
Tüketici Hukuku - Kayseri Tüketici Avukatı
Tüketicinin korunması amacı doğrultusunda hazırlanan tüketici hukuku, sözleşmenin yapısal olarak zayıf tarafı olan tüketicinin koruyucu haklara sahip olmasını sağlamaktadır. Tüketici hukuku uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların ve itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, Kayseri Tüketici Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdürmekte ve müvekkillerini mahkeme ve yasal merciler önünde başarı ile temsil etmektedir.
Tüketici hukukunun ortaya çıkışının temel sebebi, tüketiciyi korumaktır. Piyasaların büyümesiyle birlikte, tüketiciler mal ve hizmet sağlayıcılarıyla olan ilişkilerinde zayıf konumdadır. Bu güçsüzlük sadece ekonomik ve sosyal değil, aynı zamanda bilgi eksikliğinden de kaynaklanır. Bu nedenle, tüketicinin sadece ekonomik çıkarları değil, tüm hakları korunmalıdır.
Tüketici Tanımı ve Tüketici İşlemi
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3 maddesinin 1. fıkrasının (k) bendinde tüketici, “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır. Anılan düzenleme doğrultusunda bir kişinin tüketici sıfatına haiz olabilmesi için mesleki ya da ticari saik ve kazanç elde etme amacı olmaksızın hareket etmesi gerekmektedir. Bu kapsamda tacir olan gerçek kişiler ancak mesleki faaliyetleriyle doğrudan ilgisi olmayan mal ve hizmet alımlarıyla ilgili işlemlerde tüketici sayılabilirler.
Aynı fıkranın (l) bendinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda bir sözleşme veya işlemin tüketici işlemi olması için mutlaka Kanun’da düzenlenmiş olması gerekmez. Önemli olan sözleşmenin taraflarının tüketici ve satıcı veya sağlayıcı olmasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 16/1. maddesinde yer alan “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” hükmü gereğince; anılan tüzel kişiler tacir sayılmaktadır. Yargıtay tarafından da tüzel kişi tacirlerin tüm hareket alanlarının ticari nitelikte olduğu kabul edilmektedir.
Tüketici Hakları
Tüketici haklarının kapsamı ve içeriği, tüketiciyi koruyan hukuk kurallarıyla belirlenmektedir. Avrupa Birliği tarafından saptanan ilkeler esas alınarak Uluslararası Tüketici Birlikleri Örgütü tarafından tüketicilere ait sekiz temel hak belirlenmiş ve bu haklar Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunularak tüm üye ülkelerin oybirliğiyle kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Deklarasyonu’nda “Tüketicinin Korunmasına İlişkin Temel Esaslar” başlığı altında yer alan bu haklar;
– Güvenlik ve güven duyma hakkı
– Bilgilendirilme hakkı
– Seçme hakkı
– Temsil edilme hakkı
– Temel ihtiyaçların karşılanması hakkı
– Tazmin edilme hakkı
– Eğitim hakkı
– Sağlıklı bir çevreye sahip olma hakkı.
Tüketicinin ekonomik çıkarlarını koruma ve tazmin etme hakkı, tüketici hukukunun önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Kanun’da yer alan hükümler, tüketici işlemlerinde zayıf taraf olarak kabul edilen tüketicinin ekonomik çıkarlarının korunması amacıyla satıcı/sağlayıcıya yüklenen sorumluluklar öngörmektedir.
Tüketicinin korunması, hem özel hukukun, hem de kamu hukukunun çeşitli dallarını ilgilendiren bir konudur. Nitekim Anayasa’nın “Tüketicilerin Korunması” başlıklı 172. maddesinde yer alan “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.” hükmü ile tüketicinin korunması anayasal güvence altına alınmıştır.
Tüketici Hukuku
Tüketici hukukunun, tüketicinin korunmasına yönelik düzenlemeleri genel olarak iki gruba ayrılır. Birinci grupta, tüketiciye henüz mal veya hizmet sağlanmadan, onu, zarara uğramadan önce korumayı amaçlayan; ikinci grupta ise, tüketiciye mal veya hizmet sağlandıktan veya tüketici zarara uğradıktan sonra onu korumayı amaçlayan kurallar yer almaktadır.
Birinci gruptaki kurallar daha çok sınaî ve ticarî faaliyetleri tüketici lehine denetleyen ve sınırlayan kamu hukuku kuralları; ikinci gruptaki kurallar ise, esas itibariyle tüketicilerin taraf oldukları bazı sözleşmeleri düzenleyen veya tüketicilerin uğradıkları zararların giderilmesini sağlayan özel hukuk kurallarıdır. Bu kapsamda, tüketici hukuku, hem kamu hukuku hem de özel hukuk kurallarından oluşan, kendine özgü bir hukuk dalı niteliği taşımaktadır.
Tüketici mevzuatı, tüketicilerin mal ve hizmet piyasalarında yaptıkları hukukî işlemlerde satıcılar tarafından yanlış yönlendirilmesini ve aldatılmasını önlemek amacıyla yapılan düzenlemeler içermektedir. Bununla birlikte sunulan mal ve hizmetlerde zorunlu standartlar öngörülmesi, zararlı kimyevî maddelerin besinlerin üretiminde kullanılmasının yasaklanması gibi düzenlemeler de tüketicin korunmasına yöneliktir.
Tüketici hukukunun ana kaynağını teşkil eden 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.”
Tüketici Hukukunun doğuşunun temel nedeni tüketicinin korunmasıdır. Genişleyen pazarda kendisine mal ve hizmet sunanlar ile yaptığı hukukî işlemlerin güçsüz tarafı olan tüketici yalnız ekonomik ve sosyal değil, aynı zamanda bilgisizlikten kaynaklanan olumsuzluklar nedeniyle de korunmaya muhtaçtır. Tüketici hakları, tüketicinin korunmasına ilişkin hukuk kurallarının alanı ve içeriğiyle belirlenmektedir. Nitekim Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında tüketicinin sadece ekonomik çıkarları değil, tüm tüketici haklarının korunması gerektiği kabul edilmektedir.
Ancak diğer hukuk dallarında olduğu gibi, tüketici hukukunda da nihaî amaç kamu yararıdır. Kamu yararı tüketicinin korunmasını, ancak tüketiciyi korurken üretim ve verimlilik gereklerinin de ihmal edilmemesini, tüketiciler ile onlara mal ve hizmet sunanların çıkarları arasında bir denge kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Anayasanın 172. maddesinde tüketicileri, 173. maddesinde ise esnaf ve sanatkârları koruyucu tedbirler düzenlenirken bu denge izlenmiştir. Bu bakımdan, tüketici haklarının sağlanmasında; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde yer alan “kamu yararına uygunluk” da göz önünde tutulmaktadır.
Tüketici Hukuku Kuralları Emredici Niteliktedir
Tüketici hukukunda tüketici sözleşmelerini düzenleyen özel hukuk kuralları, emredici niteliktedir. Bunun nedeni, pazarda güçsüz durumda olan tüketicileri kamu yararını da dikkate alarak sınırsız sözleşme özgürlüğünün yaratabileceği olumsuz sözleşme şartlarına karşı korumak suretiyle kamu düzenini sağlamaktır. Söz konusu kuralların büyük bir kısmı sosyal bakımdan zayıf durumda olan tüketiciyi korumayı amaçladığından nispî ya da tek taraflı emredici kurallardır. Bunlar tüketici aleyhine anlaşma konusu yapılamaz, yani tüketici aleyhine bunların aksi kararlaştırılamaz; sadece tüketicinin lehine olmak şartıyla söz konusu hükümlerin aksi kararlaştırılabilir. Örneğin, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da mesafeli satışlarda tüketiciye tanınan cayma hakkı için öngörülen ondört günlük süre, sözleşmeyle kısaltılamaz, ancak sözleşmede cayma hakkının kullanılmasına ilişkin daha uzun bir süre belirlenebilir. Aynı şekilde, tüketici kredilerinde, taraflar arasında yapılan sözleşmedeki kredi şartlarının tüketici aleyhine değiştirilmesi mümkün değildir (TKHK md.10/f.1). Fakat, kredi sözleşmesindeki hükümlerin tüketici lehine değiştirilmesi mümkündür.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da hem üretimi ve ticarî faaliyetleri tüketici lehine denetleyen ve sınırlayan, hem de tüketicilerin taraf olduğu bazı sözleşmeleri tüketicinin korunması temelinde düzenleyen hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca tüketici hukukundan doğan uyuşmazlıkların çözümü için tüketici hakem heyetine, arabuluculuğa ve tüketici mahkemesine başvuru hakkı öngörülmüştür.
Tüketici Sözleşmesinde Haksız Şart
Sözleşmenin zayıf tarafı olan tüketicilerin, haksız şart düzenlemeleri nedeniyle mağdur edilmelerini önlemek amacıyla Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik çıkarılmıştır. Yönetmelikte, tarafların hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı olarak tüketici aleyhine dengesizliğe yol açan ve müzakere edilmeksizin konulan şartların “haksız şart” olarak değerlendirileceği düzenlenmektedir.
Tüketici aleyhine haksız şart olarak değerlendirilen sözleşme hükümleri, kesin hükümsüz kabul edilmektedir. Bu kapsamda tüketicinin sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, orantısız şekilde yüksek tazminat ödeyeceğine ilişkin hükümler, haksız şart niteliğindedir. Aynı şekilde, tüketicinin, sözleşme kurulmadan önce bilgi sahibi olamayacağı bazı sözleşme hükümlerini koşulsuz olarak kabul ettiğine ilişkin düzenlemeler de, haksız şart niteliğinde olup kesin hükümsüzdür. Ancak, haksız şart teşkil eden sözleşme maddelerinin kesin hükümsüz kabul edilmesi; sözleşmenin tamamını hükümsüz hale getirmez. Başka bir ifadeyle sözleşmenin haksız şart dışındaki hükümleri geçerliliğini korumaktadır.
Haksız Şartın Koşulları
Bir tüketici sözleşmesinde haksız şartın var olduğunu söyleyebilmek için aşağıdaki şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir;
i) Tüketici müzakere edilmeksizin sözleşmeye dâhil edilmiş olmalıdır.
ii) Tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde, dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe yol açıyor olmalıdır.
Ayrıca anılan her iki unsurun da aynı anda bulunması gerekmekte olup, şartlardan yalnızca birinin olması, o şartın haksız şart olarak kabul edilmesi için yeterli değildir.
Kayseri Tüketici Avukatı
Tüketici uyuşmazlıkalrına ilişkin arabuluculuk ve dava süreçlerinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Tüketici hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdürmekte ve müvekkillerini mahkeme ve yasal merciler önünde başarı ile temsil etmektedir. Tüketici hukuku uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların ve itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır.
Kayseri Tüketici Avukatı arıyorsanız tüketici hukuku alanında 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.