Davanın Feragat Nedeniyle Reddine Karar Verilmeden Önce Esaslı Hata Nedeniyle Davadan Feragatin İptali Talep Edilebilir mi - Beyanda Hata - Tapu İptali ve Tescil Davası - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Davanın Feragat Nedeniyle Reddine Karar Verilmeden Önce Esaslı Hata Nedeniyle Davadan Feragatin İptali Talep Edilebilir mi

Esaslı Hata Nedeniyle Davadan Feragatin İptali: Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı vekilinin 13.10.2014 tarihli feragat dilekçesini verdikten sonra, ertesi gün (14.10.2014 tarihinde) görülmekte olan davadan feragat edilmediğini, 2014/810 Esas sayılı davadan feragat edildiğini ileri sürerek dilekçeyi hata sonucunda verdiğini bildirdiği somut olayda, davacı tarafça davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmeden önce, aynı dava içinde hata nedeniyle feragatin geçersiz olduğunun ileri sürülmesinin hukuki sonuç doğurup doğurmayacağı, buradan varılacak sonuca göre bölge adliye mahkemesinin davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2021/(14)7-462 Karar No: 2023/247 Karar Tarihi: 22/03/2023

İncelenen Kararın Mahkemesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi

Özel Daire Kararı: Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 24.10.2018 tarihli ve 2018/72 Esas, 2018/7085 Karar sayılı BOZMA kararı

Dava: Tapu İptali ve Tescil Davası

Taraflar arasındaki önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. Dava

Davacı vekili; Niğde ili, Merkez Şahinali Mahallesi, 641 ada, 114 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı olan 10 nolu bağımsız bölümde müvekkilinin hissedar olduğunu, diğer hissedarların taşınmazdaki hisselerini 7.760,00 TL bedelle üçüncü kişi davalıya 2014 yılı bahar aylarında sattığını ve müvekkilinin durumdan haberdar olur olmaz şuf’a hakkını kullanmak istediğini ileri sürerek, müvekkilinin satış bedelini ve tapudaki gideri yatırması koşuluyla davalının Niğde ili, Merkez Şahinali Mahallesi, 641 ada, 114 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 10 nolu bağımsız bölümünün tapu kaydındaki hissesinin iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. Cevap

Davalı vekili; müvekkilinin Niğde ili, Merkez Şahinali Mahallesi, 641 ada, 114 parsel sayılı taşınmazda bulunan 10 nolu bağımsız bölümünün 1/8 payını 11.07.2013 tarihinde, 5/8 payını da 11.04.2014 tarihinde satın aldığını, davada üç aylık hak düşürücü sürenin bulunduğunu, müvekkilinin 11.07.2013 tarihinde M.. Ekin’in hissesini aldığını, daha sonra diğer hisseleri satın alıp iyiniyetli olarak mesken edindiği konutta masrafta bulunduğunu, 6.300,00 TL civarında masraf yaptığını, davacının iyiniyetli olmadığını, hisselerin satıldığını dava açıldığı tarihte değil daha önceki tarihlerde öğrendiğini, yapılan görüşmelerden haberdar olduğunu, davalının 11.07.2013 tarihinde M.. Ekin’e 8.750,00 TL diğer satın aldığı hisselere de 11.04.2014 tarihinde toplam 50.000,00 TL ödediğini, müvekkilinin M.. Arı ile de görüşerek hisselerin tamamını 95.000,00 TL karşılığında satın alabileceğini ya da hisselerinin tamamını davacıya 90.000,00 TL’ye satabileceğini teklif ettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

III. İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 20.04.2017 tarihli ve 2014/809 Esas, 2017/104 Karar sayılı kararı ile; davacı vekilinin mahkemeye ibraz ettiği 13.10.2014 havale tarihli dilekçesi ile davalı N.. Arı ile anlaştığından davadan feragat ettiğini bildirir dilekçe ibraz ettiği, daha sonra feragat dilekçesinin dosya numarası hatalı yazıldığından geçerli olmaması talebini içerir 14.10.2014 tarihli dilekçe ibraz ederek eldeki dava dosyasında feragatının bulunmadığını belirttiği, Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/810 Esas, 2014/584 Karar sayılı dava dosyasının incelenmesi sonucunda, davacının M.. Arı, davalının ise M.. Şenol olduğu, 14.10.2014 tarihinde davanın feragat nedeni ile reddine karar verildiği, hata, hile veya ikrah nedeniyle feragatın feshi (iptali) için dava açılabileceği gibi, bu hususun aynı davada da savunma yoluyla ileri sürebileceği, davacı vekilinin feragat talebini dosya numarasını yanlış yazdığından bahisle ertesi gün 14.10.2014 tarihli dilekçesi ile geri aldığı ve asıl feragat ettikleri dosya numarasının aynı mahkemenin 2014/810 Esas sayılı dosyası olarak belirtildiği mahkemenin 2014/810 Esas sayılı dosyanın incelenmesinde yine aynı taraflar arasında Niğde ili, İnli Kasabası 7301, 1788 ve 1918 parsel sayılı taşınmazlardaki yapılan satışlar nedeniyle önalım hakkının kullanılmasına ilişkin olduğu ve davacı vekilinin 14.10.2014 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiği; mahkemesi, tarafları ve dosya numaraları ardışık olan iki dava dosyasında davacı vekilinin eldeki davada 13.10.2014 tarihinde feragat dilekçesi verdikten sonra 14.10.2014 tarihinde de aynı mahkemenin 2014/810 Esas sayılı dosyasına feragat dilekçesi verdiği anlaşılmakla feragat beyanının hata ile yapıldığı kanaatine varılarak yargılamaya devam edildiği, dava konusu Niğde ili, Merkez ilçesi, Şahinali Mahallesi, 641 ada, 114 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kayıtlı bulunan 3 nolu bağımsız bölümde davalının 3/4 oranında hissedar olduğu, hissesinin tamamını dava dışı diğer paylı maliklerden satış yoluyla edindiği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 732 nci maddesi gereğince paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde diğer paydaşların önalım hakkının bulunduğu, önalım hakkının alıcıya karşı açılacak davada kullanılacağı, önalım hakkı sahibinin satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini ödemek koşulu ile satılan payın kendi adına tescilini talep edebileceği, davacı tarafça önalım bedelinin mahkeme veznesine depo edildiği, davacının hukuken yasal önalım hakkının bulunduğu, davalı her ne kadar taşınmaz için daha yüksek fiyat ödediğini iddia etmekte ise de kendi muvazaasına dayanamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne; Niğde ili, Merkez ilçesi, Şahinali Mahallesi, 641 ada, 114 parselde kayıtlı bulunan 10 nolu bağımsız bölümde davalı M.. Şenol adına kayıtlı 3/4 oranındaki hissenin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı M.. Arı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

IV. İstinaf

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 03.10.2017 tarihli ve 2017/1212 Esas, 2017/1285 Karar sayılı kararı ile; somut olayda, davacı vekilinin 13.10.2014 tarihli dilekçesi ile açıkça dosya numarasını yazıp “davacı M.. Arı ve N.. Arı davalı ile anlaştığından davadan feragat ediyoruz.” şeklinde belirttikten sonra, 14.10.2014 havale tarihli dilekçesi ile, 2014/810 Esas sayılı dosyadan feragat ettiği, hataen 810 yerine 809 yazdıklarını belirterek bu dosyadan feragatlarının bulunmadığını belirttiği, feragatten dönmek mümkün olmadığı gibi, feragat dilekçesinin hataen verildiğinin de kanıtlanamadığı, davacı vekilinin 2014/810 Esas sayılı dosyaya feragat dilekçesi vermesinin eldeki dosyaya vermeyeceği anlamına gelmeyeceği, feragatın kesin hükmün sonuçlarını doğuracak olup, mahkemece feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulüne, Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/809 Esas, 2017/104 Karar sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmiştir.

V. Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

“…Bilindiği gibi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 311. maddesinde, feragat ve kabulün kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı, irade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptalinin istenebileceği öngörülmüştür.

Davacı vekili, 13.10.2014 günlü feragat dilekçesini verdikten sonra ertesi gün görülmekte olan davadan feragat edilmediğini, 2014/810 Esas sayılı dosyadan feragat edildiğini, dilekçeyi hataen verdiğini bildirmiştir.

Davacı taraf, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmeden önce, aynı dava içinde hata, hile veya ikrah nedeniyle feragatin geçersiz olduğunu ileri sürebilir.

O halde görülmekte olan dava ile feragatle sonuçlanan 2014/810 Esas sayılı davanın birbirini takip eden esas almaları, davacı vekilinin feragat dilekçesinin esasen anılan dava dosyasına verilmesi gerekirken hatalı olarak görülmekte olan davaya ibraz edildiği, bu hususta ilk derece mahkemesince deliller değerlendirilmek suretiyle hata edildiğinin hukuka uygun gerekçelerle kabul edildiği anlaşılmakla istinaf talebinin reddi gerekirken, kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş,…”

gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. Temyiz

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; irade bozukluğu hallerinden olan hata nedeniyle feragatin geçerli olmadığını ileri sürerek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı vekilinin 13.10.2014 tarihli feragat dilekçesini verdikten sonra, ertesi gün (14.10.2014 tarihinde) görülmekte olan davadan feragat edilmediğini, 2014/810 Esas sayılı davadan feragat edildiğini ileri sürerek dilekçeyi hata sonucunda verdiğini bildirdiği somut olayda, davacı tarafça davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmeden önce, aynı dava içinde hata nedeniyle feragatin geçersiz olduğunun ileri sürülmesinin hukuki sonuç doğurup doğurmayacağı, buradan varılacak sonuca göre bölge adliye mahkemesinin davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun “Davaya Son Veren Taraf İşlemleri” üst başlıklı Üçüncü Bölüm’ünün “Davadan feragat” başlıklı 307. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“(1) Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.”

Aynı Kanun’un “Feragat ve kabulün şekli” başlıklı 309. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“(1) Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.

(2) Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.

(3) Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir.

(4) Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.”

Aynı Kanun’un “Feragat ve kabulün zamanı” başlıklı 310. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“(1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.

(2) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.

(3) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.”

Aynı Kanun’un “Feragat ve kabulün sonuçları” başlıklı 311. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“(1) Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.”

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “İrade bozuklukları” üst başlığı altında düzenlenen “Yanılmanın hükümleri” başlıklı 30. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.”

Aynı Kanun’un “Yanılma hâlleri” üst başlıklı ve “Açıklamada yanılma” başlıklı 31. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“Özellikle aşağıda sayılan yanılma hâlleri esaslıdır:

1. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini açıklamışsa.

2. Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa.

3. Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa.

4. Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa.

5. Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa.

Basit hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez; bunların düzeltilmesi ile yetinilir.”

2. Değerlendirme

1. Öncelikle konu ile ilgili hukuki kavramların açıklanmasında yarar vardır.

2. Özel hukuk, taraflara kendi hakları üzerinde tasarruf yetkisi ve imkânı vermiştir. Özel hukuktan kaynaklanan tasarruf yetkisi, uyuşmazlıktan önce başlayıp uyuşmazlığın yargı organına intikal ettiği ve yargı organı önünde görüldüğü anda da devam eder. Hak sahibi, uyuşmazlık konusu hakkını dava edip etmemekte, dava ettikten sonra davalı ile yargılama içinde ya da dışında uzlaşmakta, arabulucuya gitmekte, sulh olmakta veya açtığı davadan feragat etmekte serbesttir.

3. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 307 nci maddesinde feragat tanımlanmış ve davacının talep sonucundan (6100 sayılı Kanun md. 119/1-ğ) kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak ifade edilmiştir. Davadan feragat eden davacı, bununla dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde istemiş olduğu haktan tamamen veya kısmen vazgeçmektedir. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi (6100 sayılı Kanun md. 24), davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Medeni usul hukukunda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar bazı istisna davalar dışında her davadan feragat edilebilir.

4. Feragat davaya son veren taraf işlemlerinden biri olup, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir (6100 sayılı Kanun md. 309/1).

Feragatin hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir (6100 sayılı Kanun md. 309/2). Ancak feragat, kayıtsız ve şartsız olmalı, kesin ve açık bir irade beyanı ile yapılmalıdır.

5. Davadan feragatin zamanı ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 310 uncu maddesinde düzenlenmiş ve feragatin hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği öngörülmüştür. Böyle olunca mahkemece verilen bir kararın temyizi aşamasında, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş bir karar olmadığından davadan feragat edilmesi mümkündür.

6. Davadan feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Diğer bir anlatımla, davadan feragat ile dava konusu uyuşmazlık esastan sona ermiş olur. Bu nedenle mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragatten dönemez; feragati ile bağlıdır. Belirtmek gerekir ki feragat, ıslah yolu ile de hükümsüz kılınamaz.

7. Ancak irade bozukluğu hâllerinde feragatin iptali istenebilir (6100 sayılı Kanun md. 311). Çünkü bir hukuki işlemin geçerli ve amacına uygun hukuki sonuç doğurabilmesi için o hukuki işlemi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş iradelerinin bulunması ve yine bu iradelerinin istenilen hukuki sonuca uygun şekilde açıklanması gerekmektedir.

8. İrade bozukluğu hâlleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 30 ilâ 39 uncu maddeleri arasında “Yanılma, Aldatma ve Korkutma” başlıkları altında düzenlenmiş olup, irade bozukluğu sadece sözleşmelere özgü bir sakatlık hâli olmayıp, tek taraflı hukuki işlemler için de geçerlidir. Türk hukukunda irade bozukluğuna bağlanan yaptırım ise bir kesin hükümsüzlük (butlan) hâli olmayıp, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 311 inci maddesinde de açıkça belirtildiği gibi iptal hakkıdır. Çünkü, bir hukuki işlemin geçerli ve amacına uygun hukuki sonuç doğurabilmesi için o hukuki işlemi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş iradelerinin bulunması ve yine bu iradelerinin istenilen hukuki sonuca uygun şekilde açıklanması gerekmektedir.

9. Davadan feragatin; yanılma, aldatma ve korkutma nedenleriyle iptali ayrı bir dava açılarak ileri sürülebileceği gibi irade bozukluğu nedenleriyle feragatin geçersiz olduğu aynı dava içinde de ileri sürülebilir. Bu durumda mahkemece iddiaya ilişkin deliller toplanarak, feragat beyanının hukuki bir sonuç doğurup doğurmayacağı hakkında karar verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, böyle bir inceleme yapılıp karar verilebilmesi için öncelikle feragat beyanının irade bozukluğu nedeniyle geçersiz olduğunun ileri sürülmesi gerekmekte olup, bu konuda mahkemece kendiliğinden inceleme yapılması olanaklı değildir. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 25.10.2022 tarihli ve 2021/8-284 Esas, 2022/1371 Karar sayılı kararında da vurgulanmıştır.

10. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda esaslı yanılma (esaslı hata) tanımı yapılmamış, 31 inci maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan yanılmanın (hatanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur (Fikret Eren, Ünsal Dönmez, Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Ankara 2022, C.1., s. 844).

11. Diğer bir anlatımla açıklamada yanılma (beyanda hata); iç irade ile beyan arasında istemeyerek meydana gelen bir uygunsuzluk hâlidir. İradesini beyan etmek isteyen kimse, kendi dalgınlığı veya yanlış anlaması sonucunda gerçek iradesini istemediği bir şekilde açığa vurmuş olabileceği gibi; yanılma, beyanda bulunan kişinin dışında ortaya çıkan bir takım nedenlerden ötürü de olabilir. Böylelikle kişi, gerçek iradesine uymayan bir beyanda bulunarak iradesini sakatlamaktadır. Yanılgıya düşen kişi karşı tarafın bir etkisi veya kusuru olmaksızın iradesine uygun olmayan bildirimde bulunmaktadır.

12. Açıklamada / beyanda yanılma iki şekilde ortaya çıkabilir. Bunlar beyan fiilinde yanılma ve beyan içeriğinde yanılmadır. Beyan fiilinde yanılma, beyan sahibi, beyan fiilinde, başka bir deyişle beyan fiilini oluşturan araçlarda, söz, yazı ve işaretlerde yanılmaktadır. Beyan sahibi, beyan fiilini oluşturan söz, yazı ve işaretleri kullanmak istememekte, dolayısıyla beyan fiili, yani söz, yazı ve işaretler gerçek iradeye uymamaktadır. Burada yanlış söyleme, yanlış yazma söz konusu olmaktadır. Beyan içeriğinde yanılma ise, beyan sahibinin gerçekte (beyan fiilini beyan söz, yazı ve işaretlerini) istemesine rağmen, ona doğru bir yorum sonunda verilecek anlamdan başka bir anlam vermesi hâlinde ortaya çıkar (Eren, Dönmez, s. 845).

13. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili mahkemeye sunduğu 13.10.2014 tarihli dilekçe ile 2014/809 Esas sayılı dosya numarasını belirterek “Davacı M.. Arı ve N.. Arı davalı ile anlaştığından davadan feragat ediyoruz.” şeklinde beyanda bulunduktan sonra, 14.10.2014 havale tarihli dilekçe ile; 2014/810 Esas sayılı dosyadan feragat ettiklerini, hataen 2014/810 Esas yerine 2014/809 Esas yazdıklarını, rakam hatası olduğunu belirterek 2014/809 Esas sayılı davadan feragat iradesinin bulunmadığını bildirmiştir. Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/810 Esas sayılı dosyasının yapılan incelemesinde, davacı vekilince 14.10.2014 tarihli feragat dilekçesinin (13.10.2014 tarihli davacı asılların imzaladığı feragat tutanağı da eklenerek) sunulması üzerine, mahkemece aynı tarihli karar ile davalı M.. Şenol aleyhine açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

14. Yukarıda açıklandığı üzere, beyan fiilinde yanılmada; beyan sahibi, beyan fiilinde, başka bir anlatımla beyan fiilini oluşturan araçlarda, söz, yazı ve işaretlerde yanılmakta olup, yanlış söyleme, yanlış yazma söz konusu olmaktadır. Somut olayda da, davacı vekilinin gerçek iradesi Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/810 Esas sayılı dosyada davadan feragat etmek ise de, açıklamada yanılma (beyanda hata) sonucunda 2014/809 Esas sayılı dosyada davadan feragat ettiğini bildirmiştir. Zira, görülmekte olan dava (2014/809 Esas) ile feragatle sonuçlanan 2014/810 Esas sayılı davanın birbirini takip eden esas almaları dikkate alındığında, davacı vekilince feragat dilekçesi anılan dava dosyasına verilmesi gerekirken hatalı olarak görülmekte olan davaya ibraz edilmiştir. Ayrıca, Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/810 Esas sayılı dosyada, davacı vekilince sunulan 14.10.2014 tarihli feragat dilekçesinde, 2014/809 Esas sayılı dosyada hataya dayalı olarak feragat dilekçesinin verildiği, durumun fark edilmesi üzerine de dilekçe verildiği belirtilmiştir.

15. O hâlde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 311 inci maddesine göre irade bozukluğu hâllerinde feragatin iptali istenebileceğinden; somut olayda da 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 30 ve 31 inci maddelerine, dolayısıyla açıklamada esaslı yanılma (beyanda esaslı hata) hukuki sebebine dayalı olarak feragatin iptalinde hukuka aykırılık bulunmadığından ilk derece mahkemesince işin esasının incelenmesi yerinde olmuştur.

16. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacı vekili tarafından düzenlenerek mahkemeye sunulan feragat beyanını içeren dilekçede, dosya numarasının yanlış yazılmış olmasının vekilin işini yaparken özen yükümlülüğüne uymamasından kaynaklanmakta olup, feragatin davalı taraf için oluşturduğu maddi ve usul hukukuna ilişkin sonuçları engellememesi gerektiği, somut olayda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda belirtilen irade bozukluğu hâllerinden olan yanılmaya dayanılamayacağı, davalı isminin dilekçede yer almadığı, sonuç olarak direnme kararının uygun olduğu ve onanması gerektiği görüşü ile yanılma durumunun davacı tarafça usulünce ispat edilemediği, dilekçelerdeki esas numarasının ardışık olmasının ve davacı tarafça sunulan feragat dilekçesinin yanılmaya dayalı olarak verildiğine dair dilekçenin ertesi gün verilmesinin ispat için yeterli olmadığı belirtilerek direnme kararının değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler Kurul çoğunluğunca yukarıda açıklanan nedenlerle benimsenmemiştir.

17. Hâl böyle olunca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. Karar

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

22.03.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Yıllık Tecrübe
0 +
Mutlu Müvekkil
0 +
Dava Takibi
0 +
Başarı Oranı
% 0 +

Kayseri Gayrimenkul Avukatı

Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim  bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Kira ve gayrimenkul hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu,  yerli ve yabancı kişi ve kurumlara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdürmekte ve müvekkillerini mahkeme ve yasal merciler önünde başarı ile temsil etmektedir. Kira ve gayrimenkul hukuku uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların ve itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. 

Kayseri Gayrimenkul Avukatı arıyorsanız gayrimenkul ve kira hukuku alanında 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.