Kazanca Katılmalı Kira Sözleşmesi, Adi Ortaklık Sözleşmesi Olarak Değerlendirilebilir mi?
Kazanca Katılmalı Kira Sözleşmesi, Adi Ortaklık Sözleşmesi Olarak Değerlendirilebilir mi? Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/983 Karar No: 2019/543 K. Tarihi: 09.05.2019 Mahkemesi: Ticaret Mahkemesi Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak, sözleşmenin feshi ve tahliye davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; … Asliye Ticaret Mahkemesince asıl ve birleşen davalarda dava dilekçelerinin görevsizlik nedeniyle reddine dair verilen 23.12.2013 tarihli ve … sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 18.11.2014 tarihli ve 2014/2692 E., 2014/12623 K. sayılı kararı ile; “…31.08.2009 tarihinde açılan asıl dava; davalının işlettiği işletmenin cirosunun %6 sının tespiti, 01.09.2009 tarihinde açılan ve 09.09.2009 tarihinde birleşen dava, ortaklık sözleşmesinin feshine, davacının kullanımında bulunan taşınmazın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili, 31.08.2009 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili ile davalı arasında yazılı ortaklık sözleşmesi olduğunu, davalının sözleşme gereğince ödemesi kararlaştırılan ortaklık payını ödemediğini belirterek işletmenin cirosunun belirlenmesini talep etmiş, 09.09.2009 tarihli kararla birleşen dosyada ise 01.09.2009 tarihinde açtığı dava ile ortaklık sözleşmesinin feshine, davacının kullanımında bulunan taşınmazın tahliyesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece dava kira alacağının tahsili ve tahliye istemine ilişkin olduğundan, Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle 23.12.2013 tarihinde görevsizlik kararı verilmiştir. Asıl dava, 31.08.2009 birleşen dava ise 01.09.2009 tarihinde açılmış olup, Her ne kadar 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 4.maddesinde; …kira ilişkisinden doğan alacak davalarında değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiş ise de, geçici 1/1 maddesinde, “bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerinin, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış davalarda uygulanmayacağı” düzenlenmiştir. Bu nedenle mahkemece işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken 4 yıldan uzun bir süre yargılama yapılmasından sonra yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı-karşı davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Asıl dava taraflar arasında ortaklık sözleşmesi adı altında düzenlenen sözleşmeden kaynaklanan alacak, birleşen dava sözleşmesinin feshi ve tahliye, karşı dava sözleşmenin feshi istemine ilişkindir. Asıl davada davacı … vekili; müvekkili ile davalı arasında imzalanan 27.11.2006 tarihli ortaklık sözleşmesiyle müvekkilinin kirası altında olan … Levent/İstanbul adresindeki işyerinin lokantacılık faaliyeti çerçevesinde Tavacı Recep Usta adı altında ortaklaşa işletilmesinin kararlaştırıldığını, sözleşme uyarınca 15.07.2007-15.06.2008 tarihleri arasında aylık 15.000,00TL, 15.07.2008-15.06.2009 tarihleri arasında aylık 10.500 USD’nin maktu olarak ve aylık cironun %6’sı tutarında bedelin kâr payı olarak ödeneceğini, davalının sözleşmede kararlaştırılan yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine müvekkili tarafından Beyoğlu 18. Noterliğinin 25.05.2009 tarihli ve 11713 yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, ihtarnameye rağmen yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, sözleşmenin 5. maddesinde yıllık ödemenin 180.000 USD’nin altında kalması hâlinde söz konusu miktarın tamamlanacağının taahhüt edildiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile ilk yıl için 42.646,40TL anapara ve 10.328,61TL faiz, ikinci yıl için 83.646,00TL anapara ve 3.529,17TL faiz olmak üzere toplam 140.150,19TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davada davalı … vekili; her ne kadar dava konusu sözleşmenin başlığı ortaklık sözleşmesi ise de sözleşmenin içeriği itibariyle gerçek niteliğinin bir kira sözleşmesi olduğunu, davacının taşınmazın maliki olduğunu söyleyerek ve sözleşmeyle müvekkilinin iyi niyetini kötüye kullanarak kendi hazırladığı sözleşmeyi imzalattığını, ancak daha sonra taşınmazın malikinin davacı olmadığını öğrendiklerini, bunun üzerine davacı hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, davacının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede taşınmazı E. Erduran’dan sözleşme ile kiraladığını beyan ettiğini, adı geçen kira sözleşmesinde taşınmazın bir başkasına kiraya verilemeyeceğinin düzenlendiğini, bu nedenle davacının dava şartlarından olan taraf ehliyetinin bulunmadığını, dava konusu sözleşmeden başka Beşiktaş Noterliğince de onaylanan bir kira sözleşmesi düzenlendiğini, kira sözleşmelerinden doğan akdin feshi ve tahliye davalarında sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacının İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/636 E. sayılı dosyası ile sözleşmenin feshi davası açtığını, müvekkilinin de hata, hile ve gabin nedeniyle sözleşmenin feshi için karşı dava açtığını, eldeki davanın 2009/636 E. sayılı dosya ile birleştirilmesini talep ettiklerini, ayrıca müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Birleşen davada davacı-karşı davalı … vekili; müvekkilinin sözleşmenin feshine ilişkin 6.4. ve 6.5. maddeleri gereğince hiçbir ihbar ve ihtara gerek kalmaksızın ortaklık sözleşmesini feshetme hakkı mevcut olmasına rağmen iyi niyet göstergesi olarak ve ticari etik gereği defalarca davalıya sözlü uyarılarda bulunduğunu, bu uyarılardan sonuç alamayınca Beyoğlu 18. Noterliğinin 25.05.2009 tarihli ve 11713 yevmiye numaralı ihtarnameyi keşide ettiğini, davalının ihtarnameye rağmen yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ortaklık sözleşmesinin feshine, davalının kullanımında bulunan taşınmazın tahliyesine karar verilmesini istemiştir. Birleşen davada davalı-karşı davacı … vekili karşı dava dilekçesinde; davaya konu sözleşmenin müvekkilinin iyi niyet ve güveni kötüye kullanılarak ve davacı-karşı davalının hile ve desiseleri ile hataya düşürülerek okutulmadan imzalatıldığını, bu nedenle hukuken geçersiz olduğunu, ayrıca sözleşmede gabin bulunduğunu, davacı-karşı davalının taşınmazı maliklerinden aylık 5.000,00TL bedel karşılığında kiraladığını belirterek kira sözleşmesi örneği sunduğunu, kira sözleşmesinin hususi şartları incelendiğinde, taşınmazın tepeden tırnağa tadilat ve dekorasyonun davacı-karşı davalı tarafından yapılacağının yazıldığını, buna rağmen tadilat ve dekorasyonun müvekkili tarafından yapıldığını, aylık 5.000,00TL’ye kiraladığı taşınmazı müvekkiline ilk yıl için aylık 15.000,00TL ve cirodan %6 pay, daha sonraki yıllarda ise aylık 10.500 USD ve cirodan %6 pay üzerinden kiraya verdiğini ileri sürerek hata, hile ve gabin nedeniyle sözleşmenin feshine ve tüm sonuçlarıyla hükümsüz sayılmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; ortaklık ilişkisinin varlığı için ortakların kâra ve zarara birlikte katlanmaları gerektiği, oysa ki davaya konu sözleşmede davacının sadece yer tahsisi yapıp kira bedelini zarar hâlinde dahi talep ettiği, sözleşmede zarara ilişkin davacının herhangi bir katılımının söz konusu olmadığı, hatta ödeme yapılmaması hâlinde tahliye isteneceğinin kararlaştırıldığı, bu hâliyle taraflar arasındaki sözleşmenin ortaklık sözleşmesi mahiyetinde olmadığı, kazanca katılmalı kira sözleşmesi mahiyetinde olduğu, asıl davada bir nevi bakiye kira bedelleri ve birleşen davada da bir nevi kira sözleşmesinin feshi ile kiralananın tahliyesi talep edildiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın kira ilişkisinden doğan tüm uyuşmazlıklarda sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle