Banka & Sigorta Hukuku

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kart Şifresinin Ele Geçirilmesinde Kart Hamili ile Bankanın Kusur ve Sorumluluğu

Kart Şifresinin Ele Geçirilmesinde Kart Hamilinin Kusur ve Sorumluluğu 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu Kart Hamillerinin Yükümlülükleri Kart kullanımına ilişkin yükümlülükler – Madde 15 Kart kullanımından doğan sorumluluk, sözleşme imzalandığı ve kartın zilyetliğine geçtiği veya fizikî varlığı bulunmayan kart numarasının öğrenildiği andan itibaren, kart hamiline aittir. Kartın imza hanesinin kart hamili tarafından imzalanmış olması zorunludur. Üye işyerinin talep etmesi durumunda kart hamili, kartın kullanımı sırasında kimlik belgesi ibraz etmek zorundadır. Bu Kanunun 20 nci maddesi uyarınca harcama belgesi düzenlenmeksizin çeşitli iletişim araçları yoluyla veya sipariş formu vasıtasıyla yapılan mal ve hizmet alımlarındaki hukuka aykırı kullanımlardan kaynaklanan zararlardan kart hamili sorumlu tutulamaz. Bildirim zorunluluğu – Madde 16 Kart hamili, kendisine tevdi edilen kartı ve kartın kullanılması bir kod numarası, şifre veya kimliği belirleyici başka bir yöntemin kullanılmasını gerektiriyorsa bu bilgileri güvenli bir şekilde korumak ve başkaları tarafından kullanılmasına engel olacak önlemleri almak, kartın kaybolması, çalınması veya iradesi dışında gerçekleşmiş herhangi bir işlemi öğrenmesi halinde kart çıkaran kuruluşu derhal haberdar etmek zorundadır. Kart hamili adresinde meydana gelen değişiklikleri, değişiklik tarihinden itibaren onbeş gün içinde kart çıkaran kuruluşa bildirmekle yükümlüdür. ATM İçinde Sıkışan Kart Şifresinin Ele Geçirilmesinde Kart Hamilinin Kusuru ve Bankanın Sorumluluğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2020/19-108 Karar No: 2022/1450 Karar Tarihi: 08.11.2022 Özet: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı bankanın müşterisi olduğunu, müvekkilinin para çekmek için banka kartını ATM cihazına yerleştirdiğini, ancak kartın ATM içine girdikten sonra ekran arızası kodu verdiğini, cihaz tarafından karta el konularak kartını iade alamadığını, müvekkilinin eşinin o sırada rahatsız olduğunu ve hastaneye yetiştirilmesi gerektiğinden kartın el konulmasıyla iptal işlemine ilişkin olarak davalıya herhangi bir bildirim yapılamadığını, iki gün sonra internet hesabına girdiğini ve …TL nakit çekim ile …TL harcama olmak üzere toplam …TL\’nin hesabından iradesi dışında çekildiğini fark ettiğini, bunun üzerine davalı bankayla irtibata geçildiğini ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, ayrıca durumun davalı bankaya ihtarnameyle bildirildiğini, davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, davalının alacağın %40’ı oranında icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Bir güven kurumu olması nedeniyle en hafif kusurundan dahi sorumlu tutulan bankanın ATM cihazında yeterli önlemi almadığından kusurlu olduğu ve doğan zarardan sorumlu tutulması gerektiği düşünülse bile, somut olayda şifrenin üçüncü kişilerce ele geçirilmesinde davacı kart hamilinin ağır kusuru bulunduğundan, davalı banka bakımından doğan zarar ile kusur arasında nedensellik bağı kesilmiş olup davanın reddine karar verilmesi gerekir. (5464 s. K. m. 15, 16, 18, 20) (5411 s. K. m. 3, 6, 60, 63) (818 s. K. m. 43, 44, 98, 99, 100) (6098 s. K. m. 51, 52, 114, 115, 116) (6762 s. K. m. 20) (6102 s. K. m. 18) (YHGK 16.06.2020 T. 2017/19-3092 E. 2020/400 K.) 1. Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı banka vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı bankanın müşterisi olduğunu, müvekkilinin para çekmek için banka kartını ATM cihazına yerleştirdiğini, ancak kartın ATM içine girdikten sonra ekran arızası kodu verdiğini, cihaz tarafından karta el konularak kartını iade alamadığını, müvekkilinin eşinin o sırada rahatsız olduğunu ve hastaneye yetiştirilmesi gerektiğinden kartın el konulmasıyla iptal işlemine ilişkin olarak davalıya herhangi bir bildirim yapılamadığını, iki gün sonra internet hesabına girdiğini ve 10.500TL nakit çekim ile 8.660TL harcama olmak üzere toplam 19.160TL\’nin hesabından iradesi dışında çekildiğini fark ettiğini, bunun üzerine davalı bankayla irtibata geçildiğini ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, ayrıca durumun davalı bankaya ihtarnameyle bildirildiğini, davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığından davalı aleyhine … İcra Müdürlüğünün 2012/3844 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, davalının alacağın %40’ı oranında icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; kartın ATM cihazında sıkıştığından bahisle kartını davacının iade alamadığı ifade edilse de şifrenin diğer şahısların eline geçmeden kartın kullanılmasının mümkün olmadığını, davacının 17.01.2012 tarihinde kartın kapatılması için başvurduğunu ve müvekkili banka tarafından kartın hemen kapatıldığını, hatanın davacıdan kaynaklandığını, kart ve şifrenin birlikte kullanılması nedeniyle nakit işlemlerdeki sorumluluğun davacı kart hamiline ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. … Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.05.2015 tarihli ve 2014/816 E., 2015/340 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 75. maddesine göre davacının söz konusu durumu vakit geçirmeksizin bankaya bildirmekle yükümlü olduğu, bu madde ile 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 16. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, davacının vakit geçirmeksizin davalı bankayı durumdan haberdar etmemesinin ve ayrıca kart şifresini gereği gibi muhafaza etmemesinin davacı yönünden müterafik kusur teşkil edeceği, davalı bankanın ise ATM cihazında yeterli önlem ve tedbir alınmayarak banka kartının kötü niyetli kişilerin elde etmesine ve kullanmasına olanak vermesiyle davacı hesabından nakit para çekilmesi ve alışveriş yapılmasında kusurunun bulunduğu, ortaya çıkan zarardan sorumluluğunun doğacağı, olayın oluşumuna göre davacı ile davalı bankanın müterafik kusurlu görüldükleri, tarafların müterafik kusur oranları %50 kabul edilerek karar verilmesinin hakkaniyete uygun olacağı, bu nedenle davalı bankanın icra takibine yaptığı itirazın kısmen iptalinin gerektiği, alacak likit olmadığından, varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, … İcra Müdürlüğünün 2012/3844 E. sayılı takip dosyasında davalı borçlunun borca itirazının kısmen iptali ile takibin 9.580TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin alacak talebinin reddine, yasal şartlar oluşmadığından taraflar lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 7. … Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı banka vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/8169 E., 2017/3018 K. sayılı kararı ile; “…Dava, bankanın kusuru nedeniyle banka kartı harcamalarının davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir. Somut olayda banka kartının ATM’ de sıkışması nedeniyle

Kart Şifresinin Ele Geçirilmesinde Kart Hamili ile Bankanın Kusur ve Sorumluluğu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince Direnme Kararı Verilmesi Mümkün mü

Hakem Heyetince Direnme Kararı Verilmesi Mümkün mü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2023/395 Karar No: 2023/478 Karar Tarihi: 17.05.2023 Mahkemesi: Ticaret Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Asliye Ticaret Mahkemesince verilen hakem kararının saklanmasına ilişkin karara konu olan itiraz hakem heyeti kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, itiraz hakem heyetince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. I. ÖN SORUN Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin direnme kararı verme yetkisinin bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir. II. GEREKÇE 1. Bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşen iki tarafın, anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümünü özel kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu özel kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasına tahkim; uyuşmazlığın çözümü kendilerine bırakılan bu özel kişilere ise hakem denir. Hakemler, bağımsız, tarafsız gerçek kişilerdir, kural olarak uyuşmazlığın tarafı olan kişilerce seçilirler, uyuşmazlığı yargılama yoluyla çözerler. Tahkim yolu, tarafların doğmuş ya da doğabilecek bir uyuşmazlığı aralarındaki anlaşmaya göre hakem veya hakem kuruluna götürdükleri, özel bir yargılama faaliyetidir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Ankara 2001, C. VI, s. 5875; Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, C.II, s. 1857). 2. Sigortacılıkta tahkim ise alternatif çözüm yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sistem ile Türkiye Sigorta Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde kurulmuş olan Sigorta Tahkim Komisyonuna müracaat edilerek komisyon tarafından belirlenecek hakemler aracılığıyla sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında, sigorta sözleşmesinden veya güvence hesabından faydalanacak kişiler ile güvence hesabı arasında çıkan uyuşmazlıklar çözüme kavuşturulmaktadır. 3. Sigortacılıkta tahkim kavramı hukukumuza ilk defa 03.06.2007 tarihinde kabul edilerek 14.06.2007 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu\’nun 30 uncu maddesi ile girmiştir. Bu maddenin 12 nci bendi ve ilgili diğer maddelerinde 29.06.2012 tarihli Resmî Gazete\’de yayımlanan 6327 sayılı Kanun ve 18.04.2013 tarihli Resmî Gazete\’de yayımlanan 6456 sayılı Kanun ile birtakım eklemeler ve değişiklikler yapılmıştır. Tahkim ile ilgili diğer düzenlemeler ise Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik ile yapılmıştır. 4. Sigorta tahkimi ile iç tahkim arasında terminolojik benzerlik dışında her iki alternatif uyuşmazlık çözüm yönteminin en temel nitelikleri olan tahkim anlaşmasının varlığı, tarafların rolü, sürecin işleyişi, hakemlerin seçimi, davanın açılması, yargılama usulü, kararların verilmesi, kararlara karşı kanun yolları ve kurumsal yapı yönünden çok temel konularda birbirinden farklılıklar bulunmaktadır. Her iki sistem arasındaki farklılık ve özellikler Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 19.06.2020 tarihli ve 2019/4 Esas, 202071 Karar sayılı kararında ayrıntılı bir şeklide açıklanmıştır. 5. Sigorta tahkim sisteminin kendine özgü kalıcı ve kurumsal bir yapısı bulunmaktadır. Sigorta tahkimi, zorunlu sigortalar dışında, sigorta kuruluşlarının iradi katılımı esasına dayanmaktadır. Sigortalı/hak sahipleri ise hiçbir şekilde, sigorta şirketleri ile yaşadığı bir uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurmak zorunda değildir. Sigortacılık Kanununda yer alan tahkim, sisteme üye olan şirketler bakımından zorunluluk, sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayanlar bakımından gönüllülük esasına dayanmaktadır (Karasu, Rauf: Yargıtay ve Sigorta Tahkimi İtiraz Hakem Heyeti Kararları Işığında Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Ankara, 2016, s.136; Kabukçuoğlu Özer: Sigortacılık Kanunu Şerhi, … 2012, s. 29). 6. Bu sistem ile sigorta konusundaki uyuşmazlıkların uzman kişiler tarafından az maliyetle, hızlı ve adil şekilde çözüme kavuşturularak sigortacılık sektörüne olan güvenin artırılması amaçlanmış, bu kapsamda sistemin işleyişine özgü düzenlemeler getirilmiştir. Örneğin; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu\’na göre hakem seçimi Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından yerine getirilir. Sigortacılık tahkiminde taraflar hakemleri serbestçe belirleyemezler. Sigorta tahkiminde görev yapacak hakemlerin Kanun’un 30/8 ve Tahkim Yönetmeliğinin 16 ncı maddesindeki nitelikleri taşıması zorunlu tutulmuştur. Hakemler hayat ve hayat dışı sigorta gruplarından sadece birinde görev yapacak şekilde önceden hazırlanmış listelere göre belirlenir. Hakemler, görevlendirildikleri tarihten itibaren en geç dört ay içinde karar vermek zorundadır. Ancak, bu süre tarafların açık ve yazılı muvafakatleriyle uzatılabilir. 7. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu\’nun 30/23 üncü maddesi “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun hükümleri, sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen uygulanır.” hükmüne haizdir. Hakem heyetince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda mahkemeler için öngörülen direnme kurumunun kıyas yoluyla hakemler içinde geçerli olduğu ileri sürülmüştür. 8. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre direnme yetkisi devlet (ilk derece) mahkemelerinin ve istinaf mahkemelerinin tekelindedir. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 15 inci maddesine göre; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay dairelerinin bozma kararlarına karşı mahkemelerce verilen direnme kararlarını inceleyerek karar vermekle görevli kılınmıştır. 9. Hakemlerin direnmesini mümkün görmek, uyuşmazlığa düşen tarafların resmî yargıyı bırakarak, uyuşmazlığı bir an önce hallettirmek için anılan iradi alternatif yolunu seçmedeki amacına da aykırıdır (Özbay, …: Hakem Kararlarının Temyizi, Ankara 2004, s. 372 vd). Sigortacılık Kanunu’nun sigorta konusundaki uyuşmazlıkların uzman kişiler tarafından az maliyetle, hızlı ve adil şekilde çözüme kavuşturularak sigortacılık sektörüne olan güvenin artırılması yönünde güttüğü gayeye de uygun düşmemektedir. Bozma kararından sonra sistemlerine göre yeniden seçilen hakemler bozma kapsamıyla sınırlı olarak inceleme yapmaktadır (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 23.10.1972 tarihli ve 1972/2 Esas., 1972/12 Karar sayılı İBK kararı). 10. Daha açık bir ifadeyle sigortacılıkta tahkim müessesesi hızlı ve adil çözüme ulaşmak hedeflenmiştir. Bu nedenle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-4 üncü maddesi gereğince hakem kararlarına karşı karar düzeltme yoluna dahi başvurulamayacağı düzenlenmiştir. Netice itibariyle Uyuşmazlık Hakem Heyetince direnme kararı verilmesi mümkün değildir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2021 tarihli ve 2018/(17)4-686 Esas, 2021/1318 Karar; 22.09.2022 tarihli ve 2022/4-672 Esas, 2022/1127 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir. 11. Bu nedenle direnme adı altındaki kararın usulden bozulmasına karar vermek gerekmiştir. III. KARAR Açıklanan sebeplerle; Direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince usulden BOZULMASINA, İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2022/17-672 Karar No: 2022/1127 Karar Tarihi: 22.09.2022 Özet: Sigortacılıkta tahkim müessesesi hızlı ve adil çözüme ulaşmak hedeflenmiştir. Bu nedenle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-4. maddesi gereğince hakem kararlarına karşı karar düzeltme yoluna dahi başvurulamayacağı düzenlenmiştir. Netice itibariyle Uyuşmazlık Hakem Heyetince direnme kararı verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle direnme adı altındaki kararın usulden bozulmasına karar vermek gerekmiştir. (5684 s. K. m. 30) (2797 s. K. m. 15) (1086 s. K. m. 440) (Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik m. 16) (YİBK 23.10.1972 T. 1972/2 E. 1972/12 K.) Dava ve Karar: 1. Taraflar arasındaki maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama

Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince Direnme Kararı Verilmesi Mümkün mü Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Engelli Bireye Ayrımcılık Yapılması: Banka Tarafından Görme Engelli Bireye Kredi Verilmemesi

Görme Engelli Bireye Ayrımcılık Yapılması Anayasa Mahkemesi Kararı – Değerlendirme Olaylar Başvurucu, banka tarafından kredi limitinin olduğu bilgisi verilmesi üzerine kredi kullanmak amacıyla banka şubesine gitmiştir. Şube personeli, kredi işlemlerinin tamamlanabilmesi için düzenlenen sözleşmeye başvurucu tarafından \”Bir nüshasını elden aldım\” yazılarak sözleşmenin imzalanması gerektiğini ifade etmiştir. Görme engelli olması nedeniyle bunu yapamayacağını, görme engelli alfabesi, kamera kaydı gibi farklı yöntemlerle bu eksiklikleri giderebileceğini belirtmesine rağmen başvurucu iki saati geçkin süre banka şubesinde bekletilmiş ve bu sürenin sonucunda krediyi kullanamadan banka şubesinden ayrılmıştır. Başvurucu, bahsi geçen olay nedeniyle banka aleyhine asliye hukuk mahkemesinde manevi tazminat davası açmıştır. Mahkeme, davayı kısmen kabul ederek manevi tazminatın davalı banka tarafından başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Bankanın istinaf başvurusunu inceleyen bölge adliye mahkemesi ise istinaf başvurusunun kabulüne ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. İddialar Başvurucu; kredi kullanmak amacıyla bulunduğu özel bankada, görme engelli olması dolayısıyla imzasını ne şekilde atacağının belirlenememesinden bahisle uzun süre bekletildiğini, bu nedenle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Mahkemenin Değerlendirmesi Somut olayda başvurucunun görme engelli olması dışında kredi kullanmak isteyen diğer bireylerle benzer durumda olduğu açıktır. Bu doğrultuda başvurucunun görme engelli olması nedeniyle kredi kullanamaması farklı muamele teşkil etmektedir. Dolayısıyla durumları benzer olan banka müşterileri arasında kredi kullanılması yönünden engellilik temelinde farklılık yaratılmıştır. Olayda başvurucunun görme engelli olduğu için maruz kaldığı farklı muamelenin nesnel ve haklı bir temelinin bulunduğu muhatap banka tarafından ortaya konulamamıştır. Engelli kişilerin özel ihtiyaçları dikkate alınarak diğer bireylerle eşit şekilde yaşayabilmelerine yönelik olarak devletin pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Nitekim ulusal ve uluslararası düzenlemelerde engelli bireylerin ayrımcı muameleye karşı korunması konusunda mutabakat bulunmaktadır. Bölge adliye mahkemesinin gerekçesine göre kredi verilmemesi, başvurucunun görme engelli olması nedeniyle yapılacak teknik işlemler yönünden banka personeli tarafından yaşanılan tereddüde dayandırılmıştır. Dolayısıyla görme engelli olan başvurucunun özel ihtiyaçlarının dikkate alınmadığı anlaşılmıştır. Nitekim gerek banka tarafından gerekse de bölge adliye mahkemesince söz konusu banka işlemine ilişkin olarak başvurucunun durumunu gözeten alternatif bir tedbirin etkili bir biçimde uygulanması yönüyle gereken özenin gösterildiği de ortaya konulamamıştır. Bu durumda başvurucunun kredi kullanamamasının temel nedeni, görme engelli olmasına ve bu durumda uygulanacak mevzuat hükümlerinin anayasal ilkeler gözetilerek uygulanmamasına dayanmaktadır. Bölge adliye mahkemesince engelli bireylerin hukuksal işlemlerine ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin anayasal güvenceler ışığında yorumlandığı ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterilememiştir. Sonuç olarak başvurucunun banka kredisi kullanamaması ve uzun bir süre banka şubesinde bekletilmesi bakımından görme engelli olması temelinde yapılan muamelenin nesnel ve haklı bir sebebinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir. Görme Engelli Bireye Ayrımcılık Yapılması: İmza Atamayan Görme Engelli Bireye Banka Tarafından Kredi Verilmemesi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Sevda Yılmaz Başvurusu Başvuru Numarası: 2017/37627 Karar Tarihi: 2/3/2023 R.G. Tarih ve Sayı: 19/7/2023-32253 BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN Üyeler: Muammer TOPAL, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, İrfan FİDAN Raportör: Ferhat YILDIZ Başvurucu: Sevda YILMAZ I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, görme engelli olan başvurucunun kredi kullanmak amacıyla bulunduğu özel bankada imzasını ne şekilde atacağı belirlenmediğinden uzun süre bekletilmesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 22/11/2017 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 5. Görme engelli olup Türk Hava Yollarında çalışan başvurucuya aylıkları Yapı Kredi Bankasındaki (Banka) hesabından ödenmektedir. Banka tarafından başvurucuya 34.000 TL kredi limiti olduğu bilgisi verilmesi üzerine başvurucu 10.000 TL kredi kullanmak amacıyla Bankanın Ümraniye Şubesine gitmiştir. Başvurucuya, kredi işlemlerinin tamamlanabilmesi için, düzenlenen sözleşmeyi \”Bir nüshasını elden aldım.\” cümlesini yazarak imzalaması gerektiği söylenmiştir. Başvurucunun görme engelli olması nedeniyle bunu yapamayacağını, görme engelli alfabesi, kamera kaydı gibi farklı yöntemlerle bu eksiklikleri giderebileceğini belirtmesine rağmen başvurucu iki saati aşan süre şubede beklemiş ve krediyi kullanamadan şubeden ayrılmıştır. 6. Başvurucu bahsi geçen olay nedeniyle Banka aleyhine İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) manevi tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde sadece görme engelli olması nedeniyle kredi hizmetinden faydalanamadığı, Banka personeli tarafından ayrımcı muameleye maruz bırakıldığı hususlarına yer vermiştir. Mahkeme 15/3/2017 tarihinde davayı kısmen kabul ederek 7.500 TL manevi tazminatın davalı Banka tarafından başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Kararda, Banka personelinin görme engelli bireylerle ilgili işlemler konusunda yeterince eğitilmediği, uygulama birliğinin sağlanamadığı, başvurucunun iki saati aşan bir süre banka şubesinde bekletildiği ve krediyi kullanamadığı vurgulanmıştır. 7. Davalı Banka; personelinin mevzuata göre işlem yaptığını, başvurucunun şubede geçirdiği sürenin makul olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 13/9/2017 tarihinde istinaf başvurusunun kabulüne, davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararda başvurucunun görme engelli olması nedeniyle \”Sözleşmenin bir nüshasını elden aldım.\” şeklindeki cümlenin yazdırılması noktasında bir tereddüt yaşandığı, başvurucunun kredi kullanabilmesi için çözüm arandığı, internet bankacılığına yönlendirildiği vurgulanmıştır. Ayrıca banka personelinin manevi tazminatı gerektirecek, haksız fiil niteliğinde, nezaketsiz bir davranışının olmadığı, sözleşmeye yazılması gereken metinle ilgili tereddüde dayalı gecikme yaşandığı, sonuç olarak başvurucunun ayrımcılığa uğramasının söz konusu olmadığı belirtilmiştir. 8. Nihai karar 25/10/2017 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 9. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu\’nun \”İmza\” kenar başlıklı 15. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir: \”… Görme engellilerin talepleri halinde imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları yeterlidir.\” 10. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun \”İmza atamayanların durumu\” kenar başlıklı 206. maddesi şöyledir: \”(1) Okuma ve yazma bilmediği için imza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır. (2) Okuma ve yazma bildiği hâlde imza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından onaylanmasına veya düzenlenmesine bağlıdır. (3) İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı

Engelli Bireye Ayrımcılık Yapılması: Banka Tarafından Görme Engelli Bireye Kredi Verilmemesi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Güvence Hesabından Tazminat Talebi: Tek Taraflı Trafik Kazasında Aracın Sigortasının Olmaması

Güvence Hesabından Tazminat Talebi 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu Güvence Hesabı – Madde 14 (1) Bu Kanunun 13 üncü maddesi, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak aşağıdaki koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde Güvence Hesabı oluşturulur. (2) Hesaba; a) Sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, b) Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, c) Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddî ve bedensel zararlar için, ç) Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için, d) Yeşil Kart Sigortası uygulamaları için faaliyet gösteren Türkiye Motorlu Taşıt Bürosunca yapılacak ödemeler için, başvurulabilir. Cumhurbaşkanı, gerekli görülen hallerde, eşyaya gelecek zararların kısmen veya tamamen Hesaptan karşılanmasına karar vermeye yetkilidir. (3) Hesabın gelirleri; birinci fıkrada belirtilen zorunlu sigortalar için tahsil edilen toplam primlerin yüzde biri oranında sigorta şirketlerince ödenecek katılma payları ile sigorta ettirenlerden safî primlerin yüzde ikisi oranında tahsil edilecek katılma paylarından oluşur. Bakan, bu oranları yarısına kadar indirmeye veya iki katına kadar artırmaya ya da katılma paylarını maktu olarak tespit etmeye yetkilidir. (4) Sigorta şirketleri, üçüncü fıkra hükmü gereğince kendileri tarafından ödenmesi gereken bir takvim yılına ilişkin katılma paylarını takip eden yılın Şubat ayı sonuna kadar; sigorta ettirenlerden tahsil edilen katılma paylarını ise tahsil edildikleri ayı takip eden ayın sonuna kadar Hesaba yatırmak zorundadır. (5) Hesap kapsamındaki her zorunlu sigorta ve yeşil kart sigortası için ayrı hesap açılır ve bunların gelir ve giderleri bu hesaplarda izlenir. (6) Hesabın gelir ve giderleri ile işlemleri, Müsteşarlıkça her yıl denetlenir. (7) Hesabın kuruluşuna, işleyişine, tanıtımına, idari masraflarına, fon varlıklarının nemalandırılmasına, Hesaptan yapılacak ödemelere, gerek ilgililere gerekse Türkiye Motorlu Taşıt Bürosuna yapılacak rücûlara, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi, Sigortacılık Eğitim Merkezi ve Komisyona yapılacak katkı payları ile, Hesap kapsamındaki zorunlu sigortaların denetimi ve takibinden kaynaklanan giderler ile diğer harcamalara ilişkin esaslar yönetmelikle düzenlenir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Ölüm – Madde 53 Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır: 1. Cenaze giderleri. 2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar. Bedensel zarar – Madde 54 Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar. Belirlenmesi – Madde 55 Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır. Güvence Hesabı Yönetmeliği Hesaba başvurulabilecek haller – Madde 9 (1) Hesaba zorunlu sigortalara ilişkin olarak; a) Sigortalının veya sigortayı yaptırmakla sorumlu olanın tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, b) Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, c) Zorunlu sigorta teminat limitleri ile sigorta poliçesinde belirtilen teminat arasındaki fark kadar ödenecek bedensel tazminat tutarları için, ç) Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararlar için, d) Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için başvurulabilir. (2) Ayrıca Hesaba, Yeşil Kart Sigortası kapsamında Türkiye sınırları içinde meydana gelen zararlardan dolayı Büroca tekemmül ettirilen hasar dosyalarının tazminat ödemesi için Büro tarafından da başvurulabilir. (3) Hesap, sigorta şirketlerinin birinci fıkranın (ç) bendine istinaden rücu talepleri ile ilgili olarak topluca değerlendirme yapmak suretiyle bu şirketlerle hesap kapatmaya ve hesabın kapatılmasına yönelik anlaşmalar yapmaya yetkilidir. Bu takdirde, hangi sigortalılar için ödeme yapıldığı, sigortalı adı ve soyadı, poliçe numarası, hasar tutarı, hangi şirketten rücu edildiği bir liste halinde tutulur. Bu durumda, rücu eden şirketçe, listede yer alan sigortalılara rücu çerçevesinde yapılmış olan icrai ve yasal takipler derhal kaldırılır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar – Madde 92 Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar. a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu  tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler, e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler. g) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri, h) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri, i) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 tarihli ve E.:2019/40; K.:2020/40 sayılı Kararı ile) j) Destekten yoksun kalan hak sahibinin, destek şahsının kusuruna denk gelen tazminat talepleri, k) Gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi dolaylı zararlar, l) Hasar sebebiyle trafikten çekme veya hurdaya çıkarılma işlemi görmüş araçların değer kaybı tazminatı talepleri, m) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki terör eylemlerinde ve bu eylemlerden doğan sabotajda kullanılan araçların neden olduğu ve sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri ile aracın terör eylemlerinde kullanıldığını veya kullanılacağını bilerek binen kişilerin ve terör ve sabotaj eyleminde yer alan kişilerin uğradıkları zararlara ilişkin talepler. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında

Güvence Hesabından Tazminat Talebi: Tek Taraflı Trafik Kazasında Aracın Sigortasının Olmaması Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Banka ve Kamu Kurumunun Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Banka ve Kamu Kurumunun Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Dolandırıcılık – Madde 157 (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir. Madde Gerekçesi Madde metninde dolandırıcılık suçu tanımlanmıştır. Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır. Bu bakımdan dolandırıcılık suçu, kişilerin malvarlığına karşı işlenen bir suçtur. Söz konusu suç tanımı ile, kişilerin sahip bulunduğu malvarlığı hakkının korunması amaçlanmıştır. Ayrıca, bu suçun işlenişi sırasında hileli davranışlar ile kişiler aldatılmaktadır. Aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyi niyet ve güven ihlâl edilmektedir. Bu suretle kişinin irade serbestisi etkilenmekte ve irade özgürlüğü ihlâl edilmektedir. Çok hareketli suç görüntüsü taşıyan dolandırıcılık suçunun oluşumu açısından birden fazla fiilin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu hareketlerden birincisini hile oluşturmaktadır. Hile, icraî bir davranışla gerçekleştirilebileceği gibi; karşı tarafın içine düştüğü hatadan, bir konuda yanlış bilgi sahibi olmasından yararlanarak da, yani ihmalî davranışla da, gerçekleştirilebilir. Ancak, bu durumda kişinin, hataya düşen karşı tarafı bilgilendirmek konusunda yükümlülüğünün olması gerekir. Hataya düşen kişi ile hukukî ilişkide bulunulan durumlarda, böyle bir yükümlülük vardır. Ayrıca, muhatabın belli bir husustaki hatası karşısında kişinin ihmalî davranışının, örneğin susmasının, bir beyan, açıklama değerini taşıması gerekir. Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, gerçekleştirilen hilenin etkisiyle, bu hileye maruz kalan kişinin veya bir üçüncü kişinin zararına olarak, fail veya bir başkası bir menfaat elde etmelidir. Dolandırıcılık suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Burada söz konusu olan kast, dolandırıcılık suçunun maddî unsurlarının hepsinin fail tarafından bilinmesini ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle, fail gerçekleştirdiği davranışların hile teşkil ettiğini, başka birini aldatıcı nitelikte olduğunu bilmelidir. Ayrıca, fail, bu hileli davranışlar sonucunda bunların etkisiyle, hileye maruz kalan kişinin veya başkasının malvarlığında bir eksilme meydana geldiğini, zarar gördüğünü ve buna karşılık, kendisinin veya sair bir kişinin malvarlığında bir artma meydana geldiğini bilmelidir. Bu itibarla, fail, mağdurun malvarlığındaki eksilmenin, mağdurun gördüğü zararın kendi hileli davranışları sonucunda meydana geldiğini bilmelidir; hile ile zarar arasındaki illiyet bağının varlığının bilincinde olmalıdır. Belirtilen hususlara ilişkin kast, doğrudan kast olabileceği gibi, olası kast da olabilir. Dolandırıcılık suçunun işlenmesi suretiyle elde edilen yararın miktarı çoğu zaman tam olarak belirlenememektedir. Bu gibi durumlar göz önünde bulundurularak, dolandırıcılık suçundan dolayı hapis cezasının yanı sıra ayrıca adlî para cezası öngörülmüştür. Nitelikli dolandırıcılık – Madde 158 (1) Dolandırıcılık suçunun; a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle, b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle, c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle, d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle, e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında, i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle, j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, k) Sigorta bedelini almak maksadıyla, l) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle, İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. (2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır. Madde Gerekçesi Madde metninde, dolandırıcılık suçunun temel şekline göre cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli unsurları belirlenmiştir. Birinci fıkranın (a) bendinde, dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi için, dinî inanç ve duygular, aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalıdır. Suçun oluşabilmesi için, dinî inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır. Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Bu nedenle, birinci fıkranın (b) bendinde, dolandırıcılık suçunun kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Keza, kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Bu nedenle, belirtilen durum birinci fıkranın (c) bendinde, dolandırıcılık suçunun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Birinci fıkranın (d) bendinde, dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi, bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Çünkü, kamu kurum veya kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişilikleri toplumda güven beslenen müesseseler olarak kabul edilmişlerdir. Fıkranın (e) bendinde, bu suçun kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenmesi, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin ya da birer güven kurumu olan banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Banka ve kredi kurumları açısından dikkat edilmesi gereken husus, bu kurumları temsilen, bu kurumlar adına hareket eden kişilerin başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleridir. Aynı

Banka ve Kamu Kurumunun Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Karşılıksız Kaldığı Belli Olmayan Çekler ile Teminat Alacakları için İhtiyati Haciz Kararı Verilebilir mi

Çekler ve Teminat Alacakları için İhtiyati Haciz Kararı Verilebilir mi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Para borcu ve teminat için takip – Madde 42 Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yoliyle veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan eder. Yabancı devlet aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamaz. İdari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yoluna başvurulamaz. İhtiyati haciz şartları – Madde 257 Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1 – Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2 – Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu Krediler – Madde 48 Bankalarca verilen nakdî krediler ile teminat mektupları, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul gibi gayrinakdî krediler ve bu niteliği haiz taahhütler, satın alınan tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları, tevdiatta bulunmak suretiyle ya da herhangi bir şekil ve surette verilen ödünçler, varlıkların vadeli satışından doğan alacaklar, vadesi geçmiş nakdî krediler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil edilmemiş faizler, gayrinakdî kredilerin nakde tahvil olan bedelleri, ters repo işlemlerinden alacaklar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler nedeniyle üstlenilen riskler, ortaklık payları ve Kurulca kredi olarak kabul edilen işlemler izlendikleri hesaba bakılmaksızın bu Kanun uygulamasında kredi sayılır. Birinci fıkrada belirtilenlere ilâve olarak, kalkınma ve yatırım bankaları ile katılım bankalarının taşınır ve taşınmaz mal ve hizmet bedellerinin ödenmesi suretiyle veya kâr ve zarar ortaklığı yatırımları, taşınmaz, ekipman veya emtia temini veya finansal kiralama, mal karşılığı vesaikin finansmanı, ortak yatırımlar veya Kurulca belirlenecek diğer yöntemlerle sağladıkları finansmanlar da bu Kanun uygulamasında kredi sayılır. 5941 sayılı Çek Kanunu İbraz, ödeme, çekin karşılıksız olduğunun tespiti ve gecikme cezası – Madde 3 (1) Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde hamilin varsa vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenir. Ancak çek, hesabın bulunduğu şubeden başka bir şubeye ibraz edildiğinde, o şubece karşılığı sorulmak suretiyle ödenir. (2) “Karşılıksızdır” işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılır. (3) Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için; a) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde, 1) Çek bedeli bin Türk Lirası veya üzerinde ise bin Türk Lirası, 2) Çek bedeli bin Türk Lirasının altında ise çek bedelini, b) Karşılığının kısmen bulunması hâlinde, 1) Çek bedeli bin Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı bin Türk Lirasına tamamlayacak bir miktarı, 2) Çek bedeli bin Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak bin Türk Lirasını, ödemekle yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu fıkradaki miktar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan fiyat endekslerindeki yıllık değişmeler göz önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmî Gazete’de yayımlanır. (4) Hamilin talepte bulunması hâlinde, karşılıksızdır işlemi; çekin arka yüzüne tahsil için bankaya ibraz edildiği tarih, hesap durumu, bankanın yükümlülüğü çerçevesinde ödediği miktar ve ibraz eden gerçek kişinin adı ve soyadı yazılmak, bu kişinin tüzel kişi adına bedeli tahsil etmesi hâlinde bu husus belirtilmek ve bu kişi ile birlikte banka yetkilisi tarafından imzalanmak suretiyle yapılır. Banka tarafından ödenen miktar düşüldükten sonra karşılıksız kalan tutar açıkça belirtilir. Hamilin imzalamaktan kaçınması hâlinde, karşılıksızdır işlemi yapılmaz. (5) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil, kısmî ödemenin hamil tarafından kabul edilmemesi hâlinde, ikinci fıkra hükmüne göre karşılıksızdır işlemi yapılır; ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin üzerine yazılır ve çek, üzerine imzası alınarak hamiline geri verilir; ön ve arka yüzünün fotokopisi banka tarafından saklanır. Çek hesabında hiç karşılığın bulunmaması ve hamilin sadece muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutarın ödenmesini talep etmesi hâlinde de bu fıkra hükmüne göre işlem yapılır. (6) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil kısmî ödeme hâlinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisi ücretsiz olarak hamile verilir. Çek hamili, bu fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine başvurabileceği gibi, icra mahkemesine şikâyette bulunurken dilekçesine bu fotokopiyi ekleyebilir ve bunu icra daireleri ile mahkemelerde ispat aracı olarak kullanabilir. Mahkeme veya icra dairesinin istemi hâlinde çekin aslı bu mercilere gönderilir. (7) Banka; a) Çekin karşılığının hesapta bulunmasına rağmen hamiline ödenmesinin geciktirilmesi, b) Kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın hamile ödenmesinin geciktirilmesi, hâllerinde, çek hamiline, her geçen gün için binde üç gecikme cezası öder. Bu hâllerde 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uygulanmaz. (8) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanununun 707 nci maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır. (9) Çekin, üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren beş yıl içinde ibraz edilmemesi hâlinde, muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu sona erer. (10) Lehine karekodlu çek düzenlenen lehdar, teslim aldığı çeki Türk Ticaret Kanununun 780 inci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sisteme kaydeder. Karekodlu çekin sisteme kaydedildiği tarihten sonra çek düzenleyen tüzel kişinin temsilcilerinde meydana gelen değişiklikler, çek hesabı sahibi tüzel kişinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Karşılıksız Kalıp Kalmadığı Belli Olmayan Çekler ile Teminat Alacakları için İhtiyati Haciz Kararı Verilebilir mi Yargıtay Büyük Genel Kurul Esas No: 2016/1 Karar No: 2017/6 Karar Tarihi: 27.12.2017 Özet: İhtiyati haciz; icra işlemi değil, özel geçici hukuki koruma müessesesi olduğundan, ancak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 257’nci maddesindeki şartlar çerçevesinde karar verilebilir. O hâlde, teminatın depo edilmesi için ihtiyati haciz kararı verilemez. Teminat gösterme borcu için ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğine dair karar verilmiştir. (5941 s. K. m. 3) (2004 s. K. m. 42, 257) (5411

Karşılıksız Kaldığı Belli Olmayan Çekler ile Teminat Alacakları için İhtiyati Haciz Kararı Verilebilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sigortalıya Ödenen Bedelin Rücuen Tahsili için Başlatılan Takibe ilişkin İtirazın İptali Davası Açılması

Sigortalıya Ödenen Bedelin Rücuen Tahsili Amacıyla Başlatılan Takibe ilişkin İtirazın İptali Davası Açılabilir mi 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu Tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran haller – Madde 95 Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Temerrüt – Madde 1434 (1) 1431 inci maddeye uygun olarak istenilen sigorta primini ödemeyen sigorta ettiren mütemerrit olur. (2) İlk taksidi veya tamamı bir defada ödenmesi gereken prim, zamanında ödenmemişse, sigortacı, ödeme yapılmadığı sürece, sözleşmeden üç ay içinde cayabilir. Bu süre, vadeden başlar. Prim alacağının, muacceliyet gününden itibaren üç ay içinde dava veya takip yoluyla istenmemiş olması hâlinde, sözleşmeden cayılmış olunur. (3) İzleyen primlerden herhangi biri zamanında ödenmez ise, sigortacı sigorta ettirene, noter aracılığı veya iadeli taahhütlü mektupla on günlük süre vererek borcunu yerine getirmesini, aksi hâlde, süre sonunda, sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını ihtar eder. Bu sürenin bitiminde borç ödenmemiş ise sigorta sözleşmesi feshedilmiş olur. Sigortacının, sigorta ettirenin temerrüdü nedeniyle Türk Borçlar Kanunundan doğan diğer hakları saklıdır. (4) Bir sigorta dönemi içinde sigorta ettirene iki defa ihtar gönderilmişse sigortacı, sigorta döneminin sonunda hüküm doğurmak üzere sözleşmeyi feshedebilir. Can sigortalarında indirime ilişkin hükümler saklıdır. Halefiyet – Madde 1472 (1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur. Sigortalıya Ödenen Bedelin Rücuen Tahsili Amacıyla Başlatılan Takibe ilişkin İtirazın İptali Davası Açılabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/2110 Karar No: 2018/1354 Karar Tarihi: 25.09.2018 Mahkemesi: Sulh Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ümraniye 2. Sulh Hukuk Mahkemesince “davalı … yönünden davanın reddine, diğer davalı yönünden davanın kısmen kabulü ile itirazın kısmen iptaline” dair verilen 13.10.2012 tarihli ve 2010/1346 E., 2012/1193 K. sayılı karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25.11.2013 tarihli ve 2013/15467 E., 2013/16535 K. sayılı kararı ile; \”…Davacı vekili; müvekkiline ait kasko sigortalı araca davalının sürücüsünün kusuru ile çarpması sonucu meydana gelen hasarın sigortalısına ödendiğine, ödenen bedelin rücuen tahsili amacıyla başlatılan takibe davalıların itiraz ettiklerini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve davalıların %40 dan az olmamak üzere inkar tazminatıyla sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili; poliçe priminin ödenmemesi nedeniyle poliçenin daha sonra iptal edildiğini, kaza tarihi itibariyle geçerli bir sigorta poliçesi bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili, aracın diğer davalıya olay tarihi itibariyle ZMSS poliçesi ile sigortalandığını, primin poliçeyi düzenleyen acenteye peşin olarak ödendiğini, poliçe aslının kendisinde bulunduğunu, zararın davalı … şirketinden tahsil edilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davalı Birlik Sigorta AŞ. yönünden davanın reddine, diğer davalı yönünden itirazın iptali davasının kısmen kabulü ile itirazın kısmen iptali ile takibin 4183 TL asıl alacak, ve 542,63 TL işlemiş faiz ile birlikte toplam 4.725,63 TL üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek sureti ile takibin devamına karar verilmiş; hüküm, davalı … vekilince temyiz edilmiştir. Dava, davacıya kasko sigorta poliçesi ile sigortalı araca, davalıların sürücü-işleten ve ZMSS sigortacısı olduğu aracın çarparak hasar vermesi sonucu sigortalıya ödenen tazminatın davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davalı Birlik Sigorta AŞ zarara neden olan aracın Trafik (ZMSS) Sigortacısı olup, bu davalı hakkındaki davanın reddi yönünde verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmeyip, bu durumda esasen bir davalının diğer davalı lehine verilmiş olan hükmü o davalı aleyhine temyiz etme hakkı yok ise de; zarara neden olan aracın işleten, sürücü ve sigortacısı olan davalıların sorumluluğu yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebetle ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup, borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçlularında alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK 145/1md.) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir. (BK 146/1md.) Bu şekilde belirlenen hak o borçlunun rücu hakkıdır. Yasa koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla (BK md.146/1) halefiyete de yer vermiştir. Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe ya da aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de, kesinleşme sorumluluk davasına ilişkin olup, ardından görülecek rücu davası yönünden, yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Rücu davası dikkate alındığında temyiz eden davalıların davalı Birlik Sigorta AŞ hakkındaki hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğu aşikardır. Zira sorumluluk davasındaki karar kesin hüküm oluşturmaz ise de rücu davası yönünden sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi, usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usulü müktesep hakları da mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde, haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalılarında sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır. (Yargıtay HGK 2009/16-428-483 sayılı ilamı) Yukarıdaki açıklamalar

Sigortalıya Ödenen Bedelin Rücuen Tahsili için Başlatılan Takibe ilişkin İtirazın İptali Davası Açılması Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sigorta Sözleşmesinin Geçerli Olması için Riziko ve Hasardan Önce Primin Ödenmiş Olması Zorunlu mu

Riziko ve Hasardan Önce Primin Ödenmiş Olması Zorunlu mu 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Sigorta sözleşmesi: Tanım – Madde 1401 (1) Sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir. (2) Ruhsatsız bir şirket ile onun bu durumunu bilerek yapılan sigorta sözleşmeleri hakkında Türk Borçlar Kanununun 604 ve 605 inci maddeleri uygulanır. Türkiye’de yerleşik olmayan sigorta şirketleriyle kurulan sigorta sözleşmelerinde bu hüküm uygulanmaz. Prim ödeme borcu – Madde 1430 (1) Sigorta ettiren, sözleşmeyle kararlaştırılan primi ödemekle yükümlüdür. Aksine sözleşme yoksa sigorta primi peşin ödenir. Özel kanunlardaki hükümler saklıdır. (2) Sigorta primi nakden ödenir. İlk taksidin nakden ödenmesi şartıyla, sonraki primler için kambiyo senedi verilebilir; bu hâlde, ödeme kambiyo senedinin tahsili ile gerçekleşir. (3) Sigorta ettiren, sigortacının sorumluluğu başlamadan önce, kararlaştırılmış primin yarısını ödeyerek sözleşmeden cayabilir. Sözleşmeden kısmi cayma hâlinde, sigorta ettirenin ödemekle yükümlü olduğu prim, cayılan kısma ilişkin primin yarısıdır. Ödeme zamanı – Madde 1431 (1) Sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa ilk taksidin, sözleşme yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir. Karada ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda sigorta primi, poliçe henüz düzenlenmemiş olsa bile, sözleşmenin yapıldığı anda ödenir. (2) İzleyen taksitlerin ödeme zamanı, miktarı ve priminin vadesinde ödenmemesinin sonuçları, poliçe ile birlikte yazılı olarak sigorta ettirene bildirilir veya bu şartlar poliçe üzerine yazılır. (3) Sigorta priminin taksitle ödenmesinin kararlaştırıldığı hâllerde, riziko gerçekleşince, ödenecek tazminata veya bedele ilişkin primlerin tümü muaccel olur. (4) Başkası lehine yapılan sigortada, prim borcu için sigorta ettirenin aleyhine yapılan takip semeresiz kalmışsa, zarar sigortalarında sigortalı, can sigortalarında lehtar, bu durumun sigortacı tarafından kendilerine bildirilmesi hâlinde, primi ödemeyi üstlenirlerse sözleşme bu kişilerle devam eder; aksi hâlde, sigortacı sigorta ettirene karşı sahip olduğu hakları kullanır. (5) Sigortacı prim alacağını, 1480 inci madde hükmü saklı kalmak üzere ödenecek tazminattan veya bedelden düşebilir. Bu hâlde, Türk Borçlar Kanununun 129 uncu maddesi hükmü sigorta sözleşmeleri hakkında uygulanmaz. Sigorta sözleşmeleri hakkında uygulanacak hükümler – Madde 1451 (1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde sigorta sözleşmesi hakkında Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu Sigorta sözleşmeleri – Madde 11 (1) Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir. (2) Hayat sigortalarına ilişkin sözleşmelerin yapılmasına dair teklifnamenin sigorta şirketine ulaştığı tarihten itibaren otuz gün içinde sigorta şirketi tarafından reddedilmemesi halinde sigorta sözleşmesi yapılmış olur. (3) Sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri tarafından, gerek sözleşmenin kurulması gerekse sözleşmenin devamı sırasında sigorta ettiren, lehdar ve sigortalıya yapılacak bilgilendirmeye ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir. (4) Sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat kapsamında sayılır. (5) Sigorta sözleşmelerinde yabancı kelimelere yer verilemez. Yabancı kelimelerin karşılığı olarak Türk Dil Kurumu tarafından belirlenen kelimelerin kullanımı esastır. (6) Hasarın giderilmesine ve tazminatın ödenmesine yönelik olarak ilgili mevzuat çerçevesinde orijinale eşdeğerliği belgelendirilmiş parçaların kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar ilgili sigorta genel şartlarında belirlenir. Sigorta Sözleşmesinin Geçerli Olması için Riziko ve Hasardan Önce Primin Ödenmesi Zorunlu mu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/17-26 Karar No: 2019/396 Karar Tarihi: 02.04.2019 Özet: Riziko anında ve primin sonradan ödendiği sırada sigorta sözleşmesi yürürlükte ise, sigortacı yapılan ödemeyi geri vermekle yükümlü olmaz. Bu olasılıkta, ödenen prim sözleşmeden doğmuş olan ve varlığını aynen sürdüren prim borcuna sayılacaktır. Sigortacının tahsil ettiği primi geri vermemiş olmasına \”gerçekleşen riziko için sorumlu olmayı kabul ettiği\” gibi bir sonuç bağlamak, bu açıdan da yerinde görünmemektedir. O hâlde, riziko tarihi itibariyle poliçeye ait herhangi bir prim ödemesi bulunmadığı sabit olmakla yasa maddeleri ile Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının C.1. maddesi uyarınca sigorta teminatı başlamadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. (6102 S. K. m. 795, 1282, 1295, 1401, 1451) (6762 S. K. m. 692, 1282, 1294) Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.12.2013 tarihli ve 2011/264 E., 2013/643 K. sayılı karar taraf vekillerince temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 31.03.2014 tarihli ve 2014/3829 E.,2014/4685 K. sayılı kararı ile; \”…Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı aracın mıcırlı yolda kayarak devrildiğini ve hasara uğradığını, davalının ihbara rağmen sigorta tazminatı ödemediğini ileri sürerek, 55.000,00 TL’nın avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, riziko tarihi itibariyle poliçe priminin ödenmediğini ve hasar teminat dışında kaldığından davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere göre, davanın 10.350,00 TL. tazminat yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 1-) Sigorta hukukunda kural olarak sigorta sözleşmesinin meydana gelmiş olması sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. Sigortacının sorumluluğunun başlaması için Türk Ticaret Kanunu\’nun 1282 ve 1295 maddeleri hükmünce rizikodan önce primin tamamının veya ilk taksidinin ödenmiş olması zorunludur. Türk Ticaret Kanunu\’nun 1295 nci maddesi emredici nitelikte bir düzenlemedir. Somut olayda, davacıya ait aracın 30.7.2010/30.7.2011 tarihlerini kapsar şekilde kasko poliçesiyle davalı tarafından sigorta teminatına alındığı hususu uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki çekişme, rizikodan önce primin ödenip ödenmediği, davalının sorumluluğunun başlayıp başlamadığı noktasında toplanmaktadır. Davalı vekili, poliçede primin peşin ödeneceği belirlenmiş olmasına karşın riziko tarihi itibariyle poliçe priminin ödenmediğini ve hasarın teminat dışında kaldığını savunmuştur. Buna karşın davacı vekili poliçe priminin ödendiğini ileri sürmüş ise de; somut olayda poliçede prim tutarı 3.560,31 TL olarak (tek ödeme şeklinde) belirlenmiş ve primin peşin ödeneceği tespit edilmiştir. Dava konusu riziko 31.7.2010 tarihinde gerçekleşmiştir. Davacı vekili yargılama sırasında primin (rizikodan sonra) davalının acentesine keşide edilen 15.250,00 TL bedelli 16.11.2010 tarihli çek ile ödendiğini ve çek bedelinin davalı sigortacı tarafından tahsil edildiğini ileri sürmüştür. Buna göre, davacı vekilinin rizikodan önce ödeme yapıldığı yönünde bir iddiası olmadığı, cevaba cevap dilekçesinde müvekkiline ait başka araçlar için davalı ile yapılan kasko sözleşmeleri nedeniyle primin kredi kartı veya ortalama vadeli çek ile ödenmesi hususunda anlaşma yapıldığını belirtmiştir. Dosya kapsamı itibariyle çek bedelinin davalı sigortacı tarafından rizikodan

Sigorta Sözleşmesinin Geçerli Olması için Riziko ve Hasardan Önce Primin Ödenmiş Olması Zorunlu mu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Servis Hizmeti Sırasındaki Ölümlü Trafik Kazası Sorumluluk Sigortası Teminat Kapsamına Girer mi

Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet ve Mamul Sorumluluk Sigortası Teminat Kapsamı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Sorumluluk: Genel olarak – Madde 49 Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Manevi tazminat – Madde 56 Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Servis Hizmeti Sırasındaki Ölümlü Trafik Kazası, Sorumluluk Sigortası Teminat Kapsamında Değerlendirilebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/17-38 Karar No: 2018/772 Karar Tarihi: 11.04.2018 Özet: Kaza, davalının çalışanı olan sürücü desteğin şirkete ait servis hizmetini yerine getirirken meydana gelmiştir. Belirtildiği gibi servis hizmeti de bir tür destekleyici işletme faaliyetidir. Söz konusu işletmesel faaliyetin doğası gereği işletme sınırları içinde yapılması zorunluluğu da bulunmamaktadır. Öte yandan taraflar arasında düzenlenen poliçede de her türlü işletme faaliyetinin teminat kapsamı içinde olduğu hususu vurgulanmış, trafik kazalarından doğan zararlarında teminat dışı bırakıldığı gibi bir özel şarta da yer verilmemiştir. Söz konusu teminatlar da işletmenin sınırları içinde doğacak zararlarla da sınırlandırılmamıştır. Hal böyle olunca yerel mahkemenin kazanın, sigortalının işletme faaliyeti kapsamında gerçekleştiği ve davalı … şirketinin “Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet ve Mamul Sorumluluk Sigortası” yönünden de sorumluluğunun bulunduğu gerekçesiyle verdiği direnme kararı yerindedir. (6098 S. K. m. 49, 56) (818 S. K. m. 41, 47) Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mengen Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08.04.2010 tarih, 2005/10 E., 2010/46 K. sayılı karar davalı …Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11.12.2012 gün ve 2012/14949 E., 2012/13886 K. sayılı kararı ile; “…Davacılar vekili; davalıların maliki, sürücüsü, ZMS sigortacısı olduğu aracın sebep olduğu kazada davacıların murisleri …ve …\’ın öldüğünü, davacı …\’nin ağır biçimde yaralandığını, kazanın oluşumunda davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı …, … ve … ile … için destekten yoksun kalma tazminatı olarak ayrı ayrı 1.000,00 TL olmak üzere toplam 4.000,00 TL, davacı … \’nin yaralanması nedeniyle 1.000,00 TL maddi tazminatın; Davacıların her biri için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın tüm davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …Ş. vekili; … varislerine 03.02.2005 tarihinde 37.348,00 TL, Satılmış İşeri varislerine 40.000,00 TL ödenerek ibraname alındığını, müvekkilinin sorumluluğunun kalmadığını öne sürerek, davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili; Kazada müvekkilinin çalışanı olan sürücünün kusurunun bulunmadığını, talep edilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu öne sürerek, davanın reddini savunmuştur. Davalı … Sanayi ve Tic. AŞ. vekili; Kazaya sebep olan aracın ve sürücüsünün şirketleri ile ilişkisinin bulunmadığını öne sürerek, davanın husumet yönünden reddini talep etmiştir. Davalı … vekili; Kaza tarihinde aracın dava dışı … Turizm Ltd. Şti.\’ye kiralanmış olduğunu öne sürerek, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporuna göre; Davalı …’nin ZMSS. teminat limitinden davacı … mirasçıları için 2.652,00 TL ile sınırlı olmak üzere, …’nin İMSS. teminat limitinden 85.479,00 Euro’nun kaza tarihinden itibaren Euro faizi ile birlikte sorumlu olmak üzere, …’nin üçüncü şahıs mali sorumluluk ve mamul sorumluluğu sigorta poliçesi teminat limitinden 1.000,00 Euro kaza tarihindeki kur üzerinden ve bu miktarla sınırlı olmak üzere davacı … için 110.422,00 TL, …. için 9.767,00 TL, …. için 10.840,00 TL, …. için 50.927,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının; davacıların her biri için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ve … Sanayi ve Tic. AŞ.\’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazası sonucu ölüm ve cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, sigortalısı … olan üçüncü şahıs mali sorumluluk ve mamul sorumluluğu poliçesinin işletmenin faaliyetleri esnasında meydana gelecek kazaları teminat kapsamına aldığı, sürücünün işletmenin işini yaptığı sırada meydana gelen kazanın işletme faaliyetleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmek suretiyle karar verilmiştir. Mahkemece, davalı …Ş 40265030 nolu ZMSS poliçesi, 76030129 nolu İMSS poliçesi ve 40724980 nolu \”3. Şahıs Mali Mesuliyet ve Mamul Sorumluluğu Sigorta poliçesi\” nedeniyle sorumlu tutulmuştur. Davalı … şirketinin ZMSS ve İMSS poliçeleri nedeniyle sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte 40724980 nolu poliçe nedeniyle adı geçen sigorta şirketinin sorumluluğuna hükmedilmesi doğru değildir. Zira, davalılar … Business Services Sistem Hizmetleri A.Ş ile …. Sigorta A.Ş arasında düzenlenen 40724980 nolu poliçe \”sigortalının tüm işletme faaliyetleri esnasında meydana gelecek kazalar ve/veya poliçe genel şartlarının 3. maddesi 8-b bendi hilafına adı geçen mamullerin imal dağıtımının kusurlu ve ayıplı olması sebebiyle 3. şahıslar tarafından ileri sürülecek bedeni (ölümlü- ölümsüz) ve maddi zarar ve ziyan taleplerini\” teminat altına almaktadır. Somut olayda davalı şirket çalışanı …. ….\’ın 30.11.2004 tarihinde, işletme dışında ….. plakalı araç ile seyir halinde iken davacıların desteklerinin içinde bulunduğu araca çarpması sonucu desteklerin ölümü ile sonuçlanan olay, işletme faaliyeti dışında gerçekleştiğinden 40724980 nolu poliçe teminatı dışında kalmaktadır. Sözü geçen poliçeden dolayı davalı …Ş\’nin sorumluluğu bulunmadığından bu poliçeye dayalı talep yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken poliçe hükmünün yanılgılı değerlendirilmesi sonucu davalı … şirketinin bu poliçeden de sorumluluğuna hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, trafik kazası sonucu ölüm ve cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili asıl ve birleşen davada davalıların maliki, istihdam edeni, işleteni ve sigorta şirketi olan aracın davacıların desteklerine çarparak ölümüne ve davacı …’nin yaralanmasına neden olduğunu, kazanın, davalı tarafın kusurundan kaynaklandığını belirterek, destekten yoksun kalma tazminatı, davacı …’un yaralanması nedeni ile maddi tazminat ve her bir davacı için belirlenen manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş iken; yargılama sırasında … Finansal Kiralama A.Ş.’ye yönelik açılan davadan feragat ettiklerini, davacı … için açılan maddi tazminat davasının takibinden vazgeçtiklerini belirtmiş, ıslah dilekçesi ile de diğer maddi tazminat taleplerini arttırmıştır. Davalılar vekilleri ayrı ayrı davanın

Servis Hizmeti Sırasındaki Ölümlü Trafik Kazası Sorumluluk Sigortası Teminat Kapsamına Girer mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ferdi Kaza Koltuk Sigortasından Ödenen Miktar Destekten Yoksun Kalma Tazminatından İndirilir mi

Ferdi Kaza Koltuk Sigortasından Ödenen Miktar, Destekten Yoksun Kalma Tazminatından İndirilebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/504 Karar No: 2018/1258 Karar Tarihi: 27.06.2018 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki asıl davada taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat, birleşen davada ise maddi tazminat fark alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesince davalı TED Ankara Koleji yönünden davanın husumetten (sıfat yokluğu) reddine; diğer davalılar İlsev Gür-Gürsan Sanayi Ticaret Taahhüt Taşımacılık ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) ve … yönünden kısmen kabulüne dair verilen 02.03.2017 gün ve 2016/421 E., 2017/76 K. (21.05.2008 gün ve 2006/136 E., 2008/180 K.) sayılı karar, davacılar vekili ile davalı İlsev Gür-Gürsan Sanayi Ticaret Taahhüt Taşımacılık ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15.12.2009 gün ve 2008/13385 E., 2009/12985 K. sayılı kararı ile; “…Davacılar vekili, davalı Elsev Gür Gürsan Tic. A.Ş.nin maliki ve işleteni, davalı …’ın sürücüsü olduğu TED Ankara Koleji okul servisinde müvekkillerinin murisinin yolcu olarak okuluna gitmekte iken, araç sürücüsünün tam kusuru ile neden olduğu kazada vefat ettiğini, müvekkillerinin olay nedeniyle desteklerinden yoksun kaldıkları gibi derin acılar yaşadıklarını ileri sürerek, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalması kaydıyla şimdilik, müvekkillerinden Müjde için 200.000 YTL.sı manevi ve sigorta tarafından karşılanmayan kısım için 5.000 YTL.sı maddi, Kamil Haldun için 200.000 YTL.sı manevi ve sigorta tarafından karşılanmayan kısım için 5.000 YTL.sı maddi, Caner için 100.000 YTL.sı manevi tazminatın olay tarihinden itibaren avans faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) vekili, dava konusu kazayı yapan aracın malikinin müvekkili olmasına karşın aracın 29.6.2004 tarihinde dava dışı CEM-TUR Tur. Ltd. Şti.ne kiralandığını, olayında bu şirket tarafından aracın işletilmesi sırasında meydana geldiğini, anılan şirketle yapılan sözleşmenin 5.12 maddesi uyarınca trafik kazaları da dahil olmak üzere tüm maddi ve manevi zarar ve ziyandan CEM-TUR Tur. Ltd. Şti.nin sorumlu olacağının düzenlendiğini, keza sürücünün de bu şirketin çalışanı olduğunu, sigorta şirketlerinin maddi tazminat taleplerini karşıladığını, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, yasal faiz istenebileceğini savunarak, davanınusul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı TED Ankara Koleji Vakfı Özel İlköğretim Okul Müdürlüğü vekili, öğrenci servisinin veli ile yaptığı taşıma sözleşmesi ile hizmet verdiğini, aracın okula ait olmadığını, Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliğinin 5. ve 7. maddelerinin olayda uygulanma yerinin bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, murisin okutulması bakım ve yetiştirilmesi için yapılan muhtemel masraf ile sigorta şirketleri tarafından ödenen tazminat miktarları indirildikten sonra davacıların karşılanmamış maddi tazminat hakkının kalmadığı, okul servisinin davalı TED Ankara Koleji Vakfı Özel İlköğretim Okul Müdürlüğüne ait olmadığı, aracın okulun kullanımına tahsis edilmediği, servis hizmetinin velilerle yapılan taşıma sözleşmesi gereği yapıldığı, olayda kusursuz sorumluluk hallerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalı TED Ankara Koleji Vakfı Özel İlköğretim Okul Müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine, davacı … için 20.000 YTL.sı manevi, davacı … için 20.000 YTL.sı manevi ve kardeş Caner için 10.000 YTL.sı manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılar İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) ve …’dan tahsiline, maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili ve davalı İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacıların murisinin davalı taşıma şirketine ait araçta yolcu olması nedeniyle kusurunun olmamasına, murisin yetiştiği aile ortamı yüksek tahsil yapmaya yönlendirecek şart ve imkanlara sahip olması nedeniyle asgari ücretin üzerinde tazminata esas gelirin belirlenerek maddi tazminatın hesabında bir usulsüzlük bulunmamasına, taşıma sözleşmesinin davalı İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) ile yapılması nedeniyle aracın fiili taşıyana kiralanmasının bu davalının taşıyan olarak sorumluluğunu ortadan kaldırmayacak olmasına ve ayrıca olay tarihinde geçerli Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliğinin 7. maddesi hükmü uyarınca da TED Ankara Koleji vakfının taşıyan dışında bir başka sıfatla dahi sorumlu tutulması mümkün bulunmadığından hakkındaki davanın husumet yönünden reddinde de bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) vekilinin tüm ve davacılar vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince, dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece karara esas alınan 19.03.2008 tarihli bilirkişi raporunda davacılara Ferdi Kaza Koltuk Sigortası Poliçesinden ödenen 50.000 YTL.sı hesap edilen destekten yoksun kalma tazminatından indirilmiş ise de, Ferdi Kaza Sigorta Sözleşmesinde yolcunun ölümü halinde sigortacı, bir meblağ sigortası bedeli olan ölüm tazminatını can sigortası ilkeleri uyarınca aynen ölenin yasal mirasçılarına ödemek yükümlülüğü altındadır. Bu itibarla mahkemece, Ferdi Kaza Koltuk Sigortası Poliçesinden ödenen 50.000 YTL.sının hesap edilen destekten yoksun kalma tazminatından indirilmek suretiyle ve bu durumda tazminat miktarının negatif bakiye verdiğinden bahisle davacı anne ve baba yönünden maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) vekilinin tüm ve davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASI…” gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Karar Düzeltme İtirazı Davacılar vekilinin karar düzeltme talepleri üzerine ise bu kez 11. Hukuk Dairesinin 22.12.2010 gün ve 2010/12417 E., 2010/13052 K. sayılı kararı ile ilk bozmaya ilave olarak; “…1-Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Davalı TED Ankara Koleji Vakfı ile davalı İlsev Gür-Gürsan Sanayi Ticaret Taahhüt Taşımacılık ve Araç Kiralama Hizmetleri arasında önceden 22.08.2003 tarihinde sonradan da bu sözleşme yenilenerek 28.09.2004 tarihinde öğrencilerin taşınması hususunda anlaşma yapıldığı, kazanın 06.06.2005 tarihi itibariyle sözleşme süresi içerisinde meydana geldiği hususları tartışmasızdır. Sözleşme başlığı “Öğrenci, öğretmen ve personel taşıma sözleşmesi” olup sözleşmenin konusu başlıklı 2. maddeye göre “TED Ankara Koleji Vakfı okulları, öğrenci, öğretmen ve personelinin Ankara içi ile İncek kampüsü arasında evden okula, okulda eve götürülüp getirilmesi….” olduğu, 3. maddesinde; işin süresinin

Ferdi Kaza Koltuk Sigortasından Ödenen Miktar Destekten Yoksun Kalma Tazminatından İndirilir mi Read More »