
Patent ve Marka Hukuku – Kayseri Marka Avukatı
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 4. maddesinde yer alan tanımlanmaya göre; marka, bir teşebbüsün ürün ve hizmetlerini başka bir teşebbüsün ürün ve hizmetlerinden ayırt etmek için kullanılan her türlü işareti ifade eder. Bu kapsamda kişi adları dahil, sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen ‘’ayırt edici nitelikteki her tür işaret’’ marka kapsamında değerlendirilir. Markanın haksız yere ve yetki sahibi olmayan kişilerce kullanılmasını önlemek adına markanın korunması gerekmektedir. Mevzuatımızda bu koruma mutlak bir hak olup herkese karşı ileri sürülebilen “marka hakkı” kapsamında sağlanmaktadır. Marka hukukuna ilişkin konularda gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri Marka Avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, 15 yılı aşkın deneyimi ve uzman Kayseri Marka Avukatı kadrosu ile marka tescili, markanın iptali ve hükümsüzlüğü, marka hakkının ihlali ve marka hakkına tecavüzün önlenmesi gibi konularda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Kayseri Marka Avukatı
Günümüzde şirketleri farklı ve değerli kılan başlıca unsurlar, sahip oldukları malvarlığından ziyade, marka değeri, patent ve endüstriyel tasarım haklarıdır. Bu kapsamda, markanın tescili ve korunması artan bir önem kazanmaktadır. Bununla birlikte mevzuatımızda belirtilen şart ve unsurları taşımak kaydıyla, “hizmet” kavramı da marka tanımına dahil edilmiştir. Başka bir ifadeyle marka niteliğinin kazanılabilmesi için muhakkak bir mal üretilmesi zorunlu değildir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 4. ila 34. maddelerinde marka sahibinin haklarının neler olduğu, marka korumasının kapsamı ve sona erme durumları düzenlenmektedir.
Markanın Tescili, Tescilin Yenilenmesi ve Koruma Süresi
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Başvuru şartları, sınıflandırma ve bölünme” başlıklı 11. maddesinde, marka başvurusunda bulunurken hangi belgelerin ibraz edilmesi gerektiği sayılmaktadır. Anılan maddede ayrıca Türk Patent ve Marka Kurumu’na yapılması gereken her bir başvuruda yalnızca bir markanın tescilinin talep edilebileceği düzenlenmiştir.
Marka başvurusu değerlendirilirken öncelikle başvuru konusu mal/hizmetin Markaların Tescili Amacıyla Mal ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırılmasına İlişkin Nis Anlaşması uyarınca hangi sınıfa ait olduğu tespit edilir. Güncel Nice Sınıflandırma Listesine Türk Patent Kurumu’nun resmi sitesinden ulaşabilirsiniz.
Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından, başvuruda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. maddesinde sayılan mutlak ret hallerinden veya varsa nispi ret sebeplerinden birinin olup olmadığı incelenir. İnceleme sonucunda, başvurunun, başvuru kapsamındaki mal veya hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı için tescil edilemeyeceği sonucuna varılırsa başvuru bu mal veya hizmetler bakımından reddedilir. Başvurusu eksiksiz yapılan veya eksiklikleri giderilen ve tüm aşamaları tamamlanan başvuru ise, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescil edilerek sicile kaydedilir ve TPMK Resmi Bülten’inde yayımlanır.
Marka Hakkından Yararlanabilecek Kişiler ve Markanın Sahibinin Tekliği İlkesi
Marka hakkı kapsamında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda sağlanan korumadan;
– Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları,
– Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yerleşim yeri olan veya sınai ya da ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler,
– Paris Sözleşmesi veya 15/4/1994 tarihli Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri dâhilinde başvuru hakkına sahip kişiler,
– Karşılıklılık ilkesi uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki kişilere sınai mülkiyet hakkı koruması sağlayan devletlerin uyruğundaki kişiler yararlanabilir.
Marka sahibinin tekliği ilkesi, bir markanın tescil edildiği mal ve hizmet çevresi içerisinde birden fazla kişi adına tescil edilememesi, bir markanın tek bir sahibi olabilmesi demektir. Bu ilke kamu düzeninin bir sonucu olarak görüldüğünden, marka sahibinin benzer bir markanın tescili için rıza göstermesi bile hüküm doğurmayacaktır. Marka sahibinin tekliği ilkesi, hem tescil edilen markanın sahibinin haklarını hem de bir markaya güvenerek işlem yapan üçüncü kişilerin haklarını koruma altına almaktadır. Hangi markanın koruma altına alınacağı ise tarihsel önceliğe göre belirlenecek olup tarihsel olarak önce tescil edilen marka koruma altına alınacaktır. Sonraki zamanlarda aynı mal ve hizmet ile ilgili olarak daha önce tescil edilen marka ile benzerlik sınırını aşan derecedeki marka, tescil edilmeyecektir.
Markanın Sahibine Sağladığı Haklar
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile sağlanan marka koruması, ancak ve ancak tescil yoluyla elde edilir. Marka tescilinden doğan haklar ise münhasıran marka sahibine aittir. Kanunda markanın sahibine sağladığı hakların bazıları şunlardır:
– Markanın sahibi marka üzerinde tasarrufta bulunabilir, markadan ekonomik ve kişisel menfaat sağlama amacı ile yararlanabilir.
– Marka sahibi markayı tek başına kullanır, markanın başkaları tarafından kullanılmasını da engelleme hakkına sahiptir. Markanın tekliği, benzerleri veya taklitleri tarafından ihlal edildiğinde, yani markaya karşı bir tecavüz gerçekleştirildiğinde marka sahibi bu ihlallerin önlenmesini talep etme hakkına sahiptir.
– Markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerle ilgili olarak markanın bir kısmı veya tamamı bir başkasına devredilebilir, rehin hakkı konusu olabilir.
– Marka sahibi, markayı işletmeden bağımsız olarak teminat gösterebilir.
– Tescilli bir markanın kullanım hakkı lisans sözleşmesine konu edilebilir. Lisans alan taraf, marka sahibi gibi markayı kullanma hakkına sahip olur, markanın itibarından, gücünden faydalanır.
Diğer taraftan, hangi fikir ve sanat mahsullerinin “eser” olarak kabul edilebileceği ve eser sahibine tanınan haklar 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu‘nda düzenlenmiştir.
Marka Korumasının Sona Ermesi
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 22. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere, tescilli markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır. Bu süre, onar yıllık dönemler hâlinde yenilenir. Yenileme talebi, marka sahibi tarafından koruma süresi sona ermeden önceki altı ay içinde yapılmalı ve aynı süre içinde yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilgi kuruma sunulmalıdır.
Talep, süresi içinde yapılmaz veya yenileme ücretinin ödendiği bilgisi kuruma zamanında sunulmazsa, koruma süresinin sona ermesinden itibaren altı ay içinde ek ücret ödenerek yenileme yapılabilir. Sicile kaydedilerek Bülten’de yayımlanan yenileme, önceki koruma süresinin sona erdiği tarihi izleyen günden itibaren hüküm ifade eder.
Marka sahibi, süresi içinde ve mevzuata uygun şekilde yenilenme talebinde bulunmazsa marka, kendiliğinden sona erer. Markanın sona ermesinin başka bir yolu da marka sahibinin söz konusu 10 yıllık süre dolmadan marka hakkından kendi iradesi ile vazgeçmesidir.
Marka, iptal edilerek de sona erdirilebilir. Marka sahibi, tescilden itibaren 5 yıl içinde markayı haklı neden olmaksızın kullanmazsa veya markanın kullanımına kesintisizce 5 yıl ara verirse markanın iptal edilmesi gündeme gelir. Ayrıca marka hakkında iptal veyahut hükümsüzlük kararı verilmesi halinde de marka hakkı sona erer. Markanın sahibinin tekliği ilkesinin bir sonucu olarak koruma, marka sona erdikten sonra bir süre daha devam etmektedir.
Ortak ve garanti markalar sona erdikten sonra üç yıl süre ile bu markaların aynısı veya benzeri olan markanın tescili başvuru üzerine reddedilmektedir. Tescilli markalarda ise, koruma süresi sona erdikten sonraki iki yıl içinde, aynı veya benzer marka hakkında, aynı mal ve hizmetlere ilişkin yapılan tescil başvuruları reddedilir.
Markanın sona ermesinin sonuçları ileri etkilidir. Sona erme, sona erme sebebinin oluşma anından itibaren hüküm ifade etmeye başlar ve bu sebebin oluşma anına kadar geçerli bütün hukuki sonuçları doğurur.
Marka Hakkının İhlali Durumunda Uygulanabilecek Hukuki Yaptırımlar
Marka sahibi, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun kendisine sağladığı hakların ihlali durumunda;
– Marka Hakkına İhlalin Tespiti,
– Marka Hakkına İhlalin Önlenmesi,
– Marka Hakkına İhlalin Durdurulması,
– Marka Hakkına İhlalin Kaldırılması,
– Marka Hakkına Yapılan İhlal Nedeniyle Maddi Tazminat Davası,
– Marka Hakkına Yapılan İhlal Nedeniyle Manevi Tazminat Davası açma hakkına sahiptir.
Marka Hakkının İhlali Durumunda Uygulanabilecek Cezai Yaptırımlar
Marka hakkının ihlali durumunda bu fiili gerçekleştiren kişi veya kişilerin hukuki sorumluluğu bulunduğu gibi aynı zamanda cezai sorumluluğu da bulunmaktadır. Marka hakkı sahibi, ihlal fiilini gerçekleştirenler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak ayrıca bu kişilerin cezalandırılmasını da talep edebilir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 30. Maddesinde marka hakkının ihlali fiilleri için 1 yıldan 4 yıla kadar hapis ve aynı zamanda adli para cezasının uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Marka hukukuna ilişkin konularda gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri Marka Avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, 15 yılı aşkın deneyimi ve uzman Kayseri Marka Avukatı kadrosu ile marka tescili, markanın iptali ve hükümsüzlüğü, marka hakkının ihlali ve marka hakkına tecavüzün önlenmesi gibi konularda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Kayseri Marka Avukatı Tarafından Markanın Hükümsüzlüğü Davası Açılması
Tescil edilebilen bir hak olan marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinin başka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesine yarayan her türlü işareti ifade eder. Markanın tescil işlemiyle, marka sahibine birtakım hukuki korumalar ve haklar sağlanır. Ancak bazı mutlak ve nispi ret nedenlerinin varlığı halinde işaretin marka olarak tescil edilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerin varlığına rağmen tescil edilen bir marka, markanın hükümsüzlüğü davası açılarak hükümsüz hale getirilebilir. Markanın hükümsüzlüğü davasını açma hak ve yetkisi; markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesinde menfaati olan kişilere, Cumhuriyet savcılarına veya ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aittir. Markanın hükümsüzlüğü davasında görevli ve yetkili mahkeme ise; davalının yerleşim yerinde bulunan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesidir.
Markanın hükümsüzlüğü davası, temelinde hukuka aykırı bir işlemle tescil edilen bir markanın hükümsüz kılınması için açılmaktadır. Bu nedenle, hükümsüzlük davası için herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Bu dava neticesinde verilen markanın hükümsüzlüğü kararı ise bozucu yenilik doğuran ve inşai nitelikte bir karardır.
Markanın Hükümsüzlüğünün Sebepleri
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. ve 6. maddelerinde markanın tescil edilmesine engel olan mutlak ve nispi ret nedenleri hükme bağlanmıştır. Mutlak ve nispi ret nedenleri her ne kadar bir işaretin marka olarak tescil edilmesini engellese de, bu nedenler tescil başvurusu aşamasında ileri sürülebilir ve dikkate alınır. Başvuru aşamasında mutlak ve nispi ret nedenlerinin varlığına rağmen, bir işaret marka olarak tescil edilirse, özünde hukuka aykırı olarak tescil edilmiş bir markadan bahsedilir. Bu aşamada tescile engel oluşturan nedenlerin varlığına rağmen gerçekleştirilen tescil işleminin hükümsüz kalması için mutlak ve nispi ret nedenlerinin hükümsüzlük nedeni olarak ileri sürülmesi mümkündür.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. maddesinde markanın tesciline engel oluşturan mutlak ret nedenleri düzenlenmiştir. Örnek olarak tescil edilmek istenen işaretin ayırt edicilik unsurunun olmaması ya da dini değerler veya semboller içermesi gibi durumlarda işaretin marka olarak tescil edilmesi mümkün değildir.
Marka tescilinde mutlak ret nedenleri kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından re’sen dikkate alınır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. maddesinde ise markanın tesciline engel oluşturan nispi ret nedenleri hükme bağlanmıştır. Nispi ret nedenleri, mutlak ret nedenlerinden farklı olarak TPMK tarafından re’sen dikkate alınmaz. Bu nedenler, marka hakkının ihlal edilebileceğini düşünen marka sahibi veya ilgilileri tarafından ileri sürülmelidir. Örnek olarak; tescil edilmek istenilen işaret, önceki tarihli bir marka ile aynı ya da benzerse, tescilli marka hakkı sahibi tescil edilmek istenilen işarete itiraz edebilir. Bu itirazın TPMK nezdinde haklı görülmesi halinde markanın tescil edilmesi mümkün değildir.
Markanın Hükümsüzlüğü Davası
Mutlak ve nispi ret nedenleri mevcut olmasına rağmen tescil edilen marka hakkında mutlak ve nispi ret nedenleri ileri sürülerek hükümsüzlük davası açılabilir. Markanın hükümsüz kılınması ile daha önce elde edilmiş olan marka hakkı son bulur. Markanın hükümsüzlüğü davası, markanın hükümsüz kılınmasında menfaati olan kişiler, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından açılabilir.
Marka hukukuna ilişkin konularda gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri Marka Avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, 15 yılı aşkın deneyimi ve uzman Kayseri Marka Avukatı kadrosu ile marka tescili, markanın iptali ve hükümsüzlüğü, marka hakkının ihlali ve marka hakkına tecavüzün önlenmesi gibi konularda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Markanın Hükümsüzlüğü Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında açılabilecek markanın hükümsüzlüğü davasında görevli mahkeme, Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemeleri’dir. İlgili yargı çevresinde Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi bulunmaması halinde, bu davalara Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi bakar. Markanın hükümsüzlüğü davasında yetkili mahkeme ise aleyhine hükümsüzlük davası açılan davalının yerleşim yeri mahkemesidir.
Markanın Hükümsüzlüğü Davasında Zamanaşımı
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda markanın hükümsüzlüğü davası için bir zamanaşımı süresi veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Zira hükümsüzlük davasının konusu temelinde hukuka aykırı bir tescil işlemi olan bir markanın hükümsüz kılınmasıdır. Bu nedenle tescil devam ettiği sürece, haksız tescilin hükümsüzlüğü için markanın hükümsüzlüğü davası açılması mümkündür.
Markanın Hükümsüzlüğü Kararının Sonuçları
Markanın hükümsüzlük davasının yargılama sürecinde, iddia edilen hükümsüzlük halinin varlığı tespit edilirse dava kabul edilir. Bu durumda davanın kabulü ile davaya konu markanın hükümsüz kılınmasına karar verilmiş olacaktır.
Markanın hükümsüzlüğü yönünde verilen karar; bozucu yenilik doğuran, inşai nitelikte bir hükümdür. Yani, kural olarak davanın kabulü ile verilen hükümsüzlük kararı geleceğe etkili olarak hüküm ve sonuç doğuracaktır.
Ancak 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan mutlak ret nedenlerine rağmen tescil edilen bir marka için verilen hükümsüzlük kararı geçmişe etkili olarak da sonuç doğurmaktadır. Hükümsüzlük kararının geçmişe etkili olarak sonuç doğurması sağlanarak, aslında hukuk âleminde hiç var olmaması gereken bir işlem hukuken ortadan kaldırılmış olur.
Diğer taraftan, tescil edilmiş bir marka, sahibine çeşitli hak ve yetkiler sağlamaktadır. Dolayısıyla, hükümsüzlüğüne karar verilmeyen bir markanın, sahibine sağladığı hak ve yetkiler varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla, sahibinin, izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak, taklit edilen markayı içeren ürünleri satmak gibi bazı fiiller marka hakkına tecavüz sayılır.
Marka Hakkına Tecavüzün Önlenmesi
Marka sahibinin, izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak, taklit edilen markayı içeren ürünleri satmak ve benzer nitelikteki eylemler, marka hakkına tecavüz sayılır. Marka hakkına tecavüz edilmesi durumunda, marka sahibi, tecavüz fiilinin tespitini, önlenmesini, durdurulmasını veya kaldırılmasını talep edebilir. Marka hakkına tecavüz nedeniyle, hakkı ihlal edilen ve zarara uğrayan hak sahibi, tazminat davası açabileceği gibi, tecavüz fiilini işleyen kişi hakkında suç duyurusunda da bulunabilir.
Marka hakkına tecavüz davalarında görevli mahkeme, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi ve Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesidir. Marka hakkına tecavüz nedeniyle açılabilecek hukuk davalarında yetkili mahkeme; hak sahibinin yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir. Marka hakkına tecavüz nedeniyle açılabilecek ceza davalarında yetkili mahkeme ise, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki genel ve özel yetki kurallarına göre belirlenmektedir.
Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiller
Marka hakkına tecavüz sayılan filler, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda örnekleme yoluyla sayılmış ve bu fiillerin gerçekleştirilmesi durumunda yaptırım hükümleri düzenlenmiştir. Marka hakkına tecavüz sayılan filler:
– Markayı, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7. maddesinde belirtilen biçimlerde kullanmak.
– Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
– Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak.
– Tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal etmek, ihraç etmek ve ticari amaçla elde bulundurmak.
– Tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünlere dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
– Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
Marka Hakkına Tecavüz Halinde Açılabilecek Davalar
Marka hakkına tecavüz edildiğini düşünen marka sahibi, öncelikle işlenen fiilin kapsamının belirlenebilmesi için tespit davası açabilmektedir. Marka hakkı sahibi, mahkemeden ayrıca tecavüz fiilinin önlenmesini, durulmasını yahut tecavüz fiilinin kaldırılmasını da talep edebilir. Aynı şekilde, hakkı ihlal edilen marka sahibi, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir.
Marka hakkı tecavüze uğrayan kimse tecavüzlü ürün veya üretim araçlarına el konulmasını ve bu araçların mülkiyet hakkının tesisini ve tecavüzlü ürünlerin imhasını isteyebilmektedir. Bunlara ek olarak marka hakkı tecavüze uğrayan kişi, tecavüzün devamını önlemek üzere tedbir kararı isteminde de bulunabilir.
Marka hakkına tecavüz fiili aynı zamanda suç da teşkil etmektedir. Bu nedenle hakkına tecavüz edilen kimse, tecavüz fiilini işleyen kimse hakkında suç duyurusunda bulunma hakkına sahiptir.
Tecavüzün Tespiti Davası
Tespit davası, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespiti amacıyla açılmaktadır. Marka hakkına karşı işlenebilecek tecavüz fiili hakkında, hak sahibi kişi bu fiilin tecavüz fiiline vücut verip vermediğinin tespitini mahkemeden talep edebilir. Marka hakkına tecavüz durumunda, marka hakkı sahibinin ya da lisans sahibinin haklarının zedelendiği veya risk altına girdiği hallerde, bu konuyu tespit ettirmekte hukuki yararları vardır. Ancak tespit davası icrai bir nitelik arz etmediğinden, uygulamada tecavüzün tespiti davası, tecavüzün önlenmesi, durdurulması veya tazminat davaları gibi eda davaları ile birlikte açılmaktadır.
Marka hukukuna ilişkin konularda gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri Marka Avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, 15 yılı aşkın deneyimi ve uzman Kayseri Marka Avukatı kadrosu ile marka tescili, markanın iptali ve hükümsüzlüğü, marka hakkının ihlali ve marka hakkına tecavüzün önlenmesi gibi konularda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Tecavüz Fiilinin Durdurulması ve Tecavüzün Önlenmesi Davası
Tecavüz fiillerinin durdurulması davasının, muhtemel tecavüzün önlenmesi davasından farkı; hali hazırda devam etmekte olan tecavüz fiillerinin durdurulmasının amaçlanmasıdır. Burada bir tecavüz fiili işlenmeye başlanmış ve etkileri görülmeye devam etmektedir. Marka hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin tecavüze neden olan fiillerin durdurulması için davayı açması mümkündür.
Bununla birlikte henüz gerçeklememiş, ancak gerçekleşmesi beklenen tecavüz fiilinin önlenmesi için de dava açılabilmektedir. Tecavüz fiili için elverişli araçların temin edilmesi gibi tecavüz fiili hazırlıklarının gerçekleştirildiği durumlarda, muhtemel tecavüzün önlenmesi davası açılabilmesi mümkündür.
Tecavüz fiilinin durdurulması davası açılabilmesi için mütecavizin kusurlu olması veya davacının zarara uğramış olması şartı aranmaz. Ancak kusur unsurunun mevcudiyeti halinde hakkı ihlal edilen kimse, tecavüz fiilinin durdurulması talebinin yanı sıra tazminat talebinde de bulunabilir.
Son bulan tecavüz fiilinin etkileri devam etmekteyse, tecavüz fiilinin kaldırılması davası açılabilir. Bu davanın açılabilmesi için söz gelimi haksız işaretli ürünlerin üretilmiş olması, sergide gösterilmiş olması, satışa sunulmuş olması gibi hukuka aykırı sonuçların doğmuş olması gerekir. Sınai mülkiyet hakkına tecavüz fiili aynı zamanda haksız fiil mahiyetinde olduğundan, işlenen tecavüz fiili neticesinde zarara uğrayan hak sahibi, maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatı talebinde bulunabilir.
Marka Hakkına Tecavüz Halinde Açılabilecek Ceza Davaları
Marka hakkına tecavüz fiilini gerçekleştiren kimsenin hukuki sorumluluğu ile birlikte cezai sorumluluğu da vardır. Bu bağlamda marka hakkı ihlal edilen hak sahibinin tecavüz fiilini gerçekleştirenlere karşı suç duyurusunda bulunması ve bu kimselerin cezalandırılmasını talep etmesi de mümkündür. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda, tecavüz fiilini işleyen kimselerin hapis cezası ile cezalandırılabileceği ve bu kimselere karşı adli para cezasına hükmedilebileceği belirtilmiştir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “Manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz” başlıklı 71. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
Bu Kanunda koruma altına alınan fikir ve sanat eserleriyle ilgili manevi, mali veya bağlantılı hakları ihlal ederek:
1. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın işleyen, temsil eden, çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticarî amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
2. Başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad koyan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu fiilin dağıtmak veya yayımlamak suretiyle işlenmesi hâlinde, hapis cezasının üst sınırı beş yıl olup, adlî para cezasına hükmolunamaz.
3. Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır.
4. Hak sahibi kişilerin izni olmaksızın, alenileşmemiş bir eserin muhtevası hakkında kamuya açıklamada bulunan kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
5. Bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak gösteren kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
6. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı, tanınmış bir başkasının adını kullanarak çoğaltan, dağıtan, yayan veya yayımlayan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Bu Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında bahsi geçen fiilleri yetkisiz olarak işleyenler ile bu Kanunda tanınmış hakları ihlâl etmeye devam eden bilgi içerik sağlayıcılar hakkında, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Hukuka aykırı olarak üretilmiş, işlenmiş, çoğaltılmış, dağıtılmış veya yayımlanmış bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı satışa arz eden, satan veya satın alan kişi, kovuşturma evresinden önce bunları kimden temin ettiğini bildirerek yakalanmalarını sağladığı takdirde, hakkında verilecek cezadan indirim yapılabileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “Teknolojik önlemleri etkisiz kılma” başlıklı 72. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Bu Kanunda yer alan hakların korunması amacıyla eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların kullanımının kontrolünü sağlamak üzere erişim kontrolü veya şifreleme gibi koruma yöntemi ya da çoğaltım kontrol mekanizması uygulamalarıyla sağlanan etkili teknolojik önlemleri etkisiz kılmaya yönelik;
a) Ürün ve araçları imal veya ithal eden, dağıtan, satan, kiraya veren veya ticari amaçla elinde bulunduranlar,
b) Ürün ve araçların reklam, pazarlama, tasarım veya uygulama hizmetlerini sunanlar,
altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
Ayrıca 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamındaki fikri ve sınai eserlerdeki hak tecavüzlerinde de, eser sahiplerinin savcılığa suç duyurusunda bulunarak ilgilileri hakkında ceza yargılaması başlatılmasını sağlama imkanı vardır.
Marka Hakkına Tecavüz Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Marka hakkına tecavüz nedeniyle açılabilecek hukuk davalarında görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesidir. İlgili yerde Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi bulunmaması halinde görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise, marka hakkı sahibinin yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir.
Marka hakkına tecavüz nedeniyle açılabilecek ceza davalarında görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesidir. İlgili yargı yerinde Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi bulunmaması halinde görevli mahkeme, Asliye Ceza Mahkemesidir. Yetkili mahkeme hususunda, Sınai Mülkiyet Kanunu’nda açık bir düzenleme bulunmadığından, Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki genel ve özel yetki kuralları göz önünde bulundurulmaktadır.
Kayseri Marka Avukatı
Dava sürecinde etkin bir temsil için alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Patent ve marka hukuku ile rekabet hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, yerli ve yabancı kişi ve kurumlara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdürmekte ve müvekkillerini mahkeme ve yasal merciler önünde başarı ile temsil etmektedir. Patent ve marka hukuku ile rekabet hukuku uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların ve itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır.
Kayseri Marka Avukatı arıyorsanız patent ve marka hukuku ile rekabet hukuku alanında 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.