AYM Kararları

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

AYM Kararı: Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB Kararına İtiraz Hükmünün İptali

HAGB Kararına İtiraz Edilmesine İlişkin Hükmün İptal Edilmesi Anayasa Mahkemesi Kararı – Değerlendirme İtiraz Konusu Kural İtiraz konusu kuralda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararına karşı açıkça itiraz kanun yolu öngörülmektedir. Başvuru Gerekçesi Başvuru kararında özetle; 5271 sayılı Kanun’a göre HAGB kararlarının hukuki sonuç doğurmaması gerektiği, buna karşılık son yıllarda HAGB kararlarına sonuç bağlayan kanun ve yönetmeliklerin çıkarıldığı, HAGB kararlarına yönelik itiraz incelemelerinin ilke olarak dosya üzerinden yapıldığı, kararların esasına ilişkin bir incelemenin gerçekleştirilmediği, bu durumun iki dereceli yargılanma, etkin başvuru ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiği, bu itibarla kişinin suç işlediği kanaatini barındıran HAGB kararlarının gerçek anlamda bir kanun yolundan geçmediği ve bu kararların istinaf incelemesine tabi olması gerektiği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi HAGB kurumu Türk hukuk sisteminde yeni sayılabilecek bir kurum olmasına karşın geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün açıkladığı 2020 yılı verilerine göre ceza mahkemelerinde verilen mahkûmiyet kararlarının yaklaşık dörtte birini HAGB kararları oluşturmaktadır. Türk yargısında oldukça geniş bir uygulama alanı bulan HAGB kararlarına karşı itiraz yoluna başvurma imkânının yer alması mevcut uygulanış şekli itibarıyla tek başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda uygulamada da başarı şansı sunması gerekmektedir. Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu tür bir muhakemenin yokluğu, müdahalenin dayanağı kuralın yargılama hukukunun usule ilişkin güvencelerini sağlayamaması anlamına geleceğinden temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açacaktır. Bu çerçevede daha önce ihlal sonucuna ulaştığı birçok bireysel başvuru dosyasında Anayasa Mahkemesi; itiraz makamlarının başvurucuların iddialarını ve delillerini dikkate almadığına, çatışan menfaatleri dengelemeye yönelik bir çaba içinde olmadığına, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve müdahalenin orantılı olup olmadığının değerlendirilmediğine yönelik kararlar vermiştir. Mevcut sistemde itiraz mercilerinin HAGB kararlarına itiraz üzerine verdikleri kararların dosya üzerinden yeknesak bir şekilde ve çoğu kez sadece şeklî koşullar yönünden, ilk derece mahkemelerince verilen kararlarda hukuka aykırılık bulunmadığını ve bu sebeple de itirazın reddedildiğini bildiren bir cümleden ibaret gerekçelerden oluştuğu görülmüştür. HAGB kararlarına karşı itiraz yolunun açık olduğunu düzenleyen kural; bu kanun yoluna başvuranların iddia ve delillerinin dikkate alınmasında, çatışan menfaatlerin dengelemesinde, temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve ölçülülüğünün belirlenebilmesinde belirli ve etkili bir denetim yolu öngörmemektedir. Bu durum temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin giderilmesinde ve kamu gücünü kullananların keyfî davranışlarının önüne geçilmesinde bireye tanınmış olan yetkili makama başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkını sınırlamaktadır. Nitekim kuralın anılan hususları karşılayacak şekilde uygulanamadığı da görülmektedir. Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu tür bir muhakemenin yokluğu etkili başvuru hakkıyla bağdaşmamaktadır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.  AYM Kararı: Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB Kararına İtiraz Edilmesine ilişkin Hükmün İptali ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı: 2021/121 Karar Sayısı: 2022/88  Karar Tarihi: 20/7/2022 R.G. Tarih – Sayı: 23/9/2022 – 31962 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesine 6/12/2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle eklenen (12) numaralı fıkranın Anayasa’nın 10., 35., 36. ve 40. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir. OLAY: Sanık hakkında tehdit ve cinsel taciz suçlarından açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 231. maddesi şöyledir: “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması – Madde 231 (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır. (2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir. (3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir. (4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir. (5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. (6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez. (7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez. (8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak; a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine, b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur. (9) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. (10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. (11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir. (12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. (13) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu

AYM Kararı: Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB Kararına İtiraz Hükmünün İptali Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlali

Adil Yargılanma Hakkı Kapsamında Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Harun Evren Başvurusu Başvuru Numarası: 2020/17037 Karar Tarihi: 13/4/2022 Başkan Y.: Hicabi Dursun Üyeler: Muammer Topal, Recai Akyel, Selahaddin Menteş, İrfan Fidan Raportör: Habip Oğuz Başvurucu: Harun Evren BİRİNCİ BÖLÜM -KARAR I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, ceza davasında delil toplatma taleplerinin karşılanmaması sonucu başvurucunun usule ilişkin imkânlar noktasında iddia makamına nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 19/6/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile gerekçeli karar hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan haklara ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir: 5. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye\’de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25). 6. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY\’nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12). 7. Ceyhan İlçe Emniyet Müdürlüğü bünyesinde polis memuru olarak görev yapan başvurucu hakkında Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında 23/7/2016 tarihinde gözaltına alınan ve 26/7/2016 tarihinde tutuklanan başvurucu, Ceyhan M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir. 8. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) 9/11/2016 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucunun Bank Asya kredi kartının ve hakkında yapılan ihbarın olduğu iddialarına yer verilmiştir. 9. Başsavcılığın iddianamesinin Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) kabulü ile başvurucu hakkında yargılamaya başlanmıştır. Mahkemece 25/11/2016 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı\’nda duruşmanın 4/1/2017 tarihinde yapılmasına ve başvurucunun duruşmada hazır edilmesi için tutuklu bulunduğu infaz kurumuna müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. 10. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarına göre 30/12/2016 tarihinde tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumundan tahliye edilen başvurucu, 4/1/2017 tarihinde gerçekleştirilen birinci celseye katılmış ve mahkeme nezdinde müdafii eşliğinde savunmasını yapmıştır. 11. Mahkemenin 27/9/2017 tarihli sekizinci celsesine kadar başvurucu hakkında esaslı bir işlem yapılmamış, sekizinci celsede başvurucu hakkında ByLock tespiti yapıldığı gerekçesiyle tutuklanmasına karar verilmiştir. Bu celsede başvurucu ve müdafii ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı\’ndaki ID\’lerin kimler tarafından kullanıldığının araştırılmasını istemiş, Mahkemece bu yöndeki talepleri reddedilmiştir. 12. UYAP kayıtlarına göre ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı Başsavcılık tarafından Mahkemeye 29/6/2017 tarihli üst yazı ile gönderilmiş, user-ID\’sinin 141200, kullanıcı adının hasanvatansever, şifresinin 256723*PI, tespit edilen GSM/ADSL\’nin 27526285@dsmart, 141200 ID\’sini ekleyenlerin T.C. kimlik numaraları da gösterilmek suretiyle İ.T., Y.A., M.K. ve H.Ü. olduğu tespit edilmiştir. Tutanağın son sayfasında \”141200 ID ile İlgili Genel Değerlendirme\” başlığı altında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan çalışmalarda bahse konu user ID\’ye ait tüm verilerin sistem üzerinden herhangi bir müdahale ve tespit yapılmaksızın çıktısı alınarak değerlendirme yapılmak üzere gönderildiği belirtilmiş ve başvurucu ile ilgili herhangi bir somut değerlendirme yapılmamıştır. 13. 4/12/2017 tarihli onuncu celsede iddia makamı tarafından esas hakkında mütalaa sunulmuştur. Başvurucu müdafii esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmada bulunmak için süre istemiştir. 13/12/2017 tarihli karar duruşmasında başvurucu ve müdafii esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını yapmıştır. Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliği suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. 14. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir: \”Sanık Harun Evren hakkında Adana CBS tarafından gönderilen Bylock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı içeriğinde; id kısmında 141200, kullanıcı adı hasanvatansever, şifre kısmında 256723*PI, son online tarihi kısmında 04/06/2015 yazdığı, Tespit edilen ADSL kısmında 27526285@dsmart, Tespit edilen ilk log tarihi kısmında 08/11/2014 yazdığı, Id\’ye Bağlı İstatistik kısmında gelen arama sayısı 4, giden arama sayısı 1 yazdığı, İd\’yi ekleyenlerin verdikleri isimler kısmında [İ.T.], [Y.A.], [M.K.], [H.Ü.nün] isimlerinin bulunduğu, İd\’nin eklediklerine verdiği isimler kısmında [İ.T.], [Y.A.], [M.K.], [H.Ü.nün] isimlerinin bulunduğu, İd\’ye bağlı kişi listesi kısmında [İ.T.], [Y.A.], [M.K.], [H.Ü.nün] isimlerinin bulunduğu, İd\’ye bağlı mail listesi kısmında [Y.A.], [M.K.] isimlerinin bulunduğu anlaşılmıştır.  Sanık Harun Evren\’in; sadece silahlı FETÖ/PDY terör örgütü üyelerince gizlilik içerisinde kullanılan Bylock programını ADSL hattından 27526285@dsmart ile kullandığı, örgütün finans kuruluşu olan Bank Asya\’da hesabının bulunduğu…\” 15. Gerekçeli kararda, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına dayanak teşkil eden delillerin başvurucunun ADSL hattı üzerinden ByLock kullanması ve örgütün finans kuruluşu olan Bank Asya’da hesabının bulunması olduğu belirtilmiştir. 16. Başvurucu 18/12/2017 tarihli dilekçesi ile mahkemeden süre tutum talebinde bulunmuştur. UYAP ortamında yapılan incelemede, ayrıca gerekçeli istinaf dilekçesi sunmadığı görülmüştür. 17. Başvurucunun istinaf talebi, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 26/3/2018 tarihli kararı ile esastan reddedilmiştir. 18. Başvurucu 26/4/2018 tarihli temyiz dilekçesinde de -diğerlerinin yanı sıra- gerekçeli kararların dosya kapsamı ile örtüşmediğini, ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı\’nda ID\’ye ekli kişileri tanımadığını, buna ilişkin taleplerinin reddedildiğini ileri sürerek temyiz talebinde bulunmuştur. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 6/2/2020 kararı ile hüküm onanmıştır. IV. İLGİLİ HUKUK 19. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27/6/2019 tarihli ve E.2018/16-418, K.2019/513 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir: \”… ByLock sunucularına ait IP\’lere bağlantısı saptanan IP adreslerinin ait olduğu sanık adına kayıtlı GSM ya da ADSL aboneliğinin veya bu abonelikler üzerinden internete bağlanan cihazların sanığın bilgisi ve rızası dahilinde ya da haricinde daimi veya geçici süreyle bir başkası tarafından kullanıldığına, bu abonelikler üzerinden kurulan internet bağlantısı için gerekli şifre gibi bilgilerin başkalarıyla paylaşıldığına ya da haksız olarak ele geçirildiğine vb. yönelik savunmalar karşısında ya da dosya kapsamına göre User-ID numarasının tespit edilenden farklı bir kişiye ait olduğuna yönelik bir şüphe oluşması durumunda, User-ID bilgisi

Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlali Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

AYM Raziye Akçay Kararı: Bank Asya’daki Mutat Hesap Hareketleri, Örgütsel Faaliyet Olarak Kabul Edilir mi?

AYM Raziye Akçay Kararı: Bank Asya\’daki Mutat Hesap Hareketleri, Örgütsel Faaliyet Olarak Kabul Edilir mi? Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Raziye Akçay Başvurusu (Başvuru Numarası: 2019/1665) Karar Tarihi: 28/6/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 2/9/2022 – 31941 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Kadir Özkaya Üyeler: Engin Yıldırım, Rıdvan Güleç, Yıldız Seferinoğlu, Kenan Yaşar Raportör: Yüksel Günarslan Başvurucu: Raziye Akçay I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı bir iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II.    BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 11/1/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon; hakkaniyete uygun yargılanma hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir: 5. Türkiye\’de Fetullah Gülen tarafından kurulan, 1960\’lı yıllardan itibaren faaliyette bulunan ve uzun yıllar boyunca dinî bir grup olarak nitelenen bir yapılanma mevcuttur. Bu yapılanma; süreç içinde cemaat, Gülen cemaati, Fetullah Gülen cemaati, hizmet hareketi, gönüllüler hareketi ve camia gibi isimlerle anılmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 22). 6. Anılan yapılanma, süreç içinde özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında örgütlenmiş; bunun yanı sıra başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunmuş; bu faaliyetler dolayısıyla sahip olduğu dershaneler, okullar, üniversiteler, dernekler, vakıflar, sendikalar, meslek odaları, iktisadi kuruluşlar, finans kuruluşları, gazeteler, dergiler, televizyon ve radyo kanalları, internet siteleri, hastaneler aracılığıyla sivil alanda önemli bir etkinliğe ulaşmıştır. Bu faaliyetlerin yanında bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenmiş olan, bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma söz konusudur (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26; Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 75). 7. Buna karşılık hareket tarzı ve icraatları öteden beri toplumda tartışma konusu olan bu yapılanmanın örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak özellikle 2013 yılı sonrasında pek çok soruşturma ve kovuşturma yürütülmüştür. Bu kapsamda bu yapılanmaya mensup kişilerin -yapılanmanın amaçları doğrultusunda- suç delillerini yok etme, devlet kurumlarının ve üst düzey devlet görevlilerinin telefonlarını dinleme, devletin istihbarat faaliyetlerini deşifre etme, kamu görevine giriş veya görevde yükselme sınavlarına ilişkin soruları önceden elde edip mensuplarına verme gibi eylemlerde bulundukları belirlenmiştir. Soruşturma ve kovuşturma belgelerinde, yapılanma Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) olarak isimlendirilmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 22, 27). 8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde -yeniden uzatılmayarak- son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında FETÖ/PDY olduğunu değerlendirmiştir (darbe teşebbüsü ve arkasındaki yapılanmaya ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 12-25). Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY\’nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12). 9. Darbe teşebbüsü öncesinde de FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen bazı ticari kuruluşlar ve finans kuruluşları için idari birtakım tedbirlere başvurulmuştur. Bu kapsamda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) 3/2/2015 tarihinde Asya Katılım Bankasının (Bank Asya) yönetimine el koymuş, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ise anılan Bankayı 29/5/2015 tarihinde TMSF\’ye devretmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 35). 10. 15 Temmuz 2016 tarihinden önce de kamu makamlarınca FETÖ/PDY\’nin finans kaynaklarından biri olarak değerlendirilen Bank Asya, 2013 yılı Aralık ayı sonrasında mali olarak zor duruma düşmüştür. Bunun üzerine     Bank Asyanın finansal olarak iyi durumda olduğunu göstermek ve böylece örgüte para aktarımının sürekliliğini temin etmek amacıyla Bank Asyaya para yatırılmasına yönelik olarak 25/12/2013 tarihinde bizzat örgüt lideri tarafından çağrıda bulunulmuştur. Anılan çağrı doğrultusunda, bu çağrıya uyan kişilerce özellikle 2014 yılının başından itibaren gerek bir kısım mal varlıkları elden çıkarılarak gerekse başka finans kuruluşlarından kredi çekilerek, tasarruf ve kâr amacı gözetilmeksizin örgüt yararına para yatırılması, katılım hesapları açılması, döviz ve altın alınıp satılması gibi işlemler yapıldığı tespit edilmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/12/2018 tarihli ve E.2018/16-419, K.2018/661 sayılı kararı). 11. Başvurucu, olay tarihinde Elâzığ \’da Özel Yavuz Selim Kolejinde öğretmen olarak çalışmaktadır. 12. C.A. isimli kişi 11/8/2016 tarihinde Elâzığ Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) giderek FETÖ/PDY üyesi olduğunu düşündüğü kişiler hakkında ihbarda bulunmuştur. C.A. aynı tarihte alınan ifadesinde başvurucu ve eşinin de örgütle bağlantılı olduğunu ileri sürmüştür. Söz konusu ihbar üzerine başvurucu ve eşi hakkında FETÖ/PDY\’ye üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Söz konusu İfade Tutanağı\’nın ilgili kısmı şöyledir: \”…Raziye Akçay [başvurucu] ve [M.A.] isimli kişilerde daha önce cemaate ait olan Yavuz Selim Lisesinde öğretmen olarak görev yapıyorlardı, darbe sürecinden bir kaç ay kadar önce yanılmıyorsam Doğa Kolejine geçtiler, geçtikten sonra Yavuz Selim\’de okuyan ve kendilerine yakın olan öğrencileri arayarak kendilerine Doğa Kolejine gelmelerini, kayıtlarını yaptırmalarını daha sonra da buradan başka bir düz liseye kayıtlarını yaptırarak izlerini kaybettirmelerini sağlamaya çalıştıklarını biliyorum, benim kanaatimce söz konusu kişiler Doğa Kolejine geçerek kendilerini kamufle etmeye çalışmaktadırlar, cemaatten koptuklarını zannetmiyorum…\” 13. 21/12/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucu; kolluk ifadesinde özetle 1997-2016 yılları arasında örgüte ait kurumlarda çalıştığını, darbe girişimine kadar bu yapının terör örgütü olduğunu bilmediğini, çocuklarını bu yapıya ait okullara gönderdiğini, maaşının Bank Asya hesabına yattığını, kendisinin de bu hesaba yatan parayı kullandığını, eşi ve kendi hesabı arasındaki para transferlerine ilişkin bilgisinin olmadığını, annesinin 5.000 avro tutarındaki hac parasının kendi hesabında bulunduğunu, bankacılık işlemlerini talimat üzerine gerçekleştirmediğini, 2015 yılına kadar Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisine abone olduğunu beyan etmiştir. Başvurucu; Elâzığ 1. Sulh Ceza Hâkimliği önündeki 28/12/2016 tarihli sorgusunda kolluk beyanını tekrarladığını, banka hesap hareketleriyle kendisinin değil eşinin ilgilendiğini ifade etmiştir. 14. Soruşturma sonucunda Başsavcılık tarafından başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 3/2/2017 tarihli iddianame düzenlenmiştir. İddianamede özetle başvurucunun çocuklarını kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan eğitim kurumlarına gönderdiği,

AYM Raziye Akçay Kararı: Bank Asya’daki Mutat Hesap Hareketleri, Örgütsel Faaliyet Olarak Kabul Edilir mi? Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

375 Sayılı KHK Kapsamında Yapılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasına İlişkin Hak İhlali

375 Sayılı KHK Kapsamında Yapılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasına İlişkin Hak İhlali Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Gökhan İşçimen ve Diğerleri Kararı (Başvuru Numarası: 2019/27140) Karar Tarihi: 19/1/2022 Başkan: Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Basri BAĞCI Raportör: Eren Can BENAKAY Başvurucular: Gökhan İŞÇİMEN ve diğerleri I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle sürekli işçi kadrosuna atanmama işlemine karşı açılan iptal davasında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Ekli tablonun (A) sütununda numaraları belirtilen başvuruların konu yönünden irtibatları nedeniyle 2019/27140 numaralı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin 2019/27140 numaralı başvuru üzerinden sürdürülmesine karar verilmiştir. 5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 9. Başvurucular 30/6/1989 tarihli ve 20211 mükerrer sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan 375 sayılı 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (375 sayılı KHK) uyarınca personel çalıştırılmasına dair hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştırılan sürekli işçi kadrolarına atanmak için başvuruda bulunmuştur. 10. Başvurucular hakkında 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname\’nin (676 sayılı KHK) 74. maddesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bent uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle başvurucuların sürekli işçi kadrosuna geçme talepleri reddedilmiştir. 11. Başvurucular söz konusu idari işlemlere karşı ayrı ayrı iptal davası açmıştır. Dilekçelerinde güvenlik soruşturmalarına ilişkin bilgilere ulaşamadıklarını ve işleme karşı savunma yapamadıklarını belirtmiştir. 12. Savunma dilekçelerinde, başvurucular hakkında güvenlik soruşturması yapılmasının 676 sayılı KHK\’nın 74. maddesiyle 657 sayılı Kanun\’un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bende dayandığı ve hukuka uygun olduğu belirtilmiştir. Başvurucular hakkında yapılan güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda atamasının gerçekleştirilmediği ifade edilmiştir. 13. Ekli tablonun (C) sütununda belirtilen mahkemelerin bir kısmı bakılan davaları reddetmiştir. Kararların gerekçesinde 24/12/2017 tarihli ve 30280 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname\’nin (696 sayılı KHK) 127. maddesiyle 375 sayılı KHK\’ya eklenen geçici 23. ve 24. maddesinden söz edilmiş ve buna göre güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmış olmanın sürekli işçi kadrosuna geçebilmek için aranan şart hâline getirildiği ifade edilmiştir. Kararda, başvurucular hakkında elde edilen verilerin ara karar ile istenildiği belirtilmiş; verilerin değerlendirmesi neticesinde başvurucuların güvenlik soruşturmasının olumsuz değerlendirilerek atamasının yapılmaması yolunda tesis edilen idari işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır. 14. Başvurucular, mahkeme kararına karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf talebi Ankara ve İstanbul Bölge İdare Mahkemelerince kesin olarak reddedilmiştir. 15. Öte yandan ekli tablonun (C) sütununda belirtilen mahkemelerin bir kısmı ise dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararlarda; başvurucunun kolluk kuvvetleri tarafından aranmadığı, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiğinin olmadığı, adli sicil kaydının bulunmadığı ve hakkında devam eden herhangi bir tahkikat da olmadığı ifade edilerek salt istihbari bilgi notu nedeniyle arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanamayacağı belirtilmiştir. 16. Anılan kararlara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, mahkeme kararlarını kaldırarak davaları kesin bir şekilde reddetmiştir. Kararların gerekçesinde, başvurucu hakkında elde edilen bilgilerin idarenin takdir yetkisi kapsamında değerlendirilmesi neticesinde kamu hizmetinin güvenli ve sağlıklı yürütülmesinin gereği olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yöndeki mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmadığı belirtilmiştir. 17. Nihai kararın başvuruculara tebliğ edilmesi üzerine başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda bulunmuştur. IV. İLGİLİ HUKUK 18. İlgili hukuk için bkz. Rıdvan Batur, B. No: 2018/17680, 3/12/2020, §§ 20-25. V. İNCELEME VE GEREKÇE 19. Anayasa Mahkemesinin 19/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü: A. Başvurucuların İddiaları 20. Başvurucular; sadece idarenin sunduğu belgeler dayanak alınarak karar verildiğini, söz konusu belgelerin kendileri ile paylaşılmadığını belirtmiştir. Güvenlik soruşturmalarının neden olumsuz sonuçlandığını bilmediklerinden bunlara karşı savunma yapamadıklarından yakınmıştır. Sonuç itibarıyla başvurucular adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ve adil yargılanma hakkı dışında anayasada güvence altına alınan diğer bir kısım ilke ve hakların da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. B. Değerlendirme 21. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:  “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” 22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların sadece idarenin sunduğu belgeler dayanak alınarak Mahkemece karar verildiğine, söz konusu belgelerin hukuki temelinin bulunmadığına ve işleme dayanak olarak gösterilen belgelerin taraflarına gönderilmediğine ilişkin şikâyetleri silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında incelenmiştir. 1. Kabul Edilebilirlik Yönünden 23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. 2. Esas Yönünden a. Genel İlkeler 24. Anayasa\’nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa\’nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37). 25. Anayasa\’nın 36. maddesine \”adil yargılanma\” ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye\’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin

375 Sayılı KHK Kapsamında Yapılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasına İlişkin Hak İhlali Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Anayasa Mahkemesi Pilot Karar: Etkili Başvuru Hakkı ve Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu Pilot Karar: Etkili Başvuru Hakkı ve Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali ANAYASA MAHKEMESİ GENEL KURUL PİLOT KARAR NEVRİYE KURUÇ BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2021/58970) Karar Tarihi: 5/7/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 22/7/2022-31900 Başkan:  Zühtü Arslan Başkanvekili: Hasan Tahsin Gökcan, Kadir Özkaya Üyeler: Engin Yıldırım, Muammer Topal, M. Emin Kuz, Rıdvan Güleç, Recai Akyel, Yusuf Şevki Hakyemez, Selahaddin Menteş, Basri Bağcı, İrfan Fidan, Kenan Yaşar Raportör: Murat Azaklı Başvurucu: Nevriye Kuruç I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru; iş sözleşmesine dayalı olarak açılan alacak davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığı şikâyetinin ileri sürülebileceği etkili bir yol bulunmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru, 16/8/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. 4. İkinci Bölüm tarafından 15/6/2022 tarihinde yapılan toplantıda, başvurunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü\’nün (İçtüzük) 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden elde edilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir: A. Bireysel Başvurudan Önceki Süreç 6. Başvurucu 10/12/2014 tarihinde Bakırköy 7. İş Mahkemesinde (İş Mahkemesi) Sağlık Bakanlığı, P.E.O. Tic. A.Ş. ve Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi aleyhine dava açmıştır. 7. Başvurucu anılan davada; davalı hastanede 23/7/1999 tarihinde temizlik işçisi olarak işe başladığını ve 27/10/2014 tarihinde emekli olana kadar çalıştığını belirterek kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, millî ve dinî bayramlarda çalışma ücretlerinin ödenmesini talep etmiştir. 8. İş Mahkemesi 18/10/2017 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. 9. Tarafların istinaf talebi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 41. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 8/1/2020 tarihinde, istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. 10. Başvurucu 16/8/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. B. Bireysel Başvurudan Sonraki Süreç 11. İş Mahkemesi, Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğrultusunda yaptığı yargılama sonunda 7/12/2021 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. 12. İş Mahkemesi; – Kıdem tazminatı olarak 23.159 TL\’nin 24/10/2014 tarihinden itibaren işletilecek en yüksek banka mevduat faizi ile, – Fazla mesai alacağı olarak 300 TL\’nin dava tarihinden, 995 TL\’nin ise ıslah tarihinden itibaren işletilecek en yüksek banka mevduat faizi ile, – Genel bayram tatili alacağı olarak 200 TL\’nin dava tarihinden, 392 TL\’nin ise ıslah tarihinden itibaren işletilecek en yüksek banka mevduat faizi ile, – Yıllık ücretli izin alacağı olarak 200 TL\’nin dava tarihinden, 7.560 TL\’nin ise ıslah tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile, – Asgari geçim indirimi alacağı olarak 100 TL\’nin dava tarihinden, 4.063 TL\’nin ise ıslah tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak başvurucuya verilmesine karar vermiştir. 13. Davalı Sağlık Bakanlığı istinaf isteminde bulunmuş; İş Mahkemesi 17/2/2022 tarihinde, süre yönünden istinaf isteminin reddine karar vermiştir. Karar henüz kesinleşmemiştir. IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 1. İlgili Mevzuat 14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun \”Usul ekonomisi ilkesi\” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir: \”(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.\” 15. 12/10/2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu\’nun \”Yargılama usulü ve kanun yolları\” kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir: \”(1) İş mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır. (2) Davaların yığılması hâlinde, her bir talebe ilişkin vakıalar bakımından ispat yükü ve deliller ayrı ayrı değerlendirilir. (3) 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır. (4) Kanun yoluna başvuru süresi, ilamın taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlar. (5) Kanun yoluna başvurulan kararlar, bölge adliye mahkemesi ve Yargıtayca ivedilikle karara bağlanır.\” 16. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu\’nun 7. maddesi şöyledir: \”İş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır. İlk oturumda mahkeme tarafları sulha teşvik eder. Uzlaşamadıkları ve taraflar veya vekillerinden birisi gelmediği takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında hüküm verilir.\” 17. 5521 sayılı mülga Kanun\’un 8. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir: \”Kanun yoluna başvurulan kararlar, bölge adliye mahkemesi ve Yargıtayca iki ay içinde karara bağlanır.\” 18. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun\’un \”Amaç\” kenar başlıklı 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: \”(1) Bu Kanunun amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair esas ve usullerin belirlenmesidir.\” 19. 6384 sayılı Kanun\’un \”Kapsam\” kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir: \”(1) Bu Kanun; a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı, b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği, iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruları kapsar. (2) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye\’nin taraf olduğu ek protokoller kapsamında korunan haklara ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik içtihatları doğrultusunda Ülkemiz aleyhine verilen ihlal kararlarının yoğunluğu dikkate alınmak suretiyle, (…) diğer ihlal alanları bakımından da Cumhurbaşkanı kararıyla bu Kanun hükümleri uygulanabilir. (3) İdari nitelikteki soruşturmalardan kaynaklanan başvurular hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz.\” 20. 6384 sayılı Kanun\’un \”Tanımlar\” kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir: \”(1) Bu Kanunun uygulanmasında; a) Bakanlık: Adalet Bakanlığını, b) Başvuran: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş olanları, c) Başvuru: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış olan başvuruyu, ç) Komisyon: Tazminat talebi hakkında karar vermek amacıyla kurulan Komisyonu, d) Müracaat: Komisyona iletilen talebi, e) Müracaat eden: Komisyondan tazminat talebinde bulunanları, ifade eder.\” 21. 6384 sayılı Kanun\’un \”Müracaatın şekli ve süresi\” kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir: \”(1) Komisyona müracaat, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru tarihini ve numarasını gösteren resmi kayıt kabul mektubu, başvuru formu ve diğer ilgili bilgi ve belgelerle birlikte, müracaat edenin kimlik bilgilerini içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır. (2) Başvuran, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Komisyona müracaat edebilir. Bu süre içinde müracaatta bulunmayanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin münhasıran iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması gerekçesine dayanan kabul edilemezlik kararının kendilerine tebliğinden itibaren bir ay içinde de Komisyona müracaat edebilirler. (3) Cumhurbaşkanı kararıyla; a) 2 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca Kanunun kapsamının genişletilmesi, b) 9 uncu maddenin ikinci fıkrası

Anayasa Mahkemesi Pilot Karar: Etkili Başvuru Hakkı ve Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Süresinde UYAP’tan Öğrenme Kriteri

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Süresinde UYAP’tan Öğrenme Kriteri Anayasa Mahkemesi\’nin bireysel başvuruları, bireysel başvuruya konu Yargıtay kararlarının UYAP sisteminden görüldüğü (öğrenildiği) gerekçesiyle süreden reddetmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bağlamında mahkemeye erişim hakkının kısıtlanması olarak değerlendirilebilir. Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Süresinin Hesaplanması Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi (“AYM”) 30 günlük bireysel başvuru süresinin hesaplanmasında halihazırda “öğrenme” kriterini uygulamaktadır. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” başlıklı 47. maddesinin 5 fıkrasına göre “Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.” Aynı hüküm, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64/1. maddesinde de tekrarlanmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu iki düzenlemede öngörülen 30 günlük bireysel başvuru süresinin somut olayların özelliklerine göre hangi tarihten itibaren hesaplanması gerektiği hususunda bazı kararlar vermiştir. Bu kararlardan en önemlilerinden birisi A.C. ve diğerleri kararıdır (Başvuru numarası: 2013/1827). Bu kararda Anayasa Mahkemesi “öğrenme” kavramı ile ilgili şu tespitleri yapmıştır: “Bireysel başvuruların, (…) başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde, başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak \”başvuru yollarının tüketildiği\” tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin \”nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği\” tarih olarak anlaşılması gerekir. Bu öğrenme somut olayın özelliklerine göre farklı şekillerde gerçekleşebilir.” Anayasa Mahkemesi, “öğrenme” kavramı ile ilgili verdiği Hüseyin Aşkan kararında ise şu ifadelere yer vermiştir: “Bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliği, öğrenme şekillerinden biridir (…) Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir.” (Hüseyin Aşkan kararı, § 23). AYM aynı kararda devamla incelediği başvurudaki “öğrenme” olarak kabul ettiği UYAP erişiminden bahsetmekte ve şu ifadelere yer vermektedir: “Anayasa Mahkemesi, gerekçeli nihai karar[ın] ilk derece mahkemesine ulaştığından başvurucunun haberdar olduğu ve bu durumda Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) Avukat Bilgi Sistemi\’ni kullandığı görülen başvurucu vekilinin nihai karar sonucunu ve gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunduğu konusunda şüphe[si] olmadığını ifade etmiştir” (Hüseyin Aşkan kararı, § 25, son). Anayasa Mahkemesi, Hüseyin Aşkan kararında başvurucu vekilinin UYAP’a erişimi konusunda bir değerlendirme yaparak şu sonuca varmıştır: “Yargılama sürecinde nihai karar olan Yargıtay ilamına ilişkin olarak UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan incelemede de ilgili kararın başvurucu avukatı D. B. tarafından 21/12/2016 günü saat 13.09.16’da açılarak okunduğu tespit edilmiş ve buna ilişkin olarak ekran çıktısı alınıp dosya arasına konulmuştur. Dolayısıyla bu işlemi yapan ilgililerden işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrenmeleri beklenir. Böyle bir durumda işlem yapılırken nihai kararın sonucunun öğrenildiği kabul edileceğinden bireysel başvuru süresinin bu tarihten itibaren başlatılması gerekir.” Bu karardan sonra Anayasa Mahkemesi, -son zamanlarda olağanüstü artan ağır iş yükünün de getirdiği birtakım zorunlulukları ve çözüm arayışlarını da dikkate alarak- başvurularda avukatların (ve başvurucuların) UYAP’a erişimlerini incelemekte ve nihai karara erişimin başvuru tarihine göre 30 günden daha fazla olduğu bireysel başvuruları süre şartına uyulmadığı gerekçesiyle reddetmektedir. Anayasa Mahkemesi süre bakımından red kararları verirken UYAP evrak işlem kütüğündeki bilgileri ilgililerine tebliğ ederek savunma istememekte ve başvuru ile ilgili başka sorunlar olup olmadığına da (örneğin devam edegelen ihlal gibi) kimi zaman bakmamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin Hüseyin Aşkan kararı ile uygulamaya koyduğu bu sistem, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”) içtihatları karşısında sorunlu bir uygulamadır ve adil yargılanma hakkının bir unsuru olan mahkemeye erişim hakkını ihlal etmektedir. Mahkemeye Erişim Hakkı Bağlamında AİHM Kararları Anayasa Mahkemesi’nin uygulamasının nasıl bir hak ihlaline yol açtığını incelemeden önce mahkemeye erişim hakkı konusundaki genel kuralları incelemekte fayda vardır. Bununla birlikte, AİHM’in AYM’nin UYAP erişimi sebebiyle başvuruları süreden reddetmesi konusunda bir karar verip vermediğinin de incelenmesi gerekmektedir. Hemen belirtelim ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bu konuda yapılmış bazı başvuruları tek yargıç kararı ile reddetmektedir. AİHM’in yek yargıç kararları AYM’nin Hüseyin Aşkan kararından sonra verdiği kısa kararlara benzemektedir ve gerekçe içermemektedir. Ancak bu kararlarda yer verilen atıflara bakıldığında, atıf yapılan Büyük Daire kararlarının (ilgili paragraflarının) mahkemeye erişim hakkı ve iç hukuk yollarının usulüne uygun olarak tüketilmediği yönünde kararlar olduğu anlaşılmaktadır. AİHM’in bu kararlarının da AYM kararları gibi mahkemeye erişim hakkını engellediği düşünülebilir. Bahsi geçen kısa kararların dışında AİHM’in AYM kararına konu UYAP evrak işlem kütüğü hakkında verilmiş gerekçeli bir kararı bulunmamaktadır. Bununla birlikte, UYAP sistemini incelediği ve UYAP-tebligat bağlantısını incelediği kararlar bulunmaktadır. Bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Alada/Türkiye kararında (Başvuru No: 67449/12) ulusal yargı makamları tarafından verilen nihai kararın UYAP’a yüklenip yüklenmemesi ile ilgili bir konuyu incelemiş ve konusu ceza yargılaması olan başvuruyu 6 aylık sürede yapılmadığı gerekçesiyle reddetmiştir. Bu karar ve bu karara UYAP’ın işleyişi konusunda atıf yapan birkaç başka karar dışında AYM’nin başvuruları süreden reddetmesi konusunda AİHM tarafından verilmiş (Üçdağ Kararı dışında) başka bir gerekçeli karar bulunmamaktadır. Aynı şekilde böyle bir iddia ile yapılan bir başvurunun savunma alınmak üzere Hükümete tebliğ edildiği bir bildirim de AİHM kararlar veri tabanı HUDOC’ta bulunmamaktadır. AİHM’in mahkemeye erişim hakkı bağlamında verdiği kararlar ile ortaya çıkan içtihatlarına kısaca değinmek gerekir. AİHM kararlarına göre mahkemeye erişim hakkının “hukukun üstünlüğü” ve “keyfiliğin önlenmesi” ile doğrudan ilgisi vardır ve bu hak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (“AİHS”) 6. maddesinde mündemiç bir haktır. Ancak bu hak mutlak bir hak olmayıp, duruma ve somut olayın özelliklerine göre bazı sınırlamalara tabi olabilir. Her halükârda bu sınırlamalar hakkın özüne dokunmamalı ve hakkı tamamen ortadan kaldırmamalıdır. Mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamaların başında elbette başvuru süreleri, zamanaşımı süreleri veya hak düşürücü süreler gelmektedir. AYM ve (artık 4 ay olarak uygulanan) AİHM başvuruları için öngörülen sürelere ilişkin kurallar böylesi bir sınırlamanın sonucunda konulan kurallardır. Yargılama harçları, kesinlik sınırları vb. gibi başka uygulamaların da mahkemeye erişim hakkı bakımından bir sınırlama olduğunu belirtmek gerekir. Yine AİHM içtihatlarına göre, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu sınırlamaların yasal temeli olmalı, her zaman meşru bir amaca yönelik olmalı ve mahkemeye erişim hakkının sınırlanması ile bu sınırlama sonucunda ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir denge olmalıdır. Mahkemeye erişim hakkı sadece kanun metninde kalmamalı, aynı zamanda somut ve etkin olarak da uygulanmalıdır. AİHM içtihatlarına göre, bir başvurucu haklarına müdahale sonucu doğuran bir işlemi dava konusu etmek bakımından açık, öngörülebilir ve etkin imkanlara sahip olmalıdır. AİHM, başvuru veya dava süreleri ile ilgili düzenlemelerin hukuk güvenliğinin sağlanması ve adalet sisteminin en iyi şekilde yönetilmesi için gerekli düzenlemeler

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Süresinde UYAP’tan Öğrenme Kriteri Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Bakıma Muhtaç Bebeği Olan Annenin Gözaltına Alınması ve Tutuklanması Hak İhlalidir

Anayasa Mahkemesi: Bakıma Muhtaç Bebeği Olan Annenin Gözaltına Alınması ve Tutuklanması Hak İhlalidir Anayasa Mahkemesi Kararı (Bireysel Başvuru) Hicret Aksoy Başvurusu Başvuru Numarası: 2021/2107 Karar Tarihi: 13/4/2022 RGT: 01.06.2022 RG NO: 31853 (2709 S. K. m. 15, 19) (5271 S. K. m. 90, 91, 100, 141) (6216 S. K. m. 50) (667 S. KHK m. 6) (ANY. MAH. 21.10.2021 T. 2017/34502 E.) (ANY. MAH. 18.09.2013 T. 2012/969 E.) (ANY. MAH. 09.05.2019 T. 2018/696 E.) (ANY. MAH. 27.03.2019 T. 2016/10380 E.) (ANY. MAH. 04.04.2018 T. 2017/744 E.) (ANY. MAH. 20.06.2017 T. 2016/22169 E.) (ANY. MAH. 25.05.2017 T. 2014/10405 E.) BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan Y.: Hicabi DURSUN Üyeler: Muammer TOPAL, Recai AKYEL, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN Raportör: Yusuf Enes KAYA Başvurucu: Hicret AKSOY I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, haksız gözaltı ve tutuklama tedbiri dolayısıyla açılan tazminat davasında ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 6/1/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir: 5. Başvurucunun eşi Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. 22/8/2016 tarihinde başvurucunun konutunda arama yapılmasına ve aynı çatı altındaki aile bireylerinin de dijital materyallerine el konulmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda arama işlemi sonucunda başvurucunun da cep telefonuna ve SIM kartına el konulmuştur. 6. Başvurucunun eşinin üzerine kayıtlı iki telefon hattı üzerinden ByLock programını indirdiği ve kullandığı iddia edilmiştir. Başvurucunun eşi 4/11/2016 tarihli kolluk ifadesinde adına kayıtlı GSM hatlarından … 53 66 numaralı hattı kendisinin, … 46 47 numaralı hattı ise eşinin (başvurucunun) kullandığını beyan etmiştir. 7. Başvurucunun eşi hakkındaki 6/2/2017 tarihli iddianamede (İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan) adına kayıtlı … 46 47 numaralı hat üzerinden 4/2/2015 tarihinde, … 53 66 numaralı hat üzerinden ise 7/10/2014 tarihinde ByLock programını indirip kullandığı ileri sürülmüştür. 8. Yargılandığı davada 2/5/2017 tarihli duruşmada başvurucunun eşine … 46 47 numaralı hattı eşinin (başvurucunun) kullanıp kullanmadığı sorulmuştur. Başvurucunun eşi bu hattı kendisinin kullandığını, daha önce sehven eşi tarafından kullanıldığı yönünde beyanda bulunduğunu belirtmiştir. 9. Daha sonra başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında FETÖ/PDY üyesi oldukları iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinden başvurucunun da aralarında yer aldığı şüphelilerin konutu için arama kararı verilmesi talebinde bulunulmuştur. Hâkimlik 30/10/2017 tarihli kararıyla şüphelilere ve suç delillerine ulaşılabileceğine ilişkin makul şüphenin mevcut olduğu gerekçesiyle söz konusu talebi kabul etmiştir. 10. Başsavcılık aynı gün arama kararında ismi belirtilen şüphelilerin kaçma ve delilleri yok etme ihtimalinin bulunduğunu, yüklenen suçların niteliğini göz önüne alarak şüphelilerin suç delilleriyle birlikte sağlıklı bir şekilde sorgulanması, delillerin toplanması, korunması ve soruşturmanın adil, hızlı, etkin bir şekilde sonuçlandırılması amacıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu\’nun 90. ve 91. ve 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamesi\’nin 6. maddesi uyarınca yakalanarak yedi gün süre ile gözaltına alınmalarına karar vermiştir. 11. Başvurucu bu talimata istinaden 2/11/2017 tarihinde yakalanarak Adana\’da gözaltına alınmıştır. Başvurucunun Adana\’daki ikamet adresinde yapılan arama sonucunda cep telefonuna ve SIM kartlarına, beraber yaşadığı ablası ve eniştesine ait cep telefonlarına ve SIM kartlarına, bir iPad’e ve bir fotoğraf makinesine el konulmuştur. 12. 3/11/2017 tarihinde İstanbul\’da yürütülen soruşturma kapsamında, İstanbul\’da görevli kolluk görevlileri başvurucuyu gözaltında olduğu Adana Emniyet Müdürlüğünden teslim almaya gelmiş; kolluk görevlileri ile yaptığı görüşmede başvurucu, bakıma muhtaç 14 aylık bir bebeğinin olduğunu, çocuğunu teslim edeceği kimsenin bulunmadığını beyan etmiştir. Bunun üzerine kolluk görevlileri savcı ile bir telefon görüşmesi yapmış, savcı başvurucunun gözaltı hâlinin devam etmesi yönünde talimat vermiştir. 13. Başvurucu, avukatı aracılığıyla gözaltı kararına 3/11/2017 tarihinde itiraz etmiştir. Avukatı itiraz dilekçesinde; medyadan takip ettiği kadarıyla soruşturmanın ByLock kullanıldığı iddiasına dayandığını, başvurucunun eşinin ByLock kullandığı gerekçesiyle tutuklandığını, ByLock kullanımı söz konusuysa bunun başvurucunun eşinden kaynaklanmış olabileceğini belirtmiştir. Dilekçede ayrıca başvurucunun depresyon ve migren hastası olduğunu, ilaç tedavisinin devam ettiğini, emzirmesi gereken yaşta bir bebeğinin bulunduğunu, gözaltı sürecinde bebeğin emzirilmesine izin verilmediğini, bebeğin sürekli ağladığını, bu şartlar altındaki bir kişinin kaçma ihtimalinin bulunmadığını ifade etmiştir. 14. 6/11/2017 tarihinde başvurucunun Başsavcılıkta ifadesi alınmıştır. Başvurucu ifadesinde FETÖ/PDY\’den haberdar olmadığını, eşinin bu örgütle alakası olduğunu eşinin tutuklanmasıyla öğrendiğini, evlenmeden önce başka bir hat kullandığını, evlendikten sonra ekonomik nedenlerle adına ayrı hat almadıklarını ve eşinin adına kayıtlı … 46 47 numaralı hattı eşinin evde bıraktığı zamanlarda sadece ailesi ile görüşmek amacıyla kullandığını, bu hattı eve geldikten sonra da eşinin internete girmek için kullandığını, ByLock programından da ilk kez eşi tutuklandığında haberdar olduğunu, bu programı kesinlikle indirmediğini, gelişim eksikliği olan bakıma muhtaç bir yaşında bebeğinin olduğunu belirtmiş ve serbest bırakılma talebinde bulunmuştur. 15. Başvurucunun avukatı ifade sırasındaki savunmasında başvurucunun eşinin ByLock programını diğer telefon hattına 7/10/2014 tarihinde, başvurucunun da kullandığı hatta ise 4/2/2015 tarihinde indirdiğini, eğer ByLock programı başvurucu tarafından indirilmiş olsaydı indirmenin aynı zamanda gerçekleşmiş olması gerektiğini, başvurucunun bakıma ve emzirilmeye muhtaç bir bebeğinin olduğunu belirterek başvurucunun serbest bırakılmasını talep etmiştir. 16. Başsavcılık, terör örgütü üyesi olma suçundan tutuklanması istemiyle başvurucuyu aynı gün İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Tutuklamaya sevk yazısında başvurucunun ByLock\’u eşi adına kayıtlı … 46 47 numaralı hat üzerinden 4/2/2015 tarihinde indirerek ve örgütün söz konusu program için kiraladığı dokuz adet IP\’den biri olan ….. No.lu IP üzerinden 12/3/2015 tarihine kadar 79 kez giriş yapmak suretiyle kullandığı ileri sürülmüştür. 17. Başvurucu sorgusunda ByLock programını kullanmadığını, eşi bu uygulamayı yüklediyse de bundan haberinin olmadığını, eşinin kullanmış olduğu diğer telefonda da ByLock programının yüklü olduğunun ortaya çıktığını ve eşinin bu nedenle tutuklandığını ileri sürmüştür. Avukatı ise eşinin ByLock indirip kullanmasından başvurucunun sorumlu tutulamayacağını, suç ve cezaların şahsi olduğunu, evli kişilerin birbirinin telefonunu kullanmasının normal olduğunu, amcasının oğluyla evli, ilkokul mezunu bir ev hanımı olan başvurucunun durumunun FETÖ/PDY üyelerinin profiliyle bağdaşmadığını ileri sürmüştür. 18. Başvurucu, yapılan sorgusunun ardından terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararında başvurucunun kullandığı cep telefonunda ByLock programının yüklü olduğuna ilişkin belge, tutanak ve raporlara dayanılmıştır. 19. Başsavcılık 8/11/2017 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazdığı yazıda başvurucunun,

Bakıma Muhtaç Bebeği Olan Annenin Gözaltına Alınması ve Tutuklanması Hak İhlalidir Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Türk Ceza Kanunu 53. Maddesine ilişkin Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı (Karar: 2015/85)

Türk Ceza Kanunu 53. Maddesine ilişkin Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı (Karar:2015/85) Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Kararı Esas No: 2014/140 Karar No: 2015/85 Karar Tarihi: 08.10.2015 Anayasa Mahkemesinin E: 2014/140 (5237 Sayılı Kanun ile İlgili), K: 2015/85 sayılı Kararı (2709 S. K. m. 2, 10, 11, 12, 13, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 76, 101) (5237 S. K. m. 49, 51, 53) (6216 S. K. m. 43) RGT: 24.11.2015 RG NO: 29542 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Çankırı 1. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2014/140, E.2014/141) İTİRAZLARIN KONUSU: 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin; 1- (1) numaralı fıkrasında yer alan “Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak;… bölümünün, fıkranın (b) bendinde yer alan …seçilme ehliyetinden… ibaresi yönünden, 2- (1) numaralı fıkrasında yer alan …hapis cezasına… ibaresinin, fıkranın (b) bendi yönünden, 3- (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “Seçme ve…\” ve \”…ve diğer siyasi hakları kullanmaktan\” ibarelerinin, 4- (2) numaralı fıkrasının, aynı maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi yönünden, 5- (4) numaralı fıkrasında yer alan \”Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya…\” ibaresinin, aynı maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi yönünden, Anayasa\’nın 2., 10., 11., 12., 13., 66., 67., 68., 69., 70., 71., 72., 73., 74., 76. ve 101. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir. OLAY: Sanıklar hakkında hırsızlık ve yaralama suçlarından dolayı açılan kamu davalarında, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme iptalleri için başvurmuştur. I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKÜMLERİ 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun itiraz konusu kuralları da içeren 53. maddesi şöyledir: Madde 53– (1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak; a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi haklan kullanmaktan, c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, Yoksun bırakılır. (2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz. (3) Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir. (4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz. (5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkumiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adli para cezasına mahkumiyet halinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adli para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar. (6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar. II- İLK İNCELEME 1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN, M. Emin KUZ ve Haşan Tahsin GÖKCAN’ın katılımlarıyla 11.9.2014 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantılarında, dosyalarda eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. III- BİRLEŞTİRME KARARI 2. 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak” bölümünün ve (2) numaralı fıkrasının, (1) numaralı fıkranın (b) bendinde yer alan “…seçilme ehliyetinden…” ibaresi yönünden iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2014/140 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, E.2014/141 sayılı dosyanın esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2014/140 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 8.10.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. IV- ESASIN İNCELENMESİ 3. Başvuru kararları ve ekleri, Raportör Hakan ATASOY tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükümleri, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A- Kanun’un 53. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak” Bölümünün, Fıkranın (b) Bendinde Yer Alan “…seçilme ehliyetinden…” İbaresi Yönünden İncelenmesi 1- İtirazın Gerekçesi 4. Başvuru kararında özetle, Anayasa’nın 76. maddesinin (2) numaralı fıkrasında taksirli suçlar hariç olmak üzere, bir yıl veya daha fazla hapis cezasına hükmedilenlerin affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemeyeceğinin ifade edildiği, itiraz konusu kuralın seçilme ehliyeti yönünden Anayasa’daki düzenlemeye uygun olmadığı, Kanun’un 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre hapis cezasının asgari haddinin Kanun’da aksi belirtilmeyen hallerde bir ay olduğu, bu düzenleme karşısında kişilerin bir yıldan az hapis cezasına mahkumiyetleri halinde dahi seçilme ehliyetinden yoksun bırakılabilecekleri belirtilerek kuralın, Kanun’un 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “…seçilme ehliyetinden…” ibaresi yönünden Anayasa’nın 11., 12., 13., 67., 76. ve 101. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. 2- Anayasaya Aykırılık Sorunu 5. İtiraz konusu kural ile kişilerin kasten işlemiş oldukları suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak seçilme ehliyetinden yoksun bırakılmaları öngörülmüştür. 6. Anayasa’nın, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını düzenleyen 67. maddesinin birinci fıkrasında, Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir. milletvekili seçilme yeterliğini düzenleyen 76. maddesinin ikinci fıkrasında da En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu

Türk Ceza Kanunu 53. Maddesine ilişkin Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı (Karar: 2015/85) Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesine ilişkin Emsal AYM Kararı

Kat Karşılığı / Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin Feshedilmesi Halinde Yükleniciden Taşınmaz Satın Alan Üçüncü Kişilerin İyiniyeti Korunur mu? Kat karşılığı / Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin (APKİS) feshedilmesi halinde yükleniciden bağımsız bölüm satın alan iyiniyetli üçüncü kişilerin hukuki durumuna ilişkin güncel Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı: Yargıtay’ın kat karşılığı / arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde (APKİS), arsa sahibinin sözleşme düzenlendikten sonra yükleniciye yaptığı taşınmaz devrinin avans niteliğinde olduğu ve sözleşmenin geriye etkili feshi halinde istenebileceği, yüklenicinin aldığı bu payları üçüncü kişilere devretmiş olması durumunda üçüncü kişilerin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinden yararlanamayacakları ve iyiniyet savunmasında bulunamayacaklarına dair yerleşik içtihadından dönülmek suretiyle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine (APKİS) konu taşınmazın tapuda yükleniciye devredilmesinden sonra yüklenicinin arsa payı veya bağımsız bölümleri üçüncü kişilere satması veya ipotek tesis etmesi üzerine, sözleşmenin geçersizliğinin tespiti veya geriye etkili olarak feshedilmesi halinde; üçüncü kişilerin tapuya güvenerek ve iyiniyetli olarak ayni hak edindikleri iddialarının dinlenmesi mümkün olup, yapılan delil değerlendirmesi sonucu üçüncü kişinin kötüniyetli olduğunun ispatlanmamış olması halinde iyiniyetin varlığı kabul edilerek iktisap edilen mülkiyet veya ipotek hakkının korunması gerektiğine, ancak somut olaya göre üçüncü kişilerin iktisap anında iyiniyetli olmadıklarının anlaşılması halinde taşınmazların arsa sahibine dönebileceğine karar verilmiştir. (Anılan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı’na sitemizden ulaşabilirsiniz.) Kat Karşılığı / Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Kapsamında Müteahhitten Ev Alan Üçüncü Kişilerin İyiniyetinin Korunmayacağına ilişkin AYM Kararı Gayrimenkul hukuku veya başka bir ifadeyle taşınmaz hukuku alanında uzman avukat kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu; kat karşılığı inşaat sözleşmeleri hazırlanması, tapu iptal ve tescil davaları açılması ve takibi, ipotek tesisi, ipoteğin paraya çevrilmesi konularının takibi, intifa hakkı, geçit hakkı, ayni haklara ilişkin ihtilafların çözümlenmesi, kentsel dönüşüm sözleşmelerinin hazırlanması ve süreç takibi, ruhsatlandırma ve imar durumu belirlenmesi hizmetleri, müteahhitlik, tedarik, taşeronluk ve benzeri inşaat hizmetlerine ilişkin sözleşmeler, kat mülkiyeti ve irtifakı kurulumu, ön satış ve kiralama sözleşmeleri, yönetim planı uygulamaları ve tapuya şerhlerinin yapılması işlemlerinin her türlü aşamasında müvekkillerine her türlü konuda hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Arsa sahiplerince yükleniciye, onun talimatıyla üçüncü kişilere veya yükleniciye devirden sonra onun tarafından üçüncü kişilere intikal ettirilen tapu paylarının yüklenici ya da üçüncü kişilere tescili kural olarak yüklenici ve üçüncü kişilere ayni hak sağlamaz. Sadece bu tescil işleminin yapılması, mülkiyet hakkının doğması için yeterli olmayıp ayrıca geçerli bir hukuksal nedenin de varlığı gerekir. Arsa sahipleriyle ilgili yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili olarak feshedilmesi halinde Borçlar Kanunu gereğince ve haksız iktisap kuralları uyarınca yüklenici ile onun devrettiği ya da yüklenicinin talimatıyla arsa sahiplerince üçüncü kişilere yapılan pay devirlerinin edinme sebebi hukuksal dayanaktan yoksun kalır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 1023. maddesi hükmü gereğince tapu kütüğündeki tescile iyiniyette dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu iktisabı, yasal olarak korunur ise de; aynı Yasa’nın 1024. maddesi hükmü gereğince, bir ayni hak, yoksun olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Yapı henüz tamamlanmadan yükleniciden tapu payı devralan ya da yüklenicinin talimatıyla arsa sahibinden pay devralan üçüncü kişilerin kazanımlarında iyiniyetli kabul edilmelerine ve TMK’nın 1023. maddesi hükmünden yararlanmalarına imkân yoktur, mümkün değildir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin 20.07.2017 gün ve 2014/12321 sayılı kararıyla bunun mülkiyet hakkının ihlâli niteliğinde olmadığı da kabul edilmiştir. Kayseri gayrimenkul avukatı kadromuz gayrimenkul hukuku ve imar hukuku davaları konusunda 15 yılı aşkın deneyimleri ile güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde, müvekkillerine en etkili sonucu sağlamak için avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık desteği vermektedir. Kat karşılığı / arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi hazırlanması ve dava süreçleri ile ilgili Kayseri gayrimenkul avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Faik Tari ve Sultan Tari – Başvuru No: 2014/12321 Karar Tarihi: 20/7/2017 Resmi Gazete Tarihi & Sayısı: 27.09.2017 – 30193 Başvurucular: Faik TARI, Sultan TARI İkinci Bölüm – Karar (AİHS 1 Nolu Protokol) (2709 s. K. m. 5, 35, 36) (818 s. K. m. 19, 81, 101, 102, 106, 107, 108, 162, 167, 355, 358) (4721 s. K. m. 1023) (6098 s. K. m. 26, 97, 123, 124, 125, 647, 648) (6101 s. K. m. 1) (6216 s. K. m. 48, 50) (YGHK 24.02.2016 T. 2014/23-724 E. 2016/168 K.) (ALISIC VE DIGERLERI- BOSNA HERSEK, HIRVATISTAN, SIRBISTAN, SLOVENYA VE ESKI YUGOSLAV MAKEDONYA CUMHURIYETI DAVASI) (ÖNERYILDIZ- TÜRKIYE DAVASI) (ANY. MAH. 18.09.2013 T. 2012/969 E.) (ANY. MAH. 17.09.2013 T. 2012/1334 E.) (ANY. MAH. 25.06.2015 T. 2013/2166 E.) (ANY. MAH. 17.07.2014 T. 2012/1035 E.) (ANY. MAH. 17.02.2016 T. 2013/7842 E.) (ANY. MAH. 02.07.2013 T. 2012/13 E.) I. Başvurunun Konusu 1. Başvuru, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi çerçevesinde tapu kayıtlarının iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. II. Başvuru Süreci 2. Başvuru 18/7/2014 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığı’na (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır. III. Olay ve Olgular 7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği sekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir. 8. İstanbul ili Bakırköy ilçesi Senlik Mahallesi’nde bulunan 292 ada 348 parsel sayılı 954 m2lik taşınmaz, tapuda G.N.Y., G.T.Y. ve V.O. adına kayıtlı iken bu kişiler ile yüklenici E.A. arasında Bakırköy 2. Noterliğinde 26/11/1985 tarihinde arsa payı karşılığında inşaat yapım sözleşmesi düzenlenmiştir. Sözleşmeye göre arsanın malikleri 56/104 payın yükleniciye satısını taahhüt etmişlerdir. Yüklenici ise bunun karşılığında ikisi bodrum katında olmak üzere altı daireli bir binanın yapımını üstlenmiştir. İnşaatın süresi temel ruhsatının alınmasından itibaren yirmi dört ay olarak belirlenmiştir. 9. Taşınmazın üzerinde bir bodrum, bir zemin, iki normal ve bir çekme katlı toplam yedi daireli bir bina inşa edilmiştir. Ancak bu bina için proje, inşaat ruhsatı ve yapı kullanım izin belgesi bulunmamaktadır. 10. Arsa malikleri arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında taahhüt ettikleri

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesine ilişkin Emsal AYM Kararı Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası

Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası: Sosyal medya uygulamaları aracılığıyla veya internet üzerinden bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat edilmesi veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırılması hakaret suçu kapsamında değerlendirilmektedir. İnternet üzerinden hakaret suçu; Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya hesapları veya Telegram, Whatsapp gibi mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla işlenebileceği gibi e-mail (e-posta) göndermek gibi yöntemlerle de işlenebilmektedir. İnternet üzerinden hakaret suçu işleyen kişi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi hükümleri gereği cezalandırılacaktır. Hakaret suçu nedeniyle yapılacak yargılamalar Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yerine getirilir. Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu olarak, bilişim suçları başta olmak üzere ceza hukuku ile ilgili gerçek ve tüzel kişilere yönelik her türlü kovuşturma, soruşturma ve dava süreçlerinde müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri sunmaktayız. İnternet Üzerinden Hakaret Suçu Sosyal medya uygulamalarında paylaşım yaparak, tweet atarak veya yorum yaparak ya da e-posta aracılığıyla bir kimse hakkında “şerefsiz”, “haysiyetsiz”, “geri zekalı”, “aptal”, “hayvan” gibi kelimeler kullanmanın hakaret suçunu oluşturacağında şüphe yoktur. İnternet üzerinden hakaret suçunu teşkil eden fiiller, sözle işlenebileceği gibi yorum, yazı, şekil ve görüntü ile de işlenebilir. Ancak hakaret suçunu oluşturan söz veya fiillerin kanunda ve mevzuatta tek tek sayılması elbette ki düşünülemez. Hakaret suçunun oluşması için temel kural; sergilenen söz ve davranışlarla kişinin onur, şeref veya saygınlığını rencide edecek somut bir fiil veya olgu isnat edilmesi veya sövme yoluyla kişinin onur, şeref veya saygınlığına saldırılmasıdır. Hakaret suçunun internet veya sosyal medya aracılığıyla işlenmesi halinde de fiil cezalandırılacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; kişinin onur, şeref veya saygınlığını rencide yönelik sözler, kişinin mevcut fiziksel özelliğine veya psikolojik durumuna vurgu yapsa bile hakaret suçunu oluşturur. Bununla birlikte internet üzerinden hakarete uğrayan mağdurun kişisel özellikleri dışında kalmak şartıyla kendisine isnat edilen fiil veya olgunun ispatlanması halinde hakaret suçu oluşmaz. Örneğin, “falanın eşyalarını çaldın” denildiğinde, bu olgunun varlığı ispatlanırsa hakaret suçu oluşmaz. Fakat, hırsızlık suçundan daha önce sabıkası olan bir kişiye, “sen hırsızsın” demek hakaret suçunu oluşturur. İnternet ve sosyal medya üzerinden söylenen kaba ve nezaketsiz söz ve davranışlar ile beddua niteliğindeki sözler hakaret suçunu oluşturmaz. Özellikle yorumlarda sıklıkla kullanılan “terbiyesiz, saygısız” vb. sözler ile “Allah belanı versin” gibi ifadeler Yargıtay tarafından hakaret suçu kapsamında kabul edilmemektedir. Dilekçe hakkı ve eleştiri, basının haber yayımlama hakkı, iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında internetten veya sosyal medya üzerinden söylenen söz ve yapılan davranışlar hakaret suçunu oluşturmaz. Futbolcu, sanatçı ve özellikle siyasetçiler gibi yaptıkları iş nedeniyle kamuoyu tarafından bilinen, tanınan kişilere eleştiriler, normal kişilere nazaran daha sert ve ağır eleştiriler yöneltilebilmektedir. Yargıtay içtihatlarında, bu kişilerin normal kişilere göre eleştiriye daha açık olmaları ve eleştiriye tahammül etmeleri gerektiği belirtilmektedir. Örnek olarak bir siyasetçiye, “Senden fayda gelmez, memleketi sattın” demek ancak ağır eleştiri olarak nitelendirilebilir, ancak hakaret suçu olarak değerlendirilmeyecektir. İleti Yoluyla Hakaret Suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, ileti yoluyla hakaret edilmesi suç olarak düzenlenmiştir. İleti yoluyla işlenen hakaret suçunun cezası da üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır. Ceza miktarı bakımından eşit olsa da; ileti yoluyla yapılan hakaretlerin; huzurda hakaret suçu ya da gıyapta hakaret suçu kapsamında değerlendirilmesi hususunda farklılıklar vardır. İleti yoluyla hakaret suçunun “huzurda” oluşabilmesi için; iletiyi gönderenin mağduru hedeflemesi veya eylemini mağdurun öğrenebileceğini istemesi gereklidir. Örnek olarak başka birisine gönderilmiş mağdur hakkındaki hakaret içerikli mesajın mağdur tarafından tesadüfen öğrenilmesi durumunda “huzurda hakaret suçu” unsurları meydana gelmeyecektir. “Gıyapta hakaret suçu”nun oluşması için ise iletinin en az 3 kişiye gönderilmesi veya 3 kişinin bulunduğu ortak bir mesajlaşma grubuna gönderilmesi gerekir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/2. maddesi kapsamında ileti olarak kabul edilen iletişim vasıtaları şunlardır: – Mektup, – E-mail (e-posta), – Whatsapp gibi mesajlaşma uygulamaları veya bu uygulamalardaki gruplar – Cep telefonuyla SMS, – Telefon konuşmaları, – Instagram, Twitter, Facebook vb. sosyal medya hesaplarından DM (Direct Message) yoluyla mesajlaşma. Kayseri Ceza Avukatı arıyorsanız; Zülküf Arslan Hukuk Bürosu bünyesinde hizmet veren bilişim ve ceza hukuku mevzuatlarına hakim ve alanında tecrübeli ceza avukatı ile çalışmak, hiç şüphesiz siz değerli müvekkillerimizin yararına olacaktır. İnternet Üzerinden Hakaret Suçunun Basit ve Nitelikli Hali Sosyal medya veya internet üzerinden işlenen hakaret suçları aleni işlendiğinden, aleniyet nedeniyle hakaret suçu cezası 1/6 oranında arttırılacaktır. Suçun basit şeklinde hakim hapis cezası veya adli para cezası verecektir. Her iki cezanın birlikte verilmesi mümkün değildir. Gerekçeli kararda hapis cezası veya adli para cezasının seçilme gerekçesi de belirtilir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gereğince; hakaret suçunda nitelikli hallerin varlığı halinde verilecek hapis cezası, 1 yılın altında olamaz. Bununla birlikte internet veya sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçları aleni işlendiğinden, aleniyet gerekçesiyle ceza 1/6 oranında arttırılacaktır. Kanunda düzenlendiği üzere, mağdurun kamu görevlisi olması ve hakaretin görevinden dolayı yapılmış olması, kişinin mensup olduğu dinin kutsal değerlerine veya din özgürlüğünün kullanılmasına hakaret edilmesihakaret suçunun nitelikli şekli olarak kabul edilmektedir. Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapmaları fark etmeksizin, sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı  görevleri sebebiyle internetten işlenen hakaret suçunda, verilecek ceza 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu gereğince yarı oranında arttırılır. Bu durumda ayrıca, hükmolunan hapis cezası ertelenemez. Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı sosyal medya veya internet üzerinden hakaret durumunda ise zincirleme suç hükümleri gereği belirlenen cezanın miktarı ayrıca ¼ ile ¾’e kadar artırılacaktır. Örneğin, bilirkişi heyetine veya mahkeme heyetine hakaret suçlarında suçun nitelikli şeklinden belirlenen ceza arttırılacaktır. Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçunda Aleniyet İnternet veya sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçları aleni işlendiğinden hakaret suçu nedeniyle öngörülen ceza 1/6 oranında arttırılmaktadır (TCK m.125/4). Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal medya hesapları üzerinden hakaret edilmesi de aleniyetin gerçekleşmesine neden olur. İstisnai olarak, paylaşımları sınırlı sayıda kimsenin göreceği şekilde uygulama ayarlarının değiştirilmesi halinde; fiil suç teşkil etse bile aleniyet nedeniyle cezanın arttırılması yoluna gidilemeyecektir. Bu bakımdan sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarda aleniyet şartının gerçekleşip gerçekleşemediği soruşturma

Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası Read More »