Takip Yolunun Değiştirilmesi Durumunda Borçlu Şirketin Bilinen Son Adresine Yeniden Tebligat Yapılması Gerekir mi
Takip Yolunun Değiştirilmesi Durumunda Ödeme Emri Doğrudan Tebligat Kanunu 35. Maddesi Uyarınca Tebliğ Edilebilir mi Takip Yolunun Değiştirilmesi Durumunda Tebliğ İşlemlerinin Yeniden Yapılması: İcra dosyası incelendiğinde, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip değiştirilerek iflas yoluyla takibe geçilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 43/2. maddesinde takip yolunun değiştirilmesi durumunda alacaklıya sadece harçtan muafiyet hakkı verilmiş olup, bu durumda davacı tarafça yeniden harç ödenmeyecek ise de anılan düzenlemede yeni baştan müracaat denilmekle yeni bir takip başlatılmış olduğundan borçlu, önceki takibe itiraz etmese bile takip yolunun değiştirilmesinden sonra kendisine gönderilecek yeni ödeme emrine karşı itirazda bulunabilir. Bu durumda iflas yoluyla adi takipte ödeme emrine ilişkin tebliğ işlemlerinin yeniden yapılması gerekmektedir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 10/1. maddesi uyarınca ödeme emrinin ilk önce davalı borçlu şirketin bilinen son adresi olan ticaret sicil adresine tebliğ edilmesi, davalıya gönderilen tebligatın iade edilmesi hâlinde bu kez Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ işleminin yapılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, davacı tarafından takip yolunun değiştirilmesinden sonra iflas yoluyla takibe ilişkin ödeme emrinin doğrudan Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca davalı borçlu şirkete tebliğ edildiği anlaşılmakla, yapılan tebliğ işlemi usulsüzdür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2024/125 Karar No: 2025/374 Karar Tarihi: 18.06.2025 Mahkemesi: Ticaret Mahkemesi Özel Daire Kararı: Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22.06.2023 tarihli ve 2023/866 Esas, 2023/2489 Karar sayılı BOZMA kararı Taraflar arasındaki iflas davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Dava Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin davalı ile olan ticari ilişkisinden doğan borcuna karşılık, davalının müvekkiline verdiği çeklerin süresinde bankaya ibraz edildiğinde karşılıksız olduğunun görüldüğünü, davalı şirket aleyhine İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2018/3288 Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davalı şirketin icra takibine yasal süresi içerisinde itiraz etmediğini, iflas takibinin kesinleştiğini, davalı şirketin müvekkili şirkete takip konusu borca ilişkin herhangi bir ödeme yapmadığını ileri sürerek davalı şirketin icra dosyasına ilişkin tüm dosya borcunu takip tarihinden itibaren takipten sonrası için de işletilecek yasal faizi ile birlikte dosyaya depo etmesine, aksi hâlde davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiştir. II. Cevap Davalı vekili; usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesini süresinde sunmamış, ancak 24.04.2019 tarihli dilekçesinde iflas yoluyla başlatılan takibin usulsüz olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davacı tarafça ihlâl edildiğini ve davacının sözleşme kapsamında aldığı avans çeklerini haksız şekilde iade etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. III. İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesinin 21.10.2021 tarihli ve 2021/220 Esas, 2021/1009 Karar sayılı kararı ile; borçlunun icra dairesinde ödeme emrine itiraz etmediği, süresinden sonra verilmiş cevap dilekçesiyle takibe konu çeklerin bedelsiz olduğunu ileri sürdüğü, süresinden sonra sunulan beyanların dikkate alınmasının mümkün olmadığı, ancak bir an için bu dilekçenin geçerli bir cevap dilekçesi olduğunun kabulü hâlinde dahi davalı tarafından icra müdürlüğünde yapılan bir itiraz olmadığından, ödeme emri ve borcun kesinleştiği, kesinleşen takibe rağmen davalı şirket tarafından borcun ödenmediği ve depo emri kararının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının iflasına karar verilmiştir. IV. İstinaf A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin 29.12.2022 tarihli ve 2022/1903 Esas, 2022/1632 Karar sayılı kararı ile; davalı ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini, iflas davasının usule aykırı olduğunu, davadan ve takipten bilirkişi raporunun tebliğiyle haberdar olduğunu savunmuş ise de, icra takibinde davalıya çıkartılan tebligatın iade edilmesi üzerine, davalının ticaret sicilinde kayıtlı adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 35. maddesi uyarınca yapılan tebliğin usulüne uygun olduğu, bu nedenle davalının savunmasına itibar edilmediği, davalının takibe itiraz etmediği ve takibin kesinleştiği, usulüne uygun depo emrine rağmen borcun da ödenmediği dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesince davalının iflasına karar verilmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. V. Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci A. Bozma Kararı 1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22.06.2023 tarihli ve 2023/866 Esas, 2023/2489 Karar sayılı kararı ile, “….2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 43/2 madde hükmüne göre alacaklı başlattığı takip yolunu bir defaya mahsus harç ödemeksizin yeni baştan müracaat edebilir. Kanundaki “yeni baştan müracaat”tan kasıt takibin tüm unsurlarıyla yeniden başlamasıdır. Buna göre tebligatın asile ve daha önceden yapılan tebligat yok sayılarak yapılması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 10. maddesinin 1. fıkrası uyarınca tüzel kişi muhatap yeni adresini kayıtlı olduğu resmi sicile bildirmemiş ise resmî sicildeki adresi bilinen adres olarak kabul edileceği için tebligat bu adrese çıkarılacak, ancak adres değişmiş olduğu için tebliğ evrakı tebliğ edilemeden iade edilecektir. Bu durumda tebliğ evrakının tebliğ edilemediği tüzel kişinin resmî sicildeki adresi Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinin 4. fıkrasının açık hükmü gereği esas alınarak, aynı maddenin 2. fıkrasına göre tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve kapıya asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese aynı Kanun’un 35. maddesinin 3. fıkrasına göre çıkarılan tebligatlar muhataba yapılmış sayılır. Diğer taraftan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 57. maddesinin 4. fıkrası “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından ana statü, sicil, tüzük ve kuruluş senedi gibi resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Somut olayda, davacı alacaklı tarafından, borçlu aleyhine başlatmış olduğu kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip değiştirilerek iflas yoluyla adi takibe geçilmiştir. Bu durumda, davacı tarafça yeniden harç ödenmeyecek ise de yeni bir takip başlatmış olduğundan iflas yoluyla adi takipte ödeme emrinin ilk önce davalı borçlu şirketin ticaret sicil adresine tebliğ edilmesi (TK md.10/1), bila tebliğ iadesi halinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 35. maddesine göre tebliğe çıkarılması gerekir. Oysa, icra dosyası incelendiğinde iflas yoluyla ödeme emrinin doğrudan Tebligat Kanunu’nun 35. madde hükmüne göre davalı borçlu şirkete tebliğ edildiği anlaşılmış olup,