Zorunlu İpoteklerden Olmayan Üst Sınır İpoteği / Limit İpoteği Meskeniyet Şikayetine Engel Olur mu - İlamsız İcra Takibi - İcra ve İflas Kanunu - 2004 sayılı Kanun - Kayseri İcra Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Zorunlu İpoteklerden Olmayan Üst Sınır İpoteği / Limit İpoteği Meskeniyet Şikayetine Engel Olur mu

Özet: Meskeniyet şikayetine konu taşınmaz üzerindeki ipoteğin konut kredisine özgülenmediği, doğmuş ve doğacak bütün borçlarının teminatını teşkil etmek üzere üst sınır ipoteği (limit ipoteği) şeklinde kurulduğu, ipoteğin bu hali ile zorunlu ipoteklerden olmadığı anlaşılmaktadır. O halde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, borçlunun serbest iradesi ile kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel olduğunun kabulü gerekir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2023/12-575 Karar No: 2024/16 Karar tarihi: 24-01-2024

(2004 s. K. m. 16, 82, 103) (4721 s. K. m. 851, 881) (YHGK 18.03.2015 T. 2013/12-1576 E. 2015/1045 K.)

Taraflar arasındaki meskeniyet şikayeti isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikayetin kabulüne karar verilmiştir.

Kararın alacaklı vekili ve katılma yoluyla borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, borçlu vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikayetin kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. Talep

Borçlu vekili; alacaklı vekili tarafından müvekkili aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte müvekkili adına kayıtlı olan Denizli ili, Pamukkale ilçesi, …. Mah., … Ada, … Parselde bulunan 1 No.lu bağımsız bölüm üzerine haciz konulduğunu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının on ikinci bendi uyarınca müvekkilinin haline münasip evinin haczedilemeyeceğini, 2004 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesine göre düzenlenen davet kağıdının müvekkiline 24.12.2019 tarihinde tebliğ edildiğini ve yasal süresinde meskeniyet şikayetinde bulunduklarını, müvekkilinin malûlen emekli olup şikayet konusu evde eşi ve iki çocuğuyla yaşadığını, evin konut kredisiyle alındığını ve borcun halen devam ettiğini, müvekkilinin başka bir malvarlığının bulunmadığını ileri sürerek haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. Cevap

Alacaklı vekili; şikayet konusu taşınmazın tapu kaydında ipotek şerhi bulunduğundan borçlunun alacaklılarına karşı haczedilmezlik şikayetinden feragat etmiş olduğunu, borçlunun meskeniyet şikayetinin de yerinde olmadığını belirterek şikayetin reddini savunmuştur.

III. İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 25.12.2020 tarihli ve 2019/807 Esas, 2020/809 Karar sayılı kararı ile; şikayet konusu taşınmazın tapu kaydında … Bankası A.Ş. lehine ipotek şerhi bulunduğu, … Bankası Merkezi Operasyonlar Bölüm Başkanlığının 20.11.2020 tarihli cevabi yazısında ipoteğin konut kredisi sebebiyle tesis edilmiş olup konut kredisi borcunun devam ettiğinin bildirildiği, 09.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda keşif tarihi itibariyle şikayet konusu taşınmazın toplam değerinin 165.000,00 TL olduğu, borçlunun haline münasip mütevazı mahallelerde mesken satın alması için keşif tarihi itibari ile gerekli asgari rayiç değerin ortalama yaklaşık 170.000,00 TL olduğunun bildirildiği, bilirkişi raporunun denetime elverişli bulunarak hükme esas alındığı gerekçesiyle şikayetin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.

IV. İstinaf

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili ve katılma yoluyla borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 19.01.2022 tarihli ve 2021/1217 Esas, 2022/125 Karar sayılı kararı ile; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 103 üncü maddesine göre düzenlenen davetiyenin tebliği üzerine yasal süresinde meskeniyet şikayetinde bulunduğu, şikayet konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin konut kredisine ilişkin olduğu ve borçlunun başka bir kredi çekmediğinin lehine ipotek mevcut olan bankanın cevabıyla belirlendiği, konut kredisinin meskeniyet şikayetine engel olmadığı, 09.03.2020 tarihli bilirkişi raporunun usulüne uygun olduğu, bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin meskeniyet şikayetinin kabulü kararının hukuka uygun olduğundan alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği, meskeniyet şikayetinin kabulüne karar verilmesine ve şikayetin reddini isteyerek uyuşmazlık çıkaran ve sonuç olarak haczin devamını istemekte haksız çıkan taraf alacaklı olmasına rağmen şikayetçi borçlu lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, borçlu vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle meskeniyet şikayetinin kabulüyle taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılmasına, borçlu lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesine karar verilmiştir.

V. Bozma ve Bozmadan Sonraki İnceleme Süreci

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararı ile;

“…Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin konut kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller ise de, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir.

Somut olayda, takip dosyasından borçlunun şikayete konu taşınmazı üzerine 26.11.2019 tarihinde haciz uygulandığı, haciz tarihinden önce taşınmazın tapu kaydında 3. kişi … Bankası A.Ş. lehine ….her türlü nedenden Bankaya karşı doğmuş doğacak tüm borçlarının teminatı olarak 11.03.2015 tarihli 1. derece ipotek tesis edilmiş olduğu, ipotek alacaklısı … Bankası A.Ş.’nin 20.11.2020 tarihli yazı cevabında ipotek borcunun devam ettiğinin bildirildiği görülmüştür.

Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, ipoteğin konut kredisi nedeni ile kurulduğu ve zorunlu ipoteklerden olduğu değerlendirilmiş ise de; ipotek resmi senedi incelendiğinde ipoteğin konut kredisine özgülenmediği ve üst sınır ipoteği şeklinde kurulduğu, ipoteğin bu hali ile zorunlu ipoteklerden olmadığı anlaşılmıştır.

O halde, şikayete konu taşınmaz üzerinde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, zorunlu olmayan ipotek mevcut olduğu anlaşılmakla, borçlu meskeniyet şikayetinden vazgeçmiş sayılacağından Bölge Adliye Mahkemesince şikayetin bahsi geçen nedenle reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…”

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçenin yanında, bankadan kredi alan kişinin bankanın kredi ve ipotek sözleşmesine yazdığı “doğmuş doğacak borçlar” ibarelerini sözleşmeyi imzalarken okuma, bu ibarelere itiraz etme ve karışma şansı dahi olmadığı, nitekim tüketici mahkemelerinin bu tip matbu şartları tüketici lehine geçersiz saydığı, ipotek alacaklısı banka ile borçlu arasında konut kredisi sözleşmesi dışında başkaca bir kredi sözleşmesi bulunduğuna veya konut kredisi dışında borçlunun haciz tarihi itibariyle doğmuş ve ipotek kapsamında kalıp ipotekle teminatlandırılmış başka bir borcunun bulunduğuna ilişkin iddia ve delil bulunmadığından konut kredisine ilişkin kredi sözleşmesi, ödeme planı ve ipotek resmî senedi bir bütün halinde değerlendirildiğinde ipoteğin konut kredisi borcunun teminatını oluşturmak amacıyla verildiğinin anlaşıldığı, sosyal amaçlı olarak verilen ve zorunlu olarak kurulan bu ipoteğin meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayetinin ileri sürülmesine engel olmadığı gerekçesiyle oy çokluğuyla direnme kararı verilmiştir.

VI. Temyiz

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Alacaklı vekili; taşınmazın tapu kaydına ipotek tesis edildiğinden borçlunun alacaklılarına karşı haczedilemezlik şikayetinden feragat etmiş olduğunu, taşınmazın bulunduğu yerden daha mütevazı semtlerdeki taşınmaz değerlerinin araştırılmadığını, şikayet konusu taşınmazın değerinin daha yüksek olduğunu, borçlunun haline münasip evin değerinin belirlenirken objektif bir değerlendirme yapılmadığını, müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikayet konusu taşınmazın tapu kaydında bulunan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 16 ncı maddesi ve 82 nci maddesinin birinci fıkrasının on ikinci bendi.

2. Değerlendirme

1. İcra iflas hukukunun diğer adı cebri icra hukukudur. Cebri icra, borçların Devlet kuvveti yardımı ile (zorla) yerine getirilmesidir (ifa edilmesidir). Borçlar, genellikle kendiliğinden (ihtiyarî olarak) yerine getirilir (ifa edilir). Borçluların, borçlarını herhangi bir cebrî işlem (zor kullanma) ile karşılaşmadan rızaları ile ifa etmeleri, kanuna saygı gösterilmesi ve akitlere (sözleşmelere) uyulması gerektiği hakkındaki genel düşüncenin (telakkinin) bir sonucudur. İyi teşkilatlanmış (örgütlenmiş) bir toplumda, hakların alınması için özel (cebrî) bir takip yoluna ihtiyaç gösterecek haller istisnaî (ayrık) niteliktedir. Bununla beraber, her toplumda borcunu rızası ile ifa etmeyen (ödemeyen) borçlular vardır. Bu gibi borçlulara karşı bunlardan alacaklı olanları korumak için (yani alacaklıların alacaklarına kavuşabilmeleri için) alacaklılara, Devlet kuvvetinin yardımını isteme hakkı tanınmıştır. Alacaklının, Devlet kuvveti yardımı ile alacağına nasıl kavuşacağını düzenleyen hukuk dalına icra iflas hukuku veya cebrî icra hukuku (veya takip hukuku) denir. Borcunu rızası ile yerine getirmeyen (ifa etmeyen, ödemeyen) borçlu, alacaklının talebi üzerine, Devlet kuvveti ile borcunu yerine getirmeye (ödemeye) zorlanır. Devletin cebri icra organları (icra dairesi), borçlunun mallarına el koyar, bu malları satar ve satış bedelinden alacaklıya alacağını öder (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.47).

2. Haciz, cebri icra organı tarafından yapılan devlete ilişkin bir hakimiyet tasarrufu olup, icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için, bu yolda istemde bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara, icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre icra müdürlüğünce borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta bulunan menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından alacaklının ana para, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczedilir.

3. İcra iflas hukukunda kural olarak borçlunun mal varlığını teşkil eden mal, alacak ve hakları alacaklılarına karşı bir tür teminat oluşturur. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olanın alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur. 2004 sayılı Kanun’un 82 nci maddesinde haczedilemeyecek mallar ve haklar düzenlenmiştir. Maddî hukuka göre başkasına devri yasak olan mal, alacak ve haklar da haczedilemez. Ayrıca özel kanunlarında haczedilemeyeceği yazılı olan mal, alacak ve haklar da haczedilemez.

4. Borçlunun mal varlığını oluşturan mal, alacak ve hakları borç için haczedilebilirse de, borçlunun ve ailesinin yaşama ve ekonomik varlığını sürdürebilmesi için istisnai olarak bazı mal ve haklarının haczedilemeyeceği kabul edilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının on ikinci bendi uyarınca borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez.

5. Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında ise sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller. Meskenini kendi iradesiyle ipotek eden borçlunun artık ona ihtiyacı olmadığı kabul edilmelidir. Ancak, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde ise ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir. Aksi takdirde, kurulan bir ipotek borcu ödenmiş olsa dahi, bundan sonraki tüm hacizler yönünden meskeniyet şikayetinin mümkün bulunmadığı gibi kabul edilemeyecek bir sonuç ortaya çıkar. Hukuk Genel Kurulunun 18.03.2015 tarihli ve 2013/12-1576 Esas, 2015/1045 Karar ile 29.05.2015 tarihli ve 2013/12-2169 Esas, 2015/1463 Karar sayılı kararlarında da benzer hususlar vurgulanmıştır.

6. Borçlu ipotek tesisine rıza göstermiş olmakla taşınmazın satılmasını göze almış ve böylece meskeniyet iddiasından önceden vazgeçmiştir (Necmeddin M. Berkin, Tatbikatçılara İcra ve İflas Hukuku Rehberi, İstanbul, 1980, s.217). Borçlu, haczedilmez bir malını rehnetmek suretiyle haczedilmezlik imtiyazından feragat etmiş olmaktadır. Başka bir deyişle, haczedilmezliği sadece o rehnin alacaklısına karşı değil, bir başka alacaklıya karşı da ileri sürememelidir (Ramazan Arslan, Alacakların Tahsili Hususunda Cebri İcra ve Yargılama Anında Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yolları, 5-7 Temmuz 1991, s.17).

7. İpotek ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 881 ila 897 nci maddeleri arasında düzenlenmiş, ancak kanun koyucu tarafından bu hükümlerde ipotekle ilgili bir tanıma yer verilmemiştir. Doktrinde ipotek kavramı, kişisel bir alacağı güvence altına alma amacını güden, kıymetli evraka bağlı olmayan ve bir taşınmazın değerinden alacaklının alacağını elde etmesi olanağını sağlayan sınırlı ayni hak olarak tanımlanmaktadır (Jale G. Akipek, Turgut Akıntürk, Eşya Hukuku, 2009, s.786; Kemal Gürsoy, Fikret Eren, Erol Cansel, Türk Eşya Hukuku, 1984, s.1032). 4721 sayılı Kanun’un 881 inci maddesine göre halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir. İpoteğin borçluya ait bir taşınmaz üzerinde kurulması şart olmadığı gibi borçluya ait bir taşınmaz üzerinde ipotek kurulmasından sonra borçlunun bu taşınmazın mülkiyetini devretmesine de engel yoktur.

8. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 851 inci maddesindeki düzenlemeden anlaşıldığı üzere ipotek, güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarının belirli olup olmamasına göre iki şekilde kurulabilir. Buna göre ipotekle güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarı belirli ise anapara ipoteği, belirli değilse üst sınır ipoteği (limit ipoteği) kurulabilir.

9. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 851 inci maddesine göre miktarı belli olmayan ya da henüz doğmamış bir alacağın ipotekle teminat altına alınması halinde, alacağın miktarı henüz bilinmediğinden ipotekte belirlilik ilkesi gereğince ipotekli taşınmazın azami miktarı için teminat teşkil edeceğini alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taraflarca kararlaştırılması ve bu miktarın rehin yükü olarak tapu kütüğüne tescil edilmesi gerekir (Müjgan Tunç Yücel, Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibi, İstanbul, 2010, s.164, dn. 69). Üst sınır ipoteğinde (limit ipoteğinde) üst sınır çerçevesinde tescil edilen ipotek, tescil edildiği tarihte mevcut ve miktarı belli olan bir alacağa dayanmamaktadır. Bu nedenle bu ipotek maddi bünyeden yoksun, biçimsel bir ipotek niteliği taşımaktadır. İleride alacak doğup miktarı belli olduğunda başlangıçta şekli bir karakter taşıyan üst sınır ipoteğini, gerçekleşen alacak tutarı ile sınırlı tutarak maddi içeriğe kavuşacaktır. Bu halde ipoteğin fer’îlik niteliği tam anlamı ile gerçekleşmiş olur. Rehnin paraya çevrilmesi de bu aşamadan sonra olacaktır (Sümer Altay, Ali Eskiocak, Türk Medeni Hukukunda Taşınmaz Rehni, İstanbul 2007, s.82; Kemal Oğuzman vd., Eşya Hukuku, İstanbul, 2005, s.728).

10. Somut olayda ise; alacaklı … vekili tarafından borçlu … aleyhine 25.11.2019 tarihinde başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte şikayet konusu taşınmaza 26.11.2019 tarihinde ihtiyati haciz şerhi işlenmiştir. Taşınmazın tapu kaydında … Bankası A.Ş. lehine 11.03.2015 tarihli ve 5988 yevmiye nolu birinci derecede tesis edilmiş ipotek şerhi bulunmaktadır. … Bankası A.Ş.’nin 20.11.2020 tarihli cevabında borçlunun kullanmış olduğu konut kredisi nedeniyle ipotek tesis edildiği ve güncel borç miktarının 46.587,77 TL olduğu bildirilmiştir. Şikayet konusu taşınmaza ilişkin ipotek akit tablosunun incelenmesinde ise …’nin … Bankası A.Ş.’den kullandığı ve kullanacağı krediye karşılık teminat teşkil etmek üzere üst sınır ipoteği (limit ipoteği) tesis edilmiş olduğu görülmektedir.

11. Şu hale göre meskeniyet şikayetine konu taşınmaz üzerindeki ipoteğin konut kredisine özgülenmediği, doğmuş ve doğacak bütün borçlarının teminatını teşkil etmek üzere üst sınır ipoteği (limit ipoteği) şeklinde kurulduğu, ipoteğin bu hali ile zorunlu ipoteklerden olmadığı anlaşılmaktadır. O halde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, borçlunun serbest iradesi ile kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel olduğunun kabulü gerekir. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 31.05.2023 tarihli ve 2022/12-76 Esas, 2023/544 Karar sayılı kararında da benimsenmiştir.

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, lehine ipotek şerhi olan bankanın konut finansman kredisine istinaden ipotek tesis edilmiş olduğunu bildirdiği gerekçesiyle direnme kararının uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

13. Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

14. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. Karar

Açıklanan sebeplerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 5311 sayılı Kanun ile değişik 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.01.2024 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Zorunlu İpoteklerden Olmayan Üst Sınır İpoteği / Limit İpoteği Meskeniyet Şikayetine Engel Olur mu - İlamsız İcra Takibi - İcra ve İflas Kanunu - 2004 sayılı Kanun - Kayseri İcra Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2022/76 Karar No: 2023/544 Karar tarihi: 31-05-2023

Mahkemesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki meskeniyet şikâyeti isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, borçlu vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelendi.

I. Talep

Borçlu; alacaklı tarafından Zonguldak 4. İcra Müdürlüğünün 2015/1264 Esas sayılı dosyasında aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte Ankara ili, Etimesgut ilçesi, Süvari Mah., 45203 ada 10 parselde bulunan 7 No.lu bağımsız bölümün haczedildiğini, haczedilen bağımsız bölümde eşi ve iki çocuğu ile birlikte ikamet ettiğini, bağımsız bölümü konut kredisi ile satın aldığını, eşinin çalışmadığını ve başka bir konutunun bulunmadığını, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının on ikinci bendi uyarınca ailesi ile birlikte konut amacıyla kullandığı hâline münasip meskenin haczedilemeyeceğini ileri sürerek haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. Cevap

Alacaklı vekili; şikâyetin süresinde olmadığını, şikâyete konu taşınmaz üzerinde … Bankası A.Ş. lehine 05.05.2008 tarihli ve 13124 yevmiye numarası ile ipotek tesis edildiğini, bu nedenle meskeniyet şikâyetinin dinlenemeyeceğini, aksi düşünülse dahi mahallinde keşif yapılarak meskeniyet şikâyetine konu taşınmazın keşif tarihi itibariyle değerinin ve şehrin daha mütevazı semtlerinde daha küçük borçlunun hâline münasip edinebileceği meskenin değerinin tespit edilerek, bu miktar mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak borçlunun hâline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun hâline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerektiğini belirterek haczin kaldırılması talebinin reddini savunmuştur.

III. İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 29.01.2018 tarihli ve 2016/173 Esas, 2018/23 Karar sayılı kararı ile; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 103 üncü maddesine göre düzenlenen davetiyenin borçluya 30.05.2016 tarihinde tebliğ edildiği, şikâyet süresinin 103 davetiyenin tebliğ ile başlayacağı, dolayısıyla meskeniyet şikâyetinin yasal süresinde olduğu, taşınmazın tapu kaydının incelenmesinde … Bankası A.Ş. lehine tesis edilmiş ipotek bulunduğu, … Bankası A.Ş.’nin 02.11.2016 tarihli yazı cevabında borçlunun 01.05.2008 açılış tarihli 05.10.2015 kapanış tarihli konut kredisine istinaden ipotek tesis edildiğinin bildirildiği, ipotek tesis ettirilmesi her ne kadar meskeniyet şikâyetinden feragat anlamına gelmekte ise de şikâyet konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin zorunlu ipotek kapsamında olduğu ve meskeniyet şikâyetinden feragat olarak değerlendirilemeyeceği, 05.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın değerinin 160.000,00 TL, borçlunun hâline münasip alabileceği evin değerinin de 120.000,00 TL olarak tespit edildiği, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesiyle (şikâyetin kısmen kabulü ile) şikâyet konusu taşınmazın satışı hâlinde borçlunun hâline münasip ev alması için gerekli 120.000,00 TL’nin borçluya ayrılmasına, bakiyenin dosya alacağı için aktarılmasına, borçlunun fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, satışın hâline münasip ev bedeli olan 120.000,00 TL ile satış masraflarından daha düşük bir fiyata satılmamasına karar verilmiştir.

IV. İstinaf

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 12.12.2019 tarihli ve 2018/1106 Esas, 2019/2858 Karar sayılı kararı ile; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 103 üncü maddesine göre düzenlenen davetiyenin borçluya 30.05.2016 tarihinde tebliğ edildiği, icra dosyasında borçlunun haczi daha önce öğrendiğine dair bir bilgi ve belge bulunmadığı, bu nedenle şikâyetin 2004 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında öngörülen yasal yedi günlük süresinde yapıldığı, tapu kaydında yer alan 05.05.2008 tarihli ve 13124 yevmiye No.lu … Bankası A.Ş. lehine tesis edilen ipoteğin, bankanın 25.10.2016 tarihli yazısına göre konut kredisi nedeniyle tesis edildiğinin bildirildiğinden ipoteğin meskeniyet şikâyetine engel teşkil etmediği, İlk Derece Mahkemesince alınan 29.05.2017 tarihli bilirkişi raporu ile 12.10.2017 havale tarihli ek bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden rapor alınması gerektiğinden incelemenin duruşmalı yapıldığı, Bölge Adliye Mahkemesince alınan 03.10.2019 tarihli bilirkişi raporu, hâline münasip değerin takdirinde taşınmazın bulunduğu semt ile uzak-yakın bölgelerdeki ikinci el konut satış fiyatları esas alınmak suretiyle düzenlenmesi nedeniyle hükme ve denetime elverişli olduğu gerekçesiyle alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, borçlu vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kısmen kabulü ile şikâyete konu taşınmazın 130.000,00 TL’den aşağı olmamak üzere satılmasına, ihale bedelinden borçlunun mesken edinmesi için 130.000,00 TL’nin kendisine, kalanının alacaklıya ödenmesine, satışın bu bedelden aşağı yapılmamasına, haczin kaldırılması yönündeki şikâyetin reddine karar verilmiştir.

V. Bozma ve Bozmadan Sonraki İnceleme Süreci

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararı ile;

“…1) Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının REDDİNE,

2) Alacaklının temyiz itirazlarına gelince;

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ilamsız icra takibinde, borçlunun meskeniyet iddiası ile hacizlerin kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli 120.000,00-TL’nin davacı-borçluya ayrılmasına, bakiyenin dosya alacağı için aktarılmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği, taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, alacaklının istinaf başvurusunun esastan reddine, borçlunun istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, şikayetin kısmen kabulü ile şikayete konu taşınmazın 130.000,00-TL’den aşağı olmamak üzere satılmasına, fazlanın alacaklıya ödenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller ise de, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir.

Somut olayda, Ankara İli, Etimesgut İlçesi, Süvari Mahallesi, 45203 ada 10 parselde kain, 7 nolu bağımsız bölüm üzerinde … Bankası lehine 05/05/2008 tarihli ipotek kaydının bulunduğu, adı geçen bankanın 29/03/2021 tarihli cevabi yazısında ipoteğe konu borcun 19/06/2015 tarihi itibariyle ödenmediğinin bildirildiği görülmektedir.

Şikayete konu taşınmaz üzerindeki ipoteğe ilişkin resmi senette yer alan; “… Bankası A.Ş.’den kullandığı ve kullanacağı krediler nedeni ile doğmuş ve doğacak bütün borçlarının teminatını teşkil etmek üzere 128.670,00 YTL…bedel mukabilinde … Bankası A.Ş. lehine ekli şartlar dahilinde 1.derecede yıllık %18 faiz ve F.B.K süre ile ipotek tesis ettiğini….” şeklindeki kayıtlar nedeniyle, söz konusu ipoteğin, borçlunun kullandığı/kullanacağı her türlü kredinin teminatı olarak tesis edildiği ve dolayısıyla zorunlu ipotek olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, ipoteğin zorunlu ipotek olmadığı ve şikayetçinin haciz tarihi itibariyle bankaya kredi borcu olduğu anlaşıldığına göre, Bölge Adliye Mahkemesince meskeniyet şikayetinin reddine karar verilmesi gerekirken, istemin kısmen kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir…”

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtayın yakın zamana kadar içtihatlarında zorunlu ipoteğin belirlenmesinde ipotek akit tablosundaki ifadeler yerine, ipoteğin tesis edildiği kredinin türünün ilgili bankadan sorularak belirlenmesi gerektiği belirtilirken, bu konuda içtihat değişikliğine gidilerek kredinin zorunlu olup olmadığının ipotek akit tablosundaki ifadelerden tespiti yoluna gidilmeye başlandığı, meskeniyet şikâyetine ilişkin incelemelerde ipotek akit tablosunda doğmuş ve doğacak borçların teminatı olarak üst sınır ipoteği (limit ipoteği) tesis edilmişken, ipotek alacaklısı bankanın bu ipoteğin teminatı olan kredi hakkındaki beyanında konut, esnaf veya zirai kredisi olduğu açıklamasına artık itibar edilmemeye başlandığı, alacaklının beyanı ile ipoteğin zorunlu ipotek olduğu sabit iken mahkemece bu beyana itibar edilmemesi gibi bir sonuç ortaya çıktığı, somut olayda banka cevabında ipoteğin konut kredisinin teminatı olarak konulduğu, haciz tarihi olan 19.06.2015 tarihi itibariyle 4.392,00 TL borcun bulunduğu, 05.10.2015 tarihinde borcun kapatıldığı, güncel durumda ipoteğe bağlı alacak bulunmadığının bildirildiği, dolayısıyla borçlunun bankadan sadece konut kredisi kullandığı, başkaca kullandığı kredinin bulunmadığı, şikâyete konu taşınmaz üzerindeki ipoteğe ilişkin resmî senette yer alan kayıtlar nedeniyle söz konusu ipotek, borçlunun kullandığı/kullanacağı her türlü kredinin teminatı olarak tesis edilmiş ise de; banka tarafından ipoteğin konut kredisinin teminatı olarak kurulduğunun bildirildiği, borçlunun bankadan konut kredisi dışında kullandığı başkaca bir kredi bulunmadığı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

VI. Temyiz

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Borçlu vekili; müvekkilin başka mal varlığının bulunmadığını, iki çocuğu ve eşiyle birlikte şikâyet konusu olan Ankara’nın en mütevazı semtlerinden biri olan Etimesgut’ta bulunan 3 oda 1 salon dairesinde yaşamını idame ettirdiğini, Bölge Adliye Mahkemesince müvekkilinin kişisel durumu, aile yapısı, taşınmazın satışı durumunda satış bedelinden ayrılan yeni miktar ile alabileceği hâline münasip evinin müvekkil ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığı ölçütlerinin göz önünde bulundurulmadığını, 03.10.2019 bilirkişi kurulu raporunda şikâyet konusu taşınmazın değerinin 150.000,00 TL olarak tespit edildiğini, bu miktarın piyasa araştırması yerine, düzgün ve özenli bir çalışma yapılmadan belirlenmiş fahiş bir miktar olduğunu, taşınmazın müvekkilinin ve ailesinin yaşamını devam ettirebilmesi için temel şartları taşıyan, asgari düzeyde bir konut olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Alacaklı vekili; şikâyetin süresinde olmadığını, hacze konu taşınmaz üzerinde 05.05.2008 tarih ve 13124 yevmiye numaralı ipoteğin bulunduğunu, bu ipoteğin zorunlu ipotek olmadığını ve haciz tarihi itibariyle bankaya kredi borcunun bulunduğunu, bankanın cevabi yazısında her ne kadar konut kredisi olduğu belirtilmişse de ipoteğe ilişkin resmî senette yer alan kayıtların ipoteğin zorunlu ipotek olmadığını gösterdiğini, 01.10.2019 tarihli bilirkişi kurul raporunda taşınmazın değerinin düşük hesaplandığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikâyet konusu taşınmazın tapu kaydında bulunan ipoteğin meskeniyet şikâyetine engel olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 16 ncı maddesi ve 82 nci maddesinin birinci fıkrasının on ikinci bendi.

2. Değerlendirme
A. Borçlu vekilinin temyizi yönünden

1. Hukuki yarar dava (şikâyet) şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gereken bir şarttır.

2. Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kısmen kabul kısmen reddi ile borçlu vekiline çıkartılan ödeme emri tebliğ işleminin iptaline dair verilen karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş, Özel Dairece borçlunun temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile karar bozulmuştur. Özel Dairece temyiz itirazları reddedilen tarafın direnme kararını temyiz etmesinde hukuki yararı bulunmamaktadır.

3. O hâlde borçlu vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

B. Alacaklı vekilinin temyizi yönünden

1. İcra-iflâs hukukunun diğer adı cebri icra hukukudur. Cebri icra, borçların Devlet kuvveti yardımı ile (zorla) yerine getirilmesidir (ifa edilmesidir). Borçlar, genellikle kendiliğinden (ihtiyarî olarak) yerine getirilir (ifa edilir). Borçluların, borçlarını herhangi bir cebrî işlem (zor kullanma) ile karşılaşmadan rızaları ile ifa etmeleri, kanuna saygı gösterilmesi ve akitlere (sözleşmelere) uyulması gerektiği hakkındaki genel düşüncenin (telâkkinin) bir sonucudur. İyi teşkilâtlanmış (örgütlenmiş) bir toplumda, hakların alınması için özel (cebrî) bir takip yoluna ihtiyaç gösterecek hâller istisnaî (ayrık) niteliktedir. Bununla beraber, her toplumda borcunu rızası ile ifa etmeyen (ödemeyen) borçlular vardır. Bu gibi borçlulara karşı bunlardan alacaklı olanları korumak için (yani alacaklıların alacaklarına kavuşabilmeleri için) alacaklılara, Devlet kuvvetinin yardımını isteme hakkı tanınmıştır. Alacaklının, Devlet kuvveti yardımı ile alacağına nasıl kavuşacağını düzenleyen hukuk dalına icra iflâs hukuku veya cebrî icra hukuku (veya takip hukuku) denir. Borcunu rızası ile yerine getirmeyen (ifa etmeyen, ödemeyen) borçlu, alacaklının talebi üzerine, Devlet kuvveti ile borcunu yerine getirmeye (ödemeye) zorlanır. Devletin cebri icra organları (icra dairesi), borçlunun mallarına el koyar, bu malları satar ve satış bedelinden alacaklıya alacağını öder (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.47).

2. Haciz, cebri icra organı tarafından yapılan devlete ilişkin bir hakimiyet tasarrufu olup, icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için, bu yolda istemde bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara, icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre icra müdürlüğünce borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta bulunan menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından alacaklının ana para, faiz ve masraflar da dâhil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczedilir.

3. İcra-iflas hukukunda kural olarak borçlunun mal varlığını teşkil eden mal, alacak ve hakları alacaklılarına karşı bir tür teminat oluşturur. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olanın alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur. Borçlunun mal varlığını oluşturan mal, alacak ve hakları borç için haczedilebilirse de, borçlunun ve ailesinin yaşama ve ekonomik varlığını sürdürebilmesi için istisnai olarak bazı mal ve haklarının haczedilemeyeceği kabul edilmiştir. 2004 sayılı Kanun’un 82 nci maddesinin birinci fıkrasının on ikinci bendi uyarınca borçlunun “hâline münasip” evi haczedilemez.

4. Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında ise sonradan haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikâyetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller. Meskenini kendi iradesiyle ipotek eden borçlunun artık ona ihtiyacı olmadığı kabul edilmelidir. Ancak, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması hâlinde ise ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikâyetinde bulunulabilir. Aksi takdirde, kurulan bir ipotek borcu ödenmiş olsa dahi, bundan sonraki tüm hacizler yönünden meskeniyet şikâyetinin mümkün bulunmadığı gibi kabul edilemeyecek bir sonuç ortaya çıkar. Hukuk Genel Kurulunun 18.03.2015 tarihli ve 2013/12-1576 Esas, 2015/1045 Karar ile 29.05.2015 tarihli ve 2013/12-2169 Esas, 2015/1463 Karar sayılı kararlarında da benzer hususlar benimsenmiştir.

5. Borçlu ipotek tesisine rıza göstermiş olmakla taşınmazın satılmasını göze almış ve böylece meskeniyet iddiasından önceden vazgeçmiştir (Necmeddin M. Berkin, Tatbikatçılara İcra ve İflas Hukuku Rehberi, …, 1980, s. 217). Borçlu, haczedilmez bir malını rehnetmek suretiyle haczedilmezlik imtiyazından feragat etmiş olmaktadır. Başka bir deyişle, haczedilmezliği sadece o rehnin alacaklısına karşı değil, bir başka alacaklıya karşı da ileri sürememelidir (Ramazan Arslan, Alacakların Tahsili Hususunda Cebri İcra ve Yargılama Anında Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yolları, 5-7 Temmuz 1991, Abant Palace, s.17).

6. İpotek ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 881 ilâ 897 nci maddeleri arasında düzenlenmiş, ancak kanun koyucu tarafından bu hükümlerde ipotekle ilgili bir tanıma yer verilmemiştir. Doktrinde ipotek kavramı, kişisel bir alacağı güvence altına alma amacını güden, kıymetli evraka bağlı olmayan ve bir taşınmazın değerinden alacaklının alacağını elde etmesi olanağını sağlayan sınırlı ayni hak olarak tanımlanmaktadır (Jale G. Akipek, Turgut Akıntürk, Eşya Hukuku, 2009, s.786; Kemal Gürsoy, Fikret Eren, Erol Cansel, Türk Eşya Hukuku, 1984, s. 1032). 4721 sayılı Kanun’un 881 inci maddesine göre hâlen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir. İpoteğin borçluya ait bir taşınmaz üzerinde kurulması şart olmadığı gibi borçluya ait bir taşınmaz üzerinde ipotek kurulmasından sonra borçlunun bu taşınmazın mülkiyetini devretmesine de engel yoktur.

7. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun  851 inci maddesindeki düzenlemeden anlaşıldığı üzere ipotek, güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarının belirli olup olmamasına göre iki şekilde kurulabilir. Buna göre, ipotekle güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarı belirli ise anapara ipoteği, belirli değilse üst sınır ipoteği (limit ipoteği) kurulabilir.

8. Türk Medeni Kanunu’nun 851 inci maddesine göre miktarı belli olmayan ya da henüz doğmamış bir alacağın ipotekle teminat altına alınması hâlinde, alacağın miktarı henüz bilinmediğinden ipotekte belirlilik ilkesi gereğince ipotekli taşınmazın azami miktarı için teminat teşkil edeceğini alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taraflarca kararlaştırılması ve bu miktarın rehin yükü olarak tapu kütüğüne tescil edilmesi gerekir (Müjgan Tunç Yücel, Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibi, …, 2010, s. 164, dn. 69). Üst sınır ipoteğinde (limit ipoteğinde) üst sınır çerçevesinde tescil edilen ipotek, tescil edildiği tarihte mevcut ve miktarı belli olan bir alacağı dayanmamaktadır. Bu nedenle bu ipotek maddi bünyeden yoksun, biçimsel bir ipotek niteliği taşımaktadır. İleride alacak doğup miktarı belli olduğunda başlangıçta şekli bir karakter taşıyan üst sınır ipoteğini, gerçekleşen alacak tutarı ile sınırlı tutarak maddi içeriğe kavuşacaktır. Bu hâlde ipoteğin fer’îlik niteliği tam anlamı ile gerçekleşmiş olur. Rehnin paraya çevrilmesi de bu aşamadan sonra olacaktır (Sümer Altay, Ali Eskiocak, Türk Medeni Hukukunda Taşınmaz Rehni, … 2007, s.82; Kemal Oğuzman vd., Eşya Hukuku, … 2005 s.728).

9. Somut olayda ise; alacaklı … vekili tarafından borçlu … aleyhine Zonguldak 4. İcra Müdürlüğünün 2015/1264 Esas sayılı dosyasında 31.03.2015 tarihinde başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte şikâyet konusu taşınmaza 19.06.2015 tarihinde haciz şerhi işlenmiştir. Taşınmazın tapu kaydında … Bankası A.Ş. lehine 05.05.2008 tarihli ve 13124 yevmiye No.lu birinci derece ipotek tesis edilmiştir. … Bankası A.Ş’nin 25.10.2016 tarihli cevabında borçlunun kullanmış olduğu konut finansman kredisine istinaden ipotek tesis edildiği, 29.03.2021 tarihli cevabında ise 19.06.2015 tarihi itibariyle 4.232,00 TL borcun bulunduğu bildirilmiştir. Şikâyet konusu taşınmaza ilişkin ipotek akit tablosunun incelenmesinde ise …’ın … Bankası A.Ş.’den kullandığı ve kullanacağı krediler nedeni ile doğmuş ve doğacak bütün borçlarının teminatını teşkil etmek üzere üst sınır ipoteği (limit ipoteği) tesis edildiği görülmektedir.

10. Şu hâle göre meskeniyet şikâyetine konu taşınmaz üzerindeki ipoteğin konut kredisine özgülenmediği, doğmuş ve doğacak bütün borçlarının teminatını teşkil etmek üzere üst sınır ipoteği (limit ipoteği) şeklinde kurulduğu, ipoteğin bu hâli ile zorunlu ipoteklerden olmadığı anlaşılmaktadır. O hâlde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, borçlunun serbest iradesi ile kurulan ipoteğin meskeniyet şikâyetine engel olduğunun kabulü gerekir.

11. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, lehine ipotek şerhi olan bankanın konut finansman kredisine istinaden ipotek tesis edilmiş olduğunu bildirdiği gerekçesiyle direnme kararının uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

12. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

13. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. Karar

Açıklanan sebeplerle;

I- A bendinde (§1-3) gösterilen gerekçeyle borçlu vekili yönünden temyiz isteminin hukuki yarar yokluğu nedeniyle oybirliğiyle REDDİNE,

II- B bendinde (§ 1-13) gösterilen gerekçeyle alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince oy çokluğuyla BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara ayrı ayrı geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesine gönderilmesine,31.05.2023 tarihinde kesin olarak karar verildi.

Zorunlu İpoteklerden Olmayan Üst Sınır İpoteği / Limit İpoteği Meskeniyet Şikayetine Engel Olur mu - İlamsız İcra Takibi - İcra ve İflas Kanunu - 2004 sayılı Kanun - Kayseri İcra Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2013/12-1576 Karar No: 2015/1045 Karar tarihi: 18-03-2015

Özet: Mahkemece; Ş. T.A.Ş. lehine verilen ipoteğin mahiyeti tapudan sorulup belirlenmeli, zorunlu ipotek olup olmadığı tespit edilmeli, haciz tarihinde ipotek konusu borcun ödenmiş olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyecek nitelikte olduğunun anlaşılması halinde; bilirkişilerden ek rapor alınarak borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip evi alabileceği değerin belirlenerek, bu tespitlerden sonra borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ve yetersiz rapora dayalı olarak hüküm tesisi isabetsizdir.

(2004 s. K. m. 82) (6100 s. K. m. 297) (12. HD. 21.01.2013 T. 2012/24921 E. 2013/1325 K.)

Dava

Taraflar arasındaki haczedilmezlik şikayeti kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; Çorum İcra Hukuk Mahkemesince istemin kabulüne dair verilen 20.06.2012 gün ve 2012/134 E. 2012/629 K. sayılı kararın incelenmesi karşı taraf-alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.01.2013 gün ve 2012/24921 E. 2013/1325 K. sayılı ilamı ile,

“Borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda, meskeniyet nedeniyle haczin kaldırılmasını istediği anlaşılmıştır. Başvuru bu haliyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 82/12.maddesine dayalı haczedilmezlik şikayetidir.

Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunulmasını engeller. Ancak, haciz tarihinde ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir. Aksi takdirde, kurulan bir ipotek borcu ödenmiş olsa dahi, bundan sonraki tüm hacizler yönünden meskeniyet şikayetinin mümkün bulunmadığı gibi kabul edilemeyecek bir sonuç ortaya çıkar.

Somut olayda, taşınmaz üzerinde haciz tarihinden önce 24.10.2007 tarihli Ş. T.A.Ş. lehine tesis edilmiş ipoteğin mevcut olduğu görülmektedir. Bu durumda, mahkemece lehine ipotek şerhi olan bankadan ipoteğin mahiyeti, verilme nedeni sorularak zorunlu ipotek olup olmadığı, zorunlu ipotek değil ise haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun ödenip ödenmediği tespit edilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Öte yandan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 82/12. maddesi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.

Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu ögeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez.

Mahkemece hükme esas alınan 07.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda şikayete konu taşınmazın değeri 58.000,00 TL olarak hesaplanmış ve şikayetçinin haline münasip olduğu belirtilmiştir. Rapor bu hali ile hüküm kurmaya elverişli değildir. Zira takip hukukunda asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu yerde veya o yere yakın bir yerde meskeninin bulunması da zorunlu değildir. Bu nedenle borçlunun daha mütevazi niteliklere sahip yerlerde haline münasip meskeni edinebileceği miktarın belirlenmesi zorunludur.

O halde mahkemece; Ş. T.A.Ş. lehine verilen ipoteğin mahiyeti tapudan sorulup belirlenmeli, zorunlu ipotek olup olmadığı tespit edilmeli, haciz tarihinde ipotek konusu borcun ödenmiş olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyecek nitelikte olduğunun anlaşılması halinde; bilirkişilerden ek rapor alınarak borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip evi alabileceği değerin belirlenerek, bu tespitlerden sonra borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ve yetersiz rapora dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (1) fıkrasının (e) bendi gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç

Karşı taraf-alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 18.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

İlgili Mevzuat için Tıklayınız

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu

Şikayet ve şartlar – Madde 16

Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.

Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir.

 

Haczi caiz olmıyan mallar ve haklar – Madde 82

Aşağıdaki şeyler haczolunamaz:

1. Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar,

2. Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü eşya,

3. Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireylerine ait kişisel eşya ile ailenin ortak kullanımına hizmet eden tüm ev eşyası,

4. Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri; değilse, sanat ve mesleki için lüzumlu olan alat ve edevat ve kitapları ve arabacı, kayıkçı, hamal gibi küçük nakliye erbabının geçimlerini temin eden nakil vasıtaları,

5. Borçlu ve ailesinin idareleri için lüzumlu ise borçlunun tercih edeceği bir süt veren mandası veya ineği veyahut üç keçi veya koyunu ve bunların üç aylık yem ve yataklıkları,

6. Borçlunun ve ailesinin iki aylık yiyecek ve yakacakları ve borçlu çiftçi ise gelecek mahsül için lazım olan tohumluğu,

7. Borçlu bağ, bahçe veya meyva veya sebze yetiştiricisi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan bağ bahçe ve bu sanat için lüzumlu bulunan alat ve edevat,

Geçimi hayvan yetiştirmeye münhasır olan borçlunun kendisi ve ailesinin maişetleri için zaruri olan miktarı ve bu hayvanların üç aylık yem ve yataklıkları,

8. Borçlar Kanununun 510 uncu maddesi mucibince haczolunmamak üzere tesis edilmiş olan kaydı hayatla iratlar,

9. Memleketin ordu ve zabıta hizmetlerinde malül olanlara bağlanan emeklilik maaşları ile bu hizmetlerden birinin ifası sebebiyle ailelerine bağlanan maaşlar ve ordunun hava ve denizaltı mensuplarına verilen uçuş ve dalış tazminat ve ikramiyeleri,

Askeri malüllerle, şehit yetimlerine verilen terfi zammı ve 1485 numaralı kanun hükmüne göre verilen inhisar beyiye hisseleri,

10. Bir muavenet sandığı veya cemiyeti tarafından hastalık, zaruret ve ölüm gibi hallerde bağlanan maaşlar,

11. Vücut veya sıhhat üzerine ika edilen zararlar için tazminat olarak mutazarrırın kendisine veya ailesine toptan veya irat şeklinde verilen veya verilmesi lazım gelen paralar,

12. Borçlunun haline münasip evi,

13. Öğrenci bursları.

Medeni Kanunun 807 nci maddesi hükmü saklıdır. 2, 4, 5, 7 ve 12 numaralı bendlerdeki istisna, borcun bu eşya bedelinden doğmaması haline munhasırdır.

Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır.

İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir.

 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu

İpotek
A. Amaç ve nitelik – Madde 881

Hâlen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir.

İpoteğe konu olacak taşınmazın, borçlunun mülkiyetinde bulunması gerekmez.

 

B. Kurulması ve sona ermesi
I. Kuruluş – Madde 882

Miktarı belirli olmayan veya değişebilen alacaklar da, belli rehin derecesine yerleştirilir ve tescilden sonra alacak miktarında meydana gelecek değişmelere bakılmaksızın sırasını korur.

Tapu memuru istem üzerine alacaklıya ipoteği gösteren bir belge verir. Sadece tescilin yapıldığını ispata yarayan bu belge kıymetli evrak niteliği taşımaz.

Tescilin yapıldığının sözleşme üzerine yazılıp onaylanması, ipotek belgesi yerine geçer.

 

II. Sona erme
1. İpoteğin terkinini isteme hakkı – Madde 883

Alacak sona erince ipotekli taşınmazın maliki, alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebilir.

İpotek süreli olarak kurulmuşsa, sürenin bitiminden itibaren otuz gün içinde ipotekli taşınmaz üzerinde 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 150/c maddesinde belirtilen şerhin konulmaması hâlinde ipotek, malikin talebiyle tapu müdürlüğünce terkin edilir.

 

2. Borçtan sorumlu olmayan malikin hakkı – Madde 884

Borçtan şahsen sorumlu olmayan rehinli taşınmaz maliki, borçluya ait koşullar içinde borcu ödeyerek taşınmazın üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını isteyebilir.

Alacak, borcu ödeyen malike geçer.

 

3. İpotekten kurtarma
a. Koşulları ve usulü – Madde 885

Değerini aşan bir borç için ipotek edilmiş olan bir taşınmazı edinen kimse, borçtan şahsen sorumlu değilse, icra takibine başlanmadan önce, satın alma bedelini ödeyerek taşınmazı ipotekten kurtarabilir. Taşınmazı karşılıksız olarak edinen kimse de, takdir edeceği bedeli ödeyerek bu hakkı kullanabilir.

İpotekten kurtarma hakkı, alacaklılara altı ay önce yapılacak yazılı ihbarla kullanılabilir.

İpotekten kurtarma bedeli alacaklılar arasında sıralarına göre dağıtılır.

 

b. Açık artırma – Madde 886

İpotekten kurtarma ihbarına karşı alacaklılar, ihbarın tebliğinden başlayarak bir ay içinde giderleri peşin ödemek suretiyle, ipotekli taşınmazın açık artırma yoluyla satılmasını isteyebilirler.

Satış, icra dairesince İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yapılır.

Açık artırmada elde edilen miktarın satış bedelinden veya malik tarafından takdir edilen bedelden fazla olması hâlinde, bu miktar ipotekten kurtarma bedeli sayılır. Artırma bedelinin fazla olduğu hâllerde açık artırma giderleri malike, aksi hâlde açık artırmayı isteyen alacaklıya ait olur.

 

4. Ödeme istemi – Madde 887

İpotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya, hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlıdır.

 

C. Hükmü
I. Mülkiyet ve borçluluk
1. Taşınmazın devri – Madde 888

İpotekli taşınmazın devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmez.

Yeni malik borcu yüklendiği takdirde alacaklı, kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu bir yıl içinde yazılı olarak önceki borçluya bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur.

 

2. Taşınmazın bölünmesi – Madde 889

İpotekli taşınmazın bir kısmının veya aynı malike ait bulunan ipotekli taşınmazlardan birinin başkasına devredilmesi ya da ipotekli taşınmazın bölünmesi hâlinde, aksine bir anlaşma yoksa, rehin taşınmazlara değerleri oranında tapu idaresince re’sen dağıtılır.

Bu dağıtımı kabul etmeyen alacaklı, dağıtımın kesinleştiğinin kendisine tebliğinden başlayarak bir ay içinde yazılı bildirimde bulunmak suretiyle alacağın bir yıl içinde ödenmesini borçludan isteyebilir.

Yeni malikler, kendilerine ait taşınmaza düşen borcu yüklendikleri takdirde alacaklı, kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu önceki borçluya bir yıl içinde yazılı olarak bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur. 

 

3. Borcu yüklenmenin bildirilmesi – Madde 890

Taşınmazın yeni maliki borcu yüklenirse, tapu idaresi bunu alacaklıya bildirir.

Alacaklıya tanınan hakkını saklı tuttuğuna ilişkin bir yıllık beyan süresi, tapu idaresince yapılan bildirimin tebliği tarihinden işlemeye başlar.

 

II. Alacağın devri – Madde 891

İpotekle güvence altına alınmış bir alacağın devrinin geçerli olması, devrin tapu kütüğüne tescil edilmesine bağlı değildir.

 

D. Kanunî ipotek
I. Tescile tâbi olmayan kanunî ipotek – Madde 892

Kanunî ipotek haklarının doğumu, aksi kanunda öngörülmüş olmadıkça, tapu kütüğüne tescil edilmelerine bağlı değildir.

 

II. Tescile tâbi kanunî ipotekler
1. Hâller – Madde 893

Aşağıdaki alacaklılar, kanunî ipotek hakkının tescilini isteyebilirler:

1. Satıştan doğan alacağı için satılan taşınmaz üzerinde satıcı,

2. Elbirliği ortaklığına giren taşınmazlarda paylaşmadan doğan alacakları için birlikte mirasçı olanlar veya diğer elbirliği ortakları,

3. Bir taşınmaz üzerinde yapılan yapı veya diğer işlerde malzeme vererek veya vermeden emek sarf ettikleri için malzeme ve emek karşılığı olarak malik veya yükleniciden alacaklı olan alt yüklenici veya zanaatkârlar.

Alacaklıların, bu kanunî ipotek hakkından önceden feragat etmeleri geçerli değildir.

 

2. Satıcılar, mirasçılar ve diğer elbirliği ortakları bakımından – Madde 894

Satıcıların, mirasçıların ve diğer elbirliği ortaklarının kanunî ipotek haklarının, mülkiyetin naklini izleyen üç ay içinde tapu kütüğüne tescil edilmiş olması gerekir.

 

3. Zanaatkâr ve yükleniciler bakımından
a. Tescil – Madde 895

Zanaatkârların ve yüklenicilerin kanunî ipotek hakları, çalışmayı veya malzeme vermeyi yüklendikleri andan başlayarak tapu kütüğüne tescil olunabilir.

Tescilin yüklenilen işin tamamlanmasından başlayarak üç ay içinde yapılmış olması gerekir.

Tescilin yapılması için alacağın malik tarafından kabul edilmiş veya mahkemece karara bağlanmış olması şarttır.

Malik yeterli güvence gösterirse tescil istenemez.

 

b. Sıra – Madde 896

Hakları değişik tarihlerde tescil edilmiş olsa bile zanaatkârlar ve yükleniciler, kanunî ipotekten yararlanma bakımından kendi aralarında aynı sırada sayılırlar.

 

c. Öncelik – Madde 897

Satış bedeli zanaatkârlar ve yüklenicilerin alacaklarının tamamını karşılamadığı takdirde kalan kısım, ipotek hakkı elde eden önceki sıradaki alacaklıların payına düşen satış bedelinden arsa değeri çıkarıldıktan sonra artan para ile karşılanır. Ancak bu, taşınmaz üzerindeki yüklerin zanaatkârlar ve yüklenicilerin zararına olacağının alacaklılar tarafından bilinebilir olmasına bağlıdır.

Önceki sırada bulunan alacaklılar, rehin senetlerini devrederlerse, bu devir yüzünden zanaatkârlar ve yüklenicilerin elde edemedikleri alacak miktarını tazmin etmekle yükümlü olurlar.

İşe başlandığı, hak sahibi, zanaatkârlar veya yüklenicilerden birinin bildirimi üzerine tapu kütüğünün beyanlar sütununa yazıldıktan sonra, tescilin yapılabileceği sürenin sonuna kadar taşınmaz üzerinde ipotekten başka türde rehin tescil edilemez.

Yıllık Tecrübe
0 +
Mutlu Müvekkil
0 +
Dava Takibi
0 +
Başarı Oranı
% 0 +

Kayseri İcra Avukatı

Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim  bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. İcra ve iflas hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu,  yerli ve yabancı kişi ve kurumlara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışı ile hakkaniyet çizgisinden ayrılmadan faaliyetlerini sürdürmekte ve müvekkillerini mahkeme ve yasal merciler önünde başarı ile temsil etmektedir. İcra hukuku uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların ve itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. 

İlamlı icra takibi, ilamsız icra takibi ve icra hukuk mahkemesinde dava takibi için Kayseri İcra Avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.