmin Edilmesi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Süleyman Altıntaş Başvurusu (Başvuru Numarası: 2019/16367) Karar Tarihi: 5/10/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 20/12/2022 – 32049 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Kadir ÖZKAYA Üyeler: M. Emin KUZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Basri BAĞCI, Kenan YAŞAR Raportör: Ayhan KILIÇ Başvurucu: Süleyman ALTINTAŞ I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, beraat kararıyla neticelenen ceza yargılaması sırasında yapılan avukatlık giderlerinin tazmini için Hazine aleyhine açılan davada delillerin değerlendirilmesinde açıkça hata yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 16/5/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 5. Başvurucu 1991 doğumlu olup Mardin\’de ikamet etmektedir. 6. Başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olma suçlamasıyla 25/5/2017 tarihinde gözaltına alınmış; 5/6/2017 tarihinde de tutuklanmıştır. Başsavcılık 11/6/2017 tarihli iddianameyle terör örgütü üyeliğinden mahkûm edilmesi istemiyle başvurucu hakkında kamu davası açmıştır. İddianamede, başvurucuya yöneltilen suçlamanın dayanağı olarak cep telefonunda ByLock haberleşme programını kullandığının tespit edilmesi gösterilmiştir. 7. Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesince 19/6/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verilerek yargılamaya E.2017/494 sayılı dosya üzerinden başlanmıştır. Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi 28/12/2017 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine, 24/1/2018 tarihli duruşmada da başvurucunun beraatine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun kullandığı başka programlar (Mor Beyin) vasıtasıyla iradesi dışında ByLock programına yönlendirildiği belirtilmiş; başkaca bir delilin bulunmadığı gözetildiğinde başvurucunun beraatine karar verilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ceza soruşturması sürecinde kendisini Av. M.V.A. ve İ.A. ile temsil ettiren başvurucu lehine 4.360 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Beraat kararı, kanun yollarına başvurulmaksızın kesinleşmiştir. 8. Başvurucu 3/4/2018 tarihinde Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) Hazine aleyhine tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, haksız gözaltı ve tutuklanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödenmesi isteminin yanında ceza soruşturması sürecinde avukata ödediğini ileri sürdüğü toplam 15.000 TL\’nin de tazminini talep etmiştir. Başvurucu, ceza soruşturması sürecinde kendisini temsil eden avukatı M.V.A.ya 4/7/2017 tarihinde 2.500 TL, 2/6/2017 tarihinde 7.500 TL ve 28/2/2018 tarihinde 5.000 TL\’yi EFT yoluyla gönderdiğini gösteren banka dekontlarını da dava dilekçesine eklemiştir. Söz konusu banka dekontlarında sırasıyla \”Vekalet Ücreti (Yarısı)\” \”Vekalet Ücreti – 2\” ve \”Süleyman Altıntaş, Vekalet Ücreti, son ödemesi\” açıklamaları yer almaktadır. 9. Hazinenin savunma yazısında, maddi zararların varlığının ispatlanamadığı ileri sürülmüştür. 10. Mahkeme 22/10/2018 tarihinde başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine, haksız gözaltı ve tutuklanmadan dolayı manevi tazminat talebini kısmen kabul ederek başvurucuya 25.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 11/6/2018 tarihli ve E.2018/1929, K.2018/6549 sayılı kararına atıfta bulunularak Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucu lehine hükmedilen vekâlet ücretini aşan avukatlık ücretinin tazminat davasına konu edilmesi mümkün ise de avukata para ödendiğinin serbest meslek makbuzu veya geçerli bir belgeyle ispatlanması ve ödemenin hüküm tarihinden önce yapılması gerektiği belirtilmiştir. Somut olayda başvurucunun avukata ödeme yaptığını ortaya koyan serbest meslek makbuzunun gösterilemediğinin vurgulandığı kararda; dosyaya sunulan dekontların açıklama kısmında dosya numarasının da yer almadığı, ayrıca 28/2/2018 tarihli 5.000 TL tutarlı dekontun hüküm tarihinden sonrasına ait olduğu, bu sebeple avukatlık ücretine ilişkin maddi tazminat talebinin reddi gerektiği ifade edilmiştir. 11. Başvurucu bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu; EFT alıcısının, kendisini ceza soruşturmasında temsil eden avukat olmasının dekont içeriğindeki ödemenin anılan yargılamaya ilişkin olduğunu ortaya koyduğunu savunmuştur. Başvurucu, ödeme yaptığı avukattan serbest meslek makbuzu düzenlemesini istediği hâlde avukatın serbest meslek makbuzu düzenlemeyi reddettiğini belirtmiştir. Başka bir davasının bulunmadığına işaret eden başvurucu, tazminat istemine konu dava dışındaki bir iş için avukata ödeme yapmasının mümkün olmadığını vurgulamıştır. Başvurucu son olarak bir miktar ödemeyi beraat kararından sonra yapmış olmasının avukatıyla yaptığı anlaşmanın gereği olduğunu iddia etmiştir. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 2/4/2019 tarihinde istinaf istemini esastan ve kesin olarak reddetmiştir. Nihai karar 20/4/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 12. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu\’nun \”Tazminat istemi” kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir: \”Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında; a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen, … e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen, … Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.\” 13. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 17/12/2018 tarihli ve E.2018/6834, K.2018/12190 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir: \”…Beraat hükmünün verildiği tarihten önce düzenlenen ve avukatlık ücreti olarak ödendiği iddia edilen bedelin geçerli bir belge ile ispatlanması halinde maddi tazminat kapsamında hüküm altına alınabileceği, incelenen dosya kapsamında, ceza davasına esas Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesinin … sayılı dosyasına ilişkin ödendiği belirtilen 2.331,93 TL ye ilişkin banka dekontlarında, bu paranın ne için gönderildiğine dair bir açıklamanın bulunmadığı, diğer yandan, davacının tazminat davasına esas dosyada kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca lehine 3.000 TL vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği, bu dosyada davacı lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş ise de, ceza dosyasına ilişkin yasa yollarına müracaat edilerek giderilebilecek olan bu hukuka aykırılıktan kaynaklı uğranılan 3.000 TL tutarındaki zararın tazminat davasında ileri sürülemeyeceği, davacının ancak bu miktarı geçen ve serbest meslek makbuzu ya da muadili bir belge ile ispatlanan vekalet ücretinden kaynaklı zararının maddi tazminat kapsamında hüküm altına alınabileceği hususu gözetilmeden, davacının vekalet ücretinden kaynaklı maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi yerine, kabulüne dair yazılı şekilde hüküm tesisi, .. Kanuna aykırı olup … hükmün bu sebeplerden dolayı … BOZULMASINA,\” B. Uluslararası Hukuk 14. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi\’ne (Sözleşme) ek (7) No.lu Protokol\’ün \”Adli hata hâlinde tazminat hakkı\” kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir: \”Bir kişinin, kesin bir kararla cezai bir suçtan mahkum edilmesi ve sonradan yeni veya yakın zamanda keşfedilmiş bir delilin kesinlikle yanlış bir adalet uygulaması olduğunu göstermesi veya kişinin affedilmesi nedeniyle cezai kararın iptal edilmesi halinde, bilinmeyen delilin açıklanmamış olmasının tamamen veya kısmen o kişiye atfedildiğinin ispatlandığı haller dışında, böyle bir mahkumiyet sonucunda cezaya maruz kalan kişi, ilgili devletin yasası ve uygulamasına göre tazmin edilecektir\” V. İNCELEME VE

Beraat ile Neticelenen Ceza Yargılaması için Yapılan Avukatlık Ücretinin Tazmin Edilmesi Mümkün mü Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

AYM: Beyanı Mahkumiyet Kararında Belirleyici Olan Tanığın Duruşmada Sorgulanmaması Hak İhlalidir

Beyanı Mahkumiyet Kararında Belirleyici Olan Tanığın Duruşmada Sorgulanmaması Hak İhlalidir Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Y. P. Başvurusu Başvuru Numarası: 2019/21277 Karar Tarihi: 22/11/2022 BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN Üyeler: Muammer TOPAL, Recai AKYEL, Selahaddin MENTEŞ, Muhterem İNCE Raportör: Hüseyin Özgür SEVİMLİ Başvurucu: Y. P. I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, beyanı mahkûmiyet kararında belirleyici ölçüde delil olarak kullanılan tanığın duruşmada sorgulanmaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 25/6/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir: A. Başvurucu ve Eşi B. Hakkında Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığınca Yürütülen Soruşturma Süreci 5. Başvurucu 1987 doğumlu olup bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte Eğirdir ilçesinde bulunan askerî birlikte piyade üsteğmen olarak görev yapmaktadır. 6. İzmir İl Emniyet Müdürlüğü ihbar hattını 16/7/2016 tarihinde arayan R.A. adlı kişi, kimlik bilgilerini verdiği başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) sempatizanı olduğuna dair ihbarda bulunmuştur. Sonrasında Eğirdir İlçe Emniyet Müdürlüğü ihbar hattını 20/8/2016 tarihinde arayan M.Ş. adlı kişi, üç sene önce kiralık ev arama sürecinde başvurucu ile tanıştığını, birkaç kez bu kişi ve ailesiyle de görüştüğünü, başvurucunun eşi olan B.nin kendisine Samsun\’da ev ablası olduğunu, başvurucu ile cemaat aracılığıyla evlendiklerini söylediğini beyan ederek ihbarda bulunmuştur. 7. M.Ş. Eğirdir İlçe Emniyet Müdürlüğünde Bilgi Alma Tutanağı adı altında alınan ifadesinde; ihbarda beyan ettiği iddialarına ek olarak B.nin kendisine ilahiyat mezunu olduğu hâlde bu durumu gizleyip sosyoloji mezunu olduğunu söylediğini, ailecek görüştükleri sırada başvurucu ve eşinin genelde sessiz ve tedirgin hâlde olduklarını, yine B.nin kimseyle görüşmemesi ve eşiyle vakit geçirmesi yönünde telkinde bulunulduğu için evde canının sıkıldığını söylediğini beyan etmiştir. Anılan ihbarlar ve M.Ş.nin beyanı üzerine Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu ve eşi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Her iki ihbarın başvurucunun görevli olduğu askerî birliğe bildirilmesi sonucunda başvurucu hakkında idari soruşturma da yürütülmüştür. 8. Başvurucu, idari soruşturma kapsamında askerî birlikte Bilgi Alma Tutanağı altında alınan ifadesinde; dayısı S.G. ile eşi B.nin babasının iş arkadaşı olduklarını ve dayısı aracılığıyla tanıştıklarını, görücü usulüyle tanıştıkları eşi ile bir yıl sonra 25/8/2013 tarihinde evlendiklerini, eşinin 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olduğunu ancak bir işte çalışmadığını, kendisi ve eşi hakkında ihbarda bulunan M.Ş.yi tanımadığını ve ev ararken bu kişi ile tanışmadığını ifade etmiştir. 9. Başvurucu hakkında düzenlenen 20/12/2016 tarihli disiplin soruşturma raporunda; disiplin soruşturma heyetinin başvurucuya eşi B. ile ilgili sorduğu sorular hakkında eşinden bilgi almasına müsaade edilmesi üzerine bilgi verdiği, buna göre başvurucunun eşi B.yi tanımadan evlendiği, başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatına dair araştırmalara devam edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. 10. Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu ve eşi B. hakkında yapılan araştırmalar kapsamında; i. B.nin Samsun\’da bulunduğu sırada ikamet ettiği tespit edilen adresin FETÖ/PDY ile irtibatlı bir ev olup olmadığı hususunda Samsun Cumhuriyet Başsavcılığından istinabe talebinde bulunulmuştur. Samsun Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Samsun İl Emniyet Müdürlüğünce yapılan araştırma sonucunda düzenlenen 7/4/2017 tarihli tutanakta; B.nin oturduğu tespit edilen bina sakinleriyle görüşüldüğü, bu kişilerin B.nin oturduğu dairede cemaate ait dershaneye giden kız öğrencilerin kalabalık bir grup olarak kaldığını ancak bu gruptaki kişileri tanımadıklarını beyan ettikleri belirtilmiştir. ii. Başvurucunun, eşiyle tanışmasına aracı olduğunu söylediği S.G.nin tanık sıfatıyla ifadesinin alınması için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından istinabe talebinde bulunulmuştur. S.G. 7/7/2017 tarihinde kollukta bilgi alma tutanağı altında alınan ve soruşturmanın tamamlanmasından sonra dosyaya sunulan ifadesinde; başvurucunun dayısı, B.nin babasıyla da arkadaş olduklarını, yıllar önce B.nin babası ile konuşurken bekâr yeğeni olduğunu söylediğinde onun da kızının evli olmadığını söylemesi üzerine başvurucu ile B.nin tanışmasına vesile olduklarını, ikisinin bu şekilde tanışıp evlendiklerini ve FETÖ/PDY ile irtibatları olup olmadığını bilmediğini söylemiştir. 11. Eğirdir Sulh Ceza Hâkimliğinin 22/5/2017 tarihli kararı doğrultusunda başvurucu ve eşi B.nin ikametinde yapılan arama işlemi sonucunda bu kişilere ait cep telefonlarına elkonulmuştur. 12. Başvurucu Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığında alınan 23/5/2017 tarihli ifadesinde; FETÖ/PDY ile irtibatının bulunmadığını savunmuş ve disiplin soruşturması sırasında alınan beyanını tekrar etmiştir. 13. Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun eşi B. yönünden soruşturmanın ayrılmasına karar vermiş, başvurucu hakkındaki soruşturmaya Isparta Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) devam edilmek üzere fezleke düzenlemiştir. B. Başvurucu Hakkında Isparta Cumhuriyet Başsavcılığınca Yürütülen Soruşturma Süreci 14. Isparta İl Emniyet Müdürlüğü ihbar hattını 21/2/2017 tarihinde arayan Z.Z. adlı kişinin, kimlik bilgilerini belirttiği başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğu, örgüte ait evlerde kaldığı, örgütün yardımıyla subay olduğu ve 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimini tiyatro olarak nitelediği yönünde ihbarda bulunması üzerine başvurucu hakkında soruşturma başlatılmıştır. 15. Diğer yandan, Başsavcılık tarafından Isparta\’da FETÖ/PDY\’nin subay mahrem yapılanmasına yönelik başlatılan soruşturma kapsamında şüpheli olarak ifadesi alınan M.Ş.N., kendisi ve örgütle irtibatlı olduğunu beyan ettiği diğer kişiler hakkında beyanlarda bulunmuştur. M.Ş.N.nin ifadesinde adı geçen E.B., kendisi hakkında yürütülen soruşturma sırasında kollukta müdafiinin de hazır bulunmasıyla alınan ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini beyan ettiği 16/5/2017 tarihli ifadesinde; i. Örgüt içi iletişim programı olan ByLock\’u kullandığını ve farklı yerlerde öğretmen olarak görev yaptığı süreçte örgüt içerisinde gerçekleştirdiği faaliyetlere ve örgütle irtibatı olduğunu söylediği kişilere ilişkin anlatımlarda bulunmuştur. Bu bağlamda, Isparta\’da faaliyet gösterirken Yunus kod adını kullandığını ve kendisine bağlı askerlerin ismini bu şekilde bildiklerini ifade etmiştir. Örgütte yer alan askerlerin de tanınmamak için kod adı kullandıklarını ileri sürmüştür. ii. İfade tutanağının \”Isparta İlindeki Faaliyetlerim\” başlıklı kısmında başvurucunun ismine yer vermiş, başvurucu Isparta\’ya geldiğinde kendisinin sorumluluğuna verildiğini, başvurucunun evli olup hâlen Eğirdir\’de üsteğmen olarak görev yaptığını, başvurucunun İzmirli, eşinin de ev hanımı olduğunu, askerlerin eşlerinden tesadüfen duyduğu kadarıyla başvurucunun Türkiye\’nin doğusundaki illerden birinde ya da Suriye\’de görevli olduğu yönünde bilgisi bulunduğunu, eşinin çalışmaması nedeniyle başvurucunun 100-200 TL civarında himmet verdiğini, başvurucuyla en son 2016 yılının Ağustos ayında görüştüğünü ve başvurucunun örgüt içerisindeki kod adının Mert olduğunu, başvurucu ve eşinin birbirleriyle tanışarak evlendiklerini söylemiştir. iii. Kendisinin askerlerden himmet adı altında topladığı paraları örgüt içerisinde kod adı Müdür Yardımcısı olan örgüt mensubuna ilettiğini ifade etmiştir. iv. E.B. 18/5/2017 tarihinde kolluk görevlileri tarafından yaptırılan fotoğraf teşhisinde de Mert kod adlı kişinin kendisine fotoğrafı gösterilen başvurucu olduğunu beyan etmiştir. 16. E.B. Başsavcılıkta müdafiinin hazır bulunmasıyla alınan ifadesinde de kollukta verdiği ifadenin doğru

AYM: Beyanı Mahkumiyet Kararında Belirleyici Olan Tanığın Duruşmada Sorgulanmaması Hak İhlalidir Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil Davasında Aleyhe Vekâlet Ücretine Hükmedilebilir mi

Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil Davasında Aleyhe Vekâlet Ücretine Hükmedilebilir mi Kamulaştırma bedelinin tespit ve tescil davasında davacı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğine ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.05.2019 tarihli 2019/5-241 Esas, 2019/560 Karar sayılı kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU SADETTİN EKİZ BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2016/9364) Karar Tarihi: 9/5/2019 R.G. Tarih ve Sayı: 1/6/2019-30791 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Engin YILDIRIM Üyeler: Recep KÖMÜRCÜ, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Recai AKYEL Raportör: Özgür DUMAN Başvurucu: Sadettin EKİZ I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında kamulaştırma bedeline ilişkin faizin hatalı tespit edilmesi ve aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedenleriyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 12/5/2016 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında görüş sunulmasına gerek olmadığını bildirmemiştir. III. OLAY VE OLGULAR 7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir: 8. Başvurucu, Konya\’nın Hadim ilçesine bağlı Bolat köyünde bulunan 1.085,04 m2 yüz ölçümlü bahçe vasfındaki 265 ada 36 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına göre malikidir. 9. Bağbaşı Barajı, Mavi Tüneli ve Hidroelektrik Santrali projesi çerçevesinde Bakanlar Kurulunun 18/12/2008 tarihli ve 27084 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan kararı ile anılan taşınmazın da bulunduğu alanda acele kamulaştırma yapılmasına karar verilmiştir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından 19/12/2008 tarihinde başvurucuya ait bu taşınmazın kamulaştırılmasına karar verilmiştir. 10. DSİ 19/3/2009 tarihinde taşınmaza acele elkoyma talebinde bulunmuş, Hadim Asliye Hukuk Mahkemesi 12/5/2009 tarihinde bu talebi kabul etmiştir. Mahkeme, mahallinde yapılan keşif sonucu taşınmazın değerini 5.786,88 TL olarak belirlemiş ve bu bedelin ödenmesi karşılığında taşınmaza acele el konulmasına karar vermiştir. 11. DSİ Kıymet Takdir Komisyonu 19/1/2009 tarihinde söz konusu taşınmazın kamulaştırma bedelini 5.674,76 TL olarak belirlemiş, başvurucu ile anlaşma sağlanamadığından satın alma usulü başarısız olmuştur. 12. DSİ bunun üzerine 8/11/2012 tarihinde başvurucu aleyhine aynı Mahkemede kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açmıştır. 13. Mahkeme 6/5/2013 tarihinde dava konusu taşınmazın başında, Bilirkişi Kurulu eşliğinde keşif yapmıştır. Bilirkişi Kurulunun 5/7/2013 tarihli raporunda tarım arazisi niteliğinde olduğu değerlendirilen taşınmaz yönünden net gelir yöntemine göre yapılan hesaplama sonucu kamulaştırma bedelinin 9.883,88 TL olduğu görüşü bildirilmiştir. 14. Mahkeme 28/10/2013 tarihinde davanın kabulü ile taşınmazın tapu kaydının iptaline ve DSİ adına tapuya tesciline hükmetmiştir. Mahkeme kamulaştırma bedelinin ise 9.983,88 TL olarak tespitine ve daha önce ödenen 5.786,88 TL\’nin mahsubu ile banka şubesine depo edilen bakiye 4.197 TL\’nin başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Kararda ayrıca bu bedele 30/4/2013 tarihinden itibaren kanuni faiz işletilmesi öngörülmüştür. Bunun yanında davacı idare lehine davalı başvurucudan alınmak üzere 1.198,06 TL ve başvurucu lehine davacı idareden alınmak üzere yine 1.198,06 TL vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmiştir. 15. Taraflarca temyiz edilen karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesi tarafından 3/6/2014 tarihinde bozulmuştur. Kararın gerekçesinde; aynı kamulaştırma kapsamında esas alınan gıda, tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğü verilerine uyulmamasının doğru görülmediği belirtilmiştir. Daire ayrıca Anayasa Mahkemesinin kamulaştırma bedelinin değer kaybına ilişkin kararları dikkate alındığında dava tarihinden dört ay sonra faiz işletilmesi gerekirken ilgili kanunun yürürlük tarihinin faiz başlangıç tarihi olarak belirlenmesinin de doğru olmadığını ifade etmiştir. 16. Bozma kararına uyan Mahkeme 8/2/2015 tarihli yeni bir bilirkişi raporu aldırmış ve bu raporu hükme esas alarak 28/5/2015 tarihinde davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkeme bu defa kamulaştırma bedelinin 10.219,58 TL olarak tespitine ve bozma öncesi başvurucuya ödenen 9.983,88 TL\’nin mahsubu ile depo edilen bakiye 235,70 TL\’nin başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme tarafından ayrıca davacı idare yararına başvurucudan alınmak üzere 100 TL, başvurucu yararına davacı idareden alınmak üzere 100 TL vekâlet ücreti ödenmesine hükmedilmiştir. 17. Hüküm, davacı idare tarafından temyiz edilmiştir. Başvurucu, temyize cevap dilekçesinde vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Daire 24/2/2016 tarihinde temyiz edilen hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermiştir. Daire davanın niteliğine göre duruşmalarda vekille temsil edilen davacı yararına karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi\’ne göre maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Daire ayrıca Mahkemenin ilk kararında tespit edilip idarece davalı adına bankaya yatırılan bedel ile bozmadan sonra saptanıp hüküm altına alınan bedel arasındaki farkın davalı tarafça bankadan çekilmesine kadar varsa işlemiş olan mevduat faizi ile birlikte davacı idareye ödenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Kararın ilgili kısmı şöyledir: \”… doğru değil ise de bu yanılgıların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 3. bendindeki \’ise\’ kelimesinden sonra gelmek üzere \’davalı tarafça bankadan çekilmesine kadar varsa işlemiş olan mevduat faizi ile birlikte\’ ibaresinin eklenmesi, 11. Bendindeki \’takdiren 100,00 TL\’ ibaresinin hükümden çıkarılarak yerine \’1.500,00 TL\’ rakamının yazılması suretiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na 6217 sayılı Kanunla eklenen Geçici 3. madde gözetilerek HUMK’nun 438. maddesi uyarınca hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile onanmasına, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.\” 18. Nihai karar başvurucu vekiline 12/4/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. 19. Başvurucu 12/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 20. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 24/4/2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun\’un 3. maddesi ile değişik 8. maddesinin birinci, beşinci ve sekizinci fıkraları şöyledir: “İdarelerin, bu Kanuna göre, tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırmalarda satın alma usulünü öncelikle uygulamaları esastır.” “Malik veya yetkili temsilcisi tarafından, bu yazının tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde, kamulaştırmaya konu taşınmaz malı pazarlıkla ve anlaşarak satmak veya trampa isteği ile birlikte idareye başvurulması hâlinde; komisyonca tayin edilen tarihte pazarlık görüşmeleri yapılır, tespit edilen tahminî değeri geçmemek üzere bedelde veya trampada anlaşmaya varılması hâlinde, yapılan bu anlaşmaya ilişkin bir tutanak düzenlenir ve anlaşma konusu taşınmaz malın tüm hukuki ve fiili vasıfları ile kamulaştırma bedelini, malikin kimlik bilgilerini ve taşınmazların tapuda tesciline veya terkinine dair kabul beyanlarını da ihtiva eden tutanak, malik veya yetkili temsilcisi ve komisyon üyeleri tarafından imzalanır. Bu tutanak malikin ferağ beyanı ve tapuda idare adına yapılacak tescilin hukuki sebebi sayılır.” “Anlaşma olmaması veya ferağ verilmemesi halinde bu Kanunun 10 uncu maddesine göre işlem yapılır.” 21. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 4650 sayılı Kanun\’un 5. maddesi ile değişik 10. maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “Kamulaştırmanın

Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil Davasında Aleyhe Vekâlet Ücretine Hükmedilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kanunla Yargıtay ve Danıştay Üyelerinin Görevine Son Verilmesi, Hakimlik Teminatının İhlali Kabul Edilir mi

Kanunla Danıştay Üyelerinin Görevine Son Verilmesi, Mahkemelerin Bağımsızlığı ile Hakimlik Teminatının İhlali Sayılır mı ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU BEKİR SÖZEN BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2016/14586) Karar Tarihi: 10/11/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 28/12/2022-32057 GENEL KURUL – KARAR Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekilleri: Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE Raportör: Ayhan KILIÇ Başvurucu: Bekir SÖZEN I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, Danıştay üyeliği görevinin kanunla sona erdirilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 18/8/2016 tarihinde yapılmıştır. 3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. 6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur. 7. Bölüm tarafından başvurunun Genel Kurula sevkine karar verilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 9. Başvurucu 1964 doğumludur. Başvurucu 2011 yılında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (Hâkimler ve Savcılar Kurulu/HSK) tarafından Danıştay üyeliğine seçilmiştir. 10. Türkiye\’de Cumhuriyet\’in kuruluşundan beri ilk derece ve temyiz olmak üzere iki dereceli yapılandırılan yargı teşkilatının istinaf mahkemelerinin kurulması suretiyle üç dereceli hâle getirilmesi öteden beri tartışılagelmiştir. İstinaf mahkemelerinin kurulması yönünde yasal düzeydeki ilk somut adım 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun\’la atılmıştır. Anılan Kanun\’un 3. maddesiyle bölge adliye mahkemelerinin adli yargı ikinci derece mahkemeleri olması öngörülmüştür. Öte yandan idari yargıda 1982 yılından beri faaliyette olan bölge idare mahkemeleri de 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun\’la 6/1/1982 tarihli ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ile 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu\’nda yapılan değişikliklerle idari yargı istinaf mercii olarak yapılandırılmıştır. Bununla birlikte istinaf mahkemelerinin faaliyete başlaması 20/7/2016 tarihinde söz konusu olabilmiştir. 11. Bu arada istinaf mahkemelerinin faaliyete geçecek olmasıyla birlikte temyiz mahkemeleri olarak Danıştay ve Yargıtayın da yeniden yapılandırılması gündeme gelmiştir. Üç dereceli yargı sisteminin yürürlüğe girmesiyle içtihat mahkemesine dönüşmesi tasarlanan Yargıtay ve Danıştayın üye ve daire sayısı ile yapısının değiştirilmesi yolunda çalışmalar başlatılmıştır. Bu kapsamanda 1/7/2016 tarihli ve 6723 sayılı Kanun\’la 6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanunu ve 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu\’nda değişiklikler yapılmıştır. Buna göre Yargıtay ve Danıştayın daire ve üye sayısı azaltılmış, Yargıtay ve Danıştay üyeliği 12 yıl ile sınırlandırılmıştır. Yargıtayın 516 olan üye sayısı 310\’a, Danıştayın 195 olan üye sayısı da 116\’ya düşürülmüştür. 12. Bu çerçevede 6723 sayılı Kanun\’un 12. maddesiyle 2575 sayılı Kanun\’a eklenen geçici 27. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesiyle 6723 sayılı Kanun\’un yürürlüğe girdiği tarihte Danıştay üyelerinin üyelikleri sona erdirilmiştir. Ancak Danıştay başkanı, başsavcısı, başkanvekili ve daire başkanı olarak görev yapanların Danıştay üyeliklerinin devam etmesi öngörülmüştür. Hakeza 6723 sayılı Kanun\’un 22. maddesiyle 2797 sayılı Kanun\’a eklenen geçici 15. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesiyle Yargıtay üyelerinin üyeliklerine son verilmiş; ne var ki Yargıtay birinci başkanı, Cumhuriyet başsavcısı, birinci başkanvekili, Cumhuriyet başsavcıvekili ve daire başkanı olarak görev yapanların üyelikleri devam ettirilmiştir. 13. 6723 sayılı Kanun 23/7/2016 tarihli Resmî Gazete\’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Başvurucunun Danıştay üyeliği 6723 sayılı Kanun\’un yürürlüğe girmesiyle kendiliğinden sona ermiştir. 14. HSK Genel Kurulu 6723 sayılı Kanun\’la görevi sone eren Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından yaptığı seçimde bunların bir kısmını 25/7/2016 tarihinde yeniden Yargıtay ve Danıştay üyesi olarak seçmiştir. Başvurucu, HSK tarafından yeniden Danıştay üyesi seçilmemiş; hâkimlik sınıf ve derecesine uygun bir göreve (Danıştay tetkik hâkimliğine) atanmıştır. 15. Başvurucu, herhangi idari ve yargısal merciye başvurmaksızın 18/8/2016 tarihinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. 16. HSK Genel Kurulu 24/8/2016 tarihinde başvurucunun meslekten ihraç edilmesine karar vermiştir. Başvurucunun yeniden inceleme talebi HSK Genel Kurulunun 29/11/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir. 17. Anayasa Mahkemesi 10/12/2020 tarihli ve E.2016/144, K.2020/75 sayılı kararıyla 6723 sayılı Kanun\’un bazı maddelerinin iptali istemini incelemiş; Yargıtay ve Danıştay üyelerinin üyeliklerinin sona ermesini öngören kuralların Anayasa\’nın 2., 10., 36., 138, 139., 140. ve 155. maddelerine aykırı olmadığına karar vermiştir (bkz. § 26). IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 1. Mevzuat 18. 2575 sayılı Danıştay Kanunu\’nun \”Üye seçimi\” kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir: \”1. Danıştayda boşalan üyeliklerin dörtte üçü idari yargı hakim ve savcılığından, dörtte biri ise diğer görevliler arasından seçilir. 2. İdari yargı hakim ve savcıları, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca; diğer görevlerde bulunanlar ise, Cumhurbaşkanınca Danıştay üyeliğine seçilirler. 3. (Ek: 1/7/2016 – 6723/1 md.) Danıştay üyeleri on iki yıl için seçilir. Bir kimse iki defa Danıştay üyesi seçilemez. 4. (Ek: 1/7/2016 – 6723/1 md.) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından Danıştay üyeliğine seçilip görev süresi sona erenler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ilgili dairesi tarafından, idari yargıda sınıf ve derecelerine uygun bir göreve atanır. 5. (Ek: 1/7/2016 – 6723/1 md.) Cumhurbaşkanı tarafından Danıştay üyeliğine seçilip idari yargıda bir göreve atanmak isteyenler, görev sürelerinin bitiminden bir ay öncesine kadar, idari yargıda bir göreve atanmak için talepte bulunur. Talepte bulunanlar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ilgili dairesi tarafından idari yargıda sınıf ve derecelerine uygun bir göreve atanır. Talepte bulunmayanlar, başka bir göreve atanmak üzere Danıştay Başkanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığına bildirilir. 6. (Ek: 1/7/2016 – 6723/1 md.) Görevi sona eren üyelerin Danıştay ile ilişkileri kesilir; ancak atamaları gerçekleşinceye kadar, özlük hakları Danıştay tarafından karşılanmaya devam olunur. 7. (Değişik: 27/6/2013-6494/5 md.) Danıştayda boşalan üye sayısı dördü bulunca, dördüncü üyeliğin boşaldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde durum Danıştay Başkanlığınca, boşalan üyeliklerin idare veya vergi dairesi üyeliği olduğu da belirtilmek suretiyle, Cumhurbaşkanlığına (3) ve Adalet Bakanlığına duyurulur. 8. Cumhurbaşkanı ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu duyurudan sonra en geç iki ay içinde seçim yapılır.\” 19. 2575 sayılı Danıştay Kanunu\’nun \”Danıştayın görevleri\” kenar başlıklı 23. maddesi şöyledir: \”Danıştay: a) (Değişik: 22/3/1990 – 3619/3 md.) İdare Mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden verilen kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini inceler ve karara bağlar. (Ek cümle : 1/7/2016 – 6723/6 md.) Danıştayın temyiz mercii olarak görevi, bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması şeklinde ortaya çıkan

Kanunla Yargıtay ve Danıştay Üyelerinin Görevine Son Verilmesi, Hakimlik Teminatının İhlali Kabul Edilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

AYM Kararı: Tıbbi İhmal veya Hekim Kusuru Nedeniyle Vücut Bütünlüğünün Zarar Görmesi

Tıbbi İhmal veya Hekim Kusuru Nedeniyle Kişinin Bitkisel Hayata Girmesi ve Vücut Bütünlüğünün Zarar Görmesi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Görkem Çakmak ve Diğerleri Başvurusu Başvuru Numarası: 2016/1499 Karar Tarihi: 22/11/2022 BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN Üyeler: Muammer TOPAL, Recai AKYEL, Selahaddin MENTEŞ, Muhterem İNCE Raportör: Ali KOZAN Başvurucular: Görkem ÇAKMAK, Halide ÇAKMAK, Süleyman ÇAKMAK, Güliz ÇAKMAK YILMAZ I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru; tıbbi ihmal sonucu zarara uğranılması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvurular 20/1/2016 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. 2016/1500, 2016/1501 ve 2016/1504 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyalarının konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2016/1499 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir: 8. 1988 doğumlu olan birinci başvurucu, ikinci ve üçüncü başvurucunun çocukları, dördüncü başvurucunun ise kardeşidir. Birinci başvurucu, yüksek tansiyon şikâyeti ile 2003 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Pediatrik Kardiyoloji Kliniğine başvurmuştur. Muayene sonrasında rekoarktasyon tanısı konularak balon anjioplasti uygulanmıştır. Ancak bu tedavinin başarılı olmaması nedeniyle anılan hastanenin Kardiyoloji Kalp Cerrahisi Konseyi (Konsey) tarafından ameliyat kararı alınmış ve 10/7/2003 tarihinde yapılan ameliyat esnasında oluşan kanama nedeniyle birinci başvurucu bitkisel hayata girmiştir. 9. Başvurucular, hizmet kusurundan kaynaklanan zararlarının giderimi istemiyle İzmir 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) 29/3/2004 tarihinde tam yargı davası açmıştır. Yargılama sürecinde idarenin hizmet kusuruna ilişkin Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden oluşan heyet tarafından 20/10/2005 tarihli bilirkişi raporu hazırlanmıştır. Anılan raporda; birinci başvurucunun daha önce aort koarktasyonu nedeniyle ameliyat olduğu, 5/3/2003 tarihinde yapılan ameliyatın ise mevcut yapışıklıklar, birinci başvurucunun yaşının ilerlemesinden dolayı aort damarındaki yapısal değişiklikler gibi nedenlerle kanama riski olan zor bir ameliyat olduğu belirtilmiştir. Bu ameliyatın aort koarktasyonu uzmanlığı olan her kalp cerrahı tarafından gerçekleştirebileceği ancak her hekimin başına gelebilecek riskleri barındırdığı vurgulanarak ameliyata giren doktorların ameliyatın yöntemi dâhil ciddi ağır ihmallerinin ve hizmet kusurlarının bulunmadığı ifade edilmiştir. 10. Başvurucuların bilirkişi raporuna itirazlarını da dikkate alan Mahkeme, raporun hükme esas alınacak nitelikte olmadığı gerekçesiyle Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumundan (ATK) rapor alınmasına karar vermiştir. Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurul (Kurul), ameliyata katılan doktorların beyanları ile tetkik ve tedavi belgelerini incelemiş ve birinci başvurucuyu muayene ederek 23/6/2006 tarihli raporu hazırlamıştır. Anılan raporda; bu tip ameliyatlarda kanama meydana gelmesinin bir komplikasyon olarak ortaya çıkabileceği, buna bağlı olarak beyne az oksijen gitmesi nedeniyle beyin dokusu hasarı gelişebileceği vurgulanmıştır. Ameliyata katılan hekimin kanama meydana gelmemesi için gerekli tedbiri aldığı, komplikasyon oluşunca da gerekli müdahaleyi yaptığı, ilaç ve dozlarının tıp kurallarına uygun olduğu, ameliyatın ağırlığı göz önünde bulundurularak anestezi için yeterli ekibin ameliyata katıldığı, gerekli tedbirler alınmış olmasına rağmen mevcut tablonun ortaya çıktığı belirtilerek yapılan tedavinin tıp kurallarına uygun olduğu yönünde değerlendirmeye yer verilmiştir. 11. Başvurucular vekili, anılan rapora itirazında; ameliyatın Konsey kararında belirtilen uzman doktor tarafından yapılmadığını, ameliyat ekibinin bu doktor tarafından oluşturulmadığını iddia ederek bu durumun hizmet kusuru oluşturup oluşturmayacağı konusunda raporda bir değerlendirme yapılmadığını belirtmiştir. Ayrıca ameliyat raporuna göre pompanın ameliyat öncesinde hazır edilmediğini, kanama başlayınca temin edildiğinin belirtildiğini, başvurucunun karaciğer ve kalp makinesine geç bağlandığının perfüzyon raporunda görüldüğünü ancak ATK raporunda bu durumların değerlendirilmediğini vurgulayarak Yüksek Sağlık Şurasından rapor alınmasını talep etmiştir. 12. Mahkeme, anılan bilirkişi raporundaki tespitlere dayanarak 28/9/2006 tarihinde davanın reddine ve 10.900 TL vekâlet ücretinin başvuruculardan tahsiline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Konsey kararında sorumlu hekim belirlenmişse de bu hekimin ameliyatı yapacağına ilişkin bir karar mevcut olmadığı, özel belirlemeler dışında sağlık hizmetinin farklı kişiler tarafından yürütülebileceği, önemli olan sağlık personelinin yeterliliği olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda ATK\’nın raporunda ameliyata katılan sağlık personelinin yeterli mesleki yeterliliğe sahip olduğunun tespit edildiği vurgulandıktan sonra anılan raporun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu ve bu bağlamda birinci başvurucunun ameliyat sırasında bitkisel hayata girmesinde idarenin hizmet kusurunun olmadığının anlaşıldığı belirtilmiştir. 13. Başvurucular vekili bu kararı temyiz etmiştir. Temyiz dilekçesinde; Konsey kararında ameliyatın hangi hekimin sorumluluğunda yapılacağının belirlenmesine rağmen bu hekimin ameliyat organizasyonuna ve ameliyata katılmadığı vurgulanmıştır. Konsey kararında sorumlu hekim olarak belirtilen hekimin ameliyata katılma zorunluluğu olmadığı kabul edilse bile ameliyat ekibi oluşturma ve ameliyatın seyrini denetleme sorumluluğu olduğu, bu sorumluluğun yerine getirilmemesinin hizmet kusuru sayılması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca ameliyatın hangi hekim tarafından yapılacağı ve tedavinin yöntemi, başarı şansı ve muhtemel riskleri konusunda birinci başvurucu ve ebeveynlerinin bilgilendirilmedikleri ileri sürülmüştür. 14. Danıştay Onuncu Dairesi 31/3/2009 tarihinde kararın bozulmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hâllerinde gerçekleştiği ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığı vurgulanmıştır. Başvurucuların kanama başladıktan yaklaşık bir saat sonra karaciğer ve kalp makinesine bağlandığını daha sonra da kan dolaşımı klemlerle kesilerek makineden çıkan temiz kanın vücuda girmesi engellendiği için birinci başvurucunun bitkisel hayata girdiği iddialarının mevcut olduğu hatırlatılmıştır. 15. Ayrıca Anestezi Protokolünde kanamanın saat 10.00\’da başladığı, Perfüzyon Kayıt Formunda ise saat 10.51\’de makineye bağlandığının belirtiği anlaşılmakla bu geç müdahalenin sonuca etkisinin ortaya konulması gerektiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda ATK raporunun hastanın makineye geç bağlanıp bağlanmadığı, makineye daha erken bağlanması hâlinde oluşan sonucun meydana gelip gelmeyeceği, makineye bağlandıktan hemen sonra kan dolaşımının klemlerle kesilmesinin sonuca etkili olup olmadığı hususlarını karşılamadığı, bu hususları açığa kavuşturmak için Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınması gerektiği belirtilmiştir. 16. Bozma kararına uyularak yapılan yargılamada Mahkeme, bozma kararında belirtilen hususları karşılar nitelikte rapor hazırlanması için dosyayı ATK\’ya göndermiştir. ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu, Danıştayın kararında belirtilen hususlara ilişkin 14/7/2010 tarihli mütalaayı sunmuştur. Kurul; koarktasyon ameliyatlarında kanama riskinin mevcut olduğunu, somut olayda kanama gerçekleştiğinde cerrahi ekibin ilk etapta standart yöntemlerle kanamayı durdurmaya çalıştığını, başarılı olamayınca kardiovasküler by-pass yaptığını vurgulamıştır. Perfüzyon Kayıt Formu incelendiğinde kardiovasküler by-passa zamanında girildiğinin anlaşıldığını, bu nedenle görevli tabiplerin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğunu ifade etmiştir. 17. Adli

AYM Kararı: Tıbbi İhmal veya Hekim Kusuru Nedeniyle Vücut Bütünlüğünün Zarar Görmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İstinaf Süresinin Kaçırılması: Gerekçeli Karar Açıklanmadan İstinaf Süresi Tefhim ile Başlatılabilir mi

İstinaf Süresinin Kaçırılması Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması –Madde 141  Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir. Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur. Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Başvuru süresi – Madde 345 (1) İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır. Hükmün kapsamı – Madde 297 (1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar: a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini. b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini. c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri. ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini. d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını. e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi. (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. İstinaf Süresinin Kaçırılması: Gerekçeli Karar Açıklanmadan İstinaf Süresi Tefhim Tarihinden İtibaren Başlatılabilir mi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU İHSAN YÜCEL VE NECMİYE ANAÇ BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2019/12803) Karar Tarihi: 14/9/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 25/10/2022-31994 BİRİNCİ BÖLÜM KARAR Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN Üyeler: Muammer TOPAL, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, İrfan FİDAN Raportör: Tuğba YILDIZ Başvurucular: 1. İhsan YÜCEL 2. Necmiye ANAÇ I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, istinaf başvurusunun süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvurular, muhtelif tarihlerde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Konularının aynı olması sebebiyle 2019/37248 başvuru numaralı dosyanın 2019/12803 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2019/12803 numaralı dosya üzerinden yapılmasına ve 2019/37248 başvuru numaralı dosyanın kapatılmasına karar verilmiştir. 6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 9. Başvurucular, icra mahkemelerinde icra hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili dava açmıştır. 10. İcra Mahkemeleri (Seferihisar İcra Hukuk Mahkemesi ve Serik İcra Hukuk Mahkemesi) tarafların katıldığı duruşmada kısa kararla davanın reddine karar vermiştir. Kısa kararda hazır bulunanlar yönünden tefhim, yokluklarında karar verilenler yönünden tebliğ tarihinden itibaren l0 gün içinde istinaf yolunun açık olduğu, kararın ayrıntılarının gerekçeli kararda gösterileceği belirtilmiştir. 11. 2019/12803 başvuru numaralı dosyada, Seferihisar İcra Hukuk Mahkemesinin gerekçeli kararı başvurucuya 21/1/2019 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 30/1/2019 tarihinde istinaf talebinde bulunmuştur. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi, İcra Mahkemesince kısa kararın 21/12/2018 tarihinde başvurucu vekilinin yüzüne karşı verildiği, buna göre 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 363. maddesi gereğince tefhimden itibaren on günlük sürede başvurulmadığı, süre tutum dilekçesi de verilmediği dikkate alındığında istinaf başvurusunun süresinde olmadığına karar vermiştir. 12. 2019/37248 başvuru numaralı dosyada, Serik İcra Hukuk Mahkemesinin gerekçeli kararı başvurucuya 10/4/2019 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 17/4/2019 tarihinde istinaf talebinde bulunmuştur. Serik İcra Mahkemesi başvurucunun istinaf istemini değerlendirmiş ve kısa kararın 13/3/2019 tarihinde başvurucu vekilinin yüzüne karşı verildiği, buna göre tefhimden itibaren on günlük sürede başvurulmadığı, süre tutum dilekçesi de verilmediği dikkate alındığında istinaf başvurusunun süresinde olmadığına karar vermiştir. Bu karara karşı başvurucu istinaf talebinde bulunmuş, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi bu talebi esastan reddetmiştir. 13. Başvurucular süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur. IV. İLGİLİ HUKUK 14. İlgili hukuk için bkz. Nihal Uslukol, B. No: 2016/73086, 25/9/2019, §§ 16-22; Mahmut Macit, B. No: 2017/27177, 13/2/2020, § 14; Abdullah Yıldırım ve diğerleri, B. No: 2015/7007, 22/7/2020, § 13; A.Ç. ve diğerleri, B. No: 2018/19263, 8/9/2021, § 13; Mehmet Hanifi Şelem, B. No: 2018/24557, 19/10/2021, §§ 17-26; Ali Bekdemir ve diğerleri, B. No: 2018/25694, 24/11/2021, § 12. V. İNCELEME VE GEREKÇE 15. Anayasa Mahkemesinin 14/9/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü: A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia 1. Başvurucuların İddiaları 16. Başvurucular, tefhimle istinafa başvurma süresinin başlayabilmesi için hükme ilişkin tüm hususların kısa kararda açıklanmış olması gerektiğini belirtmiştir. Somut olayda başvurucular; kısa kararın gerekçe içermediğini, karara gerekçeli kararın tebliğ edilmesiyle vâkıf olduklarını belirterek kısa karardan itibaren sürenin başlatılarak istinaf başvurusunun süreden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. 2. Değerlendirme 17. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:  “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” 18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların şikâyetinin özünün istinaf talebinin süreden reddedilmesine yönelik olması dolayısıyla iddia, adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir. a. Kabul Edilebilirlik Yönünden 19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. b. Esas Yönünden i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı 20. Anayasa\’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa\’nın 36. maddesine \”adil yargılanma\” ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye\’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi\’ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme\’nin 6. maddesinin

İstinaf Süresinin Kaçırılması: Gerekçeli Karar Açıklanmadan İstinaf Süresi Tefhim ile Başlatılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kamu Görevinden Çıkarılan Hukukçunun Baro Levhasına Yazılması Kararının İptal Edilmesi

Kamu Görevinden Çıkarılan Hukukçunun Baro Levhasına Yazılması 1136 sayılı Avukatlık Kanunu Avukatlığa kabulde engeller -Madde 5 Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur: a) (Değişik : 23/1/2008-5728/326 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak, b) (Değişik: 22/1/1986 – 3256/2 md.) Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda hakim, memur veya avukat olma niteliğini kaybetmiş olmak, c) (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 28/2/2013 tarihli ve E.: 2012/116, K.: 2013/32 sayılı Kararı ile.) d) Avukatlık mesleği ile birleşemiyen bir işle uğraşmak, e) Mahkeme kararı ile kısıtlanmış olmak, f) İflas etmiş olup da itibarı iade edilmemiş bulunmak (Taksiratlı ve hileli müflisler itibarları iade edilmiş olsa dahi kabul olunmazlar), g) Hakkında aciz vesikası verilmiş olup da bunu kaldırmamış bulunmak, h) Avukatlığı sürekli olarak gereği gibi yapmaya engel vücut veya akılca malul olmak. Birinci fıkranın (a) bendinde sayılan yüz kazırtıcı suçlardan biri ile hüküm giymiş olanların cezası ertelenmiş, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa da avukatlığa kabul edilmezler. Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan dolayı hakkında kamu davası açılmış olması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir. Şu kadar ki, ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa olsun avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç beklenmeden istek karara bağlanır. Karar – Madde 7 Baro yönetim kurulu, levhaya yazılma istemi hakkında başvurma dilekçesinin varış tarihinden itibaren bir ay içinde gerekçeli olarak karar vermekle ödevlidir. Süresi içinde karar verilmediği takdirde, adayın avukatlığa kabul istemi reddedilmiş sayılır. Bu halde aday bir aylık sürenin bitiminden itibaren onbeş gün içinde Türkiye Barolar Birliğine itiraz edebilir. İtiraz üzerine 8 inci madde hükmü kıyas yolu ile uygulanır. Redde veya kovuşturma sonuna kadar beklenmesine dair karara itiraz – Madde 8 Baro Yönetim Kurulu, avukatlığa kabul istemini reddettiği veya kovuşturma sonuna kadar beklenmesine karar verdiği takdirde bunun gerekçesini kararında gösterir. Gerekçeli karar adaya tebliğ olunur. Aday, bu karara karşı, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde, kararı veren baro vasıtasiyle Türkiye Barolar Birliğine itiraz edebilir. Baro tarafından adaya, itiraz tarihini tesbit eden bir belge verilir. Bu belge hiçbir vergi, harç ve resme tabi değildir. Türkiye Barolar Birliği, itiraz üzerine dosya üzerinde gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, itirazı kabul veya reddeder. Türkiye Barolar Birliği itiraz tarihinden itibaren bir ay içinde bir karar vermezse, itiraz reddedilmiş sayılır. Baro yönetim kurullarının adayın levhaya yazılması hakkındaki kararları, karar tarihinden itibaren onbeş gün içinde Türkiye Barolar Birliğine gönderilir. Türkiye Barolar Birliği kararın kendisine ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde uygun bulma veya bulmama kararını ve itirazın kabul veya reddi hakkındaki kararlarını onaylamak üzere karar tarihinden itibaren bir ay içinde Adalet Bakanlığına gönderir. Bu kararlar Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren iki ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya karar onaylandığı takdirde kesinleşir. Ancak Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı kararları bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte Türkiye Barolar Birliğine geri gönderir. Geri gönderilen bu kararlar, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılır; sonuç Türkiye Barolar Birliği tarafından Adalet Bakanlığına bildirilir. Baro yönetim kurulunun, avukatlığa kabul isteminin reddi veya kovuşturma sonuna kadar beklenmesi hakkındaki kararları, süresi içinde itiraz edilmediği takdirde kesinleşir. Adalet Bakanlığının dördüncü fıkra uyarınca verdiği kararlara karşı, Türkiye Barolar Birliği, aday ve ilgili baro; Adalet Bakanlığının uygun bulmayıp bir daha görüşülmek üzere geri göndermesi üzerine Türkiye Barolar Birliğince verilen kararlara karşı ise, Adalet Bakanlığı, aday ve ilgili baro idari yargı merciine başvurabilir. Barolar, kesinleşen kararları derhal yerine getirmeye mecburdurlar. Kamu Görevinden Çıkarılan Hukukçunun Baro Levhasına Yazılması Kararının İptal Edilmesine İlişkin Hak İhlali Kararı ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU B.A.Y. BAŞVURUSU Başvuru Numarası: 2019/19788 Karar Tarihi: 5/7/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 18/10/2022-31987 GENEL KURUL KARARI Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekili: Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR Raportör: Ali KOZAN Başvurucu: B.A.Y. I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, kamudaki görevinden çıkarılan hukukçunun baro levhasına yazılmasına ilişkin olarak verilen kararın mahkemece iptal edilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 29/5/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır. 4. Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir. III. OLAY VE OLGULAR 5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle başvuru tarihi itibarıyla ilgili olaylar özetle şöyledir: 6. Başvurucu, hukuk fakültesini bitirdikten sonra avukatlık stajını tamamlayarak 2002 yılında bir baroya kaydolmuştur. Başvurucunun 2006 yılında hâkimlik görevine başlaması nedeniyle barodan kaydı silinmiştir. 7. Başvurucu, Danıştayda tetkik hâkimi olarak görev yaparken Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile irtibat ya da iltisak içinde olduğu gerekçesiyle 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname\’ye (667 sayılı KHK) dayanılarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından meslekten çıkarılmıştır. 8. Kamu görevinden çıkarılmasının ardından başvurucu, baro levhasına avukat olarak yazılma talebiyle 27/7/2017 tarihinde bir baroya başvurmuştur. Başvurucunun talebi baro yönetim kurulunun 16/10/2017 tarihli kararıyla kabul edilerek başvurucunun baro levhasına yazılmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun avukatlığa kabulünde bir engel bulunmadığı, baro levhasına yeniden yazılma şartlarını taşıdığı belirtilmiştir. Baro kararı Türkiye Barolar Birliğinin (TBB) incelemesine sunulmuştur. TBB Yönetim Kurulu 19/10/2017 tarihinde baronun kararının uygun olduğuna karar vermiştir. 9. Söz konusu karar, Bakanlık tarafından bir daha görüşülmek üzere TBB\’ye geri gönderilmiştir. Geri gönderme kararının gerekçesinde; avukatlık mesleğinin kamu hizmeti olduğu, 667 sayılı KHK kapsamında kamu görevinden çıkarılanların kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceklerinin belirlendiği, bu düzenlemenin avukatlık mesleğinin önem ve özelliği ile kamu hizmeti niteliği gözetilerek değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu\’nun 5. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlardan soruşturma ve kovuşturma altında bulunması hâlinde avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu soruşturma ve kovuşturmanın sonuna kadar

Kamu Görevinden Çıkarılan Hukukçunun Baro Levhasına Yazılması Kararının İptal Edilmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İhraç Edilen Hakimin Avukatlığa Kabulü Talebi Ceza Kovuşturması Nedeniyle Reddedilebilir mi

İhraç Edilen Hakimin Avukatlığa Kabulü Talebi Ceza Kovuşturması Nedeniyle Reddedilebilir mi 1136 sayılı Avukatlık Kanunu Avukatlığa kabul şartları – Madde 3 Avukatlık mesleğine kabul edilebilmek için : a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, b) Türk hukuk fakültelerinden birinden mezun olmak veya yabancı memleket hukuk fakültesinden mezun olup da Türkiye hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan derslerden başarılı sınav vermiş bulunmak, c) Avukatlık stajını tamamlayarak staj bitim belgesi almış bulunmak, d) (Mülga: 28/11/2006-5558/1 md.) e) Levhasına yazılmak istenen baro bölgesinde ikametgahı bulunmak, f) Bu Kanuna göre avukatlığa engel bir hali olmamak gerekir. Avukatlığa kabulde engeller -Madde 5 Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur: a) (Değişik : 23/1/2008-5728/326 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak, b) (Değişik: 22/1/1986 – 3256/2 md.) Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda hakim, memur veya avukat olma niteliğini kaybetmiş olmak, c) (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 28/2/2013 tarihli ve E.: 2012/116, K.: 2013/32 sayılı Kararı ile.) d) Avukatlık mesleği ile birleşemiyen bir işle uğraşmak, e) Mahkeme kararı ile kısıtlanmış olmak, f) İflas etmiş olup da itibarı iade edilmemiş bulunmak (Taksiratlı ve hileli müflisler itibarları iade edilmiş olsa dahi kabul olunmazlar), g) Hakkında aciz vesikası verilmiş olup da bunu kaldırmamış bulunmak, h) Avukatlığı sürekli olarak gereği gibi yapmaya engel vücut veya akılca malul olmak. Birinci fıkranın (a) bendinde sayılan yüz kazırtıcı suçlardan biri ile hüküm giymiş olanların cezası ertelenmiş, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa da avukatlığa kabul edilmezler. Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan dolayı hakkında kamu davası açılmış olması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir. Şu kadar ki, ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa olsun avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç beklenmeden istek karara bağlanır. İhraç Edilen Hakimin Avukatlığa Kabulü Talebi Devam Eden Ceza Kovuşturması Nedeniyle Reddedilebilir mi Anayasa Mahkemesi Kararı – Bireysel Başvuru B.S. BAŞVURUSU Başvuru Numarası: 2020/8344 Karar Tarihi: 26/7/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 6/10/2022 – 31975 I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal davasında masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 5/3/2020 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. 7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR A. Genel Bilgiler, Olağanüstü Hâl İlanı ve Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler 8. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ile olağanüstü hâl ilanı ve bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §§ 11-19. B. Başvuru Konusu Olaya ilişkin Süreç 9. Başvurucu, Ceyhan hâkimi olarak görev yapmakta iken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulunun 31/8/2016 tarihli kararıyla Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantısı bulunduğu gerekçesiyle 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname\’nin 3. maddesine dayanılarak meslekten çıkarılmıştır. 10. Başvurucu, baro levhasına avukat olarak yazılma talebiyle 14/3/2018 tarihinde Gaziantep Barosuna (Baro) başvurmuştur. Başvurucunun talebi, Baro Yönetim Kurulunun 5/4/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. 11. Başvurucu, Baro tarafından talebinin reddedilmesi üzerine anılan karara karşı 9/5/2018 tarihinde Türkiye Barolar Birliğine (TBB) itiraz etmiştir. TBB Yönetim Kurulu 1/6/2018 tarihli kararı ile itiraza konu Baro kararını uygun bulmuş ve başvurucunun itirazını reddetmiştir. İtirazın reddine ilişkin kararda, başvurucu hakkında Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ceza Mahkemesi) FETÖ/PDY\’ye üye olma suçundan kamu davası açıldığı belirtilmiştir. Başvurucuya isnat edilen suçun 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu\’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen avukatlığa kabulde engel hâllerden olduğu gerekçesiyle itirazın reddedilmesi gerektiği ifade edilmiştir. 12. TBB\’nin söz konusu kararı Bakanlığın 11/8/2018 tarihli kararıyla uygun bulunmuştur. Kararda, TBB kararında belirtilen gerekçelerin yanı sıra başvurucunun meslekten çıkarıldığı ve başvurucu hakkında HSYK\’da disiplin dosyasının bulunduğu vurgulanmıştır. 13. Başvurucu, baro levhasına yazılma isteminin reddedilmesi işleminin iptali talebiyle 2/11/2018 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkeme) TBB ve Bakanlık aleyhine iptal davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; itirazının reddedildiği TBB kararının hukuka aykırı olduğuna, gerekçe olarak dayanılan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu\’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde söz konusu suçlardan mahkûmiyet şartının arandığına dikkat çekmiştir. Başvurucu, hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararı olmamasına rağmen ön yargı ile hareket edilerek verilen kararda ceza yargılamasına yönelik süreçle ilgili olarak adli mercilerden önce yargılama yapılıp karar verildiğini ifade etmiştir. 14. İdare Mahkemesi 28/6/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılandığı Ceza Mahkemesi tarafından 7/2/2019 tarihinde 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına mahkûm edildiği ve kararın istinaf aşamasında olduğu belirtilmiştir. Başvurucu hakkında belirtilen bu sürecin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu\’na göre avukatlığa kabule engel olan durumlar arasında olduğu ifade edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir: \”… Bu durumda, davacının Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesinin E:2017/94 sayısında görülen ceza yargılamasında \’Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak\’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 hapis cezasına mahkum edilmesi nedeniyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu\’nun \’avukatlığa kabulde engeller\’ arasında sayılan 5/1-(a) maddesindeki şartı taşımadığından, Ankara Barosu nezdinde staj listesine yazılma talebinin reddine ilişkin Gaziantep Barosunun05.04.2018 tarih ve 16 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Türkiye Barolar Birliğinin 01.06.2018 tarih ve 2018/571 sayılı kararında hukuka aykırılık bulunmamıştır…\” 15. Başvurucunun istinaf başvurusu Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesinin 9/1/2020 tarihli kararıyla reddedilmiştir. 16. Nihai karar 4/2/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. 17. Başvurucu 5/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. C. Başvurucu Hakkındaki Ceza Yargılamasına İlişkin Süreç 18. Başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılandığı Ceza Mahkemesi tarafından 7/2/2019 tarihli kararla 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda

İhraç Edilen Hakimin Avukatlığa Kabulü Talebi Ceza Kovuşturması Nedeniyle Reddedilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

AYM Kararı: Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB Kararına İtiraz Hükmünün İptali

HAGB Kararına İtiraz Edilmesine İlişkin Hükmün İptal Edilmesi Anayasa Mahkemesi Kararı – Değerlendirme İtiraz Konusu Kural İtiraz konusu kuralda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararına karşı açıkça itiraz kanun yolu öngörülmektedir. Başvuru Gerekçesi Başvuru kararında özetle; 5271 sayılı Kanun’a göre HAGB kararlarının hukuki sonuç doğurmaması gerektiği, buna karşılık son yıllarda HAGB kararlarına sonuç bağlayan kanun ve yönetmeliklerin çıkarıldığı, HAGB kararlarına yönelik itiraz incelemelerinin ilke olarak dosya üzerinden yapıldığı, kararların esasına ilişkin bir incelemenin gerçekleştirilmediği, bu durumun iki dereceli yargılanma, etkin başvuru ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiği, bu itibarla kişinin suç işlediği kanaatini barındıran HAGB kararlarının gerçek anlamda bir kanun yolundan geçmediği ve bu kararların istinaf incelemesine tabi olması gerektiği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi HAGB kurumu Türk hukuk sisteminde yeni sayılabilecek bir kurum olmasına karşın geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün açıkladığı 2020 yılı verilerine göre ceza mahkemelerinde verilen mahkûmiyet kararlarının yaklaşık dörtte birini HAGB kararları oluşturmaktadır. Türk yargısında oldukça geniş bir uygulama alanı bulan HAGB kararlarına karşı itiraz yoluna başvurma imkânının yer alması mevcut uygulanış şekli itibarıyla tek başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda uygulamada da başarı şansı sunması gerekmektedir. Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu tür bir muhakemenin yokluğu, müdahalenin dayanağı kuralın yargılama hukukunun usule ilişkin güvencelerini sağlayamaması anlamına geleceğinden temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açacaktır. Bu çerçevede daha önce ihlal sonucuna ulaştığı birçok bireysel başvuru dosyasında Anayasa Mahkemesi; itiraz makamlarının başvurucuların iddialarını ve delillerini dikkate almadığına, çatışan menfaatleri dengelemeye yönelik bir çaba içinde olmadığına, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve müdahalenin orantılı olup olmadığının değerlendirilmediğine yönelik kararlar vermiştir. Mevcut sistemde itiraz mercilerinin HAGB kararlarına itiraz üzerine verdikleri kararların dosya üzerinden yeknesak bir şekilde ve çoğu kez sadece şeklî koşullar yönünden, ilk derece mahkemelerince verilen kararlarda hukuka aykırılık bulunmadığını ve bu sebeple de itirazın reddedildiğini bildiren bir cümleden ibaret gerekçelerden oluştuğu görülmüştür. HAGB kararlarına karşı itiraz yolunun açık olduğunu düzenleyen kural; bu kanun yoluna başvuranların iddia ve delillerinin dikkate alınmasında, çatışan menfaatlerin dengelemesinde, temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve ölçülülüğünün belirlenebilmesinde belirli ve etkili bir denetim yolu öngörmemektedir. Bu durum temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin giderilmesinde ve kamu gücünü kullananların keyfî davranışlarının önüne geçilmesinde bireye tanınmış olan yetkili makama başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkını sınırlamaktadır. Nitekim kuralın anılan hususları karşılayacak şekilde uygulanamadığı da görülmektedir. Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu tür bir muhakemenin yokluğu etkili başvuru hakkıyla bağdaşmamaktadır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.  AYM Kararı: Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB Kararına İtiraz Edilmesine ilişkin Hükmün İptali ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı: 2021/121 Karar Sayısı: 2022/88  Karar Tarihi: 20/7/2022 R.G. Tarih – Sayı: 23/9/2022 – 31962 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesine 6/12/2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle eklenen (12) numaralı fıkranın Anayasa’nın 10., 35., 36. ve 40. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir. OLAY: Sanık hakkında tehdit ve cinsel taciz suçlarından açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 231. maddesi şöyledir: “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması – Madde 231 (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır. (2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir. (3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir. (4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir. (5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. (6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez. (7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez. (8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak; a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine, b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur. (9) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. (10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. (11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir. (12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. (13) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu

AYM Kararı: Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB Kararına İtiraz Hükmünün İptali Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlali

Adil Yargılanma Hakkı Kapsamında Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Harun Evren Başvurusu Başvuru Numarası: 2020/17037 Karar Tarihi: 13/4/2022 Başkan Y.: Hicabi Dursun Üyeler: Muammer Topal, Recai Akyel, Selahaddin Menteş, İrfan Fidan Raportör: Habip Oğuz Başvurucu: Harun Evren BİRİNCİ BÖLÜM -KARAR I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, ceza davasında delil toplatma taleplerinin karşılanmaması sonucu başvurucunun usule ilişkin imkânlar noktasında iddia makamına nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 19/6/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile gerekçeli karar hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan haklara ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir: 5. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye\’de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25). 6. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY\’nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12). 7. Ceyhan İlçe Emniyet Müdürlüğü bünyesinde polis memuru olarak görev yapan başvurucu hakkında Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında 23/7/2016 tarihinde gözaltına alınan ve 26/7/2016 tarihinde tutuklanan başvurucu, Ceyhan M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir. 8. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) 9/11/2016 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucunun Bank Asya kredi kartının ve hakkında yapılan ihbarın olduğu iddialarına yer verilmiştir. 9. Başsavcılığın iddianamesinin Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) kabulü ile başvurucu hakkında yargılamaya başlanmıştır. Mahkemece 25/11/2016 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı\’nda duruşmanın 4/1/2017 tarihinde yapılmasına ve başvurucunun duruşmada hazır edilmesi için tutuklu bulunduğu infaz kurumuna müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. 10. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarına göre 30/12/2016 tarihinde tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumundan tahliye edilen başvurucu, 4/1/2017 tarihinde gerçekleştirilen birinci celseye katılmış ve mahkeme nezdinde müdafii eşliğinde savunmasını yapmıştır. 11. Mahkemenin 27/9/2017 tarihli sekizinci celsesine kadar başvurucu hakkında esaslı bir işlem yapılmamış, sekizinci celsede başvurucu hakkında ByLock tespiti yapıldığı gerekçesiyle tutuklanmasına karar verilmiştir. Bu celsede başvurucu ve müdafii ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı\’ndaki ID\’lerin kimler tarafından kullanıldığının araştırılmasını istemiş, Mahkemece bu yöndeki talepleri reddedilmiştir. 12. UYAP kayıtlarına göre ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı Başsavcılık tarafından Mahkemeye 29/6/2017 tarihli üst yazı ile gönderilmiş, user-ID\’sinin 141200, kullanıcı adının hasanvatansever, şifresinin 256723*PI, tespit edilen GSM/ADSL\’nin 27526285@dsmart, 141200 ID\’sini ekleyenlerin T.C. kimlik numaraları da gösterilmek suretiyle İ.T., Y.A., M.K. ve H.Ü. olduğu tespit edilmiştir. Tutanağın son sayfasında \”141200 ID ile İlgili Genel Değerlendirme\” başlığı altında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan çalışmalarda bahse konu user ID\’ye ait tüm verilerin sistem üzerinden herhangi bir müdahale ve tespit yapılmaksızın çıktısı alınarak değerlendirme yapılmak üzere gönderildiği belirtilmiş ve başvurucu ile ilgili herhangi bir somut değerlendirme yapılmamıştır. 13. 4/12/2017 tarihli onuncu celsede iddia makamı tarafından esas hakkında mütalaa sunulmuştur. Başvurucu müdafii esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmada bulunmak için süre istemiştir. 13/12/2017 tarihli karar duruşmasında başvurucu ve müdafii esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını yapmıştır. Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliği suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. 14. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir: \”Sanık Harun Evren hakkında Adana CBS tarafından gönderilen Bylock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı içeriğinde; id kısmında 141200, kullanıcı adı hasanvatansever, şifre kısmında 256723*PI, son online tarihi kısmında 04/06/2015 yazdığı, Tespit edilen ADSL kısmında 27526285@dsmart, Tespit edilen ilk log tarihi kısmında 08/11/2014 yazdığı, Id\’ye Bağlı İstatistik kısmında gelen arama sayısı 4, giden arama sayısı 1 yazdığı, İd\’yi ekleyenlerin verdikleri isimler kısmında [İ.T.], [Y.A.], [M.K.], [H.Ü.nün] isimlerinin bulunduğu, İd\’nin eklediklerine verdiği isimler kısmında [İ.T.], [Y.A.], [M.K.], [H.Ü.nün] isimlerinin bulunduğu, İd\’ye bağlı kişi listesi kısmında [İ.T.], [Y.A.], [M.K.], [H.Ü.nün] isimlerinin bulunduğu, İd\’ye bağlı mail listesi kısmında [Y.A.], [M.K.] isimlerinin bulunduğu anlaşılmıştır.  Sanık Harun Evren\’in; sadece silahlı FETÖ/PDY terör örgütü üyelerince gizlilik içerisinde kullanılan Bylock programını ADSL hattından 27526285@dsmart ile kullandığı, örgütün finans kuruluşu olan Bank Asya\’da hesabının bulunduğu…\” 15. Gerekçeli kararda, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına dayanak teşkil eden delillerin başvurucunun ADSL hattı üzerinden ByLock kullanması ve örgütün finans kuruluşu olan Bank Asya’da hesabının bulunması olduğu belirtilmiştir. 16. Başvurucu 18/12/2017 tarihli dilekçesi ile mahkemeden süre tutum talebinde bulunmuştur. UYAP ortamında yapılan incelemede, ayrıca gerekçeli istinaf dilekçesi sunmadığı görülmüştür. 17. Başvurucunun istinaf talebi, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 26/3/2018 tarihli kararı ile esastan reddedilmiştir. 18. Başvurucu 26/4/2018 tarihli temyiz dilekçesinde de -diğerlerinin yanı sıra- gerekçeli kararların dosya kapsamı ile örtüşmediğini, ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı\’nda ID\’ye ekli kişileri tanımadığını, buna ilişkin taleplerinin reddedildiğini ileri sürerek temyiz talebinde bulunmuştur. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 6/2/2020 kararı ile hüküm onanmıştır. IV. İLGİLİ HUKUK 19. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27/6/2019 tarihli ve E.2018/16-418, K.2019/513 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir: \”… ByLock sunucularına ait IP\’lere bağlantısı saptanan IP adreslerinin ait olduğu sanık adına kayıtlı GSM ya da ADSL aboneliğinin veya bu abonelikler üzerinden internete bağlanan cihazların sanığın bilgisi ve rızası dahilinde ya da haricinde daimi veya geçici süreyle bir başkası tarafından kullanıldığına, bu abonelikler üzerinden kurulan internet bağlantısı için gerekli şifre gibi bilgilerin başkalarıyla paylaşıldığına ya da haksız olarak ele geçirildiğine vb. yönelik savunmalar karşısında ya da dosya kapsamına göre User-ID numarasının tespit edilenden farklı bir kişiye ait olduğuna yönelik bir şüphe oluşması durumunda, User-ID bilgisi

Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlali Read More »