Borçlar Hukuku

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nu incelemek için aşağıda yer alan Bölüm Başlıklarına tıklayabilirsiniz. Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim  bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Borçlar hukuku, sigorta ve tazminat hukuku alanında yetkin, maddi ve manevi tazminat davalarında uzman avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Dava sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. Kayseri borçlar hukuku avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Bölüm Başlıkları Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler Birinci Bölüm: Borç İlişkisinin Kaynakları Birinci Ayırım: Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri Üst Başlığı Altında Düzenlenen 1 ila 48. maddeler Detaylar Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler Birinci Bölüm: Borç İlişkisinin Kaynakları İkinci Ayırım: Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri Üst başlığı altında düzenlenen 49 ila 76. maddeler Detaylar Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler Birinci Bölüm: Borç İlişkisinin Kaynakları Üçüncü Ayırım: Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri Üst Başlığı Altında Düzenlenen 77 ila 82. maddeler Detaylar Borç İlişkisinin Hükümleri: Borçların İfası Borç İlişkisinin Hükümleri: Borçların İfası 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler İkinci Bölüm: Borç İlişkisinin Hükümleri Birinci Ayırım: Borçların İfası Üst Başlığı Altında Düzenlenen 83 ila 111. maddeler Detaylar Borçların İfa Edilmemesinin Sonuçları Borçların İfa Edilmemesinin Sonuçları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler İkinci Bölüm: Borç İlişkisinin Hükümleri İkinci Ayırım: Borçların İfa Edilmemesinin Sonuçları Üst Başlığı Altında Düzenlenen 112 ila 126. maddeler Detaylar Borç İlişkilerinin Üçüncü Kişilere Etkisi Borç İlişkilerinin Üçüncü Kişilere Etkisi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler İkinci Bölüm: Borç İlişkisinin Hükümleri Üçüncü Ayırım: Borç İlişkilerinin Üçüncü Kişilere Etkisi Üst Başlığı Altında Düzenlenen 127 ila 130. maddeler Detaylar Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler Üçüncü Bölüm: Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı Birinci Ayırım: Sona Erme Hâlleri Üst Başlığı Altında Düzenlenen 131 ila 145. maddeler Detaylar Zamanaşımı Zamanaşımı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler Üçüncü Bölüm: Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı İkinci Ayırım: Zamanaşımı Üst Başlığı Altında Düzenlenen 146 ila 161. maddeler Detaylar Borç İlişkilerinde Özel Durumlar: Teselsül Borç İlişkilerinde Özel Durumlar: Teselsül 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler Dördüncü Bölüm: Borç İlişkilerinde Özel Durumlar Birinci Ayırım: Teselsül Üst Başlığı Altında Düzenlenen 162 ila 169. maddeler Detaylar Bağlanma Parası, Cayma Parası ve Ceza Koşulu Bağlanma Parası, Cayma Parası ve Ceza Koşulu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler Dördüncü Bölüm: Borç İlişkilerinde Özel Durumlar Üçüncü Ayırım: Bağlanma Parası, Cayma Parası ve Ceza Koşulu Üst Başlığı Altında Düzenlenen 177 ila 182. maddeler Detaylar Alacağın Devri Alacağın Devri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler Beşinci Bölüm: Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri Birinci Ayırım: Alacağın Devri Üst Başlığı Altında Düzenlenen 183 ila 194. maddeler Detaylar Borcun Üstlenilmesi Borcun Üstlenilmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler Beşinci Bölüm: Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri İkinci Ayırım: Borcun Üstlenilmesi Üst Başlığı Altında Düzenlenen 195 ila 204. maddeler Detaylar Sözleşmenin Devri ve Sözleşmeye Katılma Sözleşmenin Devri ve Sözleşmeye Katılma 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Birinci Kısım: Genel Hükümler Beşinci Bölüm: Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri Üçüncü Ayırım: Sözleşmenin Devri ve Sözleşmeye Katılma Üst Başlığı Altında Düzenlenen 205 ila 206. maddeler Detaylar Satış Sözleşmesi: Genel Hükümler Satış Sözleşmesi: Genel Hükümler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Birinci Bölüm: Satış Sözleşmesi Birinci Ayırım: Genel Hükümler Üst Başlığı Altında Düzenlenen 207 ila 208. maddeler Detaylar Taşınır Satışı Taşınır Satışı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Birinci Bölüm: Satış Sözleşmesi İkinci Ayırım: Taşınır Satışı Üst Başlığı Altında Düzenlenen 209 ila 236. maddeler Detaylar Taşınmaz Satışı ve Satış İlişkisi Doğuran Haklar Taşınmaz Satışı ve Satış İlişkisi Doğuran Haklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Birinci Bölüm: Satış Sözleşmesi Üçüncü Ayırım: Taşınmaz Satışı ve Satış İlişkisi Doğuran Haklar Üst Başlığı Altında Düzenlenen 237 ila 246. maddeler Detaylar Bazı Satış Türleri Bazı Satış Türleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Birinci Bölüm: Satış Sözleşmesi Dördüncü Ayırım: Bazı Satış Türleri Üst Başlığı Altında Düzenlenen 247 ila 281. maddeler Detaylar Bağışlama Sözleşmesi Bağışlama Sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Üçüncü Bölüm: Bağışlama Sözleşmesi Üst Başlığı Altında Düzenlenen 285 ila 298. maddeler Detaylar Kira Sözleşmesi Kira Sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Dördüncü Bölüm: Kira Sözleşmesi Birinci Ayırım: Genel Hükümler Üst Başlığı Altında Düzenlenen 299 ila 338. maddeler Detaylar Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Dördüncü Bölüm: Kira Sözleşmesi İkinci Ayırım: Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları Üst Başlığı Altında Düzenlenen 339 ila 356. maddeler Detaylar Ürün Kirası Ürün Kirası 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Dördüncü Bölüm: Kira Sözleşmesi Üçüncü Ayırım: Ürün Kirası Üst Başlığı Altında Düzenlenen 357 ila 378. maddeler Detaylar Ödünç Sözleşmeleri Ödünç Sözleşmeleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Beşinci Bölüm: Ödünç Sözleşmeleri Üst Başlığı Altında Düzenlenen 379 ila 392. maddeler Detaylar Genel Hizmet Sözleşmesi Genel Hizmet Sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Altıncı Bölüm: Hizmet

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

TBK Borç İlişkilerinde Özel Durumlar: Teselsül, Ceza Koşulu, Alacağın Devri ve Borcun Üstlenilmesi

Borç İlişkilerinde Özel Durumlar ve Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri Türk Borçlar Kanunu Kanun Numarası: 6098 Kabul Tarihi: 11/1/2011 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarih: 4/2/2011 Sayısı: 27836 Birinci Kısım: Genel Hükümler Dördüncü Bölüm: Borç İlişkilerinde Özel Durumlar Birinci Ayırım: Teselsül A. Müteselsil borçluluk I. Doğuşu – Madde 162 Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar. Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde doğar. II. Dış ilişki 1. Hükümleri a. Borçluların sorumluluğu – Madde 163 Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder. b. Borçluların savunmaları – Madde 164 Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir. Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu olur. c. Borçluların bireysel davranışı – Madde 165 Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz. 2. Borcun sona ermesi – Madde 166 Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır. III. İç ilişki 1. Paylaşım – Madde 167 Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir. Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler. 2. Alacaklıya halef olma – Madde 168 Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur. Alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır. B. Müteselsil alacaklılık – Madde 169 Müteselsil alacaklılık, borçlunun, alacaklılardan her birine borcun tamamını isteme hakkını tanıdığı veya kanunun belirlediği durumlarda doğar. Borçlu, alacaklılardan birine yaptığı ifayla, bütün alacaklılara karşı borcundan kurtulmuş olur. Alacaklılardan birinin icraya veya mahkemeye başvurmuş olduğu kendisine bildirilmedikçe, borçlu onlardan dilediği birine ifada bulunabilir. Aksi kararlaştırılmadıkça veya alacaklılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, alacaklılardan her birinin edim üzerindeki hakları eşittir. Kendisine düşen paydan fazlasını elde eden alacaklı, bu fazlalığı payını alamamış olan diğer alacaklılara ödemekle yükümlüdür. İkinci Ayırım: Koşullar A. Geciktirici koşul I. Genel olarak – Madde 170 Bir sözleşmenin hüküm ifade etmesi, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya bırakılmışsa, sözleşme geciktirici koşula bağlanmış olur. Aksi kararlaştırılmamışsa, geciktirici koşula bağlı sözleşme, ancak koşulun gerçekleştiği andan başlayarak hüküm ifade eder. II. Koşulun askıda olduğu sıradaki durum – Madde 171 Koşul gerçekleşinceye kadar borçlu, borcun gereği gibi ifasını engelleyecek her türlü davranıştan kaçınmakla yükümlüdür. Koşula bağlı hakkı tehlikeye düşürülen alacaklı, alacağı koşula bağlı olmayan alacaklıların haklarını korumak üzere başvurabilecekleri önlemleri alabilir. Koşulun gerçekleşmesinden önce yapılan tasarruflar, koşulun hükümlerini zedelediği oranda geçersiz olur. III. Koşul gerçekleşinceye kadar elde edilen yararlar – Madde 172 Borcun konusunu oluşturan şey, koşulun gerçekleşmesinden önce kendisine verilen alacaklı, koşul gerçekleşirse, koşulun gerçekleşmesine kadar elde ettiği yararların sahibi olur. Koşul gerçekleşmezse alacaklı, elde ettiği yararları geri vermekle yükümlüdür. B. Bozucu koşul – Madde 173 Sona ermesi önceden gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya bırakılan sözleşme, bozucu koşula bağlanmış olur. Bozucu koşula bağlanmış sözleşmenin hükümleri, koşulun gerçekleştiği anda ortadan kalkar. Aksi kararlaştırılmadıkça veya işin niteliğinden anlaşılmadıkça sona erme, geçmişe etkili olmaz. C. Ortak hükümler I. Koşulun gerçekleşmesi – Madde 174 Koşul, taraflardan birinin bizzat yerine getirmesi gerekli bir davranış değilse, o tarafın ölümü hâlinde mirasçısı onun yerine geçebilir. II. Dürüstlük kurallarına aykırı engelleme – Madde 175 Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesine dürüstlük kurallarına aykırı olarak engel olursa, koşul gerçekleşmiş sayılır. Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük kurallarına aykırı biçimde sağlarsa, koşul gerçekleşmemiş sayılır. III. Yasak koşullar – Madde 176 Bir koşul, hukuka veya ahlaka aykırı bir yapma veya yapmama fiilini sağlamak amacıyla konulmuşsa, bu koşula bağlı hukuki işlem kesin olarak hükümsüzdür. Üçüncü Ayırım: Bağlanma Parası, Cayma Parası ve Ceza Koşulu A. Bağlanma parası – Madde 177 Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür. B. Cayma parası – Madde 178 Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir. C. Ceza koşulu I. Alacaklının hakları 1. Cezanın sözleşmenin ifası ile ilişkisi – Madde 179 Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir. Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır. 2. Ceza ile zarar arasındaki ilişki – Madde 180 Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir. Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez. 3. Kısmi ifanın yanması – Madde 181 Ceza koşuluna ilişkin hükümler, dönme durumunda ifa edilmiş olan kısmın alacaklıya kalacağını öngören sözleşmelere de uygulanır. Taksitle satışa ilişkin hükümler saklıdır. II. Cezanın miktarı, geçersizliği ve indirilmesi – Madde 182 Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler. Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez. Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir. Beşinci Bölüm: Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri Birinci Ayırım: Alacağın Devri A. Koşulları I. İradi devir 1. Genel olarak – Madde 183 Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.

TBK Borç İlişkilerinde Özel Durumlar: Teselsül, Ceza Koşulu, Alacağın Devri ve Borcun Üstlenilmesi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Borçların Sona Ermesi ve Zamanaşımına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümleri

Borç İlişkilerinin ve Borçların Sona Ermesi ile Zamanaşımı Türk Borçlar Kanunu Kanun Numarası: 6098 Kabul Tarihi: 11/1/2011 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarih: 4/2/2011 Sayısı: 27836 Birinci Kısım: Genel Hükümler Üçüncü Bölüm: Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı Birinci Ayırım: Sona Erme Hâlleri A. Asıl borca bağlı hak ve borçların sona ermesi – Madde 131 Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur. İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir. Taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel hükümler saklıdır. B. İbra – Madde 132 Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir. C. Yenileme I. Genel olarak – Madde 133 Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur. Özellikle mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz. II. Cari hesaplarda – Madde 134 Çeşitli kalemlerin bir cari hesaba sadece kaydedilmiş olması, borcun yenilenmiş olduğu anlamına gelmez. Ancak, hesabın kesilmiş ve hesap sonucu diğer tarafça kabul edilmiş olması durumunda, borç yenilenmiş olur. Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun kabul edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez. D. Birleşme – Madde 135 Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borç sona erer. Ancak, üçüncü kişilerin alacak üzerinde önceden mevcut olan hakları birleşmeden etkilenmez. Birleşme geçmişe etkili olarak ortadan kalkarsa, borç varlığını sürdürür. Taşınmaz rehni ve kıymetli evraka ilişkin özel hükümler saklıdır. E. İfa imkânsızlığı I. Genel olarak – Madde 136 Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür. II. Kısmi ifa imkânsızlığı – Madde 137 Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır. III. Aşırı ifa güçlüğü – Madde 138 Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır. F. Takas I. Koşulları 1. Genel olarak – Madde 139 İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir. Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir. Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir. 2. Kefalet hâlinde – Madde 140 Asıl borçlunun takası ileri sürme hakkı bulundukça, kefili de alacaklıya ifada bulunmaktan kaçınabilir. 3. Üçüncü kişi yararına sözleşme hâlinde – Madde 141 Üçüncü kişi yararına borçlanan kişi, bu borcu ile sözleşmenin diğer tarafından olan alacağını takas edemez. 4. Borçlunun iflası hâlinde – Madde 142 Borçlunun iflası hâlinde alacaklılar, muaccel olmasalar bile, alacaklarını, müflise olan borçları ile takas edebilirler. II. Hükümleri – Madde 143 Takas, ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle gerçekleşir. Bu durumda her iki borç, takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona erer. Cari hesapla ilgili ticarete ilişkin özel teamüller saklıdır. III. Alacaklının rızasıyla takas edilebilir alacaklar – Madde 144 Aşağıdaki alacaklar takas haklarının doğumundan sonra, ancak alacaklıların rızasıyla takas edilebilir: 1. Tevdi edilmiş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar. 2. Haksız olarak alınmış veya aldatma sonucunda alıkonulmuş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar. 3. Nafaka ve işçi ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin bakımı için zorunlu olup, özel niteliği gereği, doğrudan alacaklıya verilmesi gereken alacaklar. IV. Takastan feragat – Madde 145 Borçlu, takas hakkından önceden de feragat edebilir. İkinci Ayırım: Zamanaşımı A. Süreler I. On yıllık zamanaşımı – Madde 146 Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. II. Beş yıllık zamanaşımı – Madde 147 Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır: 1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler. 2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri. 3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar. 4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar. 5. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar. 6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar. III. Sürelerin kesinliği – Madde 148 Bu ayırımda belirlenen zamanaşımı süreleri, sözleşmeyle değiştirilemez. IV. Zamanaşımının başlangıcı 1. Genel olarak – Madde 149 Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar. 2. Dönemsel edimlerde – Madde 150 Ömür boyunca gelir ve benzeri dönemsel edimlerde, alacağın tamamı için zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin muaccel olduğu günde işlemeye başlar. Alacağın

Borçların Sona Ermesi ve Zamanaşımına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümleri Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda Düzenlenen Borç İlişkisinin Hükümleri

Borç İlişkisinin Hükümleri: Borçların İfası, Borçların İfa Edilmemesi ve Borç İlişkilerinin Üçüncü Kişilere Etkisi Türk Borçlar Kanunu Kanun Numarası: 6098 Kabul Tarihi: 11/1/2011 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarih: 4/2/2011 Sayısı: 27836 Birinci Kısım: Genel Hükümler İkinci Bölüm: Borç İlişkisinin Hükümleri Birinci Ayırım: Borçların İfası A. Genel olarak I. Şahsen ifa zorunluluğunun olmaması – Madde 83 Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü değildir. II. İfanın konusu 1. Kısmen ifa – Madde 84 Borcun tamamı belli ve muaccel ise, alacaklı kısmen ifayı reddedebilir. Alacaklı kısmen ifayı kabul ederse borçlu, borcun kendisi tarafından ikrar olunan kısmını ifadan kaçınamaz. 2. Bölünemeyen borç – Madde 85 Bölünemeyen bir borcun birden çok alacaklısı varsa, alacaklılardan her biri, borcun alacaklıların tamamına ifasını isteyebilir. Borçlu, edimini alacaklıların hepsine birden ifa etmek zorundadır. Bölünemeyen borcun birden çok borçlusu varsa, borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmekle yükümlüdür. Durumun gereğinden aksi anlaşılmadıkça, ifada bulunan borçlu, alacaklıya halef olur ve diğer borçlulardan payları oranında alacağını isteyebilir. 3. Çeşit borcu – Madde 86 Çeşit borçlarında hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden aksi anlaşılmadıkça, edimin seçimi borçluya aittir. Ancak borçlunun seçeceği edim, ortalama nitelikten daha düşük olamaz. 4. Seçimlik borç – Madde 87 Seçimlik borçlarda, hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden aksi anlaşılmadıkça, edimlerden birinin seçimi borçluya aittir. 5. Faiz – Madde 88 Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz. B. İfa yeri – Madde 89 Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır; 1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde, 2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde, 3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir. Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir. C. İfa zamanı I. Süreye bağlanmamış borç – Madde 90 İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur. II. Süreye bağlı borç 1. Aya ilişkin sürelerde vade – Madde 91 Borcun ifası için bir ayın başlangıcı veya sonu belirlenmişse, bundan ayın birinci ve sonuncu günü; ayın ortası belirlenmişse, bundan da ayın onbeşinci günü anlaşılır. Borcun ifası için gün belirtilmeksizin sadece ay belirlenmişse, bundan o ayın son günü anlaşılır. 2. Diğer sürelerde vade – Madde 92 Bir borcun veya taraflardan birine düşen herhangi bir yükümlülüğün sözleşmenin kurulmasından başlayarak belli bir sürenin sonunda ifası gerekiyorsa, ifa zamanı aşağıdaki biçimde belirlenir: 1. Gün olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün sayılmaksızın, bu sürenin son günü dolmuş olur. Sekiz veya onbeş gün olarak belirlenmiş süre ise, bir veya iki haftayı değil, tam sekiz veya onbeş günü ifade eder. 2. Hafta olarak belirlenmiş süre, son haftanın sözleşmenin kurulduğu güne ismen uyan gününde dolmuş olur. 3. Ay olarak veya yıl, yarıyıl ve yılın dörtte biri gibi birden çok ayı içeren bir zaman olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün ayın kaçıncı günü ise, son ayın bunu karşılayan gününde dolmuş olur. Son ayda bunu karşılayan gün yoksa süre, bu ayın son günü dolmuş sayılır. 4. Yarım aydan onbeş günlük süre anlaşılır. Bir veya birden çok ay ve yarım ay olarak belirlenmiş sürenin dolduğu gün, son aya onbeş gün eklenerek belirlenir. Bu kurallar, sürenin sözleşmenin kurulmasından başka bir andan işlemeye başladığı durumlarda da uygulanır. Borçlu, belirli bir süre içinde yerine getirilmesi gereken bir borcu, bu sürenin dolmasından önce ifa etmekle yükümlüdür. 3. Tatil günleri – Madde 93 İfa zamanı veya sürenin son günü, kanunlarda tatil olarak kabul edilen bir güne rastlarsa, kendiliğinden bu günü izleyen ve tatil olmayan ilk güne geçer. Aksine anlaşma geçerlidir. III. İş saatlerinde ifa – Madde 94 Borç, alışılmış iş saatlerinde ifa ve kabul edilir. IV. Sürenin uzatılması – Madde 95 Süre uzatılmış ise yeni süre, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, önceki sürenin sona ermesini izleyen birinci günden başlar. V. Erken ifa – Madde 96 Sözleşmenin hükümlerinden veya özelliğinden ya da durumun gereğinden tarafların aksini kastettikleri anlaşılmadıkça borçlu, edimini sürenin sona ermesinden önce ifa edebilir. Ancak, kanun veya sözleşme ya da âdet gereği olmadıkça borçlu, erken ifada bulunması sebebiyle indirim yapamaz. VI. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde 1. İfada sıra – Madde 97 Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir. 2. İfa güçsüzlüğü – Madde 98 Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan birinin borcunu ifada güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflas etmesi ya da hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz kalması sebebiyle diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin ifası güvence altına alınıncaya kadar kendi ediminin ifasından kaçınabilir. Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede istediği güvence verilmezse sözleşmeden dönebilir. D. Ödeme I. Ülke parası ile – Madde 99 Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. II. Mahsup 1. Kısmen ödemede – Madde 100 Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz. Alacaklı, alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya başka bir güvence almış ise, borçlu kısmen yaptığı ödemeyi, güvence altına alınan veya güvencesi daha iyi olan kısma mahsup etme hakkına sahip değildir. 2. Birden çok borçta a. Borçlu ve alacaklının bildirimine göre – Madde 101 Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. b. Kanuna göre – Madde 102 Kanunen geçerli bir

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda Düzenlenen Borç İlişkisinin Hükümleri Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu / TBK Genel Hükümler: Borç İlişkisinin Kaynakları

Borç İlişkisinin Kaynakları: Sözleşmeden, Haksız Fiillerden ve Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri Türk Borçlar Kanunu Kanun Numarası: 6098 Kabul Tarihi: 11/1/2011 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarih: 4/2/2011 Sayısı: 27836 Birinci Kısım: Genel Hükümler Birinci Bölüm: Borç İlişkisinin Kaynakları Birinci Ayırım: Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri A. Sözleşmenin kurulması I. İrade açıklaması 1. Genel olarak – Madde 1 Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir. 2. İkinci derecedeki noktalar – Madde 2 Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır. İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak karara bağlar. Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümler saklıdır. II. Öneri ve kabul 1. Süreli öneri – Madde 3 Kabul için süre belirleyerek bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin sona ermesine kadar önerisiyle bağlıdır. Kabul bu süre içinde kendisine ulaşmazsa; öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur. 2. Süresiz öneri a. Hazır olanlar arasında – Madde 4 Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olan bir kişiye yapılan öneri hemen kabul edilmezse; öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur. Telefon, bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan iletişim sırasında yapılan öneri, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır.  b. Hazır olmayanlar arasında – Madde 5 Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olmayan bir kişiye yapılan öneri, zamanında ve usulüne uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın ulaşmasının beklenebileceği ana kadar, önereni bağlar. Öneren, önerisini zamanında ulaşmış sayabilir. Zamanında gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve öneren onunla bağlı olmak istemezse, durumu hemen kabul edene bildirmek zorundadır.  3. Örtülü kabul – Madde 6 Öneren, kanun veya işin özelliği ya da durumun gereği açık bir kabulü beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde, sözleşme kurulmuş sayılır. 4. Ismarlanmayan şeyin gönderilmesi – Madde 7 Ismarlanmamış bir şeyin gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu şeyi alan kişi, onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü değildir. 5. Bağlayıcı olmayan öneri ve herkese açık öneri – Madde 8 Öneren, önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça belirtirse veya işin özelliğinden ya da durumun gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa, önerisi kendisini bağlamaz. Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır. 6. İlan yoluyla ödül sözü verme – Madde 9 Bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilan yoluyla duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür. Ödül sözü veren, sonucun gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa veya sonucun gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlüdür. Ancak, bir ya da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün değerini aşamaz. Ödül sözü veren, giderlerinin ödenmesini isteyenlerin beklenen sonucu gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse, giderleri ödeme yükümlülüğünden kurtulur. 7. Önerinin ve kabulün geri alınması – Madde 10 Geri alma açıklaması, diğer tarafa öneriden önce veya aynı anda ulaşmış ya da daha sonra ulaşmakla birlikte diğer tarafça öneriden önce öğrenilmiş olursa, öneri yapılmamış sayılır. Bu kural, kabulün geri alınmasında da uygulanır. III. Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmenin hüküm anı – Madde 11 Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmeler, kabulün gönderildiği andan başlayarak hüküm doğurur. Açık bir kabulün gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme önerinin ulaşma anından başlayarak hüküm doğurur. B. Sözleşmelerin şekli I. Genel kural – Madde 12 Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir. Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz. II. Yazılı şekil 1. Yasal şekil a. Kapsamı – Madde 13 Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler bu kuralın dışındadır. Bu kural, yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri hakkında da uygulanır. b. Unsurları – Madde 14 Yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunması zorunludur. Kanunda aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli elektronik imza ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer. c. İmza – Madde 15 İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur. İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır. (Değişik fıkra: 13/2/2011-6111/213 md.) Görme engellilerin talepleri halinde imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları yeterlidir. d. İmza yerine geçen işaretler – Madde 16 İmza atamayanlar, imza yerine usulüne göre onaylanmış olması koşuluyla, parmak izi, el ile yapılmış bir işaret ya da mühür kullanabilirler. Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler saklıdır. 2. İradi şekil – Madde 17 Kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa, belirlenen şekilde yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz. Herhangi bir belirleme olmaksızın yazılı şekil kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle ilişkin hükümler uygulanır. C. Borç tanıması – Madde 18 Borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması geçerlidir. D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler –Madde 19 Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz. E. Genel işlem koşulları I. Genel olarak – Madde 20 Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz. Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez. Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz. Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır. II. Kapsamı 1. Yazılmamış sayılma – Madde 21 Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. 2. Yazılmamış sayılmanın sözleşmeye etkisi – Madde 22 Sözleşmenin yazılmamış

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu / TBK Genel Hükümler: Borç İlişkisinin Kaynakları Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Zorunlu İpoteklerden Olmayan Üst Sınır İpoteği / Limit İpoteği Meskeniyet Şikayetine Engel Olur mu

Zorunlu İpoteklerden Olmayan Üst Sınır İpoteği / Limit İpoteği Meskeniyet Şikayetine Engel Olur mu Özet: Meskeniyet şikayetine konu taşınmaz üzerindeki ipoteğin konut kredisine özgülenmediği, doğmuş ve doğacak bütün borçlarının teminatını teşkil etmek üzere üst sınır ipoteği (limit ipoteği) şeklinde kurulduğu, ipoteğin bu hali ile zorunlu ipoteklerden olmadığı anlaşılmaktadır. O halde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, borçlunun serbest iradesi ile kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2023/12-575 Karar No: 2024/16 Karar tarihi: 24-01-2024 (2004 s. K. m. 16, 82, 103) (4721 s. K. m. 851, 881) (YHGK 18.03.2015 T. 2013/12-1576 E. 2015/1045 K.) Taraflar arasındaki meskeniyet şikayeti isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikayetin kabulüne karar verilmiştir. Kararın alacaklı vekili ve katılma yoluyla borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, borçlu vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikayetin kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Talep Borçlu vekili; alacaklı vekili tarafından müvekkili aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte müvekkili adına kayıtlı olan Denizli ili, Pamukkale ilçesi, …. Mah., … Ada, … Parselde bulunan 1 No.lu bağımsız bölüm üzerine haciz konulduğunu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının on ikinci bendi uyarınca müvekkilinin haline münasip evinin haczedilemeyeceğini, 2004 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesine göre düzenlenen davet kağıdının müvekkiline 24.12.2019 tarihinde tebliğ edildiğini ve yasal süresinde meskeniyet şikayetinde bulunduklarını, müvekkilinin malûlen emekli olup şikayet konusu evde eşi ve iki çocuğuyla yaşadığını, evin konut kredisiyle alındığını ve borcun halen devam ettiğini, müvekkilinin başka bir malvarlığının bulunmadığını ileri sürerek haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. II. Cevap Alacaklı vekili; şikayet konusu taşınmazın tapu kaydında ipotek şerhi bulunduğundan borçlunun alacaklılarına karşı haczedilmezlik şikayetinden feragat etmiş olduğunu, borçlunun meskeniyet şikayetinin de yerinde olmadığını belirterek şikayetin reddini savunmuştur. III. İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesinin 25.12.2020 tarihli ve 2019/807 Esas, 2020/809 Karar sayılı kararı ile; şikayet konusu taşınmazın tapu kaydında … Bankası A.Ş. lehine ipotek şerhi bulunduğu, … Bankası Merkezi Operasyonlar Bölüm Başkanlığının 20.11.2020 tarihli cevabi yazısında ipoteğin konut kredisi sebebiyle tesis edilmiş olup konut kredisi borcunun devam ettiğinin bildirildiği, 09.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda keşif tarihi itibariyle şikayet konusu taşınmazın toplam değerinin 165.000,00 TL olduğu, borçlunun haline münasip mütevazı mahallelerde mesken satın alması için keşif tarihi itibari ile gerekli asgari rayiç değerin ortalama yaklaşık 170.000,00 TL olduğunun bildirildiği, bilirkişi raporunun denetime elverişli bulunarak hükme esas alındığı gerekçesiyle şikayetin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiştir. IV. İstinaf A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili ve katılma yoluyla borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin 19.01.2022 tarihli ve 2021/1217 Esas, 2022/125 Karar sayılı kararı ile; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 103 üncü maddesine göre düzenlenen davetiyenin tebliği üzerine yasal süresinde meskeniyet şikayetinde bulunduğu, şikayet konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin konut kredisine ilişkin olduğu ve borçlunun başka bir kredi çekmediğinin lehine ipotek mevcut olan bankanın cevabıyla belirlendiği, konut kredisinin meskeniyet şikayetine engel olmadığı, 09.03.2020 tarihli bilirkişi raporunun usulüne uygun olduğu, bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin meskeniyet şikayetinin kabulü kararının hukuka uygun olduğundan alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği, meskeniyet şikayetinin kabulüne karar verilmesine ve şikayetin reddini isteyerek uyuşmazlık çıkaran ve sonuç olarak haczin devamını istemekte haksız çıkan taraf alacaklı olmasına rağmen şikayetçi borçlu lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, borçlu vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle meskeniyet şikayetinin kabulüyle taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılmasına, borçlu lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesine karar verilmiştir. V. Bozma ve Bozmadan Sonraki İnceleme Süreci A. Bozma Kararı 1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararı ile; “…Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin konut kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller ise de, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir. Somut olayda, takip dosyasından borçlunun şikayete konu taşınmazı üzerine 26.11.2019 tarihinde haciz uygulandığı, haciz tarihinden önce taşınmazın tapu kaydında 3. kişi … Bankası A.Ş. lehine ….her türlü nedenden Bankaya karşı doğmuş doğacak tüm borçlarının teminatı olarak 11.03.2015 tarihli 1. derece ipotek tesis edilmiş olduğu, ipotek alacaklısı … Bankası A.Ş.’nin 20.11.2020 tarihli yazı cevabında ipotek borcunun devam ettiğinin bildirildiği görülmüştür. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, ipoteğin konut kredisi nedeni ile kurulduğu ve zorunlu ipoteklerden olduğu değerlendirilmiş ise de; ipotek resmi senedi incelendiğinde ipoteğin konut kredisine özgülenmediği ve üst sınır ipoteği şeklinde kurulduğu, ipoteğin bu hali ile zorunlu ipoteklerden olmadığı anlaşılmıştır. O halde, şikayete konu taşınmaz üzerinde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, zorunlu olmayan ipotek mevcut olduğu anlaşılmakla, borçlu meskeniyet şikayetinden vazgeçmiş sayılacağından Bölge Adliye Mahkemesince şikayetin bahsi geçen nedenle reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçenin yanında, bankadan kredi alan kişinin bankanın kredi ve ipotek sözleşmesine yazdığı “doğmuş doğacak borçlar” ibarelerini sözleşmeyi imzalarken okuma, bu ibarelere itiraz etme ve karışma şansı dahi olmadığı,

Zorunlu İpoteklerden Olmayan Üst Sınır İpoteği / Limit İpoteği Meskeniyet Şikayetine Engel Olur mu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Tazminat Davasında Müteselsil Sorumluluk Esasına Göre Davalıların Zararın Tamamından Sorumlu Olması

Tazminat Davasında Müteselsil Sorumluluk Esasına Göre Davalıların Zararın Tamamından Sorumlu Olması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2023/1059 Karar No: 2024/32 Karar tarihi: 31-01-2024 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Özel Daire Kararı: Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 13.05.2015 tarihli ve 2013/20036 Esas, 2015/7367 Karar sayılı BOZMA kararı 1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar asıl davada davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı asıl davada davalı … vekili ve davalı … tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü: I. Yargılama Süreci Asıl Dava: Davacı İstemi 4. Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı işverene ait şantiye alanında iş makinesi operatörü olarak çalışan müvekkilinin 18.03.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle yaralanan bir işçiyi almak üzere şantiye alanına gelen davalıların sürücüsü, işleteni ve trafik sigortacısı olan ambulansın müvekkiline çarpması neticesinde malul kalacak şekilde yaralandığını, müvekkilinin kazada herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davalı sürücünün trafiğe kapalı bir alanda tamamen dikkatsizliği ve kusuru sebebiyle müvekkilinin ağır bir şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek davacının iş göremezlik zararına karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tüm davalılardan, 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 17.02.2011 tarihli celsede davalı … yönünden açılan davayı takip etmediklerini bildirmiştir. Davalılar Cevabı 5. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde ambulans şoförünün kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin kazadan sonra davacı ile ilgilenip tedavi masrafları için 7.956,00 TL ödeme yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur. 6. Davalı Fiba Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; poliçe dönemini kapsayan bir sigorta sözleşmesi yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. 7. Davalı …, usulüne uygun yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, duruşmadaki beyanında aleyhe olan hususları kabul etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Birleştirilen Dava: Davacı İstemi 8. Davacı vekili dava dilekçesinde; kazaya karışan ambulansın davalı şirkete trafik poliçesi ile sigortalı olduğunu, davanın, sürücü, işleten ve sigorta şirketi olduğu düşünülen şirkete karşı açılmış olan dava ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ettiklerini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 30.04.2013 harç tarihli ıslah dilekçesi ile 15.579,89 TL maddi tazminatın tüm davalılardan ve birleştirilen dosya davalısından müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 9. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı itirazında bulunduklarını ve birleştirmeye muvafakat etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur İlk Derece Mahkemesi Kararı 10. İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.09.2013 tarihli ve 2008/50 Esas, 2013/384 Karar sayılı kararı ile; davalı Fiba Sigorta A.Ş. yönünden davanın takipsiz bırakıldığı, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davalıların kusur oranı toplamının %80 olduğu, davacıya karşı sürücü, işleten ve birleştirilen dosyasının davalısının kusurları oranında birlikte sorumlu oldukları, talep edilen maddi tazminat miktarının sigorta poliçesi kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne; davalı Fiba Sigorta A.Ş. yönünden dava atiye bırakıldığından davanın açılmamış sayılmasına, asıl dava ile birleştirilen dava yönünden maddi tazminat taleplerinin ıslah doğrultusunda kabulü ile 15.579,89 TL’nin davalılar …, …’dan 18.03.2006 tarihinden ve birleştirilen dosyanın davalısı Anadolu Sigorta A.Ş.’den 05.12.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsiline, asıl davadaki manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın 18.03.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 12. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 13.05.2015 tarihli ve 2013/20036 Esas, 2015/7367 Karar sayılı kararı ile; “…1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı … vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle iş göremezlik tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Mahkemece, davacı tarafın manevi tazminat talebinin kısmen kabulü yönünde yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; tarafların kusur durumuna ilişkin olarak konusunda uzman bilirkişi heyetinden alınan 07/03/2011 tarihli rapora göre, kazanın oluşumunda davalı ambulans sürücüsü …’nün %30 oranında, davacı …’ın %20 oranında kusurlu olup davaya konu inşaat şantiyesi yetkili temsilcisinin ise %50 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş; davacının maluliyet durumuna ilişkin Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan alınan rapora göre de, davacının meslekte kazanma gücü kaybının %2,1 olup iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir. O halde mahkemece, davacının trafik kazası sonucu yaralanması nedeniyle duyduğu acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, tarafların kusur oranları, davacının maluliyet oranı ve davalıların sorumluluğunun niteliği göz önünde tutularak olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen miktarda, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde daha düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, zenginleşme sonucunu doğuracak şekilde ve çok yüksek miktarda manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir. 3- Davacı vekili, dava dilekçesinde, özellikle davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu ileri sürerek davayı kazaya karışan aracın sürücüsü, işleteni ve trafik sigortacısına karşı açmıştır. Her ne kadar mahkemece tarafların

Tazminat Davasında Müteselsil Sorumluluk Esasına Göre Davalıların Zararın Tamamından Sorumlu Olması Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Alacaklı Tarafından Açılan İtirazın İptali Davasında Dava Dilekçesinin Asıla Tebliğ Edilmesi Gerekir

Alacaklı Tarafından Açılan İtirazın İptali Davasında Dava Dilekçesinin Asıla Tebliğ Edilmesi Gerekir mi Yargıtay Büyük Genel Kurulu Esas No: 2021/1 Karar No: 2022/3 Karar tarihi: 03-06-2022 Özet: İtirazın iptali davası genel hükümlere göre açılarak sonuçlandırılan bir dava olup, takip hukukuna ilişkin bir şikayet veya itiraz olmadığından, dava dilekçesinin, icra dosyasında müvekkili borçlu adına itiraz eden vekile değil, asıla tebliğ edilmesi gerekir. Hal böyle olunca icra takibine maruz kalan borçlu, vekil marifetiyle takibe itiraz ettiğinde, itiraz üzerine duran icra takibinin devamını sağlamak için alacaklının açacağı itirazın iptali davasında dava dilekçesinin asıla tebliğ edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. (2709 s. K. m. 36) (6100 s. K. m. 27, 50, 51, 52, 71, 72, 73, 74, 76, 77, 79, 80, 114, 115, 119, 121, 122, 317) (7201 s. K. m. 1, 11) (6098 s. K. m. 502, 503, 504, 506, 514) (1136 s. K. m. 35, 41, 171) (2004 s. K. m. 4, 18, 50, 58, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 68/A, 68/B, 69, 70, 72, 363) (492 s. K. m. 29) (4721 s. K. m. 8, 9, 48) (Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik m. 18) (YHGK 11.03.2015 T. 2013/19-1679 E. 2015/1014 K.) (9. HD. 23.01.2018 T. 2017/23538 E. 2018/1023 K.) (9. HD. 06.05.2019 T. 2016/617 E. 2019/9986 K.) (9. HD. 03.02.2020 T. 2017/13895 E. 2020/1247 K.) (9. HD. 10.02.2020 T. 2017/13998 E. 2020/1720 K.) (9. HD. 05.10.2020 T. 2017/16674 E. 2020/10403 K.) (11. HD. 26.05.2003 T. 2002/13116 E. 2003/5466 K.) (15. HD. 02.11.2004 T. 2004/2041 E. 2004/5550 K.) I- Giriş A. İçtihatları Birleştirme Başvurusu 04.12.2019 havale tarihli dilekçe ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi ve Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi kararlarında icra takibine maruz kalan borçlu, vekil marifetiyle takibe itiraz etmiş olduğunda, itiraz üzerine duran icra takibine devam edebilmek için alacaklının açtığı itirazın iptali davası bakımından, itirazın iptali dava dilekçesinin vekile mi yoksa aşıla mı tebliğ edilmesi gerektiği konusunda görüş aykırılığı bulunduğu belirtilerek içtihatların birleştirilmesine karar verilmesi talep edilmiştir. 24.12.2020 havale tarihli dilekçe ile; Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin kendi kararları ve diğer daire kararları arasında, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin kararlarında alacaklı tarafından icra takibi yapılması durumunda, yasal süresi içerisinde borçlunun vekili aracılığı ile icra dairesi nezdinde ödeme emrine itiraz etmesi durumunda, alacaklı tarafından açılacak itirazın iptali davasının dava dilekçesinin, icra dosyasında ödeme emrine itiraz eden borçlunun vekiline mi yoksa borçlu asıla mı gönderilmesi gerektiği konusunda farklılıklar bulunduğu belirtilerek Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat aykırılığının giderilmesi talep edilmiştir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 13.07.2021 tarihli ve 224 sayılı kararı ile, her iki başvurunun benzer olması sebebiyle birleştirilmesine karar verilmiştir. Daha sonra 06.09.2021 havale tarihli dilekçe ile; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin kararlarında itirazın iptali davasında dava dilekçesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 121. maddesi uyarınca davalı asıla mı yoksa 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca icra dosyasına vekalet ile itiraz eden ve dava şartı arabuluculuğuna vekalet ile katılan vekile mi tebliğ edileceği konusunda farklılıklar bulunduğu belirtilerek Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat aykırılığının giderilmesi talep edilmiştir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 09.12.2021 tarihli ve 338 sayılı kararı ile; bu başvurunun da benzer olması sebebiyle birleştirilmesine karar verilmiştir. B. İçtihatları Birleştirmenin Konusu Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 25.02.2021 tarihli ve 60 sayılı kararı ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 3. Hukuk dairesi, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi ve Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi kararları da belirtilmek suretiyle sonuç olarak; “ konu ile ilgili olarak görüş aykırılığı bulunduğu ve farklı uygulamaların sürdürüldüğü sonucuna varıldığından: aykırılığın İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca giderilmesi gerektiği” karar verilerek raportör üye görevlendirilmesine karar verilmiştir. İçtihatları Birleştirme konusu ise; Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 25.02.2021 Tarihli ve 60 Sayılı Kararı ile; “İcra takibine maruz kalan borçlu, vekil marifetiyle takibe itiraz etmiş olduğundan itiraz üzerine duran icra takibine devam için alacaklının açtığı itirazın iptali davası bakımından itirazın iptali davası dilekçesinin vekile mi, asile mi tebliğ edilmesi gerektiği” belirlenmiş ise de ihtiyacı daha iyi karşılayacağı anlaşıldığından içtihadı birleştirme konusu; Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 16.05.2022 tarihli ve 148 sayılı kararı ile; “İcra takibine maruz kalan borçlu, vekil marifetiyle takibe itiraz ettiğinde, itiraz üzerine duran icra takibinin devamını sağlamak için, alacaklının açacağı itirazın iptali davasında, dava dilekçesinin vekile mi asıla mı tebliğ edilmesi gerektiği” seklinde belirlenmiştir. C. Görüş Aykırılığının Giderilmesi İstemine Konu Kararlar Yargıtay Genel Hukuk Kurulu Kararı: – 11.03.2015 tarihli ve 2013/19-1679 E. , 2015/1014 K. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Kararı: – 03.03.2008 tarihli ve 2008/960 E., 2008/3381 K. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Kararları: – 23.01.2018 tarihli ve 2017/23538 E., 2018/1023 K. – 06.05.2019 tarihli ve 2016/617 E., 2019/9986 K. – 14.10.2019 tarihli ve 2016/8189 E., 2019/17967 K. – 03.02.2020 tarihli ve 2017/13895 E., 2020/1247 K. – 10.02.2020 tarihli ve 2017/13998 E., 2020/1720 K. – 05.10.2020 tarihli ve 2017/16674 E., 2020/10403 K. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Kararı: – 26.05.2003 tarihli ve 2002/13116 E., 2003/5466 K. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi Kararları: – 30.11.2004 tarihli ve 2004/9107 E., 2004/17456 K. – 27.04.2017 tarihli ve 2016/22543 E., 2017/5094 K. – 03.10.2017 tarihli ve 2016/2731 E., 2017/8956 K. – 25.01.2018 tarihli ve 2017/708 E., 2018/725 K. – 22.02.2018 tarihli ve 2015/36321 E., 2018/2344 K. Yargıtay 15. (Kapatılan) Hukuk Dairesi Kararları: – 02.11.2004 tarihli ve 2004/2041 E., 2004/5550 K. Yargıtay 22. (Kapatılan) Hukuk Dairesi Kararları: – 11.12.2017 tarihli ve 2016/27238 E., 2017/28403 K. – 19.06.2016 tarihli ve 2017/23085 E., 2019/13425 K. D. Dairelerin Görüş Özetleri İçtihatların birleştirilmesi talebinin ön değerlendirilmesi safhasında kararları arasında içtihat aykırılığı bulunan Hukuk Genel Kurulu ile Özel Dairelerin görüşlerine başvurulmuştur. 1. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun görüş yazısında; – Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanlığı 27.01.2020 tarihli ve 35613334-2020/120 sayılı yazıları ile: “…İçtihatların birleştirilmesi başvurusunda içtihat uyuşmazlığının konusu “İcra takibine maruz kalan borçlu, vekil marifetiyle takibe itiraz etmiş olduğunda, itiraz üzerine duran icra takibine devam için alacaklının açtığı itirazın iptali davası bakımından, itirazın iptali davası dilekçesinin vekile asla mı tebliğ edilmesi gerektiği hakkında Yargıtay Hukuk Daireleri arasında çelişkili kararlar” olarak belirtilmiştir. İçtihat aykırılığı bulunduğu belirtilen

Alacaklı Tarafından Açılan İtirazın İptali Davasında Dava Dilekçesinin Asıla Tebliğ Edilmesi Gerekir Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Yüklenici ile Yapılan Adi Yazılı Temlik Sözleşmesine Dayalı Tescil Davasında Tanıkla İspat Mümkün mü

Yüklenici ile Yapılan Adi Yazılı Temlik Sözleşmesine Dayalı Tescil Davasında Tanıkla İspat Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2022/709 Karar No: 2023/1082 Karar Tarihi: 15-11-2023 Mahkemesi: Tüketici Mahkemesi Özel Daire Kararı: Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 11.02.2016 tarih ve 2015/14741 Esas, 2016/1709 Karar sayılı BOZMA kararı 1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … 4. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılar …, … ve dava dışı arsa sahiplerinin … ili … ilçesi, 31201 ada 4 parselde bulunan arsa için … 4. Noterliğinde düzenlenen 01.04.1997 tarihli ve … yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesini yaptıklarını, davalı …\’nun sözleşmede belirten inşaatı yapmayı üstlendiğini, tarafların 07.12.1998 tarihinde yaptıkları ek sözleşme ile de hangi bağımsız bölümlerin kime kalacağını belirlediklerini, inşaatın zamanında ve tam olarak 1999 yılında bitirildiğini ve iskan ruhsatı alındığını, 07.12.1998 tarihli ek sözleşme ile davalı …’ya kalan 2. kat 12 numaralı dairenin 18.01.2001 (20.11.2000) tarihinde yapılan satış protokolü ile 13.000,00 TL bedelle davalı … tarafından müvekkiline satıldığını ancak tapuda davalı … adına kayıtlı olan ve satış bedeli müvekkili tarafından peşin olarak ödenen taşımazın müvekkiline devredilmediğini ileri sürerek … ili … ilçesi, 31201 ada 4 parsel üzerinde bulunan 2. kat 12 numaralı dairenin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı …; dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamış, 05.03.2008 tarihli dilekçesinde ise kendisinin müteahhit, davalı …’ın ise arsa sahibi olduğunu, dava konusu daireyi davacıya 20.11.2000 tarihli satış protokolü ile sattığını, satış bedeli olan 13.000,00 TL’nin tamamını davacıdan aldığını, hissesine düşen tüm daireleri sattığını, ancak dava konusu daire tapusunun kendisine verilmediğini beyan etmiştir. 6. Davalı …\’a dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmediği anlaşılmış, yargılama sırasında taraf teşkili sağlandıktan sonra vekili tarafından sunulan dilekçesinde, müvekkili ile … arasında yapılan anlaşmayla …\’ya bırakılan daire ile kendisine kalan dairenin değiştirildiğini, daire tapuda müvekkili adına kayıtlı olduğu için başkaca bir işleme gerek görülmediğini, müvekkilinin dava konusu edilen dairenin elektrik, su ve doğal gaz aboneliği ile tüm iç donanımını yaptırdığını, emlak vergisi ve harçlarını yatırdığını, davacının davalı …\’nun yanında işçi olarak çalıştığını, aradan geçen süre boyunca herhangi bir talepte bulunmadığını, davalı …\’nun pek çok kişiyi zarara uğrattığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemenin Birinci Kararı 7. … 4. Tüketici Mahkemesinin 08.05.2019 tarihli ve 2007/730 Esas, 2009/150 Karar sayılı kararı ile; keşif sonucu düzenlenen 07.05.2009 tarihli bilirkişi raporunda davaya konu binanın % 100 fiziki seviyede tamamlandığı ve iskânının alınmış olduğu, dava tarihi itibarıyla daire değerinin 70.000,00 TL olduğu, yüklenici arsa sahiplerine karşı tüm edimlerini yerine getirdiğinden tapu iptali ve tescil talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı 8. … 4. Tüketici Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır. 9. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 02.06.2011 tarihli ve 2011/5781 Esas, 2011/7113 Karar sayılı kararı ile; \”…Eldeki dava dilekçesinin ve duruşma gününün tebliğine ilişkin tebligat parçasında gösterilen \”Kanuni Mah. …/…\” adresine çıkarılan tebligatın muhatabın yurt dışında olduğundan bahisle iade edildiği, mahkemece aynı adrese Tebligat Kanunu 35. maddesine göre tebligat yapıldığı görülmektedir. Davacı davalı ile yüklenici arasındaki 7.12.1998 tarihli \”Düzenleme Şeklinde Ek Sözleşme\” uyarınca davalı yükleniciye düşen bölümün kendisine temlikini ileri sürerek eldeki davayı açtığına göre davalının bilinen adresinin de bu sözleşmede gösterilen adres olması gerekir. 7.12.1998 tarihli \”Düzenleme şeklinde ek sözleşmede\” vekili … aracılığıyla temsil edilmiş ve ek sözleşmeye dayanak teşkil eden Düsseldorf başkonsolosluğunca 15.4.1997 tarihinde düzenlenen vekaletnamede adresi \”…\” olarak gösterilmiş olup, davalının temyiz dilekçesine eklediği konsolosluk onaylı belgedeki adresi sözleşmedeki adrestir. Kısaca söylemek gerekirse; davalıya çıkartılan tebligatın Tebligat Kanununun 10. maddesi anlamında bilinen adrese gönderilmemiştir. Bu nedenle davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapıldığından söz edilemeyeceğinden, mahkemece davacının yukarıda açıklandığı şekilde bilinen adresine tebligat yapıldıktan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir…\” gerekçesiyle karar bozma nedenine göre sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuştur. Mahkemenin İkinci Kararı 10. … 4. Tüketici Mahkemesinin 26.06.2015 tarihli ve 2011/1180 Esas, 2015/1429 Karar sayılı kararı ile bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, dinlenen davalı …\’in tanıklarının beyanları ile dosya kapsamına göre kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle arsa sahibi Fehmi Bürünce\’ye 3, 10 ve 16, diğer arsa sahibi Celal\’e 7, 9 ve 15, davalı arsa sahibi …\’e ise bir dükkan ve 8 numaralı dairenin düştüğü, geriye kalan dairelerin yüklenici hissesi olduğu, davalı …\’in hissesine düşen 8 numaralı daireyi fark bedelini yükleniciye ödeyerek yüklenici hissesine düşen 12 numaralı daire ile takas ettiği, 8 numaralı dairenin satışı konusunda davalı …\’in davalı yüklenici …\’ya vekalet verdiği, davalı …\’nın anılan daireyi tanık olarak dinlenen Ataner Kaya\’ya satarak bedelini aldığı, tapuda satışın 10.03.2000 tarihinde yapıldığı, davacı ile davalı yüklenici … arasındaki satış sözleşmesi tarihinin ise 20.11.2000 olduğu, 12 numaralı dairenin inşaat tamamlandığından beri davalı … tarafından kullanıldığı ve 2004 yılından beri daire vergilerinin davalı … tarafından ödendiği, davaya konu 12 numaralı dairenin 8 numaralı daire ile takas ve fark bedelinin ödenmesi sonucu arsa sahibi davalı …’in hissesi olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı 11. … 4. Tüketici Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır. .12. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 11.02.2016 tarihli ve 2015/14741 Esas, 2016/1709 Karar sayılı kararı ile; \”…Eser sözleşmelerinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, taraflara karşılıklı hak ve borçlar yüklemekte; yüklenici, finansı sağlayan arsa malikinin taşınmazı üzerine bina yapma işini üstlenmekte, arsa maliki ise inşa edilecek binadaki bir kısım bağımsız bölümlerin mülkiyetini yükleniciye devretmeyi vaat etmektedir. Arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davaları ile ilgili olarak kanunlarımızda bir düzenleme mevcut olmadığından bu konulardaki uyuşmazlıkların çözümünde uygulanan 30.09.1988 tarihli ve 1987/2E. – 1988/2K. sayılı Yargıtay İBBGK Kararı ile \”tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz

Yüklenici ile Yapılan Adi Yazılı Temlik Sözleşmesine Dayalı Tescil Davasında Tanıkla İspat Mümkün mü Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Temliken Tescil: Adi Yazılı Sözleşme ile Yükleniciden Taşınmaz Alan Üçüncü Kişilerin Hakları

Temliken Tescil: Yükleniciden Bağımsız Bölüm Alan Üçüncü Kişiler Tapu İptali ve Tescil Davası Açabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2023/293 Karar No: 2024/107 Karar Tarihi: 14-02-2024 Mahkemesi: Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi Özel Daire Kararı: Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 29.03.2022 tarihli ve 2021/3868 Esas, 2022/1732 Karar sayılı BOZMA kararı Taraflar arasındaki asıl davada tapu iptali ve tescil, karşı davada sözleşmenin feshi ve teminat olarak verilen senedin iptali istemine ilişkin davalardan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın davalı YSİ Yapı ve İnşaat Taahhüt Gıda Turizm Tarım Hayvancılık Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. yönünden esastan reddine, davalılar …, … ve … yönünden ise pasif husumet yokluğundan reddine; karşı davanın da kabulüne karar verilmiştir. Kararın asıl davada davacı-karşı davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın tüm davalılar yönünden esastan reddine, karşı davanın ise kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl davada davacı-karşı davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı asıl davada davacı-karşı davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Asıl Dava 1. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı yüklenici şirket arasında 10.10.2016 tarihinde gayrimenkul satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereğince davalı yüklenici şirketin diğer davalı arsa sahipleri ile arasında düzenlenen 17.02.2016 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre kendisine isabet eden 17 No.lu bağımsız bölümü anahtar teslim olarak yapıp 17.02.2017 tarihinde müvekkiline teslim etmeyi üstlendiğini, müvekkilinin bunun karşılığında 30.000,00 TL’yi peşin ödeyerek kalan 53.500,00 TL’yi kat irtifakının kurulması ile ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak yüklenicinin sözleşme konusu bağımsız bölümü süresi içinde teslim etmediğini ve sürekli müvekkilinden para istediğini, bunun üzerine müvekkilinin dairenin ilâve ödemesi olarak 20.06.2017 tarihinde yüklenici şirketin banka hesabına 15.000,00 TL daha yatırdığını, fakat bu paranın yatırılmasından sonra da dairenin teslim edilmediğini, müvekkilinin Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/268 D.İş sayılı dosyasında yaptırdığı tespitte dava konusu bağımsız bölümdeki eksikliklerin belirlendiğini, yüklenicinin teslim borcunu yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin kalan borcu ödeme yükümlülüğünün doğmadığını ileri sürerek öncelikle eksikliklerin davalı tarafça karşılanmasına, davalı tarafından karşılanmaması hâlinde masrafı davalıdan alınmak suretiyle bu hususta müvekkiline yetki verilmesine, davalıların tapu kaydı verilen arsanın tapuda devri konusunda icbarına, eksiklikler giderilip kalan paranın müvekkili tarafından ödenmesinden sonra davalılar adına kayıtlı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. 2. Davalı yüklenici şirket vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili arasında imzalanan 10.10.2016 tarihli sözleşmenin “eser sözleşmesi” değil, “satım sözleşmesi” niteliğinde olduğunu, zira davacının, müvekkilinin önceden projelendirip inşasına başladığı ve sözleşmenin kurulduğu aşamada henüz tamamlanmamış binadaki belirli bir daireyi topraktan satın aldığını, resmî yazılı şekilde yapılmayan satım sözleşmesi geçersiz olduğundan davacının bu sözleşmeye dayanarak dava konusu dairenin tapusunu istemesinin mümkün olmadığını, müvekkili tarafından 15.03.2017 tarihinde kat irtifakı kurulduğunu, ancak davacının kat irtifakının kurulmasıyla ödemesi gereken bakiye 53.500,00 TL’yi ödemediğini, ayrıca inşaatın yapım sürecinde daha önce öngörülemeyen sebeplerin ortaya çıktığını, bu nedenle müvekkilinin tadilat projesi yaptırmak zorunda kaldığını, müvekkili tarafından davacıya ait bağımsız bölümün tamamlandığını ve davacıdan taşınmazını devralmasının istendiğini, fakat satış bedelinden kalan 53.500,00 TL\’lik tutarı ödemek istemeyen davacının önce eşine karşı açacağı boşanma davasını bahane ederek sonra da babasının kredi çekeceğini söyleyerek müvekkilini aylarca oyaladığını, davacının Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/268 D.İş sayılı dosyasında yaptırdığı tespitte dairenin % 99,40 oranında tamamlandığının ve eksik imalatın 500,00 TL değerinde olduğunun belirtildiğini, 500,00 TL’lik eksik iş bedelinin davacının sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmemesinin haklı mazereti olamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur. 3. Davalı arsa sahipleri vekili cevap dilekçesinde; davacının ödemelerinin müvekkillerine herhangi bir yarar sağlamadığını, davacının yaptığı 30.000,00 TL ödemeye karşılık yüklenici şirketten senet alması nedeniyle yüklenici ile arasında bu miktarla ilgili borç ilişkisi kurulduğunu, sözleşmeye göre anahtar teslim aşamasına henüz gelinmediğinden eksik işler nedeniyle iş kabulünün yapılmadığını, yüklenicinin ve dolayısıyla halefi olan davacının eksik işlerden dolayı geçersiz sözleşmeye dayanarak müvekkillerinden herhangi bir talepte bulunamayacağını, müvekkillerinin eldeki davanın açılmasına sebebiyet vermediklerinden aleyhlerine hüküm kurulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur. II. Karşı Dava 1. Davalı-karşı davacı yüklenici şirket vekili karşı dava dilekçesinde; 10.10.2016 tarihli sözleşmenin kanunun aradığı resmî şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmediğinden geçersiz olduğunu ve taşınmazın tapuda devir ve tescil hakkını davacıya vermediğini, bu sözleşmeye dayanarak müvekkilinin davacı-karşı davalıdan 45.000,00 TL tahsil ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.10.2016 tarihli sözleşmenin geçersizliğinin tespitine ve feshine, müvekkilinin davacı-karşı davalıdan aldığı 45.000,00 TL’nin mahkeme veznesine veya mahkemece belirtilecek bir hesaba yatırılmasının teminine ve dava konusu 17 No.lu bağımsız bölüm üzerine konulan tedbirin kaldırılmasına, 10.10.2016 tarihli sözleşmenin teminatı olarak müvekkili tarafından davacı lehine düzenlenmiş ve vade tarihi konulmamış olan 30.000,00 TL bedelli bononun iptaline karar verilmesini talep etmiştir. 2. Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde; müvekkili ile yüklenici arasında imzalanan 10.10.2016 tarihli sözleşmenin \”alacağın temliki\” niteliğinde olduğunu, dolayısıyla yazılı şekilde yapılmasının yeterli olduğunu ve temlik için geçerli koşulları sağladığını, davalı-karşı davacı yüklenici şirketin sözleşmenin geçersizliğini ileri süremeyeceğini, müvekkilinin sözleşmeye uygun olarak tüm edimlerini yerine getirdiğini belirterek karşı davanın reddini savunmuştur. III. İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesinin 18.06.2020 tarihli ve 2020/123 Esas, 2020/318 Karar sayılı kararıyla; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı gereğince karşı dava yönünden eksik harç ikmâl edilerek yapılan yargılama sonucu davacı ile davalı yüklenici şirket arasında imzalanan 10.10.2016 tarihli sözleşmenin “alacağın temliki” niteliğinde olduğu, sözleşmenin “ödeme planı” başlıklı bölümünün 4 No.lu bendinde peşinat dışında kalan 53.500,00 TL’nin kat irtifakının kurulmasıyla birlikte ödeneceğinin kararlaştırıldığı, yüklenici tarafından kat irtifakının 15.03.2017 tarihinde kurulduğu, davacının Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/268 D.İş sayılı dosyasında yaptırdığı delil tespitinde bağımsız bölümün % 99,40 oranında tamamlandığının belirlendiği, ancak davacının kalan 38.500,00 TL’yi ödemediği, yüklenicinin edimlerini ifa etmesine rağmen davacının sözleşmede kararlaştırılan bedeli ödemeyerek temerrüde düştüğü, diğer davalı arsa sahipleri yönünden ise uyuşmazlık konusu sözleşmenin temlik sözleşmesi olduğu ve davalı YSİ Yapı ve İnşaat Taahhüt Gıda Turizm Tarım Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin kişisel hakkının temlikine ilişkin olduğu gerekçesiyle asıl davanın davalı YSİ Yapı ve İnşaat Taahhüt

Temliken Tescil: Adi Yazılı Sözleşme ile Yükleniciden Taşınmaz Alan Üçüncü Kişilerin Hakları Read More »