Anayasa Mahkemesi İhlal Kararı Nedeniyle İdari Davalarda Yargılamanın Yenilenmesi
AYM İhlal Kararı Nedeniyle İdari Davalarda Yargılamanın Yenilenmesi Danıştay 5. Daire Esas No: 2019/3540 Karar No: 2020/2386 Karar tarihi: 16-06-2020 Özet: Davacı tarafından, yetkisi bulunmadığı halde Adalet Müfettişinin talebi üzerine mahkeme kararıyla iletişiminin dinlenilmesine karar verilmesinin kanunilik şartını taşımadığı gerekçesiyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinden bahisle Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi’nin 25/01/2018 tarih ve Başvuru Numarası: 2014/2889 sayılı kararıyla, davacının Anayasanın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine, davacıya 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine ve kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararında, kanuni bir dayanağı olmadan iletişimin dinlenilmesi ve kayda alınması şeklinde davacının haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanunilik unsurunu taşımadığını ifade etmiş, bu nedenle meşru amaç ya da ölçülülük açısından bir değerlendirme yapılmasına dahi gerek görmemiştir. Dolayısıyla, 15/05/2009 tarihli Olur ile Adalet Başmüfettişi M.A hakkındaki iddianın sübut bulmadığı nedeniyle işlem yapılmasına yer olmadığına dair verilen kararın hukuka aykırı olduğu hususu Anayasa Mahkemesinin haberleşme özgürlüğünü ihlal edildiğine dair kararı ile ortaya konulmuştur. (2709 s. K. m. 22) (2577 s. K. m. 53) (5271 s. K. m. 136) İstemin Konusu: Ankara 16. İdare Mahkemesinin 31/01/2019 tarih ve E:2018/735, K:2019/156 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. YARGILAMA SÜRECİ Dava Konusu İstem Adalet Başmüfettişi M.A. hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına ilişkin Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı\’nın 18/05/2009 tarih ve 3169 sayılı yazısıyla bildirilen 15/05/2009 tarihli Olurun iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki Ankara 16. İdare Mahkemesinin 30/06/2011 tarih ve E:2009/784, K:2011/812 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu\’nun 53. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi suretiyle kaldırılması ve dava konusu işlemin iptali istenilmiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti Ankara 16. İdare Mahkemesinin 31/01/2019 tarih ve E:2018/735, K:2019/156 sayılı kararında; yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilebilmesi için ya 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu\’nun 53. maddesinde tadadi olarak sayılan hallerin vuku bulmuş olması ya da Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru üzerine mahkeme kararında veya yargılama sürecinde hak ihlali gerçekleştiği gerekçesiyle yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın mahkemeye gönderilmesine karar vermesi gerektiği, ancak bakılan uyuşmazlıkta, Anayasa Mahkemesince davacının haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği tespit edilerek davacıya 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiş ise de yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmediği gibi 2577 sayılı Kanun’un 53. maddesinde yer alan şartlar da gerçekleşmediğinden, yargılamanın yenilenmesi için gerekli koşulların oluşmadığı gerekçesiyle yargılanmanın yenilenmesi isteminin reddine karar verilmiştir. Temyiz Edenin İddiaları Davacı tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu\’nun 53. maddesinde tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilam hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması halinde yargılamanın yenilenmesine karar verileceği ve dolayısıyla aynı konuda Anayasa Mahkemesine verilen haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin karar uyarınca aynı Kanun’un 53. maddedeki yargılamanın yenilenmesi şartları oluştuğu ve bu nedenle talebinin kabul edilmesi gerektiği, hakkında açılan ceza davasının FETÖ/PYD tarafından gerçekleştirilen bir kumpas operasyonu olduğu ve açılan bu davanın da Yargıtay incelemesinden geçerek beraatle sonuçlandığı, iletişimin dinlenilmesi ve tespit edilmesi ile ilgili kararı veren hakimin FETÖ/PYD soruşturması kapsamında meslekten ihraç edildiği, dönemin adalet müfettişi tarafından yetkisiz mahkemeden talep edilen iletişimin tespiti ve dinlenilmesinin bir kumpas olduğunun Anayasa Mahkemesi kararı ile de sabit olduğu, yargı ve takdir yetkisinin hukukun çizdiği sınırlar içerisinde kullanılması gerektiği ileri sürülmektedir. Karşı Tarafın Savunması Davalı idare tarafından, tesis edilen işlemin hukuka ve mevzuata uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen hususların 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu\’nun 45. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisine uymadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır. Danıştay Tetkik Hâkiminin Düşüncesi Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: İNCELEME VE GEREKÇE Maddi Olay Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına yapılan bir ihbar üzerine, Adalet Başmüfettişi M.A. tarafından 08/07/2008 tarih ve VII/8-1 sayılı yazı ile; çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, örgütü yönetmek, örgüt adına eylem ve faaliyetlerde bulunmak, birçok kamu kurumunun temizlik, yemek, güvenlik, tıbbi cihazlar alımları ve diğer birçok ihalelere fesat karıştırmak … suçlarıyla alakalı suçun işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu\’nun 135. maddesi uyarınca Sincan 1. Sulh Ceza Mahkemesinden davacının da aralarında bulunduğu bazı kişilere ait cep ve sabit telefonların (3) ay süreyle telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespit edilmesine, dinlenmesine, kayda alınmasına ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin olarak talepte bulunulmuş, bu talep Sincan 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 08/07/2008 tarih ve 2008/550 değişik iş sayılı kararı ile kabul edilmiş ve bahse konu telefonların (3) ay süreyle telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespit edilmesine, dinlenmesine, kayda alınmasına Ceza Muhakemesi Kanunu\’nun 268. maddesi gereğince itirazı kabil olmak üzere karar verilmiş, bu kararın uygulanmasına ilişkin olarak Telekomünikasyon İletişim Başkanlığınca yapılan itiraz reddedilmiş, daha sonradan Konya Barosuna bağlı Av. A.Ö. ile davacının 13/03/2009 tarihli şikayet dilekçesinde; N.A.\’nın evinde ve işyerinde yapılan aramalarda vekil olarak katıldıklarının, müdafi olarak kolluk güçlerinin arama ve el koymalarında hazır bulunduklarının, müvekkilleri N.A\’nın hukuki haklarını savunmak ve kolluğa yardımcı olmak üzere yargı görevini yaptıklarının, arama ve el koyma ile alakalı düzenlenen tutanaklara vekil sıfatıyla imza attıklarının, buna karşın sabit ve mobil telefonlarının teknik takibe ve kayda alındığının, böyle bir konuda Adalet Bakanlığı müfettişinin talepte bulunma hak ve yetkisinin olmadığının, bu durumun Ceza Muhakemesi Kanunu\’nun 136. maddesinde yer alan hükme aykırı olduğunun, ayrıca Sincan Mahkemesinin bu talep hakkında karar verme yetkisinin bulunmadığının iddia edilmesi ve ilgili hakim ve talepte bulunan Adalet Müfettişi hakkında şikayette bulunulması üzerine Adalet Bakanlığı\’nca şikayet konusu hususlarla ilgili olarak yapılan inceleme sonucunda 15/05/2009 tarihli Olur ile; CMK’nın 135. maddesinde yer alan suçların işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil edilmesi imkanının olmaması nedeniyle şikayete konu iletişimin tespiti talebinde bulunulduğu, bu talebin ilgililerin iddia ettikleri gibi CMK’nın 136. Maddesine aykırı şekilde N.A. ile ilgili avukatlar arasındaki vekillik ilişkisinden kaynaklanmadığı, doğrudan doğruya suç ortaklığı iddiasına yönelik olduğu, Ankara grubunda yer alan bir Adalet Müfettişinin Ankara sınırları içerisindeki Sincan Mahkemesinden talepte bulunmasının mevzuatta aksine bir düzenleme getirilmemiş olması itibarıyla usul ve yasaya aykırılık teşkil etmediği belirtilmek suretiyle Adalet Başmüfettişi M.A hakkındaki iddia sübut bulmadığından işlem yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş ve bu işlem davacıya 18/05/2009 tarih
Anayasa Mahkemesi İhlal Kararı Nedeniyle İdari Davalarda Yargılamanın Yenilenmesi Read More »