Miras Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ile Taşınmaz Devrinde Muris Muvazaası İddiasının İspatlanması

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ve Muris Muvazaası 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Tanımı – Madde 611 Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır. Şekli – Madde 612 Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese bile, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz. Sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir. Güvencesi – Madde 613 Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım alacaklısı, haklarını güvence altına almak üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına sahiptir. Konusu – Madde 614 Bakım alacaklısı, sözleşmenin kurulmasıyla bakım borçlusunun aile topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu, almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür. Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır. Kabul ettikleri kişilere ölünceye kadar bakma amacıyla kurulmuş olan kurumların bakım borcunun kapsamı ve ifası, kendilerince hazırlanarak yetkili makamların onayından geçen genel düzenlemelerle belirlenir. Bu düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden sayılır. İptali ve tenkisi – Madde 615 Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkânını kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilirler. Hâkim, sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun ifa edeceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar verebilir. Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal davası açma hakları saklıdır. Sona ermesi Önel verilerek fesih – Madde 616 Tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Bu oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine denk düşen anapara değeri ile bağlanacak irat arasındaki fark esas alınır. Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verilir. Önel verilmeksizin fesih – Madde 617 Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur. Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir. Bakım borçlusunun ölümü – Madde 618 Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl içinde sözleşmenin feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası hâlinde, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun mirasçılarından isteyebilir. Devredilemezlik, iflas ve haciz hâlinde istem – Madde 619 Bakım alacaklısı, hakkını başkasına devredemez. Bakım borçlusunun iflası hâlinde bakım alacaklısı, borçlunun ödemekle yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anapara değerine eşit bir parayı, iflas masasına alacak kaydettirme hakkını elde eder. Bakım alacaklısı, bu alacağını karşılamak üzere, üçüncü kişilerce borçluya karşı yürütülmekte olan hacze katılabilir. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ile Taşınmaz Devrinde Muris Muvazaası Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2021/234 Karar No: 2023/259 Karar Tarihi: 22.03.2023 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; miras bırakanın 04.08.2010 tarihinde öldüğünü, 19.09.1991 tarihinde noterde düzenlettiği vasiyetname ile tüm mal varlığını kardeşi olan müvekkiline bıraktığını, Mudanya Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/677 Esas sayılı dosyası ile vasiyetnamenin açılmasına karar verildiğini, davalı tarafça vasiyetnamenin iptaline yönelik olarak açılan davanın reddedildiğini ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, murisin 06.07.2010 tarihinde dava konusu 1453 ada 1 parseldeki 3 nolu bağımsız bölümü ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devrettiğini, bu sözleşmenin ehliyetsizlik, şekle ve ahlâka aykırılık kademeli olarak muris muvazaası nedenlerinden dolayı geçersiz olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli ve miras bırakanın da tapudaki işlem sırasında akdi yapacak kadar sağlıklı olduğunu, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan tüm edimlerini tam olarak yerine getirdiğini, edimler karşılıklı olarak ifa edildikten sonra şekil eksikliğinin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, ahlâka aykırılık olarak ifade edilen hususların müvekkilinin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığını, muvazaa iddialarının da gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 27.12.2016 tarihli ve 2013/92 Esas, 2016/384 Karar sayılı kararıyla; davada taleplerin terditli olarak ileri sürüldüğü, Adli Tıp Kurumundan alınan rapora göre miras bırakanın ölünceye kadar bakma akdi ile satış işlemini yaptığı tarihte fiil ehliyetinin bulunduğu, dolayısıyla ehliyetsizliğe dayalı iddianın sübut bulmadığı; muvazaalı işlem yapıldığı yönündeki iddianın ise ispat edilemediği, tarafların gerçek iradelerine uygun bir sözleşme yapıp sözleşmenin ifasına başlandığı bakım alacaklısının mirasçısı olan davacının şekle aykırılığa dayanmasının hakkın kötüye kullanılması yasağı kapsamında kaldığı diğer yandan sözleşmenin taraflarının karı-koca olması ve yapılan işlemin ölünceye kadar bakma akdinden yaklaşık bir ay sonra bakım alacaklısının vefat

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ile Taşınmaz Devrinde Muris Muvazaası İddiasının İspatlanması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Mirasçının Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Tereke Adına Açılmalıdır

Mirasçının Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Açması 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Miras ortaklığı – Madde 640 Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır. Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler. Mirasçıların sorumluluğu – Madde 641 Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar. Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlara verilecek uygun miktardaki tazminat, bu yüzden terekenin borç ödemeden acze düşmemesi kaydıyla tereke borcu sayılır. Paylaşmayı isteme hakkı – Madde 642 Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır. Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir. Elbirliği mülkiyeti Kaynakları ve niteliği – Madde 701 Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Hükümleri – Madde 702 Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.  Sona ermesi – Madde 703 Elbirliği mülkiyeti, malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer. Paylaştırma, aksine bir hüküm bulunmadıkça, paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır. Devir hakkının kısıtlamaları- Yasal önalım hakkı Önalım hakkı sahibi – Madde 732 Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler. Kullanma yasağı, feragat ve hak düşürücü süre – Madde 733 Cebrî artırmayla satışlarda önalım hakkı kullanılamaz. Önalım hakkından feragatin resmî şekilde yapılması ve tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekir. Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tâbidir ve satıştan önce veya sonra yapılabilir. Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir. Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her hâlde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Kullanılması – Madde 734 Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır. Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hâkim tarafından belirlenen süre içinde hâkimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür. Mirasçının Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Elbirliği Mülkiyetine Tabi Tereke Adına Açılmalıdır Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/739 Karar No: 2022/577 Karar Tarihi: 19.04.2022 Mahkemesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 1. Taraflar arasındaki önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi tarafından davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile davanın husumet nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, bölge adliye mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili 13.07.2015 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, Rasimpaşa Mahallesi, 195 ada, 3 parsel sayılı taşınmazında paydaş olan …\’ın mirasçısı olduğunu, taşınmazın 1/2 payının dava dışı …\’a, 1/2 payının da miras bırakana aitken …\’ın kendi payını davalı …’a 27.05.2015 tarihinde sattığını, satış işleminin davalı tarafından müvekkiline Kadıköy 24. Noterliğince düzenlenen 10.06.2015 tarihli ve 13115 yevmiye numaralı ihtarname ile bildirildiğini, bu durum karşısında davacının önalım hakkını kullanmak istediğini, murise ait pay el birliği mülkiyetine tabi ise de hak sahibi olan diğer mirasçıların davacının önalım hakkı nedeniyle dava açmasına ve davalıya satılan payı kendi adına tescil ettirmesine muvafakat ettiklerini, bunun için vekâletname verdiklerini, ayrıca taşınmazın 1/2 payının davalı tarafından 400.000TL bedelle satın alınmasına karşın önalım hakkının kullanılmasını önlemek amacıyla satış bedelinin tapuda muvazaalı şekilde 600.000TL olarak gösterildiğini, satış bedeline ilişkin bu iddia hakkındaki deliller toplandıktan sonra depo kararı verilmesi gerektiğini ileri sürerek, tapunun iptali ile 1/2 payın davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile dava konusu taşınmazın tüm paydaşları arasında 800.000TL satış bedeli üzerinden emlak komisyoncusunda anlaşma yapıldığını, anlaşmanın davacı da dahil tüm maliklerce imzalandığını, bunun güvenen davalının bankadan kredi almaya teşebbüs ettiğini, banka ekspertizi tarafından rapor düzenlenmesine ve kredi sözleşmesinin imzalanmasına karşın bir kısım paydaşların satıştan vazgeçtiğini, bu durumu etik bulmayan paydaş …\’ın ise satıştan vazgeçmediğini ve 27.05.2015 tarihinde tapuya gidilerek 1/2 payın 600.000TL bedelle davalı tarafından satın aldığını, yaşanan bu süreç karşısında müvekkilinin davacı ve diğer paydaşlar aleyhine İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/230 E. sayılı dosyasında ecrimisil ve tazminat davası, İstanbul Anadolu 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/462 E. sayılı dosyasında ise ortaklığın giderilmesi davası açtığını, bu nedenle davacının satıştan başlangıçtan itibaren haberdar olduğunu, eldeki davayı kötü niyetle açtığı gibi başka mirasçıların olması karşısında tek başına önalım hakkı bulunmadığını, diğer mirasçıların da taşınmazın müvekkiline satışı konusunda anlaşmaları nedeniyle önalım haklarının olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.07.2017 tarihli ve 2015/266 E., 2017/169 K. sayılı kararı ile; davacının gerçek satış bedelinin 400.000TL olmasına karşın bedelin tapuda muvazaalı şekilde 600.000TL gösterildiğini ileri sürmesi

Mirasçının Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Tereke Adına Açılmalıdır Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muris Muvazaasında İspat Yükü: Sözleşme Bedeli ile Taşınmazın Gerçek Değeri Arasında Fark Bulunması

Muris Muvazaasında İspat Yükü: Sözleşme Bedeli ile Taşınmazın Gerçek Değeri Arasında Fark Bulunması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2021/1005 Karar No: 2023/260 Karar Tarihi: 22.03.2023 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Küçükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların babası olan miras bırakanın dava konusu 10837 parsel sayılı taşınmazdaki 8 numaralı bağımsız bölümünü mirastan mal kaçırmak amaçlı ve bedelsiz olarak davalıya devrettiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında rayiç değeri üzerinden satın aldığını, bu devir işleminden sonra miras bırakanın ikinci eşi … adına Büyükçekmece’de bir arsa satın alındığını, müvekkili adına devredilen hissenin yanında akrabaları olan dava dışı …’a da bedel karşılığında hisse devri yapıldığını, murisin ikinci eşinden boşandıktan sonra davanın sonucuna göre herhangi bir satış ya da haciz işlemi yapılmaması için kendi adına kayıtlı olan iki dairesini dava dışı damadına devrettiğini, boşanma gerçekleştikten sonra da taşınmazların miras bırakana tekrar devredildiğini, mirastan mal kaçırmak istenseydi anılan taşınmazların da iade edilmemesi gerektiğini, miras bırakanın aynı binada dört daire sahibi iken ikisini satmak istediğini, birisini kendisine diğerini de aynı tarihli işlem ile yeğenine piyasa değeri üzerinden sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı: 6. Küçükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.11.2014 tarihli ve 2012/222 Esas, 2014/433 Karar sayılı kararı ile; murisin aynı apartmanda başka dairelerinin de olduğu, birinde ikamet ederken diğerini kiraya verdiği, dinlenen tanık beyanlarına göre murisin ölüm tarihi olan 09.07.2012 tarihine kadar davalıya sattığı taşınmazın kirasını aldığı gibi murisin satış tarihi itibariyle ekonomik durumunun iyi olduğu, taşınmazın satıştan sonra da aynı şekilde kullanılmaya devam edildiği, davalının taşınmazı satın aldığı halde kira parasını yine murisin almasının toplumsal eğilimler ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunmadığı, satışa ihtiyacı olmadığı gibi satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasında fark bulunması, yapılan satış işleminin murisin son zamanlarına kadar duyulmaması gibi hususlar dikkate alındığında satışın mirastan mal kaçırma amacı ile yapıldığının kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı: 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 26.10.2017 tarihli ve 2015/3727 Esas, 2017/5844 Karar sayılı kararı ile; “…mahkemece hüküm kurmaya yeterli bir araştırma yapıldığı söylenemez. Şöyle ki; davalının savunmalarında taşınmazın bedelini murise ödediğini, murisin bu para ile ikinci eşi olan Necmiye’ye Büyükçekmece’de arsa aldığını beyan etmesine rağmen savunma üzerinde durulmamış, belirtilen taşınmazla ilgili bir araştırma yapılmamıştır. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca davalının savunması da gözetilerek araştırma yapılması ve taraflarca bildirilen tanıkların yeniden dinlenmesi ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı: 9. Küçükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.07.2019 tarihli ve 2018/55 Esas, 2019/384 Karar sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davacı tanık beyanlarının birbirleri ile daha uyumlu olup somut bilgi ve görgüye dayalı olduğu, davalı tanıklarının ise daha çok kişisel yorum ve düşünce içerikli şekilde davalıyı korumaya beyanlarda bulunduğu, bu sebeplerle davalı tanık beyanlarının inandırıcı olmadığı, davacı tanıklarının beyanları ve murisin satıştan elde ettiği para ile ikinci eşi Necmiye\’ye arsa aldığı yönündeki savunmanın ispat edilemediği, muris ile davalı arasında yapılan satışın gerçek bir satış işlemi olmadığı, bir an için murisin gerçekten daireyi kızı olan davalıya satmış olduğu kabul edilse bile davaya konu dairenin davalıya devrinden sonra da dairenin kira parasını davalının değil murisin almaya devam ettiği, tespit edilen bu hususun da satışın muvazaalı olduğunu gösterdiği, tutumlu biri olduğu anlaşılan ve taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı davacı tanıklarının beyanları ile sabit olan murisin satıştan elde ettiği parayı davalı tanıklarınca ifade edilen şekilde harcamış olmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği, yapılan devir işleminin gerçek bir satış işlemi olmayıp bağışlama amacı taşıdığı ve davacının taşınmazdaki miras payının ihlal edildiği, bu gerekçeler ile davacı tarafın davasını ispat ettiği, davalı tarafın savunmalarının ise hukuki dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle; davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı: 10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 11. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 05.10.2020 tarihli ve 2019/4426 Esas, 2020/4738 Karar sayılı kararı ile ; “…Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’ın 12.11.1997 tarihinde 10837 parsel sayılı taşınmazdaki 4 numaralı bağımsız bölüme ayrılan 30/380 payını dava dışı …’a, 8 numaralı bağımsız bölüme ayrılan 40/380 payını kızı Hanife’ye temlik ettiği, 6 ve 7 numaralı bağımsız bölümlere ayrılan 80/380 payını da uhdesinde bıraktığı, Basri’nin 09.07.2012 tarihinde öldüğü geriye mirasçı olarak çocukları Nazmi ve Hanife’nin kaldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide \”muris muvazaası\” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu\’nun 706. maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu\’nun 237. (818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu\’nun 213.) maddesi ve Tapu Kanunu\’nun 26. maddesinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki

Muris Muvazaasında İspat Yükü: Sözleşme Bedeli ile Taşınmazın Gerçek Değeri Arasında Fark Bulunması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Terekenin Taksim Edilmesi ve Elbirliği Mülkiyetinde Diğer İştirakçilere Hisse Devri ve Temliki

Terekenin Taksim Edilmesi ve Elbirliği Mülkiyetinde Diğer İştirakçilere Hisse Devri ve Temliki 3402 sayılı Kadastro Kanunu Taksim ve kısmi iktisap hali – Madde 15 Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise ondördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur. Taşınmaz mal tapuda kayıtlı olsun veya olmasın, onun ayrılması mümkün bir kısmının veya belirli bir payının, bu Kanunda zilyet lehine kabul edilen sebeplerle iktisabı caizdir. İştirak halinde mülkiyet hükümlerinin söz konusu olduğu hallerde, iştirakçilerinden biri veya birkaçının belirli bir taşınmaz maldaki hissesinin diğer iştirakçilere devir ve temliki; tapulu taşınmaz mallarda yazılı, tapusuzlarda ise her türlü delille ispat edilebilir. Kadastrodan önce hissedarlar veya mirasçılar arasında ayırma veya birleştirme suretiyle taksime konu edilmiş ve sınırları doğal veya yapay işaret ya da tesislerle belirlenmiş taşınmaz malların, imar plânı bulunmayan yerlerde zeminde fiilen oluşmuş sınırlarına göre tespiti yapılır. Madde Gerekçesi Bu madde, 766 sayılı (mülga) Tapulama Kanununun 34 ve 44 üncü maddeleri esas alınmak suretiyle düzenlenmekle beraber Yargıtay içtihadı birleştirme kararına uygun olarak zilyet veya malikler lehine olmak üzere iştirak halinde tasarruf edilen taşınmaz mallardaki hisselerin iştirakçiler arasında devir ve temlik edilebileceği ve ayırmayı (ifrazı) gerektiren tapulu ve tapusuz taşınmaz malların taksimlerinde ayırma tarihindeki imar mevzuatına göre işlem yapılacağı esası getirilmiştir. Deliller ve hakimin takdiri – Madde 30 Kadastro tutanaklarında beyanlarına başvurulan kişiler, bu beyanlarına gerekçe gösterilerek itiraz edilmedikçe, yeniden dinlenmezler. Ancak hakim, kadastro tutanağındaki beyanla, duruşma sırasında topladığı deliller arasında çelişki görürse, bunu gidermek için tutanakta beyanlarına başvurulan kimseleri tanık sıfatıyla yeniden dinleyebilir. Kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahalli mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılamadığı veya dava açan mirasçının dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde, hakim resen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür. Taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğu anlaşılır ve mirasçıları da tespit edilemezse, ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahsın adına tescil kararı verilir. Kadastro mahkemesinde açılmış davalarda, ihtilaf taşınmaz malın muayyen bir kısmına münhasır kalıyorsa, ilgililerin talebi üzerine ve imar mevzuatı da engel teşkil etmediği takdirde ihtilaflı olmayan kısım ifraz edilerek davaya ihtilaflı kısım üzerinde devam edilir. Madde Gerekçesi Bu madde, 766 sayılı (mülga) Tapulama Kanununun 54 üncü maddesi esas alınmak suretiyle ve daha geniş kapsamlı olarak düzenlenmiştir. Kadastro çalışmaları sırasında bilirkişi ve tanık olarak dinlenen kişilerin beyanlarına gerekçe gösterilerek itiraz edilmedikçe bunlar dinlenmeyecektir. Ancak tutanaklardaki beyanı ile mahkemece toplanan deliller arasında çelişki bulunduğu takdirde bunlar yeniden tanık sıfatıyla dinlenebilecektir. 766 sayılı (mülga) Tapulama Kanununun 54 üncü maddesindeki davaların uzamasına ve sürüncemede kalmasına neden olan hâkimin resen araştırma ve inceleme yetkisi sınırlandırılmış, ancak kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahallî mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılmadığı veya dava açan mirasçıların dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde resen araştırma ve inceleme yapılarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceği hususu açıklanmıştır. Ayrıca 766 sayılı (mülga) Tapulama Kanununun 54 üncü maddesinde yer alan, taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğu anlaşılır ve mirasçıları tespit edilemezse, ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahsın adına tescil kararı verilir hükmü aynen muhafaza edilmiştir. Açılan dava, taşınmaz malın tamamını değil de belli bir kısmını kapsıyorsa, dava konusu olmayan kısımda maliklerin tasarruf haklarının kısıtlanmaması amacıyla, davalı kısmın ilgililerin talebi üzerine ve imar mevzuatı da engel teşkil etmediği takdirde, ifraz edilmek suretiyle davanın bu kısım üzerinde devam etmesi esasları bir yeni hüküm olarak getirilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Elbirliği mülkiyeti: Kaynakları ve niteliği – Madde 701 Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Hükümleri – Madde 702 Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır. Sona ermesi – Madde 703 Elbirliği mülkiyeti, malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer. Paylaştırma, aksine bir hüküm bulunmadıkça, paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır. Terekenin Taksim Edilmesi ve Elbirliği Mülkiyetinde Diğer İştirakçilere Hisse Devri ve Temliki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/643 Karar No: 2019/888 Karar Tarihi: 17.09.2019 Mahkemesi: Kadastro Mahkemesi Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Karabük Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.10.2013 tarihli ve 2013/106 E., 2013/141 K. sayılı kararın davacı …terekesi temsilcisi … vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 16.06.2014 tarihli ve 2014/7840 E., 2014/8430 K. sayılı kararı ile: \”…Kadastro sırasında Safranbolu İlçesi Sarıköy Köyü çalışma alanında bulunan 137 ada 4 parsel sayılı taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek yüzölçümü ve malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Davacı … ve müşterekleri tarafından davalılar … ve müşterekleri aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tapu iptal ve tescil davası, davaya konu olan parsel hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro Mahkemesinde, çekişmeli parsel tutanağı ile aktarılan dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 137 ada 4 parsel sayılı taşınmazın eşit paylarla… mirasçıları …, …, … ve … adlarına tesciline karar verilmiş; hüküm, …terekesi temsilcisi … vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/101-119 sayılı kararı ile davacılar miras bırakanı … terekesinin taksim edildiğinin hükmen kabul edildiği, onama ile kararın kesinleştiği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/101-119 sayılı dosyası ile eldeki dosyada davalı durumunda olan … ve müştereklerinin murisi… tarafından …, … ve … aleyhine, eldeki dosyanın davacıları ve aynı zamanda tereke sahibi olan …\’nın bir diğer mirasçısı olan …\’ten taşınmazı 27.05.1990 tarihli senet ile satın aldığı iddiası ile meni müdahale davası açılmış, … terekesinin taksim edilerek taşınmazın …\’e kaldığı ve … tarafından da…\’a satıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Daha sonra… mirasçısı tarafından Hazine ve Köy Tüzel Kişiliği aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde 2001/98-2002/38 sayılı tescil davası açılmış ve benzer

Terekenin Taksim Edilmesi ve Elbirliği Mülkiyetinde Diğer İştirakçilere Hisse Devri ve Temliki Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davasında Külli Halefiyet: Çekişmesiz Yargı Kararları Kesin Hüküm Teşkil Eder mi

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davasında Külli Halefiyet 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Dava şartları – Madde 114 (1) Dava şartları şunlardır: a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b) Yargı yolunun caiz olması. c) Mahkemenin görevli olması. ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması. d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması. e) Dava takip yetkisine sahip olunması. f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması. g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi. h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması. ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması. i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması. (2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır. Dava şartlarının incelenmesi – Madde 115 (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez. Kesin hüküm – Madde 303 (1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. (2) Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. (3) Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir. (4) Bir dava dolayısıyla ortaya çıkan kesin hüküm, o hükmün kesinleşmesinden sonra dava konusu şeyin mülkiyetini tarafların birisinden devralan yahut dava konusu şey üzerinde sınırlı bir ayni hak veya fer’î zilyetlik kazanan kişiler hakkında da geçerlidir. Ancak, Türk Medenî Kanununun iyiniyetle mal edinmeye ait hükümleri saklıdır. (5) Müteselsil borçlulardan biri veya birkaçı ile alacaklı arasında yahut müteselsil alacaklılardan biri veya birkaçı ile borçlu arasında oluşan kesin hüküm, diğerleri hakkında geçerli değildir. Kararların niteliği – Madde 388 (1) Kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde, çekişmesiz yargı kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davasında Külli Halefiyet: Çekişmesiz Yargı Kararları Kesin Hüküm Teşkil Eder mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/2697 Karar No: 2019/318 Karar Tarihi: 19.03.2019 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki nüfus kaydının düzeltilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Körfez 2. Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın usulden reddine dair verilen 19.03.2014 tarihli ve 2013/374 E., 2014/158 K. sayılı karar, davacı … vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 26.03.2015 tarihli ve 2014/18500 E., 2015/4383 K. sayılı kararı ile; “…Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının dedesi 01.07.1891 doğumlu …\’in 15.05.1967 tarihinde ölümünden sonra, mahkemeden aldıkları 30.05.1967 gün 1967/390-446 sayılı veraset ilamında, 01.05.1917 doğumlu… adlı kızı olmadığı halde, yanlış bilgi ve beyanlarla dedesinin hanesine Ayşe\’den doğma 01.05.1917 doğum tarihli …l\’in kaydının yapıldığını, aslında adı geçen…\’nin … ile ilgisinin bulunmadığını, …\’nin aslında Ali ve Tayyibe kızı Ayşe Baran\’ın Hüseyin Aşıkoğlu ile evliliğinden olduğunu ve Hüseyin Aşıkoğlu nüfusuna kayıtlı bulunduğunu, Hüseyin Aşıkoğlu ölümcül hastayken, yakınları tarafından, Ayşe ve…\’nin Hüseyin Aşıkoğlu\’nun mirasından yararlanmasını önlemek için boşanmanın gerçekleştirildiği, Ayşe ve Kızı…\’nin evden uzaklaştırıldığı daha sonra da ikisinin de nüfus kayıtlarına ölüm şerhlerinin düşüldüğü, bu kez kızı ile birlikte gidecek yeri bulunmayan Ayşe\’nin, Mehmet Ekşi ile birlikte Çorum\’a gittiği ve 1956 yılında da yanıltıcı isimle (Ayşe Boran yerine Ayşe Gümüş adı ile) müracaat ederek kızı…\’yi Af Kanunundan yararlanarak nüfusa kaydettirdiğini bildirerek, davacının dedesi üzerindeki Hüseyin kızı Ayşe\’den olma Yarımca 01.05.1917 doğumlu …l\’in nüfus kaydından çıkartılması suretiyle kaydın düzeltilmesini istemiştir. Mahkemece, …303/1. maddesine göre bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş hükmün diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Aynı maddenin 3. fıkrasına göre de kesin hüküm, tarafların külli haleflere sirayeti prensibi gereğince …\’in mirasçısı olan herhangi bir kişinin …l\’in mirasçısı olan diğer bir kişiye karşı açtığı davada verilecek hüküm o davanın tarafı olmayan, ancak tarafların mirasçısı olan kişileri de bağlayacağından 2. Asliye Hukuk Mahkemesi\’nin 2009/118 Esas 2010/207 Karar sayılı dosyasının tarafları ile bu dava dosyasının taraflarını aynı kabul etmek gerektiği gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-i maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, 01.05.1917 doğumlu …l\’in, 13.04.1956 tarihli evli erkeğin başka kadınla birleşmesinden doğan çocuklara ait ilmuhaberle, anne adı Ayşe Gümüş olarak, babası Kocaeli İli, İzmit İlçesi, Yarımca Bucağı Bala Köyü ev:8, c:72, sıra no:32 deki … nüfusuna kaydedilmek üzere anne Ayşe Gümüş tarafından Çorum İli İskilip İlçesi, Bayat Nahiyesi Nüfus Müdürlüğünden 13.04.1956 tarihinde talepte bulunulduğu, evrakın ilgili Kocaeli Nüfus Müdürlüğüne 18.04.1956 tarihinde gönderildiği, işlemin gerçekleştirilmesi üzerine Bayat Nüfus Müdürlüğünün de durumdan 08.05.1956 gün 56/2001 sayılı yazı ile bilgilendirildiği, bu kaydın iptal edilmesi için dosya arasında fotokopisi mevcut Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2009/118-2010/207 E.K. ile davacılar …,…,… ve… tarafından davalılar Nüfus Müdürlüğü, …, …, …, … ve … aleyhine bu davadaki sebeplerle ve aynı istemle nüfus kaydının iptali davası açıldığı, yeterli kanıt bulunmaması nedeni ile davanın reddine karar verildiği, kararın 2. Hukuk Dairesince onandığı (2.H.D. 24.09.2012 gün 2012/15781-22272 sayılı) ve karar düzeltme isteminin de reddedildiği (2.H.D 10.12.2012 gün 2012/25091-29663 sayılı) anlaşılmışsa da, temyiz incelemesi için Dairemize gelen bu davada ise ordaki davada taraf olmayan …\’in davacı olduğu, Yurdanur\’un davacıların alt soyu olmadığı bu nedenle önceki davanın taraflarının külli halefi olamayacağından kesin hükmün koşulları oluşmadığından işin esasına girilerek toplanacak kanıtlara göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, …l’in nüfus kaydının gerçeğe uygun

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davasında Külli Halefiyet: Çekişmesiz Yargı Kararları Kesin Hüküm Teşkil Eder mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Miras Payının Karşılıklı Devri: İştirak Halinde Mülkiyette Taşınmaz Devir ve Temlikinin İspatı

Miras Payının Karşılıklı Devri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Paylaşma sözleşmesi – Madde 676 Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler. Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Miras payı üzerinde sözleşme – Madde 677 Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği, noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar. 3402 sayılı Kadastro Kanunu Taksim ve kısmi iktisap hali – Madde 15 Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise ondördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur. Taşınmaz mal tapuda kayıtlı olsun veya olmasın, onun ayrılması mümkün bir kısmının veya belirli bir payının, bu Kanunda zilyet lehine kabul edilen sebeplerle iktisabı caizdir. İştirak halinde mülkiyet hükümlerinin söz konusu olduğu hallerde, iştirakçilerinden biri veya birkaçının belirli bir taşınmaz maldaki hissesinin diğer iştirakçilere devir ve temliki; tapulu taşınmaz mallarda yazılı, tapusuzlarda ise her türlü delille ispat edilebilir. Kadastrodan önce hissedarlar veya mirasçılar arasında ayırma veya birleştirme suretiyle taksime konu edilmiş ve sınırları doğal veya yapay işaret ya da tesislerle belirlenmiş taşınmaz malların, imar plânı bulunmayan yerlerde zeminde fiilen oluşmuş sınırlarına göre tespiti yapılır. Miras Payının Karşılıklı Devri: İştirak Halinde Mülkiyette Devir ve Temlikin Yazılı Delille İspatı Zorunlu mu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/2143 Karar No: 2018/1551 Karar Tarihi: 23.10.2018 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Rize 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 01.03.2012 tarihli ve 2009/125 E., 2012/111 K. sayılı karar davacılar vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 27.11.2012 tarihli ve 2012/7416 E., 2012/11258 K. sayılı kararı ile onanmış ise de davacılar vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30.05.2013 tarihli ve 2013/4297 E., 2013/8214 K. sayılı kararı ile; \”…Davacılar vekili dava dilekçesinde; 102 ada 9, 103 ada 8, 104 ada 2, 107 ada 1, 2, 110 ada 5, 112 ada 1, 136 ada 10, 137 ada 5 ve 10 parsel sayılı taşınmazların ortak murise ait iken ölümü ile mirasçılara intikal ettiğini, murisin ölümünden sonra davacılar yakın murisi … ile davalılar yakın murisi…\’in aralarında yapmış oldukları rızai taksim sonucunda … Köyü\’nde bulunan dava konusu taşınmazların …\’a İncesu Köyü\’nde bulunan taşınmazların ise…\’e düştüğünü, diğer mirasçılar …ve …\’nin ise taksime katılmadıklarından her iki köydeki taşınmazlarda da hak sahibi olduğunu açıklayarak davalılar üzerindeki kaydın iptali ile vekil edenleri adına tesciline karar verilmesini istemiş, yine 28.02.2012 tarihli dilekçesiyle önceki beyanlarına ek olarak dava dilekçesinde taksim olarak bildirdikleri… ve … arasındaki işlemin, iki mirasçı arasındaki miras payının karşılıklı olarak takası niteliğinde olduğunu, bu takasa göre …\’ın İncesu Köyü\’nde ve…\’in … Köyü\’ndeki ortak muristen intikal eden paylarını karşılıklı olarak değiş tokuş ederek el çektiklerini açıklamış mahkemece davanın reddine karar verilmesinden sonra, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Daire\’nin 27.11.2012 tarih ve 2012/7416 – 11258 Esas ve Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmişti. Davacılar vekili, süresinde karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. Toplanan deliller ve dosya kapsamından; dava konusu taşınmazlar senetsizden 22.08.2006\’da ortak muris … adına tespit edilmiş ve tutanağın itirazsız olarak 22.12.2006 tarihinde kesinleşmesiyle tapuya tescil edilmişlerdir. Mahkemece mirasçılar arasında yöntemine uygun taksim sözleşmesi bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Mahallinde 28.10.2011 tarihli keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar ile taraf tanıkları benzer beyanlarında taşınmazların ortak muris…\’ye ait iken ölümü ile mirasçılarına intikal ettiğini, mirasçılardan erkek çocuklar arasında yapılan taksime göre dava konusu taşınmazların …\’a düştüğünü ve … tarafından kullanıldığını, buna karşılık İncesu Köyü\’nde bulunan taşınmazların ise…\’e bırakıldığını bildirmişlerdir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu\’nun 676. maddesine göre bütün mirasçıların katılımı ile mirasçılar arasında yapılacak taksim sözleşmeleri geçerlidir. Somut olayda mirasçılardan … ve Fatma\’nın davacılar yakın murisi ile davalılar yakın murisi arasındaki paylaşıma katılımı bulunmadığından mahkemenin de kabulünde olduğu üzere usulüne uygun bir taksimden söz edilemez. Bununla birlikte davacı gerek dava dilekçesinde gerekse de isteğini açıklayıcı 28.10.2011 tarihli dilekçesinde, muris Şevket\’in diğer mirasçıları …ve …\’nin her iki köydeki taşınmazda da pay sahibi olduğunu, bu kişilerin taşınmazdaki hissesine yönelik herhangi bir talebi olmadığını bildirmiştir. Dava konusu taşınmazların tamamı tapuda ortak muris adına kayıtlı olduğuna göre, …ve … mirasçılarının bu taşınmazlardaki payı halen mevcut olup davacının isteğinin miras taksim sözleşmesi niteliğinde olmayıp 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu\’nun 677. maddesi kapsamında bir miras payının karşılıklı olarak devri niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. TMK\’nın 677. maddesine göre öncesi tapusuz olan taşınmazlarda mirasçılar arasındaki miras payının devri için bütün mirasçıların katılımı ve rızasının bulunması gerekli olmayıp mirasçıların bu amaçla kendi aralarında anlaşmış olması yeterlidir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönülecek olursa; davacılar yakın murisi ile davalılar yakın murisinin kendi aralarında yapmış oldukları şifahi sözleşme uyarınca ortak muristen kalan taşınmazlardaki miras payları köy sınırları esas alınmak üzere taraflar arasında trampa edilmiştir. Sözleşme uyarınca davalılar yakın murisi … Köyü\’nde bulunan dava konusu taşınmazlardaki miras hissesini davacılar yakın murisi …\’a, davacılar yakın murisinin de İncesu Köyü\’nde bulunan 150 ada 120, 118, 11, 65, 19, 134 ada 26, 132 ada 14, 5 ve 110 ada 5 parsellerdeki miras payını davalılar yakın murisi…\’e devretmiştir. Gerek dava konusu taşınmazlar gerekse de kadastro tespitleri sonucunda davalılar adına tespit ve tapuya tescil edilen İncesu Köyü\’nde bulunan taşınmazların bu devirler esas alınmak üzere 20 yılı aşkın bir süredir kullanılageldiği dikkate alındığında usulüne uygun pay devri uyarınca davacıların davasının kabulü yerine yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir…\” gerekçesiyle ile onama kararı kaldırılmak suretiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacılar vekili Rize İli, Merkez … Köyünde bulunan 102 ada 9 parsel, 103 ada 8 parsel, 104 ada 2 parsel, 107 ada 1

Miras Payının Karşılıklı Devri: İştirak Halinde Mülkiyette Taşınmaz Devir ve Temlikinin İspatı Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İpoteğin Kaldırılması Davasında Davacıya Davayı Mirasçılara Yöneltme İmkanı Verilebilir mi?

İpoteğin Kaldırılması Davasında Davacıya Davayı Mirasçılara Yöneltme İmkanı Verilebilir mi? Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/14-2535 Karar No: 2018/778 Karar Tarihi: 11.04.2018 Özet: Mahkemece davacıya davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınmadan ve yöneltmek istediği takdirde de mirasçılarının tespiti ile bunlara tebligat çıkartma fırsatı verilmeden hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, direnme kararının bozulması gerekmiştir. (4721 S. K. m. 28) (6100 S. K. m. 30, 50, 55, 124) (1086 S. K. m. 41) (1136 S. K. m. 2) (YHGK. 11.09.2013 T. 2013/14-612 E. 2013/1297 K.) (14. HD. 01.04.2014 T. 2014/564 E. 2014/4309 K.) Taraflar arasındaki ipoteğin kaldırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … Asliye Hukuk Mahkemesince davanın usulden reddine dair verilen 22.11.2013 gün ve … sayılı kararın temyizen incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 01.04.2014 gün ve 2014/564 E., 2014/4309 K. sayılı kararı ile: “…Davacılar, 10.11.1958 tarihinde davacı …’nın malik olduğu 156 parsel sayılı taşınmazda; yine aynı tarihte davacı …’ın malik olduğu 162 parsel sayılı taşınmazda davalılar yararına ipotek tesis edildiğini, davalılara ulaşamadığından ipotek bedelini ödeyemediğini, ipotek bedelini depo etmeye hazır olduğunu ileri sürerek, ipoteklerin fekkini istemişlerdir. Mahkemece, ölü kişiler aleyhine dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın tensiben reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava, ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir. Dava ehliyeti davada taraf olma ehliyetidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Maddede gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tarafta iradi değişiklik” başlıklı 124. maddesi gereğince; Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu\’nun 28. maddesinde ise; gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişi taraf ehliyetini yitireceğinden aleyhine dava açılamaz ise de; yukarıda belirtildiği üzere maddi hatadan dolayı muhatabın yanlış gösterilmesi, davacının tüm özeni göstermesine rağmen dava açacağı kişiyi doğru tespit edememesi, kısa süre önce kendisiyle işlem yapılmış ya da sadece vekiliyle muhatap olunmuş bir işlemden sonra muhatabın ölmesi durumlarında yanlış taraf gösterilmesi dürüstlük kuralına aykırı değilse ortaya çıkan dava ilişkisi sebebiyle daha üstün bir yarar dikkate alınarak yargılamaya gerçek tarafla devam edilmelidir. Bu durumda mahkemece, ölen kişinin veraset belgesi ile belirlenen tüm mirasçılarına dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle davanın esasına girilmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta; dava konusu 156 ve 162 parsel sayılı taşınmazlarda 10.11.1958 tarihinde …, R. R., …Ü., …, …, O. karısı K., O. oğlu Ali, O. kızı N., A. karısı H., A. oğlu İ., A. kızı S., A. kızı E., A. kızı F. ve A. kızı S. yararına ipotek tesis edilmiştir. Davacılar anılan bu ipoteğin kaldırılması için açılan davada tarafların sağ olanların MERNİS adreslerinin, ölü olanların ise mirasçılarının tespit edilmesi gerektiğini belirtmiştir. İpoteğin tesis tarihi dikkate alındığında davacıların ipotek alacaklılarının adreslerini, sağ olup olmadıklarını ölü ise mirasçılarının kimler olduğunu bilmelerinin gerektiğinin kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu nedenle, davacının ölü kişiler aleyhine dava açmasında HMK’nın 124/2. maddesinde açıklanan dürüstlük kuralına aykırılık bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.09.2013 günlü ve 2013/14-612 Esas 2013/1297 Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır. Dolayısıyla, dava konusu taşınmazlarda yararına ipotek tesis edilen taraflardan ölü olanların mirasçılarının tespitiyle davaya dâhil edilerek, sağ olanların ise MERNİS adresleri belirlenerek usulünce dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkili sağlanarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar bir yana bırakılarak yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir. Mahkemece ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacılar vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur. Mahkemece davacılar vekilinin Avukatlık Kanununun 2’nci maddesi uyarınca Tapu Sicil Müdürlüklerinden ve Nüfus Müdürlüklerinden ilgili kişilere ait bilgileri temin edebileceği hâlde bunu yapmadığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) ilgili hükümleri gereği davalıların nüfus kayıtları ve diğer belgelerinin dava dilekçesine eklenmesi gerektiği, bu belgeleri tamamlama görevinin hâkime yüklenmesinin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 2’nci maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde öngörülen “adil ve hızlı yargılama” ilkesine uygun şekilde düzenlenen HMK’nın ilgili maddelerindeki düzenlemeye uygun olmadığı gibi ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararını davacılar vekili temyiz etmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: vekil ile takip edilen eldeki davada vefat eden ipotek lehtarının mirasçılarının kim oldukları ve bu kişilerin adresinin tespitine ilişkin belgelerin dava açılmadan önce temin edilerek husumetin bu kişilere yöneltilmesinin gerekip gerekmediği; davalıların ölü olduğunun davacı tarafından bilinmemesinin maddi hatadan kaynaklanan ve dürüstlük kuralına aykırı bir durum olup olmadığı ve burada varılacak sonuca göre ölü kişi aleyhine dava açılması hâlinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124’üncü maddesi uyarınca ölenin mirasçılarının dâhil edilmesi suretiyle davaya devam edilip edilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır. Bilindiği üzere, bir davada taraf ehliyeti medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m.50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m.28). Bu nedenle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği öngörülmüştür (HMK m.55; HUMK m.41). Ne var ki, Kanun’da ölü kişiye karşı dava açılması hâlinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir.

İpoteğin Kaldırılması Davasında Davacıya Davayı Mirasçılara Yöneltme İmkanı Verilebilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muris Muvazaası ve Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması İddiasıyla Mirasçıya Dava Açılabilir mi?

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması İddiasıyla Mirasçıya Dava Açılabilir mi? Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas No: 2020/1101 Karar No: 2021/3651 Karar Tarihi: 30.06.2021 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi Dava Türü: Tazminat ve Tenkis Davası Taraflar arasında görülen tazminat ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, 79 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise temlikin muvazaalı olduğunun sabit olduğu gerekçesiyle davacının tazminat isteği kabul edilmiş, karara karşı taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 353/1-b-1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiş; 79 parsel sayılı taşınmazda davalıların hiçbir zaman malik olmadıkları bu nedenle muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tazminata hükmedilemeyeceği, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davanın da pay oranında açılması nedeniyle dinlenme olanağının bulunmadığı gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK\’nın 353/1-b-2. bendi uyarınca, kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, 190 parsel bakımından karar verilmesine yer olmadığına, 249 ve 79 parseller bakımından ise davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … \’nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tazminat, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakanı …’ın oğlu olan davalı …’a vekaletname verdiğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak vekil eden mirasbırakana ait 249 parsel sayılı taşınmazı oğlu diğer davalı …’a devrettiğini, yine davalı …’ın anılan vekaletname ile mirasbırakana ait 79 parsel sayılı taşınmazı da dava dışı Ahmet Namlı’ya satış suretiyle temlik ettiğini, Ahmet’in taşınmazın satış bedelini ödediğini beyan etmesine rağmen bu bedelin terekeye yansımadığını, temliklerin mirastan mal kaçırmak amacıyla, muvazaalı yapıldığını ileri sürerek 249 ve 79 parsel sayılı taşınmazların miras payına isabet eden bedellerinin yasal faiziyle tazminine, mümkün olmazsa tenkise karar verilmesini istemiş; 27.04.2017 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesinde 190 parsel yerine sehven 249 parsel yazdığını belirtip 249, 79 ve 190 parsel sayılı taşınmazların devredilen paylarının miras payı oranında tazminini, mümkün olmazsa tenkisini istemiş; 30.05.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, 249 parsel için 109.608,00 TL’nin, 79 parsel için 1.789.713,00 TL’nin, 190 parsel için 961.875,00 TL’nin satış tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizileriyle tahsilini istemiştir. Davalılar, çekişme konusu taşınmazları temlik alan kişiler olmadıklarını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. İlk Derece Mahkemesince, 190 parsel sayılı taşınmaz yönünden usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına; 249 parsel sayılı taşınmazın ise halen mirasbırakan adına kayıtlı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, 79 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise temlikin muvazaalı olduğunun sabit olduğu gerekçesiyle davacının tazminat isteği kabul edilmiş, karara karşı taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 353/1-b-1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiş; 79 parsel sayılı taşınmazda davalıların hiçbir zaman malik olmadıkları bu nedenle muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tazminata hükmedilemeyeceği, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davanın da pay oranında açılması nedeniyle dinlenme olanağının bulunmadığı gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 353/1-b-2. bendi uyarınca, kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, 190 parsel bakımından karar verilmesine yer olmadığına, 249 ve 79 parseller bakımından ise davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …\’ın … 4. Noterliğinin 28.04.2009 tarihli, 12983 yevmiye nolu vekaletnamesi ile davalı …\’ı vekil tayin ettiği, mirasbırakanın çekişme konusu 79 parsel sayılı taşınmazdaki paylarının tamamının vekil eliyle 09.01.2015 tarihinde dava dışı …ya satış suretiyle temlik edildiği, 1928 doğumlu mirasbırakanın 11.04.2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak kızı davacı …, oğlu davalı … ile kendisinden önce ölen kızı …ın dava dışı mirasçılarının kaldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, davacı dava dilekçesinde 249 ve 79 parsel sayılı taşınmazları dava konusu etmiş, 27.04.2017 tarihli dilekçesinde ise, dava konusu ettiği taşınmazların 79 ve 190 parsel sayılı taşınmazlar olduğunu, dava dilekçesine 190 parsel yerine sehven 249 parselin yazıldığını beyan etmesine rağmen hem 27.04.2017 tarihli dilekçesinde hem de 30.05.2018 tarihli ıslah dilekçesinde 249, 79 ve 190 parsel sayılı taşınmazlar bakımından miras payı oranında tazminat, mümkün olmazsa tenkis isteğinde bulunmuştur. Dava konusu edilmeyen taşınmazın sonradan davaya dahil edilmesi mümkün bulunmadığından ve bununla ilgili bir dava açılmadığından 190 parsel sayılı taşınmaz yönünden yazılı şekilde karar verilmesi doğrudur. Öte yandan, muris muvazaası hukuk nedenine dayalı taleplerde temliki yapan vekilin bir sorumluluğu bulunmadığından 79 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı istem hakkında yazılı şekilde karar verilmesinde de bir isabetsizlik yoktur. Ancak, davacı muris muvazaası hukuki nedeni yanında aynı zamanda vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine de dayanmıştır. Dava konusu 79 parsel sayılı taşınmaz mirasırakana vekaleten davalı … tarafından dava dışı Ahmet\’e temlik edildiğine göre şartların oluşması halinde vekilden tazminat istenilmesi mümkündür. Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı mülga Borçlar Kanunu\’nun 390.) maddesinde yer alan düzenlemeye göre; \”Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.\” Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK\’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası

Muris Muvazaası ve Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması İddiasıyla Mirasçıya Dava Açılabilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muris Muvazaası Nedeniyle Miras Payı Oranında Tapu İptali ve Tescil Davası Açılabilir mi?

Muris Muvazaası Nedeniyle Mirasçılar Arasında Miras Payı Oranında Tapu İptali ve Tescil Davası Açılabilir mi? Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas No: 2020/3895 Karar No: 2021/3970 Karar tarihi: 15.09.2021 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi Dava Türü: Tapu İptali ve Tescil Davası ile Tenkis Davası Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil ile tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalılar vekilinin istinafı üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak, davanın inançlı işlem hukuksal nedenine dayandığı, inançlı işleme dayanan tapu iptali ve tescil davalarında miras payı oranında iptal ve tescil istenemeyeceği gerekçesiyle davanın usulden reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …\’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Davacılar, mirasbırakan babaları …’ün 314 ada 38 parsel (imar ile 4497 ada 5 ve 4499 ada 3, 4, 5 ve 6 nolu parseller) sayılı taşınmazının üzerinde davalılar… ve…’ın evleri bulunduğunu, taşınmazın bölünemediğini, mirasbırakan tarafından taşınmazın tüm mirasçılara eşit şekilde paylaştırılması ve davalılar… ve…’ın evlerinde oturmaya devam etmesi şartıyla davalı …’e bedelsiz olarak satış suretiyle devredildiğini, …’ün mirasbırakanın ölümünden sonra taşınmazı mirasçılar arasında paylaştırmadığı gibi mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak satış suretiyle …’e, …n da davalı …’e devrettiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında mirasçılar adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiş, ıslahla miras payları oranında adlarına tescil istemişlerdir. Davalılar iddiaların doğru olmadığını,… ve…’ın uzun yıllar mirasbırakan ile birlikte çalışıp tüm kazanımlarını mirasbırakana teslim ettiklerini, ellerindeki bir kısım birikimi de mirasbırakana vererek taşınmazı satın aldıklarını, daha sonra taşınmazın …a satıldığını, ancak … tarafından geri alındığını, mirasbırakan tarafından davacılar Bekir ve Hasan Hüseyin’e de taşınmaz devredildiği, mirasbırakanın geride çok sayıda malvarlığının kaldığını ve mirasçılar arasında paylaşıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. İlk derece Mahkemesince, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin muvazaalı olduğu gerekesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalılar vekilinin istinafı üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak, davanın inançlı işlem hukuksal nedenine dayandığı, inançlı işleme dayanan tapu iptali ve tescil davalarında miras payı oranında iptal ve tescil istenemeyeceği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1941 doğumlu mirasbırakan …’ün 27.04.2015 tarihinde ölümüyle, geride davacı çocukları Hacer, Hasan Hüseyin, Bekir ile davalı çocukları …, … ve dava dışı kızı …in mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakan İsmail’in 314 ada 38 parsel sayılı taşınmazını 21.04.2008 tarihinde davalı oğlu …’e satış suretiyle temlik ettiği,…’in de 13.11.2015 tarihinde davalı …’e, …n ise 29.02.2016 tarihinde mirasbırakanın oğlu olan davalı …’e satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; davacı, dava dilekçesinde davanın dayanağını oluşturan tüm olayları (vakıaları) bildirmekle yükümlüdür (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu md.119/1-e). Aynı Kanun\’un 25. 26. ve 31. maddelerinin buyurucu nitelikteki hükümlerinde belirtildiği üzere Hâkim kanunda gösterilen istisnalar dışında, davanın sınırlarını çizen bu olaylarla bağlı olup, bunlar dışına çıkamaz ve inceleme yapıp karar veremez. Ancak, davada ileri sürülen olaylar belirsiz (müphem) veya çelişkili ise, belirsiz veya çelişkili gördüğü iddia veya sebepler (vakıalar) hakkında açıklama isteyebilir. Öte yandan, hâkim yukarıda değinildiği gibi davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, HMK\’nin 33. maddesi uyarınca ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir. Somut olaya gelince; davacılar dava dilekçelerinde mirasbırakanın ölümünden sonra taşınmazı mirasçılarına paylaştırması için davalı …’e devrettiğini ileri sürmüş iseler de, 05.02.2020 tarihli ıslah dilekçelerinde mirasbırakan tarafından davalı …’e yapılan temlikin muvazaalı olduğunu belirterek miras payları oranında iptal tescil isteğinde bulunduklarını açıklamışlardır.Bu durumda HMK\’nın 176. maddesi gereğince ıslah sureti ile davadaki hukuki sebebin muris muvazaası hukuki sebebine dönüştüğü açık olup, eldeki uyuşmazlığın 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Ne var ki, bölge adliye mahkemesince, davadaki hukuki sebebin inançlı işlem olarak değerlendirilerek, miras payı oranında iptal ve tescil istenemeyeceği gerekçesiyle sonuca gidilmesi hatalıdır. Hâl böyle olunca, davanın muris muvazaası hukuki nedenine dayalı miras payı oranında iptal tescil istemine ilişkin bulunduğu gözetilerek bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı hukuki nitelendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetli değildir. Kabule göre de; mirasçılar arasında paylı mülkiyet hükümleri geçerli olduğundan, kayıt maliki olan mirasçıya karşı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulabileceği gözetilmeksizin, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı davalarda pay oranında iptal tescil istenemeyeceği şeklinde karar verilmesi de doğru değildir. Davacılar vekilinin değinilen yön itibari ile yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.09.2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. Kayseri Miras Avukatı – Hukuki Yardım Muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davası ile tenkis davası başta olmak üzere dava ve uyuşmazlık süreçlerinde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir miras avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. Miras ve taşınmaz hukuku alanında uzman avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; Tapu iptal ve tescil davası ile tenkis davası başta olmak üzere hukuki süreçlerin her aşamasında müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri miras avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Google Facebook Twitter Instagram

Muris Muvazaası Nedeniyle Miras Payı Oranında Tapu İptali ve Tescil Davası Açılabilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Tapu İptal ve Tescil İstemine ilişkin Davada Tüm Mirasçıların Muvafakati Gerekir mi?

Tapu İptal ve Tescile ilişkin Davada Tüm Mirasçıların Muvafakati Gerekir mi? Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas No: 2020/1342 Karar No: 2021/2483 Karar Tarihi: 21.04.2021 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince de davacının istinaf başvurusunun kabulü ile karar kaldırılarak tereke elbirliği mülkiyetine tabi olup pay oranında açılan tapu iptal ve tescil isteği dinlenmeyeceği gerekçesiyle davanın usulden reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …\’nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; KARAR Dava, tapu iptal ve tescil ile tazminat istemine ilişkindir. Davacı, mirasbırakan …’nın maliki olduğu 1100 ada 21, 100, 101,102 ve 103 parsel sayılı taşınmazlarının Adıyaman 3. Noterliği 22.12.2005 tarih 4648 sayılı vekaletnamesi ile vekil davalı … tarafından devredildiğini, bilahare danışıklı temliklere konu edildiğini, söz konusu vekaletnamede mirasbırakanın adının yanlış yazıldığını, fotoğrafının üzerinde mühür veya imza bulunmadığını, mirasbırakanın okuma yazma bilmediğini, vekaletnamede parmak izi olmadığını, doktor raporu alınmadığını, başka sahte vekaletnameler de olduğunu, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde de sahte imzalar bulunduğunu, mirasbırakanın kimseye vekalet vermediğini, taşınmazda kendisi veya mirasbırakan adına bağımsız bölüm bulunmadığını, maddi kayba da uğradığını ileri sürerek taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescile ve maddi zarar karşılığı şimdilik 12.000.-TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı …, savunma getirmemiş, diğer davalılar davanın reddini savunmuşlardır. İlk Derece Mahkemesince, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince de davacının istinaf başvurusunun kabulü ile karar kaldırılarak tereke elbirliği mülkiyetine tabi olup pay oranında açılan tapu iptal ve tescil isteği dinlenmeyeceği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’nın 02.10.2008 tarihinde ölümü ile geriye eşi Feriye ile Dursune’den olma çocukları davacı …, davalılar …ve … dava dışı… ve…’ün mirasçı olarak kaldığı, dava konusu 1100 ada 21 parsel sayılı 401m2 miktarlı kargir ev, 1100 ada 100 parsel sayılı 1.186,73m2 miktarlı susuz tarla, 1100 ada 101 parsel sayılı 338,81m2 miktarlı susuz tarla, 1100 ada 102 parsel sayılı 1.492,55m2 miktarlı susuz tarla ve 1100 ada 103 parsel sayılı 3.577,70m2 miktarlı park nitelikli taşınmazların mirasbırakan adına kayıtlı iken Adıyaman 3. Noterliği 22.12.2005 tarih 4648 sayılı vekaletnamesi ile vekil davalı … tarafından 28.12.2005 tarihili satış akdi ile davalı …’e devredildiği, onun da 20.03.2006 tarihli akitle davalı … ..ya temlik ettiği, dava konusu taşınmazların davalı …’ye ait 1100 ada 51 parsel sayılı taşınmazla 06.10.2006 tarihinde tevhidi ile 1100 ada 160 parsel sayılı 6.267,92m2 miktarlı arsa nitelikli taşınmazın oluştuğu, davalı … adına 700783/781527 pay ve davalı … adına 55338/78157 payın tescil edildiği, kalan payların Maliye Hazinesi ve Adıyaman Belediyesi adına kayıtlı iken davalılar Mehmet ve Müslüm tarafından müteakip zamanlarda satın alındığı, davalı …’in adına kayıtlı tüm payı 04.02.2008 ve 18.09.2008 tarihlerinde davalı …’e devrettiği, tamamı davalı … adına kayıtlı taşınmazda 23.09.2008 tarihinde kat irtifakına geçildiği, 27.12.2010 tarihinde kat irtifakı terkin edilerek davalı … adına 3/14 pay tescil edildiği, kalan payların dava dışı 3. kişiler adına olduğu, 05.01.2011 tarihinde kat irtifakı nedeniyle sayfanın kapandığı, 31 adet bağımsız bölümün davalı … adına tescil edildiği, onun da D blok 1, 7 ve 9 nolu bağımsız bölümleri 17.08.2011 tarihinde davalı …’ya, aynı yer 4 nolu bağımsız bölümü davalı …’e 14.11.2013 tarihinde satış suretiyle devrettiği, diğer bağımsız bölümlerin dava dışı 3. kişilere dava tarihinden önce devredildiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 119/g maddesine göre davacı, dava dilekçesinde dayandığı hukuki sebepleri belirtmelidir. Yine 1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu\’nun 74. ve 76. maddeleri hükümlerine paralel düzenlemeler getiren HMK\’nın 26. ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki nitelendirme ile ilgili olarak uygulanacak kanun hükümlerini belirlemek hâkime aittir. Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 31. maddesi ile “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir” şeklinde düzenleme getirilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640 maddesi kapsamında; terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davalar dışında ehliyetsizlik, yolsuz tescil, vekâlet görevinin kötüye kullanılması vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ne var ki, mirasçılar arasında paylı mülkiyet hükümleri geçerli olduğundan, bir mirasçının diğer bir mirasçı aleyhine açtığı davalarda bu kuralın uygulama yeri bulunmadığı kuşkusuzdur. Somut olayda, ön inceleme aşamasında davanın tapu iptali ve tescil davası olarak nitelendirildiği, ilk derece mahkemesince gerekçeli kararda inançlı işlem, muvazaa ve sahtecilik iddialarının değerlendirildiği, Bölge Adliye Mahkemesince davanın sahtecilik iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil ile maddi zararın tazmini olarak nitelendirerek inceleme yapıldığı, davacının temyiz dilekçesinde ehliyetsizlik iddiasının araştırılmadığını belirttiği anlaşılmakla, davacı tarafından dava dilekçesinde, çekişme konusu taşınmazların tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tescili ve maddi zararın tazmini isteği dışında hangi hukuki sebebe dayanıldığının açıkça anlaşılmadığı, ayrıca davalı mirasçılar Abdurrahman ve …dışındaki diğer davalılar adına tapu kaydı bulunmadığı da açıktır. Hal böyle olunca, öncelikle yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler uyarınca davacıya dayandığı hukuki sebebin açıklattırılması, davada dayanılan hukuki neden veya nedenlere göre iddiaların önem sırasıyla incelenmesi, mirasçılar arasında açılan pay oranında tapu iptal ve tescil istekli davanın dinlenme olanağı bulunduğu da gözetilerek, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacının yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 371/1-a maddesi uyarınca Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kayseri Avukat – Hukuki Yardım Kamulaştırma bedelinin tespiti davası, tapu iptali ve tescil davası ile tenkis davası başta olmak üzere gayrimenkul ve taşınmaz hukuku ile ilgili süreçlerde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem

Tapu İptal ve Tescil İstemine ilişkin Davada Tüm Mirasçıların Muvafakati Gerekir mi? Read More »