Vergi Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Şirketin Vergi Borcu Nedeniyle Kanuni Temsilci veya Şirket Ortağının Mal Varlığına Gidilebilir mi?

Şirketin Vergi Borcu ve Vergi Cezası Nedeniyle Kanuni Temsilci veya Şirket Ortağının Mal Varlığına Gidilebilir mi? Danıştay 3. Daire Esas No: 2022/858 Karar No: 2022/1322 Karar Tarihi: 28-03-2022 İstemin konusu: … Vergi Mahkemesinin kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. YARGILAMA SÜRECİ Dava konusu istem Davacı adına, asıl borçlu … Medya Reklam Uluslararası Yayıncılık Yapımcılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden alınamayan 2006 ila 2015 yıllarının muhtelif dönemlerine ait kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesi kararının özeti Asıl borçlu şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırmasında saptanan ticari yat nitelikli deniz taşıtı ile üç adet araca haciz uygulandığı, iki aracın haciz sıralamasında davalı idarenin ilk sırada bulunduğu, dava konusu ödeme emirleri içeriği toplam borcun 176.735,47 TL olduğu dikkate alındığında, öncelikle söz konusu mal varlığının satılarak kamu alacağının buradan tahsil edilip edilemeyeceği ortaya konulmadan davacının kanuni temsilci sıfatıyla takibinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle ödeme emirleri iptal edilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu\’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir. Temyiz Edenin İddiaları: Asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağının ait olduğu dönemde şirketin kanuni temsilcisi olan davacıdan tahsili yoluna gidilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir. Karşı Tarafın Savunması: Savunma verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hâkiminin Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: Hukuki Değerlendirme Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu\’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. Karar Sonucu Açıklanan nedenlerle; 1. Temyiz isteminin reddine, 2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının ONANMASINA, 3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu\’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 28/03/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi. Danıştay 3. Daire Esas No: 2022/1 Karar No: 2022/1007 Karar Tarihi: 09-03-2022 Özet: Kamu alacağının davacının ortak olduğu dönemle ilgili olduğunun anlaşıldığı olayda, Mahkemelerince verilen ara kararı üzerine dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden asıl borçlu şirketin … miktar borcunun bulunduğu, şirketin dört adet aracına haciz uygulandığı, banka hesaplarına uygulanan hacizler sonucu … miktar tahsil edildiği, tüm takip yolları tüketilerek asıl borçludan tahsil imkanı kalmadığı somut bir şekilde ortaya konulan kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Açıklanan nedenlerle; Temyiz isteminin reddine, Temyize konu Vergi Mahkemesi kararının onanmasına, karar verilmiştir. (2577 S. K. m. 49) İstemin Konusu: Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma hükmüne uyulmak suretiyle verilen … Vergi Mahkemesinin kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. YARGILAMA SÜRECİ Dava konusu istem Davacı adına, T.H. …Nakliyat Sanayi Ticaret Limited Şirketi\’nden alınamayan 2005 ila 2008 yıllarına ait muhtelif kamu alacağının tahsili amacıyla ortak sıfatıyla düzenlenen …tarih ve …ila …, …tarih ve …takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesi kararının özeti Dava konusu …tarih ve …ile …takip numaralı ödeme emirleri içeriği borçların dayanağı şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 15/04/2010 tarihinde tasfiye memuruna usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, bu ödeme emirlerine karşı dava açılmadığı ve kamu alacağının davacının ortak olduğu dönemle ilgili olduğunun anlaşıldığı olayda, Mahkemelerince verilen ara kararı üzerine dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden asıl borçlu şirketin 27.372.862,31 TL borcunun bulunduğu, şirketin dört adet aracına haciz uygulandığı, banka hesaplarına uygulanan hacizler sonucu 50,42 TL tahsil edildiği, tüm takip yolları tüketilerek asıl borçludan tahsil imkanı kalmadığı somut bir şekilde ortaya konulan kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Temyiz Edenin İddiaları: Dava konusu ödeme emirlerinin dayanağı ihbarnameler usulüne uygun tebliğ edilmediği ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir. Karşı Tarafın Savunması: Savunma verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hâkiminin Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: Hukuki Değerlendirme İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu\’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. Karar Sonucu Açıklanan nedenlerle; 1. Temyiz isteminin reddine, 2. Temyize konu Vergi Mahkemesi kararının ONANMASINA, 3. Davacıdan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca …-TL maktu harç alınmasına, 4. 2577 sayılı Kanun\’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 09.03.2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. Karşı Oy Gerekçesi 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun\’un 35. maddesinde limited şirket ortaklarının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacağı kurala bağlanmıştır. Değinilen Kanun maddesi uyarınca kanuni temsilcilerin ve tüzelkişinin vergi borcundan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle, tüzelkişi hakkında 6183 sayılı Kanun ile belirlenen takip ve cebren tahsil yollarının tüketilmesi ve kamu alacağının tüzelkişinin mal varlığından tahsil olanağı bulunmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Dosyadaki belgelerden, şirket malvarlığının tespitine yönelik idarece yürütülen araştırma neticesi şirket malvarlığında bulunan 5 ayrı aracı bulunduğu, bunlardan …, …, … plakalı araçlar üzerine haciz uygulandığı ve sözü edilen araçların satışına yönelik işlemlerin neticelendirilmediği anlaşıldığından amme alacağının kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden ortak sıfatıyla davacıdan tahsiline çalışılmasının hukuka uygun olmadığı görüşüyle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyuyla Karara katılmıyorum. Danıştay 9. Daire Esas No: 2022/714 Karar No: 2022/1624 Karar tarihi: 26-04-2022 Özet: Asıl borçlu şirket hakkında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından Ticari İktisadi Bütünlük Kararı alınmadığı, Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarına göre de asıl borçlu şirkete defaten yönetim kayyımı atandığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, asıl borçlu şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiği anlaşıldığından, asıl borçlu şirket hakkında takibin 670 sayılı Olağanüstü

Şirketin Vergi Borcu Nedeniyle Kanuni Temsilci veya Şirket Ortağının Mal Varlığına Gidilebilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz Yapılabilir mi

Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz İşlemi Tesis Edilebilir mi 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun İhtiyati haciz – Madde 13 İhtiyati haciz aşağıdaki hallerden herhangi birinin mevcudiyeti takdirinde hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun karariyle, haczin ne suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre, derhal tatbik olunur: 1. 9 uncu madde gereğince teminat istenmesini mucip haller mevcut ise, 2. Borçlunun belli ikametgahı yoksa, 3. Borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa, 4. Borçludan teminat gösterilmesi istendiği halde belli müddette teminat veya kefil göstermemiş yahut şahsi kefalet teklifi veya gösterdiği kefil kabul edilmemişse, 5. Mal bildirimine çağrılan borçlu belli müddet içinde mal bildiriminde bulunmamış veya noksan bildirimde bulunmuşsa, 6. Hüküm sadır olmuş bulunsun bulunmasın para cezasını müstelzim fiil dolayısiyle amme davası açılmış ise, 7. İptali istenen muamele ve tasarrufun mevzuunu teşkil eden mallar, bu mallar elden çıkarılmışsa elden çıkaranın diğer malları hakkında uygulanmak üzere, bu kanunun 27, 29, 30 uncu maddelerinin tatbikını icabettiren haller varsa. Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz İşlemi Tesis Edilebilir mi Danıştay İçtihat Birleştirme Kurulu Esas No: 2021/6 Karar No: 2022/2 Karar tarihi: 27-05-2022 İçtihatların Birleştirilmesi İstemi Özet: Vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında ihtiyatî haciz işlemi tesis edilip edilemeyeceği konusunda Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Daireleri kararları ile Danıştay Dördüncü, Yedinci Daireleri ve Vergi Dava Daireleri Kurulu kararları arasında var olan içtihat aykırılığının içtihatların birleştirilmesi yoluyla bağlayıcı bir çözüme kavuşturulması ve içtihadın, \”vergi incelenmesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. bendine göre ihtiyati haciz işlemi tesis edilemeyeceği\” yönünde birleştirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. (6183 s. K. m. 1, 9, 10, 13, 17, 18) (2575 s. K. m. 39, 40) (213 s. K. m. 20, 21, 139, 341, 344, 359) (9. DD. 28.03.2019 T. 2018/1596 E. 2019/1306 K.) (7. DD. 11.02.2021 T. 2019/2114 E. 2021/967 K.) (VDDDK 18.11.2020 T. 2020/1318 E. 2020/1231 K.) İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KURULU KARARI Vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında ihtiyati haciz işlemi tesis edilip edilemeyeceği konusunda Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Daireleri kararları ile Danıştay Dördüncü, Yedinci Daireleri ve Vergi Dava Daireleri Kurulu kararları arasındaki aykırılığın, içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesinin Danıştay Başkanı tarafından istenilmesi üzerine, konuyla ilgili kararlar ite yasal düzenlemeler incelendikten ve Raportör Üyenin açıklamaları ile Danıştay Başsavcısının düşüncesi dinlenildikten sonra gereği görüşüldü: I. KONU İLE İLGİLİ KARARLAR A. Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz İşlemi Tesis Edilemeyeceğine İlişkin Kararlar Danıştay Üçüncü Dairesince verilen 23/12/2020 tarih ve E:2018/1878, K:2020/6078 sayılı karar: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. bendi uyarınca ihtiyati haciz karan alındığı belirtildikten sonra, 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesi, 13. maddesinin 1. bendi ve 17. maddesine göre, ancak vergi incelemesinin devam ettiği durumlarda yapılan ilk hesaplamalara göre teminat istenebileceği, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk karan alınabileceği, inceleme sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararı alınamayacağı gerekçesiyle Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesinin kararı bozulmuştur. (Danıştay Üçüncü Dairesinin 11/03/2015 tarih ve E:2013/2900, K:2015/1148 sayılı kararı da aynı yöndedir.) Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 06/04/2018 tarih ve E:2016/1917, K:2018/2163 sayılı karar: Davacı hakkında 6183 sayılı Kanun\’un 13. maddesinin 1. bendi uyarınca tesis edilen ihtiyati haciz işleminin iptali istemiyle açılan davada; 6183 sayılı Kanun\’un kamu alacağının korunması ile İlgili hükümlerini kapsayan Birinci Kısmının ikinci Bölümünde yer alan teminat istenilmesi, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk müesseselerinin, henüz kamu alacağı olma niteliği kazanmamış vergi ve cezaların, tahakkuk ettikleri tarihte karşılaşılabilecek tahsil imkansızlığına bir önlem olarak öngörüldüğü, vergi incelemesinin devam ettiği durumlarda yapılan ilk hesaplamalara göre teminat istenebileceği ve ihtiyatî haciz kararı alınabileceği, diğer bir deyimle bu madde uyarınca ilgililer hakkında ihtiyati haciz kararı alınabilmesi için incelemenin henüz tamamlanmamış olması gerektiği, vergi incelemesi tamamlandıktan sonra ihtiyati haciz kararı alınamayacağından, uyuşmazlık konusu işleme karşı açılan davayı kabul eden mahkeme kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. (Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 28/03/2019 tarih ve E:2018/1596, K:2019/1306 sayılı kararı, 09/10/2018 tarih ve E:2018/5401, K:2018/6084 sayılı kararı ile 02/04/2018 tarih ve E:2016/4492, K:2018/1991 sayılı kararı da aynı yöndedir.) Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 19/10/2021 tarih ve E:2019/2591, K;2021/4815 sayılı karar: Davacı adına tesis edilen ihtiyati tahakkuk ve 8183 sayılı Kanun\’un 13, maddesinin 1. ve 3. bentleri uyarınca tesis edilen ihtiyati haciz işlemlerinin iptal istemiyle açılan davada mahkemece verilen iptal kararı, Vergi Dava Dairesince ihtiyatî haciz yönünden yukarıda belirtilen gerekçeye yer verilmek suretiyle reddedilmiş ve bu kararın temyizi üzerine Dairece onanmıştır. Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 24/04/2018 tarih ve E:2018/4515, K:2018/2512 sayılı karar ile 27/12/2017 tarih ve E:2016/5625, K:2017/10688 sayılı karar: Davacı hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 3. bendi uyarınca tesis edilen ihtiyati haciz işleminin iptali istemiyle dava açıldığı belirtildikten sonra, 6183 sayılı Kanun\’un 9. maddesi ile 13. maddesinin 3. bendinden bahisle, 6183 sayılı Kanun\’un kamu alacağının korunması ile ilgili hükümlerini kapsayan Birinci Kısmının İkinci Bölümünde yer alan teminat istenilmesi, ihtiyatî haciz ve ihtiyati tahakkuk müesseselerinin, henüz kamu alacağı olma niteliği kazanmamış vergi ve cezaların, tahakkuk ettikleri tarihte karşılaşılabilecek tahsil imkansızlığına bir önlem olarak öngörüldüğü, dolayısıyla, özel kanunlara göre henüz tahakkuk etmemiş vergi ve cezalar hakkında, kamu alacağının güvenceye bağlanması amacıyla öngörülen ihtiyati haciz kararlarının alınıp uygulanmasının mümkün olduğu, dosyanın incelenmesinden; davacı hakkında vergi inceleme raporuna göre ihbarnamenin düzenlendiği dava konusu ihtiyati haciz işleminin ise daha sonraki tarihte tesis edildiği anlaşıldığından, yukarıda yer alan yasal düzenlemelere göre davacı şirket hakkında İhbarname düzenlenmesinden sonra ihtiyati haciz kararı alınamayacağı gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur. B. Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz İşlemi Tesis Edilebileceğine İlişkin Kararlar Danıştay Üçüncü Dairesince verilen 07/12/2015 tarih ve E:2015/5722, K:2015/8988 sayılı karar: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 3. bendi uyarınca tesis edilen ihtiyatî haciz işleminin İptali istemiyle açılan davada, ihtiyati haczin, henüz tahakkuk etmemiş veya tahakkuk ettiği halde ödeme vadesi gelmemiş veya vadesi geldiği halde henüz cebren tahsil ve takibata başlanmamış kamu alacakları için öngörülen geçici nitelikte bir koruma önlemi olduğu, anılan Kanun\’un 13. maddesinde yaslı şartların bulunmasının ihtiyati haciz uygulanması için yeterli görüldüğü, davacı hakkında 6183 sayılı Kanun’un

Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz Yapılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Dijital Hizmet Sağlayıcılarının Vergi Yükümlülüklerini Yerine Getirmemesi Nedeniyle Erişimin Engellenmesi

Dijital Hizmet Sağlayıcılarının Vergi Yükümlülüklerini Yerine Getirmemesi Nedeniyle Erişimin Engellenmesi Anayasa Mahkemesi Kararı – Değerlendirme 7194 sayılı Kanun’un 7. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinin İncelenmesi 7194 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dava konusu (2) numaralı fıkrasında; dijital hizmet vergisi mükellefi olan dijital hizmet sağlayıcılarına veya Türkiye’deki yetkili temsilcisine, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilere ilişkin beyanname verme ve vergi ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeleri için ihtarda bulunulmasından ve bu durumun Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde ilan edilmesinden itibaren otuz gün içinde bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin -bu yükümlülükler yerine getirilinceye kadar- engellenmesine Hazine ve Maliye Bakanlığınca karar verileceği ve bu kararın erişim sağlayıcılarına bildirilmek üzere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna gönderileceği, engelleme kararlarının gereğinin bildirimden itibaren yirmi dört saat içinde erişim sağlayıcıları tarafından yerine getirileceği hükme bağlanmıştır. Dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişim engeli getirilmesine imkân sağlayan kuralın dijital hizmet sağlayıcılarının teşebbüs özgürlüğünü sınırladığı değerlendirilmiştir. Dava konusu kuralla öngörülen tedbir dijital hizmet vergisi mükellefleri için getirilen özel bir vergi güvenlik uygulaması niteliğindedir. Dolayısıyla kural, vergilendirme faaliyetiyle hedeflenen kamusal yararın gerçekleşmesini temin etme amacına hizmet etmektedir. Buna göre kuralın anayasal bakımdan meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır. Öte yandan dijital ekonominin soyut mahiyeti nedeniyle geleneksel vergi sistemi ve kuralları bu sektörün etkin bir şekilde vergilendirilmesinde yetersiz kalmaktadır. Buna göre 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilere ilişkin beyanname verme ve vergi ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeyen dijital hizmet vergisi mükellefi olan dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin engellenmesi, söz konusu yükümlülükleri yerine getirmeleri amacına ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olduğu değerlendirilmiştir. Nitekim hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin engellenmesi, kural uyarınca bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi anına kadar geçerli olacaktır. Bununla birlikte kişilerin teşebbüs özgürlüğü ile vergi alacağının güvence altına alınması arasında makul bir denge kurulmalıdır. Bu bağlamda dava konusu kuralda öngörülen yaptırımın teşebbüs sahiplerine aşırı ve katlanılamaz bir külfet yüklememesi gerekmektedir. Çağımızın temel araçlarından biri olan internetin işlevi ve sağladığı kolaylıklar göz önünde bulundurulduğunda fiziki olarak sabit bir işyeri bulunmayan, genellikle elektronik ortamda faaliyet gösteren dijital hizmet sağlayıcılarının vergisel yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamak için yetersiz kaldığı anlaşılan geleneksel vergi güvenlik önlemeleri yerine tüm faaliyetlerini yürüttükleri internet sitesi üzerinden birtakım önlemlere başvurulması doğaldır. Bununla birlikte hukuken korunması gereken amaçla bu amacı gerçekleştirmek için kanunda tanımlı hukuki himaye yönteminin yani aracın orantılı olması aranmalıdır. Bu bağlamda eğer bireyin hak ve özgürlüklerine daha az zarar verebilecek bir tedbir varsa onunla yetinilmeli veya öncelikle bu tedbire başvurulmalıdır. Bu çerçevede 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilere ilişkin beyanname verme ve vergi ödeme yükümlülüklerini süresinde yerine getirmeyen dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin engellenmesi ise en ağır yaptırım olan internet sitesinin bütününün erişime engellenmesi anlamına gelmektedir. Hâlbuki kademeli bir vergi güvenlik tedbiri ihdas edilmesi mümkünken doğrudan erişimin engellenmesine karar verilmesinin hizmet sağlayıcılarına aşırı külfet yüklendiği, teşebbüs özgürlüğü ile kamu yararı arasında bulunması gereken makul dengenin bozulduğu değerlendirilmiştir. Bu itibarla kuralla teşebbüs özgürlüğüne getirilen sınırlamanın orantısız olduğu ve ölçülülük ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Kanun’un 41. Maddesiyle 3332 Sayılı Kanun’a Eklenen Geçici 4. Maddenin Birinci Fıkrasının İncelenmesi Dava konusu kuralla; 31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü aracın pay addolunacağı, bu ortaklıklara yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edileceği ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılacağı, ayrıca bu payların kaydileştirilmemiş olmasının ortaklık haklarına halel getirmeyeceği düzenlenmiştir. Kuralda belirtilen anonim ortaklıklara yapılan tüm ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edilmesi nedeniyle bu tür ödemeleri gerçekleştiren tasarruf sahipleri ile anonim ortaklığın mülkiyet hakkı çatışmaktadır. Devlet, mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri kapsamında belirli tedbirleri almak zorundadır. Kanun koyucunun öngördüğü düzenlemelerin menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan biri aleyhine ölçüsüzlüğe neden olması mülkiyet hakkı yönünden pozitif yükümlülüklerle bağdaşmayabilir. Bu bağlamda her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir netice doğuracak şekilde sonuçlandırılmaması gerekir. Dava konusu kural ile söz konusu şirketlerde pay sahibi olan diğer ortakların mülkiyet hakkının korunmasının, bu şirketlerle ticari ilişkiye giren üçüncü şahısların haklarının güvence altına alınmasının ve şirketin serbest piyasa koşullarında faaliyetlerini sürdürmesinin temininin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte kural uyarınca tasarruf sahipleri ile şirketler arasındaki hukuki ilişkinin mahiyetinin belirlenmesine bağlı olarak tasarruf sahiplerinin menfaatleri önemli ölçüde etkilenmiştir. Tasarruf sahiplerinin alacağın temerrüdü hükümleri çerçevesinde dava açma ve bu alacağına ilişkin olarak icra takibi başlatma yetkileri ortadan kaldırılmıştır. Tasarruf sahipleri pay sahibi hâline getirilmiş ise de tasarruf sahiplerinin ortaklıktan ayrılma imkânı bulunmamaktadır. Payın devrinin önünde hukuki bir engel bulunmasa da payın değerinin şirkete konulan tasarruftan kaynaklanan alacağın değerini karşılayacağının kesin olarak ifade edilmesi güçtür. Bu hususlar dikkate alındığında dava konusu kuralın şirketler ile tasarruf sahipleri arasındaki menfaat dengesinin kurulmasında etkili çözümler sunmadığı ve menfaat dengesinin şirketler lehine kayması sonucunu doğurduğu anlaşılmıştır. Öte yandan tasarruf sahiplerinin yaptığı ödemeler nedeniyle hak kaybına uğramamalarını sağlamaya yönelik herhangi bir hukuki güvenceye yer verilmediği de görülmüştür. Bu değerlendirmeler ışığında kuralın mülkiyet hakkı bağlamında tasarruf sahipleri ve şirketler arasında gözetilmesi gereken menfaat dengesini tasarruf sahipleri aleyhine bozarak tasarruf sahiplerine aşırı bir külfet yüklediği ve tarafların çatışan menfaatlerini dengelemediği sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. Dijital Hizmet Sağlayıcılarının Vergi Yükümlülüklerini Yerine Getirmemesi Nedeniyle Erişimin Engellenmesi ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı: 2020/11 Karar Sayısı: 2023/98 Karar Tarihi : 18/5/2023 R.G.Tarih-Sayı : 12/9/2023-32307 İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı; 1. 7. maddesi şöyledir: “Vergi güvenliği Madde 7 (1) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilere ilişkin beyanname verme ve ödeme yükümlülüklerini süresinde yerine getirmeyen bu Kanun kapsamındaki dijital hizmet sağlayıcılarına veya Türkiye’deki yetkili temsilcisine, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için dijital hizmet vergisini tarha yetkili vergi dairesi tarafından internet sayfalarındaki iletişim araçları, alan adı, IP adresi ve benzeri kaynaklarla elde edilen bilgiler kullanılarak 213 sayılı Kanunda sayılan tebligat yöntemleri, elektronik posta veya diğer tüm iletişim

Dijital Hizmet Sağlayıcılarının Vergi Yükümlülüklerini Yerine Getirmemesi Nedeniyle Erişimin Engellenmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sahte Fatura Kullanma ve Vergi Kaçakçılığı Suçunda Kullanılan Sahte Faturaların Gizlenmesi

Sahte Fatura Kullanma ve Vergi Kaçakçılığı Suçu 213 sayılı Vergi Usul Kanunu Kaçakçılık Suçları ve Cezaları – Madde 359 a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; 1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler, 2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, Hakkında on sekiz aydan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir. b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir. c) Bu Kanun hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananlar iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ç)  Hazine ve Maliye Bakanlığınca yetkilendirilmediği halde, ödeme kaydedici cihaz mührünü kaldıran, donanım veya yazılımını değiştiren veya yetkilendirilmiş olsun ya da olmasın ödeme kaydedici cihazın hafıza birimlerine, elektronik devre elemanlarına veya harici donanım veya yazılımlarla olan bağlantı sistemine ya da kayıt dışı satışın önlenmesi için kurulan elektronik kontrol ve denetim sistemleri veya ilgili diğer sistemlere fiziksel veya bilişim yoluyla müdahale ederek; gerçekleştirilen satışlara ait mali belge veya bilgilerin cihazda kayıt altına alınmasını engelleyen, cihazda kayıt altına alınan bilgileri değiştiren veya silen, ödeme kaydedici cihaz veya bağlantılı diğer donanım ve sistemler ya da kayıt dışı satışın önlenmesi için kurulan elektronik kontrol ve denetim sistemleri veya ilgili diğer sistemler tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığı veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarına elektronik ortamda iletilmesi gereken belge, bilgi veya verilerin iletilmesini önleyen veya bunların gerçeğe uygun olmayan şekilde iletilmesine sebebiyet verenler üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz. Bu maddede yazılı fiillerle verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh edilen verginin, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların yarısı ve buna isabet eden gecikme zammının; soruşturma evresinde ödenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödenmesi halinde ise verilecek ceza üçte bir oranında indirilir. Tarh edilen vergi ve vergi aslına bağlı olarak kesilen cezanın bulunmadığı durumlarda verilecek ceza yarı oranında indirilir. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen ceza indiriminden faydalanabilmek için vergi mahkemesinde dava açılmaması, açılmışsa feragat edilmesi, kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şarttır. Bu maddede düzenlenen suçların birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde aynı suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi halinde, Türk Ceza Kanununun 43 üncü maddesi uygulanır. Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez. Sahte Fatura Kullanma ve Vergi Kaçakçılığı Suçunda Kullanılan Sahte Faturaların Gizlenmesi Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2018/427 Karar No: 2018/517 Karar Tarihi: 08.11.2018 Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 11. Ceza Dairesi Mahkemesi: Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesi Bölge Adliye Mahkemesi Kararı 2010 ve 2011 takvim yıllarında sahte fatura kullanma suçundan sanığın beraatine ilişkin Ankara 34. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01.02.2017 tarihli ve 40-14 sayılı hükümlere yönelik katılan vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesince 03.10.2017 tarih ve 796-1184 sayı ile; “…İlk derece Mahkemesince her ne kadar sanığın; suça konu faturaların sahte olduğunu bilmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmiş ise de; iddia, savunma, dava şartı olan mütalaa, vergi suçu raporu, vergi tekniği raporu, soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporu, davanın yeniden görülmesi ve duruşma açılmasına karar verildikten sonra dosyaya getirtilen vergi tekniği raporları ile tüm dosya içeriğinden; Kızılbey Vergi Dairesi mükellefi olan sanığın elektrik malzemeleri toptan ticareti faaliyetinde bulunduğu, 2010 takvim yılına ilişkin hesap ve işlemlerin incelenmesi sonucunda sahte fatura düzenlemeleri nedeniyle haklarında vergi tekniği raporu düzenlendiği tespit edilen …Grup İnş. Tic. Limited Şirketi, … İnş. Taah. Tic. ve San. A.Ş., … Plastik Pvc Pen. Sis. İnş. Malz. Paz. San. Tic. Ltd Şti., TR-Acay İnş. Otom. Gıd. İle Elek. Tu. Tek. Taah. San. Tic. Ltd Şti, … Grup Yapı. Malz. İnş. Elek. Pro. Kim. Mad. San. ve Tic. Ltd. Şti, MC … İnş. Müşavir Gıda Tic. Ltd. Şti, …İnşaat Elektrik Elektronik Ltd Şti., … Grup Reklam Organizasyon Medikal İnşaat Elektrik Petrol Nakliyat San. Tic. Ltd Şti, … İnşaat Elektrik Pet. Ürün Çelik Mak. Turz. Taş San. Tic. Ltd Şti., …, … inş. Taah. Elekt. Tem. Medikal Metal San. Tic. Ltd. Şti, … Yapı Malz. Mühend. San. Tic. Ltd. Şti tarafından düzenlenen toplam 1.681.680-TL tutarında 104 adet ve 2011 takvim yılına ilişkin hesap ve işlemlerin incelenmesi sonucunda ise komisyon geliri karşılığı sahte fatura düzenlemeyi mutat meslek haline getirdikleri tespit edilen …, … ve … tarafından düzenlenen toplam 420.202-TL tutarında 20 adet sahte faturayı kullandığı, faturalarda yer alan tutarları KDV beyannamelerinde indirim konusu yaptığı anlaşılmıştır. Davanın yeniden görülmesi ve duruşma açılmasına karar verildikten sonra 23.05.2017 tarihli tensip kararında belirtilen, sanığın 2010 ve 2011 takvim yıllarında kullandığı faturaları düzenleyen şahıs ve şirketler hakkında düzenlenen vergi tekniği raporları getirtilmiş olup; bu raporlarda, sanığın kullandığı faturaları düzenleyenlerin yapılan yoklamalarda adreslerinde bulunamadıkları, ticari faaliyetlerine rastlanmadığı, mal stoklarının bulunmadığı, depo, işçi, şube ve taşıtlarının bulunmadığı, beyan edilen KDV matrahları ile görülen hasılatı elde edebilecek hacimde ticari bir organizasyon yapısı olmamasına rağmen yüksek tutarlarda fatura düzenledikleri, yüksek tutarlarda ciroları bulunduğu halde faaliyetlerine ilişkin ortaya çıkan vergilerin çok cüz-i tutarlarda olmasına rağmen ya hiç ödenmediği ya

Sahte Fatura Kullanma ve Vergi Kaçakçılığı Suçunda Kullanılan Sahte Faturaların Gizlenmesi Read More »