İcra ve İflas Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Tahliye Tarihinin Tespiti: Kiralananın Tahliye Edildiğinin ve Anahtarın Kiralayana Teslim Edildiğinin Yazılı Belgelerle İspatlanması Gerekir mi

Tahliye Tarihinin Tespiti: Kiralananın Tahliye Edildiğinin ve Anahtarın Kiralayana Teslim Edildiğinin İspatlanması Tahliye Tarihinin Tespiti: Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kiracı borçlu tarafından anahtar teslimi ve tahliyenin kanıtlanıp kanıtlanmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece alacaklı tarafından bildirilen tarihin tahliye tarihi olarak kabul edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/8-708 Karar No: 2022/11 Karar Tarihi: 18.01.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: İstanbul Anadolu 2. İcra Hukuk Mahkemesi Dava: İtirazın Kaldırılması ve Tahliye 1. Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması ve tahliye isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince direnme kararının temyiz incelemesinde duruşma yapılmayacağından alacaklı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. İnceleme Süreci Alacaklı İstemi 4. Alacaklı vekili istem dilekçesinde; borçlu aleyhine ödemeyen kira bedelleri için tahliye talepli takip başlattıklarını, borçlunun itirazının haksız olduğunu, kira bedellerinin de bugüne kadar ödenmediğini, bu nedenle borçlunun temerrüde düştüğünü ileri sürerek itirazın kaldırılması ile takibin 13.200TL üzerinden devamına, itiraz edilen miktarın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, borçlunun mecurdan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. Borçlu Cevabı 5. Borçlu vekili cevap dilekçesinde; işyerinin kira sözleşmesine uygun bir bildirim ile tahliye edildiğini, işyerinin kullanıldığı döneme ait kira borcunun bulunmadığını, kira bedellerinin zamanında ve eksiksiz ödendiğini, kira sözleşmesinin 8. maddesinde yer alan 1 ay önceden ihbar şartına uyularak Kadıköy 24. Noterliğinin 31.10.2014 tarihli ve 23092 yevmiye nolu tahliye ihbarnamesi ile kiralanan yerin 30.11.2014 tarihinde tahliye edileceğinin ve kira sözleşmesinin bu tarih itibariyle feshedileceğinin bildirildiğini, kiralayanın kira sözleşmesinde belirtilen adresine yapılan tahliye ihbarının bila tebliğ iade edildiğini, kira sözleşmesinin 20. maddesinde kira sözleşmesinde yazılı adreslerin kanuni tebligat adresi olduğunun, adreste meydana gelen değişiklik bildirilmediği takdirde bu adrese yapılan tebligatın geçerli olacağının kararlaştırıldığını, kira sözleşmesi usulüne uygun ihbarname ile 30.11.2014 tarihinde feshedildiğinden ve taşınmaz tahliye edildiğinden, fesih ve tahliyeden sonraki 11 ay için kira borcunun bulunmadığını, fesih ihbarında ödenen 1.200TL depozitonun iade edilmesini talep ettiklerini ancak alacaklının iade etmediğini, talebin reddi gerektiğini savunarak alacaklının takip konusu meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminata mahkum edilmesini istemiştir. Mahkeme Kararı 6. İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 12.11.2015 tarihli ve 2015/558 E., 2015/866 K. sayılı kararı ile; 12.11.2015 tarihli duruşmada alacaklı vekilinin tahliyeye ilişkin talebin konusunun kalmadığını beyan ettiği, (alacaklı vekilinin) tahliyeyi kabul edip tahliye tarihinin cevap dilekçesinin davacıya (alacaklı vekiline) tebliğ edildiği tarihte gerçekleşmiş sayılmasını talep ettiği, cevap dilekçesinin davacıya (alacaklı vekiline) 08.09.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun Kadıköy 24. Noterliğinin 23092 yevmiye ihtarnamesi ile mecuru 30.11.2014 tarihinde boşaltacağını ihbar ettiği, ihbarın kiralayanın sözleşme adresine gönderildiği, tahliye tarihinin alacaklı vekilinin talebi gibi cevap dilekçesinin alacaklı vekiline tebliğ edildiği tarih olan 08.09.2015 olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, borçlunun takibe dayanak kira sözleşmesinin 8. maddesine göre ihtarname gönderdiği, dolayısıyla takip talebindeki 2014 yılı Kasım ayı kirası yönünden sorumlu olduğu, 2014 yılı Kasım ayı kirasını ödediğine ilişkin belge ibraz etmediği, 2014 yılı Aralık ayından itibaren kira borcunun muaccel olmadığı zira ihtarın yasal süreler içerisinde yapıldığı gerekçesi ile davanın (talebin) kısmen kabulüne, itirazın 1.200TL tutarındaki Kasım 2014 kirası yönünden kaldırılmasına, tahliye hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 03.02.2017 tarihli ve 2017/431 E., 2017/1049 K. sayılı kararı ile; “…Dava, kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, itirazın kaldırılması talebinin kısmen kabulü ile itirazın 1.200,00 TL alacak üzerinden kaldırılmasına, tahliye konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 4949 sayılı Kanun’la değiştirilen 363/1. maddesinin son cümlesindeki kesinlik sınırının aynı Kanun’un Ek 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 01.01.2015 tarihinden itibaren artırılan miktarı dikkate alındığında temyize konu değerin 5.980,00TL’yi geçmediği anlaşıldığından mahkeme kararının temyiz kabiliyeti yoktur. Bu nedenle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, 2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir. Anahtarın da kiralayana teslim edilmesi gerekir. Kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiralayan tarafından kabul edilmemesi, başka bir ifadeyle, tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde, kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü, kiracıya aittir. Kiracı, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihine itibar olunmalıdır. Anahtarın kiralayana teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan bir maddi vakıa olmakla birlikte, sözleşmenin feshine yönelik bir hukuki sonuç doğurduğundan, bunun ne şekilde ispat edileceği hususu, yıllık kira bedelinin tutarı esas alınmak suretiyle, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200 ve 201. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Eş söyleyişle, yıllık kira bedelinin tutarı senetle ispat sınırının üzerindeyse ve kiralayanın açık muvafakati yoksa bu yön kiracı tarafından ancak yazılı delille ispatlanabilir; tanık dinlenemez. Kiralayan anahtarı almaktan kaçınırsa, kiracının yapması gereken, mahkemeden bu yolda tevdi mahalli tayinini isteyip, tayin edilecek yere anahtarı teslim etmek ve durumu kiralayana bildirmektir. Kiracının kiralananı iade borcu, ancak bu şekilde, durumun kiralayana bildirildiği tarihte son bulur. Aksi takdirde, kiracının, kira parasını ödemek de dahil olmak üzere, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri devam eder. Somut olaya gelince; taraflar arasında 15/10/2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli yazılı kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinin hususi şartlar bölümünün 8. maddesinde; kiracının kiralananı boşaltmak istediği takdirde en az bir ay evvelinden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmeyi taahhüt edeceği hükmü, 17. maddesinde; ise aynı dönem içerisinde kira bedelinin iki ay arka arkaya ödenmemesi halinde ödenmeyen aydan itibaren kontrat süresi sonuna kadar olan kira bedelleri muacceliyet kesbeder hükmü düzenlenmiştir. Davacı alacaklı, 03/02/2015 tarihinde başlattığı

Tahliye Tarihinin Tespiti: Kiralananın Tahliye Edildiğinin ve Anahtarın Kiralayana Teslim Edildiğinin Yazılı Belgelerle İspatlanması Gerekir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Alacaklı, Borçlu, Resmî Sicilde Kayıtlı İlgililer ile Sınırlı Ayni Hak Sahipleri Dışında Kalan Kişilerce Yapılan İhalenin Feshi Talebi Nispi Harca Tabidir

Alacaklı, Borçlu, İlgililer ile Sınırlı Ayni Hak Sahipleri Dışında Kalan Kişilerce Yapılan İhalenin Feshi Talebi Nispi Harca Tabidir Anayasa Mahkemesi Kararı – Değerlendirme İtiraz Konusu Kural İhalenin Feshi Talebinin Nispi Harca Tabi Olması: İtiraz konusu kuralın birinci cümlesinde satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebinin nispi harca tabi olduğu; itiraz konusu kuralın devamında da bu harcın yarısının talepte bulunulurken peşin olarak yatırılacağı, talebin kabulü hâlinde harcın başka kimseye yüklenmeyeceği ve istem hâlinde iade edileceği, talebin reddi hâlinde ise alınan harcın iade edilmeyeceği ve kalan kısmının talepte bulunandan tahsil edileceği öngörülmektedir. Başvuru Gerekçesi Başvuru kararında özetle; ihaleye katılarak en yüksek pey sürmek suretiyle ihaleyi kazanan ihale alıcısıyla, ihalenin feshi talebinde bulunacak diğer kişilerin aynı konumda olmalarına rağmen itiraz konusu kuralla ihale alıcısı aleyhine farklı uygulamanın meydana getirildiği, kuralda ihalenin feshini talep etmede ihale alıcısının kategorik bir şekilde haksız ve kötü niyetli olarak kabul edildiği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi Hacizli bir malın cebrî icra yoluyla satılmasından sonra ihaleye hazırlık aşamasında veya ihale sırasında birtakım usulsüzlükler yapıldığı iddiasıyla icra mahkemesine yapılan fesih istemi takip hukukuna özgü bir yoldur. Bu itibarla ihalenin feshi talebinin nispi harca tabi olduğunu öngören itiraz konusu kuralla mahkemeye erişim hakkına sınırlama getirilmektedir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerekir. Bu bağlamda yapılan incelemede, harç yükümlülüğü öngören kuralda harca esas değer, harcın oranı ve alınması usulünün herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kuralın kanunilik şartını sağladığı sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan haksız ve kötü niyetli olarak yapılan ihalenin feshi taleplerinin önlenmesi amacına yönelik kuralın mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılması bakımından anayasal anlamda meşru bir amacının bulunduğu anlaşılmıştır. Kural kapsamında ihalenin feshi talebinde olağanın dışında nispi harç öngörülmesinin ihale sürecinin gereksiz başvurularla uzamasını önleme amacına ulaşma bakımından elverişli olduğu anlaşılmış, para cezasına ek olarak harç yükünün artırılması biçimindeki tedbirin de öngörülmesinin kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında kaldığı ve gerekli olma koşulunu sağladığı kanaatine varılmıştır. Kural uyarınca pey sürmek suretiyle ihaleye katılanlar tarafından ihalenin feshinin istenmesi durumunda, belirlenen harcın tamamının değil yarısının peşin alınacağı, ihalenin feshi talebinin kabulü hâlinde peşin alınan kısmın iade edileceği ve ekonomik gücü olmayanların 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesi uyarınca adli yardım kurumundan yararlanabileceği göz önünde bulundurulduğunda kuralla pey sürmek suretiyle ihaleye katılanlara aşırı bir külfet yüklendiği söylenemez. Bu itibarla kural kapsamında satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebi için öngörülen harç nedeniyle kişilerin mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın orantılı ve ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar vermiştir.  Alacaklı, Borçlu, Resmî Sicilde Kayıtlı İlgililer ile Sınırlı Ayni Hak Sahipleri Dışında Kalan Kişilerce Yapılan İhalenin Feshi Talebi Nispi Harca Tabidir Anayasa Mahkemesi Kararı Esas Sayısı: 2023/123 Karar Sayısı: 2024/202 Karar Tarihi: 4/12/2024 R.G. Tarih-Sayısı: 12/3/2025-32839 İtiraz yoluna başvuranlar: 1. İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesi (E.2023/123) 2. Gaziantep 4. İcra Hukuk Mahkemesi (E.2023/180) İtirazların Konusu: A. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 18/2/1965 tarihli ve 538 sayılı Kanun’un 63. maddesiyle değiştirilen 134. maddesine 24/11/2021 tarihli ve 7343 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle eklenen; 1. Üçüncü fıkranın, 2. Dördüncü fıkranın birinci cümlesinin, B. 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı Tarife’nin “(A) Mahkeme Harçları” başlıklı bölümünün “III – Karar ve ilam harcı” başlıklı fıkrasının “1. Nispi harç” başlıklı bendine 7343 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle eklenen (g) alt bendinin, Anayasa’nın 2., 10., 11. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talepleridir. Olay: İhale alıcısı tarafından açılan ihalenin feshi davasında itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, iptalleri için başvurmuştur. I. İptali İstenen ve İlgili Görülen Kanun Hükümleri A. İptali İstenen Kanun Hükümleri 1. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin itiraz konusu kuralların da yer aldığı ilgili kısmı şöyledir: “İhalenin neticesi ve feshi – Madde 134 (Değişik: 18/2/1965-538/63 md.) İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur. (Ek cümle: 17/7/2003-4949/38 md.) İhale kesinleşinceye kadar taşınmazın ne şekilde muhafaza ve idare edileceği icra dairesi tarafından kararlaştırılır. (Ek cümleler:24/11/2021-7343/27 md.) İhale alıcısının talebi üzerine icra dairesi, satışı yapılan taşınmazda kira sözleşmesine bağlı olarak oturan kişiye kira bedelini, diğer hâllerde ise taşınmazı kullanan kişiye bilirkişi marifetiyle tespit edilen aylık kullanım bedelini icra dairesine yatırmasını emreder. İlgili, ihtara rağmen kirayı veya belirlenen bedeli icra dairesine yatırmazsa hakkında 356 ncı madde hükmü kıyasen uygulanır. Bu şekilde depo edilen bedel, ihalenin sonucuna göre hak sahibine ödenir. (Değişik ikinci fıkra:24/11/2021-7343/27 md.) İhalenin feshini, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 281 inci maddesinde yazılı sebepler de dâhil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir. (Ek fıkra:24/11/2021-7343/27 md.) Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebi, ihale bedeli üzerinden nispi harca tabidir. Bu harcın yarısı talepte bulunulurken peşin olarak yatırılmak zorundadır. Talebin kabulü hâlinde bu harç başka bir kimseye yüklenmez ve istem hâlinde iade edilir. Talebin reddi hâlinde ise alınan bu harç iade edilmez ve harcın kalan kısmı ihalenin feshini isteyenden tahsil edilir. (Ek fıkra:24/11/2021-7343/27 md.) Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebinde, talepte bulunulurken, ilgili kişilerin muhtemel zararına karşılık olmak üzere ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminat gösterilmesi şarttır. Talebin reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bir ay içinde genel hükümlere göre tazminat davasının açılmaması hâlinde hükmedilen para cezasının 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca tahsili için durum mahkemece tahsil dairesine bildirilir. Tahsil dairesi alınan teminattan, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde para cezasını tahsil etmezse

Alacaklı, Borçlu, Resmî Sicilde Kayıtlı İlgililer ile Sınırlı Ayni Hak Sahipleri Dışında Kalan Kişilerce Yapılan İhalenin Feshi Talebi Nispi Harca Tabidir Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ceza Koşulu: Sözleşmede Fazlaya İlişkin Her Türlü Talep ve Dava Hakkının Saklı Tutulması

Ceza Koşulu: Sözleşmede Fazlaya İlişkin Her Türlü Talep ve Dava Hakkının Saklı Tutulması Sözleşmede Ceza Koşulu: Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin feshi sırasında davacı tarafından anılan sözleşme ve ekleri ilgili kayıtlara geçmiş haklar, borçlar ve fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkının saklı tutulmuş olması karşısında icra takibine konu alacak kalemlerinin talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2023/11-838 Karar No: 2023/1131 Karar Tarihi: 22/11/2023 İncelenen Kararın Mahkemesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi Özel Daire Kararı: Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.09.2022 tarihli ve 2021/2062 Esas, 2022/6270 Karar sayılı BOZMA kararı Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Dava Davacı vekili; taraflar arasında 01.06.2010 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, davalının bu sözleşme kapsamında akaryakıt istasyonunu işletmeyi, belirlenen miktarlarda ürün alımı ile borçlarını zamanında ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak davalının 01.06.2014 ilâ 01.06.2015 tarihleri arasında taahhüdünde belirtilen miktarda madeni yağ ve akaryakıt satışını gerçekleştiremediğini, bu suretle ceza koşulu ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, bu hususla alakalı müvekkilince düzenlenen 10.276,37 TL ve 266.890,35 TL bedelli iki ayrı faturanın davalı tarafça ödenmediğini, bu sebeple dava konusu icra takibinin başlatıldığını, icra takibine vaki itirazın haksız ve dayanaksız olduğunu ileri sürerek İstanbul 20. İcra Müdürlüğünün 2015/… Esas sayılı icra takibine vaki davalı itirazının iptali ile davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. II. Cevap Davalı vekili; bayilik sözleşmesinin beş yıl sonunda feshedildiğini, fesih sırasında dava konusu iddiaların ileri sürülmediğini, müvekkilinin borçlarını ödediğini, teminatların müvekkiline iade edildiğini, cezai şarta ilişkin alacağın saklı tutulmaması nedeniyle talep edilemeyeceğini, taahhüt anlaşmasının hukuka aykırı olduğunu, 2010 ilâ 2015 yılları arasında akaryakıt satışlarını olumsuz yönde etkileyecek gelişmelerin vuku bulduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. III. İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2018 tarihli ve … sayılı kararı ile; taraflar arasındaki sözleşmenin 01.06.2010 ilâ 01.06.2015 tarihleri arasında olduğu, sözleşmenin 01.06.2015 tarihinde feshedildiği, takip tarihinin 03.12.2015 olduğu, bu tarihte bir doların efektif satış kurunun 2,8909 TL’ye tekabül ettiği, talimat yoluyla alınan 25.08.2017 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda davalı kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde taahhüt edilen ancak eksik kalan 1.695,45 metreküp akaryakıt ve 5,70 metreküp madeni yağın bulunduğunun belirtildiği, diğer mali müşavir bilirkişi raporunda da davacı kayıtlarında eksik alınan madeni yağ miktarının 5,70 metreküp olduğunun belirtildiği, eksik alınan akaryakıt miktarının 1.654,40 metreküp olduğunun tespit edildiği, buna göre alacağın 249.022,00 TL olarak belirlendiği, ancak kısa kararda işlem hesabında yapılan maddi hata nedeniyle 248.884,806 TL yazılmış olmakla sehven yapılan bu hatanın gerekçeli kararda düzeltilerek 249.022,126 TL olarak düzeltildiği, maddi hatadan kaynaklanan farkın 137,32 TL olduğu, yine takip tarihinden önce davalının temerrüde düşürülmediğinden faiz hesabı yapılmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, İstanbul 20. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 249.022,12 TL üzerinden devamına, 249.022,12 TL’ye takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, % 20 oranındaki 49.804,42 TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. IV. İstinaf A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. B. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesi 29.12.2020 tarihli ve … sayılı kararı ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 179/2 nci maddesi kapsamında ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde taraflar arasındaki sözleşme süreli olup süre bitiminde taraflarca karşılıklı olarak feshedildiği, sözleşme eki genel şartların 11 inci maddesinde fesihle birlikte cezai şart istenebileceğinin kararlaştırıldığı, yine davalı tarafça imzalanan alım taahhüdünde davalının yıllık 3600 metreküp akaryakıt ve 10 metreküp madeni yağ satmayı, taahhüde uyulmaması hâlinde eksik akaryakıt bakımından metreküp başına 50 USD, madeni yağ bakımından ise 600 USD cezai şart ödemeyi kabul ettiği, davalının 01.06.2014-01.06.2015 döneminde taahhüt kapsamında eksik satış yapılan akaryakıt miktarının 1.654,40 metreküp, madeni yağ miktarının ise 5,70 metreküp olduğu, takip tarihi itibariyle satış taahhüdü kapsamında eksik satış nedeniyle oluşan cezai şart tutarının ise takip tarihindeki kur üzerinden 249.022,12 TL olduğu, davalının asgari alım taahhüdünü yerine getirmemesine rağmen davacı tarafça ihtirazi kayıt konulmadığı gibi bu konuda davalıya bir ihtar da keşide edilmediği, kaldı ki taraflar arasındaki sözleşme 01.06.2015 tarihli fesihname ile karşılıklı olarak feshedilmiş olup fesihnamede de davacının asgari alım taahhüdüne dayalı herhangi bir ihtirazi kaydın bulunmadığı, alım taahhüdüne dayalı cezai şart alacağı bakımından icra takibinin de fesihten yaklaşık altı ay sonra başlatıldığı, beş yıl süreli bayilik sözleşmesinin süre bitiminde yenilenmeyerek sona ermesi sonucunda sözleşme bitiminden itibaren yaklaşık altı ay suskun kaldığı anlaşılan davacının artık alım taahhüdüne dayalı cezai şart talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. V. Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci A. Bozma Kararı 1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Dava, taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesinde davalının taahhüt ettiği asgari alım taahhüdüne ilişkin hükmün ihlali nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen 01.06.2015 tarihli fesihname ile Shell Gaz Bayilik Sözleşmesi karşılıklı feshedilmiş olup fesihname ile “kayıtlara geçmiş hak ve borçlar ve fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları” saklı tutulmuştur. Fesihnamede, tarafların sözleşmeden kaynaklanan her türlü hak ve borçlara ilişkin haklarını saklı tutmalarına rağmen Bölge Adliye Mahkemesince davacının asgari alım taahhüdüne ilişkin fesihnamede herhangi bir ihtirazı kayıt bulunmadığına yönelik gerekçe ile davanın reddedilmesi doğru olmadığı gibi, davacının fesihten sonra 29.09.2015 tarihli faturayı düzenleyerek fatura bedelinin vadesinde ödenmemesi üzerine 03.12.2015 tarihinde icra takibini başlatması nedeniyle davacının suskun kalmasından da söz edilemeyecek olmasına göre davanın reddi isabetli olmamış, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına bozulması

Ceza Koşulu: Sözleşmede Fazlaya İlişkin Her Türlü Talep ve Dava Hakkının Saklı Tutulması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İhaleye Katılımın Engellenmesi: İhaleye Katılmak İsteyen Kişilere Manevi Telkin Nedeniyle İhalenin Feshi

İhaleye Katılımın Engellenmesi İhaleye Katılımın Engellenmesi: Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda ihale öncesinde meydana gelen olayın ihaleye katılmak isteyen üçüncü kişilere manevi telkinde bulunmak suretiyle ihaleye katılımın engellenmesi niteliğinde olup olmadığı, ihalenin normal koşullar altında yapılıp yapılmadığı, ihaleye katılmak isteyen alıcıların katılımının engellenerek bu şekilde ihaleye fesat karıştırıldığının kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre şikâyet konusu ihalenin feshinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. İhaleye Katılımın Engellenmesi Nedeniyle İhalenin Feshi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2023/12-336 Karar No : 2023/1203 Karar Tarihi: 06/12/2023 İncelenen Kararın Mahkemesi: Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Özel Daire Kararı: Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.04.2022 tarihli ve 2022/375 Esas, 2022/4971 Karar sayılı BOZMA kararı Taraflar arasındaki asıl ve birleşen dosyada ihalenin feshi isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen dosyada şikâyetin kabulüne karar verilmiştir. Kararın asıl ve birleşen dosyada şikâyet olunan ihale alıcısı vekillleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleşen dosyada şikâyetin reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl dosyada şikâyetçi borçlu vekili ile birleşen dosyada şikâyetçi alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı asıl dosyada şikâyetçi borçlu vekili ile birleşen dosyada şikâyetçi alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Asıl Dosyada Talep Asıl dosyada şikâyetçi borçlu vekili; alacaklı tarafından Samsun İcra Müdürlüğünün 2019/86903 Esas sayılı dosyasında aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte Samsun ili, Atakum ilçesi, Büyükkolpınar Mah., 11298 ada 13 parsel sayılı taşınmazda bulunan 99 nolu bağımsız bölümün 30.12.2020 tarihinde üçüncü kişi New … San. ve Tic. A.Ş.ye ihale edildiğini, ancak ihaleye fesat karıştırıldığını, ihale alıcısı şirketin yetkili temsilcisi olan ve ihaleye şirket adına iştirak eden Samet Yazıcı’nın müvekkili şirketin kiracısı olduğunu, Samsun 3. Noterliğinin 05.06.2020 tarihli ve 05162 yevmiye nolu ihtarnamesiyle 99 nolu bağımsız bölümün kira sözleşmesinin sona erdirilmesine rağmen taşınmazı boşaltmadığını, ihale tarihinde Samet Yazıcı’nın ihale salonunda herkesin duyacağı ve kişilerin ihaleye girmesini önleyecek şekilde “Ben 99 nolu taşınmazın kiracısıyım, burada ben oturuyorum, kira kontratım hala devam ediyor, bunu dikkate alın, ona göre hareket edin” demek suretiyle ihaleye fesat katıştırdığını ve ihaleye kimsenin girmemesine sebep olduğunu, aynı satış ilanıyla dört adet taşınmazın ihale edildiğini, şikâyet konusu taşınmazla aynı özellikte olan 98 nolu bağımsız bölümün 300.000,00 TL kadar daha fazla bir bedelle ihale edildiğini, ihaleye fesat karıştırılmamış olsaydı şikâyet konusu taşınmazın daha yüksel bir bedelle ihale edileceğini, ayrıca açık artırma ilanında taşınmazın esaslı unsurlarının yeterli derecede açıklanmadığını bu nedenle ihaleye katılımın azaldığını, satış ilanının borçlulara ve dosya alacaklılarına usulsüz tebliğ edildiğini, haciz alacaklılarına kıymet takdir raporunun tebliğ edilmediğini ileri sürerek 99 nolu bağımsız bölümün ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir. II. Asıl Dosyada Cevap Asıl dosyada ihale alıcısı vekili; şikâyetçi tarafından ihaleye fesat karıştırıldığının ispatlanamadığını, bir an için şikâyetçinin iddiaları kabul edilse dahi müvekkilinin beyanlarının ihaleyi etkiler nitelikte olmadığını, ihaleye fesat karıştırılmasına ilişkin beyan, işlem veya anlaşmaların ihaleye girecek diğer kişileri etkiler nitelikte olması gerektiğini, diğer pey sürenlerin ihale girmesini engel teşkil etmeyen ve tehdit unsuru içermeyen beyanların ihaleye fesat karıştırılmasına ilişkin eylem ve beyan olarak kabul edilmeyeceğini, şikâyetçinin diğer iddialarının da yerinde olmadığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur. III. Birleşen Dosyada Talep Birleşen dosyada şikâyetçi alacaklı vekili; müvekkili tarafından Samsun İcra Müdürlüğünün 2019/86903 Esas sayılı dosyasında borçlular aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takipte Samsun ili, Atakum ilçesi, Büyükkolpınar Mah., 11298 ada 13 parsel sayılı taşınmazda bulunan 99 nolu bağımsız bölümün 30.12.2020 tarihinde üçüncü kişi New … San. ve Tic. A.Ş.ye ihale edildiğini, ancak ihaleye fesat karıştırıldığını, ihale alıcısı şirketin temsilcisi olan ve ihaleye şirket adına iştirak eden Samet Yazıcı’nın eski kiracısı olduğu hâlde ihale esnasında taşınmazın kiracısı olduğunu belirttiği için ihaleye katılım olmadığını, oysa ki icra dosyasından kiracı tespitine gidildiğini ve taşınmazda oturan kiracı olarak tespit edilemediğini, aynı satış ilanıyla dört adet taşınmazın ihale edildiğini, şikâyet konusu taşınmazla aynı özellikte olan 98 nolu bağımsız bölümün 355.000,00 TL fazla bir bedelle ihale edildiğini, ihaleye fesat karıştırılmamış olsaydı şikâyet konusu taşınmazın daha yüksek bir bedelle ihale edileceğini, satış ilanı ve şartnamesinde satışa konu taşınmazın önemli nitelik ve vasıflarının yazılmamasının ihaleye katılımı etkilediğini, ilgililer ve dosya alacaklılarının tümüne usulüne uygun satış ilanı tebligatı yapılmadığını, kendisine dosya alacaklısı olarak tebligat yapıldığını ancak 2019/84549 Esas sayılı dosya alacaklısı olarak tebligat yapılmadığını ileri sürerek 99 nolu bağımsız bölümün ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir. IV. Birleşen Dosyada Cevap Birleşen dosyada ihale alıcısı vekili; şikâyetçi tarafından ihaleye fesat karıştırıldığının ispatlanamadığını, bir an için şikâyetçinin iddiaları kabul edilse dahi müvekkilinin beyanlarının ihaleyi etkiler nitelikte olmadığını, ihaleye fesat karıştırılmasına ilişkin beyan, işlem veya anlaşmaların ihaleye girecek diğer kişileri etkiler nitelikte olması gerektiğini, diğer pey sürenlerin ihale girmesini engel teşkil etmeyen ve tehdit unsuru içermeyen beyanların ihaleye fesat karıştırılmasına ilişkin eylem ve beyan olarak kabul edilmeyeceğini, şikâyetçinin diğer iddialarının da yerinde olmadığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur. V. İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesinin 13.07.2021 tarihli ve 2021/4 Esas, 2021/384 Karar sayılı kararı ile; dinlenilen tanıkların ihale alıcısı şirket yetkilisi olan Samet Yazıcı’nın ihale salonunda bulunanlara hitaben ”ben 99 nolu şu an satılacak olan dairenin kiracısıyım, bunu dikkate almanızı istiyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu, bunun üzerine ihale salonunda bulunanların ihaleye katılmadıkları yönündeki beyanları, aynı icra dosyası kapsamında aynı tarihte ve şikâyete konu ihaleden sadece 20 dakika önce ihalesi yapılan ve şikâyete konu taşınmaz ile aynı özellikleri taşıyan 98 nolu bağımsız bölümün ihalesine başkaca iştirak edenlerin olması, satışının 1.175.000,00 TL’ye yapılmış olması, aynı satış ilanı ile ihaleye çıkartılan dört adet taşınmazdan sadece şikâyete konu ihaleye ihale alıcısından başkaca pey süren olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde ihale alıcısı şirket yetkilisi tarafından ihale öncesi ihaleye konu taşınmazın kiracısı olduğu beyan edilerek, diğer kişilerin ihaleye katılımının engellenmesi suretiyle ihaleye fesat karıştırıldığı gerekçesiyle asıl ve birleşen dosyada şikâyetin kabulü ile 99 nolu bağımsız bölümün ihalesinin feshine karar verilmiştir. VI. İstinaf A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda

İhaleye Katılımın Engellenmesi: İhaleye Katılmak İsteyen Kişilere Manevi Telkin Nedeniyle İhalenin Feshi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Maaş Hesabına Bloke Konulması: Banka, Kredi Kartı veya Kredi Borcu Nedeniyle Maaş Hesaplarından Kesinti Yapabilir mi?

Maaş Hesabına Bloke Konulması: Banka, Kredi Kartı veya Kredi Borcu Nedeniyle Maaş Hesaplarından Kesinti Yapabilir mi? Uyuşmazlık: Kredi kartı veya kredi sözleşmesinde bankaya, anılan sözleşmelerden doğan mevcut ve müstakbel borçların teminatı olarak banka nezdindeki maaş hesabına bloke konulması ve maaş hesaplarından rehin, hapis, virman ve mahsup işlemleri suretiyle alacağını tahsil yetkisini veren sözleşme hükümlerinin geçerli ve tarafları bağlayıcı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/11-565 Karar No: 2022/108 Karar Tarihi: 10.02.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Samsun 1. Tüketici Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki blokenin kaldırılması ve istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samsun 1. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı nezdinde maaş hesabının bulunduğunu, davalı bankanın müvekkilinin borçlarına istinaden 2013 yılı Haziran ayından itibaren kesinti yaptığını, davalı bankanın alacakları için icra takibi yaparak müvekkilinin maaşına haciz koydurması gerektiğini, icra takibi haricinde maaştan kesinti yapılmasının ve maaş hesabına bloke konulmasının yasal dayanağının bulunmadığını ileri sürerek blokenin kaldırılmasına ve yapılan kesintilerin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı banka vekili; davacı ile yapılan sözleşmelerde dava konusu işlemlere cevaz verildiğini, davacının sözleşmelere aykırı olarak borcunu ödememesi nedeniyle ihtarname gönderilip icra takibi başlatıldığını, aradaki sözleşmeler uyarınca müvekkilinin borcunu ödemeyen davacının maaş hesabındaki para üzerinde rehin, hapis, takas ve mahsup hakkının bulunduğunu, bu hususta davacının bilgilendirildiğini, yapılan kesintilerin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme Kararı 6. Samsun 1. Tüketici Mahkemesinin 02.06.2016 tarihli ve 2015/136 E., 2016/481 K. sayılı kararı ile; davacının davalı banka nezdinde iki ayrı maaş hesabının bulunduğu ve davalı banka tarafından işbu maaş hesaplarından birinden kredili mevduat kredisi nedeniyle mevcut olan borcuna mahsuben ve diğer maaş hesabından ise kredi kartı borcuna mahsuben kesintiler yapılarak bloke konulduğu, taraflar arasında imzalanan Bireysel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesinin ortak hükümler başlıklı 14/1. maddesi, Bankacılık Hizmetleri Sözleşme Öncesi Bilgilendirme Formunun 3. maddesi, Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesinin hapis, takas ve rehin başlıklı 15. maddesindeki düzenlemelere göre davalı bankanın işbu sözleşmelerden veya herhangi bir sebepten dolayı doğmuş ya da doğacak alacaklar için işbu hesaplar üzerinde rehin ve hapis haklarına sahip olduğu, banka üzerinde rehin hakkı bulanan her türlü alacak ve değerlerin bir bölümünü veya tamamını bloke hesaba alıp almamakta serbest olduğu, davacının davalı ile yapmış olduğu sözleşmeler uyarınca borcun ödenmemesi hâlinde borcun banka nezdinde bulunan ve maaşının yatmakta olduğu hesabından tahsil edilmesine muvafakat ettiği, bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğunun kabul edilemeyeceği, davacının kredi kartı ve kredili mevduat hesabından kaynaklanan borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur. 8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.06.2018 tarihli ve 2016/15030 E., 2018/4558 K. sayılı kararı ile; “…Dava, davacının maaş hesabı üzerine konulan blokenin kaldırılması ve bu yolla tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkindir. 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 83. maddesi uyarınca maaşların kısmen haczi mümkün olup haczedilecek kısım maaşın ¼’ünden aşağı olamaz. Öte yandan, anılan maddede sayılan mal ve hakların haciz olunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar da geçerli değildir. O halde, açıklanan hükümler gözetildiğinde davacının maaşının yalnız ¼’ü oranında kesinti yapılabileceği halde, davalının davacıya ait maaş hesabının tamamını bloke etmesi hukuki dayanaktan yoksundur. Mahkemece, taraflar arasındaki bankacılık hizmet sözleşmesi uyarınca davacı tarafça hesaba bloke konulmasına ve doğmuş olan borçlar için hesaptan kesinti yapılmasına muvafakat verildiği ve davalının yaptığı kesintinin kredi kartı alacağının tahsiline yönelik olması gerekçesiyle istirdat istemi reddedilmiştir. Yapılan bu değerlendirme de yerinde değildir. Zira, davalı tarafın davacının maaşının tamamını bloke etmesinin yasal dayanağı olmadığına göre davalının haksız biçimde tahsil ettiği parayı iade etmesi gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece, yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. Samsun 1.Tüketici Mahkemesinin 15.11.2018 tarihli ve 2018/336 E., 2018/561 K. sayılı kararı ile önceki gerekçenin yanında; 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içeren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93. maddesi uyarınca borçlunun haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak verdiği muvafakat ile bu haktan vazgeçilebileceğinin düzenlendiği, anılan Kanun’un tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla maaşına bloke konulmasına ve borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkân sağladığı, taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde, bankaya mevduat ve hesapları üzerinde bloke, virman, hapis, mahsup ve takas etme yetkisi verilmesinin haksız şart olarak değerlendirilemeyeceği, zira serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığının söylenemeyeceği, bu sebeple borcun ödenmemesi üzerine davalı bankanın, davacının maaşına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak kesinti ve tahsilât yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, davalı bankanın davacı hakkında yapmış olduğu icra takiplerinin kesinleştiği, davacının maaşına ve bankadaki alacaklarına banka tarafından bloke konulmasına muvafakat ettiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerin imzalanması sırasında davacı tarafından davalı bankaya, anılan sözleşmelerden doğan mevcut ve müstakbel borçların teminatı olarak davalı banka nezdindeki maaş hesaplarından bloke, rehin, hapis, virman ve mahsup işlemleri suretiyle alacağını tahsil yetkisini veren sözleşme hükümlerinin geçerli ve tarafları bağlayıcı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır. 13. Cebri icraya ilişkin gerek 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu gerekse diğer kanunlardaki hükümlerin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) öngörülen temel hak ve ilkelere ilişkin düzenlemelere aykırı olmaması gerekir. Bu anlamda özellikle, hukuk devleti, hak arama özgürlüğü, sosyal devlet, adil yargılanma ve hukukî dinlenilme hakkı, eşitlik ilkesi, ölçülülük ilkesi, insan onuru, yaşam hakkının ve kişiliğin korunması, ailenin ve çocukların korunması ve mülkiyet hakkı gibi temel hak ve ilkelerin göz önünde bulundurulması gerekir.

Maaş Hesabına Bloke Konulması: Banka, Kredi Kartı veya Kredi Borcu Nedeniyle Maaş Hesaplarından Kesinti Yapabilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sicilden Terkin Edilmesine Karar Verilen Şirket Hakkında İcra Takibi Yapılması

Sicilden Terkin Edilmesine Karar Verilen Anonim Şirket Hakkında İcra Takibi Yapılması Uyuşmazlık: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)’nun 28.06.2007 tarihli kararıyla sicilden terkin edilmesine karar verilen şirketin terkin işlemlerinin 26.07.2007 tarihinde yapılması karşısında anılan şirketin icra takip tarihi olan 23.07.2007 tarihi itibariyle şirket tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/11-118 Karar No: 2022/47 Karar Tarihi: 25.01.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacı vekili; müvekkili Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) 28.06.2007 tarihli kararı doğrultusunda Digisoft Yazılım ve Dış Tic. A.Ş.’nin ticaret sicili kaydının 26.07.2007 tarihinde terkin edildiğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu‘nun 134/9 maddesi gereğince tasfiye olunan şirketlere ilişkin hukuk davalarına TMSF tarafından halef olarak devam edileceğini ve takip haklarına kanunî halefi sıfatı ile haiz olduğunu, davalının Digisoft Yazılım ve Dış Tic. A.Ş.’nin ana sözleşmesi gereğince 31.12.2005 tarihinde ödenmesi taahhüt edilen 3/4 oranındaki sermaye taahhüt borcunu ödemediğini, bunun üzerine hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığını, TMSF tarafından takibin devamının talep edildiğini, ancak Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğünce alacaklı şirketin tüzel kişiliği bulunmadığı ve itiraz kaldırılmadığı sürece işlemlere devam edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle talebinin reddine karar verildiğini, söz konusu kararın kaldırılması için yapılan şikâyetin de aynı gerekçeyle reddedildiğini, oysa şirketin 26.07.2007 tarihinde terkin edilmesine rağmen icra takibinin 23.07.2007 tarihinde başlatıldığını, dolayısıyla icra takibi başlatıldığında alacaklı şirketin tüzel kişiliğinin mevcut olduğunu ileri sürerek borçlu tarafından söz konusu takibe yapılan itirazın iptaline ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili; takibe konu alacaklı şirketin takip tarihinden önce tüzel kişiliğinin sona erdiğini, dolayısıyla icra takibinde alacaklının aktif husumetinin bulunmadığını, ayrıca müvekkiline apel ödeme çağrısı yapılmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme Kararı 6. Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.10.2012 tarihli ve 2011/311 E., 2012/602 K. sayılı kararı ile; Digisoft Yazılım ve Dış Tic. A.Ş.’nin sicilden terkin işleminin 26.07.2007 tarihinde yapıldığı, icra takibinin ise 23.07.2007 tarihinde başlatıldığı, her ne kadar terkin işlemi takip tarihinden sonra ise de takip alacaklısı şirketin tüzel kişiliğinin TMSF’nin 28.06.2007 tarihli kararı ile sona erdiği, bu nedenle takip tarihi itibari ile tüzel kişiliği bulunmayan takip alacaklısı Digisoft Yazılım ve Dış Tic A.Ş.’nin takip yapmasının mümkün olmadığı, ortada geçerli bir takibin bulunmadığı, ayrıca alacaklı Digisoft Yazılım ve Dış Tic A.Ş.’nin kanunî halefi sıfatıyla TMSF vekilinin icra dairesine müracaat ile bundan böyle icra takip ve tahsil işlemlerine TMSF tarafından devam edilmesini talep ettiği, İcra Müdürlüğünce takip tarihi itibariyle şirketin tüzel kişiliğinin bulunmadığı belirtilerek talebin reddine karar verildiği, davacı tarafından söz konusu kararın kaldırılması amacı ile yaptığı şikâyetin Küçükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 10.02.2011 tarihli ve 2011/135 E., 2011/162 K. sayılı kararı ile takip tarihi itibari ile şirketin tüzel kişiliği olmadığından takip yapma hakkının da bulunmadığı belirtilerek şikâyetin reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.01.2015 tarihli ve 2014/15246 E., 2015/781 K. sayılı kararı ile; “…Dava, alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu‘nun 134/9 maddesi gereğince Digisoft Yazılım ve Dış Ticaret A.Ş’nin tasfiyesine ilişkin olarak 28.06.2007 tarihli TMSF Fon Kurulu kararı alındığı, vaki icra takip tarihi itibariyle icra takibine başlayan şirketin tüzel kişiliğinin son bulduğu ve bu nedenle geçerli bir icra takibinin bulunmadığı kabul edilmiş ise de, gerek Fon Kurulu kararının içeriği gerekse Yasa’nın 134/9 maddesinde yer alan düzenleme dikkate alındığında, Fon Kurulu kararı alındıktan sonra şirket tasfiyeye girecek olup, tasfiye işlemleri henüz takip tarihi itibariyle tamamlanmadığı gibi, şirketin ticaret sicilinden terkini de icra takibi sonrasında 26.07.2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu durumda takip tarihi olan 23.07.2007 itibariyle şirketin henüz terkin edilmediği ve tüzel kişiliğinin bulunduğu, şirketin terkininden sonra da TMSF tarafından kanuni halef sıfatıyla bu davanın açıldığı gözetilerek oluşacak sonuç çerçevesinde karar vermek gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.11.2016 tarihli ve 2016/338 E., 2019/961 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, Küçükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 10.02.2011 tarihli ve 2011/135 E., 2011/162 K. sayılı kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, dolayısıyla söz konusu şirketin 28.06.2007 tarihi itibariyle tüzel kişiliğinin son bulduğu hususunun mahkeme kararı ile kesinleşmiş olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; TMSF’nin 28.06.2007 tarihli kararıyla Digisoft Yazılım ve Dış Tic. A.Ş.’nin sicilden terkin edilmesine karar verilmesi ve terkin işleminin 26.07.2007 tarihinde yapılması karşısında anılan şirketin icra takip tarihi olan 23.07.2007 tarihi itibariyle tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle anonim şirketlerde, “şirketin sona ermesi” ve “şirket tüzel kişiliğinin sona ermesi” kavramları hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır. 13. Somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nun 137. maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haizdir (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 125/1). Tüzel kişilik ile ticaret şirketi, kendisini meydana getiren kişilerden ayrı bir hukukî varlık kazanarak; hukukî bir kişiliğe, ehliyete ve kendi bağımsız malvarlığına sahip olur. Buna karşılık adi şirketin tüzel kişiliği bulunmamakta olup ortaklar tarafından getirilen sermaye ve sonradan edinilen varlıklar üzerinde mülkiyetin ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olması söz konusudur. Dolayısıyla tüzel kişiliğin bulunması, ticaret şirketlerinin ayırt edici temel bir niteliğidir. Tüzel kişiliğin ticaret şirketlerinin temel niteliklerinden biri olması, ticaret şirketlerinin tüzel kişilik kazandıkları anda hukukî varlıklarına kavuşması şeklinde kendini gösterir. 14. 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nun 301/1 (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 355/1) maddesi gereğince anonim şirket ticaret siciline tescille tüzel kişilik kazanır. Bu bağlamda tescil kurucu nitelikte olup sicil kaydının varlığı, tüzel kişilik ve ticaret şirketi statüsü için zorunludur. Ticaret siciline kayıt tüzel kişilik kazanılması için kurucu nitelikte olmakla beraber bu kaydın yapılmaması sadece üçüncü

Sicilden Terkin Edilmesine Karar Verilen Şirket Hakkında İcra Takibi Yapılması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İstihkak Davası

İstihkak Davası İstihkak davası, bir malikin mülkiyet hakkına dayanarak kendisine ait bir eşyayı haksız şekilde elinde bulunduran üçüncü kişiden geri isteme hakkını ifade eder. Mülkiyetin koruyucu yetkisi olarak adlandırılan bu hak ve yetki, doğrudan doğruya mülkiyet hakkından kaynaklanır ve mülkiyet hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Maliklerin istihkak davası açma yetkisi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Mülkiyet hakkının içeriği” başlıklı 683. maddesinde düzenlenmektedir. Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.” İstihkak davası, mülkiyet hakkının koruması ve malikin malını haksız olarak elinde bulunduran kişiden geri alabilmesini sağlayan en güçlü hukuki araçlardan biridir. İstihkak hakkı, doğrudan mülkiyet hakkına bağlıdır. Bu nedenle, istihkak davasını açan kişi, malı elinde bulundurmayan, dolaysız zilyet olmayan maliktir. İstihkak davası, malı haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı açılmalıdır. İstihkak davası ile malikin mülkiyet hakkına dayanarak malın dolaysız zilyetliğine kavuşması ve mülkiyet hakkının korunması amaçlanır. Tapuya kayıtlı taşınmazlarda esasen zilyetlik tapu sicili ile sağlandığı için asıl malik tapu sicilinde kayıtlı değilse tapu sicilinin düzeltilmesi davası açılmalıdır. Tapu sicilinde görünen malikin gerçek malik olması durumunda istihkak davası değil “haksız el atmanın önlenmesi” davası açılabilir. Bu kapsamda istihkak davasının esas fonksiyonunu taşınır mallarda gösterdiği söylenebilir. İstihkak davası, malikin mülkiyet hakkına dayanarak, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı açtığı bir davadır. Bu dava, malın geri verilmesini amaçladığı için ayni bir dava olup, karar sonucu geri verme istendiğinden bir eda davası olarak da nitelendirilir. Ayrıca, istihkak davasının sınırlı bir ayni hakka dayanılarak da açılabileceği kabul edilmektedir. Mülkiyete dayalı istihkak davası, “adi istihkak davası” olarak da adlandırılmaktadır. İstihkak Davası Görevli ve Yetkili Mahkeme İstihkak davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Davanın konusu taşınmaz ise, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. Taşınırlar bakımından ise, genel yetki kuralları uygulanarak davalının son yerleşim yeri mahkemesi yetkili olacaktır. Miras sebebiyle istihkak davasında da görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir. Haciz sebebiyle açılan istihkak davasında görevli mahkeme icra mahkemesidir. Yetkili mahkeme, icra takibinin yapıldığı yer veya davalının yerleşim yeri mahkemesidir. İstihkak Davasının Tarafları Davacı: Malik ve/veya Sınırlı Ayni Hak Sahipleri İstihkak davasında, mülkiyet hakkına sahip olan kişi tarafından malı haksız olarak elinde bulunduran kişilere karşı açılmaktadır. İstihkak davasında davacı, malın gerçek malikidir. Malik, mülkiyet hakkını bağımsız bir şekilde, elbirliği halinde veya paylı mülkiyet şeklinde elde etmiş olabilir. Paylı mülkiyete sahip bir paydaş, kendi payı için bağımsız olarak dava açabileceği gibi, malın tamamı için bölünemeyen menfaatlerde diğer paydaşları temsilen de tek başına dava açabilir. Elbirliği mülkiyetinde (örneğin, mirasçılar arasında) tüm ortaklara davayı açma hakkı verilmiştir. Bu şekilde, tüm ortakların sağlanan korumadan yararlanması sağlanır. İntifa hakkı sahibi veya rehinli alacaklı gibi sınırlı ayni hak sahipleri de istihkak davası açabilirler. Davalı: Haksız Zilyet İstihkak davasının davalısı, malı haksız olarak elinde bulunduran kişidir. Taşınırlarda zilyetlik eşyanın fiili hâkimiyeti altında bulundurulmasıyla sağlanırken, taşınmazlarda zilyetlik tapu sicili üzerinden belirlenir. Taşınır mallarda zilyet, eşyanın fiili olarak elinde bulunduran kişidir. Taşınmaz mallarda zilyet, tapu sicilinde hak sahibi olarak görünen kişidir. İstihkak Davasında İspat Yükü İstihkak davasında ispat yükü genellikle davacı üzerinde olup, davacının mülkiyet hakkını kanıtlaması gerekmektedir. Davacı, mülkiyet hakkına dayanarak malın gerçek sahibi olduğunu ve davalının malı haksız olarak elinde bulundurduğunu ispatlamak zorundadır. Davacının mülkiyet hakkını ispatlamasına ek olarak davalının zilyetliğinin haksız olduğunu da ortaya koyması gerekmektedir. Dolayısıyla ispat yükü, davacının mülkiyet hakkı ile ilgili herhangi bir belirsizlik veya anlaşmazlık bulunmadığını ve malın haksız zilyet tarafından elde tutulduğunu kanıtlamayı içerir. Davalı taraf ise, davacının mal sahibi olmadığını ve kendisinin malın zilyetliğini geçerli bir hukuki sebebe dayandırdığını ispatlama hakkına sahiptir. Örneğin, kira sözleşmesi veya rehin hakkı gibi geçerli bir hukuki sebebe dayalı olarak malın zilyetliğini sürdürdüğünü kanıtlaması halinde davalı malın iadesinden kaçınabilir. İstihkak davasının sonuçları, hem hak sahibinin mülkiyet hakkını koruma altına alır hem de haksız zilyedin sorumluluklarını belirler. İstihkak davası ile ilgili süreçlerde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması önem arz etmektedir. Bu kapsamda icra ve borçlar hukuku alanında uzman avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. İstihkak talebi, ayni bir talep olduğundan zamanaşımına tabi değildir. Bu nedenle, şartlar oluştuğu sürece istihkak davası her zaman açılabilir. Ancak, miras sebebiyle istihkak davasında özel bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Aynı şekilde, haciz sebebiyle açılan istihkak davalarında da belirli süreler vardır. İstihkak davası, bir eda davası olup, sonuçlandığında mülkiyet hakkının tespit edilmesini ve dava konusu eşyanın malike geri verilmesini sağlar. Davanın sonucunda verilen hükümle, taşınırların teslimi ve taşınmazların tahliyesi yoluyla haksız zilyedin malı geri vermesi sağlanır. Haksız zilyet, mahkeme kararına rağmen eşyayı geri vermekten kaçınırsa, kararın icrası için icra yoluna başvurulabilir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 24. ve 26. maddeleri kapsamında taşınırlarda teslim, taşınmazlarda ise tahliye yoluyla hükmün yerine getirilmesi sağlanır. Taşınır teslimi – Madde 24 Bir taşınırın teslimine dair olan ilam icra dairesine verilince icra memuru bir icra emri tebliği suretiyle borçluya yedi gün içinde o şeyin teslimini emreder. İcra emrinde; alacaklı ve borçlunun ve varsa mümesillerinin adları ve soyadları ile şöhret ve yerleşim yerleri hükmü veren mahkemenin ismi ve hükmolunun şeyin neden ibaret olduğu, ilamın tarih ve numarası ve icra mahkemesinden veya istinaf veya temyiz yahut iadei muhakeme yoliyle ait olduğu mahkemeden icranın geri bırakılması hakkında bir karar getirilmedikçe cebri icraya devam olunacağı yazılır. Borçlu, bu emri hiç tutmaz veya eksik bırakır ve hükmolunan taşınır veya misli yedinde bulunursa elinden zorla alınıp alacaklıya verilir. Yedinde bulunmazsa ilamda yazılı değeri alınır. Vermezse ayrıca icra emri tebliğine hacet kalmaksızın haciz yoliyle tahsil olunur. Taşınır malın değeri, ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra memuru tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunur. Hükmolunan taşınırın değeri, borsa veya ticaret odalarından, olmıyan yerlerde icra memuru tarafından seçilecek bilirkişiden sorulup alınacak cevaba göre tayin edilir. İlgililerin bu hususta icra mahkemesine şikayet hakları vardır. (Mülga yedinci fıkra: 14/1/2011-6103/41 md.) Taşınmaz tahliye ve teslimi: Borçlunun elinde ise – Madde 26 Bir taşınmazın tahliye ve teslimine dair olan ilam, icra dairesine verilince icra müdürü 24 üncü maddede yazılı şekilde bir icra emri tebliği suretiyle borçluya yedi gün içinde hükmolunan şeyin teslimini emreder. Borçlu taşınmazı işgal

İstihkak Davası Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda Düzenlenen Hususi Hükümler

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda Düzenlenen Hususi Hükümler İcra ve İflas Kanunu Kanun Numarası: 2004 Kabul Tarihi: 9/6/1932 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi: 19/6/1932 Sayısı: 2128 On Yedinci Bap: Hususi Hükümler Maaş ve ücretlerin kesilmesinde usul – Madde 355 Devlet işlerinde veya hususi müesseselerde bulunan borçlu memur veya müstahdemlerin maaş ve ücretlerinden kesilmesi için icra dairelerinden yapılacak tebligatın kanuni muhatapları haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücreti miktarını nihayet bir hafta içinde bildirmeğe ve borç bitinceye kadar icra dairesinin tebligatı mucibince haczolunan miktarı tevkif edip hemen daireye göndermeğe mecburdurlar. Memurun maaş, ücret veya memuriyetinde yahut başka bir şubeden maaş almağı mucip olacak surette vukubulacak tebeddülleri ve hizmetine nihayet verildiği takdirde bu keyfiyeti de malmemuru veya daire amiri yahut hususi müesseselerin kanuni muhatapları derhal icra dairesine bildirmeğe ve ikinci halde haciz muamelesinden o şube veya amirini haberdar etmeğe mecburdur. Yukarıdaki maddeye riayet etmeyenler hakkında hükümler – Madde 356 Yukardaki madde hükümlerine riayet etmemiş olanların kesmedikleri veya ilk vasıta ile göndermedikleri para ayrıca mahkemeden hüküm alınmasına hacet kalmaksızın icra dairesince maaşlarından veya sair mallarından alınır. Bunların borçluya kanun hükümleri dairesinde rücu hakkı vardır. Yukarki madde hükümlerine riayet etmiyen her hangi bir memur veya amir hakkında istenecek malümatın icra dairesine hemen verilmesi bunların mensup olduğu dairenin vazifesidir. Cumhuriyet savcılığınca takip – Madde 357 İcra dairesince kanuna göre yapılan tebliğ ve emirleri derhal yapmağa ve neticesini geciktirmeksizin icra dairesine bildirmeğe alakadarlar mecburdur. Makbul sebep haricinde tebliğ ve emirleri yapmıyanlar hakkında ait olduğu dairece tahkikatı evveliyeye hacet kalmaksızın Cumhuriyet Savcılığınca doğrudan doğruya takibat yapılır. Üçüncü şahsa bırakılan mallar – Madde 358 Üçüncü şahıs icraca haczolunup kendisine bırakılan malları icra dairesinden istendiği anda evvelki vaziyetinde iade ile mükelleftir. Bu suretle eline bırakılan malların kendisine atfolunamıyacak bir sebepten dolayı telef veya ziyaını ispat edemiyen üçüncü şahıs hakkında ceza takibinden başka evvelce tesbit edilmiş olan kıymetler, hükme hacet kalmaksızın icra dairesince re’sen tazmin ettirilir. Bu kıymetleri tazmin ile mükellef olanlar, icra dairesinin bu baptaki talep ve kararına karşı icra mahkemesine, 16 ncı maddede tayin edilen müddet içinde şikayette bulunabilirler. İcra dairelerinin muhabereleri – Madde 359 İcra memurları yaptıkları muameleden dolayı her daire ve makam ile doğrudan doğruya muhabere edebilirler. Haczedilen malların istinabe suretiyle satışı – Madde 360 Haczedilen mallar başka bir yerde bulunduğu takdirde satış, istinabe suretiyle yapılır. Artırma ve ihaleye mütedair ihtilaflar istinabe olunan icra dairesinin tabi bulunduğu icra mahkemesince hallolunur. Fazla verilen paranın geri alınması – Madde 361 İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır. Emanetler hakkında zamanaşımı – Madde 362 İcra veznesine tevdi yahut dairece tahsil olunan para veya icra muamelesi sebebiyle hıfzedilmekte olan eşya tevdi veya tahsil yahut hıfız tarihinden itibaren on seneye kadar alakadarları tarafından müracaat olunmazsa talep hakkı Hazine lehine düşer. Özel okullar ile özel öğrenci yurt ve benzeri kurumların taşınır ve taşınmaz mallarının haczi – Madde 362/a (Ek: 9/5/2018-7141/1 md.) 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında faaliyet gösteren okullar ile 24/3/1950 tarihli ve 5661 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurtları ve Aşevleri Hakkındaki Kanuna Ek Kanun kapsamında faaliyet gösteren özel öğrenci barınma hizmetleri veren yurt ve benzeri kurumların taşınır ve taşınmaz malları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler hariç olmak üzere içinde bulunulan eğitim ve öğretim yılı sonunda haczedilir. Anayasa Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ve E.:2019/59; K.:2020/61 sayılı Kararı ile bu maddenin “8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında faaliyet gösteren okullar …taşınır ve taşınmaz malları,… içinde bulunulan eğitim ve öğretim yılı sonunda haczedilir.” bölümü “8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında faaliyet gösteren” yönünden iptal edilmiştir. Kanun Yollarına Başvurma ve Son Maddeler İstinaf yoluna başvurma ve incelenmesi – Madde 363 (Değişik: 2/3/2005-5311/24 md.) İcra mahkemesince 85 inci maddenin uygulanma biçimi, icra dairesi tarafından hesaplanan vekâlet ücreti, 103 üncü maddenin uygulanma biçimi ve bu maddede düzenlenen davetiyenin içeriği, yediemin ücreti, yediemin değiştirilmesi, hacizli taşınır malların muhafaza şekli, kıymet takdirine ilişkin şikâyet, ihaleye katılabilmek için teminat yatırılması ve teminatın miktarı, satışın durdurulması, satış ilânının iptali, süresinde satış istenmemesi nedeniyle satışın düşürülmesi, 263 üncü maddenin uygulanma biçimi, iflâs idaresinin oluşturulması, icra mahkemesinin iflâs idaresinin işlemleri hakkında şikâyet üzerine verdiği kararlara karşı, iflâs idare memurunun ücret ve masrafları hakkındaki hesap pusulası ve 36 ncı maddeye göre icranın geri bırakılmasına ilişkin kararları dışındaki kararlarına karşı, ait olduğu alacak, hak veya malın değer veya miktarının yedi bin Türk lirasını geçmesi şartıyla istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvuru süresi (…) tebliğ tarihinden itibaren iki haftadır. İcra mahkemesi kararları aleyhine işlemleri uzatmak gibi kötüniyetle istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılırsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 422 nci maddesi hükmü uygulanır. Kesin bir karara karşı kötüniyetle istinaf yoluna başvuranlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır. İstinaf yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. İcranın devamı için gereken evrak alıkonularak bunların birer örneği bölge adliye mahkemesine gönderilecek dosyaya konulur. Temyiz yoluna başvurma ve incelenmesi – Madde 364 (Değişik: 2/3/2005-5311/25 md.) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerince verilen ve miktar veya değeri elli sekiz bin sekiz yüz Türk lirasını geçen nihaî kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. (Değişik cümle: 2/3/2024-7499/3 md.) Birinci fıkrada belirtilen kararlara karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir; temyiz yoluna başvurma ve incelemesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır. Bu durumda da 363 üncü maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri uygulanır. Temyiz yoluna başvurma, satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. İstinaf dilekçesinin reddi – Madde 365 (Değişik: 2/3/2005-5311/26 md.) İstinaf yoluna başvurma, yasal süre geçtikten sonra yapılır veya istinaf yoluna başvurulmasına olanak bulunmayan bir karara veya vazgeçme nedeniyle itiraz veya şikâyetin reddine yahut süresi geçmiş bir şikâyete ilişkin olursa, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri gereğince istem icra mahkemesince reddedilir. İstinaf yoluna başvuran kişi ret kararını kabul etmezse, istinaf dilekçesi diğer tarafa tebliğ edildikten sonra, karar sureti ve verilirse cevap dilekçesiyle birlikte yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Şu kadar ki bu hâlde satış dahil hiçbir icra işlemi durmaz. Bölge adliye mahkemesi, birinci fıkra kapsamına girdiği hâlde reddine karar verilmemiş başvuruyu geri çevirmeyip doğrudan kesin karara bağlar. Bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay kararları – Madde

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda Düzenlenen Hususi Hükümler Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İcra ve İflas Suçları: 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda Düzenlenen Cezai Hükümler

İcra ve İflas Suçları: 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda Düzenlenen Cezai Hükümler İcra ve İflas Kanunu Kanun Numarası: 2004 Kabul Tarihi: 9/6/1932 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi: 19/6/1932 Sayısı: 2128 On Altıncı Bap: Cezai Hükümler Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksilten borçluların cezası – Madde 331 (Değişik: 31/5/2005-5358/1 md.) Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef ederek veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İflas takibinden veya doğrudan doğruya iflas hallerinde iflas talebinden önce birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu fiiller başka bir suç oluştursa dahi bu hükümler uygulanır. Konkordato mühleti veya iflasın ertelenmesi talebinden önceki iki yıl içinde ya da konkordato mühleti talebi veya iflasın ertelenmesi süresinden sonra birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu hükümler uygulanır. Taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentinin rehin alacaklısına zarar vermek kastı ile taşınmaz dışına çıkarılması halinde, eklentinin zilyedi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçlar alacaklının şikâyeti üzerine takip olunur. Aczine kendi fiiliyle sebebiyet veren veya vaziyetinin fenalığını bilerek ağırlaştıran borçlunun cezası – Madde 332 (Değişik: 31/5/2005-5358/2 md.) Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu, adet üzere tecviz edilemiyecek bir hiffetle hareket ederek veya haddinden ziyade masraflar yaparak yahut cüretli talih oyunlarına veya basiretsizce spekülasyonlara girişerek yahut işlerinde ağır ihmallerde bulunarak aczine kendi fiili ile sebebiyet verir yahut vaziyetinin fenalığını bildiği halde o gibi hareketlerle bu fenalığı ağırlaştırırsa, aleyhine aciz belgesi istihsal edildiği veya alacaklı alacağını istifa edemediğini ispat ettiği takdirde, onbeş günden altı aya kadar hapis cezasiyle cezalandırılır. Konkordato mühleti talebinden önceki iki yıl içinde birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu hükümler uygulanır. Bu suç alacaklının şikâyeti üzerine takip olunur. Borçluyu fazla borç altına girmeye veya talih oyunu ile spekülasyonlarda bulunmaya sevk etmiş yahut ağır faiz almak suretiyle zaafından istifade etmiş olan alacaklıların şikâyet hakkı yoktur. İflas ve konkordato işlerinde hususi menfaat temin edenlerin cezası – Madde 333 (Değişik: 31/5/2005-5358/3 md.) Her kim iflas bürosu veya idaresinin yahut bir alacaklının veya alacaklılar toplanmasındaki mümessilinin reyini yahut konkordatoya muvafakatini kazanmak için ona hususi bir menfaat temin veya vaat ederse altı aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Menfaat temin eden alacaklı yahut mümessili de aynı ceza ile cezalandırılır. Suçun iflas bürosu veya idaresi üyesi tarafından işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır. Ticari işletmede yöneticinin sorumluluğu – Madde 333/a (Ek: 17/7/2003-4949/90 md.; Değişik: 31/5/2005-5358/4 md.) Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastıyla ticarî işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktukları takdirde, bu işlem ve eylemlerin başka bir suç oluşturmaması hâlinde, alacaklının şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Birinci fıkradaki suç taksirle işlendiği takdirde, alacaklının şikâyeti üzerine, fail hakkında zararın ağırlığına göre ikibin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Konkordatoda veya sermaye şirketleri ile kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılmasında yetkili kimseleri hataya düşüren ya da konkordato veya uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma koşullarına uymayan borçlunun cezası – Madde 334 (Değişik: 31/5/2005-5358/5 md.) Konkordato mühleti elde etmek veya konkordato veya sermaye şirketleri ile kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma projesini tasdik ettirmek için hileli tutum ve davranışlarıyla malî durumu hakkında alacaklıları, komiseri, ara dönem denetçisini veya yetkili memuru hataya düşürmek veya konkordato projesine ya da sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması projesine uymamak yoluyla kasten zarara sebebiyet veren borçlu, ilgilinin şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Konkordato komiserinin sorumluluğu – Madde 334/a (Ek: 17/7/2003-4949/92 md.; Mülga: 31/5/2005-5358/23 md.) Kiracının cezalandırılacağı haller – Madde 335 Üzerlerinde kiralayanın hapis hakkı tanınmış ve 270 inci madde mucibince defteri yapılmış eşyayı kaçıran veya gizleyen borçlu ile tahliyesi emrolunan yeri kiralayana zarar vermek maksadiyle işgal ettiren şahıs Türk Ceza Kanununun (276) ncı maddesine göre cezalandırılır. Müflisin mallarını vermeyenler hakkındaki cezalar – Madde 336 (Değişik: 31/5/2005-5358/6 md.) Müflisin mallarını ellerinde bulunduran veya müflise borçlu olan üçüncü şahıslar, iflasın açıldığına dair ilana muttali oldukları tarihten itibaren bir ay içinde makbul bir mazeret olmaksızın o malları iflas idaresi emrine vermezler veya borçlarını bildirmezlerse, doksan güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Kendisine teslim edilen malları vermeyenler hakkındaki cezalar – Madde 336/a (Ek: 17/7/2003-4949/93 md.; Mülga: 31/5/2005-5358/23 md.) Yükümlülüklerin yerine getirilmemesi – Madde 337 (Değişik: 31/5/2005-5358/7 md.) (İptal birinci fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 28/2/2008 tarihli ve E.: 2006/71, K.: 2008/69 sayılı Kararı ile.) 162, 209 ve 216 ncı maddeler hükümlerine muhalefet edenler hakkında da iflas idaresinin vereceği müzekkere üzerine, aynı ceza verilir. Bu maddelerde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi hâlinde, verilen ceza düşer. Ticareti terk edenlerin cezası – Madde 337/a (Ek: 18/2/1965-538/133 md.; Değişik: 31/5/2005-5358/8 md.) 44 üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Birinci fıkradaki fiillerin işlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez. Borçlunun iflası halinde, birinci fıkradaki durum ayrıca taksiratlı iflas hali sayılır. Hakikata muhalif beyanda bulunanların cezası – Madde 338 (Değişik: 31/5/2005-5358/9 md.) Bu Kanuna göre istenen beyanı, hakikate aykırı surette yapan kimse, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Hakkında aciz vesikası alınmış borçlu, asgari ücretin üstünde bir geçim sürdürdüğü, aciz vesikası hamili alacaklının alacağının aciz vesikasına bağlanmasından en geç beş sene içinde müracaatı üzerine sabit olursa, asgari ücretin üstünde kalan gelirlerinden icra mahkemesinin dörtte birden az olmamak üzere tespit edeceği kısmını icra mahkemesi kararının kesinleşmesinden itibaren en geç bir ay içinde ve aciz vesikasındaki borcun ödenmesine kadar her ay icra dairesine yatırmaya mecburdur. Bu mükellefiyeti yerine getirmeyen borçlu hakkında bir yıla kadar tazyik hapsine karar

İcra ve İflas Suçları: 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda Düzenlenen Cezai Hükümler Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Taksiratlı ve Hileli İflas ile İtibarın Yerine Gelmesine ilişkin İcra ve İflas Kanunu Hükümleri

Taksiratlı ve Hileli İflas ile İtibarın Yerine Gelmesine ilişkin İcra ve İflas Kanunu Hükümleri İcra ve İflas Kanunu Kanun Numarası: 2004 Kabul Tarihi: 9/6/1932 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi: 19/6/1932 Sayısı: 2128 On Üçüncü Bap: Taksiratlı ve Hileli İflas I – Taksiratlı İflas Taksiratlı iflas halleri – Madde 310 Aşağıdaki hallerden biri kendisinde bulunan müflis taksiratlı sayılır ve Türk Ceza Kanununa göre cezalandırılır: 1 – Ziyanları için makul sebepler gösteremezse; 2 – Evinin masrafları hadden fazla ise; 3 – Kumar yahut mücerret baht oyunlarında ve borsa muamelelerinde külliyetli para sarfetmişse; 4 – Borcunun, mevcudu ile alacağından çok olduğunu bildiği halde bu vaziyetinden haberleri olmıyan kimselerden ehemmiyetli miktarda veresiye mal satın yahut borç para almış ise; 5 – (Değişik: 29/6/1956-6763/42 md.) Ticaret Kanununun 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının 1 ila 3 üncü bentlerinde sayılan defterleri hiç veya kanunun emrettiği şekilde tutmamış ise; 6 – Mevcudu ile alacağından çok fazla mebaliğ için senetler imza etmiş ise; 7 – (Değişik: 18/2/1965-538/128 md.) İflas takibi sırasında mahkeme, iflas idaresi veya iflas dairesi tarafından çağrıldığı halde makbul bir mazeret olmaksızın gelmemiş ise; 8 – İşlerini terkederek kaçmış ise; 9 – Evvelki bir konkordato şartlarını ifa etmeden yeniden iflasına hükmolunmuş ise; 10 – 178 inci maddenin son fıkrası hükmüne riayet etmeyipte bir sene içinde iflası vuku bulmuşsa. II – Hileli İflas Hileli iflas halleri – Madde 311 (Değişik: 18/2/1965-538/129 md.) İflasından evvel veya sonra alacaklılarını zarara sokmak kasdiyle ve hususiyle aşağıdaki suretlerle hileli muamelelerde bulunan kimse hileli müflis sayılır ve Türk Ceza Kanununa göre cezalandırılır: 1. Alacaklıların müşterek rehini makamında olan mallarını tamamen veya kısmen kaçırır, gizler veya tahrip ederse; 2. Alacaklıların zararına olarak hakikata aykırı makbuzlar verir veya yazı ile borç ikrar ederse; 3. Muvazaalı satışlar, muameleler yahut bağışlamalar yaparsa; 4. Evlenme mukavelesinde hakikaten getirilmemiş bir çeyizi getirilmiş gibi tanır ve karı da bu mukaveleyi kocasının alacaklılarına karşı istimale kalkışırsa; 5. Hakikata aykırı borç ikrar etmek yahut muvazaalı muameleler ve mukaveleler yapmak suretiyle alacaklılarını zarara sokarsa; 6. Borcu mevcudu ile alacağından ziyade olduğunu bildiği halde ehemmiyetli kıymeti haiz ticari mallarını yahut fabrikasının mahsullerini hem satış gününün piyasasından, hem de malolduğu veya satınalındığı kıymetten pek aşağı bir fiyatla satmak suretiyle mevcudunu israf ederse; 7. Konkordato mukavelesi haricinde alacaklıya hususi menfaatler temin ederse; 8. Hakikate aykırı muhasebe ve sahte bilançolarla aktifini hakikatte olduğundan fazla veya noksan gösterirse. (Değişik: 6/6/1985-3222/38 md.) Bir numaralı bentte yazılı malların kıymetine göre Türk Ceza Kanununun 522 nci maddesi tatbik olunur. Bir numaralı bentte yazılı suçları yapanlar müflisin evi halkından kimseler ise müflis gibi cezalandırılırlar. Türk Ceza Kanununun iştirak hükümleri dışında kalsa dahi, müflisin aktifini azaltmak maksadiyle ona ait taşınır ve taşınmaz malları kısmen veya tamamen saklıyan veya kaçıran ve muvaza ile temellük eden veya bu hususlarda yataklık veya tavassut eden veya iflas masasına müracaat ile kısmen veya tamamen asılsız alacaklarını kaydettiren veya müflisin tediye kabiliyetini azaltmak maksadiyle kendi adına veya müstear adla ticari faaliyetlere girişen kimseler hakkında dahi aynı cezalar uygulanır. On Dördüncü Bap: İtibarın Yerine Gelmesi İtibarın yerine gelmesi A – Hileli müflis – Madde 312 Hileli müflis itibarının yerine gelmesini Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun memnu hakların iadesine dair faslındaki hükümlere göre elde edebilir. Ancak mezkür fasılda yazılı şartların ifasından başka dilekçesine, masaya kabul edilmiş bütün alacaklıların alacakları tamamen itfa edildiğine dair makbuzlarını veya sair vesikalarını raptetmesi lazımdır. B – Taksiratlı müflis – Madde 313 Taksiratlı müflis infazı lazımgelen cezasını çektikten veya kanuni sebeplerle ceza düştükten sonra iflas kararını veren mahkemeye arzuhal ile müracaat ederek itibarının yerine gelmesini talep edebilir. İstida masaya kabul edilmiş bütün alacaklıların alacaklarını gösteren iflas dairesinden alınmış bir defterle bu borçların tamamen itfa edildiğine dair makbuzlar veya sair ispat edici evrak ile tevsik edilir. C – Adi müflis – Madde 314 Adi müflis masaya kabul edilmiş bütün alacaklıların alacaklarını itfa ettiğine dair makbuz veya vesikaları göstererek iflasa karar veren mahkemeden itibarının yerine gelmesini isteyebilir. İlan – Madde 315 Yukarki maddelere göre talebin kabulü üzerine verilen hüküm, Resmi Gazete ile ilan olunur. Ölümden sonra itibarın yerine gelmesi – Madde 316 Hileli veya taksiratlı yahut adi müflisin itibarının yerine gelmesine ölümünden sonra mirasçılarından birinin talebiyle de hükmolunabilir. On Beşinci Bap: Fevkalade Hallerde Mühlet ve Tatil I – Fevkalade Mühlet Bu babın tatbiki şartları – Madde 317 Fevkalade hallerde hususile devamlı iktisadi buhranlarda Cumhurbaşkanı 318 den 329 uncuya kadar olan maddeler hükümlerinin muayyen bir müddet için bu hallerden müteessir olan mıntaka borçlularına tatbik edilmesine karar verebilir. Fevkalade mühletin kabulü, borçlunun dilekçesi – Madde 318 Cumhurbaşkanınca bu suretle tayin edilen mıntakalarda 317 nci maddede gösterilen haller sebebiyle kusuru olmaksızın taahhütlerini ifa edemiyen borçlu mühletin hitamında borçlarını tamamen tediye edebileceğini ahval ümit ettiriyorsa icra mahkemesinden nihayet altı ayı geçmemek üzere fevkalade bir mühlet istiyebilir. Borçlu dilekçesine mali vaziyetini gösteren vesikaları, alacaklıların listesini raptetmeğe ve icra mahkemesi tarafından talep olunan bütün malümatı vermeğe ve kendisinden istenebilecek evrakın hepsini göstermeğe mecburdur. Borçlu iflas yoliyle takibe tabi ise dilekçesine fazla olarak bilanço ve defterlerini de rapteder. (Ek fıkra: 17/7/2003-4949/85 md.) Dilekçenin verilmesinden sonra icra mahkemesi, 326 ncı maddede öngörülen alacaklar hariç, tedbir yoluyla derdest takipleri durdurabilir. İcra mahkemesi, takiplerin durdurulması süresinin fevkalâde mühletten indirilip indirilmeyeceğini ve indirilecekse ne ölçüde indirileceğini belirler. İcra mahkemesince yapılacak tetkikler – Madde 319 İcra mahkemesi lüzum gördüğü tahkikleri de yaptıktan sonra mühlet talebi ilk bakışta esassız gibi görünmezse bir gün tayin ve o gün için ilan tarikiyle bütün alacaklıları davet ve icabında ehli hibreye de müracaat eyler. Alacaklılar tayin olunan günden evvel dosyayı tetkik edebilirler; alacaklıların mühlet talebine karşı tahriri itirazlarını dermeyan etmek yetkileri de vardır. İcra mahkemesi kısa bir müddette kararını verir; mühlet vermekle beraber borçluyu bir veya mütaaddit taksitlerle ödemeğe de mecbur edebilir. İstinaf yoluna başvurma – Madde 320 (Değişik: 2/3/2005-5311/20 md.) Karar hakkında tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde borçlu ile alacaklılardan her biri istinaf yoluna başvurabilir. İcra mahkemesi tarafından verilmiş olan fevkalâde mühletin hükmü, bölge adliye mahkemesinin kesin kararına kadar geçerlidir. Defter tanzimi, komiser – Madde 321 İcra mahkemesi, mühlet kararını vermezden evvel veya verirken defter tutulmasını emreder ve alacaklıların haklarını korumak maksadiyle diğer bütün tedbirleri alır. İcra mahkemesi mühlet vermekle beraber borçlunun muamelelerine nezaret etmek üzere bir komiser tayin edebilir. Kararın tebliği – Madde 322 Mühlet

Taksiratlı ve Hileli İflas ile İtibarın Yerine Gelmesine ilişkin İcra ve İflas Kanunu Hükümleri Read More »