Ticaret Hukuku

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Takip Yolunun Değiştirilmesi Durumunda Borçlu Şirketin Bilinen Son Adresine Yeniden Tebligat Yapılması Gerekir mi

Takip Yolunun Değiştirilmesi Durumunda Ödeme Emri Doğrudan Tebligat Kanunu 35. Maddesi Uyarınca Tebliğ Edilebilir mi Takip Yolunun Değiştirilmesi Durumunda Tebliğ İşlemlerinin Yeniden Yapılması: İcra dosyası incelendiğinde, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip değiştirilerek iflas yoluyla takibe geçilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 43/2. maddesinde takip yolunun değiştirilmesi durumunda alacaklıya sadece harçtan muafiyet hakkı verilmiş olup, bu durumda davacı tarafça yeniden harç ödenmeyecek ise de anılan düzenlemede yeni baştan müracaat denilmekle yeni bir takip başlatılmış olduğundan borçlu, önceki takibe itiraz etmese bile takip yolunun değiştirilmesinden sonra kendisine gönderilecek yeni ödeme emrine karşı itirazda bulunabilir. Bu durumda iflas yoluyla adi takipte ödeme emrine ilişkin tebliğ işlemlerinin yeniden yapılması gerekmektedir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 10/1. maddesi uyarınca ödeme emrinin ilk önce davalı borçlu şirketin bilinen son adresi olan ticaret sicil adresine tebliğ edilmesi, davalıya gönderilen tebligatın iade edilmesi hâlinde bu kez Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ işleminin yapılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, davacı tarafından takip yolunun değiştirilmesinden sonra iflas yoluyla takibe ilişkin ödeme emrinin doğrudan Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca davalı borçlu şirkete tebliğ edildiği anlaşılmakla, yapılan tebliğ işlemi usulsüzdür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2024/125 Karar No: 2025/374 Karar Tarihi: 18.06.2025 Mahkemesi: Ticaret Mahkemesi Özel Daire Kararı: Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22.06.2023 tarihli ve 2023/866 Esas, 2023/2489 Karar sayılı BOZMA kararı Taraflar arasındaki iflas davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Dava Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin davalı ile olan ticari ilişkisinden doğan borcuna karşılık, davalının müvekkiline verdiği çeklerin süresinde bankaya ibraz edildiğinde karşılıksız olduğunun görüldüğünü, davalı şirket aleyhine İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2018/3288 Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davalı şirketin icra takibine yasal süresi içerisinde itiraz etmediğini, iflas takibinin kesinleştiğini, davalı şirketin müvekkili şirkete takip konusu borca ilişkin herhangi bir ödeme yapmadığını ileri sürerek davalı şirketin icra dosyasına ilişkin tüm dosya borcunu takip tarihinden itibaren takipten sonrası için de işletilecek yasal faizi ile birlikte dosyaya depo etmesine, aksi hâlde davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiştir. II. Cevap Davalı vekili; usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesini süresinde sunmamış, ancak 24.04.2019 tarihli dilekçesinde iflas yoluyla başlatılan takibin usulsüz olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davacı tarafça ihlâl edildiğini ve davacının sözleşme kapsamında aldığı avans çeklerini haksız şekilde iade etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. III. İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesinin 21.10.2021 tarihli ve 2021/220 Esas, 2021/1009 Karar sayılı kararı ile; borçlunun icra dairesinde ödeme emrine itiraz etmediği, süresinden sonra verilmiş cevap dilekçesiyle takibe konu çeklerin bedelsiz olduğunu ileri sürdüğü, süresinden sonra sunulan beyanların dikkate alınmasının mümkün olmadığı, ancak bir an için bu dilekçenin geçerli bir cevap dilekçesi olduğunun kabulü hâlinde dahi davalı tarafından icra müdürlüğünde yapılan bir itiraz olmadığından, ödeme emri ve borcun kesinleştiği, kesinleşen takibe rağmen davalı şirket tarafından borcun ödenmediği ve depo emri kararının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının iflasına karar verilmiştir. IV. İstinaf A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin 29.12.2022 tarihli ve 2022/1903 Esas, 2022/1632 Karar sayılı kararı ile; davalı ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini, iflas davasının usule aykırı olduğunu, davadan ve takipten bilirkişi raporunun tebliğiyle haberdar olduğunu savunmuş ise de, icra takibinde davalıya çıkartılan tebligatın iade edilmesi üzerine, davalının ticaret sicilinde kayıtlı adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 35. maddesi uyarınca yapılan tebliğin usulüne uygun olduğu, bu nedenle davalının savunmasına itibar edilmediği, davalının takibe itiraz etmediği ve takibin kesinleştiği, usulüne uygun depo emrine rağmen borcun da ödenmediği dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesince davalının iflasına karar verilmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. V. Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci A. Bozma Kararı 1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22.06.2023 tarihli ve 2023/866 Esas, 2023/2489 Karar sayılı kararı ile, “….2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 43/2 madde hükmüne göre alacaklı başlattığı takip yolunu bir defaya mahsus harç ödemeksizin yeni baştan müracaat edebilir. Kanundaki “yeni baştan müracaat”tan kasıt takibin tüm unsurlarıyla yeniden başlamasıdır. Buna göre tebligatın asile ve daha önceden yapılan tebligat yok sayılarak yapılması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 10. maddesinin 1. fıkrası uyarınca tüzel kişi muhatap yeni adresini kayıtlı olduğu resmi sicile bildirmemiş ise resmî sicildeki adresi bilinen adres olarak kabul edileceği için tebligat bu adrese çıkarılacak, ancak adres değişmiş olduğu için tebliğ evrakı tebliğ edilemeden iade edilecektir. Bu durumda tebliğ evrakının tebliğ edilemediği tüzel kişinin resmî sicildeki adresi Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinin 4. fıkrasının açık hükmü gereği esas alınarak, aynı maddenin 2. fıkrasına göre tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve kapıya asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese aynı Kanun’un 35. maddesinin 3. fıkrasına göre çıkarılan tebligatlar muhataba yapılmış sayılır. Diğer taraftan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 57. maddesinin 4. fıkrası “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından ana statü, sicil, tüzük ve kuruluş senedi gibi resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Somut olayda, davacı alacaklı tarafından, borçlu aleyhine başlatmış olduğu kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip değiştirilerek iflas yoluyla adi takibe geçilmiştir. Bu durumda, davacı tarafça yeniden harç ödenmeyecek ise de yeni bir takip başlatmış olduğundan iflas yoluyla adi takipte ödeme emrinin ilk önce davalı borçlu şirketin ticaret sicil adresine tebliğ edilmesi (TK md.10/1), bila tebliğ iadesi halinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 35. maddesine göre tebliğe çıkarılması gerekir. Oysa, icra dosyası incelendiğinde iflas yoluyla ödeme emrinin doğrudan Tebligat Kanunu’nun 35. madde hükmüne göre davalı borçlu şirkete tebliğ edildiği anlaşılmış olup,

Takip Yolunun Değiştirilmesi Durumunda Borçlu Şirketin Bilinen Son Adresine Yeniden Tebligat Yapılması Gerekir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kambiyo Senetlerinin Bedelsizlik İddiasına ilişkin Menfi Tespit Davasında İlk Savunmayla Çelişir Şekilde Islah Yapılması

Kambiyo Senetlerinin Bedelsizlik İddiasına ilişkin Menfi Tespit Davasında İlk Savunmayla Çelişir Şekilde Islah Yapılması, Dürüstlük Kuralına Aykırıdır ​ Kambiyo Senetlerinde Bedelsizlik İddiası: Menfi tespit istemiyle açılan davalarda ispat yükü kural olarak alacak iddiasında bulunan davalı tarafta ise de kambiyo senetlerinin illetten mücerret borç ikrarı içerme niteliğini haiz olması nedeniyle keşidecinin lehtara karşı bedelsizlik iddiasında bulunması halinde bu kez ispat yükü bu sebeple borçsuzluğunun tespitini isteyen davacıya düşer. Somut olayda dava dilekçesindeki anlatıma göre davacı ile davalı arasında senedin varlık sebebini oluşturan herhangi bir borç ilişkisinin bulunmadığını ispat yükünün başlangıçta davacı üzerinde olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Ne var ki davalı cevap dilekçesinde senette yazılı ikili ilişkinin aksine senedin aslında davacıyla organik bağı bulunan üçüncü bir kişinin kendilerine olan cari hesap borcuna karşılık olduğunu savunarak yeni bir vakıa ortaya atmış ve ispat yükünü üzerine almıştır. Nitekim sadece vakıayı ileri sürmekle kalmamış, savunmasına dayanak protokol, cari hesap ilişkine ilişkin ticari kayıtlar gibi pek çok delili de dosyaya sunmuştur. Ancak sonrasında ıslah dilekçesi vererek bu kez ilk savunmasıyla tümüyle çelişir şekilde borçlunun davacı olduğunu ileri sürerek senedin kendisi lehine yarattığı karineyi yeniden canlandırmak istemiştir. Dilekçeler aşamasında ileri sürülen vakıanın ıslahla değiştirilmesi kural olarak mümkün ise de ıslahın konusu, tarafların usul hataları olup hak kaybına yol açılmaması yönündeki amaçla getirilmiş bu kurumun açıkça usul hilesi yapılmasının bir aracı olarak kullanılması düşünülemez. Dürüstlük kuralı ve tarafların gerçeğe uygun beyanda bulunma yükümlülüğüne aykırı bu davranış çelişkili davranma yasağını ihlal eder nitelik taşıdığından; somut olayda ıslaha değer verilmesi, daha açık bir anlatımla taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının sanki ilk savunmasını hiç yapmamış gibi muamele edilerek çözümlenmesi artık mümkün değildir. Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire kararma uyulması gerekirken hatalı değerlendirmeyle ıslah edilen savunmaya göre ispat yükünün davacı üzerinde olduğundan bahisle verilen karar usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır. (6100 s. K. m. 19, 25, 141, 176, 179, 190, 200, 201) (2004 s. K. m. 72) (6102 s. K. m. 687, 776) (4721 s. K. m. 2, 6) (6098 s. K. m. 77) (YİBK 12.04.1933 T. 1933/30 E. 1933/6 K.) (YHGK 08.02.2022 T. 2021/19-659 E. 2022/82 K.) (YHGK 05.02.2019 T. 2017/19-821 E. 2019/58 K.) (YHGK 18.02.2021 T. 2017/1-1243 E. 2021/113 K.) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2024/11-121 Karar No: 2025/390 Karar Tarihi: 25-06-2025 Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararma karşı direnilmiştir. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Dava Davacı vekili; müvekkilinin 10.02.2015 tarihinde davalı şirket lehine keşide ettiği senetleri kurulacak ticari ilişki nedeniyle avans olarak davalıya verdiğini ancak taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin gerçekleşmediğini, bu nedenle senetlerin konusuz kaldığını, buna rağmen davalının söz konusu senetleri takibe koyduğunu, müvekkilinin İstanbul 36. İcra Müdürlüğünün 2015/20920 sayılı dosyası nedeniyle cebri icra tehdidi altında 30.06.2015 vade tarihli ve 50.000.00 TL bedelli senedi ödemek zorunda kaldığını, bu tutarın istirdadı gerektiğini, ayrıca 30.09.2016 vade tarihli ve 50.000,00 TL bedelli senet ile 30.12.2015 vade tarihli ve 50.000,00 TL bedelli iki senet dayanak gösterilerek icra takibine geçildiğini, davalıya verilip de henüz vadesi gelmemiş olan senetlerden dolayı da davalı şirkete borçlu olmadığını ileri sürerek borçsuzluğunun tespitine, ayrıca icra dosyasında ödenen 50.000,00 İL tutarın istirdadına karar verilmesini talep etmiştir. II. Cevap 1. Davalı vekili; yetkisizlik itirazlarının yanı sıra esas yönden de iddiaların gerçeği yansıtmadığını, dava konusu edilen 30.09.2016 vade tarihli. 75.000,00 TL bedelli ve 30.12.2016 vade tarihli 75.000,00 TL bedelli senetlerin müvekkiline teslim edilmediğini, bu iki senetten malumatlarının olmadığını, diğer senetler bakımından ise davanın kötüniyetli açıldığını, zira 20.12.2013 tarihinde müvekkili ile davacının organik bağı bulunan dava dışı … Sağlık Tic. Ltd. Şti. (…) arasında bir protokol imzalandığını, protokolde, …’nin, müvekkili şirkete olan cari hesap borcuna karşılık olarak davacı şirketin, Van 100. Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinden olan 228.889,16 TL alacağını müvekkili şirkete temlik edilmesinin hüküm altına alındığını, protokol gereğince davacı şirketin, Van 7. Noterliğinin 26.12.2013/13733 yevmiye No.lu temliknamesiyle bu hak ediş alacağını müvekkiline temlik ettiğini, … ve davacı şirketinin temsil ve imza yetkilisinin … olduğunu, protokole her iki şirketin de temsilci olarak iki şirket adına imza attığını, …’nun yetkilisi olduğu şirketler adına müvekkili şirketten mal aldığını, …’nin, müvekkil şirkete olan borçlarına karşılık, diğer şirketinin Van 100. Yıl Üniversitesinde bulunan hak ve alacaklarını temlik ettiğini ve bu bağlamda … Sağlık şirketinin borcuna karşılık, diğer şirketinin, yani davacının altı adet senedini de verdiğini, bu senetlerden vadesi gelip de ödenmeyen 30.06.2015 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli senet borcunun İstanbul 36. İcra Müdürlüğünün 2015/20920 sayılı dosyasında takibe konulduğunu ve takip borcunun davacı tarafından ödendiğini, vadesi geldiği halde ödenmeyen 30.09.2015 vadeli 50.000,00 TL ve 30.12.2015 vadeli 50.000.00 TL bedelli senetler hakkında ise İstanbul 36. İcra Müdürlüğünün 2016/172 sayılı dosyası ile takip başlatıldığını ve senetlerin halen ödenmediğini, … şirketinin borçlarını devralan davacının müvekkili şirkete Dolar hesabından 73.733.74 USD, Euro hesabından 28.657.73 Euro ve Türk Lirası hesabından da 185.000,00 TL borcunun olduğunu, … şirketinden devralman bu borcun davacı şirket tarafından halen ödenmediğini savunarak davanın reddini ve %20 tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 2. Yargılama sırasında verilen ıslah dilekçesi ile davalı vekili bu kez; 30.09.2016 vadeli 75.000,00 TL bedelli ve 30.12.2016 vadeli 75.000,00 TL bedelli senetlerin teslim alınmadığı yönündeki savunmaları baki ise de. diğer senetler yönünden yukarıda açıklanan savunmalarını senetlerin, müvekkili şirketin davacı şirketten olan alacağına karşılık alındığı şeklinde ıslah ettiklerini beyan etmiştir. III. İlk Derece Mahkemesi Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.10.2018 tarihli ve 2017/279 Esas, 2018/1081 Karar sayılı kararı ile; davacının dava konusu senetlerin taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle avans olarak verildiğini iddia ettiği, ispat yükünün davacı üzerinde olduğu ancak iddianın yazılı belge ile ispatlanamadığı, davacının inceleme sırasında defterlerini ibraz etmediği, davalıya ait incelenen ticari defter kayıtlarına göre taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu ve dava tarihi itibariyle davalının

Kambiyo Senetlerinin Bedelsizlik İddiasına ilişkin Menfi Tespit Davasında İlk Savunmayla Çelişir Şekilde Islah Yapılması Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ceza Koşulu: Sözleşmede Fazlaya İlişkin Her Türlü Talep ve Dava Hakkının Saklı Tutulması

Ceza Koşulu: Sözleşmede Fazlaya İlişkin Her Türlü Talep ve Dava Hakkının Saklı Tutulması Sözleşmede Ceza Koşulu: Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin feshi sırasında davacı tarafından anılan sözleşme ve ekleri ilgili kayıtlara geçmiş haklar, borçlar ve fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkının saklı tutulmuş olması karşısında icra takibine konu alacak kalemlerinin talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2023/11-838 Karar No: 2023/1131 Karar Tarihi: 22/11/2023 İncelenen Kararın Mahkemesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi Özel Daire Kararı: Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.09.2022 tarihli ve 2021/2062 Esas, 2022/6270 Karar sayılı BOZMA kararı Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Dava Davacı vekili; taraflar arasında 01.06.2010 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, davalının bu sözleşme kapsamında akaryakıt istasyonunu işletmeyi, belirlenen miktarlarda ürün alımı ile borçlarını zamanında ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak davalının 01.06.2014 ilâ 01.06.2015 tarihleri arasında taahhüdünde belirtilen miktarda madeni yağ ve akaryakıt satışını gerçekleştiremediğini, bu suretle ceza koşulu ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, bu hususla alakalı müvekkilince düzenlenen 10.276,37 TL ve 266.890,35 TL bedelli iki ayrı faturanın davalı tarafça ödenmediğini, bu sebeple dava konusu icra takibinin başlatıldığını, icra takibine vaki itirazın haksız ve dayanaksız olduğunu ileri sürerek İstanbul 20. İcra Müdürlüğünün 2015/… Esas sayılı icra takibine vaki davalı itirazının iptali ile davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. II. Cevap Davalı vekili; bayilik sözleşmesinin beş yıl sonunda feshedildiğini, fesih sırasında dava konusu iddiaların ileri sürülmediğini, müvekkilinin borçlarını ödediğini, teminatların müvekkiline iade edildiğini, cezai şarta ilişkin alacağın saklı tutulmaması nedeniyle talep edilemeyeceğini, taahhüt anlaşmasının hukuka aykırı olduğunu, 2010 ilâ 2015 yılları arasında akaryakıt satışlarını olumsuz yönde etkileyecek gelişmelerin vuku bulduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. III. İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2018 tarihli ve … sayılı kararı ile; taraflar arasındaki sözleşmenin 01.06.2010 ilâ 01.06.2015 tarihleri arasında olduğu, sözleşmenin 01.06.2015 tarihinde feshedildiği, takip tarihinin 03.12.2015 olduğu, bu tarihte bir doların efektif satış kurunun 2,8909 TL’ye tekabül ettiği, talimat yoluyla alınan 25.08.2017 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda davalı kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde taahhüt edilen ancak eksik kalan 1.695,45 metreküp akaryakıt ve 5,70 metreküp madeni yağın bulunduğunun belirtildiği, diğer mali müşavir bilirkişi raporunda da davacı kayıtlarında eksik alınan madeni yağ miktarının 5,70 metreküp olduğunun belirtildiği, eksik alınan akaryakıt miktarının 1.654,40 metreküp olduğunun tespit edildiği, buna göre alacağın 249.022,00 TL olarak belirlendiği, ancak kısa kararda işlem hesabında yapılan maddi hata nedeniyle 248.884,806 TL yazılmış olmakla sehven yapılan bu hatanın gerekçeli kararda düzeltilerek 249.022,126 TL olarak düzeltildiği, maddi hatadan kaynaklanan farkın 137,32 TL olduğu, yine takip tarihinden önce davalının temerrüde düşürülmediğinden faiz hesabı yapılmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, İstanbul 20. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 249.022,12 TL üzerinden devamına, 249.022,12 TL’ye takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, % 20 oranındaki 49.804,42 TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. IV. İstinaf A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. B. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesi 29.12.2020 tarihli ve … sayılı kararı ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 179/2 nci maddesi kapsamında ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde taraflar arasındaki sözleşme süreli olup süre bitiminde taraflarca karşılıklı olarak feshedildiği, sözleşme eki genel şartların 11 inci maddesinde fesihle birlikte cezai şart istenebileceğinin kararlaştırıldığı, yine davalı tarafça imzalanan alım taahhüdünde davalının yıllık 3600 metreküp akaryakıt ve 10 metreküp madeni yağ satmayı, taahhüde uyulmaması hâlinde eksik akaryakıt bakımından metreküp başına 50 USD, madeni yağ bakımından ise 600 USD cezai şart ödemeyi kabul ettiği, davalının 01.06.2014-01.06.2015 döneminde taahhüt kapsamında eksik satış yapılan akaryakıt miktarının 1.654,40 metreküp, madeni yağ miktarının ise 5,70 metreküp olduğu, takip tarihi itibariyle satış taahhüdü kapsamında eksik satış nedeniyle oluşan cezai şart tutarının ise takip tarihindeki kur üzerinden 249.022,12 TL olduğu, davalının asgari alım taahhüdünü yerine getirmemesine rağmen davacı tarafça ihtirazi kayıt konulmadığı gibi bu konuda davalıya bir ihtar da keşide edilmediği, kaldı ki taraflar arasındaki sözleşme 01.06.2015 tarihli fesihname ile karşılıklı olarak feshedilmiş olup fesihnamede de davacının asgari alım taahhüdüne dayalı herhangi bir ihtirazi kaydın bulunmadığı, alım taahhüdüne dayalı cezai şart alacağı bakımından icra takibinin de fesihten yaklaşık altı ay sonra başlatıldığı, beş yıl süreli bayilik sözleşmesinin süre bitiminde yenilenmeyerek sona ermesi sonucunda sözleşme bitiminden itibaren yaklaşık altı ay suskun kaldığı anlaşılan davacının artık alım taahhüdüne dayalı cezai şart talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. V. Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci A. Bozma Kararı 1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Dava, taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesinde davalının taahhüt ettiği asgari alım taahhüdüne ilişkin hükmün ihlali nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen 01.06.2015 tarihli fesihname ile Shell Gaz Bayilik Sözleşmesi karşılıklı feshedilmiş olup fesihname ile “kayıtlara geçmiş hak ve borçlar ve fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları” saklı tutulmuştur. Fesihnamede, tarafların sözleşmeden kaynaklanan her türlü hak ve borçlara ilişkin haklarını saklı tutmalarına rağmen Bölge Adliye Mahkemesince davacının asgari alım taahhüdüne ilişkin fesihnamede herhangi bir ihtirazı kayıt bulunmadığına yönelik gerekçe ile davanın reddedilmesi doğru olmadığı gibi, davacının fesihten sonra 29.09.2015 tarihli faturayı düzenleyerek fatura bedelinin vadesinde ödenmemesi üzerine 03.12.2015 tarihinde icra takibini başlatması nedeniyle davacının suskun kalmasından da söz edilemeyecek olmasına göre davanın reddi isabetli olmamış, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına bozulması

Ceza Koşulu: Sözleşmede Fazlaya İlişkin Her Türlü Talep ve Dava Hakkının Saklı Tutulması Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ticari Vekil veya Ticari Temsilcinin Kambiyo Taahhüdünde Bulunması Halinde İşletme Sahibi Borçlu Olmadığını İleri Sürebilir mi

Ticari Vekil veya Ticari Temsilcinin Kambiyo Taahhüdünde Bulunması Ticari Temsilcinin Kambiyo Taahhüdünde Bulunması: Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından dava dışı oğlu O. B.’a verilen vekâletnameye göre “kambiyo senetlerini düzenlemeye, kambiyo taahhüdünde bulunmaya” açık yetkisinin bulunduğu eldeki davada, bu yetkiyle vekilin bir kambiyo senedi olan bono keşide edip edemeyeceği, ayrıca dava dışı O. B.’ın ticarî temsilci olarak kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre dava konusu bonodan dolayı vekâlet veren davacının sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/(19)11-258 Karar No: 2022/138 Karar Tarihi: 15.02.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin oğlu olan dava dışı O. B.’ın, davalı lehine 200.000TL bedelli bono tanzim ederek verdiğini, müvekkili adına vekâleten düzenlenen bonodan müvekkilinin haberi olmadığını, müvekkilinin O. B.’a vekâleten bono düzenleme yetkisi vermediğini, bu nedenle müvekkilinin davalıya borcunun olmadığını; ayrıca müvekkilinin 18.03.2013 tarihli azilname ile O. B.’ı vekillikten azlettiğini, davalının bu senede istinaden takip yapmasının haksız olduğunu, öte yandan bonodaki ifadelerin de sıkıntılı olduğunu; ödeme tarihinin 2014 olarak yazıldığını, ancak aslında 2011 yazdığını, düzenleme tarihinin ise 2012 olduğunu bu durumun dahi bononun düzmece olarak düzenlendiğini ortaya koyduğunu, senedin bazı kısımlarının ise başka kalem ile doldurulmuş olduğunu, her iki yazının da müvekkiline ait olmadığını, senedin yok hükmünde olduğunu ileri sürerek müvekkili aleyhine Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2015/2454 E. sayılı dosyasında yapılan icra takibinin durdurulmasına, takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı iddialarının dayanaktan yoksun olduğunu, taraflar arasında ticarî ilişki bulunduğunu, dava dışı O. B.’ın da davacının verdiği vekâletnamedeki yetkiye istinaden senet tanzim ettiğini, yetkili olduğu dönemde vekil tarafından tanzim edilen senedin davacıyı bağladığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı .6. Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.05.2016 tarihli ve 2015/1295 E., 2016/340 K. sayılı kararı ile; öncelikle vekâletnamede verilen yetkilerin tamamı incelendiğinde iş yerinin idaresi hususunda tüm yetkileri içerdiği, vekilin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 547. maddesi gereğince ticarî temsilci kabul edilmesi gerektiğinden vekâletname açıkça kambiyo senedi düzenleme yetkisi içermese dahi temsilcinin kambiyo senedi düzenleme yetkisi olduğunun kabulü gerekeceği, vekilin ticarî vekil yahut genel vekil olduğu kabulünde dahi vekâletnamesinde kambiyo senedi düzenleme yetkisi bulunması karşısında bono düzenleme yetkisi olduğunun da kabulü gerektiği, davaya konu senedin dava dışı Orkan Bakar’ın vekil veya ticarî temsilci olduğu dönemde düzenlemiş olmasına göre senedin vekil edeni bağlayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 29.03.2018 tarihli ve 2016/16612 E., 2018/1642 K. sayılı kararı ile; “…Davacı tarafından dava dışı O. B.’a vermiş olduğu vekaletname örneğinin incelenmesinde dava dışı 3. kişinin davacı adına bono düzenlemeye dair açık yetkisi bulunmadığı ve 3. kişiye verilen vekaletnamede yetki alanlarının açıkça belirtildiği, vekilin yetkisinin sınırlı olduğu anlaşıldığından davanın kabulü gerekirken reddi uygun görülmemiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur. Direnme Kararı 9. Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.10.2018 tarihli ve 2018/451 E., 2018/578 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından dava dışı oğlu O. B.’a verilen vekâletnameye göre “kambiyo senetlerini düzenlemeye, kambiyo taahhüdünde bulunmaya” açık yetkisinin bulunduğu eldeki davada, bu yetkiyle vekilin bir kambiyo senedi olan bono keşide edip edemeyeceği, ayrıca dava dışı O. B.’ın ticarî temsilci olarak kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre dava konusu bonodan dolayı vekâlet veren davacının sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır. 13. Dava konusu vekâletname ve senedin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 453. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan düzenlemeye göre; “Ticari vekil, ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından müessesenin bütün işleri veya muayyen bazı muameleleri için temsile memur edilen kimsedir. Bu salahiyet, müessesenin mutad olan muamelelerinin cümlesine şamildir. Şu kadar ki ticari vekil kendisine sarih mezuniyet verilmedikçe istikraz edemez ve kambiyo taahhütlerinde ve muhakeme ve murafaada bulunamaz.” 14. Aynı hususa ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 551. maddesinde yer alan düzenlemeye göre de; “Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir. Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez.” 15. Ticarî mümessil, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 449. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanmıştır; “Ticari mümessil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekâle imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir.” 16. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ticarî temsilci” üst başlığı altında düzenlenen 547. maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre; “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.” 17. Ticarî mümessillik; bir sözleşme olmayıp, tek taraflı bir hukukî işlemle verilen temsil yetkisini içerir. Buna bağlı olarak, ticarî mümessillik işletme sahibinin iradesine dayanır. Dolayısıyla burada söz konusu olan temsil yetkisi kanuni değil, iradi temsil yetkisidir. 18. Ticarî mümessilin temsil yetkisinin kapsamı Kanun’da tam olarak belirlenmiştir. Bu hâliyle ticarî mümessillik, sınırı kanunla çizilmiş iradî bir temsil yetkisidir. Ticarî mümessil, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına

Ticari Vekil veya Ticari Temsilcinin Kambiyo Taahhüdünde Bulunması Halinde İşletme Sahibi Borçlu Olmadığını İleri Sürebilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Aldatıcı Reklam ve Haksız Rekabetin Tespitine ilişkin Emsal Yargıtay Kararı

Aldatıcı Reklam ve Haksız Rekabetin Tespitine ilişkin Emsal Yargıtay Kararı Aldatıcı Reklam ve Haksız Rekabetin Tespiti: Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının internet sitesinde yer alan “Enerjini doğru kullan %71’e varan enerji tasarrufu” şeklindeki reklam metninin yanıltıcı olduğuna dair ispat yükünün hangi taraf üzerinde olduğu ve buradan varılacak sonuca göre dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, teknik yönden %71’e varan enerji tasarrufunun mümkün olmadığının ve aldatıcı reklam niteliğinde olduğunun tespit edilmesi karşısında davalının eyleminin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktalarında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/11-519 Karar No: 2022/83 Karar Tarihi: 08.02.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti ve men’i davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalıya ait “www.can…” isimli internet sitesinde “Enerjini doğru kullan %71’e varan enerji tasarrufu” şeklinde bir reklam metninin bulunduğunu, bu metni okuyan tüketicinin davalının reklamını yaptığı soğuk oda kontrol makinesini kullandığında %71 enerji tasarrufu elde edeceğini ve ödemenin de bu oranda azalacağını düşüneceğini, böyle bir enerji tasarrufunun ise mümkün olmadığını, soğutma/klima sektöründe %3-4 enerji verimliliği için dâhi milyonlarca USD harcama ile Ar-Ge çalışması yapılırken %71 enerji verimliliği sağlandığı ifadesinin tüketiciyi yanıltmaya yönelik haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek haksız rekabetin tespiti ile söz konusu reklamın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili; müvekkili şirketin de içerisinde yer aldığı Ca… Group kapsamında yer alan Ca… Soğutma Makineleri San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından geliştirilen ve Octosense modeli olarak adlandırılan soğuk oda kontrol makinesinin enerji verimlilik testlerinin T.. S.. Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti. tarafından yapıldığını, anılan şirket tarafından düzenlenen raporda söz konusu makinenin muadillerine göre %71 enerji tasarrufu sağladığının tespit edildiğini, dolayısıyla dava konusu reklam metninin yanıltıcı olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme Kararı 6. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.05.2016 tarihli ve 2014/918 E., 2016/335 K. sayılı kararı ile; Octosense modeli olarak adlandırılan soğuk oda kontrol makinesinin enerji verimliliği için ihbar olunan T.. S.. Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti tarafından hazırlanan raporun gerçeği yansıtmadığının tespit edildiği, bu itibarla davalının internet sitesinde yer alan reklam metninin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 55/a maddesi gereğince haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17.05.2018 tarihli ve 2016/11490 E., 2018/3698 K. sayılı kararı ile; “…Dava, haksız rekabetin tespiti ve haksız rekabet oluşturan eylemin men’ine ilişkin olup uyuşmazlık 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 55/a-2 ve 5. maddeleri ile ilgilidir. Haksız rekabete ilişkin hemen tüm davalarda olduğu gibi, işbu davada da ispat yükü kural olarak davacıdadır. Bu anlamda, davacı, davalının ürünü ile ilgili olarak kendi internet sitesinde yapmış olduğu tanıtımın, kendisi ve malları hakkında gerçekdışı ve yanıltıcı açıklamalarda bulunmak suretiyle vaki bulunduğunu ispatlamak ile yükümlüdür. Davalı, tanıtımının dava dışı uzman kuruluş tarafından yapılan test sonuçlarına dayalı olduğunu savunmuştur. Gerçekten de, T.. S.. Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan test sonucu düzenlenen raporda, davalının ürününün piyasadaki standart modellere oranla %71’e varan düzeyde enerji tasarruflu bulunduğu belirtilmektedir. Davacı, üzerine düşen ispat yükü çerçevesinde mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, söz konusu rapor ile varılan sonucun teknik olarak mümkün olamayacağı rapor edilmiştir. Söz konusu rapor, o raporda sözü edilen teknik analizlere ilişkin değerlendirmeler üzerinde ve dosyadaki belgelerle sınırlı olarak yapılan çalışma sonucunda ortaya konulmuş bir rapor niteliğinde olup kimi varsayımsal yaklaşımlarda bulunularak raporla ortaya konulan sonucun doğru olmadığı değerlendirmesini içermektedir. Davalının, söz konusu raporu düzenleyen şirket ile aldatıcı bir rapor hazırlanmasını temin ettiği iddia ve ispat edilmiş değildir. Şu halde, dava dışı şirket tarafından yapılan test sonuçlarına ilişkin laboratuar ortamı oluşturulmaksızın, raporun teknik detayları konusunda açık bir aldatıcılık, bilimsel olmayan bir yaklaşım saptanmaksızın, dava dışı şirket tarafından gerçekleştirilen testin ve bunun neticesinde düzenlenen raporun doğru olmadığı sonucuna varılması mümkün değildir. Mahkemece, bu açıdan yetersiz bilirkişi raporuna itibar olunup eksik araştırmaya dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmamış, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur. Direnme Kararı 9. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.02.2019 tarihli ve 2018/853 E., 2019/235 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, davacı tarafından davalıya ait reklamın yanıltıcı olması nedeniyle haksız rekabetin varlığının tespiti ve önlenmesinin talep edildiği, davalının ise kendisine ait ürünün ihbar olunan şirket tarafından yapılan test ve denetim sonucu belirlenen oranda enerji tasarrufu sağladığını savunduğu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda teknik yönden %71’e varan enerji tasarrufunun mümkün olmadığının ve reklamın yanıltıcı olduğunun tespit edildiği, bu durumda farklı bir cihaz geliştirdiğini ve fazladan tasarruf sağladığını iddia eden davalının savunmasını kanıtlaması gerektiği, yapılan yargılamada davacının ispat yükünü yerine getirdiği ve cihazın %71’e varan oranda enerji tasarrufu sağlamadığının sabit olduğu, o hâlde davalının yapılan reklamın doğruluğunun kanıtlaması gerektiği, ispat yükü kendisinde olan davalının ise iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının internet sitesinde yer alan “Enerjini doğru kullan %71’e varan enerji tasarrufu” şeklindeki reklam metninin yanıltıcı olduğuna dair ispat yükünün hangi taraf üzerinde olduğu ve buradan varılacak sonuca göre dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, teknik yönden %71’e varan enerji tasarrufunun mümkün olmadığının ve reklamın yanıltıcı olduğunun tespit edilmesi karşısında davalının eyleminin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktalarında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle haksız rekabet kuralları hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır. 13. Serbest piyasa ekonomilerinin temel prensibi olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü Anayasa’nın 48/1 maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ancak ticaret serbestisi ve rekabet özgürlüğü, sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Bu nedenle haksız rekabeti düzenleyen kuralların amacı ve içeriği de rekabet

Aldatıcı Reklam ve Haksız Rekabetin Tespitine ilişkin Emsal Yargıtay Kararı Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya Pazarlaması

Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya Pazarlaması Dijital pazarlama ve online satış sektöründe teknolojik gelişmeler çok hızlı gerçekleşmekte; çok fazla gelişme ve yenilik yaşanmaktadır. Tüketici davranışları da sürekli değişmektedir. Tüm bunlar e-ticaret işletmeleri ve dijital pazarlamacılar için büyük bir zorluk oluşturmaktadır. Bir yandan da tüm bu değişikliklere ayak uydurmak gerekmektedir. Dijital pazarlama ve satışın ne olduğunu anlamak için online stratejilerde odaklanılması gereken farklı dijital pazarlama kanallarını ve uygulamalarını anlamak gerekir. Dijital Pazarlama Dijital pazarlama; teknolojik araçlarla tanıtımlar, reklamlar ve nihayet satış yapmaktır. Başka bir tanıma göre de, “bir veya daha fazla elektronik teknolojiyi kullanarak bir markayı veya ürünü tanıtmak için kullanılan bir pazarlama alt kümesi” şeklindedir. Hedef, tüketicileri etkilemektir. E-ticarette dijital pazarlama; online satış hedeflerine ulaşmak için zaman ve para gibi kaynaklar ayırma sanatıdır. Ölçülebilir bir pazarlama sistemi sunan dijital pazarlama, ürün veya hizmeti müşterilere ulaştırmak için halkla ilişkilerden satışa kadar çeşitli disiplinler içeren bütüncül sistemlerdir. Dijital pazarlama stratejileri doğru uygulandığında e-ticaret platformlarının satış hedeflerine hizmet eder. Dijital Pazarlamanın Geleneksel Pazarlamadan Farkları Dijital pazarlamayı geleneksel pazarlama uygulamalarından ayıran özellikler şunlardır; – Dijital pazarlama uygulamaları ölçülebilir; faaliyetlerin verimliliği ve etkinliği analiz edilebilir. – Reklam verenler, herhangi bir revizeyi anlık olarak yaptırabilir. – Bir tanıtım veya reklamın faydaları analiz edilebilir; harcamanın marjinal etkisi görülebilir. – Geleneksel pazarlamaya oranla daha düşük bir maliyeti vardır. –  Minimum maliyetle maksimum verim elde edilebilir. – Tanıtım ve reklamların hedef kitlesi seçilebilir; daha geniş bir kitleye ulaşılabilir. – Farklı kanallardan aynı amaca yönelik çalışmalar hedeflenebilir. Dijital Pazarlama ve E-Ticaret Dijital pazarlamanın olağanüstü bir gücü vardır. Milyonlarca kullanıcıya saatler içinde, birkaç tıklama ile ulaşılabilir. E-ticaret platformları için çok sayıda pazarlama ve satış uygulaması kullanılır ve bunlar eşsiz fırsatlar sunar. Dijital pazarlamada her yıl yeni teknolojiler tanıtılmaktadır. Bu teknolojilerin bazıları başarısız olurken, diğer bazıları da dijital pazarlama stratejilerinin bir parçası haline gelmektedir. Kullanıcılar dijital içerikleri artık sadece otururken tüketmemektedir. Hareket halindeyken veya herhangi bir görev yaparken de içerik tüketilebilmektedir. Online platformlar insanların geleneksel medya alışkanlıklarını da değiştirmiştir. Örneğin; televizyonlar artık eskisi kadar izlenmezken, online radyolar ve müzik uygulamaları, geleneksel radyolara ilgiyi azaltmıştır. Geleneksel gazetelerin yerini online haber siteleri ve uygulamaları almıştır. Dev reklam panolarından ziyade küçük bir ekrandaki reklam içeriği daha çok ilgi çeker hale gelmiştir. İşte bu noktada “dijital pazarlama ve satış” öğeleri devreye girmektedir. Günümüzde artık potansiyel müşterilere ulaşmanın ve ürünleri pazarlayabilmenin tek yolu, dijital pazarlamanın farklı kanallarını kullanmaktan geçmektedir. E-Ticaret Kullanılan Dijital Pazarlama ve Satış Kanalları Stratejik İçerik Yönetimi: Web sitesi içeriğini yönetmeye odaklanan sistemler bütünüdür. Site içi yazılımlar, uygulamalar, tasarım, düzenleme, arşivleme, yayınlama ve gözden geçirme gibi alanlardan sorumludur. Doğru Fiyatlandırma: Satışları ve kârı en üst düzeye çıkarmak üzere rekabette öne çıkmak için uygulanan fiyatlandırma stratejileridir. E-Ticaret Kampanya Yönetimi: E-ticaret sistemlerinde satış hedeflerine hizmet eden kampanyaların planlanması, kurgulanması ve uygulanmasını içeren yönetsel bir süreçtir. Arama Motoru Optimizasyonu (SEO): E-ticaret sitesinin arama motorları için optimize edilmesidir. Hem site içi hem de site dışı SEO çalışmaları, arama motoru algoritmalarına göre ayarlamalar yapmaktır. Çok farklı SEO uygulamaları bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi SEO uyumlu özgün içeriklerdir. Sosyal Medya Pazarlaması: Bir ürün veya hizmeti pazarlamak için sosyal medya platformlarını kullanmaktır. Sosyal medya ağlarında içerik oluşturmayı ve paylaşmayı içeren internet pazarlama yöntemidir. Influencer Marketing: “Etkileyici pazarlaması” anlamındadır. Sosyal medya platformlarında yüksek takipçi sayısına sahip etkileyicilerin (influencer), ürünlerle ilgili video veya fotoğraf içeriği hazırlaması; bu ürün, hizmet ya da marka hakkındaki deneyimlerini takipçileri ile paylaşmasıdır. Ticaret Hedef Kitle Analizi: Ürün ve hizmetlerin pazarlanacağı hedef kitleyi belirleme sürecidir. Bu süreçte hedef kitlenin alışveriş davranışları ve demografik bilgileri gibi veriler kullanılır. Ürün Kategorisinin Belirlenmesi: E-ticaret dijital pazarlama ve satış stratejileri çerçevesinde ciroya girdi sağlayacak ürünleri döneme veya mevsimsel dağılıma göre kategorize etme ve ön plana çıkarma stratejileridir. Dönüşüm Optimizasyonu: E-ticaret sitesinin mevcut müşterilerinin daha fazla gelir elde etmek üzere alışveriş davranışlarını daha iyi anlamak, onlara daha iyi deneyimler sunmaktır. Dönüşüm Oranı: Dönüşüm oranı, e-ticaret firmalarının başarı oranını ortaya koyan önemli bir veridir. E-ticaret sitesini ziyaret eden ve sitede çeşitli aktiviteler (örneğin sipariş verme) gerçekleştiren kullanıcıların toplam kullanıcılara yüzdesel oranıdır. Tüketiciyi Anlamak (Design Thinking): Müşteri deneyimini her şeyin üstünde tutmaktır. Web sitesinde vakit geçirme, alışveriş sepetine ürün ekleme ve satın alma işlemini tamamlama olasılığını artırmak amacıyla “tüketiciyi anlama” stratejileridir. Görüntülü Reklamlar (Banner, Pop-up vb.): Web sitelerinde çeşitli ölçülerde tasarlanan reklam öğeleridir. Banner, siteyi görsel açıdan zenginleştirir ve satışlara olumlu etkisi vardır. Hareketli bannerlarla ürünün görünürlüğü artırılabilir. Banner kullanımında dünya genelinde bazı standartlar belirlenmiştir. Pop-up reklamlar ise, online reklamcılık biçimlerinden biridir. Açılır pencere çeklinde sunulan bu görsel reklamcılık türü, ürünü ön plana çıkarır. Genellikle küçük bir pencere şeklindeki grafiksel kullanıcı arayüzünü görüntüleme alanı olarak sunulur. Arama Motoru Pazarlaması (SEM): Arama motorlarındaki ücretli arama sonucu reklamlarıdır. Sponsorlu sayfalar, arama sonuçlarının en üstünde yer alır. Arama sonuçlarında ürünü ya da web sitesini hedef kitleye ulaştırma imkanı verir. Satış Ortaklı Pazarlama (Affiliate Pazarlama): Ürün, hizmet, web sitesi ya da işletmenin reklamını yaparak, her satıştan komisyon kazanma şeklinde uygulanan bir pazarlama yöntemidir. Bu pazarlama türünde bir ortak, bir tüccarın ürünlerinin reklamını yaparak para kazanır. Ortak, gerçek veya tüzel kişi olabilir. Anahtar Performans Göstergesi (KPI): Key Performance Indicators (KIP), dijital pazarlama yöntemlerinin kullanımının e-ticaret faaliyetine etkisini ölçer. Örneğin; e-posta kullanılarak yürütülen bir pazarlama faaliyetinin etkinliği; e-postaların açılma oranı, tıklanma oranı, iletilen e-posta sayısı ve yatırım getirisi gibi göstergelere bakılarak anlaşılabilmektedir. KPI, işletmelerin belirledikleri hedefler doğrultusunda mevcut durumunu anlık değerlendirebilmektedir. “Firmaların anlık performansını ölçme” olarak da tanımlanabilen KPI, satış, insan kaynakları ve müşteri ilişkileri gibi alanlar için kullanılabilir. Sosyal Medya Pazarlaması Sosyal medya pazarlaması, farklı büyüklüklerdeki işletmelerin potansiyel müşterilere ulaşmak için kullandığı bir yöntemdir. “Şirketlerin ürün veya hizmetlerini tanıtmak için sosyal medya ağlarını kullanma iş uygulaması” olarak da tanımlanabilen sosyal medya pazarlama, müşterilerle sosyal medyada etkileşim stratejileri geliştirmektir. Bu pazarlama yöntemi işletmeler için büyük başarılar sağlamakta ve sadık müşteri sayısını artırabilmektedir. Bir şirketin hedef kitlesi ile sosyal medya üzerinden iletişim ve etkileşim kurması, marka bilinirliğini, web sitesi trafiğini ve satışlarını artırabilir. İnsanların sosyal medya hesaplarında harcadıkları zaman göz önüne alınırsa, sosyal medya pazarlamanın önemi ortaya çıkmaktadır. Her geçen gün etkisi artan, büyük bir müşteri potansiyeli barındıran ve günlük yaşamın bir parçası haline gelen sosyal medya, artık pazarlama hedeflerinin de en önemli parçasıdır. Hemen hemen bütün işletmelerin veya e-ticaret sitelerinin popüler sosyal medya ağlarında hesapları vardır. Birçoğu yıllardır hem fiziksel mağazalarda hem e-ticaret sitelerinde hem de sosyal ağlarda

Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya Pazarlaması Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

E-Ticaret Sitesi Kurulurken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

E-Ticaret Sitesi Kurulurken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Elektronik ticaret ya da yaygın kullanılan şekliyle e-ticaret, mal veya hizmet alım satım işlemlerinin internet üzerinden yapılmasına olanak sağlayan ticaret türü olarak tanımlanabilir. E-ticaret sitesi, yeni başlayanların, küçük işletmelerin veya büyük şirketlerin ürün ve hizmetlerini daha düşük işletme maliyetleri ile satmalarına ve daha geniş müşteri kitlelerine ulaşmalarına olanak tanıyan bir dağıtım kanalıdır. İşletmeler, kendi e-ticaret sitesini oluşturabilecekleri gibi e-ticaret pazar yerlerinde de markaları için mağaza oluşturabilmekte veya çok kanallı bir yaklaşım benimseyerek birden fazla online platformu eş zamanlı olarak kullanabilmektedir. Dünya çapında tahmini 2,5 milyar insan e-ticaret sistemlerini kullanmakta internet üzerinden mal veya hizmet satın almaktadır. E-Ticarete Giriş Elektronik ticaret veya e-ticaret, çevrimiçi olarak yapılan ticari işlemleri ifade eden bir terimdir. Basit bir ifadeyle; internet üzerinden ürün veya hizmet alımı olarak tanımlanmaktadır. İnternet kullanarak herhangi bir şey satın alınması veya satılması, e-ticaret faaliyetine dahil olmak anlamına gelmektedir. Günümüzde internet kullanan insanların birçoğu bir şekilde e-ticaret aracılığı ile alışveriş yapmaktadır. İlk e-ticaret, 1970’li yıllarda yapılmıştır. Stanford Üniversitesi’ndeki öğrencileri, Arpanet hesapları ve okulun yapay zekâ laboratuarını kullanarak Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) okuyan öğrencilere satış yapmıştır. Teknik anlamda bir ağ kullanılarak yapılan ilk elektronik alışveriş, bu satış olarak görülmektedir. Ancak, günümüzdeki anlamıyla ilk e-ticaret 1994 yılında Pizza Hut firması tarafından yapılmıştır. Böylece Pizza Hut, internet üzerinden pizza satarak, “ilk e-ticareti yapan şirket” unvanı almıştır. İnsanların ihtiyaçları arttıkça ve çeşitlendikçe internet tabanlı ticaret de artmaktadır. Dünya çapındaki e-ticaret satışları 2017 yılında 2,4 trilyon dolara ulaşmıştır. Bu rakamın 2021 yılında yaklaşık 5 trilyon dolar olacağı öngörülmektedir (2). İşletmeden tüketiciye (B2C) e-ticaret pazarının liderleri olan Çin, Amerika, Japonya ve İngiltere, küresel e-ticaret pazarındaki söz sahibi konumlarını daha da üst seviyelere taşımaktadır. Her yıl artan bir ivme gösteren e-ticaret, Türkiye’de de daha fazla temas alanı bulmaktadır. Türkiye, 2018 yılında bireysel internet kullanım oranında ve mobil geniş bant abone sayısında önemli bir büyüme sergilemiştir. Mobil kanallar, alışverişte yeni bir norm olarak göze çarparken, sosyal medya pazarları da etkinliğini artırmıştır. Türkiye’de e-ticaretin toplam perakende ticaret içindeki payı 2018 yılında %5,5’e yükselmiş; her yıl ortalama %30’luk bir büyüme kaydedilmiştir. E-ticaret pastasından pay almak isteyen firmalar, e-ticaret ekosisteminin kurallarını öğrenmek ve buna göre strateji geliştirmek zorundadır! Bu devasa ekosistemde yer alabilmek için e-ticaret sitesi nasıl kurulur? Hedef pazar nasıl belirlenir? Hangi sektörlerde çevrimiçi satış yapmak mantıklıdır? Tüm bu sorular ve onlarcası e-ticarette başarının basamaklarıdır. Yeni nesil e-ticaret algoritmaları ve yasal düzenlemelerle e-ticaret daha güvenli bir ortamda yapılabilmektedir. Bunun ortaya çıkardığı yeni durum, yatırımcıları ve girişimcileri sanal mağazalara yönlendirmektedir. Yirmi yılı aşan bir geçmişe sahip e-ticaret, geleceğin ticari faaliyetlerinde daha fazla yer alacaktır. E-Ticaret Sitesi Kurulurken Dikkat Edilmesi Gerekenler E-ticaret sitesinin fonksiyonları, hem kullanıcı deneyimi hem de satışların artması için önemlidir. İyi bir yazılıma ve alt yapıya sahip e-ticaret sitesi, kârı artırıcı bir unsur olabilir. E-ticaret sitesinin temel fonksiyonları, kullanıcı deneyimi ile doğru orantılı olmalıdır. Rekabetin dorukta olduğu e-ticarette online alışveriş için web sitelerinde kullanıcılara sunulacak fonksiyonlar, potansiyel müşterilere erişim olanağı sağlar. Satışların artması ve e-ticaret sitesinin etkili olması için e-ticaret platformunun bazı özelliklerle donatılması gerekir. Kullanıcılara kolaylık sağlayacak ve satışları artıracak fonksiyonlar, alt yapı veya tasarım ile ilgili olabilir. E-ticaret sitesi tüm bu fonksiyonların bir araya gelmesi ile ideal bir kullanıcı deneyimi sunabilir. Kullanıcı Deneyimi Açısından Dikkat Edilmesi Gereken E-Ticaret Sitesi Fonksiyonları Mobil Uyumu: Bir e-ticaret sitesinin akıllı cep telefonları ve tabletlerle uyumlu olması, mobil kanallardan da satış yapmak anlamına gelir. Mobil satışların giderek arttığı bir ortamda mobil uyumu bulunmayan e-ticaret siteleri zamanla tercih edilmeyebilir. E-ticaret sitelerinin mobil uyumu, arama motoru algoritmalarında da dikkat edilen bir faktördür. Site İçi Arama: E-ticaret sitesinde ürün arayan kullanıcı, kısa sürede aradığına ulaşabilmelidir. E-ticaret müşterilerinin büyük bir bölümü aradıkları ürüne ulaşmak için site içi arama özelliğini kullanmaktadır. Bu sebeple site içi arama özelliği, ürün bulmak için güçlü bir algoritma ile tasarlanmalıdır. Arama sırasında kelime dizileri yazılırken ilgili ürün isimlerinin aşağıda sıralanması özelliği de kullanıcıya kolaylık sağlar. Güvenlik Sertifikası: Bir e-ticaret sitesi, güvenlik sertifikası yoksa eksiktir. Kredi kartı veya banka kartı ile online alışveriş yapmak isteyen müşterilere güven vermek önemlidir. Bu sebeple e-ticaret sitesi güvenlik sertifikası ile desteklenmelidir. Ödeme Alternatifleri: Ödeme alternatifleri, e-ticaret sitesinin etkinliğini artıran özelliklerden biridir. Ciro artırmak için kullanıcılara farklı ödeme alternatifleri sunulmalıdır. Kredi kartı, banka kartı, havale, mobil ödeme, kapıda ödeme ve dijital cüzdanlar gibi ödeme alternatifleri, müşteriler için kolaylık olacaktır. Kategoriler: Kullanıcı, ürünün ait olduğu kategori sayfasına kolayca ulaşabilmelidir. Her ürünün, uygun kategoride bulunmasına dikkat edilmelidir. Kullanıcı dostu ve kolay ulaşılabilir kategori seçenekleri sunulmalıdır. Kampanya Modülleri: E-ticaret sitelerindeki kampanya modülleri; sepet, kategori, marka ve ürün bazlarında imkan vermelidir. Zengin seçenekler sunan kampanya modülleri, satışları olumlu etkileyecektir. Ürün Bilgileri: E-ticaret sitesinde satışa sunulan ürünlerin bilgisi, müşterilerin ürünle ilgili fikir edinmesi ve ürünü satın alma eğilimi için önemlidir. Başarılı e-ticaret sitelerinin ürünlerle ilgili detaylı bilgi sunduğu görülmektedir. Ürün Görselleri: Ürünü tanıtan fotoğraflar, videolar, grafikler veya animasyonlar, kullanıcı deneyimi açısından önemli fonksiyonlar arasında yer alır. Ürün görselleri, ürün detaylarını görme fırsatı vermeli ve akıllarda ürünle ilgili soru işareti bırakmamalıdır. SEO Alt Yapısı: Arama Motoru Optimizasyonu (SEO), e-ticaret siteleri için müşterilerin siteye ulaşmasının yollarından biridir. Arama motoru sonuçlarında üst sıralarda yer almak için SEO özelliklerinin güçlü olması önemlidir. Bu sebeple sitenin altyapısında ve içeriklerinde SEO çalışması yapılmalıdır. Yerelleştirme (Lokalizasyon): Lokalizasyon, şirketin online profilini, ürün tanımlarını, veri tabanına dayalı içeriğini ve grafik görüntülerini, kültürel duyarlılıkları göz önünde bulundurarak, şirketin yeni hedef kitlesinin diline çevirme işlemidir. Sınır ötesi e-ticaret hedefleyen firmaların online ticaret için sunacakları web sitelerinin içerikleri yerelleştirilmelidir. Böylece aynı ülkede veya farklı ülkelerde farklı dil konuşan insanlara ürünlerin satışı mümkün olabilecektir. E-Ticaret Sitesinde Bulunması Gereken Özellikler – E-ticaret sitesinin ana sayfası, fiziksel mağazalardaki vitrinleri temsil eder. Web sitesi ana sayfa tasarımı, online müşterileri çekecek cazip özelliklerle ve fonksiyonlarla donatılmalıdır. – Sade ve basit arayüzlü tasarımlı e-ticaret platformları kullanıcı dostudur. – Web sitesi renkleri ve sekmelerinin kurumsal kimlikle uyumlu olması müşteri deneyimi ve marka bağlılığı açısından dikkat edilmesi gereken bir husustur. – Marka logosuna tıklandığında kullanıcı ana sayfaya yönlendirmelidir. – İletişim alanında telefon, adres ve e-mail bilgileri dışında navigasyon da eklenmelidir. – Kullanıcıları ilgili ürün satışı sayfalarına yönlendirecek, eyleme çağırıcı CTA (Call to Action) butonları bulunmalıdır. – Her ürünle ilgili iade veya değişim seçenekleri sunulmalı; bu konuda kullanıcı deneyimini olumsuz etkileyecek uygulamalardan kaçınılmalıdır. – Kullanıcıları sosyal medya hesaplarına

E-Ticaret Sitesi Kurulurken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Elektronik Ticaret Danışmanlığı ve E-Ticaret Rehberi

Elektronik Ticaret Danışmanlığı ve E-Ticaret Rehberi Elektronik ticaret, mal veya hizmet alım satım işlemlerinin internet üzerinden yapılmasına olanak sağlayan ticaret türü olarak tanımlanabilir. Elektronik ticaret kavramı, e-ticaret veya internet ticareti olarak da adlandırılmaktadır. E-ticaret, yeni başlayanların, küçük işletmelerin veya büyük şirketlerin ürün ve hizmetlerini daha düşük işletme maliyetleri ile satmalarına ve daha geniş müşteri kitlelerine ulaşmalarına olanak tanıyan bir dağıtım kanalıdır. İşletmeler, kendi e-ticaret sitelerini oluşturabilecekleri gibi e-ticaret pazar yerlerinde de markaları için mağaza oluşturabilmekte veya çok kanallı bir yaklaşım benimseyerek birden fazla online platformu eş zamanlı olarak kullanabilmektedir. Dünya çapında tahmini 2,5 milyar insan e-ticaret sistemlerini kullanmakta internet üzerinden mal veya hizmet satın almaktadır. Elektronik Ticaret ile ilgili Temel Kavramlar E-ticaret ekosistemine adım atmak isteyen firmaların temel e-ticaret kavramlarını bilerek yola çıkması birçok fayda sağlar. Yaygın kullanılan e-ticaret terim ve kavramları, bu alandaki işleri kolaylaştırır. E-ticarette sık rastlanan temel kavramlar şunlardır; Elektronik Ticaret: E-ticaret, mal ve hizmetlerin internet ortamında satılıp alınmasıdır. OECD tarafından “internet üzerinden yapılan ticari işlemler” olarak özetlenen e-ticaret, Türkiye’deki 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da, “fiziki olarak karşı karşıya gelmeksizin, elektronik ortamda gerçekleştirilen çevrimiçi iktisadi ve ticari her türlü faaliyet” olarak tanımlanır. Dijital Ticaret: Dijital olarak etkinleştirilmiş ticari işlemler bütünüdür. Dijital ticaret işlemleri ile satılan ürün ve hizmetler, dijital ya da fiziksel olarak teslim edilebilir. Tüketicileri, şirketleri ya da hükümetleri kapsayan sanal mal ve hizmet ticaretidir. Sınır Ötesi E-Ticaret: E-ihracat ve e-ithalat, sınır ötesi e-ticaretin temel kavramlarıdır. Uluslararası pazarlarda çevrimiçi ticari işlemlerdir. Ulusal sınırlar üzerinden çevrimiçi mağazalarda ürünlerin alınıp satılmasıdır. Alıcı ve satıcı farklı ülkelerdedir, farklı para birimleri kullanırlar, farklı dil konuşurlar ve farklı ticaret ve yargı kanunlarına tabidirler. E-ihracat: “Sınırötesi e-ticaret” veya “mikro ihracat” olarak da tanımlanan e-ihracat, online kanallar aracılığıyla yurt dışından alınan siparişleri mikro ihracat kuralları çerçevesinde ulaştırmaktır. İşletmelere hedef kitlelerini genişletmek ve kârlarını artırmak için bir fırsat verir. E-ihracat için hedef pazardaki yerel ticaret kurallarını iyi bilmek; e-ihracat mevzuatına hâkim olmak ve e-ticareti küresel bir bakış açısı ile değerlendirmek gerekir. B2B: “Business to Business” ifadesinin kısaltmasıdır. Kelime anlamı “işletmeden işletmeye” şeklindedir. Hammadde tedarikçisi-üretici, üretici-toptancı ve toptancı-perakendeci arasındaki ticari işlemlerdir. B2C: “Business to Consumer” ifadesinin kısaltmasıdır. Kelime anlamı “işletmeden tüketiciye” şeklindedir. E-ticaret ve e-ihracatın temelini ifade eden en önemli kavramdır. C2C: “Consumer to Consumer” ifadesinin kısaltması olan C2C, ”tüketiciden tüketiciye” anlamındadır. Farklı elektronik alışveriş platformlarından yapılan e-ticaret, bu kapsamdadır. Çevrimiçi platformlarda veya web sitelerinde bir araya gelen tüketicilerin, ürün ve hizmetlerini sergilemesi ve belirledikleri fiyatlardan satması veya almasıdır. Domain: Türkçesi “alan adı” olan domain, bir web sitesinin internetteki adıdır. Web sitesi kurmanın ilk adımı bir alan adı belirlemektir. Bir internet sitesinin fiziksel adresinin karşılığı olan domain, internet tarayıcısına, ilgili web sitesi ile ilgili bilgilerin yer aldığı sunucuyu işaret eder. Hosting: Türkçesi “barındırma” olan hosting, web sitesi içeriğinin barındırıldığı ortamdır. Web sayfasının fotoğrafları, grafikleri veya görsel-metinsel dokümanlarının tutulduğu dijital ortamdır. “Web sayfasının arka yüzü” olarak tanımlanabilen hosting’de, web sitesi içeriği ve veritabanı bir sunucuda barındırılır. Siber Güvenlik: Dijital dünyanın en önemli konularından olan siber güvenlik, bilgi ve bilgisayar sistemleri güvenliğini içeren geniş bir kavramdır. Tüketicilerden hükümetlere kadar bilgisayar sistemleri üzerinden işlem yapan herkesi ve her kurumu ilgilendirir. Kişilerin, şirketlerin veya özel ve kamu kurumlarının, kritik bilgilerinin siber saldırılardan korunması uygulamalarıdır. Siber güvenlik öğeleri arasında finansal sistemlerin güvenliği ilk sırada yer almaktadır. KVKK: Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) işletmelere, bilgi gizliliği ve erişilebilirliği gibi konularda çeşitli sorumluluklar yükleyen bir kanundur. Kanun, kişisel veri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasları düzenler. KVKK kapsamında farklı kaynaklardan gelen veriler için bir strateji oluşturulması gerekir. Ağ sistemlerinden sürdürülebilir teknolojik uygulamalara kadar farklı dijital sistemleri içerir. Müşteri Deneyimi: Müşteri deneyimi, müşterinin firmaya bağlılığı ve verdiği değeri ifade eder. Her müşteri, mağaza veya firma için geliştirdiği deneyimlerini sosyal medyadan arkadaşlarına, ailesinden tanımadığı insanlara kadar herkesle paylaşabilir. Bu durum, firma için olumlu veya olumsuz sonuçlar doğurabilir. Müşterinin firmayla etkileşimini ifade eden müşteri deneyimi, bir anlamda müşteri firma imajı veya algısıdır. Drop Shipping: “Stoksuz e-ticaret” veya “stoksuz satış” olarak tanımlanan Drop Shipping, bir e-ticaret iş modelidir. Drop Shipping firması stok tutmadan satış yapabilir. Tedarikçi, üretici ve müşteri arasında aracı bir kanaldır. Drop Shipping, bir perakende satış yöntemidir. Mağaza, stok ürün yerine ürünleri üçüncü taraf bir tedarikçiden satın alır. Ürünler daha sonra doğrudan tüketiciye gönderilir. Satıcı, stok için sipariş vermez veya siparişlerle ilgilenmesi gerekmez. Bunun yerine ürün ve siparişle üçüncü taraf bir tedarikçi ilgilenir. Dönüşüm Optimizasyonu: Bir e-ticaret sitesine gelen ziyaretçilere satın alma veya üye olma gibi işlemleri yapmasını sağlama oranıdır. Potansiyel müşterileri kullanıcıya dönüştürme oranını artırmak için uygulanan sistematik faaliyetleri ifade eder. Chatbot: “Chat” ve “robot” terimlerinden türetilen chatbot, algoritma tabanlı bir yazılımdır. İnternet sitelerinde kullanıcılara yardımcı olmak için geliştirilen basit asistanlar, chatbot kapsamında değerlendirilir. Yardımcı ses yazılımları, otomatik cevap verme uygulamaları ve canlı destek yazılımlarını içeren yapay zeka tasarımlarıdır. E-Ticarete Başlama E-ticarete; e-ticaretin anlamını, kapasitesini, yöntemlerini ve uygulamalarını öğrenerek başlanabilir. Sektörünüzün e-ticaret kapasitesi de ilk olarak bilinmesi gerekenler arasında yer almaktadır. Bu konuda devlet destekli e-ticaret eğitim programlarından veya özel e-ticaret platformlarından destek alınabilmektedir. E-ticarete giriş yaparken dikkat eilmesi gereken hususlar; Online Pazar Yerleri: Yeni bir e-ticaret sitesi açmak tabii ki gereklidir. Ancak ilk olarak yerel veya küresel perakende sitelerinde mağaza açarak e-ticarete adım atabilirsiniz. Bu; sipariş alınması, kargo ve iade süreçleri gibi konularda tecrübe kazandıracaktır. Şirket: Ülkemizdeki mevzuata göre e-ticaret yapmak için şirket kurma şartı aranmamaktadır. Esnaflar ve esnaf olmayan diğer gerçek kişiler de e-ticaret yapabilmektedir. Gelir sağlandığı için vergi kaydı açılması gerekmektedir; ancak bu durumun bile istisnaları vardır. E-ticaret için şirket kurulmak istenirse şirket türü önemli değildir. Fiziksel mağazası olan bir şirket, farklı bir şirket kurmadan ürünlerini doğrudan e-ticaret mağazasında satışa sunabilir. Şahıs şirketi veya adi ortaklık kurmak, maliyeti en düşük seçenektir. Domain ve Hosting: E-ticaret için şirket kurarken internet sitesi ismi de tescil ettirilebilir. Bu süreçte alan adı (domain) ve web barındırma (hosting) hizmeti alınmalıdır. Kurulum ve Ürün Maliyetleri: E-ticaret sitesinin kurulumu, tasarımı, yazılımı ve her türlü altyapı hizmetleri için bütçe ayırmak gerekir. Site uygulamaları ve ürün tedariki için iyi bir maliyet hesaplaması yapılmalıdır. Ürünlerin belirlenmesi: E-ticaret, detaylı iş planı gerektirir. İnternetten hangi ürünler daha çok satılıyor? Hangi günlerde hangi ürünleri vitrine koymak gerekir? Rakip sitelerde neler yapılıyor? Bu ve benzeri soruların cevapları, iyi bir satış ve pazarlama hedefi için gereklidir.   Ödeme Yöntemleri: E-ticaretin en önemli faktörlerinden biri de ödeme yöntemleridir. İnternet

Elektronik Ticaret Danışmanlığı ve E-Ticaret Rehberi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun

Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi: Elektronik ticaret, mal veya hizmet alım satım işlemlerinin internet üzerinden yapılmasına olanak sağlayan ticaret türü olarak tanımlanabilir. Elektronik ticaret kavramı, e-ticaret veya internet ticareti olarak da adlandırılmaktadır. E-ticaret hukuku ise ürün ve hizmetlerin internet üzerinden alım satımının yapılmasına ve online platformlara ilişkin esas, usul, ilke ve düzenlemeleri kapsayan hukuk dalıdır. Elektronik ticaret hukuku, internet sitesi, sosyal medya, mobil uygulama veya diğer elektronik ağlar aracılığıyla gerçekleştirilen ticari faaliyetler, alışverişler, mesafeli sözleşmeler ve elektronik ödeme sistemleri gibi konuları düzenlemektedir.  Tüketicinin korunması ve adil bir ticaret ortamı oluşturmak amacıyla yayımlanan e-ticaret mevzuatı, elektronik ticaret faaliyetlerini,  alıcı ve satıcı tarafların hak ve yükümlülükleri ile uyulması gereken usul ve esasları düzenlemektedir. Elektronik ticarete ilişkin yasal düzenlemeler, satıcı firmalar, hizmet sağlayıcıları, online pazar yeri platformları ve tüketiciler için bağlayıcıdır. E-ticaretin daha güvenilir ve kanuni düzenlemeler temelinde ilerlemesi, tüketicilerin korunması, güvenli ticaret ortamının sağlanması, uluslararası işlemlerin düzenlenmesi, kişisel verilerin ve fikri mülkiyet haklarının korunması gibi konularda e-ticaret hukuku önemli bir çerçeve çizmektedir. Elektronik ticarete ilişkin süreçlerde ve uyuşmazlıklarda herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için yasal işlemlerin zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. E-ticaret hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdürmekte ve müvekkillerine e-ticaret danışmanlığı, avukatlık ve arabuluculuk hizmeti vermektedir. Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Kanun Numarası: 6563 Kabul Tarihi: 23/10/2014 Yayımlandığı R.Gazete Tarihi: 5/11/2014 Sayısı: 29166 Amaç ve kapsam – Madde 1 (1) Bu Kanunun amacı, elektronik ticarete ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir. (2) Bu Kanun, ticari iletişimi, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluklarını, elektronik iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeler ile elektronik ticarete ilişkin bilgi verme yükümlülüklerini ve uygulanacak yaptırımları kapsar. (3) (Ek:1/7/2022-7416/1 md.) 14/9/1972 tarihli ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu, 14/10/1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu, 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu, 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ve 5/11/2018 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunuyla kuruluş ve faaliyetleri düzenlenen ve bu kanunlara göre yetkilendirilerek münhasıran yetkilendirildikleri konularda faaliyet gösterenler ile 14/3/2007 tarihli ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde tanımlananlar ile bunların verdiği yetki dâhilinde münhasıran şans ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler bu Kanunun uygulanmasında elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcı veya elektronik ticaret hizmet sağlayıcı kabul edilmez. Tanımlar – Madde 2 (1) Bu Kanunun uygulanmasında; a) Elektronik ticaret: Fiziki olarak karşı karşıya gelmeksizin, elektronik ortamda gerçekleştirilen çevrim içi iktisadi ve ticari her türlü faaliyeti, b) Ticari iletişim: Alan adları ve elektronik posta adresi dışında, mesleki veya ticari faaliyet kapsamında kazanç sağlamaya yönelik olarak elektronik ticarete ilişkin her türlü iletişimi, c) Ticari elektronik ileti: Telefon, çağrı merkezleri, faks, otomatik arama makineleri, akıllı ses kaydedici sistemler, elektronik posta, kısa mesaj hizmeti gibi vasıtalar kullanılarak elektronik ortamda gerçekleştirilen ve ticari amaçlarla gönderilen veri, ses ve görüntü içerikli iletileri, ç) Hizmet sağlayıcı: Elektronik ticaret faaliyetinde bulunan gerçek ya da tüzel kişileri, d) Aracı hizmet sağlayıcı: Başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişileri, e) Bakanlık: Ticaret Bakanlığını, 1/7/2022 tarihli ve 7416 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle bu bentte yer alan “Gümrük ve” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. f) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcı: Elektronik ticaret pazar yerinde elektronik ticaret hizmet sağlayıcıların mal veya hizmetlerinin teminine yönelik sözleşme yapılmasına ya da sipariş verilmesine imkân sağlayan aracı hizmet sağlayıcıyı, g) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Elektronik ticaret hizmet sağlayıcı: Elektronik ticaret pazar yerinde ya da kendine ait elektronik ticaret ortamında mal veya hizmetlerinin teminine yönelik sözleşme yapan ya da sipariş alan hizmet sağlayıcıyı, ğ) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Elektronik ticaret ortamı: Elektronik ticaret faaliyetinde bulunulan internet sitesi, mobil site veya mobil uygulama gibi platformları, h) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Elektronik ticaret pazar yeri: Elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcının aracılık hizmetlerini sunduğu elektronik ticaret ortamını, ı) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi (ETBİS): Elektronik ticaret hizmet sağlayıcı ve elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcıların kayıt altına alınması, elektronik ticaret verilerinin toplanması, bu verilerin işlenerek istatistiki bilgilerin üretilmesi amacıyla Bakanlık tarafından oluşturulan ve bu Kanun kapsamında kayıt ve bildirim yapılabilmesine imkân sağlayan bilgi sistemini, i) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Net işlem hacmi: İptal ve iadeler hariç olmak üzere, elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcı için aracılık hizmeti sunduğu elektronik ticaret pazar yerleri, elektronik ticaret hizmet sağlayıcı için ise elektronik ticaret pazar yeri niteliğini haiz olmayan kendine ait elektronik ticaret ortamları üzerinden belirli bir dönemde yapılan sözleşme ve verilen siparişler için düzenlenmesi gereken nihai fatura veya fatura yerine geçen belge değerleri toplamını, j) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Ekonomik bütünlük: Bir kişinin, bir ticaret şirketinin doğrudan veya dolaylı olarak paylarının en az yüzde yirmi beşine ya da oy haklarının çoğunluğuna veya onu yönetebilecek kararları alabilecek payına sahip olmasını, şirket sözleşmesi uyarınca yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyeyi seçme hakkını haiz olmasını, kendi oy haklarının yanında bir sözleşmeye dayanarak tek başına veya diğer pay sahipleriyle birlikte oy haklarının çoğunluğunu oluşturmasını, bir ticaret şirketini sözleşmeye bağlı olarak hâkimiyeti altında bulundurmasını veya bu hâllere bağlı olarak bu kişiyle bağlantılı tüm ticaret şirketleri ve bu kişiye ait işletmeler arasındaki ilişkiyi ya da pay sahibi olup olmadıklarına bakılmaksızın birden fazla ticaret şirketinin aynı kişi veya kişiler tarafından yönetilmesini, ifade eder. Bilgi verme yükümlülüğü – Madde 3 (1) Hizmet sağlayıcı, elektronik iletişim araçlarıyla bir sözleşmenin yapılmasından önce; a) Alıcıların kolayca ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak tanıtıcı bilgilerini, b) Sözleşmenin kurulabilmesi için izlenecek teknik adımlara ilişkin bilgileri, c) Sözleşme metninin sözleşmenin kurulmasından sonra, hizmet sağlayıcı tarafından saklanıp saklanmayacağı ile bu sözleşmeye alıcının daha sonra erişiminin mümkün olup olmayacağı ve bu erişimin ne kadar süreyle sağlanacağına ilişkin bilgileri, ç) Veri girişindeki hataların açık ve anlaşılır bir

Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sicilden Terkin Edilmesine Karar Verilen Şirket Hakkında İcra Takibi Yapılması

Sicilden Terkin Edilmesine Karar Verilen Anonim Şirket Hakkında İcra Takibi Yapılması Sicilden Terkin Edilmesine Karar Verilen Anonim Şirket Hakkında İcra Takibi: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)’nun 28.06.2007 tarihli kararıyla sicilden terkin edilmesine karar verilen şirketin terkin işlemlerinin 26.07.2007 tarihinde yapılması karşısında anılan şirketin icra takip tarihi olan 23.07.2007 tarihi itibariyle şirket tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/11-118 Karar No: 2022/47 Karar Tarihi: 25.01.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacı vekili; müvekkili Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) 28.06.2007 tarihli kararı doğrultusunda Digisoft Yazılım ve Dış Tic. A.Ş.’nin ticaret sicili kaydının 26.07.2007 tarihinde terkin edildiğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu‘nun 134/9 maddesi gereğince tasfiye olunan şirketlere ilişkin hukuk davalarına TMSF tarafından halef olarak devam edileceğini ve takip haklarına kanunî halefi sıfatı ile haiz olduğunu, davalının Digisoft Yazılım ve Dış Tic. A.Ş.’nin ana sözleşmesi gereğince 31.12.2005 tarihinde ödenmesi taahhüt edilen 3/4 oranındaki sermaye taahhüt borcunu ödemediğini, bunun üzerine hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığını, TMSF tarafından takibin devamının talep edildiğini, ancak Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğünce alacaklı şirketin tüzel kişiliği bulunmadığı ve itiraz kaldırılmadığı sürece işlemlere devam edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle talebinin reddine karar verildiğini, söz konusu kararın kaldırılması için yapılan şikâyetin de aynı gerekçeyle reddedildiğini, oysa şirketin 26.07.2007 tarihinde terkin edilmesine rağmen icra takibinin 23.07.2007 tarihinde başlatıldığını, dolayısıyla icra takibi başlatıldığında alacaklı şirketin tüzel kişiliğinin mevcut olduğunu ileri sürerek borçlu tarafından söz konusu takibe yapılan itirazın iptaline ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili; takibe konu alacaklı şirketin takip tarihinden önce tüzel kişiliğinin sona erdiğini, dolayısıyla icra takibinde alacaklının aktif husumetinin bulunmadığını, ayrıca müvekkiline apel ödeme çağrısı yapılmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme Kararı 6. Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.10.2012 tarihli ve 2011/311 E., 2012/602 K. sayılı kararı ile; Digisoft Yazılım ve Dış Tic. A.Ş.’nin sicilden terkin işleminin 26.07.2007 tarihinde yapıldığı, icra takibinin ise 23.07.2007 tarihinde başlatıldığı, her ne kadar terkin işlemi takip tarihinden sonra ise de takip alacaklısı şirketin tüzel kişiliğinin TMSF’nin 28.06.2007 tarihli kararı ile sona erdiği, bu nedenle takip tarihi itibari ile tüzel kişiliği bulunmayan takip alacaklısı Digisoft Yazılım ve Dış Tic A.Ş.’nin takip yapmasının mümkün olmadığı, ortada geçerli bir takibin bulunmadığı, ayrıca alacaklı Digisoft Yazılım ve Dış Tic A.Ş.’nin kanunî halefi sıfatıyla TMSF vekilinin icra dairesine müracaat ile bundan böyle icra takip ve tahsil işlemlerine TMSF tarafından devam edilmesini talep ettiği, İcra Müdürlüğünce takip tarihi itibariyle şirketin tüzel kişiliğinin bulunmadığı belirtilerek talebin reddine karar verildiği, davacı tarafından söz konusu kararın kaldırılması amacı ile yaptığı şikâyetin Küçükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 10.02.2011 tarihli ve 2011/135 E., 2011/162 K. sayılı kararı ile takip tarihi itibari ile şirketin tüzel kişiliği olmadığından takip yapma hakkının da bulunmadığı belirtilerek şikâyetin reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.01.2015 tarihli ve 2014/15246 E., 2015/781 K. sayılı kararı ile; “…Dava, alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu‘nun 134/9 maddesi gereğince Digisoft Yazılım ve Dış Ticaret A.Ş’nin tasfiyesine ilişkin olarak 28.06.2007 tarihli TMSF Fon Kurulu kararı alındığı, vaki icra takip tarihi itibariyle icra takibine başlayan şirketin tüzel kişiliğinin son bulduğu ve bu nedenle geçerli bir icra takibinin bulunmadığı kabul edilmiş ise de, gerek Fon Kurulu kararının içeriği gerekse Yasa’nın 134/9 maddesinde yer alan düzenleme dikkate alındığında, Fon Kurulu kararı alındıktan sonra şirket tasfiyeye girecek olup, tasfiye işlemleri henüz takip tarihi itibariyle tamamlanmadığı gibi, şirketin ticaret sicilinden terkini de icra takibi sonrasında 26.07.2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu durumda takip tarihi olan 23.07.2007 itibariyle şirketin henüz terkin edilmediği ve tüzel kişiliğinin bulunduğu, şirketin terkininden sonra da TMSF tarafından kanuni halef sıfatıyla bu davanın açıldığı gözetilerek oluşacak sonuç çerçevesinde karar vermek gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.11.2016 tarihli ve 2016/338 E., 2019/961 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, Küçükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 10.02.2011 tarihli ve 2011/135 E., 2011/162 K. sayılı kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, dolayısıyla söz konusu şirketin 28.06.2007 tarihi itibariyle tüzel kişiliğinin son bulduğu hususunun mahkeme kararı ile kesinleşmiş olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; TMSF’nin 28.06.2007 tarihli kararıyla Digisoft Yazılım ve Dış Tic. A.Ş.’nin sicilden terkin edilmesine karar verilmesi ve terkin işleminin 26.07.2007 tarihinde yapılması karşısında anılan şirketin icra takip tarihi olan 23.07.2007 tarihi itibariyle tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle anonim şirketlerde, “şirketin sona ermesi” ve “şirket tüzel kişiliğinin sona ermesi” kavramları hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır. 13. Somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nun 137. maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haizdir (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 125/1). Tüzel kişilik ile ticaret şirketi, kendisini meydana getiren kişilerden ayrı bir hukukî varlık kazanarak; hukukî bir kişiliğe, ehliyete ve kendi bağımsız malvarlığına sahip olur. Buna karşılık adi şirketin tüzel kişiliği bulunmamakta olup ortaklar tarafından getirilen sermaye ve sonradan edinilen varlıklar üzerinde mülkiyetin ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olması söz konusudur. Dolayısıyla tüzel kişiliğin bulunması, ticaret şirketlerinin ayırt edici temel bir niteliğidir. Tüzel kişiliğin ticaret şirketlerinin temel niteliklerinden biri olması, ticaret şirketlerinin tüzel kişilik kazandıkları anda hukukî varlıklarına kavuşması şeklinde kendini gösterir. 14. 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nun 301/1 (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 355/1) maddesi gereğince anonim şirket ticaret siciline tescille tüzel kişilik kazanır. Bu bağlamda tescil kurucu nitelikte olup sicil kaydının varlığı, tüzel kişilik ve ticaret şirketi statüsü için zorunludur. Ticaret siciline kayıt tüzel kişilik kazanılması için

Sicilden Terkin Edilmesine Karar Verilen Şirket Hakkında İcra Takibi Yapılması Read More »