Bilişim Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara Karşı Eksik Soruşturma Nedeniyle Kanun Yararına Bozma Talep Edilebilir mi

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara Karşı Eksik Soruşturma Nedeniyle Kanun Yararına Bozma Talep Edilebilir mi Hatalı gerekçe ve eksik soruşturma neticesinde verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itiraz üzerine soruşturmanın genişletilmesine karar verilmesi yerine KYOK itirazın reddine karar verilmesi Kanun’a aykırı olup, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi kapsamında kanun yararına bozma yoluna başvuru yapılabilir. Yargıtay 11 . Ceza Dairesi Esas No: 2024/3582 Karar No: 2024/14938 Tebliğname No: KYB – 2024/56941 Kanun Yararına Bozma İnceleme Konusu: Kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karara karşı yapılan itirazın reddi Mahkemesi: Kayseri 3. Sulh Ceza Hakimliği  Şikâyetçi: Kemal Ö. Vekili: Av. Zülküf Arslan Şüpheliler: Aytekin S., Gufran Ş., Melisa Ö. Suç: Bilişim sistemlerinin banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık Kanun Yararına Bozma Yoluna Başvuran: Adalet Bakanlığının istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Tebliğname Görüşü: İlgili kararın kanun yararına bozulması Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının, 22.11.2023 tarihli ve 2023/3286 Soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair ek kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Kayseri 3. Sulh Ceza Hakimliğinin, 01.12.2023 tarihli ve 2023/7594 Değişik İş sayılı kararının (İhbarnamede sehven 2023/534 Değişik İş şeklinde yanlış belirtilmiş.), 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 271/4. maddesi uyarınca kesin nitelikte olması sebebiyle karar tarihi olan 01.12.2023’te kesinleştiği belirlenmiştir. Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Kanun’un 309/1. maddesi uyarınca, 14.05.2024 tarihli ve 2024/7436 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 28.05.2024 tarihli ve KYB-2024/56941 sayılı Tebliğnamesi ile soruşturma dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü: I. İstem Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.05.2024 tarihli ve KYB-2024/56941 sayılı kanun yararına bozma isteminin; “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla soruşturmanın genişletilmesine karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, Dosya kapsamına göre, müştekinin Messenger isimli uygulama üzerinden kadın olduğunu düşündüğü bir kişi üzerinden sohbet ederken, sohbet ettiği kişinin 18 yaşından küçük olduğunu ve annesi olarak müştekiyi şikayet edeceğini söyleyen bir mesaj geldikten sonra müştekinin sohbeti sonlandırması akabinde,  kendisini avukat olarak tanıtan bir kadının, 0534… numaralı telefon hattından kendisini arayarak şikayetten vazgeçilmesi için 20.000,00 Türk lirası göndermesi gerektiğini söylemesi üzerine, müştekinin bahse konu miktarı kendisine belirtilen hesaba EFT yoluyla gönderdiğini, sonrasında kamu davasının şikayetten vazgeçilse dahi açılmamasını sağlamak için 30.000,00 Türk lirasına daha ihtiyaç olduğunun belirtilmesinin ardından müştekinin anılan miktarı da kendisine bildirilen IBAN numarasına göndermek suretiyle toplamda 50.000,00 Türk lirası bedelinde dolandırıldığından bahisle şikayetçi olunması üzerine, soruşturma işlemlerine başlanılmasına rağmen, asıl şüphelinin Mehmet Emin G. olması nedeniyle kamu davası açmaya yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, Dosyada mevcut Akbank Genel Müdürlüğünün 24/01/2023 tarihli yazısı ile, müşteki tarafından 20.000,00 Türk lirasının yatırıldığı hesabın şüpheli Melisa Özdemir’e ait olduğunun, hesaba gelen miktarın hemen sonrasında şüpheli Aytekin S.’nin hesabına EFT olarak gönderildiğinin, yine Yapı Kredi Bankasının 01/03/2023 tarihli yazısı ile 30.000,00 Türk lirasının şüpheli Mehmet Emin G. adına gönderildiğinin belirtildiği, Müştekinin bahse konu paraların kendisine belirtilen hesap numaralarına yatırdığı süreçte kendisini avukat olarak tanıtan bir kadın ile telefonda görüştüğünü belirtmesi, şüpheli Melisa’nın, erkek arkadaşı olan diğer şüpheli Aytekin’in, Mehmet Emin ile aralarındaki ticari ilişki sebebiyle müşteki tarafından yatırılan paranın kendisinin hesabına gönderildiğini, bu parayı da yine kendisinin çektiğini belirttiği, gibi şüpheliler Aytekin ile Mehmet Emin arasında bağlantı olduğunun, söz konusu para transferlerinin birbirleri tarafından yapılmış olduğuna dair karşılıklı suçlamalarının bulunması, 0534… numaralı telefon hattının şüpheli Gufran’a ait olduğu kabul edilmesine rağmen olay tarihlerine ilişkin  HTS dökümünün yaptırılmadığı ancak gerek gelen Banka yazı cevapları gerekse dosyada mevcut ifadeler karşısında şüphelilerin birbirleriyle bağlantılı oldukları anlaşılmakla, HTS kayıtlarının temin edilmesi ve uzlaştırma işlemlerinin yapılması gerektiği anlaşılmakla, belirtilen hususların temin edilerek sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumlarının takdir ve tayin edilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği gözetilmeden, soruşturmanın genişletilmesi yerine, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır. II. Gerekçe 1. 5271 sayılı Kanun‘un 160. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında; Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacağı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlü olduğu belirlenmiştir. 2. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” başlıklı 172/1. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir…“ 3. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinin inceleme konusu ile ilgili olan birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan düzenlemeye göre; “(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir. (2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir. (3) (Değişik: 18/6/2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir. (4) (Değişik: 25/5/2005 – 5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir…“ 4. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan düzenlemelerden de görüleceği üzere; Cumhuriyet savcısı, suçun

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara Karşı Eksik Soruşturma Nedeniyle Kanun Yararına Bozma Talep Edilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Bilişim Alanında Suçlara ilişkin Türk Ceza Kanunu Hükümleri

Bilişim Alanında Suçlar ve Cezaları Türk Ceza Kanunu Kanun Numarası: 5237 Kabul Tarihi: 26/9/2004 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi: 12/10/2004Sayısı: 25611 Bu Kanunun yürürlük ve uygulama şekli ve 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanununa çeşitli mevzuatta yapılan atıflarla ilgili olarak 4/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a bakınız. İkinci Kitap: Özel Hükümler Üçüncü Kısım: Topluma Karşı Suçlar Onuncu Bölüm: Bilişim Alanında Suçlar Bilişim sistemine girme – Madde 243 (1) Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir. 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kanunun 30 uncu maddesiyle, bu fıkrada yer alan “ve” ibaresi “veya” şeklinde değiştirilmiştir. (2) Yukarıdaki fıkrada tanımlanan fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. (3) Bu fiil nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (4) (Ek: 24/3/2016-6698/30 md.) Bir bilişim sisteminin kendi içinde veya bilişim sistemleri arasında gerçekleşen veri nakillerini, sisteme girmeksizin teknik araçlarla hukuka aykırı olarak izleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Madde Gerekçesi Bilişim sistemlerine karşı suçların düzenlendiği Bölümde yer alan bu maddede bilişim sistemine girme fiili suç olarak tanımlanmıştır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Maddenin birinci fıkrasında bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak girmek veya orada kalmaya devam etmek fiili suç hâline getirilmiştir. Sisteme, hukuka aykırı olarak giren kişinin belirli verileri elde etmek amacıyla hareket etmiş bulunmasının önemi yoktur. Sisteme, doğal olarak, haksız ve kasten girilmiş olması suçun oluşması için yeterlidir. İkinci fıkraya göre, birinci fıkrada tanımlanan fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenmesi, bu suç açısından daha az ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Üçüncü fıkrada, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli düzenlenmiştir. Birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi nedeniyle sistemin içerdiği verilerin yok olması veya değişmesi hâlinde failin, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılması öngörülmüştür. Dikkat edilmelidir ki, bu hükmün uygulanabilmesi için, failin verileri yok etmek veya değiştirmek kastıyla hareket etmemesi gerekir. Sistem içindeki bütün soyut unsurlar, fıkrada geçen “veri” teriminin kapsamındadır. Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme – Madde 244 (1) Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. (4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Madde Gerekçesi Maddenin birinci fıkrasında bir bilişim sisteminin işleyişini engelleme, bozma, sisteme hukuka aykırı olarak veri yerleştirme, var olan verileri başka bir yere gönderme, erişilmez kılma, değiştirme ve yok etme fiilleri, suç olarak tanımlanmaktadır. Böylece sistemlere yöneltilen ızrar fiilleri özel bir suç hâline getirilmiştir. Aracın fizik varlığı ve işlemesini sağlayan bütün diğer unsurları, söz konusu suçun konusunu oluşturmaktadır. Fıkrada seçimlik hareketli bir suç meydana getirilmiştir. İkinci fıkrada, bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi hakkında işlenmesi hâlinde, verilecek cezanın artırılması öngörülmüştür. Üçüncü fıkrada ise, bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlaması, ceza yaptırımı altına alınmıştır. Ancak, bu fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmedilebilmesi için, fiilin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmaması gerekir. Bu bakımdan, fiilin örneğin dolandırıcılık, hırsızlık, güveni kötüye kullanma veya zimmet suçunu oluşturması hâlinde, bu fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmedilmeyecektir. Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması – Madde 245 (Değişik: 29/6/2005 – 5377/27 md.) (1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (4) Birinci fıkrada yer alan suçun; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. (5) (Ek: 6/12/2006 – 5560/11 md.) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır. Madde Gerekçesi Madde, banka veya kredi kartlarının hukuka aykırı olarak kullanılması suretiyle bankaların veya kredi sahiplerinin zarara sokulmasını, bu yolla çıkar sağlanmasını önlemek ve failleri cezalandırmak amacıyla kaleme alınmıştır. Banka kartı, bankanın kurduğu sisteme hukuka uygun olarak girmeyi sağlamaktadır. Bu kart, saptanan ve kart sahibince bilinen bir numara marifetiyle, banka görevlisinin yardımı olmadan, kart sahibinin kendi hesabından para çekmesini sağlamaktadır. Kredi kartları ise, banka ile kendisine kart verilen kişi arasında yapılmış bir sözleşme gereğince, kişinin bankanın belirli koşullarla sağladığı kredi olanağını kullanmasını sağlayan araçtır. İşte bu kartların kötüye kullanılmaları, söz konusu maddede suç olarak tanımlanmıştır. Maddeye göre, aşağıdaki şekillerde gerçekleştirilen hareketler bu suçu oluşturmaktadır: Başkasına ait bir banka veya kredi kartının, her ne suretle olursa olsun ele geçirilmesinden sonra, sahibinin rızası bulunmaksızın kullanılması veya kullandırılması ve bu suretle failin kendisine veya başkasına haksız yarar sağlaması. Aynı fiilin, aynı koşullarla sahibine verilmesi gereken bir banka veya kredi kartının bunu elinde bulunduran kimse tarafından kullanılması veya kullandırttırılması; söz

Bilişim Alanında Suçlara ilişkin Türk Ceza Kanunu Hükümleri Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

6698 sayılı KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) Kapsamında Hukuki Danışmanlık Hizmetlerimiz

6698 Sayılı KVKK Kapsamında Hukuki Danışmanlık Hizmetlerimiz Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve İlgili Yasal Düzenlemeler Detaylar 6698 sayılı KVKK Kapsamında Veri Sorumlusunun Yükümlülükleri Detaylar KVKK Kapsamında Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi ve Aktarılması Detaylar KVKK Danışmanlığı: KVKK Uyum Süreci Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Detaylar Kişisel Verilerin Korunması Alanında yetkin Kayseri avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; hukuk davalarında ve ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kişisel verilerinizin korunması, işlenmesi, aktarılması, silinmesi veya yok edilmesi ile ilgili gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman avukatlardan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve yargı kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.  Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi (AYM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Tazminat Komisyonuna başvuru sürecinde de taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık desteği sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz. Kişisel verilerinizin, korunması işlenmesi, aktarılması, silinmesi veya yok edilmesi ile ilgili bilgi almak için deneyimli bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Map-marker-alt Phone-alt Envelope Whatsapp Google Twitter Facebook Instagram Linkedin

6698 sayılı KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) Kapsamında Hukuki Danışmanlık Hizmetlerimiz Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İnternet Dolandırıcılığı Yoluyla Banka Hesabının Boşaltılması Halinde Bankanın Hukuki Sorumluluğu

İnternet Dolandırıcılığı Yoluyla Banka Hesabının Boşaltılması İnternet bankacılığında, banka müşterilerinin nakit çekme dışında hemen hemen bütün bankacılık işlemleri internet üzerinden gerçekleştirilebilmektedir. Dolayısıyla internet bankacılığı, hesap açma veya farklı hesaplara para transfer etme gibi bankacılık işlemlerinin internet üzerinden yapıldığı dağıtım kanalı anlamına gelmektedir. Diğer bir ifadeyle, bankaların sanal ortamda kurdukları, para çekme dışında bireysel ve ticari tüm bankacılık işlemlerinin yapılabildiği, şube dışı bankacılık hizmetlerinin sunulduğu, elektronik bankacılığın gelişiminin bir uzantısı olarak alternatif bir dağıtım kanalıdır. Bu dağıtım kanalında bankacılık hizmetleri, bankanın web sitesi veya mobil uygulaması aracılığıyla müşteriye sunulmaktadır. Hesap sahibine ait müşteri numarası, parola ve şifre gibi verilerin web sitesi veya mobil uygulamada bulunan ilgili alana girilmesi suretiyle bankacılık işlemleri gerçekleştirilebilmektedir. Girilen bilgiler, banka tarafından sistemde saklanan kişisel bilgilerle öncelikle karşılaştırılmakta, işlemin yetkili kişi tarafından yapılıp yapılmadığı kontrol edilerek hesaba erişim sağlanabilmektedir. Diğer bir ifadeyle bankanın web sitesi veya mobil uygulamasında istenilen kişisel bilgileri ve şifreyi doğru olarak giren kimse, hesap sahibi olarak kabul edilerek yaptığı işlemlere izin verilmektedir. Ancak internet, herkese açık elektronik bir ortam olduğu için hesap sahibinin kişisel bilgilerini ele geçiren kişiler, bunları internet bankacılığında kullanarak hukuka aykırı bir takım usulsüz işlemler yapmaktadır. Nitekim internet bankacılığında karşılaşılan en önemli sorun, hesap sahibine ait kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde internet bankacılığında kullanılarak bankalardaki hesapların boşaltılarak veya kredi çekilerek paranın üçüncü kişilerin hesabına aktarılması işlemidir. Kötü niyetli üçüncü kişilerce hesap sahibinin şifre, parola, müşteri numarası ve kullanıcı kodu gibi kişisel bilgileri ile güvenlik sisteminin son halkasını oluşturan tek kullanımlık onay şifresi hukuka aykırı şekilde ele geçirildikten sonra internet bankacılığında kullanılarak, hesap sahibinin bankadaki mevduatı üçüncü kişilerin hesabına aktarılarak haksız çıkar (menfaat) elde edilmektedir. Hukuka aykırı bu durumdan sonradan haberdar olan hesap sahibi ise uğradığı zararın giderilmesi amacıyla bankaya karşı dava açmaktadır. Bu nedenle bankanın hesap sahibine karşı hukuki sorumluluğunun esaslarının belirlenmesi gerekmektedir. Banka Hesabının Boşaltılması Nedeniyle Oluşan Zararın Tazmin Edilmesi A. Bankanın Hukuki Sorumluluğu Geniş anlamıyla borç ilişkisi, taraflar arasındaki çeşitli borçların kaynağını oluşturan hukuki ilişkiyi ifade etmektedir. Bu hukuki ilişkiden aslî ve yan edim yükümlülükleri doğduğu gibi genel davranış yükümlülükleri de doğmaktadır. Banka ile hesap sahibi arasında bir sözleşme ilişkisi kurulduğu için sözleşmedeki aslî ve yan edim edimlerle ilgili tarafların sorumlulukları, sözleşme kapsamına göre belirlenecektir. Sözleşmeden kaynaklanan muhtemel uyuşmazlıklara sözleşme içi sorumluluk kuralları uygulanarak çözüm bulunacaktır. Eğer söz konusu uyuşmazlıklar, sözleşmenin yan yükümlülüğü niteliğinde ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2/1. maddesinden kaynaklan bir borcun ihlali söz konusu olacaktır. Bu nedenle söz konusu uyuşmazlık, sözleşmeden doğan sorumluluk kapsamında çözüme kavuşturulacaktır. Zira bir güven kurumu olan bankalarla ilişkiye giren kişilerin güveninin korunması hususu, esas itibariyle TMK md.2’de ifade edilen dürüstlük kuralından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla banka ile müşteri arasındaki güven ilişkisini sadece taraflar arasındaki sözleşme müzakeresine indirgemek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Güven ilişkisi, banka ile hesap sahibi arasında kurulan iş ilişkilerinin tamamında koruyucu bir rol oynayacaktır. Bankalara münhasır bu şekilde geniş bir sorumluluğun öngörülmesinin temel nedeni, işletme konusunun özel niteliğinden ve güven kurumu olarak kabul edilmelerinden kaynaklanmaktadır. Bankaların, sözleşmeden doğan veya bu kapsamda değerlendirilen borçlarını hiç ya da gereği gibi yerine getirmemelerinin olağan sonucu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 112. ve 114. maddeleri uyarınca borca aykırılıktan sorumlu tutulmalarıdır. Sorumluluğun ölçüsü belirlenirken, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2. maddesinde düzenlenen genel kural niteliğindeki “basiretli tacir ilkesi”, kanunun ifadesiyle “basiretli bir iş adamı gibi hareket etme” hususu da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu durumda borçlu banka tacir olduğu için hâkim sorumluluğu daha ağır olarak değerlendirecektir. Banka ile hesap sahibi arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklarda tarafların hak ve yükümlülükleri belirlenirken yararlanılacak bir diğer kaynak ise emredici hükümler ile sözleşme hükümlerinden sonra boşluk doldurucu ve yorumlayıcı nitelikteki hükümlerdir. Bankacılık ticari örf ve âdetleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu gereği bankaların sorumluluğunun belirlenmesinde yararlanılan ikinci kaynak olacaktır. Bankaların taraf oluşturduğu sözleşmelerde ticari örf ve adetler, bankacılık gelenekleri anlamına gelmektedir. Ancak tarafların Özel Hukuk’taki sözleşme özgürlüğü prensibinden yararlanarak kanunlardaki boşluk doldurucu-tamamlayıcı ya da yorumlayıcı kurallar ile örf ve âdet kurallarının aksini kararlaştırarak sorumluluklarını arttırmaları ya da azaltmaları mümkündür. B. Bankanın Hukuki Sorumluluğunun Koşulları 1. Genel Olarak Sorumluluk Koşulları Mevduat olarak belirli para yatırıldığı bankaya yatırıldığı zaman mevduat sahipleri adına banka hesabı açılmaktadır. Söz konusu hesap, mevduat sahipleri bakımından “mevduat hesabı”, bankalar bakımından ise “banka hesabı” niteliğindedir. Banka hesabından, hesap sahibi ya da yetkili temsilcisi ancak para çekme hakkına sahiptir. Hesaptaki para, sahibine ya da yetkili temsilcisine ödenmediği takdirde, bankanın sorumluluğu söz konusu olacaktır. Bu çerçevede, yetkisiz kişilerce internet bankacılığı kullanılarak boşaltılan mevduat hesapları nedeniyle bankanın hukuki sorumluluğunun doğması için birtakım unsurların gerçekleşmesi gerekir. Buna göre, 1) Banka ile müşteri arasında öncelikle bir sözleşme ilişkisi olmalıdır. 2) Bankanın özen borcuna aykırı davranması nedeniyle sözleşme ihlal edilmiş olmalıdır. 3) Bankanın özen borcuna aykırı davranması nedeniyle bir zarar doğmalıdır. 4) Özen borcuna aykırılık ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı olmalıdır. 2. Banka ile Hesap Sahibi Arasında Geçerli Bir Sözleşme Bulunması Yetkisiz kişilerce internet bankacılığı kullanılarak hukuka aykırı bir şekilde üçüncü kişilerin hesabına aktarılan mevduat nedeniyle banka, hesap sahibi ile arasında geçerli bir mevduat sözleşmesi olduğu için sorumludur. Aksi takdirde bankanın sorumluluğundan bahsedilemeyecektir. Hesap sahibi, internet bankacılığı ve diğer alternatif dağıtım kanallarının sunduğu hizmetlerden yararlanmak amacıyla bankacılık hizmet sözleşmesi, mevduat sözleşmesi veya kredi kartı üyelik sözleşmesi imzalamaktadır. Bu sözleşme ile banka, bankacılık işlemlerinin internet üzerinden sürekli yapılabilmesini taahhüt etmektedir. Hesap sahibi ise söz konusu işlemler karşılığında belirlenen ücret ya da komisyonları ödemeyi taahhüt etmektedir. Tarafların bu hususlarda anlaşmasıyla söz konusu sözleşme bir özel hukuk sözleşmesi olarak kurulmaktadır. Banka ile hesap sahibi arasındaki hukuki ilişki sözleşmeden kaynaklandığı için hesap sahibine karşı bankanın hukuki sorumluluğu sözleşmeye aykırılık halinde söz konusu olacaktır. Banka sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal ederse sözleşmeye aykırı davranmış sayılacaktır. 3. Özen Borcuna Aykırı Davranma Nedeniyle Bankanın Sözleşmeyi İhlal Etmesi a. Özen Borcunun Niteliği Bankanın, internet bankacılığına ilişkin hesap sahibi ile yaptığı sözleşmeden dolayı çeşitli yükümlülükleri doğmaktadır. Bu yükümlülüklerden birisi de özen ve koruma borcudur. Özen borcunun iki boyutu bulunmaktadır. Bunlardan ilki, bankanın işlem ve eylemlerinde kusurlu olup olmadıklarını saptamaya yaramasıdır. Diğeri ise banka için kanunun öngördüğü sair görevler yanında yüklenmiş bağımsız bir borç olmasıdır. Bu çerçevede özen borcu, kanun ya da esas sözleşmenin bankaya somut olarak yüklediği görevlerin ifasında gösterilmesi gereken dikkat ve itina ile kanundan kaynaklanan somut bir borcu ifade etmektedir.

İnternet Dolandırıcılığı Yoluyla Banka Hesabının Boşaltılması Halinde Bankanın Hukuki Sorumluluğu Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

KVKK Kapsamında İlgili Kişinin Hakları, Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi ve Aktarılması

KVKK Kapsamında İlgili Kişinin Hakları, Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi ve Aktarılması KVKK Kapsamında İlgili Kişi ve Hakları 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında ilgili kişilere ait bilgilerin korunması ve işlenmesi ile kişisel verilerin silinmesi, aktarılması veya yok edilmesi ile herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için gerekli başvuru ve itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması hususunda bir avukat hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdürmekte ve KVKK Danışmanlığı alanında uzman avukat ve danışman kadrosu ile müvekkillerini mahkeme ve yasal merciler önünde başarı ile temsil etmektedir. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, 15 yılı aşkın tecrübesi ile müvekkillerine KVKK kapsamında ihtiyaç duydukları avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmetini nitelikli ve güvenilir şekilde vermek için çalışmaktadır. Kayseri Avukat Kadromuz, emsal yargı kararları ile güncel mevzuat ve hukuki gelişmeleri yakından takip ederek müvekkillerinin talep ve ihtiyaçlarını doğru ve pratik bir şekilde çözüme kavuşturmaktadır. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yalnızca gerçek kişilerin verileri korunmaktadır. Bu nedenle, Kanunda kişisel verisi işlenen gerçek kişiyi ifade etmek için “ilgili kişi” ifadesi kullanılmıştır. Korunması gereken kişi, düzenlemenin tanımlar kısmında açıkça belirtildiği üzere “gerçek kişi”dir. Kanunda yer alan kişisel verinin tanımı gereği, tüzel kişiye ait bir verinin herhangi bir gerçek kişiyi belirlemesi ya da belirlenebilir kılması halinde, bu veriler de Kanun kapsamında koruma altındadır. Ancak burada korunan menfaat tüzel kişiye değil, düzenlemenin temellendirdiği öncelik gereği belirlenen ya da belirlenebilecek gerçek kişiye ait olacaktır. Çünkü Kanun, tüzel kişilere ait verilerin korunmasını hiçbir şekilde düzenlememektedir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 11. maddesi çerçevesinde ilgili kişi her zaman veri sorumlusuna başvurarak kendisi ile ilgili; – Kişisel verilerinin işlenip işlenmediğini öğrenme, – Kişisel verileri işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, – Kişisel verilerinin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, – Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme, – Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme, – Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme, – Kişisel verilerin düzeltilmesi, silinmesi veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, – İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme, – Kişisel verilerin kanuna aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğraması hâlinde zararın giderilmesini talep etme haklarına sahiptir. İlgili Kişinin Hak Arama Yöntemleri Başvuru Hakkı Kişisel verisi işlenen gerçek kişiler, veri sorumlusuna başvuru hakkına sahiptir. Veri Sorumlusuna Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’e göre ilgili kişiler, başvurularını Türkçe olarak yapmak kaydıyla bu haktan yararlanabilir. İlgili kişilerin, veri sorumlusuna başvurarak; kendileriyle ilgili kişisel verilerin işlenip işlenmediğini öğrenmek, işlenmişse bunları talep etmek, verinin muhtevasının eksik veya yanlış olması halinde bunların düzeltilmesini, hukuka aykırı olması halinde ise silinmesini, yok edilmesini ve buna göre yapılacak işlemlerin verilerin açıklandığı üçüncü kişilere bildirilmesini ve verilerin kanuna aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zararlarının giderilmesini talep etme hakları bulunmaktadır. Bu kapsamda ilgili kişilerin, 6698 sayılı Kanun (KVKK)’un uygulanmasıyla ilgili taleplerini, öncelikle veri sorumlusuna iletmeleri zorunludur. Kanun, kişisel verilerin korunması kapsamındaki başvurular için kademeli bir başvuru usulü öngörmüştür. İlgili kişilerin, sahip oldukları hakları kullanabilmeleri için öncelikle veri sorumlusuna başvurmaları zorunludur. Bu yol tüketilmeden Kurula şikâyet yoluna gidilemez. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda, kişilik hakları ihlal edilen ilgililerin genel hükümlere göre tazminat hakları saklı tutulmuştur. Başvuru yoluna gitmenin zorunlu, şikâyet yoluna gitmenin ise ihtiyari olması sebebiyle, başvurusu zımnen veya açıkça reddedilen ilgili kişinin bir yandan Kurula şikâyette bulunabilmesi, diğer yandan doğrudan yargı yoluna gidebilmesi mümkün olacaktır. Ancak bu noktada belirtmek gerekir ki, ilgili kişilerin hak ihlallerine yönelik olarak doğrudan yargı organlarına başvurmalarının önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, konunun yargıya intikal ettirilmesinden önce, veri sorumlusuna başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Veri sorumlusuna doğrudan başvurma zorunluluğu, konunun Kurula iletilmesinden önce uyulması gereken bir zorunluluktur. Veri sorumlusuna yapılacak başvuruların şekli konusunda 6698 sayılı Kanun (KVKK)’da iki temel hüküm bulunmaktadır. Bunlardan ilki yazılı başvurudur. Yazılı başvuru, genel hükümler gereği ıslak imza içeren belge ile yapılan başvuru anlamına gelmektedir. Buna ek olarak güvenli elektronik imza ile imzalanan belgeler de yazılı şekil şartını sağlayacaktır. Yazılı başvuru haricindeki diğer başvuru yöntemlerinin belirlenmesi konusunda Kanun, Kişisel Verileri Koruma Kurulunu yetkilendirmektedir. Kurul, çıkardığı ikincil düzenlemelerle veri sorumlusuna yapılacak başvuruların yöntemini belirlemiştir. Başvuru usulü İlgili kişi, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 11 inci maddesinde belirtilen hakları kapsamında taleplerini, yazılı olarak veya kayıtlı elektronik posta (KEP) adresi, güvenli elektronik imza, mobil imza ya da ilgili kişi tarafından veri sorumlusuna daha önce bildirilen ve veri sorumlusunun sisteminde kayıtlı bulunan elektronik posta adresini kullanmak suretiyle veya başvuru amacına yönelik geliştirilmiş bir yazılım ya da uygulama vasıtasıyla veri sorumlusuna iletir. Başvuruda; – Ad, soyad ve başvuru yazılı ise imza, – Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için T.C. kimlik numarası, yabancılar için uyruğu, pasaport numarası veya varsa kimlik numarası, – Tebligata esas yerleşim yeri veya iş yeri adresi, – Varsa bildirime esas elektronik posta adresi, telefon ve faks numarası, – Talep konusu bulunması zorunludur. Konuya ilişkin bilgi ve belgeler başvuruya eklenir. Yazılı başvurularda, veri sorumlusuna veya temsilcisine evrakın tebliğ edildiği tarih, başvuru tarihidir. Diğer yöntemlerle yapılan başvurularda; başvurunun veri sorumlusuna ulaştığı tarih, başvuru tarihidir. Başvuruya cevap Veri sorumlusu bu Tebliğ kapsamında ilgili kişi tarafından yapılacak başvuruları etkin, hukuka ve dürüstlük kuralına uygun olarak sonuçlandırmak üzere gerekli her türlü idari ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdür. Veri sorumlusu, başvuruyu kabul eder veya gerekçesini açıklayarak reddeder. Veri sorumlusu, cevabını ilgili kişiye yazılı olarak veya elektronik ortamda bildirir. Cevap yazısının; – Veri sorumlusu veya temsilcisine ait bilgileri, – Başvuru sahibinin; adı ve soyadını, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için T.C. kimlik numarasını, yabancılar için uyruğunu, pasaport numarasını veya varsa kimlik numarasını, tebligata esas yerleşim yeri veya iş yeri adresini, varsa bildirime esas elektronik posta adresini, telefon ve faks numarasını, – Talep konusunu, – Veri sorumlusunun başvuruya ilişkin açıklamalarını içermesi zorunludur. Veri sorumlusu başvuruda yer alan talepleri, talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde ücretsiz olarak sonuçlandırır. Ancak, işlemin ayrıca bir maliyet gerektirmesi hâlinde, 7 nci maddede belirtilen ücret alınabilir. Başvurunun, veri sorumlusunun hatasından kaynaklanması hâlinde alınan ücret ilgiliye iade edilir. İlgili kişinin talebinin kabul edilmesi hâlinde, veri sorumlusunca talebin gereği en kısa sürede yerine

KVKK Kapsamında İlgili Kişinin Hakları, Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi ve Aktarılması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) Kapsamında Veri Sorumlusunun Yükümlülükleri

KVKK Kapsamında Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Veri Sorumlusunun Yükümlülükleri 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında ilgili kişilere ait kişisel verilerin işlenmesi, toplanması, silinmesi, aktarılması veya yok edilmesi ile herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için gerekli başvuru ve itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması hususunda bir avukat hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Güvenilir ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdüren Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, KVKK Danışmanlığı alanında uzman avukat ve danışman kadrosu ile müvekkillerini mahkeme ve yasal merciler önünde başarı ile temsil etmektedir. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, 15 yılı aşkın tecrübesi ile müvekkillerine KVKK kapsamında veri sorumlusunun yükümlülüklerine ilişkin avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri Avukat Kadromuz, emsal yargı kararları ile güncel mevzuat ve hukuki gelişmeleri yakından takip ederek müvekkillerinin talep ve ihtiyaçlarını doğru ve pratik bir şekilde çözüme kavuşturmaktadır. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile kanun ve madde gerekçelerine ve KVKK ile ilgili mevzuat hükümlerine sitemizden ulaşabilirsiniz. Kişisel Verilerin İşlenmesi Kişisel veri, kimliği belirli ya da belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgidir. Kişisel verilerin işlenmesi 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 5. maddesinde sayılan hallerden en az birinin bulunması durumunda mümkündür. Buna göre; – İlgili kişinin açık rızasının varlığı, – Kanunlarda açıkça öngörülmesi, – Fiili imkansızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması, – Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğudan doğruya ilgili olması kaydıyla sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması, – Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, – İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması, – Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması, – İlgili kişinin temek hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması hallerinden birinin varlığı durumunda ilgili kişinin kişisel verilerinin işlenmesi mümkün bulunmaktadır. Kişisel verilerin işlenme şartları, hukuka uygunluk halleri olarak 6698 sayılı Kanun (KVKK)’da sınırlı sayıda sayılmış olup, bu şartlar genişletilemez. Kişisel veri işleme, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda bulunan açık rıza dışındaki şartlardan birine dayanıyorsa, bu durumda ilgili kişiden açık rıza alınmasına gerek bulunmamaktadır. Veri işleme faaliyetinin, açık rıza dışında bir dayanakla yürütülmesi mümkün iken açık rızaya dayandırılması, aldatıcı ve hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olacaktır. Nitekim, ilgili kişi tarafından verilen açık rızanın geri alınması halinde veri sorumlusunun diğer kişisel veri işleme şartlarından birine dayalı olarak veri işleme faaliyetini sürdürmesi hukuka ve dürüstlük kurallarına aykırı işlem yapılması anlamına gelecektir. Bu kapsamda, veri sorumlusu tarafından kişisel veri işleme faaliyetinin amacının öncelikli olarak açık rıza dışındaki işleme şartlarından birine dayanıp dayanmadığı değerlendirilmeli, eğer bu amaç Kanunda belirtilen açık rıza dışındaki şartlardan en az birini karşılamıyorsa, bu durumda veri işleme faaliyetinin devamı için kişinin açık rızasının alınması yoluna gidilmelidir. Kişisel Verilerin İşlenmesinde Temel İlkeler Uluslararası belgelerde kabul görmüş ve pek çok ülke uygulamasına yansımış olan kişisel verilerin işlenmesine ilişkin temel ilkeler bulunmaktadır. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 4. maddesinde kişisel verilerin işlenmesine ilişkin usul ve esaslar 108 sayılı Avrupa Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesine ve 95/46/EC sayılı Avrupa Birliği Veri Koruma Direktifine paralel şekilde düzenlenmiştir. Buna göre; Kanunda kişisel verilerin işlenmesinde sayılan genel ilkeler şunlardır: – Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma, – Doğru ve gerektiğinde güncel olma, – Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme, – İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma, – İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme. Kişisel verilerin işlenmesine ilişkin ilkeler, tüm kişisel veri işleme faaliyetlerinin özünde bulunmalı ve tüm kişisel veri işleme faaliyetleri bu ilkelere uygun olarak gerçekleştirilmelidir. Özel Nitelikli Kişisel Verilerin İşlenmesi Özel nitelikli kişisel veriler öğrenilmesi halinde ilgili kişi hakkında ayrımcılık yapılmasına veya mağduriyete neden olabilecek nitelikteki verilerdir. Bu nedenle, diğer kişisel verilere göre çok daha sıkı şekilde korunmaları gerekmektedir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda özel nitelikli kişisel veriler, sınırlı sayma yoluyla belirlenmiştir. Bunlar; kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileridir. Özel nitelikli kişisel verilerin kıyas yoluyla genişletilmesi mümkün değildir. Özel nitelikli kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası ile ya da 6698 sayılı Kanun (KVKK)’da sayılan sınırlı hallerde işlenebilir. 6698 sayılı Kanun (KVKK), özel nitelikli kişisel veriler arasında da bir ayrım yapmıştır. Buna göre sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verilerin işlenmesi ile bunlar dışındaki özel nitelikli kişisel verilerin, açık rıza olmaksızın işlenebileceği haller farklı düzenlenmiştir. 6698 sayılı Kanun’a göre, özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi, ilgili kişinin açık rızası dışında aşağıdaki hallerde mümkündür: – Sağlık ve cinsel hayat dışındaki özel nitelikli kişisel veriler, ancak kanunlarda öngörülen hallerde, – Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler, ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından işlenebilir. Ayrıca 6698 sayılı Kanun (KVKK)’da özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi bakımından, Kurul tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şartı getirilmiştir. “Özel Nitelikli Kişisel Verilerin İşlenmesinde Veri Sorumlularınca Alınması Gereken Yeterli Önlemler” ile ilgili Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun 31/01/2018 tarihli ve 2018/10 sayılı Kararına sitemizden ulaşabilirsiniz. Veri Sorumlusu Veri sorumlusu, kişisel verilerin işleme amaçlarını ve vasıtalarını belirleyen, veri kayıt sisteminin kurulmasından ve yönetilmesinden sorumlu olan gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder. Tüzel kişiler, kişisel verileri işleme konusunda gerçekleştirdiği faaliyetler kapsamında bizatihi kendileri “veri sorumlusu” olup, ilgili düzenlemelerde belirtilen hukuki sorumluluk tüzel kişinin şahsında doğacaktır. Bu konuda kamu hukuku tüzel kişileri ve özel hukuk tüzel kişileri bakımından bir farklılık gözetilmemektedir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na göre veri sorumlusu kişisel verilerin işlenme amacını ve yöntemini belirleyen kişidir. Yani işleme faaliyetinin “neden” ve “nasıl” yapılacağı sorularının cevabını verecek kişidir. Veri Sorumlusunun Yükümlülükleri Aydınlatma Yükümlülüğü 6698 sayılı Kanun (KVKK), kişisel verileri işlenen ilgili kişilere bu verilerinin kim tarafından, hangi amaçlarla ve hukuki sebeplerle işlenebileceği, kimlere hangi amaçlarla aktarılabileceği hususunda bilgi edinme hakkı tanımakta ve bu hususları, veri sorumlusunun aydınlatma yükümlülüğü kapsamında ele almaktadır. Buna göre veri sorumlusu, Kanun’un 10. maddesi çerçevesinde kişisel verilerin elde

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) Kapsamında Veri Sorumlusunun Yükümlülükleri Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kamu Barışını Bozmaya Elverişli Şekilde Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Nedeniyle Ceza Verilmesi

Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma AYM Kararı Değerlendirme Dava Konusu Kural Dava konusu kuralla, sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimselere hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesi öngörülmüştür. İptal Talebinin Gerekçesi Dava dilekçesinde özetle; kuralda düzenlenen suçla ifade özgürlüğüne ağır bir müdahalede bulunulduğu, gerçeğe aykırı bilgi kavramının belirsizlik taşıdığı, gerçeğin çok boyutlu olmasından dolayı kuralın yorum ve uygulanmasında öngörülemez sonuçların ortaya çıkabileceği, Türk hukukunda hem erişim engelleme hem de ceza normu olarak kamu düzenini bozucu nitelikteki yanlış bilgiyle mücadele edebilecek diğer araçların da bulunduğu, suç için öngörülen ceza nedeniyle tutuklama tedbirine başvurulmasının mümkün olduğu, bu durumun caydırıcı etki meydana getireceği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi Kuralda suçun maddi ve manevi unsurlarının, suça ilişkin yaptırımın niteliğinin ve miktarının, suçun nitelikli hâllerinin kuralda herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak düzenlendiği görülmüş ve bu yönüyle kuralın kanunilik şartını taşıdığı anlaşılmıştır. İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve bireylerin gelişmesi için esaslı şartlardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. Demokratik toplum özgür ve özgün düşüncelerin varlığı ile gelişir. Özgür ve özgün düşüncelerin varlığı ise ancak sağlıklı bir bilgi akışının sağlanmasıyla mümkün olabilir. Teknolojik gelişmelerin de etkisiyle günümüzde bilginin yayılma hızı oldukça artmıştır. Bu durum birçok olumlu unsuru bünyesinde taşısa da gerçeğe aykırı bilgilerin doğruların yerini alması, bireylerde özgün kanaat oluşumunu olumsuz yönde etkilemektedir. Bu itibarla sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimselerin hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılması, kamu barışının korunması ve bu suretle kamu düzeninin bozulmasının önlenmesi amacına katkı sunacağı açıktır. Bu itibarla kuralın kamu düzeninin ve güvenliğinin korunması ve sağlanmasına yönelik meşru bir amacının bulunduğu anlaşılmıştır. Öte yandan gerçeğe aykırı bir bilginin kamu barışını bozmaya elverişli bir şekilde yayılması ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili önemli kamusal menfaatleri tehlikeye atabilecektir. Ayrıca gerçeğe aykırı bilgi kamusal tartışmalara da herhangi bir katkı sağlamayacaktır. Bu itibarla kuralla getirilen düzenlemenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamaya yönelik olduğu değerlendirilmiştir.   Bununla birlikte sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilginin kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayılmasının yaptırıma bağlanması, kamu düzeninin ve güvenliğinin bozulmasına karşı caydırıcı bir etki meydana getirecektir. Dolayısıyla kuralın kamu düzeninin ve güvenliğinin korunması ve sağlanması şeklindeki meşru amaca ulaşma bakımından elverişli olmadığı söylenemez. Ayrıca düzenlemenin niteliği dikkate alındığında kuralda öngörülen fiilin suç olarak yaptırıma bağlanmasının objektif ve kabul edilebilir nedenlerin bulunduğu, bu yönüyle kuralın öngörülen meşru amaca ulaşma bakımından gerekli olduğu anlaşılmıştır. Ceza hukukunda kişinin bir suç nedeniyle cezalandırılabilmesi için suçun maddi ve manevi unsurlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu kapsamda dava konusu kuralda ilk olarak fail tarafından gerçeğe aykırı olduğu bilinen bir bilginin varlığı gerekmektedir.  Yine kurala göre bu bilgi ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili olmalıdır. Kural suçun oluşabilmesi için ayrıca ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili olan ve fail tarafından gerçeğe aykırılığı bilinen bu bilginin kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayılması şartının gerçekleşmesini aramaktadır. Gerçeğe aykırı bilginin kamu barışını bozmaya elverişli olma şartı suçun maddi unsurlarından biri olarak düzenlenmiştir. Bu bakımdan bir eylemin kural kapsamındaki suçu oluşturduğu yargı makamlarınca değerlendirilirken kamu barışını bozmaya elverişliliği delil ve/veya olgularla ortaya konulacaktır. Son olarak suç ancak gerçeğe aykırı olduğu fail tarafından bilinen bir bilginin sırf halk arasında endişe, korku, panik yaratma saikiyle yayılması hâlinde oluşacaktır. Bu itibarla anılan şartlardan herhangi birinin gerçekleşmemesi durumunda kuralda düzenlenen suçun oluşmayacağı açıktır. Ayrıca suçun temel şekli için öngörülen yaptırımın türü ve miktarı, suçun nitelikli hâllerinin tehlike düzeyi dikkate alınarak belirlenen artırım oranı, verilen hükme karşı ilgililerin istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurma imkânının bulunduğu gözetildiğinde kuralın öngördüğü sınırlamanın orantılılık ilkesiyle çelişmediği, bu çerçevede kuralın ölçülülük ilkesiyle bağdaşmayan bir yönünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine karar vermiştir. Kamu Barışını Bozmaya Elverişli Şekilde Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Nedeniyle Ceza Verilmesi Anayasa Mahkemesi Kararı Esas Sayısı : 2022/129 Karar Sayısı : 2023/189 Karar Tarihi : 8/11/2023 R.G.Tarih-Sayı : 23/2/2024-32469 İptal Davasını Açan: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL ve Engin ÖZKOÇ ile birlikte 132 milletvekili İptal Davasının Konusu: 13/10/2022 tarihli ve 7418 sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29. maddesiyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na eklenen 217/A maddesinin Anayasa’nın 2., 13., 25., 26., 28., 38. ve 153. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talebidir. I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun iptali talep edilen 217/A maddesi şöyledir: “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma Madde 217/A- (Ek:13/10/2022-7418/29 md.) (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. (2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.” II. İLK İNCELEME 1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla 26/10/2022 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. III. ESASIN İNCELENMESİ 2. Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Burak FIRAT tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A. Anlam ve Kapsam 3. Dava konusu kural ile halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu ihdas edilmiştir. 4. Kuralın (1) numaralı fıkrasında sırf halk arasında endişe, korku veya

Kamu Barışını Bozmaya Elverişli Şekilde Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Nedeniyle Ceza Verilmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Unutulma Hakkı: Kişisel Veri ve Bilgilere Erişimin Engellenmesinin Talep Edilmesi

Unutulma Hakkı Gelişen teknoloji, kişisel verilerin kolayca kaydedilebilmesine ve uzun yıllar boyunca saklanabilmesine ve erişilebilmesine imkan sağlamaktadır. Bu kapsamda, kayıt altına alınan kişisel verilerin hızlı ve geniş paylaşım nedeniyle ortadan kaldırılmasının oldukça güç olduğu günümüz teknolojisinde, ilgili kişisel verilere üçüncü kişiler tarafından erişilememesi özel hayata saygı ilkesi kapsamında önem arz etmektedir. Bu anlamda kişisel verilere üçüncü kişiler tarafından erişimin (kısmen) kısıtlanması sağlanarak; özel hayatın gizliliğinin güvence altına alınması, toplumdan dışlanmasının engellenmesi ve geçmişinden bağımsız bir şekilde yeni bir başlangıç yapabilmesi adına kişisel verilerin korunması hakkının bir görünümü olarak “Unutulma Hakkı” gündeme gelmektedir. Yargı kararları, öğreti ve uluslararası kurumların görüşleri doğrultusunda literatürde, unutulma hakkı “bireyin geçmişte hukuka uygun olarak yayılmış ve doğru nitelikteki bilgilerinin zamanın geçmesine bağlı olarak erişimden kaldırılmasını ya da gündeme getirilmemesini talep edebilmesi” olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, unutulma hakkı, genel olarak bireylerin kişisel verilerine erişimin engellenmesini talep edebilmesi hakkını ifade etmektedir. Dolayısıyla bireylerin itibarlarını kötü etkileyecek haber, yorum ve içeriklere erişimi azaltma taleplerini yerine getirmek adına unutulma hakkı uygun bir araç sağlamaktadır. Ülkemizde “Unutulma Hakkı” başlığı altında, kavramsal olarak bu hakka yer verilen hukuki bir düzenleme bulunmamakla birlikte hukukumuzda bu hakkı gerçekleştirmeye yönelik araçların bulunduğunu söylemek mümkündür. Öncelikle, Anayasa’nın 20. maddesinde kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmenin yanı sıra bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme hakkını da kapsadığı belirtilmiştir. Bu çerçevede Anayasa, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun unutulma hakkının tesisine yönelik çeşitli araçlar barındırmaktadır. Anayasa Mahkemesi Kararı Değerlendirmesi Olaylar Başvurucu, hakkında ulusal bir gazetenin internet arşivinde, uyuşturucu kullandığı için adli para cezasına hükmedildiğine ilişkin 1998 ve 1999 yıllarına ait yayımlanan toplam üç haberin internet yayınının kaldırılması amacıyla ilgili basın kuruluşuna 2/4/2013 tarihinde ihtarname göndermiştir. Anılan haber içeriklerinin iki gün içinde kaldırılmaması üzerine başvurucu, içeriklerin yayından kaldırılması talebiyle ilgili basın kuruluşu aleyhine 18/4/2013 tarihinde (kapatılan) İstanbul 36. Sulh Ceza Mahkemesine başvurmuş, Mahkeme 22/4/2013 tarihinde “talebe konu yazının güncelliğini yitirdiği, haber değerinin bulunmadığı, gündemde kalmasında kamu yararı bulunmadığı ve bu haliyle muhatabının özel hayatına ilişkin incitici ve örseleyici bir bilgi niteliğinde olduğu” gerekçesiyle talebin kabulüne karar vermiştir. İtiraz üzerine, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/5/2013 tarihli kararıyla Mahkemenin anılan kararının kaldırılmasına hükmedilmiş ve bu karar 21/6/2013 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucunun İddiaları Başvurucu, adli para cezası ödemeye mahkûm edildiği olay ile ilgili olarak internet sitelerinde yer almaya devam eden haber içeriğinin yayından kaldırılması yönündeki taleplerinin yargısal makamlar tarafından reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 12., 17., 20., 25., 26., 27. ve 32. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Mahkemenin Değerlendirmesi Anayasa Mahkemesi bu iddia kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır: Mevcut olayda başvurucunun, haberlerin hâlen internette yer alması nedeniyle müdahale edilen şeref ve itibar hakkı ile içeriğin yayından çıkarılması hâlinde müdahale edilecek olan ifade ve basın özgürlükleri arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir. Bu dengenin değerlendirilmesinde somut olay açısından gözönünde bulundurulması gereken önemli bir husus şeref ve itibarın korunması hakkı ve unutulma hakkı karşısında sadece ifade ve basın özgürlüklerinin değil ayrıca kişilerin haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün de olduğudur. Anayasa Mahkemesi anılan hak ve özgürlükler arasında adil bir denge kurulup kurulmadığı hususundaki değerlendirmesini temel olarak yetkili yargı mercilerinin ortaya koyduğu gerekçe üzerinden yapmaktadır. Unutulma hakkı, internet ortamında bir haberin uzun süredir kolayca ulaşılabilir olması nedeniyle kişinin şeref ve itibarının zedelenmesi durumunda gündeme gelmektedir. Bu hakkın amacı, internetin yaygınlaşması ve sağladığı imkânlar nedeniyle ifade ve basın özgürlükleri ile kişilerin manevi varlığının geliştirilmesi hakkı arasında gerekli hassas dengenin kurulmasını sağlamaktır. O hâlde bu yol, internet ortamında haber arşivini koruma altına alan basın özgürlüğünün ve halkın haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün özüne dokunmayacak ve aynı zamanda hak sahibinin çıkarlarını koruyacak şekilde kullanılmalıdır. Somut olayda, başvurucunun şikâyetine konu olan haberler 1998 ve 1999 yıllarında yayımlanmıştır ve arşiv niteliğindedir. Gazete arşivi niteliğinde olan haberler açısından arşivin sadece dijital alanda tutulmadığı ve içerik sağlayıcı tarafından saklanabileceği açıktır. Özellikle ölçülülük ilkesi temelinde yapılacak bir değerlendirme ile internet ortamında haberi ulaşılabilir kılan kişisel verilerin silinerek erişimin engellenmesi gibi yöntemler gözetildiğinde internet ortamındaki arşiv niteliğindeki haberin tamamen silinmeden sonuca ulaşılabilmesi mümkündür. Bu bağlamda bilimsel araştırmalar açısından dijital haber arşivinin tamamen silinerek geçmişteki olayların yeniden yazılması sonucunu doğuracak nitelikte basın özgürlüğüne yönelik ciddi müdahalelerin ortaya çıkması önlenebilir. Başvurucu hakkında internet ortamındaki arşivde muhafaza edilen ve kolaylıkla ulaşılabilir kılınan haberler, 1998 ve 1999 yılındaki ceza yargılamasına ilişkindir. Bu haberlerin gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülmemiştir. Haberler başvurucunun uyuşturucu kullanırken yakalanması ve daha sonrasında yargılanması hakkındadır. Bu bağlamda haber konusunun, haberin arşivde kolaylıkla ulaşılabilir kılınması için gerekli bulunan toplumsal açıdan haber değerinin devam etmesi veya haberin geleceğe ışık tutacak niteliğe sahip olması özelliklerini taşıdığı söylenemez. Başvuru tarihi itibarıyla söz konusu haberin yaklaşık on dört yıl önceki bir olaya ilişkin olduğu ve böylelikle güncelliğini yitirdiği açıktır. İstatistiki ve bilimsel amaçlar yönünden de yukarıda ifade edilen gerekçelerle bu bilgilere internet ortamında kolaylıkla ulaşılmayı gerekli kılan bir neden bulunmamaktadır. Bu bağlamda kamu yararı bakımından siyasi veya medyatik bir kişiliğe sahip olmayan başvurucu hakkında internet ortamında yayınlanan haberlerin kolaylıkla ulaşılabilirliğinin başvurucunun itibarını zedelediği açıktır. Sonuç olarak başvurucu hakkında yapılan haberler unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken haberlerdir. İnternet ortamının sağladığı kolaylıklar gözetildiğinde başvurucunun şeref ve itibarının korunması için anılan habere erişimin engellenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda erişiminin engellenmesine yönelik talebin reddedilmesiyle ifade ve basın özgürlükleri ile kişinin manevi bütünlüğünün korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğu söylenemez. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Unutulma Hakkı: Geçmişte Yayınlanan Kişisel Verilere Erişimin Engellenmesinin Talep Edilmesi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru N.B.B. Başvurusu Başvuru Numarası: 2013/5653 Karar Tarihi: 3/3/2016 R.G. Tarih ve Sayı: 24/8/2016-29811 GENEL KURUL – KARAR Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekilleri: Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM Üyeler: Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ Raportör: Murat ŞEN Başvurucu: N.B.B (Gizlilik Talebi Kabul) I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, bir gazetenin İnternet haber

Unutulma Hakkı: Kişisel Veri ve Bilgilere Erişimin Engellenmesinin Talep Edilmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sosyal Medya Paylaşımı Nedeniyle Tazminata Hükmedilmesi, İfade Özgürlüğünün İhlalidir

Sosyal Medya Paylaşımı Nedeniyle Tazminata Hükmedilmesi Anayasa Mahkemesi Kararı Değerlendirmesi Olaylar 2016 yılında ulusal bir gazetede bir vakıf ve bir dernekle bağlantılı olduğu söylenen yurtlarda kalan en az on öğrencinin yurt sorumlusu bir öğretmen tarafından tacize uğradığına ilişkin bir haber yayımlanmıştır. Bu haberlerin ardından telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren, haberleşme ve iletişim sektöründe ticari faaliyetleriyle kamu tarafından tanınan bir şirket olan davacı T. ile vakıf arasında mali destek ilişkisi bulunduğu iddiaları kamunun gündemine gelmiş ve haberlere konu edilmiştir. Bu haberlerin ardından başvurucu, başka bir GSM operatörüne geçiş yaptığına dair ekran görüntüsü ile birlikte \”Pedofili destekçici ve sansürcü @… ile olan 16 yıllık sözleşmemi iptal ettirdim.#… @…Boykot\” şeklinde bir iletiyi sosyal medya hesabından paylaşmıştır. Davacı Şirket, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla asliye hukuk mahkemesinde başvurucu aleyhine manevi tazminat davası açmış; asliye hukuk mahkemesi paylaşımda kullandığı \”pedofili destekçici\” ibaresi nedeniyle başvurucunun 500 TL manevi tazminat ödemesine karar vermiştir. Başvurucunun istinaf başvurusu ise bölge adliye mahkemesince reddedilmiştir. İddialar Başvurucu, bir şirket hakkında yaptığı sosyal medya paylaşımı dolayısıyla tazminat ödemesine karar verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi Somut olayda başvuru konusu paylaşım, mali destek tartışmalarının güncelliğini koruduğu ve kamusal ilginin yüksek olduğu bir dönemde yapılmıştır. Bu itibarla kullanılan ifadelerin olgusal temeli olduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte davacının tüzel kişiliğe sahip özel bir şirket olması nedeniyle somut olaya konu \”pedofili\” yakıştırması ancak gerçek bir kişiye yöneltildiği zaman haksız olgu isnadı teşkil edecektir ve kullanılan ifadeler bir değer yargısından ibarettir. Başvurucu, kamuya hitaben davacı Şirket ile kurulacak ticari ilişkinin davacı Şirketin ilgili vakfın kampanyasına destek vermesi sebebi ile çocuk istismarcılarını desteklemek anlamına geleceğini sert ve kışkırtıcı bir dille ifade etmiştir. Daha önce birçok kararda vurgulandığı üzere ifade özgürlüğü sadece kabul gören, zararsız ya da kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici ya da rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Bu anlamda paylaşıma konu ifadeler her ne kadar rahatsız edici nitelikte olsa da ifadelerin davacının ticari itibarından ziyade temelde vakıf ve davacı arasındaki mali destek ilişkisini hedef alarak davacı üzerinde bir baskı oluşturmayı amaçladığı açıktır. Dolayısıyla başvurucunun tek amacının hakaret yoluyla saldırgan bir söylemde bulunmak olduğunun kabulüyle paylaşımın ifade özgürlüğü korumasının dışında kaldığı sonucuna ulaşmak mümkün değildir. Öte yandan davacı Şirket, bahse konu haber ve iddialara cevaben kamuya açıklamada bulunmuş; söz konusu mali desteklerin eğitim bursu niteliğinde olduğunu ve herhangi bir vakfı, derneği veya sivil toplum kuruluşunu desteklemekten ziyade öğrencilerin eğitimi için verildiğini belirtmiş, bunun dışında ilgili haberlerin tekzibi niteliğinde herhangi bir ifadeye yer vermemiştir. Bu yönüyle davacının hakkındaki iddialara nasıl cevap verileceğini bildiği ve telekomünikasyon alanında faaliyet göstermesi nedeniyle de konu ticari itibarın korunması olduğunda daha avantajlı bir konuma sahip olduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla davacının kendisine yöneltilen bu nitelikteki eleştirilere herhangi bir kimseye göre katlanma yükümlülüğü daha fazladır. Sonuç olarak mahkemeler başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunu ikna edici bir şekilde, ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyamamıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Sosyal Medya Paylaşımı Nedeniyle Tazminata Hükmedilmesi, İfade Özgürlüğünün İhlalidir Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Ozan Güven Başvurusu Başvuru Numarası: 2021/8967 Karar Tarihi: 27/9/2023 R.G. Tarih ve Sayı: 30/11/2023-32385 GENEL KURUL – KARAR Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekilleri: Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE Raportör: Tahir Hami TOPAÇ Başvurucu: Ozan GÜVEN I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, bir şirket hakkında yaptığı sosyal medya paylaşımı sebebi ile tazminat ödemesine karar verilen başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 12/2/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. 4. Birinci Bölüm, başvurunun Genel Kurula sevkine karar vermiştir. III. OLAY VE OLGULAR 5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir: 6. Başvurucu 1984 doğumlu olup İstanbul\’da ikamet etmektedir. 7. Davacı T., telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren, haberleşme ve iletişim sektöründe ticari faaliyetleriyle kamu tarafından tanınan bir şirkettir. Davacı; ticari faaliyetlerinin yanı sıra kültür, sanat, spor ve eğitim alanlarında yürütülen birçok toplumsal sorumluluk proje ve kampanyalarına da destek sağladığını belirtmektedir. 8. 2016 yılının Mart ayı başlarında ulusal bir gazetede bir vakıf ve bir dernekle bağlantılı olduğu söylenen yurtlarda kalan en az on öğrencinin yurt sorumlusu bir öğretmen tarafından tacize uğradığına ilişkin bir haber yayımlanmıştır. Haberde, çocuklardan birinin yaşadıklarını bir psikoloğa anlatması ve psikoloğun da konuyu yetkililere bildirmesiyle olayın ortaya çıktığı, Karaman’da Cumhuriyet savcısının konuyla ilgili soruşturma başlattığı yer almıştır. Daha sonraki haberlere göre sanık kısa sürede tutuklanmış ve yine mart ayı içinde iddianame tamamlanarak yargı süreci başlamıştır. Kamuda büyük infial uyandıran olay çok sayıda sivil toplum kuruluşunca takip edilmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiş, ulusal ve uluslararası yayın organlarında sayısız habere konu olmuştur (Hayriye Özde Çelikbilek, B. No: 2016/13543, 24/10/2019, § 10; Kemal Kılıçdaroğlu (6), B. No: 2017/27971, 18/5/2021, § 9; Ceyhun Tunç, B. No: 2017/20822, 14/9/2021, § 10). 9. Bahse konu haberlerin ardından davacı Şirket ile söz konusu vakıf arasında mali destek ilişkisi bulunduğu iddiaları kamunun gündemine gelmiş ve haberlere konu edilmiştir (benzer nitelikteki haber için bkz. Ceyhun Tunç, § 11). Nitekim davacı Şirket, iddialara ilişkin olarak 24/3/2016 tarihinde kamuoyu açıklaması yapmıştır. İlgili açıklama şöyledir: \”Türkiye’nin T.’si olarak,…, onbinlerce gencimize umut ışığı olan, geleceğe daha güvenle yürümelerini sağlayan Kardelenler, Van İçin Türkiye Kumbarası, Engelsiz Eğitim, Gönül Köprüsü gibi projeler, milyonlarca insanımızın da takdirini ve gönlünü kazanmıştır. Tüm bu projelerle 16 yıl boyunca kesintisiz olarak 100 binin üzerinde eğitim bursu sağladık. Saygıdeğer kamuoyumuzun bilmesini isteriz ki, doğrudan öğrencilerimize giden burslarla, biz herhangi bir vakfı, derneği veya sivil toplum kuruluşunu değil, öğrencilerimizin eğitimini destekliyoruz,…, ülkemizin geleceğinin garantisi olan gençlerimizi desteklemeye devam edeceğiz\” 10. Başvurucu, anılan haberin ardından 17/5/2016 tarihinde bir sosyal medya platformundaki hesabında \”Pedofili destekçisi ve sansürcü @… ile olan 16 yıllık sözleşmemi iptal ettirdim. #sansür… @…Boykot\” şeklinde bir gönderi paylaşmıştır. 11. Davacı, söz konusu paylaşım nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla 24/10/2016 tarihinde İstanbul Anadolu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) başvurucu aleyhine manevi tazminat davası açmıştır.

Sosyal Medya Paylaşımı Nedeniyle Tazminata Hükmedilmesi, İfade Özgürlüğünün İhlalidir Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sosyal Medya Paylaşımları Nedeniyle İş Sözleşmesinin Feshedilmesi, İfade Özgürlüğünün İhlalidir

Sosyal Medya Paylaşımları Nedeniyle İş Sözleşmesinin Feshedilmesi Anayasa Mahkemesi Kararı – Değerlendirme Olaylar Olayların meydana geldiği tarihte bir şirkette çalışmakta olan başvurucular hakkında sosyal medya paylaşımlarına istinaden inceleme raporları hazırlanmıştır. Bu inceleme raporları sonrasında anılan şirketin Disiplin Kurulunun kararları uyarınca başvurucuların iş sözleşmeleri feshedilmiştir. Başvurucular bu kararlara karşı ayrı ayrı işe iade istemli tespit davaları açmış, iş mahkemesi davaların iş akitlerinin feshinin haklı olduğu gerekçesiyle reddine karar vermiştir. Başvurucuların istinaf talebi üzerine bölge adliye mahkemesi yerel mahkemenin kararlarının -haklı fesih değil geçerli nedenlere dayalı fesih söz konusu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle- ortadan kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmasına karar vermiştir. Anılan kararların temyiz talebi de Yargıtay tarafından reddedilmiş ve hükümlerin onanmasına karar verilmiştir. İddialar Başvurucular, sosyal medya paylaşımlarına istinaden iş sözleşmelerinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi Somut olayda başvurucular paylaşımlarında genel olarak siyasetçileri, hükûmeti, kamu gücünü kullanan idarecileri, onların siyasi ve idari davranışlarını hedef almıştır. Başvurucuların açıklamalarında dile getirdikleri düşünceler kişilerin hayatlarının diğer bireylere kapalı ve mahrem alanına ilişkin değildir. Sosyal medya paylaşımlarında ele alınan konular kamusal çıkarlarla ilgilidir ve toplumu yakından ilgilendiren konuşmaların çerçevesi önemli ölçüde politik alanda kalmıştır. Bu itibarla önemli kamusal tartışmaların yaşandığı süreçler birer seçmen ve vatandaş olarak başvurucuların da yakın denetimindedir ve başvurucular internet ortamında ifade özgürlüğünden yararlanmak için başvurulan yaygın ve popüler araçlardan biri hâline gelen sosyal medya platformlarından düşüncelerini açıklamıştır. Bu nedenle de bazı devlet yetkililerinin şöhret ve itibarına yönelik saldırıların şirketin haklarını haleldar etmesi ile başvurucuların temel hak ve özgürlüklerinin çatıştığı mevcut davada çıkarlar arasındaki dengelemenin yapılması sırasında mahkemeler bu dengeyi kurmakta başarısız olmuştur. Öte yandan söz konusu paylaşımların mesai saatleri içinde ya da iş araçlarıyla yahut işyerinde yapıldığı ve başvurucuların bu sebeplerle iş sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getiremediği ileri sürülmemiştir. Söz konusu paylaşımların başvurucuların işi, işyeri veya işvereni ile bir ilgisi olduğu da mahkemelerce kabul edilmiş değildir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde başvurucuların söz konusu eylemlerinin 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan işçinin davranışlarından kaynaklı geçerli sebepler kapsamında değerlendirilmesine yönelik olarak söz konusu mahkemelerin ihtilafa konu içeriklerin niteliklerini ve kullanıldıkları bağlamı, aynı zamanda söz konusu paylaşımların muhtemel etkilerini yeterli derecede ve detaylı bir şekilde incelemedikleri sonucuna varılmıştır. Güncel konularda ve sürmekte olan toplumsal tartışmaları ilgilendiren paylaşımların iş sözleşmesinin feshine gerekçe yapılması karşısında mahkemeler, başvurucular ile işveren arasındaki \”güven ilişkisinin koptuğu\” ve \”paylaşımların iş yerinde olumsuzluğa yol açtığı\” kabulüne dair ilgili ve yeterli gerekçeler sunamamıştır. Başvurucuların paylaşımlarının işveren ile aralarındaki güven ilişkisinin kopmasına neden olduğu yönündeki kabulün işverenin tek taraflı beyanına dayandığı ancak paylaşımların sonuçları itibarıyla iş sözleşmesinin sürdürülmesinin işverenden beklenemeyeceği hususunun işveren ve mahkemeler tarafından ortaya konulamadığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte uyuşmazlığı karara bağlayan derece mahkemelerince ifade özgürlüğüne ilişkin Anayasa\’da belirtilen güvencelerin gözetildiği özenli bir yargılama yapılmadığı, anayasal güvencelerin korunması açısından devletin yükümlülüklerini yerine getirmediği anlaşılmış; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesinin aşırı bir yoruma tabi tutularak düşünce açıklamalarının ifade özgürlüğünün dolaylı sınırlandırılmasına dayanak yapıldığı sonucuna varılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Ayhan Deniz ve Diğerleri Başvurusu Başvuru Numarası: 2019/10975 Karar Tarihi: 14/6/2023 R.G. Tarih ve Sayı: 22/11/2023-32377 GENEL KURUL – KARAR Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekili: Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE Raportörler: Şeyda Nur ÜN, Yunus HEPER Başvurucular: Ayhan DENİZ, Tuncay ÇAKIR, Mehmet ÜZMEZ, Hikmet TETİK, Özden USTAOĞLU, Arif LEVENT I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru; bir kısım sosyal medya paylaşımı nedeniyle başvurucuların iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile ifade özgürlüğünün, işe iade davalarının uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvurular 4/4/2019 ve 5/4/2019 tarihlerinde yapılmıştır. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2019/11010, 2019/11030, 2019/11039, 2019/11040 ve 2019/11206 bireysel başvuru numaralı dosyaların 2019/10975 bireysel başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. 4. Birinci Bölüm başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir. III. OLAY VE OLGULAR 5. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 6. Başvurucular bireysel başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihte İzmit Atık ve Artıkları Arıtma Yakma ve Değerlendirme Anonim Şirketinde (İZAYDAŞ/Şirket) çalışmaktadır. 7. Başvurucular hakkında Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı (Teftiş Kurulu) tarafından bir inceleme raporu hazırlanmıştır. Başvurucular hakkındaki 10/1/2017 tarihli inceleme raporlarının içeriği şöyledir: A. Başvurucu Ayhan Deniz Hakkındaki İnceleme Raporu \”…2- Ayhan Deniz\’in Facebook sosyal medya hesabında; 2.1. 22 Nisan 2015 tarihinde, \’Uğur Dündarı Seviyoruz ve Destekliyoruz\’ isimli Facebook kullanıcısı tarafından paylaşılan, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan\’ın da rol aldığı \’Çanakkale Zaferi\’nin 100. Yıl Zaferi\’ konulu reklam filmi için; \’Komedi dalında film önerisi. Oğlunu askere göndermeyen adamın Çanakkale temalı reklam filminde oynaması. İyi seyirler Türkiye\’ paylaşımı yaptığı, 2.2. 8 Haziran 2016 tarihli paylaşımında, FETÖ ile ilişkisi sebebiyle gözaltına alınan ve 15 Temmuz darbe girişiminden 2 gün önce paylaştığı \’gör bak neler olacak\’ tweetiyle darbeyi ima eden M. Ü.\’nün; \’Halide Edip, Çakırcalı Efeye sordu: ahaliye neden çok zulmediyorsun? Cevap: \’Tebayı yönetmek ya ilimle olur ya zulümle. Bende ilim yok\’ tweetini paylaştığı, 2.3. 3 Haziran 2016 tarihinde; \’Eğer ki o diploma olsaydı birileri profil resmi yapar arabalarının arka camlarına yapıştırır yalaka yavşak basın hergün baş sayfadan verir yayın yapardı, Hani nerde? Olsaydı keşke balkondan bile sallardık hey gidi heyyyyy ah o kağıt parçası nelere kadirdi oysaki bir anda herşeyi tersine çevirebilir \’ paylaşımını yaptığı, 2.4. 24 Temmuz 2016 tarihinde; \’Ortalık tozduman gündem poyraz hızında değişiyor. Bir sorum var. Diploma ne nerde hacı?\’ paylaşımını yaptığı, .2.5. 16 Temmuz 2016 tarihinde; \’Demokrasi bahanesiyle sokağa çıktılar\’ RTE Haziran 2013…Demokrasi adına halkımızı sokaklara çağırıyorum\’ RTE Temmuz 2016\’ paylaşımını yaptığı, 2.6. 22 Temmuz 2016 tarihinde; \’Tam vizesiz Avrupa\’ya gidiyorduk ki, kimliksiz sokağa çıkamaz duruma geldik. Durmak yok yola devam Türkiye\’m. İyi uykular\’ paylaşımını yaptığı, 2.7. 24 Temmuz 2016 tarihinde; \’14 yıl önce hiç patlamıyorduk mesela, 14 yıl önce bütün komşularımızla dosttuk, 14 yıl önce açılım diye

Sosyal Medya Paylaşımları Nedeniyle İş Sözleşmesinin Feshedilmesi, İfade Özgürlüğünün İhlalidir Read More »