Tüketici Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Malın Açık Ayıplı Olması Halinde Teslim Tutanağındaki İhtirazi Kayıt, Açık Ayıp İhbarı Olarak Kabul Edilebilir mi

Malın Açık Ayıplı Olması Halinde Teslim Tutanağındaki İhtirazi Kayıt, Açık Ayıp İhbarı Olarak Kabul Edilebilir mi Satın Alınan Malın Ayıplı Olması Halinde Açık Ayıp İhbarı: Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının satın aldığı konutun açık ayıplı olarak teslim edildiği hususunda Mahkeme ve Özel Daire arasında çekişme olmayan eldeki davada, teslim tutanağına düşülen “İhtirazi kayıt: Geç teslim, eksiklik, bozukluk, ayıp ve gizli ayıplardan dolayı tazminat ve talep haklarım saklıdır.” şeklindeki notun açık ayıp ihbarı olarak kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/(13)3-470 Karar No: 2022/66 Karar Tarihi: 27.01.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Ankara 5. Tüketici Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 5. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi 4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ile imzaladığı gayrimenkul satış sözleşmesine göre Ankara Turkuaz Vadisi Projesinde AK-12 blok 1. katta bulunan 10 nolu daireyi satın aldığını, AK-12 nolu blok ile AK-13 nolu blok arasına yapılması gereken 120 araç kapasiteli otoparkın kazı ve hafriyattan kaçınmak için yapılmadığını, otoparkın iki blok arasına değil, AK-12 nolu blok önüne yapıldığını, bloğun kaydırıldığını, bina tabanının 4-5 metre civarında derine indirildiğini, bloğun önüne 8 metre istinat duvarı yapılarak dairenin önünün kapatıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkın saklı kalması kaydıyla, 1.500TL değer kaybının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 09.04.2015 tarihli celsedeki ıslah beyanıyla talebini 9.882TL’ye yükseltmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacak iddiasının zamanaşımına uğradığını, sözleşme hükümlerine göre idarenin planlarda her türlü gerekli değişikliği yapma yetkisinin bulunduğunu, konutun istinat duvarına bakmasının maketten tespit edilemeyeceğini, davacının muayene ve ihbar külfeti bulunduğunu, konutun davacıya 27.09.2009 tarihinde teslim edildiğini, davacının daireyi yaklaşık dört yıldır kullandığını, haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı 6. Ankara 5. Tüketici Mahkemesinin 09.04.2015 tarihli ve 2013/2948 E., 2015/1214 K. sayılı kararı ile; davacının satın aldığı konutun ayıplı şekilde teslim edildiği, davacı tarafından teslim tutanağına not düşülmekle süresinde ihbarda bulunulduğu, nisbi metoda göre hesaplanan değer kaybı bedeli talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 1.500TL’nin dava tarihi olan 21.05.2013, 7.382TL’nin ıslah tarihi olan 09.04.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. 8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.04.2018 tarihli ve 2015/33436 E., 2018/5161 K. sayılı kararı ile; “…Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. 4077 sayılı TKHK’nun 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, 6098 Sayılı TBK.’nun 223. maddesine ( 818 sayılı 198. maddesi) göre, alıcı, teslim aldığı malı işlerin olağan akışına göre, imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya derhal (uygun süre içinde) ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının 26.02.2007 tarihinde satın aldığı bağımsız bölümün davacıya 27.10.2009 tarihinde teslim edildiği ve davacının eldeki davayı 21.05.2013 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır. Mahkemece; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 2007 yılında düzenlenen tanıtım projesine aykırı olarak AK13 ve AK12 bloklar arasına yapılması gereken otopark yapılmaması ve tanıtım projesinde olmamakla birlikte dairenin güney cephesine istinat duvarı yapılması sebebiyle dairenin ekonomik değerinin azaldığı, bu nedenle dairenin ayıplı olduğu nitelendirilmiş ve buna göre davacının talebi kabul edilmiş ise de; bunların yapılmamış olmasının davacının satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşüren açık ayıp niteliğinde olduğu, davalının bu ayıbı gizlemek için de herhangi bir hileye başvurmadığı, davacının bu ayıplardan bağımsız bölümü teslim aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği kuşkusuzdur. Davacının teslim aldığı bağımsız bölüm nedeniyle, 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesi gereğince malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde davalıya ayıp ihbarında bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacının talebi göz önünde bulundurularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. Ankara 5. Tüketici Mahkemesinin 04.12.2018 tarihli ve 2018/345 E., 2018/919 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, teslim tutanağına düşülen notun ayıp ihbarı olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının satın aldığı konutun açık ayıplı olarak teslim edildiği hususunda Mahkeme ve Özel Daire arasında çekişme olmayan eldeki davada, teslim tutanağına düşülen “İhtirazi kayıt: Geç teslim, eksiklik, bozukluk, ayıp ve gizli ayıplardan dolayı tazminat ve talep haklarım saklıdır.” şeklindeki notun açık ayıp ihbarı olarak kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce tüketici hukukunda ayıp kavramı ve ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümlerin incelenmesi yerinde olacaktır. 13. Ayıplı mal satımı karşısında alıcıyı korumaya yönelik genel nitelikli düzenlemeler [sözleşme tarihinde yürürlükte bulunmakla somut olayda uygulanması gereken Borçlar Kanunu md. 194-207 ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 25/3] yanında, tüketiciyi daha etkin bir biçimde koruma gayesi ile yürürlüğe giren 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da bu husus ayrıca düzenleme yeri bulmuştur. 14. Yürürlük tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan

Malın Açık Ayıplı Olması Halinde Teslim Tutanağındaki İhtirazi Kayıt, Açık Ayıp İhbarı Olarak Kabul Edilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Aldatıcı Reklam ve Haksız Rekabetin Tespitine ilişkin Emsal Yargıtay Kararı

Aldatıcı Reklam ve Haksız Rekabetin Tespitine ilişkin Emsal Yargıtay Kararı Aldatıcı Reklam ve Haksız Rekabetin Tespiti: Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının internet sitesinde yer alan “Enerjini doğru kullan %71’e varan enerji tasarrufu” şeklindeki reklam metninin yanıltıcı olduğuna dair ispat yükünün hangi taraf üzerinde olduğu ve buradan varılacak sonuca göre dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, teknik yönden %71’e varan enerji tasarrufunun mümkün olmadığının ve aldatıcı reklam niteliğinde olduğunun tespit edilmesi karşısında davalının eyleminin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktalarında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/11-519 Karar No: 2022/83 Karar Tarihi: 08.02.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti ve men’i davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalıya ait “www.can…” isimli internet sitesinde “Enerjini doğru kullan %71’e varan enerji tasarrufu” şeklinde bir reklam metninin bulunduğunu, bu metni okuyan tüketicinin davalının reklamını yaptığı soğuk oda kontrol makinesini kullandığında %71 enerji tasarrufu elde edeceğini ve ödemenin de bu oranda azalacağını düşüneceğini, böyle bir enerji tasarrufunun ise mümkün olmadığını, soğutma/klima sektöründe %3-4 enerji verimliliği için dâhi milyonlarca USD harcama ile Ar-Ge çalışması yapılırken %71 enerji verimliliği sağlandığı ifadesinin tüketiciyi yanıltmaya yönelik haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek haksız rekabetin tespiti ile söz konusu reklamın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili; müvekkili şirketin de içerisinde yer aldığı Ca… Group kapsamında yer alan Ca… Soğutma Makineleri San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından geliştirilen ve Octosense modeli olarak adlandırılan soğuk oda kontrol makinesinin enerji verimlilik testlerinin T.. S.. Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti. tarafından yapıldığını, anılan şirket tarafından düzenlenen raporda söz konusu makinenin muadillerine göre %71 enerji tasarrufu sağladığının tespit edildiğini, dolayısıyla dava konusu reklam metninin yanıltıcı olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme Kararı 6. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.05.2016 tarihli ve 2014/918 E., 2016/335 K. sayılı kararı ile; Octosense modeli olarak adlandırılan soğuk oda kontrol makinesinin enerji verimliliği için ihbar olunan T.. S.. Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti tarafından hazırlanan raporun gerçeği yansıtmadığının tespit edildiği, bu itibarla davalının internet sitesinde yer alan reklam metninin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 55/a maddesi gereğince haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17.05.2018 tarihli ve 2016/11490 E., 2018/3698 K. sayılı kararı ile; “…Dava, haksız rekabetin tespiti ve haksız rekabet oluşturan eylemin men’ine ilişkin olup uyuşmazlık 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 55/a-2 ve 5. maddeleri ile ilgilidir. Haksız rekabete ilişkin hemen tüm davalarda olduğu gibi, işbu davada da ispat yükü kural olarak davacıdadır. Bu anlamda, davacı, davalının ürünü ile ilgili olarak kendi internet sitesinde yapmış olduğu tanıtımın, kendisi ve malları hakkında gerçekdışı ve yanıltıcı açıklamalarda bulunmak suretiyle vaki bulunduğunu ispatlamak ile yükümlüdür. Davalı, tanıtımının dava dışı uzman kuruluş tarafından yapılan test sonuçlarına dayalı olduğunu savunmuştur. Gerçekten de, T.. S.. Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan test sonucu düzenlenen raporda, davalının ürününün piyasadaki standart modellere oranla %71’e varan düzeyde enerji tasarruflu bulunduğu belirtilmektedir. Davacı, üzerine düşen ispat yükü çerçevesinde mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, söz konusu rapor ile varılan sonucun teknik olarak mümkün olamayacağı rapor edilmiştir. Söz konusu rapor, o raporda sözü edilen teknik analizlere ilişkin değerlendirmeler üzerinde ve dosyadaki belgelerle sınırlı olarak yapılan çalışma sonucunda ortaya konulmuş bir rapor niteliğinde olup kimi varsayımsal yaklaşımlarda bulunularak raporla ortaya konulan sonucun doğru olmadığı değerlendirmesini içermektedir. Davalının, söz konusu raporu düzenleyen şirket ile aldatıcı bir rapor hazırlanmasını temin ettiği iddia ve ispat edilmiş değildir. Şu halde, dava dışı şirket tarafından yapılan test sonuçlarına ilişkin laboratuar ortamı oluşturulmaksızın, raporun teknik detayları konusunda açık bir aldatıcılık, bilimsel olmayan bir yaklaşım saptanmaksızın, dava dışı şirket tarafından gerçekleştirilen testin ve bunun neticesinde düzenlenen raporun doğru olmadığı sonucuna varılması mümkün değildir. Mahkemece, bu açıdan yetersiz bilirkişi raporuna itibar olunup eksik araştırmaya dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmamış, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur. Direnme Kararı 9. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.02.2019 tarihli ve 2018/853 E., 2019/235 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, davacı tarafından davalıya ait reklamın yanıltıcı olması nedeniyle haksız rekabetin varlığının tespiti ve önlenmesinin talep edildiği, davalının ise kendisine ait ürünün ihbar olunan şirket tarafından yapılan test ve denetim sonucu belirlenen oranda enerji tasarrufu sağladığını savunduğu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda teknik yönden %71’e varan enerji tasarrufunun mümkün olmadığının ve reklamın yanıltıcı olduğunun tespit edildiği, bu durumda farklı bir cihaz geliştirdiğini ve fazladan tasarruf sağladığını iddia eden davalının savunmasını kanıtlaması gerektiği, yapılan yargılamada davacının ispat yükünü yerine getirdiği ve cihazın %71’e varan oranda enerji tasarrufu sağlamadığının sabit olduğu, o hâlde davalının yapılan reklamın doğruluğunun kanıtlaması gerektiği, ispat yükü kendisinde olan davalının ise iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının internet sitesinde yer alan “Enerjini doğru kullan %71’e varan enerji tasarrufu” şeklindeki reklam metninin yanıltıcı olduğuna dair ispat yükünün hangi taraf üzerinde olduğu ve buradan varılacak sonuca göre dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, teknik yönden %71’e varan enerji tasarrufunun mümkün olmadığının ve reklamın yanıltıcı olduğunun tespit edilmesi karşısında davalının eyleminin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktalarında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle haksız rekabet kuralları hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır. 13. Serbest piyasa ekonomilerinin temel prensibi olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü Anayasa’nın 48/1 maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ancak ticaret serbestisi ve rekabet özgürlüğü, sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Bu nedenle haksız rekabeti düzenleyen kuralların amacı ve içeriği de rekabet

Aldatıcı Reklam ve Haksız Rekabetin Tespitine ilişkin Emsal Yargıtay Kararı Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun

Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Elektronik ticaret, mal veya hizmet alım satım işlemlerinin internet üzerinden yapılmasına olanak sağlayan ticaret türü olarak tanımlanabilir. Elektronik ticaret kavramı, e-ticaret veya internet ticareti olarak da adlandırılmaktadır. E-ticaret hukuku ise ürün ve hizmetlerin internet üzerinden alım satımının yapılmasına ve online platformlara ilişkin esas, usul, ilke ve düzenlemeleri kapsayan hukuk dalıdır. Elektronik ticaret hukuku, internet sitesi, sosyal medya, mobil uygulama veya diğer elektronik ağlar aracılığıyla gerçekleştirilen ticari faaliyetler, alışverişler, mesafeli sözleşmeler ve elektronik ödeme sistemleri gibi konuları düzenlemektedir.  Tüketicinin korunması ve adil bir ticaret ortamı oluşturmak amacıyla yayımlanan e-ticaret mevzuatı, elektronik ticaret faaliyetlerini,  alıcı ve satıcı tarafların hak ve yükümlülükleri ile uyulması gereken usul ve esasları düzenlemektedir. Elektronik ticarete ilişkin yasal düzenlemeler, satıcı firmalar, hizmet sağlayıcıları, online pazar yeri platformları ve tüketiciler için bağlayıcıdır. E-ticaretin daha güvenilir ve kanuni düzenlemeler temelinde ilerlemesi, tüketicilerin korunması, güvenli ticaret ortamının sağlanması, uluslararası işlemlerin düzenlenmesi, kişisel verilerin ve fikri mülkiyet haklarının korunması gibi konularda e-ticaret hukuku önemli bir çerçeve çizmektedir. Elektronik ticarete ilişkin süreçlerde ve uyuşmazlıklarda herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için yasal işlemlerin zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. E-ticaret hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdürmekte ve müvekkillerine e-ticaret danışmanlığı, avukatlık ve arabuluculuk hizmeti vermektedir. Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Kanun Numarası: 6563 Kabul Tarihi: 23/10/2014 Yayımlandığı R.Gazete Tarihi: 5/11/2014 Sayısı: 29166 Amaç ve kapsam – Madde 1 (1) Bu Kanunun amacı, elektronik ticarete ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir. (2) Bu Kanun, ticari iletişimi, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluklarını, elektronik iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeler ile elektronik ticarete ilişkin bilgi verme yükümlülüklerini ve uygulanacak yaptırımları kapsar. (3) (Ek:1/7/2022-7416/1 md.) 14/9/1972 tarihli ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu, 14/10/1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu, 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu, 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ve 5/11/2018 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunuyla kuruluş ve faaliyetleri düzenlenen ve bu kanunlara göre yetkilendirilerek münhasıran yetkilendirildikleri konularda faaliyet gösterenler ile 14/3/2007 tarihli ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde tanımlananlar ile bunların verdiği yetki dâhilinde münhasıran şans ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler bu Kanunun uygulanmasında elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcı veya elektronik ticaret hizmet sağlayıcı kabul edilmez. Tanımlar – Madde 2 (1) Bu Kanunun uygulanmasında; a) Elektronik ticaret: Fiziki olarak karşı karşıya gelmeksizin, elektronik ortamda gerçekleştirilen çevrim içi iktisadi ve ticari her türlü faaliyeti, b) Ticari iletişim: Alan adları ve elektronik posta adresi dışında, mesleki veya ticari faaliyet kapsamında kazanç sağlamaya yönelik olarak elektronik ticarete ilişkin her türlü iletişimi, c) Ticari elektronik ileti: Telefon, çağrı merkezleri, faks, otomatik arama makineleri, akıllı ses kaydedici sistemler, elektronik posta, kısa mesaj hizmeti gibi vasıtalar kullanılarak elektronik ortamda gerçekleştirilen ve ticari amaçlarla gönderilen veri, ses ve görüntü içerikli iletileri, ç) Hizmet sağlayıcı: Elektronik ticaret faaliyetinde bulunan gerçek ya da tüzel kişileri, d) Aracı hizmet sağlayıcı: Başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişileri, e) Bakanlık: Ticaret Bakanlığını, 1/7/2022 tarihli ve 7416 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle bu bentte yer alan “Gümrük ve” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. f) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcı: Elektronik ticaret pazar yerinde elektronik ticaret hizmet sağlayıcıların mal veya hizmetlerinin teminine yönelik sözleşme yapılmasına ya da sipariş verilmesine imkân sağlayan aracı hizmet sağlayıcıyı, g) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Elektronik ticaret hizmet sağlayıcı: Elektronik ticaret pazar yerinde ya da kendine ait elektronik ticaret ortamında mal veya hizmetlerinin teminine yönelik sözleşme yapan ya da sipariş alan hizmet sağlayıcıyı, ğ) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Elektronik ticaret ortamı: Elektronik ticaret faaliyetinde bulunulan internet sitesi, mobil site veya mobil uygulama gibi platformları, h) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Elektronik ticaret pazar yeri: Elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcının aracılık hizmetlerini sunduğu elektronik ticaret ortamını, ı) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi (ETBİS): Elektronik ticaret hizmet sağlayıcı ve elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcıların kayıt altına alınması, elektronik ticaret verilerinin toplanması, bu verilerin işlenerek istatistiki bilgilerin üretilmesi amacıyla Bakanlık tarafından oluşturulan ve bu Kanun kapsamında kayıt ve bildirim yapılabilmesine imkân sağlayan bilgi sistemini, i) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Net işlem hacmi: İptal ve iadeler hariç olmak üzere, elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcı için aracılık hizmeti sunduğu elektronik ticaret pazar yerleri, elektronik ticaret hizmet sağlayıcı için ise elektronik ticaret pazar yeri niteliğini haiz olmayan kendine ait elektronik ticaret ortamları üzerinden belirli bir dönemde yapılan sözleşme ve verilen siparişler için düzenlenmesi gereken nihai fatura veya fatura yerine geçen belge değerleri toplamını, j) (Ek:1/7/2022-7416/2 md.) Ekonomik bütünlük: Bir kişinin, bir ticaret şirketinin doğrudan veya dolaylı olarak paylarının en az yüzde yirmi beşine ya da oy haklarının çoğunluğuna veya onu yönetebilecek kararları alabilecek payına sahip olmasını, şirket sözleşmesi uyarınca yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyeyi seçme hakkını haiz olmasını, kendi oy haklarının yanında bir sözleşmeye dayanarak tek başına veya diğer pay sahipleriyle birlikte oy haklarının çoğunluğunu oluşturmasını, bir ticaret şirketini sözleşmeye bağlı olarak hâkimiyeti altında bulundurmasını veya bu hâllere bağlı olarak bu kişiyle bağlantılı tüm ticaret şirketleri ve bu kişiye ait işletmeler arasındaki ilişkiyi ya da pay sahibi olup olmadıklarına bakılmaksızın birden fazla ticaret şirketinin aynı kişi veya kişiler tarafından yönetilmesini, ifade eder. Bilgi verme yükümlülüğü – Madde 3 (1) Hizmet sağlayıcı, elektronik iletişim araçlarıyla bir sözleşmenin yapılmasından önce; a) Alıcıların kolayca ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak tanıtıcı bilgilerini, b) Sözleşmenin kurulabilmesi için izlenecek teknik adımlara ilişkin bilgileri, c) Sözleşme metninin sözleşmenin kurulmasından sonra, hizmet sağlayıcı tarafından saklanıp saklanmayacağı ile bu sözleşmeye alıcının daha sonra erişiminin mümkün olup olmayacağı ve bu erişimin ne kadar süreyle sağlanacağına ilişkin bilgileri, ç) Veri girişindeki hataların açık ve anlaşılır bir şekilde belirlenmesine ve

Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Maaş Hesabına Bloke Konulması: Banka, Kredi Kartı veya Kredi Borcu Nedeniyle Maaş Hesaplarından Kesinti Yapabilir mi?

Maaş Hesabına Bloke Konulması: Banka, Kredi Kartı veya Kredi Borcu Nedeniyle Maaş Hesaplarından Kesinti Yapabilir mi? Uyuşmazlık: Kredi kartı veya kredi sözleşmesinde bankaya, anılan sözleşmelerden doğan mevcut ve müstakbel borçların teminatı olarak banka nezdindeki maaş hesabına bloke konulması ve maaş hesaplarından rehin, hapis, virman ve mahsup işlemleri suretiyle alacağını tahsil yetkisini veren sözleşme hükümlerinin geçerli ve tarafları bağlayıcı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/11-565 Karar No: 2022/108 Karar Tarihi: 10.02.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Samsun 1. Tüketici Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki blokenin kaldırılması ve istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samsun 1. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı nezdinde maaş hesabının bulunduğunu, davalı bankanın müvekkilinin borçlarına istinaden 2013 yılı Haziran ayından itibaren kesinti yaptığını, davalı bankanın alacakları için icra takibi yaparak müvekkilinin maaşına haciz koydurması gerektiğini, icra takibi haricinde maaştan kesinti yapılmasının ve maaş hesabına bloke konulmasının yasal dayanağının bulunmadığını ileri sürerek blokenin kaldırılmasına ve yapılan kesintilerin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı banka vekili; davacı ile yapılan sözleşmelerde dava konusu işlemlere cevaz verildiğini, davacının sözleşmelere aykırı olarak borcunu ödememesi nedeniyle ihtarname gönderilip icra takibi başlatıldığını, aradaki sözleşmeler uyarınca müvekkilinin borcunu ödemeyen davacının maaş hesabındaki para üzerinde rehin, hapis, takas ve mahsup hakkının bulunduğunu, bu hususta davacının bilgilendirildiğini, yapılan kesintilerin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme Kararı 6. Samsun 1. Tüketici Mahkemesinin 02.06.2016 tarihli ve 2015/136 E., 2016/481 K. sayılı kararı ile; davacının davalı banka nezdinde iki ayrı maaş hesabının bulunduğu ve davalı banka tarafından işbu maaş hesaplarından birinden kredili mevduat kredisi nedeniyle mevcut olan borcuna mahsuben ve diğer maaş hesabından ise kredi kartı borcuna mahsuben kesintiler yapılarak bloke konulduğu, taraflar arasında imzalanan Bireysel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesinin ortak hükümler başlıklı 14/1. maddesi, Bankacılık Hizmetleri Sözleşme Öncesi Bilgilendirme Formunun 3. maddesi, Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesinin hapis, takas ve rehin başlıklı 15. maddesindeki düzenlemelere göre davalı bankanın işbu sözleşmelerden veya herhangi bir sebepten dolayı doğmuş ya da doğacak alacaklar için işbu hesaplar üzerinde rehin ve hapis haklarına sahip olduğu, banka üzerinde rehin hakkı bulanan her türlü alacak ve değerlerin bir bölümünü veya tamamını bloke hesaba alıp almamakta serbest olduğu, davacının davalı ile yapmış olduğu sözleşmeler uyarınca borcun ödenmemesi hâlinde borcun banka nezdinde bulunan ve maaşının yatmakta olduğu hesabından tahsil edilmesine muvafakat ettiği, bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğunun kabul edilemeyeceği, davacının kredi kartı ve kredili mevduat hesabından kaynaklanan borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur. 8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.06.2018 tarihli ve 2016/15030 E., 2018/4558 K. sayılı kararı ile; “…Dava, davacının maaş hesabı üzerine konulan blokenin kaldırılması ve bu yolla tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkindir. 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 83. maddesi uyarınca maaşların kısmen haczi mümkün olup haczedilecek kısım maaşın ¼’ünden aşağı olamaz. Öte yandan, anılan maddede sayılan mal ve hakların haciz olunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar da geçerli değildir. O halde, açıklanan hükümler gözetildiğinde davacının maaşının yalnız ¼’ü oranında kesinti yapılabileceği halde, davalının davacıya ait maaş hesabının tamamını bloke etmesi hukuki dayanaktan yoksundur. Mahkemece, taraflar arasındaki bankacılık hizmet sözleşmesi uyarınca davacı tarafça hesaba bloke konulmasına ve doğmuş olan borçlar için hesaptan kesinti yapılmasına muvafakat verildiği ve davalının yaptığı kesintinin kredi kartı alacağının tahsiline yönelik olması gerekçesiyle istirdat istemi reddedilmiştir. Yapılan bu değerlendirme de yerinde değildir. Zira, davalı tarafın davacının maaşının tamamını bloke etmesinin yasal dayanağı olmadığına göre davalının haksız biçimde tahsil ettiği parayı iade etmesi gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece, yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. Samsun 1.Tüketici Mahkemesinin 15.11.2018 tarihli ve 2018/336 E., 2018/561 K. sayılı kararı ile önceki gerekçenin yanında; 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içeren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93. maddesi uyarınca borçlunun haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak verdiği muvafakat ile bu haktan vazgeçilebileceğinin düzenlendiği, anılan Kanun’un tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla maaşına bloke konulmasına ve borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkân sağladığı, taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde, bankaya mevduat ve hesapları üzerinde bloke, virman, hapis, mahsup ve takas etme yetkisi verilmesinin haksız şart olarak değerlendirilemeyeceği, zira serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığının söylenemeyeceği, bu sebeple borcun ödenmemesi üzerine davalı bankanın, davacının maaşına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak kesinti ve tahsilât yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, davalı bankanın davacı hakkında yapmış olduğu icra takiplerinin kesinleştiği, davacının maaşına ve bankadaki alacaklarına banka tarafından bloke konulmasına muvafakat ettiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerin imzalanması sırasında davacı tarafından davalı bankaya, anılan sözleşmelerden doğan mevcut ve müstakbel borçların teminatı olarak davalı banka nezdindeki maaş hesaplarından bloke, rehin, hapis, virman ve mahsup işlemleri suretiyle alacağını tahsil yetkisini veren sözleşme hükümlerinin geçerli ve tarafları bağlayıcı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır. 13. Cebri icraya ilişkin gerek 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu gerekse diğer kanunlardaki hükümlerin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) öngörülen temel hak ve ilkelere ilişkin düzenlemelere aykırı olmaması gerekir. Bu anlamda özellikle, hukuk devleti, hak arama özgürlüğü, sosyal devlet, adil yargılanma ve hukukî dinlenilme hakkı, eşitlik ilkesi, ölçülülük ilkesi, insan onuru, yaşam hakkının ve kişiliğin korunması, ailenin ve çocukların korunması ve mülkiyet hakkı gibi temel hak ve ilkelerin göz önünde bulundurulması gerekir.

Maaş Hesabına Bloke Konulması: Banka, Kredi Kartı veya Kredi Borcu Nedeniyle Maaş Hesaplarından Kesinti Yapabilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kanun Numarası: 6502 Kabul Tarihi: 7/11/2013 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi: 28/11/2013 Sayısı: 28835 Birinci Kısım: Amaç, Kapsam ve Tanımlar Amaç – Madde 1 (1) Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir. Kapsam – Madde 2 (1) Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar. Tanımlar – Madde 3 (1) Bu Kanunun uygulanmasında; a) Bakan: Gümrük ve Ticaret Bakanını, b) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını, c) Genel Müdür: Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürünü, ç) Genel Müdürlük: Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğünü, d) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan ya da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işleminin konusunu, e) İthalatçı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere mal veya hizmetleri ya da bu malların hammaddelerini yahut ara mallarını ticari veya mesleki amaçlarla ithal ederek satım, kira, finansal kiralama veya benzeri bir yolla piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiyi, f) Kalıcı veri saklayıcısı: Tüketicinin gönderdiği veya kendisine gönderilen bilgiyi, bu bilginin amacına uygun olarak makul bir süre incelemesine elverecek şekilde kaydedilmesini ve değiştirilmeden kopyalanmasını sağlayan ve bu bilgiye aynen ulaşılmasına imkân veren kısa mesaj, elektronik posta, internet, disk, CD, DVD, hafıza kartı ve benzeri her türlü araç veya ortamı, g) Konut finansmanı kuruluşu: Konut finansmanı kapsamında doğrudan tüketiciye kredi kullandıran ya da finansal kiralama yapan bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından konut finansmanı faaliyetinde bulunması uygun görülen finansal kiralama şirketleri ve finansman şirketlerini, ğ) Kredi veren: Mevzuatı gereği tüketicilere kredi vermeye yetkili olan gerçek veya tüzel kişiyi, h) Mal: Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları, ı) Sağlayıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, i) Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, j) Teknik düzenleme: 29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunda yer alan tanımı, k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, l) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi, m) Tüketici örgütleri: Tüketicinin korunması amacıyla kurulan dernek, vakıf veya bunların üst kuruluşlarını, n) Üretici: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal ya da bu malların hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine markasını, unvanını veya herhangi bir ayırt edici işaretini koyarak kendisini üretici olarak gösteren gerçek veya tüzel kişiyi, ifade eder. İkinci Kısım: Genel Esaslar Temel ilkeler – Madde 4 (1) Bu Kanunda yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen sözleşmeler ile bilgilendirmeler en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenir ve bunların bir nüshası kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilir. Sözleşmede bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının bulunmaması durumunda, eksiklik sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik sözleşmeyi düzenleyen tarafından derhâl giderilir. (2) Sözleşmede öngörülen koşullar, sözleşme süresi içinde tüketici aleyhine değiştirilemez. (3) Tüketiciden; kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimler ile sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir bedel talep edilemez. Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir. 20/2/2020 tarihli ve 7222 sayılı Kanunun 39 uncu maddesiyle, bu fıkranın ikinci cümlesinde yer alan “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu” ibaresi “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” şeklinde değiştirilmiştir. (4) Bu Kanunda düzenlenen sözleşmelere istinaden tüketiciden talep edilecek her türlü ücret ve masrafa ilişkin bilgilerin, sözleşmenin eki olarak kâğıt üzerinde yazılı şekilde tüketiciye verilmesi zorunludur. Uzaktan iletişim aracıyla kurulan sözleşmelerde ise, bu bilgiler kullanılan uzaktan iletişim aracına uygun şekilde verilir. Bu bilgilerin tüketiciye verildiğinin ispatı sözleşmeyi düzenleyene aittir. (5) Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir. (6) Tüketici işlemlerinde, tüketicinin edimlerine karşılık olarak alınan şahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır. Tüketicinin alacaklarına ilişkin karşı tarafça verilen şahsi teminatlar diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça müteselsil kefalet sayılır. (7) Temerrüt hâli de dâhil olmak üzere, tüketici işlemlerinde bileşik faiz uygulanmaz. (8) Bu Kanun tüm düzenlemeleri yönünden katılım bankalarını da kapsar. Uygulama, kâr payı dikkate alınarak yapılır. Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar – Madde 5 (1) Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır. (2) Tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin haksız şartlar dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda sözleşmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan şartlar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez. (3) Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmeyi düzenleyen, bir standart şartın münferiden müzakere edildiğini iddia ediyorsa bunu ispatla yükümlüdür. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. (4)

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Komisyon Sözleşmesi ve Havale ile Kumar ve Bahise ilişkin Türk Borçlar Kanunu Hükümleri

Komisyon Sözleşmesi ve Havaleye ilişkin Türk Borçlar Kanunu Hükümleri Türk Borçlar Kanunu Kanun Numarası: 6098 Kabul Tarihi: 11/1/2011 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarih: 4/2/2011 Sayısı: 27836 İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Onbirinci Bölüm: Komisyon Sözleşmesi A. Alım veya satım komisyonculuğu I. Tanımı – Madde 532 Alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret karşılığında, kendi adına ve vekâlet verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım veya satımını üstlendiği sözleşmedir. Bu bölümdeki hükümler saklı kalmak üzere, komisyon sözleşmelerine vekâlet hükümleri uygulanır. II. Komisyoncunun borçları 1. Bildirme ve sigortalama borcu – Madde 533 Komisyoncu, yaptığı iş hakkında vekâlet vereni bilgilendirmek ve özellikle talimatının yerine getirildiğini kendisine hemen bildirmekle yükümlüdür. Vekâlet verenin talimatı olmadıkça komisyoncu, sözleşmenin konusunu oluşturan şeyleri sigorta ettirmekle yükümlü değildir. 2. Özen borcu – Madde 534 Satılmak üzere kendisine gönderilen eşya açıkça ayıplı ise komisyoncu, vekâlet verenin taşıyıcıya karşı haklarının korunması için gerekeni yapmak, zararı tespit ettirmek, olabildiğince eşyayı koruma altına almak ve durumdan vekâlet vereni hemen bilgilendirmekle yükümlüdür; aksi takdirde, her türlü ihmalinden doğan zarardan sorumlu olur. Satılmak üzere gönderilen eşya kısa sürede bozulabilecek nitelikte ise komisyoncu, vekâlet vereni hemen bilgilendirmek koşuluyla eşyayı satmakla yükümlüdür. 3. Vekâlet verenin belirlediği bedel – Madde 535 Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal satan komisyoncu, malı satmasaydı vekâlet verenin daha fazla zarar göreceğini ve durumun yeniden talimat almaya elverişli bulunmadığını ispat etmedikçe, belirlenen bedel ile satış bedeli arasındaki farkı gidermekle yükümlüdür. Bunun dışında komisyoncu, kusuru varsa, talimatına aykırı davranmasından dolayı vekâlet verenin uğradığı diğer zararlardan da sorumludur. Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal alan veya üstünde satan komisyoncu, bu işlemlerden doğan farkı alıkoyamaz. 4. Veresiye satma ve teslim almadan ödeme – Madde 536 Komisyoncu, vekâlet verenin izni olmaksızın malı veresiye satar veya malı teslim almadan bedelini öderse, bundan doğan zarara katlanmak zorundadır. Ancak, vekâlet veren yasaklamadıkça, malı satış yerindeki ticari teamüle göre veresiye de satabilir. 5. Komisyoncunun garantisi – Madde 537 Yetkisi olmaksızın veresiye mal satması dışında, komisyoncu işlemde bulunduğu borçluların ödememelerinden ve diğer borçlarını ifa etmemelerinden sorumlu olmaz. Ancak, komisyoncu açıkça garanti vermişse veya bulunduğu yerdeki ticari teamül gerektiriyorsa sorumlu olur. Garanti veren komisyoncunun bundan dolayı ayrıca ücret isteme hakkı vardır. III. Komisyoncunun hakları 1. Ödediği paralar ve yaptığı giderler – Madde 538 Komisyoncu, vekâlet verenin yararı için yaptığı bütün giderleri ve ödediği paraları faiziyle birlikte isteyebilir. Komisyoncu, ardiye ve taşıma bedellerini vekâlet verenin hesabına geçirebilirse de, kendi çalışanlarının ücretlerini geçiremez. 2. Komisyon ücreti a. İsteme hakkı – Madde 539 Komisyoncu, ücretinin ödenmesini kendisine verilen işi yapınca isteyebileceği gibi, işin yapılmaması vekâlet verene yükletilebilen bir sebepten kaynaklanması hâlinde de isteyebilir. Komisyoncu, başka sebeplerle işin yapılamaması durumunda, ancak emeğinin yerel âdete göre belirlenecek karşılığını isteyebilir. b. Kaybedilmesi – Madde 540 Komisyoncu, vekâlet verene karşı dürüstlük kurallarına aykırı davranır, özellikle ona satın aldığından fazla veya sattığından eksik bir bedel bildirirse, ücret alma hakkını kaybeder. Bedelin gerçekleşen bedelden farklı gösterilmesi durumunda vekâlet veren, komisyoncuyu gerçekleşen bedel üzerinden satılanın alıcısı veya satıcısı sayma hakkına sahiptir. 3. Hapis hakkı – Madde 541 Komisyoncunun, sattığı malın bedeli ve satın aldığı mal üzerinde hapis hakkı vardır. 4. Malın açık artırmayla satılması – Madde 542 Komisyoncuya verilen malın satılamaması veya satış emrinden cayılması durumunda vekâlet veren, malı geri almakta ya da o malla ilgili başka işlem yapmakta aşırı ölçüde gecikirse komisyoncu, malı bulunduğu yer mahkemesinden karar alarak açık artırmayla sattırabilir. Ancak, mal borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak masrafa oranla değeri azsa, hâkim satışın başka bir yolla yapılmasına da karar verebilir. Malın bulunduğu yerde vekâlet veren ya da temsilcisi hazır bulunmazsa, satış kararı vekâlet veren dinlenmeksizin de verilebilir. Malın hızla değer kaybetmesi hâli dışında, artırmanın yer ve zamanının mahkemece vekâlet verene bildirilmesi zorunludur. 5. Komisyoncunun kendisiyle işlem yapması a. Bedel ve ücret – Madde 543 Borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan kambiyo senetleri veya diğer kıymetli evrakı ya da ticari malları satmaya veya satın almaya yetkili kılınan komisyoncu, vekâlet veren tarafından aksine talimat verilmemişse, satın alacağı mal yerine kendi mallarını satabilir veya satacağı malı kendisi için satın alabilir. Bu hâllerde, komisyoncunun kendisiyle işlem yaptığı andaki değerler esas alınır; komisyoncunun, komisyon işlerinde alışılmış olan ücret ve giderlerini, bu hâllerde bile isteme hakkı vardır. Komisyoncu, bu tür bir işlemin yapıldığını aynı gün vekâlet verene bildirmek zorundadır. Diğer hâllerde satış hükümleri uygulanır. b. İşlemi kendisiyle yapmış sayılma – Madde 544 Komisyoncu, kendisinin doğrudan doğruya alıcı veya satıcı olabildiği durumlarda, sözleşmenin diğer tarafını göstermeksizin vekâletin yerine getirildiğini vekâlet verene bildirirse, işlemi kendisiyle yapmış sayılır. c. İşlemi kendisiyle yapma hakkının düşmesi – Madde 545 Vekâlet verenin vekâleti geri aldığı haberi komisyoncuya ulaştığı anda, komisyoncunun işlemi kendisiyle yapma hakkı düşer. Ancak, bu haber kendisine ulaşmadan önce komisyoncu, işlemin yapıldığı bildirimini göndermişse, bu hüküm uygulanmaz. B. Diğer komisyon işleri – Madde 546 Malzemesi işsahibi tarafından verilmek üzere imal edilecek taşınırlar hakkındaki komisyon işleri, eşya mislî şeylerden olmasa da, alım ve satım komisyonculuğu hükmündedir. Alım ve satım komisyonculuğu sayılmayan işleri, ücret karşılığında kendi adına ve vekâlet verenin hesabına üstlenen alım ve satım komisyoncusu ile komisyon işlerini kendisine meslek edinmeyip arada bir üstlenen tacir hakkında da bu bölüm hükümleri uygulanır. Taşıma işleri komisyonculuğu hakkındaki özel hükümler saklıdır. Türk Borçlar Kanunu’nun Özel Borç İlişkileri başlıklı İkinci Kısmının Onikinci Bölümünde “Ticari Temsilciler, Ticari Vekiller ve Diğer Tacir Yardımcıları” üst başlığı altında düzenlenen 547. ilâ 554. maddelerine sitemizden ulaşabilirsiniz. Onüçüncü Bölüm: Havale A. Tanımı – Madde 555 Havale, havale edenin, kendi hesabına, para, kıymetli evrak ya da diğer bir mislî eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları kendi adına kabul etmek üzere havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir. B. Hükümleri I. Havale eden ile havale alıcısı arasındaki ilişki – Madde 556 Havale, havale edenin havale alıcısına olan borcunun ifası amacıyla yapılıyorsa, bu borç ancak havale ödeyicisinin borcu ifa etmesiyle sona erer. Havaleyi kabul etmiş olan havale alıcısı, havale ödeyicisine başvurarak havalede belirlenen süre içinde alacağını elde edememişse, bu alacağı, havale edene karşı yeniden ileri sürebilir. Alacaklı olan havale alıcısı, havaleyi kabul etmek istemezse, durumu borçlu olan havale edene gecikmeksizin bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğan zararı gidermekle yükümlü olur. II. Havale ödeyicisinin borcu – Madde 557 Havale ödeyicisi, çekince belirtmeksizin havaleyi kabul ettiğini havale alıcısına bildirirse, ifa ile yükümlü olur ve

Komisyon Sözleşmesi ve Havale ile Kumar ve Bahise ilişkin Türk Borçlar Kanunu Hükümleri Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Tüketici Kredisinde Temerrüt: Bankanın Kredi Borcunun Tamamını İstemesi ve Mahsup Yetkisi

Tüketici Kredisinde Temerrüt Halinde Bankanın Takas ve Mahsup Yetkisi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/672 Karar No: 2020/840 Karar Tarihi: 04-11-2020 Mahkemesi: Tüketici Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki muarazanın giderilmesi ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Adana 2. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili ve davacının temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı 17.12.2012 tarihli dava dilekçesi ile; davalı Bankanın İnönü/Adana şubesinden kullandığı tüketici kredisi borcunu ödeyememesi üzerine hakkında icra takibi başlatılarak maaşına haciz konulduğunu, daha sonra çalıştığı kurumun maaş hesapları konusunda davalı Bankanın Yeni Adana şubesi ile anlaştığını ve maaşını bu şubeden almaya başladığını, maaşı üzerinde icra kesintisi olmasına rağmen bu şube tarafından da keyfi kesintiler yapıldığını, kesintilerin ne kadar ve hangi sebeple yapıldığını dilekçe vererek sormasına rağmen yanıt alamadığını, bankanın alacak hakkı kadar kendi yaşam hakkının da Devlet güvencesi altında bulunduğunu, bilgisi haricinde gerçekleşen söz konusu kesintiler yüzünden faturalarını bile ödeyemez hâle geldiğini ileri sürerek Yeni Adana şubesi nezdindeki hesaptan yapılan kesintilerin durdurulmasına ve haksız kesilen paranın yasal faiziyle iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili, davacının tüketici kredisi kullandığını ancak borcunu ödemediğini, bunun üzerine Adana 1. İcra Dairesinin 2011/1971 sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, kesinleşen takip nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 83. maddesi gereği icra dairesince davacının maaşına haciz konulduğunu, hesaptan yapılan kesintinin icra dairesinin işlemi olduğunu ve müvekkilinin keyfi bir hareketinin bulunmadığı savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkeme Kararı: 6. Adana 2. Tüketici Mahkemesinin 17.03.2014 tarihli ve 2012/2295 E.,2014/621 K. sayılı kararı ile; davalı bankanın davacının maaş hesabına bloke koyduğu, 5510 sayılı Kanun gereğince 28.02.2009 tarihinden sonra borçlu tarafından verilmiş muvafakatname var ise maaş hesabından kesinti yapılabileceği ancak daha önceki sözleşmelerde 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 83. maddesi uyarınca haciz yoluyla tahsil edebileceği, haciz varsa maaşta sıraya girmesi gerektiği, dava konusu dosyada davacının 18.07.2008 tarihinde almış olduğu kredi borcu için maaşından kesinti yapılmasına ilişkin herhangi bir muvafakatının bulunmadığı, yine sözleşmenin 5510 sayılı Kanun’un 93/1 maddesindeki değişiklikten önce olduğu davalı banka tarafından hukuka aykırı olarak maaşından kesinti yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, bilirkişi tarafından dava tarihine kadar yapıldığı tespit edilen toplam 3.255,48TL kesintinin faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve davacı temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince 24.03.2015 tarihli ve 2015/5742E., 2015/9104 K. sayılı kararı ile; “…1- Taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesi ile davacının davalı bankadan kullandığı kredinin teminatı olarak sözleşmenin 6.2. ve 8.3. maddeleri ile banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve bloke hesapları üzerinde hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya verdiği açıktır. Banka bu yetkiyi davacının borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemediği takdirde kullanacaktır. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi gerekir. Ödememesi halinde kredi borcunun teminatı olarak bankaya sözleşmenin ilgili maddeleri gereğince yetki vermesinin haksız şart olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Zira davacı sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaştan ödenmesi için otomatik ödeme talimatı verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Aksinin kabulü halinde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Bununla birlikte hükme esas alınan bilirkişi raporunda banka tarafından sözleşmenin ilgili maddeleri gereğince verilen yetkiye istinaden yapılan kesintinin davacının maaş hesabı üzerinden hangi kalemlere ilişkin olduğu gösterilmemiştir. Bu rapora bu yönüyle itibar edilemez. Hal böyle olunca; kesinti yapılan hesaptaki gelir kalemleri de nazara alınarak inceleme ve araştırma yapılması gerekirken yetersiz bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup davalı yararına bozmayı gerektirir. 2- Bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” şeklindeki gerekçe ile hüküm davalı yararına bozulmuştur. Direnme Kararı: 9. Mahkemece 28.12.2015 tarihli ve2015/919 E., 2015/1221 K. sayılı karar ile; ilk karar gerekçeleri açıklanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi: 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. UYUŞMAZLIK 11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tüketici kredisi borcunu ödeyemeyen davacının maaşından icra kanalıyla kesinti yapılıyor olmasına rağmen davalı Banka tarafından bu kesinti dışında maaş hesabı üzerinden sorunlu kredi hesabına para aktarılmasının somut olay bakımından mümkün ve yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 12. Takip hukukunda sorumluluk kural olarak şahsi emeğe değil mala yöneliktir. Dolayısıyla borçlu iktisadi ve sosyal açıdan varlığını sürdürebilmek için şahsi emeğini ortaya koyarak bir gelir elde etmişse bunun üzerine borcun tamamı kadar haciz koymak 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesindeki “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” düzenlemesine aykırılık teşkil edecektir (Yavaş, M.: Maaş ve Ücret Haczi, TBB Dergisi, Sayı 84, 2009, s.94). 13. Nitekim 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 83. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilâma müstenid olmayan nafakalar, tekaüd maaşları, sigortalar veya tekaüd sandıkları tarafından tahsis edilen iradlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra müdürünce lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczolunabilir. Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz. Birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemez. a) 82 ve 83 üncü maddelerde yazılı mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir.” 14. Buna göre maaş veya ücretten borçlunun ve ailesinin geçinmeleri için zorunlu olan miktar icra müdürü tarafından takdir ve tespit edilerek dörtte birinden daha az olmamak kaydıyla kalanı haczedilebilir. Geçim için zorunlu ücret miktarı borçlunun ve ailesinin sosyal, sağlık ve tahsil durumları gibi hâller gözetilerek belirlenmelidir. 15. Borcun ifa edilerek alacaklının tatmini asıl olduğundan, borçlu, malvarlığında ücret olarak yer alan meblağın kanun koyucunun yukarıdaki madde hükmüyle öngördüğünden daha fazlasını kullanarak da borcunu ödemeyi tercih edebilir. Ancak bu hâlde haczedilemezlikten feragate ilişkin önceden yapılan sözleşmelerin geçersiz olduğuna

Tüketici Kredisinde Temerrüt: Bankanın Kredi Borcunun Tamamını İstemesi ve Mahsup Yetkisi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Avukatın Kusuru Nedeniyle Doğan Zarardan Dolayı Avukata Karşı Tazminat Davası Açılabilir mi

Avukatın Kusuru ve Tazminat Sorumluluğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2022/699 Karar No: 2023/852 Karar Tarihi: 27-09-2023 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Özel Daire Kararı: Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 06.07.2020 tarihli ve 2020/707 Esas, 2020/5811 Karar sayılı BOZMA kararı 1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar her iki taraf vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmüne göre uygulanmakta olan 1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin duruşma isteminin reddine 20.09.2023 tarihli birinci görüşmede oy birliğiyle karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi 4. Davacılar vekili; müvekkillerinin İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İtfaiye Müdürlüğünde itfaiye grup amiri olarak çalışan murisi …’ın, 13.02.1997 tarihinde Tuzla tersanesinde meydana gelen tanker yangınının söndürülmesi sırasında yanarak sonrasında vefat ettiğini, bu olay nedeniyle açılacak davaları takip etmek üzere davalı avukatın vekil olarak tayin edildiğini, davalının önce İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/84 Esas sayılı dosyasında, murisin çalıştığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yanan tanker sahibi … Deniz İşletmeciliği ve Tankerciliği A.Ş. ve tersane sahibi … Gemi İşletmeciliği Ltd. Şti. aleyhine dava açtığını ancak bu davada (11.09.1998 tarihinde) İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönünden davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik, diğer davalılar yönünden ise yetkisizlik kararı verildiğini, davalının talebi üzerine dosyanın yetkili Pendik 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiğini, yapılan yargılama sonunda … Deniz İşletmeciliği ve Tankerciliği A.Ş. ve … Gemi İşletmeciliği Ltd. Şti. şirketleri hakkında açılan davanın da 01.07.1999 tarihli karar ile esastan reddedildiğini, kararın onanarak kesinleştiğini, davalının bunun üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesine karşı, İstanbul 4. İdare Mahkemesine dava açtığını, 2000/1372 Esas sayılı bu davanın da 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 9 uncu maddesi gereğince görevsizlik kararını müteakip otuz gün içerisinde dava açılmadığı gerekçesiyle 28.06.2002 tarihli kararla reddedildiğini, davalı avukatın bu şekilde vekâlet görevini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle müvekkillerinin zarara uğradığını, zira diğer mağdurların davalarının Belediyenin hizmet kusuru nedeniyle kabul edildiğini, süresinde dava açılması hâlinde tazminat alabilecek iken müvekkillerinin davalının kusuru nedeniyle maddi ve manevi tazminat alacaklarından mahrum kaldıklarını, davalının bu zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere … için 20.000,00 TL, Sena  … için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL tazminatın, İdare Mahkemesine ait kararın kesinleştiği 16.06.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; bilahare 31.08.2005 tarihli dilekçe ile talebini ıslah ederek 100.000,00 TL’ye yükseltmiş, 05.05.2009 tarihli duruşmada ise 100.000,00 TL tutarındaki talepleri içerisinde manevi tazminat isteminin de bulunduğunu beyan etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı; dava konusu tersane yangınıyla ilgili olarak on iki kişinin vekilliğini üstlendiğini ve çoğunun masraflarını da karşılamak suretiyle yıllarca süren davalarda görevini ifa ettiğini, vekilin kusuru iddiasına dayalı eldeki davada talebin, zararı doğuran olayı yani tanker kazasının yaşandığı tarihten itibaren 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 40 ıncı maddesinde öngörülen beş yıllık sürenin gerçekleşmiş olması nedeniyle zamanaşımına uğradığını, esas yönünden ise açılan tazminat davasında ret kararı verilmiş olmasında kendisine atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, her ne kadar görevsizlik kararından sonra öngörülen sürede dava açılmadığından bahisle idare mahkemesi davayı reddetmiş ise de bu kararın doğru olmadığını, idari yargı davaları için geçerli beş yıllık sürenin davanın açıldığı tarihte henüz dolmadığını, buna rağmen yargı mercilerinin kararı onadığını, davanın geç açılmasına davacıların bu yöndeki talimatı geç vermesi ve yargılama masraflarını geç ödemesinin sebep olduğunu, kendisinden talep edilen tazminat miktarının haksız ve orantısız olduğu gibi davacılara olay nedeniyle maaş bağlanıp ayni ve nakdi yardımlar yapıldığını, gerek yardımlar gerekse karşılıksız verilen daire ve diğer ödemelerin davacıların kaza nedeniyle doğan zararını karşıladığını, dolayısıyla herhangi bir zarara da uğramadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalının karşı dava olarak ileri sürdüğü alacak istemi yargılama sürecinde takipsiz bırakılarak uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. İlk Derece Mahkemesi Kararı 6. İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.06.2009 tarihli ve 2006/346 Esas, 2009/143 Karar sayılı ilk kararıyla; davalının vekâlet görevini ifa sırasında kusurunun bulunmadığı, idari yargıda açılan davanın hak düşürücü süre yönünden reddinin bu konudaki farklı içtihat ve görüşlerden kaynaklandığı, aksi düşünülse dahi davacı tarafça süresinde harç ikmal edilmediği için davanın geç açıldığı gözetildiğinde davalının tazminat sorumluluğunun bulunmadığı sonucuna varılacağı yönündeki 17.03.2008 tarihli bilirkişi raporuna dayanılarak asıl davanın esastan, karşı davanın ise takip edilmediği gerekçesiyle usulden reddine karar verilmiştir. 7. Kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi 12.04.2011 tarihli ve 2010/10491 Esas, 2011/5586 Karar sayılı ilk bozma kararıyla; adli yargıda verilen görevsizlik kararından sonra kanunun öngördüğü sürede idari yargıda dava açmayan davalı avukatın, bu davanın kendi kusuru nedeniyle kaybedilmesinden dolayı müvekkillerinin uğradığı zarardan sorumlu olduğu, davacıların uğradığı zarar miktarı ve davalının sorumlu olduğu tutar belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken mahkemece aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. 8. Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.2018 tarihli ve 2011/482 Esas, 2018/288 Karar sayılı ikinci kararı ile; bilirkişiler marifetiyle desteklerinin ölümü nedeniyle davacıların uğradıkları zararın hesaplandığı, bu meblağdan, desteğin işvereni İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından davacılara verilen daire bedeli ile itfaiye müdürlüğü tarafından yapılan yardımların düşülmesi gerektiği, zira bu ödemelerin zararlandırıcı olayla bağlantılı olup 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 55 inci maddesi anlamında ifa amacıyla yapılan yardımlar olduğu, idare mahkemesinde açılan davanın davalısı Belediyenin ödeyeceği tazminatı bu yardımlarla karşıladığı, ifa amaçlı olduğu kabul edilen bu ödemelerin güncellenmiş değerinin davacıların zararından fazla olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 9. Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 10. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 06.07.2020 tarihli ve 2020/707 Esas, 2020/5811 Karar sayılı kararı ile; “…1- Davacı, dava dışı İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Müdürlüğünde çalışmakta olan eşinin, Tuzla Tersanesinde meydana gelen tanker yangınının söndürülmesi sırasında 13.2.1997 tarihinde vefat ettiği olaya ilişkin sorumlular hakkında dava açmak üzere kendisi ve velayeten kızı adına davalı avukata vekalet verdiğini, ancak davalı tarafından İstanbul Büyükşehir

Avukatın Kusuru Nedeniyle Doğan Zarardan Dolayı Avukata Karşı Tazminat Davası Açılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Dava Dilekçesinde Asıl Alacak için Faiz Talep Edilmese Bile Islah ile Faiz Talep Edilmesi Mümkün mü

Islah ile Faiz Talep Edilmesi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2020/8977 Karar No: 2021/2307 Karar Tarihi: 04-03-2021 Özet: Dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu\’nun ilgili maddesi \”Asıl borç tediye ile veya sair bir surette sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair feri haklar dahi sakıt olur.\’\’ hükmünü amirdir. Faiz, asıl alacağın bir bölümü olmayıp, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir haktır. Faiz asıl alacağa bağlı olmasına rağmen, asıl alacaktan ayrı olarak dava veya takip konusu edilebilir. Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına veya ıslah ile faiz talep edilmesine engel teşkil etmez. O halde; davacı tarafından dava dilekçesinde faiz talep edilmese bile ıslah ile faiz talep edilebileceğinden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (818 s. K. m. 113, 131) Dava ve Karar Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalılar…, …, … tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı, …\’den 11/05/2005 tarihli noterde yapılan satış vaadi sözleşmesi ile taşınmaz satın aldığını, Erdemli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/247 Esas-2007/639 K. sayılı ilamı ile sözleşmenin imza tarihinde …’in kısıtlı olduğu gerekçesi ile iptal edildiğini, sözleşme yapılırken oğlu …’in de yanında olduğunu bu durumun kendisinden gizlendiğini, kaza sonucu işini göremez hale gelmesi nedeniyle kısıtlılık kararı verildiğini ve vasilik kararının ilan edilmediğini, satış için ayrıca şahitler huzurunda 16.000 TL değerinde köy senedi düzenlendiğini, bahçenin satın alındığında harap durumda olduğunu, iki kamyon toprak döktürüldüğünü, ağaçların bakımının, ilaçlamasının, gübrelemesinin yaptırıldığını, bahçenin etrafına duvar ördürüldüğünü, 5.100 TL masraf yapıldığını ileri sürerek toplam 21.100 TL alacak talebinde bulunmuş 03/03/2014 havale tarihli dilekçesi ile; faiz yönünden talebini ıslah ederek satış bedeli 16.000TL’nin, sözleşme tarihi ve taşınmaz bedelinin ödenme tarihi olan 11.04.2005 tarihinden, 03.06.2008 dava tarihine kadar yasal faizi 5.109,48.TL ile dava tarihinden ıslah tarihine kadar olan yasal faizi 8.280,99 TL’nin, toplam 13.390.47 TL yasal faizi ile taşınmaza yapılan bakımlara ilişkin 27.12.2011 tarihli bilirkişi raporu ile de sabit olan 2.461,82 TL bedelin, dava tarihinden ıslah tarihine kadar yasal faizi olan 1.274.14 TL’nin de ıslahı ile, toplam 14.664,61 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir Mahkemece davanın kısmen kabulü ile toplam 18.461,82 TL\’nin davalılardan miras payları oranında tahsili ile davacıya verilmesine, faize ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılar …, …, … tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların tüm, davacının ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Davacı, … ile 11/05/2005 tarihinde noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin mahkeme kararı ile iptal edildiğini ileri sürerek ödediği 16.000 TL bedel ile taşınmaza yaptığı faydalı ve zorunlu masraflar toplamı olan 5.100 TL\’nin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tarafına iadesini talep etmiş, 03/03/2014 havale tarihli dilekçesi ile faiz talebi yönünden davasını ıslah ederek 14.664,61 TL daha yükseltmiştir. Mahkemece ‘…davacı vekilince dava dilekçesi ile birlikte faize ilişkin olarak ve de fazlaya ilişkin olarak hakların saklı tutulduğuna dair ihtirazı bir kayıt konulmamıştır. 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 131. maddesi uyarınca da; asıl alacak hakkında mürüru zaman vaki olunca faiz ve feri alacak hakkında da müruru zaman vaki olmuş sayılır.\’ denilmekle faiz açısından da asıl alacağa uygulanması gerekli zamanaşımı hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Davalılar vekilinin ıslahla arttırılan faiz alacağı açısından açıkça ve süresinde zamanaşımı itirazının bulunduğu dikkate alındığında davamızda uygulanması gerekli 1 yıllık zamanaşımı süresi (davacı en geç zarar vereni dava tarihi itibariyle öğrendiğini kabulü ile) içerisinde faize ilişkin talepte bulunulmadığı’ gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile fazlaya ve faize ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş ise de; ifayı imkansız hale getiren … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/247 Esas-2007/639 K. sayılı dosyası ile satış vaadi sözleşmesinin 20/07/2007 tarihinde iptaline karar verildiği ve kararın 09/11/2007 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 2008 yılında ve süresinde açıldığı, asıl alacak yönünden zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı anlaşılmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu\’nun 113. maddesi \”Asıl borç tediye ile veya sair bir surette sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair feri haklar dahi sakıt olur.\’\’ hükmünü amirdir. Faiz, asıl alacağın bir bölümü olmayıp, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir haktır. Faiz asıl alacağa bağlı olmasına rağmen, asıl alacaktan ayrı olarak dava veya takip konusu edilebilir. Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına veya ıslah ile faiz talep edilmesine engel teşkil etmez. O halde; davacı tarafından dava dilekçesinde faiz talep edilmese bile ıslah ile faiz talep edilebileceğinden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden yukarıda yazılı gerekçeler ile hükmün düzeltilerek onanması HUMK. 438/7 maddesi gereğidir. Sonuç Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın “Hüküm” fıkrasının 1 nolu bendinin tamamen karardan çıkartılmasına, yerine “Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, toplam 18.461,82.TL\’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan miras payları oranında tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” sözlerinin yazılarak hükmün düzeltilmiş bu hali ile ONANMASINA, 945,85 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK\’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK\’nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Esas No: 2022/1469 Karar No: 2023/1230 Karar Tarihi: 27-03-2023 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında görülen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkeme kararı davacılar … ve … vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacılar dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin 70 üyesi bulunduğunu, kooperatife ait taşınmazın imar uygulaması sonucunda üç

Dava Dilekçesinde Asıl Alacak için Faiz Talep Edilmese Bile Islah ile Faiz Talep Edilmesi Mümkün mü Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kredi Başvurusu Sırasında Ödenen Dosya Masrafı ve Kredi Tahsis Ücreti Geri Alınabilir mi

Kredi Sözleşmesi Düzenlenirken Bankanın Kredi Tahsis Ücreti Tahsil Etmesi Yasal mı? Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2021/7043 Karar No: 2021/12881 Karar Tarihi: 13-12-2021 Özet: Somut olayda kredi sözleşmesinin Yönetmeliğin ve Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra 13/03/2020 tarihinde imzalandığı, bu anlamda davalıdan binde beş oranında kredi tahsis ücretinin alınmasının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma isteminin kabulü gerekmiştir. (6502 s. K. m. 4) (6100 s. K. m. 353, 363) (Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik m. 10) (Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ m. 10) Dava Taraflar arasındaki hakem heyeti kararına itiraz davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın reddine dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Karar Davacı, banka müşterisi olan davalının 13.03.2020 tarihli Konut finansman sözleşmesi kapsamında 300.000,00-TL tutarında kredi kullandığını, kendisinden 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Finansal Tüketici hakkında düzenlemeleri dikkate alınarak, 2020/7 sayılı Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Tebliğ ile belirlenen 1.500,00-TL tahsis ücreti tahsil edildiğini, davalının kredisini kullandıktan sonra … Kaymakamlığı Hakem Heyetine başvurduğunu, kendisinden tahsil edilen ücretin iadesini talep ettiğini, hakem heyetinin tüketicinin talebinin kabul ettiğini belirterek usul ve yasaya aykırı olan hakem heyeti kararının iptalini talep etmiştir. Davalı, cevap vermemiştir. Mahkemece; davalıya kredi sözleşmesi gereğince kredi kullandırıldığı, kredi tahsis ücretinin alınmasını içeren poliçelerin tamamen güçlü durumda bulunan bankanın inisiyatifinde olmak üzere genel işlem şartı olarak davalıya dikte edildiği, tüketicinin poliçe içeriğine müdahale edemediği, poliçe klozunun salt kredi kullanmak isteyen tüketici ile müzakere edilmeden imzalandığı, tüketicinin yeterince aydınlatılmadığı, aydınlatıldı ise de aksi ispat yükü kendisinde olan davacı Banka tarafından bu hususun ispat edilemediği, söz konusu genel işlem şartını sadece kredi kullanabilmek için başvuruda bulunan davalı tüketici tarafın itiraz ederek kaldırma imkanının bulunmadığı, \’\’kredi tahsis ücretinin\’\’ yönetmelikle bankanın en çok binde beş oranında Bankalar tarafından tüketiciden tahsil edilebileceğinin düzenlendiği ancak her alacak hakkının talep hakkını da içermediği, aydınlatma yükümlülüğü yerine getirilmeden tahsis edilen ücret bakımından haksız şart ihtiva eden alacağın talep hakkından yoksun olduğu, tüketiciden kredi tahsis ücreti adı altında yapılan kesinti hakkında aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğine ilişkin davacı vekili tarafından gerek tüketici hakem heyeti dosyasına gerekse dosya muhteviyatına herhangi bilgi ve belgenin de sunulmadığı, tüketici aleyhine belirsiz bir borçlanmanın söz konusu olamayacağı, tüketiciden tahsil edilen 1.500,00-TL kredi tahsis ücreti tahsil edilen ücretin usule ve yasaya aykırı olduğu, kullandırılan kredi ile ilgili ve ilişkili kesintiler olmadığı gerekçesiyle davanın reddine, … İlçe Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığının 23/11/2020 tarih ve 042420200003164 sayılı kararının onanmasına, dair kesin olarak karar verilmiştir. Söz konusu karar davacı tarafından istinaf edilmiş, mahkemece, 25.02.2021 tarihli ek kararla davacının istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiş, bu kez davacı tarafından ek karar istinaf edilmiştir. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesi’nin 12.04.2012 tarihli ve 2021/593 Esas ve 2021/604 Karar sayılı ilamı ile istinaf başvurusunun reddine dair ek kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK\’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Adalet Bakanlığının 23/09/2021 tarihli yazısında; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre çıkarılan 07.03.2020 tarih 31061 sayılı Resmî Gazete\’de yayınlanarak yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından hazırlanan söz konusu Tebliğde tahsis ücretinin alınabileceği belirtilmiş olup, somut olayda kredi sözleşmesinin Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlendiği anlaşıldığından, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir. Dava, taraflarca imzalanan konut kredisi kapsamında davalıdan tahsil edilen kredi tahsis ücretinin iadesine karar veren tüketici hakem heyeti kararının iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, 6502 sayılı Kanun döneminde imzalanan 13.03.2020 tarihli konut kredisi sözleşmesi kapsamında davalıdan 1.500,00-TL kredi tahsis ücretinin alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4/3 fıkrasına göre “…Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından belirlenir.” düzenlemesi getirilmiştir. Bu yasal mevzuata dayalı olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 03.10.2014 tarih 29138 sayılı Resmî Gazete\’de yayınlanarak yürürlüğe giren Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik düzenlemesi yapmış ve Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin \”Tüketici ve konut finansmanı kredilerine ilişkin ücretler\” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasında; \”Finansal tüketicilere kullandırılacak krediler için kredi ihtiyacının karşılanmasına olanak sağlayan sistemin işletilmesi ve operasyonel süreçlerin yönetilmesi amacıyla alınan tahsis ücreti dışında, istihbarat ücreti, kredi işlem fişi ücreti, ödeme planı değiştirme ücreti, değişken taksitli ödeme planı ücreti gibi her ne ad altında olursa olsun başkaca bir ücret alınamaz. Kredi tahsis ücreti, kullandırılan kredi anaparasının binde beşini geçemez…\”denilmiştir. Yine 6502 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkartılan 07.03.2020 tarih 31061 sayılı Resmî Gazete\’de yayınlanarak yürürlüğe Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ\’in \”Tüketici ve konut finansmanı kredilerine ilişkin ücretler\” başlıklı 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre; \”Finansal tüketicilere kullandırılacak krediler için kredi ihtiyacının karşılanmasına olanak sağlayan sistemin işletilmesi ve operasyonel süreçlerin yönetilmesi amacıyla alınan tahsis ücreti dışında, istihbarat ücreti, kredi işlem fişi ücreti, ödeme planı değiştirme ücreti, değişken taksitli ödeme planı ücreti gibi her ne ad altında olursa olsun başkaca bir ücret alınamaz. Kredi tahsis ücreti, kullandırılan kredi anaparasının binde beşini geçemez…\” 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre çıkarılan 03.10.2014 tarih 29138 sayılı Resmî Gazete\’de yayınlanarak yürürlüğe giren Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından hazırlanan söz konusu Yönetmelik’te ve 6502 sayılı Kanuna göre çıkarılan 07.03.2020 tarih 31061 sayılı Resmî Gazete\’de yayınlanarak yürürlüğe Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de tahsis ücretinin alınabileceği belirtilmiş olup, somut olayda kredi sözleşmesinin Yönetmeliğin ve Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra 13/03/2020 tarihinde imzalandığı, bu anlamda davalıdan binde beş oranında kredi tahsis ücretinin alınmasının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır.

Kredi Başvurusu Sırasında Ödenen Dosya Masrafı ve Kredi Tahsis Ücreti Geri Alınabilir mi Read More »