İdare Hukuku

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sahte Evlendirme İşlemleri Yapan Kamu Görevlisi Hakkında Soruşturma İzni Olmadan Ceza Verilebilir mi

Sahte Evlendirme İşlemleri Yapan Kamu Görevlisi Hakkında Soruşturma İzni Alınmadan Ceza Verilebilir mi Evlendirme Yönetmeliği Evlendirme Memurları – Madde 7 Evlendirme memuru, belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği memur, köylerde muhtardır.  Bakanlık; il nüfus ve vatandaşlık müdürlüklerine, nüfus müdürlüklerine, il ve ilçe müftülüklerine ve ilgili dış temsilciliklere evlendirme memurluğu görev ve yetkisi verebilir. Eşlerden birinin yabancı olması halinde evlendirmeye belediye evlendirme memurlukları ile nüfus müdürleri yetkilidir. Ceza Hükümleri – Madde 56 Evli olmasına rağmen, başkasıyla evlenme işlemi yaptıran, kendisi evli olmamakla birlikte evli olduğunu bildiği bir kimse ile evlilik işlemi yaptıran, gerçek kimliğini saklamak suretiyle bir başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kimseler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere durum belgelerle birlikte Cumhuriyet savcılığına intikal ettirilir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Resmi belgede sahtecilik – Madde 204 (1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır. Madde Gerekçesi Maddede, resmî belgede sahtecilik suçu tanımlanmıştır. Suçun konusu resmî belgedir. Belge, eski dilimizdeki \”evrak\” kelimesi karşılığında kullanılmakta olup, yazılı kâğıt anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, yazılı kâğıt niteliğinde olmayan şey, ispat kuvveti ne olursa olsun, belge niteliği taşımamaktadır. Kâğıt üzerindeki yazının, anlaşılabilir bir içeriğe sahip olması ve ayrıca, bir irade beyanını ihtiva etmesi gerekir. Bu yazının belli bir kişiye veya kişilere izafe edilebilir olması gerekir. Ancak, bu kişilerin gerçekten mevcut kişiler olması gerekmez. Bu itibarla, gerçek veya hayalî belli bir kişiye izafe edilemeyen yazılı kâğıt, belge niteliği taşımaz. Kâğıt üzerindeki yazının belli bir kişiye izafe edilebilmesi için, bu kişinin ad ve soyadının kâğıda eksiksiz bir şekilde yazılması ve kâğıdın bu kişi tarafından imzalanmış olması şart değildir. Ancak, bazı belgeler (örneğin poliçe gibi kambiyo senetleri) açısından, belge üzerinde kişinin kendi el yazısı ile imzasının atılmış olması gerekir. Zira, imza, ilgili kambiyo senedinin zorunlu şekil şartını (kurucu bir unsurunu) oluşturmaktadır. Bir kişinin, düzenlediği belgeye başkasının adını yazması ve belgeyi imzalaması durumunda da bir belge vardır; ancak, bu belge sahtedir. Belge altında adı yazılan ve adına imza konulan kişi, gerçek veya hayali bir kişi olabilir. Bunun, belgenin varlığına bir etkisi bulunmamaktadır. Bir belgeden söz edebilmek için, kâğıt üzerindeki yazının içeriğinin hukukî bir kıymet taşıması, hukukî bir hüküm ifade eylemesi, hukukî bir sonuç doğurmaya elverişli olması gerekir. Resmî belge, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazıyı ifade etmektedir. Bu itibarla, düzenlenen belge ile, kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerekir. Bu itibarla, bir kamu kurumu ile akdedilen sözleşme dolayısıyla özel hukuk hükümlerinin uygulama kabiliyetinin olması hâlinde dahi, resmî belge vardır. Çünkü sözleşme, kamu kurumu adına kamu görevlisi tarafından imzalanmaktadır. Ayrıca belirtilmelidir ki, her ne kadar, belgeden söz edilen durumlarda yazılı bir kâğıdın varlığı gerekli ise de; bazı durumlarda belgenin varlığını kabul için, yazının kâğıt üzerinde bulunması gerekmez. Bir metal levha üzerine yazı yazılması hâlinde de belgenin varlığını kabul etmek gerekir. Bu itibarla, araç plakaları da resmî belge olarak kabul edilmek gerekir. Söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır. Birinci seçimlik hareket, resmî belgeyi sahte olarak düzenlemektir. Bu seçimlik hareketle, resmî belge esasında mevcut olmadığı hâlde, mevcutmuş gibi sahte olarak üretilmektedir. Sahtelikten söz edebilmek için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Başka bir deyişle, sahteliğin beş duyuyla anlaşılabilir olmaması gerekir. Özel bir incelemeye tâbi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmek gerekir. İkinci seçimlik hareket, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Bu seçimlik hareketle, esasında mevcut olan resmî belge üzerinde silmek veya ilaveler yapmak suretiyle değişiklik yapılmaktadır. Mevcut olan resmî belge üzerinde sahtecilikten söz edebilmek için, yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde, resmî belgeyi bozmak suçu oluşur. Birinci ve ikinci seçimlik hareketle bağlantılı olarak belirtilmek gerekir ki; sahteciliğin, belgenin üzerindeki bilgilerin bir kısmına veya tamamına ilişkin olmasının, suçun oluşması açısından bir önemi bulunmamaktadır. Üçüncü seçimlik hareket ise, sahte resmî belgeyi kullanmaktır. Kullanılan sahte belgenin kişinin kendisi veya başkası tarafından düzenlenmiş olmasının bir önemi yoktur. Maddenin ikinci fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmaktadır. Birinci fıkrada tanımlanan suçtan farklı olarak, bu suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesinin yanı sıra, suçun konusunu oluşturan belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belge olması gerekir. Bu bakımdan, resmî belgede sahteciliğin kamu görevlisi tarafından yapılmasına rağmen, düzenlenen sahte resmî belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belge olmaması hâlinde, bu fıkra hükmü uygulanamaz. Söz konusu suçu oluşturan hareketler, birinci fıkrada tanımlanan suçu oluşturan seçimlik hareketlerden ibarettir. Ancak, bu bağlamda özellikle belirtilmelidir ki, kamu görevlisinin gerçeğe aykırı olarak bir olayı kendi huzurunda gerçekleşmiş gibi, bir beyanı kendi huzurunda yapılmış gibi göstererek belge düzenlemesi hâlinde, bu fıkra hükmünde tanımlanan suç oluşur. Maddenin üçüncü fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun konu bakımından nitelikli unsuru belirlenmiştir. Buna göre, suçun konusunu oluşturan resmî belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması hâlinde, cezanın belirlenen oranda artırılması gerekir. Bu hüküm, belgelerde sahtecilik suçları ile delil teorisi arasındaki ilişki göz önüne alınarak, daha üstün ispat gücüne sahip belgeyi daha fazla korumak ihtiyacını karşılamaktadır. Ancak, değişik yorumlara son vermek maksadıyla bir belgenin böyle bir güce sahip olup olmadığının saptanması için kanunlarda bu hususu belirten bir hüküm bulunması gerekli sayılmıştır. Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören – Madde 230 (1) Evli olmasına rağmen, başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Kendisi evli olmamakla birlikte, evli olduğunu bildiği bir kimse ile evlilik işlemi yaptıran kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) Gerçek kimliğini saklamak suretiyle bir başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçlardan dolayı zamanaşımı, evlenmenin

Sahte Evlendirme İşlemleri Yapan Kamu Görevlisi Hakkında Soruşturma İzni Olmadan Ceza Verilebilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kamu Düzeni ve Güvenliği Gerekçesiyle Valinin Gösterileri Yasaklaması Mümkün mü

Kamu Düzeni ve Güvenliği Gerekçesiyle Valinin Gösterileri Yasaklaması ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı: 2018/137 Karar Sayısı : 2022/86 Karar Tarihi : 30/6/2022 R.G. Tarih-Sayı : 12/1/2023-32071 İPTAL DAVALARINI AÇANLAR 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL, Engin ÖZKOÇ ile birlikte 138 milletvekili (E.2018/137) 2. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL, Engin ÖZKOÇ ile birlikte 132 milletvekili (E.2021/106) İPTAL DAVALARININ KONUSU A. 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; 1. 1. maddesiyle 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin (C) fıkrasına eklenen ikinci paragrafın, 2. 2. maddesiyle 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’na eklenen; a. 56/A maddesinin birinci fıkrasının “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde askerî birlik komutanının veya askerî kurum amirinin ya da hukuk hizmetleri başkanı veya birim amirinin yazılı emri…” bölümünün, b. 56/B maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…gerektiğinde el ile…” ibaresi ile üçüncü ve dördüncü cümlelerinin, 3. 5. maddesiyle 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu’na eklenen ek 7. maddenin birinci fıkrasında yer alan “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri…” ibaresinin, 4. 6. maddesiyle 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na eklenen 15/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri…” ibaresinin, 5. 8. maddesiyle 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesine eklenen “…vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak…” ibaresinin, 6. 9. maddesiyle 2911 sayılı Kanun’un 7. maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının, 7. 10. maddesiyle 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 30. maddesine eklenen dördüncü ve beşinci fıkraların, 8. 11. maddesiyle 4/11/1983 tarihli ve 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu’nun 17. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesinde yazılı suçları işleyenler” ibaresinin “26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 109, 124, 148, 149, 170 ila 172, 179, 185 ila 188, 190, 202, 213 ila 217, 220, 223, 240, 299 ila 339 uncu maddelerinde belirtilen suçları işleyenler” şeklinde değiştirilmesi ile anılan maddeye eklenen ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraların, 9. 12. maddesiyle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…”  ve  “…bu silahların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 8 inci maddesine göre ilgili idarelerce işlem tesis edilir…” bölümlerinin, 10. 13. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. maddenin, 11. 16. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134. maddesinin; a. (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…Cumhuriyet savcısının istemi üzerine…” ibaresinin “hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından…” şeklinde değiştiren ibarede bulunan “…veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı…” ibaresinin, b. (1) numaralı fıkrasına eklenen ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerin, c. (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesine eklenen “ya da işlemin uzun sürecek olması” ibaresinin, 12. 21. maddesiyle 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen üçüncü cümlenin, 13. 22. maddesiyle 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin değiştirilen (1) numaralı fıkrasının; a. Üçüncü cümlesinin, b. Dördüncü cümlesinin “…Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine…” bölümünün, c. Dokuzuncu ve on üçüncü cümlelerinin, 14. 23. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen 10/A maddesinin, 15. 24. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen geçici 3. maddenin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin, 16. 26. maddesiyle 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen geçici 35. maddenin, 17. Geçici 1. maddesinin, B. 18/7/2021 tarihli ve 7333 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; 1. 11. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’un geçici 19. maddesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin,  2. 20. maddesiyle 7145 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…altı yıl…” şeklinde değiştirilmesinin,  3. 23. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 35. maddesinin (A), (B), (C), (Ç), (D) ve (G) fıkralarında yer alan “…üç yıl…” ibarelerinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin, Anayasa’nın Başlangıç kısmı, 2., 6., 9., 10., 13., 15., 17., 19., 20., 22., 23., 34., 35., 36., 38., 40., 48., 49., 70., 74., 118., 119., 125., 128., 129., 138., 142. ve 153.  maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talepleridir. I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ A. 7145 sayılı Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı; 1. 1. maddesiyle 5442 sayılı Kanun’un 11. maddesinin (C) fıkrasına eklenen ikinci paragraf şöyledir: “(Ek paragraf: 25/7/2018-7145/1 md.) Vali, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde on beş günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için sınırlayabilir; belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenleyebilir veya kısıtlayabilir ve ruhsatlı da olsa her çeşit silah ve merminin taşınması ve naklini yasaklayabilir.” 2. – 17. (Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas, 2022/86 Karar sayılı ve 30/6/2022 tarihli kararının diğer bölümlerine sitemizden ulaşabilirsiniz.) B. 7333 sayılı Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı; 1.- 3. (Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas, 2022/86 Karar sayılı ve 30/6/2022 tarihli kararının diğer bölümlerine sitemizden ulaşabilirsiniz.) II. İLK İNCELEME A. 2018/137 E. Sayılı Başvuru Yönünden 1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan

Kamu Düzeni ve Güvenliği Gerekçesiyle Valinin Gösterileri Yasaklaması Mümkün mü Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kamu Görevinden Çıkarılanlara ait Silahların Mülkiyetinin Kamuya Geçirilmesi ve Silahların İadesi

Kamu Görevinden Çıkarılanlara ait Silahların Mülkiyetinin Kamuya Geçirilmesi ve Silahların İadesi ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı: 2018/137 Karar Sayısı : 2022/86 Karar Tarihi : 30/6/2022 R.G. Tarih-Sayı : 12/1/2023-32071 İPTAL DAVALARINI AÇANLAR 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL, Engin ÖZKOÇ ile birlikte 138 milletvekili (E.2018/137) 2. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL, Engin ÖZKOÇ ile birlikte 132 milletvekili (E.2021/106) İPTAL DAVALARININ KONUSU A. 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; 1. 1. maddesiyle 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin (C) fıkrasına eklenen ikinci paragrafın, 2. 2. maddesiyle 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’na eklenen; a. 56/A maddesinin birinci fıkrasının “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde askerî birlik komutanının veya askerî kurum amirinin ya da hukuk hizmetleri başkanı veya birim amirinin yazılı emri…” bölümünün, b. 56/B maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…gerektiğinde el ile…” ibaresi ile üçüncü ve dördüncü cümlelerinin, 3. 5. maddesiyle 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu’na eklenen ek 7. maddenin birinci fıkrasında yer alan “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri…” ibaresinin, 4. 6. maddesiyle 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na eklenen 15/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri…” ibaresinin, 5. 8. maddesiyle 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesine eklenen “…vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak…” ibaresinin, 6. 9. maddesiyle 2911 sayılı Kanun’un 7. maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının, 7. 10. maddesiyle 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 30. maddesine eklenen dördüncü ve beşinci fıkraların, 8. 11. maddesiyle 4/11/1983 tarihli ve 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu’nun 17. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesinde yazılı suçları işleyenler” ibaresinin “26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 109, 124, 148, 149, 170 ila 172, 179, 185 ila 188, 190, 202, 213 ila 217, 220, 223, 240, 299 ila 339 uncu maddelerinde belirtilen suçları işleyenler” şeklinde değiştirilmesi ile anılan maddeye eklenen ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraların, 9. 12. maddesiyle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…”  ve  “…bu silahların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 8 inci maddesine göre ilgili idarelerce işlem tesis edilir…” bölümlerinin, 10. 13. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. maddenin, 11. 16. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134. maddesinin; a. (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…Cumhuriyet savcısının istemi üzerine…” ibaresinin “hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından…” şeklinde değiştiren ibarede bulunan “…veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı…” ibaresinin, b. (1) numaralı fıkrasına eklenen ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerin, c. (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesine eklenen “ya da işlemin uzun sürecek olması” ibaresinin, 12. 21. maddesiyle 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen üçüncü cümlenin, 13. 22. maddesiyle 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin değiştirilen (1) numaralı fıkrasının; a. Üçüncü cümlesinin, b. Dördüncü cümlesinin “…Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine…” bölümünün, c. Dokuzuncu ve on üçüncü cümlelerinin, 14. 23. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen 10/A maddesinin, 15. 24. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen geçici 3. maddenin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin, 16. 26. maddesiyle 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen geçici 35. maddenin, 17. Geçici 1. maddesinin, B. 18/7/2021 tarihli ve 7333 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; 1. 11. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’un geçici 19. maddesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin,  2. 20. maddesiyle 7145 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…altı yıl…” şeklinde değiştirilmesinin,  3. 23. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 35. maddesinin (A), (B), (C), (Ç), (D) ve (G) fıkralarında yer alan “…üç yıl…” ibarelerinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin, Anayasa’nın Başlangıç kısmı, 2., 6., 9., 10., 13., 15., 17., 19., 20., 22., 23., 34., 35., 36., 38., 40., 48., 49., 70., 74., 118., 119., 125., 128., 129., 138., 142. ve 153.  maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talepleridir. I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ A. 7145 sayılı Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı; 1. – 8. (Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas, 2022/86 Karar sayılı ve 30/6/2022 tarihli kararının diğer bölümlerine sitemizden ulaşabilirsiniz.) 9. 12. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrası şöyledir; “26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların silah ruhsatları iptal edilir, bu silahların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 8 inci maddesine göre ilgili idarelerce işlem tesis edilir. Müsadere hükümleri saklıdır.” 10. – 17. (Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas, 2022/86 Karar sayılı ve 30/6/2022 tarihli kararının diğer bölümlerine sitemizden ulaşabilirsiniz.) B. 7333 sayılı Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı; 1.- 3. (Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas, 2022/86 Karar sayılı ve 30/6/2022 tarihli kararının diğer

Kamu Görevinden Çıkarılanlara ait Silahların Mülkiyetinin Kamuya Geçirilmesi ve Silahların İadesi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı: Basın Açıklaması ve Protesto Eylemi Valilik Kararıyla Yasaklanabilir mi

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı: Basın Açıklaması ve Protesto Eylemi Valilik Kararıyla Yasaklanabilir mi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR BAŞVURUSU Başvuru Numarası: 2019/9346 Karar Tarihi: 16/11/2022 BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN Üyeler: Recai AKYEL, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Muhterem İNCE Raportör: Hasan HÜZMELİ Başvurucu: Filiz KERESTECİOĞLU DEMİR I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru; bir protesto eyleminin hukuka aykırı olarak genel yasak olduğu gerekçesiyle engellemesinin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını, kolluk güçlerinin müdahale sırasında orantısız güç kullanması ve buna ilişkin ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesinin kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 26/3/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: A. Arka Plan Bilgisi 5. 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü nedeniyle 18/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmiştir. OHAL, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından alınan kararlarla üçer ay uzatılmış ve 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir. 6. Ankara Valiliği 21/1/2018 tarihinde toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlenmesine ilişkin olarak yasaklama kararı vermiştir. Söz konusu karar şöyledir: \”İlimiz genelinde çeşitli sivil toplum örgütleri/kurulları tarafından basın açıklaması adı altında kitlesel katılımlarla, protesto eylemleri yapılarak yaya ve araç trafiği akışını engelleyerek, çevrede ses ve gürültü kirliliği ile kamu düzenini bozacak şekilde birtakım kanuna aykırı eylem ve etkinlikler düzenlediği bilinmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ülkemiz sınırları içinde ve/veya dışında güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla ülke güvenliğimize tehdit oluşturan ve Suriye\’nin Kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde bulunan çeşitli terör örgütü mensubu/ unsurlarını etkisiz hale getirmek üzere, 20.01.2018 Cumartesi günü saat 17.00’de \’Zeytin Dalı Operasyonu\’ başlatılmıştır. Çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları tarafından sosyal medya üzerinden yapılan çağrılarla; \’Zeytin Dalı\’ operasyonunu protesto etmek amacıyla, ilimizin muhtelif yerlerinde birtakım eylem/etkinlikler yapılacağı yönünde paylaşımlarla toplanma çağrısında bulunulduğuna dair istihbarî bilgiler elde edilmiştir. Yine, OHAL kapsamında çıkarılan KHK\’lar ile görevlerinden ihraç edilen ve işe geri dönme talebiyle basın açıklaması adı altında etkinlik, açlık grevi, oturma eylemi vb. kanuna aykırı olarak düzenlenen eylem/etkinlikler ile ilgili olarak, güvenlik kuvvetleri tarafından terör örgütlerine yönelik olarak yapılan operasyonlar neticesinde, gözaltı ve/veya tutuklamaları protesto etmek amacıyla, 24 saat esasına göre İlimiz muhtelif (açık/ kapalı) yerlerinde, umuma açık alanlarında/parklarında açlık grevi, oturma eylemi vb. türünde eylem düzenleneceğine dair bilgiler alınmıştır. Bu tür eylemlerin, umuma açık alanları/parkları istirahat ve dinleme amacıyla tercih ederek yoğun şekilde kullandığı da dikkate alındığında, eylem/etkinliği gerçekleştiren katılımcı grup/ şahıslar ile vatandaşlarımız arasında sözlü ve fiziksel istenmeyen olayların yaşanmasıyla karşı karşıya geldiği de dikkate alındığında, terör örgütleri tarafından katılımcılar ve vatandaşlarımıza yönelik olarak eylem yapılabileceği, böylelikle kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını tehlikeye düşürebileceği değerlendirilmektedir. Bu nedenlerle; Ankara genelinde park/bahçe, genel yollar, kamu binalarının önleri ve umuma açık/kapalı alanlarda, 21 Ocak 2018 tarihinden itibaren, ‘Zeytin Dalı Operasyonu’ süresince, umuma açık ve/veya kapalı yer toplantıları, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, anma toplantısı/toplanma, konser, şenlik, şölen ve bu gibi toplu eylem / etkinlikler; 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesine göre ilimiz sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyet kamu esenliğinin sağlanması amacıyla, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17’nci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11/m maddesi hükümleri doğrultusunda Valiliğimizden izin alınmadan yapılması yasaklanmıştır. Yukarıda belirtilen düzenlemelere uymayanlar hakkında, fiilleri ile ilgili olarak kanunlarda özel bir hüküm bulunmadığı takdirde, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17’nci ile 28’nci maddeleri, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11/m maddesi ile 25/b maddeleri, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C ile 66’ncı madde hükümleri, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gereğince yasal işlem yapılacaktır.\” B. Somut Olaya İlişkin Bilgiler 7. Başvurucu, olayın meydana geldiği tarihte Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara milletvekilidir. 8. Başvurucu 3/9/2018 tarihinde, İranlı bir aktiviste verilen idam kararının uygulanmasının engellemesi için mensubu bulunduğu siyasi partiyi üyeleriyle birlikte İran Büyükelçiliği (Büyükelçilik) önüne siyah çelenk bırakmak ve basın açıklaması yapmak istemiştir. 9. Başvurucunun beyanına göre kolluk görevlileri, Büyükelçilik önüne siyah çelenk bırakmalarına ve basın açıklaması yapmalarına izin vermemiş; ayrıca müdahale sırasında orantısız güç kullanmıştır. Gösterinin yapıldığı tarihte olağanüstü hâl olmamasına rağmen Ankara Valiliğinin (Valilik) olağanüstü hâl tedbiri kapsamındaki yasaklama kararı uyarınca gösteriye müdahale edilmiştir. Başvurucu, bireysel başvuru dosyasına müdahaleye ilişkin görüntü kaydını içerir bir CD sunmuştur. 10. Başvurucunun sunduğu görüntü kaydının Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi neticesinde yaklaşık 13 kişiden oluşan bir grup, birinin elinde siyah çelenk olacak şekilde Büyükelçilik binasına doğru yürürken kolluk güçleri tarafından durdurulmuştur. Başvurucu ile kolluk görevlisi arasında kısa süreli konuşma gerçekleşmiştir. Kolluk görevlisi, çelenk bırakılmasına izin verilmeyeceğini başvurucuya bildirmiştir. Kolluk güçleri ses yükseltici cihazla gruba uzaklaşmaları yönünde ikazlarda bulunmuş, akabinde grubu uzaklaştırmak için müdahale etmiştir. Bu esnada grup ile kolluk güçleri arasında arbede yaşanmıştır. Görüntü kayıtlarından başvurucunun uzaklaştırılması için bir kez sırtından hafif şekilde itildiği belirlenmiş, başkaca fiziksel bir müdahale tespit edilememiştir. 11. Kolluk görevlilerince düzenlenen 3/9/2018 tarihli tutanakta olayların gelişimi şöyle anlatılmıştır: – 4/9/2018 tarihinde İran\’da bir aktivistin idam edilmesi ile ilgili olarak HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Ankara İl Başkanlıkları 3/9/2018 tarihinde saat 13.00\’te İran Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yapma ve siyah çelenk bırakma eylemini organize etmiştir. – 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. maddesi, 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu\’nun 11. maddesinin (C) bendi ve Ankara Valiliğinin 21/1/2018 tarihli yasaklama kararına göre her türlü eylem ve etkinliği yasaklaması nedeniyle kolluk görevlileri saat 12.00\’de Büyükelçilik önü ve civarında anılan nitelikteki faaliyetleri engellemek için önlemler almıştır. – Saat 12.45 sıralarında aralarında başvurucu ve HDP milletvekillerinin de olduğu yaklaşık 25 kişilik grup, kolluk görevlilerince Tahran Caddesi\’nde bulunan Hilton Oteli önünde durdurulmuştur. Kolluk görevlileri, Valiliğin 21/1/2018 tarihli yasaklama kararı olması nedeniyle dağılmaları gerektiğini ses yükseltici cihazla gruba duyurmuştur. Gruba dağılmamaları hâlinde zor kullanacakları yönünde üç kez ikazda bulunan kolluk görevlileri, dağılma istikametini de bildirmiştir. – Çevik Kuvvet polisi dağılmayan grubu, orantılı güç kullanarak Nene Hatun Caddesi istikametine doğru uzaklaştırmıştır. Akabinde grup, saat 13.10 sıralarında Büklüm Sokak\’ta bulunan HDP Genel Merkezi binasına girmiştir. Eylem ve işlemler Foto

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı: Basın Açıklaması ve Protesto Eylemi Valilik Kararıyla Yasaklanabilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararlar Nedeniyle Devletten Tazminat Talep Edilebilir mi

Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararlar Nedeniyle Devletten Tazminat Talep Edilebilir mi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU RAMAZAN YILDIRIM BAŞVURUSU Başvuru Numarası: 2019/29794 Karar Tarihi: 17/11/2022 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Kadir ÖZKAYA Üyeler: M. Emin KUZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Basri BAĞCI, Kenan YAŞAR Raportör: Ayhan KILIÇ Başvurucu: Ramazan YILDIRIM I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, terör olaylarının bastırılması kapsamında alınan tedbirlerin uygulanması esnasında konutta meydana gelen zararın karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 19/8/2019 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. 7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 9. Başvurucu 1967 doğumlu olup Şırnak\’ın Silopi ilçesinde ikamet etmektedir. Başvurucu, Diyarbakır 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 19/2/1993 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkûm edilmiştir. Başvurucunun 24/2/2016 tarihli talebi üzerine Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/3/2016 tarihli kararıyla memnu haklarının iadesine karar verilmiştir. A. Arka Plan Bilgisi 10. Kısa adı PKK olan örgütün bir terör örgütü olduğu ulusal ve uluslararası makamlar tarafından kabul edilmiş tartışmasız bir olgudur. Anılan örgütün gerçekleştirdiği terörist şiddet; bölücü amaçları dolayısıyla anayasal düzene, millî güvenliğe, kamu düzenine, kişilerin can ve mal emniyetine yönelik ağır tehdit oluşturmaktadır. Bu yönüyle ülkenin toprak bütünlüğünü hedef alan PKK kaynaklı terör, onlarca yıldır Türkiye\’nin en hayati sorunu hâline gelmiştir (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 7-18). 11. Kamuoyunda demokratik açılım süreci, çözüm süreci, Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi gibi farklı isimlerle ifade edilen süreç içinde 2012 yılının son döneminden itibaren PKK tarafından gerçekleştirilen terör saldırıları önemli ölçüde azalmıştır. Ancak Suriye\’de son yıllarda yaşanan iç savaşın Türkiye\’nin güvenliği üzerinde etkileri olmuş, PKK ve DAEŞ kaynaklı terör olayları yeniden artmaya başlamıştır. Kamuoyunda 6-7 Ekim olayları ve hendek olayları olarak bilinen terör eylemleri bunların başında gelmektedir (Gülser Yıldırım (2), §§ 19-30). 12. Türkiye, 2015 yılı Haziran ayından itibaren yeniden yoğun bir şekilde terör saldırılarına maruz kalmıştır. Bu kapsamda PKK tarafından Şırnak\’ın merkezi ile Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde, Hakkâri\’nin Yüksekova ilçesinde, Diyarbakır\’ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde, Mardin\’in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçelerinde, Muş\’un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler kazılıp barikatlar kurularak, bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirilerek teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda çok sayıda terörist, halkın bu yerlere giriş ve çıkışını engellemek istemiştir. Güvenlik güçleri, hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması suretiyle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmış; teröristlerle çatışmaya girmiştir. Aylarca devam eden bu operasyon ve çatışmalar sırasında yaklaşık iki yüz güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, tonlarca bomba ve patlayıcı imha edilmiştir (Figen Yüksekdağ Şenoğlu, B. No: 2016/25187, 4/4/2018, § 18). B. Somut Olaya İlişkin Bilgiler 13. Başvurucunun evinin bulunduğu Şırnak\’ın Silopi ilçesinde 14/12/2015-19/1/2016 tarihleri arasında güvenlik operasyonları yürütülmüştür. Bu operasyonlar sonrasında düzenlenen 25/1/2016 tarihli hasar tespit raporuna göre başvurucunun evi %20 oranında hasar görmüştür. Başvurucu 2/3/2016 tarihinde Şırnak Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına (Zarar Tespit Komisyonu) başvurarak 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında zararlarının karşılanmasını talep etmiştir. 14. Başvurucunun tazminat talebi, Diyarbakır 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 19/2/1993 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkûm olduğu gerekçesiyle Zarar Tespit Komisyonunun 5/9/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda başvurucunun talebinin 5233 sayılı Kanun kapsamına girmediği vurgulanmıştır. 15. Başvurucu, Zarar Tespit Komisyonu kararının iptali istemiyle 24/5/2017 tarihinde Mardin 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, 5233 sayılı Kanun\’un 2. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinde mahkûm olunan fiillerin yol açtığı zararların Kanun\’un kapsamı dışında bırakıldığını belirtmiş; 23/6/1993 tarihinde kesinleşen mahkûmiyetin zararların tazminine engel teşkil etmeyeceğini savunmuştur. Başvurucu söz konusu mahkûmiyetinin cezasını çektiğini, akabinde memnu haklarının iadesine karar verildiğini de vurgulamıştır. 16. İdare Mahkemesi 6/3/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde 5233 sayılı Kanun\’un 1. maddesi ile 2. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendine atıfta bulunularak kanun koyucunun terör örgütüne yardım ve yataklık suçu işleyen kişiler ile terör suçundan mahkûm olan kişileri bu Kanun hükümlerinden faydalandırmamayı amaçladığı belirtilmiştir. Kararda 5233 sayılı Kanun\’un amacı dikkate alındığında terör örgütüne yardım ve yataklık suçu işleyen kişiler ile terör suçundan mahkûm olan kişilerin kendilerinin terör örgütü mensubu olarak katılmadığı ya da suç faili olmadığı olaylar nedeniyle uğradığı zararlar için de bu Kanun hükümlerinden faydalandırılmaması gerektiği açıklanmıştır. Başvurucunun Diyarbakır 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 19/2/1993 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkûm olduğunun hatırlatıldığı kararda zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmininin mümkün olmadığı ifade edilmiştir. 17. Başvurucu bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, dava dilekçesindekilere ek olarak fiilin işlendiği tarihten 25 yıl sonra ortaya çıkan olaylardan sorumlu tutulmasının hakkaniyete uygun olmadığı belirtilmiştir. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf istemini 15/3/2019 tarihinde kesin olarak reddetmiştir. Nihai karar 28/7/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. IV. İLGİLİ HUKUK 18. İlgili mevzuat için bkz. Tayyip Akyürk, B. No: 2019/3039, 29/6/2022, §§ 15-17. V. İNCELEME VE GEREKÇE 19. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü: A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü 20. Başvurucu 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun\’un 2. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinde terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkûm olanların bu fiillerinden dolayı uğradığı zararların karşılanmayacağının düzenlediğini, derece mahkemesinin yorum gerektirmeyecek kadar açık olan bir kanun hükmünü hatalı yorumladığını ileri sürmüştür. Başvurucu, kamu hizmetlerinin gereği gibi ifa edilmemesi sonucu evinde oluşan hasarın karşılanmamasının mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçesiz olmasının Sözleşme\’ye ek (7) No.lu Protokol\’ün 2. maddesini ihlal ettiğini iddia etmiştir. 21. Bakanlık görüşünde, olay ve olgular ile ilgili mevzuat özetlendikten sonra başvurunun esasının incelenmesinde İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen belgelerin dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. B. Değerlendirme 22. Anayasa\’nın \”Mülkiyet hakkı\” kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir: \”Herkes, mülkiyet ve miras haklarına

Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararlar Nedeniyle Devletten Tazminat Talep Edilebilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kanunla Yargıtay ve Danıştay Üyelerinin Görevine Son Verilmesi, Hakimlik Teminatının İhlali Kabul Edilir mi

Kanunla Danıştay Üyelerinin Görevine Son Verilmesi, Mahkemelerin Bağımsızlığı ile Hakimlik Teminatının İhlali Sayılır mı ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU BEKİR SÖZEN BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2016/14586) Karar Tarihi: 10/11/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 28/12/2022-32057 GENEL KURUL – KARAR Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekilleri: Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE Raportör: Ayhan KILIÇ Başvurucu: Bekir SÖZEN I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, Danıştay üyeliği görevinin kanunla sona erdirilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 18/8/2016 tarihinde yapılmıştır. 3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. 6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur. 7. Bölüm tarafından başvurunun Genel Kurula sevkine karar verilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 9. Başvurucu 1964 doğumludur. Başvurucu 2011 yılında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (Hâkimler ve Savcılar Kurulu/HSK) tarafından Danıştay üyeliğine seçilmiştir. 10. Türkiye\’de Cumhuriyet\’in kuruluşundan beri ilk derece ve temyiz olmak üzere iki dereceli yapılandırılan yargı teşkilatının istinaf mahkemelerinin kurulması suretiyle üç dereceli hâle getirilmesi öteden beri tartışılagelmiştir. İstinaf mahkemelerinin kurulması yönünde yasal düzeydeki ilk somut adım 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun\’la atılmıştır. Anılan Kanun\’un 3. maddesiyle bölge adliye mahkemelerinin adli yargı ikinci derece mahkemeleri olması öngörülmüştür. Öte yandan idari yargıda 1982 yılından beri faaliyette olan bölge idare mahkemeleri de 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun\’la 6/1/1982 tarihli ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ile 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu\’nda yapılan değişikliklerle idari yargı istinaf mercii olarak yapılandırılmıştır. Bununla birlikte istinaf mahkemelerinin faaliyete başlaması 20/7/2016 tarihinde söz konusu olabilmiştir. 11. Bu arada istinaf mahkemelerinin faaliyete geçecek olmasıyla birlikte temyiz mahkemeleri olarak Danıştay ve Yargıtayın da yeniden yapılandırılması gündeme gelmiştir. Üç dereceli yargı sisteminin yürürlüğe girmesiyle içtihat mahkemesine dönüşmesi tasarlanan Yargıtay ve Danıştayın üye ve daire sayısı ile yapısının değiştirilmesi yolunda çalışmalar başlatılmıştır. Bu kapsamanda 1/7/2016 tarihli ve 6723 sayılı Kanun\’la 6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanunu ve 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu\’nda değişiklikler yapılmıştır. Buna göre Yargıtay ve Danıştayın daire ve üye sayısı azaltılmış, Yargıtay ve Danıştay üyeliği 12 yıl ile sınırlandırılmıştır. Yargıtayın 516 olan üye sayısı 310\’a, Danıştayın 195 olan üye sayısı da 116\’ya düşürülmüştür. 12. Bu çerçevede 6723 sayılı Kanun\’un 12. maddesiyle 2575 sayılı Kanun\’a eklenen geçici 27. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesiyle 6723 sayılı Kanun\’un yürürlüğe girdiği tarihte Danıştay üyelerinin üyelikleri sona erdirilmiştir. Ancak Danıştay başkanı, başsavcısı, başkanvekili ve daire başkanı olarak görev yapanların Danıştay üyeliklerinin devam etmesi öngörülmüştür. Hakeza 6723 sayılı Kanun\’un 22. maddesiyle 2797 sayılı Kanun\’a eklenen geçici 15. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesiyle Yargıtay üyelerinin üyeliklerine son verilmiş; ne var ki Yargıtay birinci başkanı, Cumhuriyet başsavcısı, birinci başkanvekili, Cumhuriyet başsavcıvekili ve daire başkanı olarak görev yapanların üyelikleri devam ettirilmiştir. 13. 6723 sayılı Kanun 23/7/2016 tarihli Resmî Gazete\’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Başvurucunun Danıştay üyeliği 6723 sayılı Kanun\’un yürürlüğe girmesiyle kendiliğinden sona ermiştir. 14. HSK Genel Kurulu 6723 sayılı Kanun\’la görevi sone eren Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından yaptığı seçimde bunların bir kısmını 25/7/2016 tarihinde yeniden Yargıtay ve Danıştay üyesi olarak seçmiştir. Başvurucu, HSK tarafından yeniden Danıştay üyesi seçilmemiş; hâkimlik sınıf ve derecesine uygun bir göreve (Danıştay tetkik hâkimliğine) atanmıştır. 15. Başvurucu, herhangi idari ve yargısal merciye başvurmaksızın 18/8/2016 tarihinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. 16. HSK Genel Kurulu 24/8/2016 tarihinde başvurucunun meslekten ihraç edilmesine karar vermiştir. Başvurucunun yeniden inceleme talebi HSK Genel Kurulunun 29/11/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir. 17. Anayasa Mahkemesi 10/12/2020 tarihli ve E.2016/144, K.2020/75 sayılı kararıyla 6723 sayılı Kanun\’un bazı maddelerinin iptali istemini incelemiş; Yargıtay ve Danıştay üyelerinin üyeliklerinin sona ermesini öngören kuralların Anayasa\’nın 2., 10., 36., 138, 139., 140. ve 155. maddelerine aykırı olmadığına karar vermiştir (bkz. § 26). IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 1. Mevzuat 18. 2575 sayılı Danıştay Kanunu\’nun \”Üye seçimi\” kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir: \”1. Danıştayda boşalan üyeliklerin dörtte üçü idari yargı hakim ve savcılığından, dörtte biri ise diğer görevliler arasından seçilir. 2. İdari yargı hakim ve savcıları, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca; diğer görevlerde bulunanlar ise, Cumhurbaşkanınca Danıştay üyeliğine seçilirler. 3. (Ek: 1/7/2016 – 6723/1 md.) Danıştay üyeleri on iki yıl için seçilir. Bir kimse iki defa Danıştay üyesi seçilemez. 4. (Ek: 1/7/2016 – 6723/1 md.) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından Danıştay üyeliğine seçilip görev süresi sona erenler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ilgili dairesi tarafından, idari yargıda sınıf ve derecelerine uygun bir göreve atanır. 5. (Ek: 1/7/2016 – 6723/1 md.) Cumhurbaşkanı tarafından Danıştay üyeliğine seçilip idari yargıda bir göreve atanmak isteyenler, görev sürelerinin bitiminden bir ay öncesine kadar, idari yargıda bir göreve atanmak için talepte bulunur. Talepte bulunanlar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ilgili dairesi tarafından idari yargıda sınıf ve derecelerine uygun bir göreve atanır. Talepte bulunmayanlar, başka bir göreve atanmak üzere Danıştay Başkanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığına bildirilir. 6. (Ek: 1/7/2016 – 6723/1 md.) Görevi sona eren üyelerin Danıştay ile ilişkileri kesilir; ancak atamaları gerçekleşinceye kadar, özlük hakları Danıştay tarafından karşılanmaya devam olunur. 7. (Değişik: 27/6/2013-6494/5 md.) Danıştayda boşalan üye sayısı dördü bulunca, dördüncü üyeliğin boşaldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde durum Danıştay Başkanlığınca, boşalan üyeliklerin idare veya vergi dairesi üyeliği olduğu da belirtilmek suretiyle, Cumhurbaşkanlığına (3) ve Adalet Bakanlığına duyurulur. 8. Cumhurbaşkanı ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu duyurudan sonra en geç iki ay içinde seçim yapılır.\” 19. 2575 sayılı Danıştay Kanunu\’nun \”Danıştayın görevleri\” kenar başlıklı 23. maddesi şöyledir: \”Danıştay: a) (Değişik: 22/3/1990 – 3619/3 md.) İdare Mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden verilen kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini inceler ve karara bağlar. (Ek cümle : 1/7/2016 – 6723/6 md.) Danıştayın temyiz mercii olarak görevi, bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması şeklinde ortaya çıkan

Kanunla Yargıtay ve Danıştay Üyelerinin Görevine Son Verilmesi, Hakimlik Teminatının İhlali Kabul Edilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İdarenin Davaya Katılması: Denetim Yetkisi olan İdare “Suçtan Zarar Gören” Sıfatıyla Davaya Katılabilir mi

İdarenin Davaya Katılması 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Kamu davasına katılma – Madde 237 (1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler. (2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır. Madde Gerekçesi Maddeye göre, yalnızca gerçek kişiler değil, tüzel kişiler de kamu davasına katılabileceklerdir. İlk olarak katılma ilk derece mahkemelerinde ve kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar mümkün olabilecektir. Bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay aşamalarında yapılacak katılma istekleri kabul edilmeyecektir. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmüş olup da karara bağlanmayan veya reddolunan katılma istekleri, istinaf yoluna başvurulduğunda açıkça belirtilmiş olması koşuluyla incelenip bölge adliye mahkemesince karara bağlanacaktır. Bu düzenlemeyle, katılmanın ne zamana kadar ve hangi aşamalarda istenebileceği sorusuna yasal düzeyde açık cevap verilmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti – Madde 186 (1) Kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş, değiştirilmiş her tür yenilecek veya içilecek şeyleri veya ilaçları satan, tedarik eden, bulunduran kimseye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezası verilir. (2) Bu suçun, resmi izne dayalı olarak yürütülen bir meslek ve sanatın icrası kapsamında işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. Madde Gerekçesi Madde metninde, kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş, değiştirilmiş her tür yenilecek veya içilecek şeylerin veya ilâçların satılması, tedarik edilmesi veya bulundurulması suç olarak tanımlanmıştır. Her türlü yenilecek veya içilecek şeyler ya da ilaçlar, bu suçun konusunu oluştururlar. Ancak, bunların, kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş veya muhteviyatının değiştirilmiş olması gerekir. Söz konusu suç, kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş veya muhteviyatı değiştirilmiş her tür yenilecek veya içilecek şeylerin ya da ilâçların satılması, tedarik edilmesi veya bulundurulması suretiyle işlenebilir. Bu bakımdan söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Maddenin ikinci fıkrasında, bu suçun, resmî izne dayalı olarak yürütülen bir meslek ve sanatın icrası kapsamında işlenmesi hâlinde, cezanın artırılması öngörülmüştür. İdarenin Davaya Katılması: Bozulmuş veya Değiştirilmiş Gıda Ticareti Suçunda Tarım Müdürlüğü Davaya Katılabilir mi Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2015/1191 Karar No: 2018/328 Karar Tarihi: 03.07.2018 Kararı veren Yargıtay Dairesi: 9. Ceza Dairesi Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi Bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçundan sanık …\’in beraatine ilişkin, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.07.2010 gün ve 700-908 sayılı hükmün katılan … Tarım İl Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 21.05.2015 gün ve 7636-5275 sayı ile; \”Sanığa atılı bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçunun niteliği itibarıyla suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakkı bulunmayan idarenin davaya katılmasına ilişkin olarak verilen karar hukuki değerden yoksun olup, hükmü temyiz hakkı vermeyeceğinden, müşteki idare vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı (mülga) Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’nun 317. maddesi gereğince reddine\” karar verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.06.2015 gün ve 248990 sayı ile; “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu\’nun 237/1. maddesinde; “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme 1412 sayılı (mülga) Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’nun 365. maddesindeki; \’Suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir\’ hükmü ile paralellik göstermekte ise de yeni düzenlemeye, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde; öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer almasına öğreti ve uygulamada \’davaya katılma\’ veya \’müdahale\’ denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi \’katılan\’ ya da \’müdahil\’ sıfatını almaktadır. Gerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu\’nda gerekse 1412 sayılı (mülga) Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’nda kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin \’suçtan zarar görmesi\’ şartı aranmış, ancak kanunda \’suçtan zarar gören\’ ve \’mağdur\’ kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle konuya açıklık kazandırılırken öğretideki görüşlerden de yararlanılarak, maddede katılma yetkisi kabul edilen, \’mağdur\’, \’suçtan zarar gören\’ ve \’malen sorumlu olan\’ kavramlarının, kamu davasına katılma hususundaki uygulamaya ışık tutacak biçimde tanımlanması gerekmektedir. Malen sorumlu; işlenmiş olan suçun hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir. Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, \’haksızlığa uğramış kişi\’ olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökçen-A. Caner Yenidünya; Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara, 2007, s. 444; İzzet Özgenç; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, Ankara, 2013, s. 211-215; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Bası, Ankara, 2013, s. 107-109; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç; Türk Ceza Kanunu, 6. cilt, Ankara, 2010, s. 7702-7703) \’Suçtan zarar görme\’ kavramı gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; \’suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hâli\’ olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir. Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 03.05.2011 gün ve 155-80, 04.07.2006 gün ve 127-180, 22.10.2002 gün ve 234-366 ile 11.04.2000 gün ve 65-69 sayılı kararlarında; \’dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez\’ şeklinde açıkça ifade edilmiştir. Uyuşmazlık konusuna ilişkin olarak, bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu\’nun davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen koşulun gerçekleşmesi,

İdarenin Davaya Katılması: Denetim Yetkisi olan İdare “Suçtan Zarar Gören” Sıfatıyla Davaya Katılabilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Seçim Döneminde Parti ve Adayların Leh veya Aleyhinde Memurların Propaganda Yapması Suç mu

Seçim Döneminde Memurların Propaganda Yapması Suç mu 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun Adaylık hükümlerine aykırı hareketler ve propaganda yapamayacak olanlar – Madde 154 Özel kanunların adaylık koyma hususunda kabul ettiği esas ve şekillere uymaksızın adaylıklarını koyan memurlar ve yargıçlarla, adaylığını koymak için ordudan ayrılma isteğinde bulunmuş ve bu istekleri kabul edilmiş olmasına rağmen herhangi bir sebeple görevinden fiilen ayrılmadan veya resmi elbisesiyle propaganda yapan veya bu mahiyette herhangi bir harekette bulunan subaylar, askerî memurlar ve astsubaylar yüz günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır. Yargıç ve yargıç sınıfından sayılanlarla, askerî şahıslar ve bu Kanunun 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında yazılı memur ve hizmetlilerin özel kanunlarına göre ilan olunan seçimin başlangıç tarihinden oy vermenin sona ermesine kadar bir siyasi parti veya bağımsız adayların leh veya aleyhinde propaganda yapmaları veya herhangi bir suretle telkin ve tesirde bulunmaları halinde, fiili daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. 63 üncü maddede belirtilen yasaklara uymayanlar altı aydan bir seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Matbua dağıtımı – Madde 62 El ilanı mahiyetindeki matbuaları dağıtacak kimselerin seçme yeterliğini haiz olmaları şarttır. Devlet, katma bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyelerle bunlara bağlı daire ve müesseseler, İktisadi Devlet teşekkülleri ve bunların kurdukları müesseseler ve ortaklıkları ile diğer kamu tüzel kişiliklerinde memur ve hizmetli olarak çalışanlar, ilan dağıtamazlar. Seçim süresince yapılamıyacak işler – Madde 63 62 nci maddede sayılanlarla, umumi menfaatlere hadim cemiyetler ve bunlarda görev almış bulunan memur ve hizmetliler seçimlerde de tarafsızlıklarını muhafaza etmek zorundadırlar. Yukarıda yazılı olanların, 5830 sayılı Kanunda yazılı yasak hükümleri saklı kalmak üzere seçim süresince : a) Siyasi partilere veya adaylara her ne nam ile olursa olsun bağış ve yardımlarda bulunmaları, b) Memur ve hizmetlileriyle her türlü araç ve gereç ve imkanlarını siyasi bir partinin veya adayın emrinde veya her hangi bir siyasi faaliyette çalıştırmaları, kullanmaları veya kullandırmaları yasaktır. Birinci fıkrada yazılı olanlarla, Bankalar Kanununa tabi teşekküllerin, siyasi bir partinin lehinde veya aleyhinde veya vatandaşın oyuna tesir etmek maksadiyle her türlü yayınlarda bulunmaları yasaktır. Daha önce basılmış ve yayınlanmış ve yukarıki fıkradaki mahiyeti taşıyan her türlü kitap, broşür, afiş ve bunlara benzer yayınlar da aynı hükme tabidir. Seçim Döneminde Parti ve Adayların Leh veya Aleyhinde Memurların Propaganda Yapması Suç mu Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2015/625 Karar No: 2018/118 Karar Tarihi: 27.03.2018 Mahkemesi: Ceza Dairesi İçtihat Metni İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 19. Ceza Dairesince 11.05.2015 gün ve 1-1 sayı ile sanık …\’ın 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’a muhalefet suçundan beraatine oyçokluğuyla karar verilmiş, Karşı Oy Gerekçesi Daire Üyesi S. Pehlivan; \”Sanık hakkında 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 8/1. maddesi gereğince, 5 yılda bir yapılması gereken ve 30 Mart 2014 Pazar günü yapılacak olan mahalli idareler seçimlerine ilişkin, Yüksek Seçim Kurulunun 22.12.2013 gün ve 28859 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 576 sayılı kararında, mahalli idareler seçiminin başlangıç tarihinin 1 Ocak 2014 Çarşamba günü, seçim propagandası serbestliğinin başlangıç tarihinin ise 20 Mart 2014 Perşembe günü olarak belirlendiği, Kütahya Valisi olan şüphelinin seçimin başlangıç tarihinden sonra 11.03.2014 tarihinde, Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilen ambulansların dağıtım töreninde yaptığı konuşmada; “Simav ilçemizde hastane yapmakla ilgili süreci başlattık ama maalesef bunu da buradan söylemek zorundayım artık, Simav Belediye Başkanının karşı çıkması nedeniyle Simav\’da bugüne kadar hala hastane inşaatına başlayamadık.” şeklinde beyanda bulunduğu, bu beyanın yerel televizyon ve gazatelerde yayımlandığı, yerel seçimlerin hemen öncesinde vali tarafından yapılan bu açıklamanın yerel seçimlerde oy kullanacak seçmen üzerinde şikâyetçi aleyhine etki yaratacak nitelikte olduğu, nitekim belediye başkanı olan şikâyetçinin seçimi kaybettiği, böylece seçim süresince tarafsızlığını korumak zorunda olan ve hiçbir parti veya bağımsız adayın leh ve aleyhinde herhangi bir suretle telkin ve tesirde bulunmaması gereken şüpheli valinin bu açıklamasıyla seçim yasaklarına uymayarak 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’a aykırı hareket ettiği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Kütahya Valisi olarak görev yapan sanığın iddianamede belirtilen fiili işlediği hususunda bir tereddüt bulunmamakta olup, sanığın fiilin sübutuna yönelik herhangi bir itirazı da mevcut değildir. Burada tartışılması gereken husus fiilin hukuki niteliğinin tesbiti ve sanığa atılı suçun manevi unsurunun oluşup oluşmadığına ilişkindir. Öncelikle bu suçun faili 298 sayılı Kanun’un 154/2. maddesinde yazılı kişiler yani \’askeri şahıslar ile aynı kanunun 62. maddesinin 2. fıkrasında yazılı memur ve hizmetliler\’ olabilecektir. Suç tarihinde Kütahya Valisi olan sanığın bu kapsamdaki kamu görevlilerinden olduğu hususunda bir tereddüt yoktur. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 154/2. maddesinde “Yargıç ve yargıç sınıfından sayılanlarla, askerî şahıslar ve bu Kanunun 62. maddesinin ikinci fıkrasında yazılı memur ve hizmetlilerin özel kanunlarına göre ilan olunan seçimin başlangıç tarihinden oy vermenin sona ermesine kadar bir siyasi parti veya bağımsız adayların leh veya aleyhinde propaganda yapmaları veya herhangi bir suretle telkin ve tesirde bulunmaları halinde, fiili daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.” hükmüne yer verilmiştir. Madde metninde yer alan; Propaganda; çok sayıda insanın düşünce ve davranışlarını etkilemek amacını taşıyan önceden planlanmış bir mesajlar bütünü olup, bir fikrin her çeşit vasıtayla hedef kitleye telkin edilmesi şeklinde tarifi mümkündür. Telkin: Bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama, birisinin zihnine bir şeyler yerleştirme, bir fikri aşılamaya çalışma anlamlarını içermektedir. Tesir: Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, bir şeyin verdiği izlenim gibi anlamları muhtevidir. Suç tarihinde Kütahya Valisi olan sanığın, seçim takvimi içinde kalan zamanda ve bir sonraki mahalli idareler seçiminde Demokrat Parti\’den Belediye Başkanı adayı ve o tarih itibariyle görevdeki belediye başkanı olan müdahille ilgili olarak, Simav İlçesine Devlet Hastanesi yapılmamasından müdahili sorumlu tuttuğu, bu konudaki konuşmayı Kütahya ilinde yaptığı ve daha sonra Tunçbilek beldesinde de aynı konuşmayı tekrarladığı anlaşılmaktadır. Sanığın yaptığı konuşmanın yapılacak seçimi etkilemeye yönelik olduğu, tanımları verilen propaganda, etki veya tesirde bulunma fiillerinin unsurları itibarıyle oluştuğu görülmektedir. Bu kapsamda, sanığın müdahille ilgili yaptığı konuşma seçmen iradesi üzerinde tesir gücü olduğu değerlendirilerek, bir siyasi parti tarafından seçim broşürüne konu edilmiştir. Bu da başlı başına sanığın beyanlarının, tarafsızlığıyla bağdaşmadığını, bir adayın aleyhinde tesir ve telkin mahiyetinde olduğunu ortaya koymaktadır. 298 sayılı Kanun’un 154/2. maddesi sanığın da içinde bulunduğu

Seçim Döneminde Parti ve Adayların Leh veya Aleyhinde Memurların Propaganda Yapması Suç mu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İhraç Edilen Hakimin Avukatlığa Kabulü Talebi Ceza Kovuşturması Nedeniyle Reddedilebilir mi

İhraç Edilen Hakimin Avukatlığa Kabulü Talebi Ceza Kovuşturması Nedeniyle Reddedilebilir mi 1136 sayılı Avukatlık Kanunu Avukatlığa kabul şartları – Madde 3 Avukatlık mesleğine kabul edilebilmek için : a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, b) Türk hukuk fakültelerinden birinden mezun olmak veya yabancı memleket hukuk fakültesinden mezun olup da Türkiye hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan derslerden başarılı sınav vermiş bulunmak, c) Avukatlık stajını tamamlayarak staj bitim belgesi almış bulunmak, d) (Mülga: 28/11/2006-5558/1 md.) e) Levhasına yazılmak istenen baro bölgesinde ikametgahı bulunmak, f) Bu Kanuna göre avukatlığa engel bir hali olmamak gerekir. Avukatlığa kabulde engeller -Madde 5 Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur: a) (Değişik : 23/1/2008-5728/326 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak, b) (Değişik: 22/1/1986 – 3256/2 md.) Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda hakim, memur veya avukat olma niteliğini kaybetmiş olmak, c) (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 28/2/2013 tarihli ve E.: 2012/116, K.: 2013/32 sayılı Kararı ile.) d) Avukatlık mesleği ile birleşemiyen bir işle uğraşmak, e) Mahkeme kararı ile kısıtlanmış olmak, f) İflas etmiş olup da itibarı iade edilmemiş bulunmak (Taksiratlı ve hileli müflisler itibarları iade edilmiş olsa dahi kabul olunmazlar), g) Hakkında aciz vesikası verilmiş olup da bunu kaldırmamış bulunmak, h) Avukatlığı sürekli olarak gereği gibi yapmaya engel vücut veya akılca malul olmak. Birinci fıkranın (a) bendinde sayılan yüz kazırtıcı suçlardan biri ile hüküm giymiş olanların cezası ertelenmiş, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa da avukatlığa kabul edilmezler. Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan dolayı hakkında kamu davası açılmış olması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir. Şu kadar ki, ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa olsun avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç beklenmeden istek karara bağlanır. İhraç Edilen Hakimin Avukatlığa Kabulü Talebi Devam Eden Ceza Kovuşturması Nedeniyle Reddedilebilir mi Anayasa Mahkemesi Kararı – Bireysel Başvuru B.S. BAŞVURUSU Başvuru Numarası: 2020/8344 Karar Tarihi: 26/7/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 6/10/2022 – 31975 I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal davasında masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 5/3/2020 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. 7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR A. Genel Bilgiler, Olağanüstü Hâl İlanı ve Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler 8. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ile olağanüstü hâl ilanı ve bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §§ 11-19. B. Başvuru Konusu Olaya ilişkin Süreç 9. Başvurucu, Ceyhan hâkimi olarak görev yapmakta iken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulunun 31/8/2016 tarihli kararıyla Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantısı bulunduğu gerekçesiyle 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname\’nin 3. maddesine dayanılarak meslekten çıkarılmıştır. 10. Başvurucu, baro levhasına avukat olarak yazılma talebiyle 14/3/2018 tarihinde Gaziantep Barosuna (Baro) başvurmuştur. Başvurucunun talebi, Baro Yönetim Kurulunun 5/4/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. 11. Başvurucu, Baro tarafından talebinin reddedilmesi üzerine anılan karara karşı 9/5/2018 tarihinde Türkiye Barolar Birliğine (TBB) itiraz etmiştir. TBB Yönetim Kurulu 1/6/2018 tarihli kararı ile itiraza konu Baro kararını uygun bulmuş ve başvurucunun itirazını reddetmiştir. İtirazın reddine ilişkin kararda, başvurucu hakkında Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ceza Mahkemesi) FETÖ/PDY\’ye üye olma suçundan kamu davası açıldığı belirtilmiştir. Başvurucuya isnat edilen suçun 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu\’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen avukatlığa kabulde engel hâllerden olduğu gerekçesiyle itirazın reddedilmesi gerektiği ifade edilmiştir. 12. TBB\’nin söz konusu kararı Bakanlığın 11/8/2018 tarihli kararıyla uygun bulunmuştur. Kararda, TBB kararında belirtilen gerekçelerin yanı sıra başvurucunun meslekten çıkarıldığı ve başvurucu hakkında HSYK\’da disiplin dosyasının bulunduğu vurgulanmıştır. 13. Başvurucu, baro levhasına yazılma isteminin reddedilmesi işleminin iptali talebiyle 2/11/2018 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkeme) TBB ve Bakanlık aleyhine iptal davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; itirazının reddedildiği TBB kararının hukuka aykırı olduğuna, gerekçe olarak dayanılan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu\’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde söz konusu suçlardan mahkûmiyet şartının arandığına dikkat çekmiştir. Başvurucu, hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararı olmamasına rağmen ön yargı ile hareket edilerek verilen kararda ceza yargılamasına yönelik süreçle ilgili olarak adli mercilerden önce yargılama yapılıp karar verildiğini ifade etmiştir. 14. İdare Mahkemesi 28/6/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılandığı Ceza Mahkemesi tarafından 7/2/2019 tarihinde 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına mahkûm edildiği ve kararın istinaf aşamasında olduğu belirtilmiştir. Başvurucu hakkında belirtilen bu sürecin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu\’na göre avukatlığa kabule engel olan durumlar arasında olduğu ifade edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir: \”… Bu durumda, davacının Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesinin E:2017/94 sayısında görülen ceza yargılamasında \’Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak\’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 hapis cezasına mahkum edilmesi nedeniyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu\’nun \’avukatlığa kabulde engeller\’ arasında sayılan 5/1-(a) maddesindeki şartı taşımadığından, Ankara Barosu nezdinde staj listesine yazılma talebinin reddine ilişkin Gaziantep Barosunun05.04.2018 tarih ve 16 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Türkiye Barolar Birliğinin 01.06.2018 tarih ve 2018/571 sayılı kararında hukuka aykırılık bulunmamıştır…\” 15. Başvurucunun istinaf başvurusu Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesinin 9/1/2020 tarihli kararıyla reddedilmiştir. 16. Nihai karar 4/2/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. 17. Başvurucu 5/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. C. Başvurucu Hakkındaki Ceza Yargılamasına İlişkin Süreç 18. Başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılandığı Ceza Mahkemesi tarafından 7/2/2019 tarihli kararla 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda

İhraç Edilen Hakimin Avukatlığa Kabulü Talebi Ceza Kovuşturması Nedeniyle Reddedilebilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

375 Sayılı KHK Kapsamında Yapılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasına İlişkin Hak İhlali

375 Sayılı KHK Kapsamında Yapılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasına İlişkin Hak İhlali Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Gökhan İşçimen ve Diğerleri Kararı (Başvuru Numarası: 2019/27140) Karar Tarihi: 19/1/2022 Başkan: Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Basri BAĞCI Raportör: Eren Can BENAKAY Başvurucular: Gökhan İŞÇİMEN ve diğerleri I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle sürekli işçi kadrosuna atanmama işlemine karşı açılan iptal davasında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Ekli tablonun (A) sütununda numaraları belirtilen başvuruların konu yönünden irtibatları nedeniyle 2019/27140 numaralı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin 2019/27140 numaralı başvuru üzerinden sürdürülmesine karar verilmiştir. 5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 9. Başvurucular 30/6/1989 tarihli ve 20211 mükerrer sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan 375 sayılı 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (375 sayılı KHK) uyarınca personel çalıştırılmasına dair hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştırılan sürekli işçi kadrolarına atanmak için başvuruda bulunmuştur. 10. Başvurucular hakkında 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname\’nin (676 sayılı KHK) 74. maddesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bent uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle başvurucuların sürekli işçi kadrosuna geçme talepleri reddedilmiştir. 11. Başvurucular söz konusu idari işlemlere karşı ayrı ayrı iptal davası açmıştır. Dilekçelerinde güvenlik soruşturmalarına ilişkin bilgilere ulaşamadıklarını ve işleme karşı savunma yapamadıklarını belirtmiştir. 12. Savunma dilekçelerinde, başvurucular hakkında güvenlik soruşturması yapılmasının 676 sayılı KHK\’nın 74. maddesiyle 657 sayılı Kanun\’un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bende dayandığı ve hukuka uygun olduğu belirtilmiştir. Başvurucular hakkında yapılan güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda atamasının gerçekleştirilmediği ifade edilmiştir. 13. Ekli tablonun (C) sütununda belirtilen mahkemelerin bir kısmı bakılan davaları reddetmiştir. Kararların gerekçesinde 24/12/2017 tarihli ve 30280 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname\’nin (696 sayılı KHK) 127. maddesiyle 375 sayılı KHK\’ya eklenen geçici 23. ve 24. maddesinden söz edilmiş ve buna göre güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmış olmanın sürekli işçi kadrosuna geçebilmek için aranan şart hâline getirildiği ifade edilmiştir. Kararda, başvurucular hakkında elde edilen verilerin ara karar ile istenildiği belirtilmiş; verilerin değerlendirmesi neticesinde başvurucuların güvenlik soruşturmasının olumsuz değerlendirilerek atamasının yapılmaması yolunda tesis edilen idari işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır. 14. Başvurucular, mahkeme kararına karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf talebi Ankara ve İstanbul Bölge İdare Mahkemelerince kesin olarak reddedilmiştir. 15. Öte yandan ekli tablonun (C) sütununda belirtilen mahkemelerin bir kısmı ise dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararlarda; başvurucunun kolluk kuvvetleri tarafından aranmadığı, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiğinin olmadığı, adli sicil kaydının bulunmadığı ve hakkında devam eden herhangi bir tahkikat da olmadığı ifade edilerek salt istihbari bilgi notu nedeniyle arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanamayacağı belirtilmiştir. 16. Anılan kararlara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, mahkeme kararlarını kaldırarak davaları kesin bir şekilde reddetmiştir. Kararların gerekçesinde, başvurucu hakkında elde edilen bilgilerin idarenin takdir yetkisi kapsamında değerlendirilmesi neticesinde kamu hizmetinin güvenli ve sağlıklı yürütülmesinin gereği olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yöndeki mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmadığı belirtilmiştir. 17. Nihai kararın başvuruculara tebliğ edilmesi üzerine başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda bulunmuştur. IV. İLGİLİ HUKUK 18. İlgili hukuk için bkz. Rıdvan Batur, B. No: 2018/17680, 3/12/2020, §§ 20-25. V. İNCELEME VE GEREKÇE 19. Anayasa Mahkemesinin 19/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü: A. Başvurucuların İddiaları 20. Başvurucular; sadece idarenin sunduğu belgeler dayanak alınarak karar verildiğini, söz konusu belgelerin kendileri ile paylaşılmadığını belirtmiştir. Güvenlik soruşturmalarının neden olumsuz sonuçlandığını bilmediklerinden bunlara karşı savunma yapamadıklarından yakınmıştır. Sonuç itibarıyla başvurucular adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ve adil yargılanma hakkı dışında anayasada güvence altına alınan diğer bir kısım ilke ve hakların da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. B. Değerlendirme 21. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:  “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” 22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların sadece idarenin sunduğu belgeler dayanak alınarak Mahkemece karar verildiğine, söz konusu belgelerin hukuki temelinin bulunmadığına ve işleme dayanak olarak gösterilen belgelerin taraflarına gönderilmediğine ilişkin şikâyetleri silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında incelenmiştir. 1. Kabul Edilebilirlik Yönünden 23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. 2. Esas Yönünden a. Genel İlkeler 24. Anayasa\’nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa\’nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37). 25. Anayasa\’nın 36. maddesine \”adil yargılanma\” ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye\’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin

375 Sayılı KHK Kapsamında Yapılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasına İlişkin Hak İhlali Read More »