Banka & Sigorta Hukuku

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Halefiyet İlkesi Kapsamında Kat Maliklerine Karşı Sigortacının Rücuen Tazminat Davası Açması

Halefiyet İlkesi Kapsamında Sigortacının Rücuen Tazminat Davası Açması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Halefiyet  – Madde 1472 (1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu Kat maliklerinin hakları: Ortak yerler üzerinde -Madde 16 Kat malikleri anagayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar. Kat malikleri ortak yerlerde kullanma hakkına sahiptirler; bu hakkın genel kömürlük, garaj, teras, çamaşırhane ve çamaşır kurutma alanları gibi yerlerdeki ölçüsü, aksine sözleşme olmadıkça, her kat malikine ait arsa payı ile oranlıdır. Kat irtifakı sahibinin hakları – Madde 17 Kat irtifakı sahipleri, ortak arsa üzerinde yapılacak yapının, sözleşmede yazılı süre içinde başlaması ve tamamlanması için kendilerine düşen borçların yerine getirilmesini, karşılıklı olarak isteme ve dava etme hakkına sahiptirler. Kat irtifakı sahipleri yapının tamamlanması için kendi aralarından veya dışarıdan bir veya birkaç kişiyi yönetici olarak tayin edebilirler. Kat mülkiyeti yöneticisinin görev, yetki ve sorumluluklarına dair hükümler, bu yönetici hakkında da uygulanır. Kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi anagayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümleri uygulanır. Anagayrimenkulün bakımı, korunması ve zarardan sorumluluk – Madde 19 Kat malikleri, anagayrimenkulün bakımına ve mimarı durumu ile güzelliğini ve sağlamlığını titizlikle korumaya mecburdurlar. Kat maliklerinden biri, bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası olmadıkça anagayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesisler, değişik renkte dış badana veya boya yaptıramaz. Ancak, ortak yer ve tesislerdeki bir bozukluğun anayapıya veya bağımsız bir bölüme veya bölümlere zarar verdiğinin ve acilen onarılması gerektiğinin veya anayapının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun mahkemece tespit edilmiş olması halinde, bu onarım ve güçlendirmenin projesine ve tekniğine uygun biçimde yapılması konusunda kat maliklerinin rızası aranmaz. Kat maliki kendi bağımsız bölümünde anayapıya zarar verecek nitelikte onarım, tesis ve değişiklik yapamaz. Tavan, taban veya duvar ile birbirine bağlantılı bulunan bağımsız bölümlerin bağlantılı yerlerinde, bu bölüm maliklerinin ortak rızası ile anayapıya zarar vermeyecek onarım, tesis ve değişiklik yapılabilir. Her kat maliki anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumludur. Görevli mahkeme – Ek Madde 1 Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir. Bağımsız Bölüm Maliklerine Karşı Sigortacının Rücuen Tazminat Davası Açmasında Görevli Mahkeme Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/17-1088 Karar No: 2019/65 Karar tarihi: 05.02.2019 Özet: Sigortalı ile zarar sorumlusu (davalı) arasındaki ilişkiyi belirleyebilmek için riziko adresinin bulunduğu binanın niteliği ortaya konulmalıdır. Nitekim kat mülkiyeti kurulu taşınmazda veya 634 sayılı Kanun’un 17. maddesinin 3. fıkrası gereğince 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun uygulanması gereken taşınmazda bağımsız bölüm malikinin diğer bağımsız bölüm maliklerine açtıkları davalar, Kanun’un Ek-1. maddesi gereği Sulh Hukuk Mahkemelerinde görülecek iken; kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 17. maddesinin 3. fıkrasında yer alan şartlar gerçekleşmemiş ise genel hükümler uygulama alanı bulacaktır. Mahkemece yukarıda açıklanan kanun maddeleri ve İçtihadı Birleştirme Kararları ile halefiyet ilkesi gözetilmeden, rizikonun bulunduğu taşınmazın niteliği kesin ve şüpheye yer vermeyecek biçimde belirlenmeden eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Görevli mahkemeyi belirleyebilmek için mahkemece yapılması gereken iş; dava tarihi itibari ile taşınmazın bulunduğu bağımsız bölümlerde kat mülkiyetine geçilip geçilmediği, taşınmaz üzerinde kat irtifakı devam etmekte ise, yine dava tarihi itibari ile binanın üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanılıp başlanılmadığını tespit etmek; 634 sayılı Kanun’un Ek-1 maddesi gereği, aynı Kanun’un 19. ve 17. maddenin 3. fıkrasındaki şartların oluştuğunun anlaşılması hâlinde işin esasına girerek sonucuna göre bir karar vermek, bu şartların oluşmadığının tespit edilmesi hâlinde ise genel hükümler uygulanacağından dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermektir. O hâlde direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır. (6100 S. K. m. 2, Geç m. 3) (6102 S. K. m. 1472) (1086 S. K. m.429) (634 S. K. 16, 17, 19, Ek m. 1) (YİBK. 17.01.1972 T. 1970/2 E. 1972/1 K.) Dava ve Karar: Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 14. Sulh Hukuk Mahkemesince dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair verilen 21.06.2013 tarihli ve 2013/382 E., 2013/543 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 26.12.2013 tarihli ve 2013/18405 E., 2013/18401 K. sayılı kararı ile; \”…Davacı vekili, müvekkili tarafından konut sigorta poliçesi ile sigortalı dairenin, apartmanın ortak pis su gider borusunun tıkanması sonucu banyo ve tuvaletten geri tepen pis sular nedeniyle hasarlandığını, müvekkilinin sigortalısına 2.091,00 TL hasar bedeli ödediğini, davalı dışındaki kat maliklerinin de daha sonra tespit edilip davaya dahil edileceğini ileri sürerek, 2.048,00 TL hasar bedelinin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davanın sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat mahiyetinde alacak davası olup Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, konut sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Söz konusu uyuşmazlık niteliği itibariyle ve davalının kat maliki olduğu belirtilerek bu sıfatı nedeniyle husumetin yöneltilmiş olmasına göre 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan kaynaklanmaktadır. 634 sayılı Kanunun Ek-1. maddesine göre, bu Yasanın uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh hukuk mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiğinden, mahkemenin yazılı gerekçeyle dava dilekçesinin görev yönünden reddi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir…\” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, konut sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili; müvekkiline konut sigorta poliçesi ile sigortalanan dairenin, apartmanın ortak pis su gider borusunun tıkanması sonucu banyo ve tuvaletten geri tepen pis sular nedeniyle hasarlandığını, hasar bedelinin sigortalıya ödediğini ileri sürerek şimdilik 2.048.00TL rücuen tazminat alacağının

Halefiyet İlkesi Kapsamında Kat Maliklerine Karşı Sigortacının Rücuen Tazminat Davası Açması Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Hasarın Teminat Dışı Kalması: Kazanın Alkolün Etkisi Altında Meydana Gelip Gelmediğinin Tespiti

Hasarın Teminat Dışı Kalması: Kazanın Alkolün Etkisi Altında Meydana Gelip Gelmediğinin Bilirkişi Raporu ile Tespiti Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/17-1082 Karar No: 2019/431 Karar Tarihi: 09.04.2019 Özet: Somut olayda, mahkemece kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediğinin tespiti amacıyla adli tıp uzmanı ve sigorta bilirkişisinden rapor alınmış, bilirkişiler kazanın alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği konusunda değerlendirme yapamamış ve bu konudaki takdiri mahkemeye bıraktıklarını belirtmişlerdir. Bilirkişi raporunun değerlendirme içermediği ve hükme esas alınamayacağı açıktır. Kazanın oluş şekli ve kusur durumu ayrı bir bilirkişi raporuyla belirlenmiştir. O hâlde mahkemece yapılacak iş, yukarıdaki ilkeler ve 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu\’nda yapılan düzenlemeler de dikkate alınarak, bir nöroloji uzmanı ve Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyetinden seçilecek iki kusur-hasar uzmanından oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulundan olayın oluş şekli, yol ve hava durumu ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirilip kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar vermektir. (2918 S. K. m. 48) (Karayolları Trafik Yönetmeliği m. 97) Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 02.04.2013 tarihli ve 2012/156 E., 2013/275 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25.11.2013 tarihli ve 2013/15683 E., 2013/16527 K. sayılı kararı ile; \”…Davacı vekili, müvekkiline ait, davalıya kasko sigortalı aracın, meydana gelen tek taraflı kaza sonucu pert olduğunu, başvuruya rağmen davalı … şirketince ödeme yapılmadığını belirterek aracın kasko değeri olan 40.500,00 TL’nın ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, kaza sırasında sigortalı araç sürücüsünün alkollü olduğunu ve salt alkolün etkisiyle kazanın meydana geldiğini, hasarın teminat dışında kaldığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, kazanın alkolün etkisi altında meydana geldiği ve rizikonun sigorta teminatı dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, kasko sigortası poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin \”Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı\” başlıklı 97. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, konu ile ilgili olan \”b-2\” bendinde, \”alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır. Motorlu Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5.5. maddesinde; Taşıtın, uyuşturucu maddeler veya 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların sigorta teminatı dışında olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5.5. maddesinin dayanağını teşkil eden 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir. Hasarın teminat dışı kalması için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü Türk Ticaret Kanunu\’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir. Yargıtay\’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları) Somut olayda; sürücünün davacı … olduğu ve kaza sırasında 0,62 promil alkollü olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan raporda olayda tüm kusurun 62 promil alkollü araç kullanan araç sürücüsü davacı …\’e ait olduğunu bildirilmiş, kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği hususunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu nedenle mahkemece alınan rapor hüküm kurmaya yeterli değildir. O halde mahkemece yapılacak iş, bir nöroloji uzmanı ve Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden seçilecek iki kusur-hasar uzmanından oluşturulacak bilirkişi kurulundan olayın oluş şekli, yol ve hava durumu ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirilip kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.\” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili; davacının işleteni, dava dışı …’nın sürücüsü olduğu davalı şirkete Kasko Sigorta Sözleşmesi ile sigortalı olan aracın seyir hâlindeyken başka bir aracın sıkıştırması ile yaşanan tek taraflı trafik kazasında hasarlandığını, aracın sürücüsü olan dava dışı Mustafa’nın kazanın şokuyla bayılan davacının öldüğünü zannederek panikleyerek olay yerinden uzaklaştığını ve davacının eniştesini arayarak yardım istediğini, yaşadığı pişmanlık sonucu da Karakola giderek ifade verdiğini, bu arada olay yerine gelen trafik polislerinin davacıyı yalnız gördüklerinden kazayı davacı yapmış gibi tutanak düzenlediklerini, davacının sürücü olmadığını ve alkol oranının da doğru olmadığı yönündeki itirazlarının ise polis memurlarınca dikkate alınmadığını, davacının aracın ön yolcu kapısı sıkıştığından sürücü kapısından çıkarak kurtulduğunu ve yaralı olduğundan da polis memurları ile polemiğe girmediğini, hastanede yapılan ölçümlerde alkol

Hasarın Teminat Dışı Kalması: Kazanın Alkolün Etkisi Altında Meydana Gelip Gelmediğinin Tespiti Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sahte Nüfus Cüzdanı ile İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu

İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu​ 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu Gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik – Madde 37 Banka kartı veya kredi kartını kaybettiği ya da çaldırdığı yolunda gerçeğe aykırı beyanda bulunarak kartı bizzat kullanan veya başkasına kullandıran kart hamilleri ile bunları bilerek kullananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ikibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar. Kredi kartı veya üye işyeri sözleşmesinde veya eki belgelerde sahtecilik yapanlar veya sözleşme imzalamak amacıyla sahte belge ibraz edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilirler. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Resmi belgede sahtecilik – Madde 204 (1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır. İçtima – Madde 212 (1) Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur. Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması – Madde 245 (1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (4) Birinci fıkrada yer alan suçun; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. (5) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır. İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2016/420 Karar No: 2020/7 K. Tarihi: 14.01.2020 Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 8. Ceza Dairesi Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi Sanık …\’in, mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin resmî belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 204/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis; mağdur … adına sahte kredi kartı üretme suçundan TCK\’nın 245/2. maddesi uyarınca 3 yıl hapis ve 90 gün karşılığı adli para cezası; mağdur … adına düzenlenen sahte kredi kartını kullanmak suretiyle yarar sağlamak suçundan TCK\’nın 245/3, 168/1, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis ve 660 TL adli para cezası; inceleme dışı mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin resmî belgede sahtecilik suçundan TCK\’nın 204/1 ve 62. maddeleri uyarıca 1 yıl 8 ay hapis; inceleme dışı mağdur … adına sahte kredi kartı üretmeye teşebbüs suçundan TCK\’nın 245/2, 35, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis ve 1.100 TL adli para cezası; inceleme dışı mağdur …\’ın kimlik bilgilerini kullanarak internet üzerinden kredi kartı başvurusunda bulunma eylemine ilişkin olarak kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçundan 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu\’nun 37/2 ve TCK\’nın 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, mağdur … adına düzenlenen sahte kredi kartını kullanmak suretiyle yarar sağlamak suçu ile inceleme dışı mağdur … adına sahte kredi kartı üretmeye teşebbüs suçu yönünden taksitlendirmeye, mağdur … adına sahte kredi kartı üretme suçu dışında kalan suçlar yönünden hak yoksunluğuna ve bütün suçlar yönünden mahsuba ilişkin … Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.09.2013 tarihli ve … sayılı hükümlerin sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 01.06.2015 tarih ve 34608-18030 sayı ile kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına diğer hükümlerin ise; \”… II- Sanık hakkında resmî belgede sahtecilik, mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartma, mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan çıkarttığı sahte kredi kartını kullanma, mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartmaya teşebbüs suçlarından kurulan hükümlere yönelik yapılan temyiz incelemesinde; Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1- Sanık hakkında mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartma, mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan çıkarttığı sahte kredi kartını kullanma ve mağdur … adına sahte resmi belge düzenleme suçlarından kurulan hükümlerde; a- Sanığın ele geçirilemeyen mağdur …\’in kimlik bilgileri ile oluşturulmuş sahte nüfus cüzdanı ile internet üzerinden katılan G.. Bankasına kredi kartı müracaatında bulunduğu, çıkartılan kartın … sahte nüfus cüzdanını ibraz eden sanığa teslim edilip sözleşmenin imzalatıldığı, sanığın bu kartla değişik yer ve zamanlarda birden fazla kez kullanarak harcama yaptığı ve soruşturma aşamasında bankanın zararını giderdiği somut olayda; sanığın eyleminin TCK\’nın 245/2, 43 ve 245/3, 43. madde ve fıkralarına uyduğu gözetilmeden, yazılı şekilde TCK\’nın 204/1. maddesi uyarınca da mahkûmiyet kararı verilmesi, b- Sanık hakkında TCK\’nın 245. maddesinin 5. fıkrası uyarınca aynı maddenin 3. fıkrasından kurulan hükümde, TCK\’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi, c- Suça konu kartın değişik yer ve zamanlarda birden fazla kez kullandığının anlaşılması karşısında, tayin edilen cezaların TCK\’nın 43. maddesi ile arttırılmaması, d- Temel cezalar tayin olunurken hapis cezaları alt sınırdan tayin olunduğu hâlde, aynı gerekçeyle adli para cezalarına esas alınan birim gün sayılarının alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi suretiyle çelişkiye neden olunması, e- Sanık hakkında diğer suçlardan kurulan hükümlerde

Sahte Nüfus Cüzdanı ile İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kredi Kartı Sahteciliği: Sahte Banka veya Kredi Kartını Üretme, Satma ve Kullanma Suçu

Kredi Kartı Sahteciliği: Sahte Banka veya Kredi Kartını Üretme ve Kullanma Suçu Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2016/182 Karar No: 2021/135 K. Tarihi: 23.03.2021 Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 11. Ceza Dairesi Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi Sanık …\’ın resmî belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 204/1, 43/1 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası; özel belgede sahtecilik suçundan TCK\’nın 207/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası; nitelikli dolandırıcılık suçundan ise TCK\’nın 158/1-j-son, 43/1 ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 6.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, bütün suçlar bakımından TCK\’nın 53 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.02.2009 tarihli ve … sayılı hükümlerin sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 24.12.2009 tarih ve 17965-16712 sayı ile; \”Sanığın, sahte kimlik bilgileri ile internet yoluyla başvuruda bulunarak banka görevlilerince basımını sağladığı kredi kartlarını temin edip bu kartların kullanılması suretiyle kendisine haksız yarar sağlaması eylemlerinin sübutu hâlinde 5237 sayılı TCK\’nın 245/2-3, 204/1, 207. maddelerine uygun suçları oluşturabileceği bu durumda delilleri takdir ve tartışmanın alt dereceli asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilip görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması\” isabetsizliğinden ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkın saklı tutulması suretiyle bozulmasına karar verilmiştir. Bozmaya uyan … Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.03.2010 tarihli ve … sayılı görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği … Asliye Ceza Mahkemesince 18.05.2011 tarih ve … sayı ile sanığın resmî belgede sahtecilik suçundan TCK’nın 204/1, 43/1 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına; özel belgede sahtecilik suçundan TCK\’nın 207/1, 43/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ancak kazanılmış hakkı gözetilerek neticeten 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına; sahte kredi kartı üretmek suçundan TCK’nın 245/2, 43/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezası, sahte oluşturulan kredi kartını kullanmak suretiyle yarar sağlama suçundan ise TCK’nın 245/3, 43/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ancak her iki suça ilişkin kazanılmış hakkı gözetilerek neticeten 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 200 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, bütün suçlar bakımından ise TCK’nın 53 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir. Bu hükümlerin de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesince 16.09.2015 tarih ve 11977-28672 sayı ile sahte oluşturulan kredi kartını kullanmak suretiyle yarar sağlama suçundan kurulan hükmün onanmasına diğer hükümlerin ise; \”… II- Sanık hakkında sahtecilik suçları ve TCK\’nın 245/2. maddesinden kurulan hükümlerin incelenmesinde; 1- Sanığın, önceki beş eylemde kullandığı sahte kimlik belgelerinin ele geçirilememesi nedeniyle aldatıcı niteliklerinin tespitinin mümkün olmaması sebebiyle unsurları oluşmadığı hâlde sanık hakkında zincirleme şekilde resmî belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayini, 2- Sanığın kredi kartı başvurusu sırasında imzaladığı belgelerin TCK\’nın 207. maddesi kapsamında olmayıp Banka ve Kredi Kartları Kanunu\’nun 37/2. maddesine uygun olduğu, sözleşme sonrasında kredi kartının basılmış ve bir kısmının da sanığa teslim edilmiş olması sebebiyle eylemlerin bütün hâlinde TCK\’nın 245/2. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden ayrıca özel belgede sahtecilik suçundan da hüküm kurulması\” isabetsizliklerinden oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiş, Yargıtay Ceza Dairesi Kararında Karşı Oy Gerekçesi Daire Başkan Vekili K. Taşdemir; \”Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık, sanığın kredi kartı başvurusunda kullandığı ve imzaladığı sahte belgenin, kredi kartının sahte olarak üretilmesi nedeniyle TCK\’nın 245/2. maddesine uyan suçu mu yoksa bu başvuruda bankaya sunulan ve imzalanan sahte belgeler nedeniyle eylemin TCK\’nın 245/2, 43. maddelerine mümas suçu mu oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır. Bilindiği gibi yasa koyucu geçmişte yaşanan tartışmalardan da yararlanarak 212. madde ile ilgili özel bir maddi içtima kuralı getirmiştir. Bu hüküm uyarınca sahte özel veya resmî belgenin başka bir suçun işlenmesinde kullanılması hâlinde hem sahtecilik ve hem de ilgili suç oluşacak ve fail iki suçtan dolayı da cezalandırılacaktır. Başka bir anlatımla, sahte belge başka bir suçun işlenmesi sırasında kullanıldığında faile hem sahtecilik hem de belgenin kullanıldığı suçtan ceza tayin edilecektir. Anılan madde sahte belgenin sahtecilik dışında başka bir suçtan kullanılması durumunu ifade etmekte olup, madde anlamından sahte belgenin başka bir sahtecilik eyleminde kullanılması durumunda diğer sahtecilik suçundan da ayrıca ceza verilmesi gerektiği sonucuna ulaşmak olanaklı değildir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için; a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi, b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı olması, c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi lazımdır. Konunun çözümü için mağdur kavramının da değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 05.06.2012, 15-491/219 sayılı kararında da açıklandığı üzere mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde \’haksızlığa uğramış kişi\’ olarak tanımlamaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun hazırlanmasında esas olan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri olanaklı ise de bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören kişi ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. Bazı suçlarda mağdur belli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökçen-A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara, 2007, s. 444; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara, 2008, s. 208-211; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuk Genel Hükümler, 2. Bası, Ankara, 2009, s. 146-147.). Aynı suçtan ne anlaşılması gerektiğine de değinmek, uyuşmazlığın çözümü yönünden yerinde olacaktır. Aynı suç; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 43. maddesinde, \’Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri aynı suç sayılır.\’ denmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Öğretide de aynı suçtan anlaşılması gerekenin aynı suç tipi olduğu kabul edilmektedir (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, 2008, s. 316; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1. Cilt, Ankara, 2010, s. 1213-1215; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2008, s. 410.). Diğer taraftan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 245. maddesinin 2. fıkrasında,

Kredi Kartı Sahteciliği: Sahte Banka veya Kredi Kartını Üretme, Satma ve Kullanma Suçu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti Kararları Temyiz Edilebilir mi?

Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti Kararları Temyiz Edilebilir mi? Yargıtay Büyük Genel Kurulu Esas No: 2019/4 Karar No: 2020/1 Karar Tarihi: 19.06.2020 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesi ile kurulan Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin itiraz üzerine verilen kararları temyiz kanun yoluna tabidir. (AİHS m. 6) (2709 S. K. m. 9, 36, 37, 142) (5684 S. K. m. 3, 30) (6100 S. K. m. 341, 362, 407, 412, 413, 415, 416, 422, 423, 424, 427, 435, 439, 447, Geç. m. 3) (1086 S. K. m. 533) (2918 S. K. m. 97) (4721 S. K. m. 1) (Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik m. 4, 6, 16, 16/A) (17. HD. 09.02.2017 T. 2014/14577 E. 2017/1239 K.) (17. HD. 24.04.2017 T. 2017/2057 E. 2017/4459 K.) (YİBK 13.04.2018 T. 2016/2 E. 2018/4 K.) I-GİRİŞ A- İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KONUSUNDAKİ BAŞVURUSU İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi Başkanı Süleyman Murat Kaya ve 9. Hukuk Dairesi Başkanı Nuray Oğuzer 22.01.2019 tarihli dilekçeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 tarihinden sonra 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu\’nun 30/12. maddesi ile Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen kırk bin Türk Lirası üzerindeki kararlar için başvurulacak olan kanun yolunun istinaf kanun yolu mu yoksa temyiz kanun yolu mu olduğu konusunda Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ile 11. Hukuk Dairesi arasında görüş aykırılığı ortaya çıktığını ileri sürerek, bu aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesini talep etmiştir. B- İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRMENİN KONUSU Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 09.12.2019 tarihli ve 386 sayılı kararı ile “5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesi ile kurulan Sigorta Tahkim Komisyonunca 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararların temyiz kanun yoluna mı yoksa istinaf kanun yoluna mı tabi olduğu” hususunda görüş aykırılıklarının ve farklı uygulamaların olduğu belirtilerek içtihatların birleştirilmesi talebi nedeniyle raportör üye olarak Yargıtay Yirmi Üçüncü Hukuk Dairesi Mehmet Özdemir görevlendirilmiştir. C- GÖRÜŞ AYKIRILIĞI İÇEREN KARARLAR Yargıtay 11. Hukuk Dairesi; 09.01.2018 tarihli ve 2017/4999 Esas, 2018/98 Karar, 13.07.2018 tarihli ve 2018/2629 Esas, 2018/5066 Karar, 18.09.2018 tarihli ve 2018/2613 Esas, 2018/5417 Karar, 24.10.2018 tarihli ve 2018/3710 Esas, 2018/6637 Karar Yargıtay 17. Hukuk Dairesi; 09.02.2017 tarihli ve 2014/14577 Esas, 2017/1239 Karar, 24.04.2017 tarihli ve 2017/2057 Esas, 2017/4459 Karar D- İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KONUSUNA İLİŞKİN ÖZEL DAİRELER İLE HUKUK GENEL KURULU GÖRÜŞLERİNİN ÖZETLERİ Yargıtay 11. Hukuk Dairesi görüş yazısında özetle; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 03.06.2007 tarihinde kabul edilerek 14.06.2007 tarihinde yürürlüğe girdiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 13.06.2012 tarihinde 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/12. maddesinde 6327 sayılı Kanunla yapılan değişiklikte İtiraz Hakem Heyeti kararlarına karşı temyiz yoluna gidilebileceğinin yer alması ve HMK\’nın 439. maddesinde de hakem kararlarının iptali davasında verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceğinin düzenlenmesi ve HMK\’nın 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilecek kararlar arasında hakem kararı veya itiraz hakem heyeti kararlarına yer verilmemesi nedeniyle itiraz hakem heyeti kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulacağının kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi görüş yazısında özetle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/5. maddesinde diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay\’a başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görevine giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlara karşı bölge adliye mahkemelerine başvurulabileceği kuralına yer verildiği, bölge adliye mahkemelerinin kurulması ile birlikte ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf, bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulabileceği, bölge adliye mahkemelerinin kuruluş amacının iki dereceli yargılamayı getirdiği, istinaf aşamasında maddi-hukuki denetim yapılacağı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olan ve mahkemeye erişim hakkını düzenleyen 6. maddesi uyarınca birtakım eksikliklerin istinaf yargılamasında tamamlanabildiği, sigorta hakem heyeti kararının temyiz edilmesi ile Yargıtay\’da bu incelemenin yapılması hâlinde 20.07.2016’dan itibaren yeni bir sistemin dışında yine maddi-hukuki denetim yapmak suretiyle bölge adliye mahkemelerinin görevinin Yargıtay\’a yaptırılmış olacağı, Sigorta Tahkim Komisyonuna ilişkin kurumsal yapının üç ana unsurdan oluştuğu, yapı içerisindeki düzenlemelere göre bu faaliyetin kendi içerisinde iki dereceli olduğunun ve bölge adliye mahkemesi ile getirilen iki dereceli yargılamanın gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceği, tüm bu maddi ve hukuksal olgular karşısında bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra itiraz hakem heyeti kararına karşı kanun yoluna başvurulduğunda iki dereceli yargılama sistemi içerisinde bölge adliye mahkemeleri tarafından ikinci derece olarak yargılama yapılması ve ancak bu karara karşı başvurulması hâlinde temyiz incelemesi yapılması gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu görüş yazısında özetle; Hukuk Genel Kurulunda içtihatlara birleştirilmesi talep edilen konuyla ilgili olarak verilmiş emsal bir karar bulunmadığım, Özel Daire Başkanlıklarınca gönderilen görüş yazıları ile gündeme ekli emsal karar içeriklerine göre her iki Özel Dairenin “Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin Bölge Adliye Mahkemesinin faaliyete başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlarına karşı başvurulacak kanun yolu” konusuna ilişkin olarak istikrar kazanmış farklı uygulamalarının mevcut olduğunu, Özel Daireler arasındaki içtihat aykırılığının içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesi gerektiğinin düşünüldüğünü bildirmiştir. II- İÇTİHADI BİRLEŞTİRME İLE İLGİLİ KAVRAM, KURUM VE YASAL DÜZENLEMELER A. GENEL OLARAK TAHKİMİN TANIMI VE ÇEŞİTLERİ Devlet kendisine ait olan yargı yetkisini Türk Milleti Adına bağımsız ve tarafsız mahkemeler aracılığıyla kullanır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile hak arama özgürlüğü güvence altına alınmış; herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu ve hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı düzenlenmiştir. Yine kanuni hâkim güvencesi getirilerek hiç kimsenin kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamayacağı ve bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamayacağı belirtilmiştir (Anayasa md. 9, 36, 37, 142). Sözleşmeler hukuku çerçevesinde özel hukuka ait anlaşmazlıkların süratle çözümlenebilmesi, mahkemelerin iş yükünün hafifletilmesi amacıyla bazı hâllerde hakemlere izin verilerek, taraflara aralarındaki uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözebilme imkânı tanınmıştır. Bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşen iki tarafın, anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümünü özel kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu özel kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasına tahkim; uyuşmazlığın çözümü kendilerine bırakılan bu özel kişilere ise hakem denir. Hakemler, bağımsız, tarafsız gerçek kişilerdir, kural olarak uyuşmazlığın tarafı olan kişilerce seçilirler, uyuşmazlığı yargılama yoluyla çözerler. Tahkim yolu, tarafların doğmuş ya da doğabilecek bir uyuşmazlığı aralarındaki anlaşmaya göre hakem veya hakem kuruluna götürdükleri, özel bir yargılama faaliyetidir (Kuru, B: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Ankara 2001, C.VI, s. 5875; Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, C.1I, s.1857). Tahkim özel bir yargılama usulü olduğundan bu usulün uygulanması, tarafların

Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti Kararları Temyiz Edilebilir mi? Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması

Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile; finansal sektörün denetim ve düzenlenme çerçevesinin uluslararası ilkeler ve standartlarla tam uyumunun sağlanması, katılım bankalarının çalışma prensiplerine uygun ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılması, kalkınma ve yatırım bankacılığının geliştirilmesi, faktoring şirketlerinin kuruluşunda nakden ödenecek sermaye tutarının artırılması, sermaye piyasalarının güvenilir, şeffaf, etkin, istikrarlı, adil ve rekabetçi bir ortamda işleyişi ve gelişmesi ile birlikte yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması, sermaye piyasalarının derinliğinin ve rekabet gücünün artırılması, borçlanma aracı sahipleri kurulu oluşturulması ve yatırım fonları ile konut ve varlık finansmanı fonlarının tapu ve diğer resmî sicil işlemlerinde tüzel kişiliği haiz addolunmalarının sağlanması, şirketlerin mevzuat uyum maliyetlerinin azaltılması ve finansal yeniden yapılandırma süreçlerinin sadeleştirilmesi, sermaye piyasalarının tabana yayılması, bu piyasalara esneklik kazandırılması ve banka yoluyla finansmana alternatif sağlanması, sermaye piyasalarında işlenen ihlallerin tespit edilmesi, tedbirlerin uygulanması ve idari, hukuki ve cezai yaptırımların etkinliğinin sağlanması ile 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu\’nda, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu\’nda ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu\’nda yer alan idari para cezası tutarlarının güncellenerek daha caydırıcı hale getirilmesini sağlayacak değişiklikler yapılması amaçlanmaktadır. Teklif komisyonda ve Genel Kurulda değiştirilerek kabul edilebilmektedir. Komisyonun kabul ettiği metnin/Kanun metninin dikkate alınması gerekmektedir. Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Teklifin Son Durumu: KANUNLAŞTI  

Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Read More »