Limited Şirkette Müdür Sıfatının Kazanılması, Sona Ermesi ve Haklı Sebeple Müdürün Azli Davası Açılması
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124. maddesi uyarınca, sermaye şirketleri arasında sayılan limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşan bir şirkettir (TTK m. 573/1).
Limited şirketin yönetimi ve temsil edilebilmesi amacıyla görevlendirilen üçüncü kişilerden veya ortaklardan seçilen gerçek veya tüzel kişilere ise “müdür” denilmektedir. Limited şirketin zorunlu organları, genel kurul ve müdürlerdir. Limited şirkette müdürler iç ilişkide yönetim ve dış ilişkide temsil organıdır. Müdürler bu niteliğiyle anonim şirketin organı yönetim kuruluna karşılık gelmektedir.
Limited şirketin zorunlu organlarından birisi müdürler olduğu için bu organın şirkette mevcut olmaması ortaklara ve şirket alacaklılarına mahkemeden şirketin feshini isteme hakkı verir ve mahkemece verilen sürede bu eksiklik giderilmezse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 636/2 maddesi kapsamında dava, şirketin feshi ile sonuçlanabilir.
6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nda şirketin yönetilmesi, limited şirket ortaklarına hak ve görev olarak verilmiş olup; anılan Kanun’un 540/1 maddesi uyarınca, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar. Limited şirketin idare ve temsili, 6762 sayılı (mülga) Kanun’da hak ve yükümlülük olarak düzenlenmiş ve aksi sözleşme veya genel kurul kararı ile kararlaştırılmadığı sürece ortaklara yasadan doğan müdür sıfatı verilmişti. 2008 tarihinde yürürlüğe giren yeni İsviçre Borçlar Kanunu’na benzer şekilde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da anonim şirketlerde olduğu gibi limited şirketlerde de seçilmiş organı sistemine geçilmiştir. Dolayısıyla her şirket ortağının doğrudan şirket müdürü olduğu sistemden vazgeçilmiş, bunun yerine şirketi yönetme ve temsil edecek kişi veya kişilerin seçimi sistemi benimsenmiştir.
Mevcut yasal düzenlemelere göre müdür sıfatı yasadan doğmaz, atama veya seçimle kazanılır. Atamaya şirketin kuruluşu sırasında kurucular, faaliyet döneminde ise seçime genel kurul yetkili organdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 623. maddesinde şirket yönetiminin ve temsilinin şirket sözleşmesi ile düzenleneceği ve anonim şirketlerde olduğu gibi seçilmiş organ sistemi kabul edilmiştir. Şirket yönetim ve temsili bir hak olarak kalmaya devam etmiş ancak yükümlülük olmaktan çıkarılmıştır. Yapılan değişiklikle limited şirketin yönetim ve temsili anonim şirketlere benzemiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 623. maddesindeki limited şirketlerde müdürlerin niteliklerine ilişkin düzenleme ile aynı Kanun’un anonim şirketlerdeki yönetim kurulu üyelerinin niteliklerine ilişkin 359. maddesi paralel niteliktedir. Limited şirket ortakların kendiliğinden müdür sıfatını kazanmasına ve aksi şirket sözleşmesinde düzenlenmemişse tüm ortakların birlikte müdür sıfatıyla şirketi yönetme ve temsil etmeleri sistemine son verilmiştir. Başka bir ifadeyle, müdür sıfatı kuruluşta şirket sözleşmesi ile atanması (TTK m. 576/1-d), daha sonra genel kurul tarafından yapılacak seçimle (TTK m. 616/1-b) kazanılabilir.
Limited Şirkette Müdürlerin Nitelikleri
Müdürlerin Gerçek veya Tüzel Kişi Olması
Limited şirkette tam ehliyetli gerçek kişiler ve tüzel kişiler müdür olabilirler. Ancak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 623/2 maddesi gereğince tüzel kişilerin kendini yönetimde tam ehliyetli gerçek kişiyle temsil ettirmesi şartıyla tüzel kişilerin müdür olabilmesi izin verilmiştir. Tam ehliyetli olma bakımından ayırt etme gücüne sahip, kısıtlı olmayan ve 18 yaşını dolduran herkes müdür olabilir ve tüzel kişi müdür adına tescil edilebilir. Ancak ayırt etme gücü bulunmayanlar, küçükler ve kısıtlılar müdür olamazlar.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre şirket müdürü olan tüzel kişinin limited şirket ortağı olması zorunlu değildir. Tüzel kişi, limited şirketin ortağı olabileceği gibi şirkete ortak olmayan bir tüzel kişilik de olabilir. Ancak müdür sıfatına sahip tüzel kişinin görevini fiilen yerine getirebilmesi mümkün olmayıp bu görevi kendi adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi şirkete bildirmesi gerekmektedir. Tüzel kişinin kendi yerine birden fazla kişiyi temsilci olarak belirlemesi mümkün değildir.
Gerçek kişi, tüzel kişinin organı ve ortağı olabileceği gibi, üçüncü bir kişi de olabilir. Müdür sıfatına haiz tüzel kişi adına, sadece atanan bu gerçek kişi müdürler kurulu toplantılarına katılıp oy kullanabilir. Ancak müdür sıfatı tüzel kişiye ait olduğundan sorumluluk da tüzel kişiye aittir. Müdür olarak atanan veya seçilen tüzel kişi, kendi adına ticaret siciline tescil edilen gerçek kişiyi her zaman değiştirebilir (TTK 364/1-c.2), bunun için bir genel kurul kararına gerek yoktur.
Müdürlerden En Az Birisinin Şirket Ortağı Olması Zorunluluğu
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 623/1 maddesi uyarınca, şirket yönetimi ve temsili, şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. Ancak limited şirkette müdür sıfatını tamamen üçüncü kişilere bırakılması mümkün değildir, en azından bir ortağın, şirketin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 623/1. maddesinin açık hükmü gereği, şirket sözleşmesinde müdürlerin tamamının üçüncü kişilerden olacağına ilişkin bir düzenleme yapılamaz. Bu hüküm uyarınca, eğer şirket sözleşmesinde bir müdür belirlenmişse bu kişinin, birden fazla müdür belirlenmişse en az birisinin şirket ortağı olması gerekir.
6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu döneminde ortak olmayan müdürün, şirketin organı olup olmadığı doktrinde tartışmalı olup; ortak olmayan müdürlerin organ değil, sadece ticari mümessil niteliğinde olduğu görüşü ile birlikte ortak olmayan müdürün tayin ile organ sıfatını kazandığı görüşü de ileri sürülmüştür. Ancak yürürlükteki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre Şirket ortağı olmayan bir kişinin müdür olması halinde bu kişinin, ortak müdürden veya müdürlerden herhangi bir farkı yoktur. Ortak olmayan müdürler de şirketin organıdır.
Müdürlerden en az birisinin ortaklardan seçilmesine ilişkin düzenlemeye aykırılığın yaptırımı Kanun’da açıkça düzenlenmemiştir. Bu durumda 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nun 628/2 maddesi kapsamında müdürlere ilişkin tescil ve ilanın yapılmasına bağlı olarak durumu öğrenen ticaret sicil müdürünün aykırılığın giderilmesi için şirkete süre vermesi gerektiği, aykırılık giderilemediği takdirde şirketin feshini mahkemeden isteyebileceği görüşü ileri sürülmüştür.
Limited Şirkette Müdürlerin Seçilme Engellerinin Bulunmaması
Kanunda müdür seçilebilmek için özel koşul aranmamasına rağmen, şirket sözleşmesinde yüksek öğenim görmüş olma, yaş sınırı, belirli bir konuda uzmanlık veya belirli süre tecrübeye sahip olma gibi çeşitli özel şartların düzenlenmesi mümkündür. Sözleşmede yabancı uyrukluların veya siyasal parti üyelerinin müdür olmayacağı gibi olumsuz koşullar da düzenlenebilir. Sözleşmede belirli nitelikler aranmışsa bunlar tüzel kişilerin temsilcisi olan müdürler için de geçerlidir. Buna ek olarak aile tipi limited şirketlerde müdürün belli bir aileden olması şartı da getirilebilir. Şirket sözleşmesinde iyiniyet kuralları ve kişilik hakları dikkate alınarak müdür için aranan özellikler sınırlandırılabilir, belirlenen niteliklerin dışında bir müdürün atanması zorlaştırılabilir veya engellenebilir. Ancak müdürün belli bir cinsiyete veya dine mensup olması gibi şartlar şirket sözleşmesinde düzenlense de geçersizdir.
Bununla birlikte 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda aranan şartlardan daha ağır şartların şirket sözleşmesinde düzenlenmesi mümkün iken müdürler için aranan kanuni şartların sözleşme ile hafifletilmesi veya ortadan kaldırılması mümkün değildir. Şirket sözleşmesinde ve Kanunda düzenlenen nitelikler müdürlerde yoksa bunlar müdürlerin seçilme engelleri kapsamında olup bu kişiler limited şirkette müdür olarak görev alamazlar. Dolayısıyla müdürlerin seçilme engellerinin bulunmaması gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 576/1 maddesi uyarınca, müdürlerin adları, soyadları, unvanları, vatandaşlıkları şirket sözleşmesinde zorunlu kayıtlar arasında sayılmıştır. Müdürlerin Türk vatandaşı olmaları zorunlu değildir. Müdürlerin yabancı uyruklu olmasını engelleyen herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
6335 sayılı Kanunun 43. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 628. maddesi yürürlükten kaldırılmış ve müdürlerin en az birisinin yerleşim yerinin Türkiye’de bulunması şartı da kaldırılmıştır. Dolayısıyla yabancılar limited şirket müdürü olabileceği gibi, şirketi temsile yetkili müdürlerin en az birisinin yerleşim yerinin Türkiye’de olması da şart değildir.
Anonim şirkette yönetim kurulu üyeliğini sona erdiren durumların seçilmeye engel olup olmayacağı, limited şirkette düzenlenmemiştir (TTK m. 359/4 ve 363/2). Ancak TTK m. 359/4 hükmü limited şirketlerde de uygulanmakta ve müdür sıfatını sona erdiren sebepler seçilmeye de engel olarak kabul edilmektedir. Ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun, “Ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı” kenar başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasında, devlet memurlarının “ticari ve sınai müesseselerde görev alamayacakları” düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca devlet memurlarının limited şirkette müdür olması yasaktır. Dolayısıyla ortakların tamamının devlet memuru olduğu bir limited şirket kurulması, ortaklardan en az birisinin müdür olması şartı nedeniyle mümkün değildir. Zira kurulacak şirkette müdürlük sıfatına engeli olmayan en az bir ortağın olması gerekir.
Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilen kişilerin yasaklılıkları süresince limited şirketlerde müdür olarak seçilmeleri mümkün değildir. Ancak, hakkında yasaklama kararı verilenlerin mevcut müdürlükleri görev sürelerinin sonuna kadar devam eder (Çek Kanunu md. 5/2). Yani burada limited şirket müdürü olma yeteneğinin geçici kaybı söz konusudur, yasak kalktığında seçilme ehliyeti geri döner.
İflasına karar verilmiş kişilerin de müdür olarak seçilemeyecekleri kabul edilmektedir. İflas etmiş olma, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 363/2. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeliğine engel olduğu gibi müdür olarak görev yapmaya da engeldir. Ancak Yargıtay tarafından 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde limited şirkette müdür hakkında iflas kararı verilmesinin müdürlük görevi yapmaya engel olmadığı yönünde kararlar verilmiştir (Yargıtay 19 HD, 9239/549, 23.01.2003).
Limited şirket müdürleri hakkında anonim şirketlere ilişkin TTK m. 363/2’ye benzer bir hüküm düzenlenmemiştir. Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen çeşitli güvenlik tedbiri hükümleri ve bazı suçlardan mahkum olan kişilerin müdür olmalarına engeldir. Zira müflis veya bir suçtan mahkum edilmiş gerçek veya tüzel kişi, ehliyetindeki kısıtlama dolayısıyla müdürlük görevini yerine getiremez. Müdürlerin bu sıfatlarını yitirecekleri iflas ve mahkumiyet gibi durumlar müdür seçilmelerine de engeldir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 407. maddesine göre Kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği üzerine kısıtlanır veya kendisine kayyım atanır. Dolayısıyla kısıtlanan kişiler müdür olarak atanamayacakları gibi, kısıtlanma onların görevlerini de sona erdirir. Bu durumda özgürlüğü bağlayıcı cezaya çarptırılma, müdürlük görevine atanmaya ve görevin sona erdirilmesine neden olur. Tek ortaklı olarak kurulan ya da sonradan tek ortaklı hâle gelen bir limited şirkette, tek ortağın şirket sözleşmesinde müdür olmak için getirilen özel nitelikleri yahut Kanunda öngörülen seçilme koşullarını başlangıçtan itibaren yahut sonradan karşılamamasının hukuki sonuçları söz konusudur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 359/4. maddesine göre yönetim kurulu üyeliğini sona erdiren sebepler seçilmeye de engeldir. Aynı Kanun’un 363/2. maddesine göre “… bir üye üyelik için gerekli kanuni veya esas sözleşmede öngörülen nitelikleri kaybederse…” kişinin yönetim kurulu üyeliği kendiliğinden sona erecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve diğer kanunlarda ya da esas sözleşmede öngörülen engeller niteliği itibariyle geçici olsa bile (ceza mahkumiyetinin sonucu olarak kısıtlanma ve belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmak gibi) üyelik bu niteliklerin kaybı ile kendiliğinden sona ereceğinden ilgili üyelik boşalacaktır. Kanun müdürler kurulu için asgari bir sayı öngörmediğinden tek kişi ile de müdürler kurulu oluşabilecek fakat TTK m. 623/1 gereği bu tek müdürün ortak olması zorunludur.
Eğer limited şirket tek ortaklı olarak kurulmuş ise bu ortak zorunlu olarak müdür olacak; TTK m. 586/2 ilk cümle ve “c” fıkrası değerlendirildiğinde eğer tescil edilecek müdür gerekli niteliklere sahip değilse Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 34/ç,c maddesi gereğince sicil müdürlüğü inceleme yapacak ve aynı maddenin 2. fıkrası gereği yanlışlığın/eksikliğin düzeltilmesi için ilgililere süre verecek; eksiklik giderilmezse ticaret sicil müdürlüğü şirketin tescil işlemini reddedecektir.
Tescil isteminin reddedilmesi halinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 588. maddesi uyarınca limited şirket tüzel kişilik kazanamamış olacaktır.
Limited Şirkette Müdür Sıfatının Kazanılması
1. Şirket Sözleşmesi ile Kazanılma
Limited şirketin kuruluşunda müdürlerin şirket sözleşmesi ile atanması zorunludur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda bu zorunluluk iki hükümde düzenlemiştir. Kanun’un 623/1. Maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
Şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir.
Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 576/1 maddesi uyarınca, müdürlerin adları, soyadları, unvanları, vatandaşlıkları şirket sözleşmesinde zorunlu kayıtlar arasında sayılmıştır. Başka bir ifade ile müdür sıfatını haiz, yönetim ve temsil yetkisine sahip olan kişi ya da kişiler şirket sözleşmesinde düzenlenir. Şirket sözleşmesinin asgari içerik unsurları arasında müdürlerin ad soyadları ve diğer kimlik bilgilerinin gösterilmesi bir zorunluluk olarak TTK m. 576/1-d maddesinde düzenlenmiş olup sözleşmede yer verilmemesi şirket sözleşmesinde eksikliğe ve dolayısıyla şirketin ticaret siciline tescil talebinin reddedilmesine neden olur. Ayrıca TTK m. 587/1 uyarınca, şirket sözleşmesinin tamamı, dolayısıyla müdürlerin adları, soyadları, unvanları ve yerleşim yerinin ticaret siciline tescili ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunur.
Müdür, şirket sözleşmesi ile ortaklar arasından veya ortak olmayanlar arasından atanabilir. Müdür olarak atanacak kimse şirkete ortak ise şirket sözleşmesini imzalayınca atamayı da kabul etmiş olur. Diğer hallerde atanan kimsenin bunu ayrıca kabul etmesi gerekir. 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nun 540. maddesi uyarınca, müdürlerin şirket sözleşmesinde gösterilmemesi halinde tüm ortakların kanun gereği müdür sayılması sistemi kaldırılmış olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında şirket sözleşmesiyle düzenlenmemişse ortakların müdür sıfatını kanun gereği kazanması mümkün değildir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 623. maddesi uyarınca, ortakların tamamının müdür sıfatını kazanması ancak şirket sözleşmesinde düzenlenmişse mümkündür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 362. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin en çok üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçileceği düzenlenmişken limited şirket müdürlerinin görev sürelerine ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Şirket sözleşmesinde müdürler belli bir süre ile sınırlı olarak görevlendirilebileceği gibi belli bir süre belirtilmeksizin de görevlendirilebilirler. Şirket sözleşmesinde müdürlerin görev süresinin genel kurul tarafından belirleneceği düzenlenebilir veya görev süresine ilişkin alt ve üst sınırlar konabilir. Şirkette birden fazla müdür var ise, bunların görev sürelerinin birbirinden farklı olması da mümkündür.
2. Genel Kurul Kararı ile Kazanılma
Limited şirketin kuruluşunda müdürler şirket sözleşmesi ile daha sonra ise genel kurul tarafından atanır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda şirket sözleşmesi ile ve genel kurul kararıyla müdür atanması dışında herhangi bir yöntem düzenlenmemiştir. Ancak şirketi yönetme ve temsil etme yetkisinin mahkeme tarafından geçici bir süre için kayyıma bırakılması söz konusu olabilir. Bu durumda müdür sıfatını taşımasa dahi belli konularda yönetim ve temsil yetkisi kayyıma verilmiş olur. TTK m. 616/1 b uyarınca, genel kurulun müdürleri atama yetkisi mutlak ve devredilemez bir yetkidir. Dolayısıyla bu hüküm müdürlerin atanmasına ilişkin yetkiyi emredici şekilde genel kurula verdiğinden şirket sözleşmesine konulacak bir hükümle müdürlerin atanmasında başka bir kişi veya organ yetkili kılınamaz. Kanun koyucu genel kurulun müdürleri ataması bakımından herhangi bir ağırlaştırılmış yetersayı düzenlememiştir. Limited şirkette müdürlerin atanması ve görevden alınması, önemli işlerden sayılmadığı için ve şirket sözleşmesinin değiştirilmesini gerektirmediği için TTK m. 620 kapsamında olağan kararlar için öngörülen yetersayı ile karar alınabilmektedir.
Müdür olarak atanacak kimse aynı zamanda şirkette ortaksa kendisinin atanmasına ilişkin genel kurul toplantısında oy kullanabilir. Zira limited şirkette oy hakkından yoksunluğu düzenleyen TTK m. 619’da müdürlerin kendilerinin atanmalarına ilişkin kararlara katılmasını engelleyen bir durum söz konusu değildir. Genel kurul kararı ile atanacak müdürlerin ortaklar arasından veya ortak olmayan üçüncü kişilerden olması mümkündür.
Şirket ortağı olsun olmasın bütün müdürleri azletme yetkisi, genel kurula aittir ve devredilemez niteliktedir (TTK md. 616/1-b).
Şirketin birden fazla müdürünün bulunması halinde, bunlardan biri, şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanır (TTK m. 624/1). Müdürün genel kurulca atanmasına ilişkin olarak gündeme bağlılık ilkesi geçerli olup gündemde seçim maddesinin bulunması gereklidir. Ancak seçim maddesinin bulunması yeterli olup adaylara ilişkin bilgilere yer verilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Bununla birlikte gündemde seçim maddesi yer almasa dahi, müdürlük görevinin sona ermesi maddesinin bulunması durumunda yeniden seçim yapılabilir. Ancak müdürlerin görevlerinin sona ermesi ile ilgili gündem maddesi bulunmuyorsa, gündemde madde olmadıkça yeni bir müdürün atanması söz konusu olmaz.
Doktrinde genel kurul tarafından müdür seçimine ilişkin çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Buna göre; kuruluşta şirket sözleşmesiyle atanan müdürlerin görevlerinin süre bitimi, istifa, azil, ölüm ehliyetini yitirme vs. gibi herhangi bir nedenle sona ermesi halinde boşalan yere seçim genel kurul tarafından yapılır. Başka bir ifadeyle şirket sözleşmesiyle atanan müdürlerin görevleri herhangi bir şekilde sona erdiğinde şirkete müdür seçmek genel kurulun devredilemez yetkileri arasında sayıldığı için, genel kurul tarafından yeni müdürler seçilecektir. Bununla birlikte şirket müdürlerinin genel kurul tarafından seçilebilmesi için şirket sözleşmesi ile atanan ilk müdürlerin görevden herhangi bir sebeple ayrılması gereklidir. Onların müdürlük görevi sona ermediği veya erdirilmediği sürece, genel kurul tarafından müdür seçilemeyecektir. Müdürlerin genel kurul tarafından seçilebilmesi için mutlaka şirket sözleşmesi ile atanan ilk müdürlerin görevden herhangi bir sebeple ayrılması gerekmektedir. Onların müdürlük görevi devam ettiği müddetçe genel kurulun müdür seçmesi söz konusu değildir.
Doktrinde müdürlerin görevleri sona ermeden yeni müdür seçilemeyeceği görüşü ileri sürülmekte birlikte, daha sonra şirket müdür ya da müdürlerinin genel kurul tarafından seçilebilmesi için mutlaka şirket sözleşmesi ile atanan ilk müdürlerin görevden herhangi bir sebeple ayrılması zorunlu olmadığı görüşü de ileri sürülmüştür. Onların müdürlük görevi sona ermeden de genel kurulun müdür seçmesi söz konusu olabilir. Yeni müdürün atanması durumunda şirket sözleşmesinin değişikliğine ihtiyaç duyulmaz. Limited şirket tek ortaklı ise, bu ortak tek başına genel kurulun yetkilerini kullanma hakkına sahiptir. Dolayısıyla genel kurul olarak şirket müdürü atama hakkı da bu tek ortaktadır. Ancak, limited şirketlerde ortak olmayanların müdür olarak atanmaları mümkün iken, TTK m. 623 uyarınca dışarıdan müdür atandığında ortaklardan en az birisinin de müdür olması zorunludur. Bu durumda, tek ortaklı şirkette, tek ortağın müdürlük görevi zorunlu olacaktır. Dışarıdan atanacak müdür, tek ortakla birlikte kurul halinde müdürlük yapacaktır.
Müdürler ister genel kurulca seçilsin ister kuruluşta şirket sözleşmesi ile atansın seçim müdürlere yapılmış bir icaptır. Müdürlük yasal bir zorunluluk olmadığı için ortaklar bu görevi kabul etmek zorunda değildirler. Müdür sıfatı bu öneriye önceden muvafakat verilmesi ya da daha sonra açık ve zımni kabul beyanında bulunulması ile kazanılır. Genel kurul toplantısında hazır bulunmak ve seçime itiraz etmemek kendi yokluğunda alınan karardan sonra müdürler kuruluna katılma veya elden dolaştırma yoluyla alınan bir kararı imzalamak müdürlüğün zımnen kabulü anlamına gelir. Genel kurul kararı ile atanan müdürler TTK m. 587 uyarınca tescil ve ilan edilirler. Ayrıca müdürlerle ilgili gerçekleşecek değişikliklerin de TTK m. 31 uyarınca tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmesi zorunludur.
Limited Şirkette Müdür Sıfatının Sona Ermesi
1. Kendiliğinden Sona Erme
Anonim şirketlerden farklı olarak limited şirketlerde müdürler için kendiliğinden sona erme sebepleri düzenlenmemiştir. Ancak yönetim kurulu üyeliğini sona erdiren nedenler, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 363/2. maddesinde düzenlenmiş olup, doktrinde bunların limited şirket müdürleri içinde geçerli olduğu kabul edilmektedir. Limited şirketlerde ister şirket sözleşmesiyle atanmış isterse genel kurul kararıyla seçilmiş olsun, müdürlerin de anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri için düzenlenmiş olan TTK m. 363/2 hükmündeki hallerin gerçekleşmesi durumunda müdürlük görevi kendiliğinden sona erer ve aynı şekilde seçilme engeli olur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 363/2 maddesi uyarınca, “yönetim kurulu üyelerinden birinin iflasına karar verilir veya ehliyeti kısıtlanır ya da üye üyelik için gerekli kanuni şartları yahut esas sözleşmede öngörülen nitelikleri kaybederse, bu kişinin üyeliği, herhangi bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden sona erer.”
Bu hükmün limited şirket müdürleri hakkında uygulanması gerekir. Bu hüküm dikkate alındığında limited şirketlerde de müdürlük sıfatını kendiliğinden sona erdiren nedenleri kanuni nedenler ve şirket sözleşmesinde düzenlenen nedenler olarak ikiye ayırmak mümkündür.
2. Kanuni Sebeplerle Sona Erme
Müdürlük sıfatı, müdürün ölümü, medeni hakları kullanma ehliyetini kaybetmesi veya ehliyetinin kısıtlanması ya da üyelik için gerekli kanuni şartları kaybetmesi halinde kendiliğinden sona erecektir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre ortaklardan en az birinin müdür olması zorunludur. Bu zorunluluğu yerine getiren ortağın ortaklık sıfatını kaybetmesi durumunda müdürler içinde başka bir ortak yoksa müdürlük sıfatı kanun gereği kendiliğinden sona erecektir. Ortağın müdür olması kural olarak şirket sözleşmesinden ve sermaye sahipliğinden kaynaklandığından ortağın şirketten çıkması veya çıkarılması da müdürlük sıfatını sona erdirir. Limited şirkette payın devri halinde ortaklık sıfatı sona ereceği için, ortak sıfatıyla müdürler kurulunda yer alan ortağın müdürlük sıfatı kendiliğinden sona erer. Zira TTK m. 353 uyarınca şirketin kuruluşundan sonra mahkemece feshine karar verilmesi, müdür seçimine ilişkin genel kurul kararının iptaline karar verilip bunun kesinleşmesi, müdürün temsil ettiği tüzel kişinin şirketteki esas sermaye payını devretmesi durumlarında da müdürlük sıfatı kanuni sebeplerle sona erer. Ancak tüzel kişi temsilcisinin ehliyetini kaybetmesi veya müdürlük görevini yapmasına engel teşkil eden başkaca olguların ortaya çıkması halinde tüzel kişinin kendisinin müdürlük sıfatı düşmez, bu durumda başka bir gerçek kişiyi temsilci olarak seçmesi gerekir. Ayrıca limited şirkette bir tüzel kişi müdür olarak atanmışsa onun yerine bu görevi yerine getirecek olan gerçek kişi ile söz konusu tüzel kişi arasındaki hukuki ilişki sona ererse bu kimsenin müdürlük görevi de sona erer.
Limited şirketin birleşme veya tür değiştirmesi gibi tasfiyesiz sona ermesi, müdürlerin seçilmesine ilişkin genel kurul kararının iptalinin kesinleşmesi, şirketin tasfiye sürecinin tamamlanması ve ticaret sicilinden silinmesi hallerinde müdürlerin görevi sona erer. Denetime tabi limited şirketlerde, denetçinin denetim sonunda yazdığı olumsuz görüş yazısı müdürlerin bu sıfatının yitirmesi sonucunu doğurur (TTK m. 635, m. 403/5). Başka bir anlatımla denetçinin olumsuz görüş yazısı müdürlerin müdürlük sıfatını düşürür. Bu durumda müdürler, olumsuz görüş raporunun şirkete tesliminden itibaren dört iş günü içinde genel kurulu toplantıya çağırmakla yükümlüdürler. Bu toplantının gündeminde müdür seçimi vardır. Şirket sözleşmesinde aksi düzenlenmemişse genel kurul kısmen veya tamamen eski müdürleri de tekrar seçebilir.
Gerçek kişi müdürün iflasının müdür sıfatının sona erdirip erdirmeyeceği hususunda kanunda açık bir düzenleme yoktur. Doktrinde kesinleşmiş mahkeme kararıyla müflis olan ve bizzat ticari faaliyette bulunması kanunen yasaklanmış olan bir kimsenin limited şirketi yönetmesi ve temsil etmesi uygun olmadığından iflasın müdürlük görevinin sona erdireceği görüşü ileri sürülmüştür. Bununla birlikte, limited şirketle müdür arasında vekalet sözleşmesi bulunduğunu, vekalet sözleşmesinin, vekilin istifasıyla kural olarak sona ereceğini (TBK m. 397), diğer taraftan müdürün limited şirketin kanuni temsilcisi olduğunu, müdürün sahip olduğu temsil yetkisinin de onun iflasıyla kalkacağını (TBK m. 35), bu açıdan iflasın neticelerini düzenleyen İİK m. 184’de iflas eden kimsenin limited şirket müdürü olamayacağı hususunda bir düzenleme bulunmamasının müflisin limited şirkete müdür olmasını sağlamayacağı görüşü ileri sürülmüştür. Ancak, iflasın kural olarak limited şirkette müdürlük sıfatını kaybettiren yasal nedenler arasında olmadığını, ancak ortakların şirket sözleşmesinde müdürlerde aranan nitelikler arasında müflis olmamayı saymamış olabileceğini, bu durumda görevi sırasında iflas eden müdür de kararın kesinleşmesi ile bu sıfatını yitireceği ve ayrıca iflasın müdürün görevinden alınması için haklı bir sebep sayılacağını ve şirket sözleşmesinde bu bağlamda herhangi bir hüküm içermese de her ortağın, TTK m. 630/2 uyarınca mahkemeye başvurarak müdürün görevine son verilmesini talep edebileceği görüşü de ileri sürülmüştür.
Limited şirketin iflası dahil herhangi bir nedenle sona ermesinin müdürün bu sıfatının da yitirilmesine neden olmayacağı, şirket tasfiye edilip sicilden terkin edilinceye kadar iflas idaresi veya tasfiye memuruna bırakılanlar dışında kalan kanuni ifadeyle “nitelikleri gereği tasfiye memurlarınca (veya iflas idaresince) yapılamayan işlemlerle” (TTK m. 643, 534/1-c.2, 535/1) ve “tasfiye amacıyla” TTK m. 643, 533/2-c.3) sınırlı olmak kaydıyla müdürlerin görev ve yetkileri devam edecektir. Diğer bir ifade ile şirketin tasfiyeye girmiş olması müdürlük görevini sona erdirmemektedir.
Ceza hukuku açısından müdürlük sıfatını sona erdiren nedenler 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53/1-d maddesinde düzenlenmiştir. TCK m. 53/1-d uyarınca kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak şirket yöneticisi olmaktan yoksun bırakılır. Mahkemenin vereceği mahkumiyet hükmü müdürün görev süresi içinde verilir ve kesinleşirse, müdürlük sıfatı kanun gereği düşer. Aynı şekilde TCK m. 169 uyarınca güvenlik tedbirlerinin tüzel kişilere de uygulanacağı belirtilmektedir. TCK m. 53/1-d hükmündeki hapis cezasını, hapis cezası ya da daha ağır bir ceza şeklinde yorumlamak gerekir. TCK m. 53/2 uyarınca, kişi işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz. Buna göre, mahkumiyetin geçici nitelikte olduğu ve hükmün infazı tamamlanınca veya suçu tüm unsurlarıyla ortadan kaldıran bir genel affın olması halinde, müdür veya yöneticilik hakkından yoksunluk durumu ortadan kalkar ve bu kişi limited şirkete müdür olarak tekrar seçilebilir. Son olarak limited şirket ile müdür arasındaki hukuki ilişki, müdürlük sıfatının sona ermesinde önem arz eder. Taraflar arasında hukuki ilişki vekalet veya hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilmesi halinde vekalet veya hizmet sözleşmesini sona erdiren sebepler de müdürlük sıfatının sona ermesine neden olur.
3. Şirket Sözleşmesinde Belirlenen Sebeplerle Sona Erme
Müdürlük sıfatının sona ermesine sebep olan hükümler şirket sözleşmesine konulabilir. Şirket sözleşmesinde veya şirketle müdür arasındaki sözleşmede bir süre belirlenmişse bu sürenin bitimi ile müdürlük sıfatı da sona erer. Ayrıca sözleşmede, ortak sıfatının kaybedilmesi, belli bir yaşa gelme, uzun süre yurt dışında kalma, mesleki faaliyetin bırakılması, yerleşim yerini yurt dışına taşıma gibi müdürlük sıfatını sona erdiren sebepler olarak şirket sözleşmesinde sayılmışsa, bunların gerçekleşmesi ile müdürlük sıfatı kendiliğinden sona erecektir.
Şirket sözleşmesinde müdür olabilmek için aranan şartların ortadan kalkması da müdürlük sıfatını sona erdirir. Bununla birlikte görev süresi içinde müdürlük sıfatının kazanılmasına mani olan yasal engellerden birisinin meydan gelmesi de müdürlük sıfatını kendiliğinden sona erdirir. Müdür, müdürlük için kanunda veya şirket sözleşmesinde belirlenen nitelikleri kaybederse, bu kişinin müdürlüğü herhangi bir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erer.
4. İstifa ile Sona Erme
Limited şirkette istifa ile müdür sıfatı sona erer. İstifa, istifa eden müdürün irade açıklamasının şirkete ulaşmasıyla sonuçlarını ortaya çıkaran, tek taraflı ve bozucu yenilik doğuran bir hukuki işlem olup ileriye etkili olarak hüküm ve sonuçlarını doğurur. Şirketin istifa beyanını kabul edip etmemesi önem arz etmez. Müdür her zaman ve hiçbir şarta tabi olmaksızın istifa edebilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda istifa ile müdürlük görevinin sona ereceğine ilişkin açık bir düzenleme yoktur. İstifa müdürlük görevinden tek taraflı çekilme olduğu için istifa hakkının kullanım şartları, müdür ile şirket arasındaki sözleşmenin niteliğine göre belirlenmelidir. Şirket ile müdür arasındaki hukuki ilişki vekalet sözleşmesine dayandığında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 512 maddesindeki vekalet veren ve vekilin her zaman sözleşmeyi tek taraflı sona erdirebileceğine ilişkin hüküm uygulanır. Bu hüküm istifa suretiyle vekaletin ve dolayısıyla müdürlük sıfatının sona ereceğini belirtmektedir. TBK m. 512 emredici bir hüküm olduğundan istifa hakkının sınırlandırılması veya elinden alınması söz konusu değildir. Ayrıca istifa hakkından önceden feragat edilmesi geçersizdir. İstifa için bir sebebin gösterilmesi veya haklı bir sebebin bulunması şart değildir. Ancak TBK m. 512 uyarınca, müdür uygun olmayan zamanda müdürlük görevinden çekilirse şirketin bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlü olacaktır.
Limited şirket müdürünün istifasını kime yönelteceği konusunda da 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir düzenleme yer almamaktadır. Şirkette birden fazla müdür varsa, istifa diğer müdür veya müdürlere yöneltilir. Ortak olan tek müdürün istifasını diğer ortaklara yöneltmesi gerekir. Ortak olmayan müdür istifasını kendisine yasa gereği yönetim ve temsil yetkisi verilmiş olan ortağa iletebilir. Diğer taraftan genel kurul tarafından atanan müdürlerin istifa beyanının genel kurula yöneltilmesi de mümkündür.
Müdürün istifası herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak sona ermenin ticaret siciline tescili zorunlu olduğundan istifanın yazılı şekilde yapılması faydalı olur. İstifanın yazılı olarak yapılması ve şirkete ulaştığının ispatlanması açısından imza karşılığı elden teslim edilmesi ya da noter aracılığı ile gönderilmesi uygun olacaktır. İstifa iç ilişkide etkisini şirkete ulaşmakla, dış ilişkide ise tescil ve ilanla gösterir. İstifanın tescil ve ilanına kadar üçüncü kişilerin iyiniyeti korunur. Görevi sona eren müdür, TTK m. 28 anlamında tescil ve ilanı talebe yetkili ilgililer arasındadır.
Müdürün aynı zamanda limited şirketin ortağı olması durumunda müdürün istifa etmesi müdürlük sıfatını sona erdirir, ortaklık sıfatını sona erdirmez.
Müdürün istifa etmesinden sonra sonuçlanmış bu istifasını geri alması da mümkün değildir. Bu durumda bu kişinin tekrar şirket müdürü olabilmesi için usulüne uygun olarak tekrar atanması gerekir.
Müdürle şirket arasındaki ilişkiyi tek taraflı irade ile son veren istifa, müdüre kayıtsız şartsız tanınmış bir hak değildir. Başka bir anlatımla bu imkan ancak vekalet ya da hizmet sözleşmesi hükümleri kapsamında kullanılabilir. Ancak şirket ile müdür arasında akdedilen sözleşmenin vekalet veya hizmet sözleşmesi niteliğinde olması arasında birtakım farklar olacaktır. Bu hukuki ilişkinin vekalet sözleşmesi olduğu kabul edilirse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 512. maddesi uyarınca müdürün şirket ile olan ilişkisi her zaman sona erdirilebilir. Eğer bu hukuki ilişkinin hizmet sözleşmesi olduğu kabul edilirse, ilişkinin sonlandırılabilmesi için kanunda öngörülen sürelere uymak gerekecektir. Ancak bu sürelere uyulmasa dahi istifanın sonuçları gerçekleşir. Tek ortaklı limited şirkette tek ortağın müdürlükten istifa edip etmeyeceği hususunu öncelikle istifanın tek taraflı oluşu ile değerlendirmek gerekir. Buna göre istifa karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan tek taraflı bir irade beyanı olup hukuki sonuçlarını muhatabına vardığı an doğurur.
Tek ortaklı limited şirkette şirket ortağı olan müdürünün istifası halinde, ortak olmayan bir müdür mevcut olsa dahi kanunen müdürler kurulunun geçerli olması için tek ortağın müdür olmasına bağlı olması nedeniyle başka müdür olsun olmasın tek ortak olan müdürün istifası şirketi organsız bırakacaktır.
Bununla birlikte tek ortaklı limited şirkette ortak olan müdürün istifa ile aynı sonucu doğuracak, şirketi organsız bırakacak eylemleri de olabilir veya müdürün ölümü de benzer duruma sebep olabilir. Şirket sözleşmesinde müdürün belirli bir mesleği icra etmesi, yaş sınırı vb. bir şart öngörülmüş ise müdürün bu şartı sağlamaması halinde doğrudan istifa etmemiş olsa da müdürlük görevi –gerekli nitelik ortadan kalktığından– son bulacağından şirket yine organsız kalmış olacaktır.
Teorik olarak tek ortaklı bir şirkette şirket ortağı olan müdürün istifa edebileceği ve istifa sonucu şirketin organsız kalacağı kabul edilmekle birlikte uygulamada ilgili durum ticaret sicil müdürlüğü tarafından tescil edilmemektedir. Buna gerekçe olarak hem şirketin organsız kalışı hem de istifa etmekle müdürlük görevi sona eren şahsın tescil isteminde bulunacak şahıslardan olmaması öne sürülmektedir. Bu sebeple uygulamada istifanın tespit ve tesciline karar verilmesine yönelik dava açılmaktadır.
Kesin bir çözüm getirilene kadar organsız kalan şirkete kayyım atanmasının sağlanması gerekir. Durumun şirket açısından sonucu bu iken ilgili müdür açısından ise şirketi organsız bırakmak nedeniyle sorumluluk gündeme gelebilir. Bu durumda üçüncü kişi alacaklılar tarafından sorumluluk davası açılması doğrudan zararlarının olması şartıyla mümkündür.
5. Azil ile Sona Erme
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre limited şirket müdürlerinin azil ile sona ermesi, genel kurul kararıyla ve mahkeme kararıyla olmak üzere iki şekilde gerçekleşmektedir.
a. Genel Kurul Kararıyla Azil
Limited şirketi temsile yetkili organ olan müdür bu yetkisini kullanırken kast, ihmal veya basiretsizlik sebebiyle şirket veya ortaklar aleyhine karar alır ya da bu gibi bir uygulamada bulunursa, şirket tarafından görevine son verilmek istenebilir. Müdür ile şirket arasındaki ilişki güven temeline de dayalı olduğu için bu güvenin sarsılması durumunda, genel kurul tarafından verilen bu yetkinin her zaman geri alınabilmesi mümkündür. Müdürlerin görevden alınmasına azil de denmektedir. Azil, müdürlük görevine genel kurul tarafından tek taraflı olarak son verilmesidir. Bu niteliği ile azil, müdürlük ilişkisini sona erdiren yenilik doğuran bir karardır, müdüre tebliğ edildiğinde hükümlerini icra eder ve müdürlük görevini ve yetkilerini sona erdirir. Azil hukuki sonuçlarını iç ilişkide kararın tebliği ile doğurur. Azilin dış ilişkide üçüncü kişilere karşı etkili olması için kararın tescil ve ilanı gerekir. Yapılan tescil ve ilan kurucu değil açıklayıcı niteliktedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630 maddesinde müdürün genel kurul kararıyla azledilebilmesi düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 630. maddesinde, 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nun 543. maddesinden farklı olarak, ortak olan müdürle ortak olmayan müdür ayırımı yapılmadığı gibi diğer yandan müdür sıfatının sözleşme ile ve genel kurul kararı ile kazanılması açısından da ayırım yapılmamıştır. Müdür üçüncü kişi olsa da, hangi şekilde atanmış olsa da şirketin organıdır. Çünkü kurum olarak şirketin yönetim ve temsil organına seçilenler organ sıfatını da kendiliğinden kazanırlar. Dolayısıyla organ kurumu, üyelerinin ortak olup olmadığı ölçütüne dayanarak, bir kısmının organ sıfatına sahip olması, diğerlerinin organ sıfatına sahip olmaması, ratio legise (kanunun amacına) aykırıdır. TTK m. 630/1 uyarınca genel kurul, müdür veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir. Kanun müdürleri görevden alma konusunda genel kurula koşulsuz ve mutlak yetki tanımıştır. Bu hüküm ile görev süresi bitmemiş müdürün genel kurul kararı ile azledilebilmesi mümkündür. Anonim şirketlerde olduğu gibi (TTK m. 364/1), limited şirkette de müdürlerin genel kurul kararı ile görevden alınabileceği, ayrıca yönetim hakkının ve temsil yetkisinin sınırlandırılabileceği açık bir şekilde düzenlenmiştir.
Limited şirket müdürünün tüzel kişi olması halinde de görevden alma yetkisi genel kuruldadır. Şirket genel kurulu, tüzel kişi müdürü görevden aldığı andan itibaren o tüzel kişi müdürün gerçek temsilcisinin de görevden alındığı kabul edilir.
Müdürleri azletme yetkisi kural olarak genel kurula ait olup bu yetkinin genel kurul dışında bir organa veya üçüncü kişiye devri mümkün değildir (TTK m. 616/1-b). Bu yetki genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda azil yetkisinin kullanılması açısından müdürlük sıfatının şirket sözleşmesi ile ya da genel kurul kararıyla kazanılmış olması arasında bir fark düzenlenmemiştir. Müdür hangi yolla atanmış olursa olsun genel kurul onu görevden alma yetkisine sahiptir. Gecikmesinde tehlike olan hallerde dahi bu hakkın genel kurul dışında ortaklardan birisi tarafından kullanılmaz. Yine müdürlerden birinin veya müdürler kurulunun müdürü görevden alma yetkisi de yoktur. Genel kurul bu görevinden feragat edemez. Ayrıca şirket sözleşmesinde genel kurulun, müdürü görevden almasına ilişkin bazı şartların düzenlenmesi ya da bir süre veya cezai şart kabul edilmesi de mümkün değildir. Genel kurul kararıyla müdürün azledilebilmesi için herhangi bir sebebe ihtiyaç yoktur. Şirket genel kurulu hiçbir sebep göstermeksizin her zaman müdürün azline karar verebilir. Genel kurulun söz konusu yetkisi herhangi bir şarta bağlanmamıştır. Ancak genel kurulun müdürleri azil yetkisi sınırsız ve keyfi kullanılabilecek bir yetki değildir. Ortakların müdürlerin azli için mahkemeye gidebilmesi için haklı sebep gerekli iken genel kurulun azli için haklı sebebe gerek yoktur. Yargıtay’ın genel kurul kararının iptaline ilişkin açılan davada şirket tarafından alınan yöneticilerin azline ilişkin genel kurul kararlarında haklı sebebin bulunmasının şart olmadığına ilişkin kararı da bu yöndedir. Ancak genel kurulun azil yetkisini sebepsiz ve keyfi kullanamayacağı, zira şirketle müdür arasındaki sözleşmenin (vekalet ya da hizmet) buna engel olduğunu, azil yetkisini yasaya uygun kullanmayan şirketin aradaki sözleşmenin haksız feshi nedeniyle oluşacak sorumluluğu üstlenmek zorunda olduğu, ayrıca görevden alınan müdürün tazminat haklarını saklı tutan TTK m. 630/4 hükmünün bunu teyit ettiği görüşü de ileri sürülmüştür.
Limited şirkette müdürlerin azli için genel kurul gündeminde hüküm bulunmasına gerek yoktur. Zira limited şirkette gündeme bağlılık ilkesi geçerli değildir. Ancak genel kurul toplantısının düzenlendiği TTK m. 617/3 hükmü ile anonim şirket hükümlerine atıf yapılarak genel kurul toplantısının gündemine ilişkin TTK m. 364 hükmünün kıyasen limited şirketlere de uygulanması gerekir. Müdürler TTK m. 364/1 uyarınca şirket sözleşmesi ile atanmış olsalar dahi, gündemde madde bulunması halinde her zaman azledilebilirler. Ancak kanun koyucu gündeme bağlılığa ilişkin hükmü kolaylaştırmak adına, haklı sebeplerin varlığı halinde gündemde madde bulunması koşulunu kaldırmıştır. Bununla birlikte gündeme bağlılık ilkesine (TTK m. 617/3, 413/2) uymak kaydıyla müdürlerin her zaman (TTK m. 364/1-c.1) görevden alınabileceği, ancak haklı sebep gerekçesine yönelik TTK m. 630/2’de bir düzenleme öngörüldüğünden, gündemde madde bulunmasa bile haklı sebeplerin varlığında yönetim kurulu üyelerinin azline olanak tanıyan TTK m. 364/1 hükmünün sadece bu yönüyle sınırlı olarak limited şirkette kıyasen uygulanmaması görüşü de ileri sürülmüştür.
Doktrinde müdürlerin genel kurul tarafından azli gündeme bağlılık ilkesi kapsamında olmakla birlikte, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 617/3 maddesinde yapılan atıf uyarınca, TTK m. 413/3 limited şirketler içinde söz konusu olacağı için müdürlerin görevden alınmaları ve yenilerin seçimi yılsonu finansal tabloların görüşülmesi maddesiyle ilgili sayıldığından gündemde azil maddesi olmasa dahi şirket yılsonu finansal tablolardan ve yıllık rapordan memnun kalmadığı takdirde müdürlerin olağan genel kurul toplantısında her zaman görevden alınabileceği ileri sürülmektedir. Genel kurulun çağrısız yapılması halinde ise, TTK m. 617 atfı ile TTK m. 416/2 uyarınca tüm ortakların oybirliği ile gündeme müdürlerin azline ilişkin madde eklenmesi ya da haklı sebebe dayanarak müdürlerin azli mümkündür. Böylece tüm ortakların veya temsilcilerinin hiçbirisinin itirazı olmaksızın toplu halde hazır bulunmaları halinde çoğunluğun kararıyla müdürlerin azline karar verilir.
Müdürlerin genel kurul kararıyla görevden alınmaları TTK m. 621 kapsamında özel nisap gerektiren konulardan olmadığı için TTK m. 620/1 uyarınca, kanun ve şirket sözleşmesinde aksi öngörülmedikçe genel kurul toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile bu kararları alır. Dolayısıyla genel kurulda azil kararı verilebilmesi için sermaye payı açısından temsil edilen oyların yarıdan bir fazlasını karşılayacak şekilde olumlu oy verilmiş olması gerekir. Şirket sözleşmesinde bu nisabın ağırlaştırılması ya da hafifletilmesi mümkündür. Şirket sözleşmesinde nisabın ağırlaştırılması ve bu nisabın sağlanamaması halinde müdürlerin azli söz konusu olamayacaktır.
Azledilecek olan müdür, ortak sıfatına sahipse genel kurulda kendisinin azline ilişkin oylamada oy kullanabilir. Ortak olan kişiler şirket yönetimine ilişkin aday olmaları durumunda genel kurul toplantısına katılıp oy kullanabiliyorsa azillerine ilişkin kararlarda da oy kullanabilmelidir. Doktrinde limited şirkette tek müdür olsa dahi genel kurul kararıyla azledilebileceği, başka deyişle azil sonucunda şirketin yönetim organından yoksun olacak olmasının azle engel olmadığı, müdürün azline karar verildiğinde ya da şirket sözleşmesinde müdür sayısı belirlenmiş ve bu sayının altına düşülecekse aynı kurulda yeni müdür seçilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Limited şirket müdürler kurulunda bir paydaş/müdürün yer almak zorunda olması ve bu müdürün bir şekilde müdürlük görevinin sona ermesi şirketi organsız bırakacaktır. Bu müdürün iradesi ile olabileceği gibi iradesi dışında azil ve ölüm gibi bir sebeple de olabilir. Bu sebeple genel kurulun mutlak olan azil hakkını şirketin organsız kalma ihtimaline bağlı olarak düşünmemek, şirket organsız kalacak olsa dahi azlin geçerli olduğunu kabul etmek gerekir. Uygulamada genelde müdür azledildiğinde aynı toplantıda yeni bir müdür seçilmektedir. Teorik olarak müdür azledilip örneğin 2 saat sonra yeni müdür seçildiğinde de şirket organsız kalmaktadır fakat görünür bir etkisi yoktur. Buna karşın aynı toplantıda yeni bir müdür seçilse ve bunun tescili için geçen vakitte yeni seçilen müdür vefat etse şirket yine organsız kalacaktır. O yüzden genel kurulun bir müdürü azlinin, şirket organsız kalacaksa, yerine yeni bir müdür seçimine bağlı kılınması mümkün değildir. Bu durumda şirketin başkaca bir paydaş/müdürü de yoksa azil sonrası şirket organsız kalacaktır. Bu azlin tescili ve kayyım atanması ihtimalleri de aynen geçerlidir. İstifa eden müdürün sorumluluğu, azil kararı veren genel kurul için aynı şekilde değerlendirilemez. Zira, teorik olarak aksi mümkün olsa da bir ortak müdürün genel kurulca azli şirkette başkaca ortakların varlığının kabulünü gerektirir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ise genel kurul kararı nedeniyle şirketin veya üçüncü kişilerin uğradığı bir zarar sonucu genel kurul üyesi ortakların sorumluluğuna gidilebileceğine dair bir hüküm öngörmemiştir. Genel kurul kararı ile müdür azledildiğinde, bu kararın kanuna, şirket sözleşmesine ve dürüstlük kuralına uygun olması gerekir. Aksi halde azil kararı TTK m. 445 uyarınca iptal edilebilir.
Ortak olan müdür azil kararının iptali için dava açabilir. Ortak olan müdürün azle ilişkin genel kurul kararının iptalini isteyebilmesi için karara olumsuz oy verip bu muhalefetini tutanağa geçirtmesi gerekir (TTK m. 445/1).
Ortak sıfatına sahip olmayan müdür, genel kurulun azle ilişkin kararının iptalini talep edemez. Buna karşın, azle ilişkin karar yokluk veya butlan yaptırımına tabiyse, ortak sıfatına sahip olmayan müdür tespit davası açabilir.
Ortak olmayan müdürlerin genel kurul kararına karşı iptal davası açabilmesi, ancak alınan kararın yerine getirilmesinin onların şahsi sorumluluğuna gidilmesi halinde mümkündür. Genel kurulda alınan haksız azil kararları bu nitelikte değildir. Dolayısıyla bu tür kararlara karşı müdürlerin iptal davası açmak yerine, uygun olmayan zamanda görevden alma nedeniyle tazminat davası açması gerekir. Müdürün genel kurul tarafından azli halinde bu durum mutlaka ticaret siciline tescil edilmelidir (TTK m. 629/1, 373 ve 31/1). Ayrıca bu tescilin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilanı da gerekir (TTK m. 35/3). Müdür genel kurul tarafından uygun olmayan zamanda azledilirse, bu durumda tazminat isteyebilir. Zira TTK m. 630/4 de görevden alınan yöneticinin tazminat hakları saklı tutulmuştur. Genel kurul haklı sebeplere dayanarak azil kararı alırsa elbette müdür bu karara karşı tazminat davası açamaz.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/4 maddesi uyarınca, tazminat talebi için müdürlerin görevden alınmasını gerektirecek objektif ve haklı bir sebebin bulunmaması ve genel kurul tarafından zaman olarak müdürlerin bu görevlerinin devam edeceğine ilişkin güvenine aykırı bir zamanda azledilmeleridir. Müdürler tarafından menfi zarar istenecektir. Buna karşılık genel kurul haklı sebeplerle müdürü azletmişse, müdürün tazminat talebi olamaz. Ayrıca TTK m. 630/4’teki tazminattan kasıt özellikle müdürün şirket dışından üçüncü bir kişi olması durumunda sözleşmeye haksız olarak son verilmesi durumundaki tüm talepleri, örneğin müdürlük sözleşmesindeki cezai şart, kıdem ya da ihbar tazminatlarını da kapsayacak şekilde anlamak gerekir. Aynı şekilde müdür görevden alınırken haksız bir isnada maruz kalmışsa, maddi ve manevi tazminat davası da açabilir.
b. Mahkeme Kararıyla Azil
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/2 maddesi uyarınca her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Burada açıkça müdürü görevden alma geçmese de bu hüküm müdürün azlini de kapsar, görevden almaya yer verilmemesi müdürün azlinde bu hükmün uygulanmayacağı anlamına gelmez. Nitekim hükmün kenar başlığı “Görevden alma, yönetim ve temsil yetkisinin geri alınması ve sınırlandırılması” şeklindedir. Bu hükümde bir ortağın talebiyle yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılması ve müdürlük sıfatına mahkeme tarafından son verilmesi düzenlenmiştir.
Şirkette her ortak haklı sebep olması halinde mahkemeden müdürlerin yönetim ve temsil yetkisinin sınırlandırılmasını veya kaldırılmasını isteyebilecektir. TTK m. 630/2’de “yöneticiler”in denildiği için müdürün görevden alınmasının yanı sıra sadece müdürlere karşı değil bu sıfatı taşımayan ticari mümessil veya ticari vekiller için de mahkemeye başvurulabilecektir. Nitekim hükümde kullanılan “yönetici” kavramının şirket sözleşmesiyle atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş müdürler olmakla birlikte genel kurul tarafından görevlendirilen ticari temsilciler ve ticari vekiller (TTK m. 631) ile doğrudan müdürler tarafından yönetim ve temsil yetkisi kendilerine devredilen üçüncü kişileri de (TTK m. 577/1-(h), 577/1-(i), 625/1-(d), 629/1, 370/2) kapsadığının kabul edilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/1 ila 4 maddesinde limited şirket yönetimine ilişkin diğer hükümlerden farklı olarak, müdür kavramı yerine daha geniş bir kavram olan yönetici kavramı kullanılmıştır. Bu hükümde kullanıldığı şekilde yönetici kavramının limited şirkette müdürü kapsadığı açıktır. TTK m. 630/2 hükmü, sözleşmeyle atanan kollektif şirket yöneticisinin, haklı sebeplerle mahkeme kararıyla görevden alınmasını düzenleyen ve nelerin haklı sebep olabileceğini belirten TTK m. 219 hükmü ile paralel düzenlenmiştir. Kanun koyucu bu hüküm ile pay oranı ne olursa olsun her bir ortağa vazgeçilmez nitelikte mutlak bir ortaksal hak tanımıştır. Bu hak çoğunluk gücünü de sınırlandırmaktadır. Çoğunluğun gerek şirket sözleşmesiyle gerekse genel kurul kararıyla atamış olduğu müdürler, haklı sebepler varsa ortaklardan birisinin başvurusu üzerine mahkemece görevden alınabilmekte veya yetkileri sınırlanabilmektedir. Bu hükümle genel kurul tarafından azledilmeyen müdürlerin haklı sebeplerin varlığında mahkeme tarafından azli sağlanır. Azil ancak mahkeme kararıyla, dolayısıyla azil davası açılmasıyla mümkündür. Ortağın tek taraflı iradesi ile müdürün azledilmesi mümkün değildir. Ortaklar açısından haklı sebeple müdürün azli davası açılabilmesi; vazgeçilmez, sınırlanamaz ve ortağın elinden alınamaz mutlak nitelikte bir haktır. TTK m. 630/2 emredici niteliktedir. Bu hak bireysel hak olarak tüm ortaklara tanınmıştır. Ortağın bu haktan vazgeçmesi mümkün olmadığı gibi, genel kurul kararıyla ortağın elinden bu hakkın alınması da mümkün değildir. Zira TTK m. 644 atfıyla TTK m. 447 uyarınca, böyle bir genel kurul kararı batıl olur.
Haklı Sebeple Müdürün Azli Davası
i. Davanın Tarafları
TTK m. 630/2 de açıkça belirtildiği üzere azil davasını açmaya her ortak yetkilidir. Davacı sıfatı şirkete ortak olan kişiye aittir. Ortak olan davacının şirketteki pay oranının dava açabilmesi için önemi yoktur. Ayrıca davacının belli bir süreden beri ortak olma zorunluluğu da bulunmamaktadır. Şirket ortakları dışında başka birisinin bu davayı açma hakkı bulunmamaktadır. Ortak sıfatına sahip olmayan şirket alacaklıları ile ortak sıfatı olmayan müdürlerin azil davasını açmaya hakkı yoktur. Ancak müdür ortak sıfatına haizse diğer müdür ya da müdürlerin azli için dava açabilir. Ortak olan müdürün bu davayı kendisi için açması da mümkün değildir. Zira Yargıtay, müdürün istifa etme hakkı varken kendi azli için dava açmasını hukuki menfaat yokluğundan reddetmiştir. Azil davasını açabilecek ortak gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Davanın açılabilmesi için ortakların öncelikle genel kuruldan talepte bulunması gerekli değildir. Çünkü TTK m. 630/2’de bu şekilde bir düzenleme yoktur.
Haklı sebeple müdürün azli davasında davacı olabilmek için şirket ortağı olma zorunluluğu olduğu için davacıların şirket ortağı olduğunu ispat etmeleri gerekir. Ortaklık sıfatı pay defteri, şirket sözleşmesi ve pay senetleri ile ispatlanabilir. Haklı sebeple müdürün azli davasını açma hakkı sadece ortaklara tanındığı için davada kararının kesinleşmesine kadar davacının ortak sıfatını taşıması gerekir. Davacı ortağın bu dava derdest iken payını devretmesi halinde, artık ortak sıfatını yitirdiğinden davaya devam edemez. Zira haklı sebeple müdürün azli davasında ortak sıfatını yitiren ortağın herhangi bir menfaati kalmamaktadır. Ancak payın devri halinde payı devralan ortağın payı devralan kişinin davaya devam etmekte hukuki yararı olduğu için davaya devam edebilmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/2 maddesinde haklı sebeple müdürün azli davasının kime yöneltileceği düzenlenmemiştir. Dolayısıyla bu husus doktrinde tartışmalıdır. Doktrinde bu davanın şirkete karşı açılması gerektiği ve müdüre karşı açılması gerektiği, şirketle birlikte müdüre karşı açılması gerektiği yönünde farklı görüşler ileri sürülmüştür. Azli istenen müdür, dava sonuna kadar fer-i müdahil olarak davaya eklenebilir. Yargıtay’ın ise haklı sebeple müdürün azli davasının müdüre karşı açılması gerektiği yönünde içtihatları vardır. (Yargıtay 11 HD, 12601/4153, 30.05.2018)
Haklı sebeple müdürün azli davasında görevden alınmak istenen müdür dışında başka müdürler varsa, şirket kural olarak bu müdürler tarafından temsil edilir. Şirkette tek müdür varsa veya tüm müdürlerin azli isteniyorsa şirket bu durumda müdürler tarafından temsil edilemez. Dolayısıyla mahkeme tarafından temsil kayyımı atanır (TMK m. 427/4) ve şirket bu kayyım tarafından temsil olunur.
Şirkette gerek tek müdür gerekse birden fazla müdür olsun şirketi diğer müdürlerin temsiline ya da şirkete kayyım atanmasına gerek olmaksızın azli istenen müdürün hem şirketi hem de kendisini temsil edebileceği yönünde görüşler ileri sürülmüşse de doktrinde bu görüşün yerinde olmadığı, TTK m. 630/2 ile korunmak istenen şirketin menfaati olduğu, halbuki görevden alınmak istenen müdürün kendi menfaatini savunacağı ve şirketi temsil edemeyeceği ileri sürülmektedir.
ii. Görevli ve Yetkili Mahkeme
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayıldığı (TTK m. 4/1-a) için TTK m. 630/2 uyarınca açılacak haklı sebeple müdürün azli davasında görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesidir. Zira TTK m. 5/1 uyarınca kanunda aksine hüküm bulunmadıkça Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalarda görevlidir. İlgili yerde Asliye Ticaret Mahkemesi yok ise Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi yetkili olacaktır. Ortak olmayan müdürler ile ilgili açılan davalar bakımından, aradaki hizmet sözleşmesinin gereği davanın iş mahkemesinde açılması söz konusu değildir. Bu durumda da görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesidir.
Haklı sebeple müdürün azli davasının hangi yetkili mahkemede açılmasına ilişkin TTK’de düzenleme yapılmamıştır. Dolayısıyla bu davanın genel yetkili mahkeme olarak şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerekir (HMK m. 6). Ancak ortak olmayan müdüre karşı TTK m. 630/2’ye göre açılacak davada yetki HMK m. 6 uyarınca tespit edilecek ve davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi yetkili mahkeme olacaktır. Yargılama usulü olarak davada basit yargılama usulü uygulanacaktır (TTK m. 1521).
Haklı sebeple müdürün azli davasında, müdürün şirketi zarara uğratması mümkün olduğundan mahkeme tarafından şartlar oluşmuşsa talep halinde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Bu tedbir dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilebilir.
iii. Müdürün Azli Davasında Haklı Sebep
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/2 maddesinde haklı sebeplerin varlığı halinde müdürlerin mahkeme tarafından azledilebileceği düzenlenmiştir. Ancak maddede haklı sebebin tanımı yapılmamıştır. Doktrinde haklı sebep, hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgu olarak tanımlanmaktadır. TTK m. 630/2 kapsamında haklı sebep, dürüstlük kurallarına göre müdürün bu göreve devam etmesinin beklenemeyeceği ve bu görevden alınmasını haklı gösteren nedenler olarak da tanımlanabilir. Müdürün azli için haklı sebep, müdürün görevde kalmasının şirket için çekilmez bir hal almasına neden olan her türlü sebeptir. Nelerin haklı sebep olacağı örnek olarak TTK’de düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/3 maddesi uyarınca yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. Ancak bu sebepler sınırlayıcı değildir. Bunlara benzer sebeplerin de haklı sebep olarak kabulü mümkündür. Her somut olayın kendine özgü şart ve özelliklerine göre haklı sebebin değerlendirilmesi gerekir. TTK’de sayılan bu sebepler dışında müdürlerin azli için başka sebepler de haklı sebep sayılabilir. Bu konuda hakime takdir yetkisi tanınmıştır.
Haklı sebep değişken içerikli bir kavramdır. Dolayısıyla haklı sebebin takdiri somut olaya göre hakime aittir. Her bir limited şirket, nitelik, ortaklar arası ilişki, amaç ve konuları açısından farklı olduğundan, ortaklar arası ilişkiler de şirketten şirkete değişmekte olup bu nedenle bir şirketin ortağı için haklı sebep sayılan durum, diğer şirkette haklı sebep niteliğinde olmayabilir. Bu durumda hakimin somut olaydaki şirketin sermaye ve ortaksal yapısını inceleyerek haklı sebebin olup olmadığını takdir etmelidir. Şirket sözleşmesi ile başka bazı hallerin haklı sebep olarak kabul edilmesi mümkündür. Ancak kanunda haklı sebep sayılan hallerin şirket sözleşmesi ile haklı sebep olarak çıkarılması mümkün değildir. Zira TTK m. 630/2 emredici olup, bu şekilde kayıt ve şartlar varsa hakim haklı sebep incelemesi yaparken bu hükümlerle bağlı olmayacaktır.
Yargıtay’ın emsal kararlarında haklı sebep sayılan durumlar;
– Yönetim ve temsil yetkisini gereği gibi kullanmayan, bu konuda basiretsiz davranan müdürün haklı sebeple azledilebileceği (Yargıtay 11 HD, 10867/20352, 24.12.2014),
– İşvereni konumunda olan ortağa hakaret edilmesinin müdürlük görevinde azil için tek başına haklı sebep oluşturacağı (Ya rgıta y 11 HD, 13682/19812, 15.12.2014),
– Şirket müdürünün sattığı araçların bedelini şirkete aktarmadığı ve şirket defterlerini usulüne uygun olarak tutmadığı iddiasının araştırılması gerektiği; zira bu hususların azil için haklı sebep oluşturacağı (Ya rgıta y 11 HD, 17508/18017, 20.11.2014),
– Şirketin faaliyetleri hakkında bilgi vermeyen, temsili için gerekli işlemleri yapmayan müdürün haklı sebeple azledileceği (Ya rgıta y 11 HD, 10567/17757, 17.11.2014),
– Şirket müdürünün hak ve yetkilerini aşarak işlemler yapması ve şirket parasını kendi hesabına aktarmaya çalışmasının azil için haklı sebep oluşturacağı (Ya rgıta y 11 HD, 5545/11612, 17.06.2014),
– Müdür olarak çalıştığı şirket ile rekabet etmenin ve şirkete karşı haksız fiilde bulunmanın azil için haklı sebep oluşturacağı (Ya rgıta y 11 HD, 2199/11479, 16.06.2014),
– Yönetimdeki basiretsizlik ve ağır ihmale varan eylemlerin şirket müdürünün azli için haklı sebep oluşturacağı (Ya rgıta y 11 HD, 10771/8644, 07.05.2014),
– Limited şirket müdürünün aldığı ücreti ortaklar kurulu kararı olmaksızın artırmasının azil için haklı sebep sayılacağı (Yargıtay 11 HD, 10727/5563, 23.05.2016),
– Müdürün özen ve sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesinin azil için haklı sebep oluşturduğu (Yargıtay 11 HD, 7831/2788, 14.03.2016),
– Müdürün diğer ortağın paylarını usulsüz işlemlerle ele geçirmeye çalışmasının azil için haklı sebep oluşturduğu (Yargıtay 11 HD, 5893/2550, 08.03.2016),
– Şirketi haksız şekilde borçlandırarak özen yükümünü ihlal eden müdürün azli bakımından haklı sebebin gerçekleşmiş olduğu (Yargıtay 11 HD, 283/7105, 12.11.2019),
– Müdürün şirket menfaatine aykırı biçimde davadan feragat dilekçesi vermesinin özen ve bağlılık yükümlülüğünün ihlali olduğu, bu durumun azil için haklı sebep teşkil ettiği (Yargıtay 11 HD, 2916/4888, 26.06.2019),
– Müdürün şirketin vergi cezası almasına ve şirkete sigortasız işçi çalıştırması nedeniyle tazminat ödeme yükümlülüğüne neden olması, genel kurul kararı olmaksızın müdürlük ücretini artırmasının azil için haklı sebep oluşturduğu (Yargıtay 11 HD, 792/2718, 08.08.2019),
– Müdürün, rekabet yasağına aykırı eylem işlemleri neticesinde şirket zarara uğramamış olsa bile azli için haklı sebebin gerçekleştiği (Yargıtay 11 HD, 4870/1855, 06.03.2019),
– Müdürün uzun yıllar genel kurulu toplantıya çağırmamasının azli için haklı sebep teşkil ettiği (Yargıtay 11 HD, 457/4823, 09.11.2020).
Haklı sebep olarak ileri sürülen nedenleri dikkate aldığımızda, artık müdürün görevini doğru bir şekilde gerçekleştirmesi kendisinden beklenemiyorsa, azil ve yetki sınırlaması için haklı sebep gerçekleşmiş sayılır. Haklı sebebe dair verilen örneklerin ortak özelliği müdürün şahsında ortaya çıkmasından ileri gelmektedir. Haklı sebebin ortaya çıkmasında müdürün kusurunun olması şart değildir. Eğer müdürün haklı sebebin ortaya çıkmasında kusuru varsa, bu durumda kendisinin aynı zamanda zararları tazmin yükümlülüğü söz konusu olur.
Haklı sebepte müdürün kusurunun bulunması, hakimin haklı sebep sonucuna ulaşmasını sağlar. Müdürün görevini kötüye kullanması, ortaklara eşit davranma ilkesini, sadakat ve rekabet yasağı yükümlerini ihlal etmesi kusurlu haklı sebeplere örnek gösterilebilir. Müdürün haklı sebeple azledilebilmesi için şirketin zarar görmesi de şart değildir. Bununla birlikte müdür, haklı sebebin meydana gelmesine kusuruyla neden olmuş ve şirket zarara uğramışsa, ispat yükü davacı tarafta olmak üzere müdürün şirkete karşı hukuki sorumluluğu doğacaktır. Davaya dayanak olan haklı sebebin dava tarihi itibariyle gerçekleşmesi ya da gerçekleşmekte olması gerekmektedir. Henüz gerçekleşmemiş ya da gelecekte meydana gelmesi muhtemel bir haklı sebebe ilişkin olarak yetkilerin kaldırılması veya sınırlandırılması mahkemeden talep edilmemelidir.
Haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini, azil veya yetkilerinin sınırlandırılması talebinde bulunan davacı ortaklar ispat edecektir. Ancak mahkeme de gösterilen sebepleri tartışarak bunları haklı olup olmadığını değerlendirmek zorundadır. Şayet mahkeme haklı sebebin gerçekleştiğine kanaat getirirse, bu durumda müdürleri azletmek zorundadır. Ayrıca azil davasının karara bağlanması ve kararın kesinleşmesi uzun süreceği için, şirketin daha fazla zarara uğramasını önlemek amacıyla talep halinde kayyım atanması da mümkündür. Buna karşılık mahkemenin genel kurul yerine geçip şirkete müdür ataması mümkün değildir.
Mahkeme kararıyla müdürün azlini düzenleyen TTK m. 630/2 uyarınca, müdürün azli için haklı sebebin bulunması şart olduğundan söz konusu haklı sebeple mahkeme kararıyla azledilen müdürün azil nedeniyle şirketten tazminat talep etmesi mümkün değildir. Şüphesiz aynı durum genel kurul tarafından müdürün azlinde haklı bir sebebin bulunması halinde de geçerlidir.
Sonuç
Limited şirketin karar organı genel kurul, yönetim ve temsil organı müdürler olup, müdürler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 623 ila 632 maddeleri arasında düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’de 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’na nazaran limited şirkette müdür sıfatının kazanılması ve sona ermesinde değişiklikler söz konusudur. 6762 sayılı (mülga) TTK’de şahıs şirketlerinin özelliklerinden olan, şirketin ortaklar tarafından yönetilmesi, limited şirketlerde ortaklara hak ve görev olarak verilmişti. Limited şirkette müdürlerin bu sıfatı yasa gereği kazanması ilkesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda terk edilmiş onun yerine anonim şirketlerde olduğu gibi seçilmiş organ sistemine geçilmiştir.
Limited şirkette tam ehliyetli gerçek kişiler ve tüzel kişiler müdür olabilirler. Limited şirketin kuruluşunda müdürler şirket sözleşmesi ile daha sonra ise genel kurul tarafından atanır. Genel kurul kararı ile atanacak müdürlerin ortaklar arasından veya ortak olmayan üçüncü kişilerden olması mümkündür. Müdürlük sıfatı, müdürün ölümü, medeni hakları kullanma ehliyetini kaybetmesi veya ehliyetinin kısıtlanması ya da üyelik için gerekli kanuni şartları kaybetmesi halinde kendiliğinden sona erecektir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53/1-d maddesi uyarınca kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak şirket yöneticisi olmaktan yoksun bırakılır.
Müdürlük sıfatının sona ermesine sebep olan hükümler şirket sözleşmesine konulabilir. Şirket sözleşmesinde veya şirketle müdür arasındaki sözleşmede bir süre belirlenmişse bu sürenin bitimi ile müdürlük sıfatı da sona erer. Şirket sözleşmesinde müdür olabilmek için aranan şartların ortadan kalkması da müdürlük sıfatını sona erdirir. Müdür, müdürlük için kanunda veya şirket sözleşmesinde belirlenen nitelikleri kaybederse, bu kişinin müdürlüğü herhangi bir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erer.
Limited şirkette müdür sıfatı istifa ile de sona erer. Müdürün istifası herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak ispat açısından yazılı olarak yapılması yerinde olacaktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre limited şirket müdürlerinin azil ile sona ermesi, genel kurul kararıyla ve mahkeme kararıyla olmak üzere iki şekilde gerçekleşmektedir. TTK m. 630/1’de müdürün genel kurul kararıyla azledilebilmesi düzenlenmiştir. TTK m. 630/1 uyarınca genel kurul, müdür veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir. Bu hüküm ile görev süresi bitmemiş müdürün genel kurul kararı ile azledilebilmesi mümkündür. Limited şirket müdürünün tüzel kişi olması halinde de görevden alma yetkisi genel kuruldadır. Bu yetki genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır. Genel kurul kararıyla müdürün azledilebilmesi için haklı bir sebebe ihtiyaç yoktur. Şirket genel kurulu hiçbir sebep göstermeksizin her zaman müdürün azline karar verebilir.
Ortakların müdürlerin azli için mahkemeye gidebilmesi için haklı sebep gerekli iken müdürlerin genel kurulun genel kurul tarafından azli için haklı sebebe gerek yoktur. Müdür genel kurul tarafından uygun olmayan zamanda azledilirse, bu durumda tazminat isteyebilir. Zira TTK m. 630/4 de görevden alınan yöneticinin tazminat hakları saklı tutulmuştur. TTK m. 630/2 uyarınca her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Uygulamada TTK m. 630/2’ye müdürün azli amacıyla başvurulmaktadır. Bu hükümle genel kurul tarafından azledilmeyen müdürlerin haklı sebeplerin varlığında mahkeme tarafından azli sağlanır. Azil ancak mahkeme kararıyla, dolayısıyla azil davası açılmasıyla mümkündür. TTK m. 630/2 uyarınca azil davasını açmaya her ortak yetkilidir. Davacı sıfatı şirkete ortak olan kişiye aittir. Ortak sıfatına sahip olmayan şirket alacaklıları azil davası açamaz. Yine ortak sıfatı olmayan müdürlerin de azil davasını açmaya hakkı yoktur. Ancak müdür ortak sıfatına haizse diğer müdür ya da müdürlerin azli için dava açabilir. Azil davasını açabilecek ortak gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Davanın açılabilmesi için ortakların öncelikle genel kuruldan talepte bulunması gerekli değildir. Zira TTK m. 630/2’de böyle bir koşul aranmamıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/2. maddesinde haklı sebeple müdürün azli davasının kime yöneltileceği düzenlenmemiştir. Yargıtay’ın ise haklı sebeple müdürün azli davasının müdüre karşı açılması gerektiği yönünde içtihatları vardır. TTK m. 630/2’de haklı sebeplerin varlığı halinde müdürlerin mahkeme tarafından azledilebileceği düzenlenmiş, ancak haklı sebebin tanımı yapılmamıştır. Nelerin haklı sebep olacağı örnek olarak TTK m. 630/3 de düzenlenmiştir. Ancak bu sebepler sınırlayıcı değildir. Bunlara benzer sebeplerin de haklı sebep olarak kabulü mümkündür. TTK’de sayılan bu sebepler dışında müdürlerin azli için başka sebepler de haklı sebep sayılabilir. Bu konuda hakime takdir yetkisi tanınmıştır. Şirket sözleşmesi ile başka bazı hallerin haklı sebep olarak kabul edilmesi mümkündür. Ancak kanunda haklı sebep sayılan hallerin şirket sözleşmesi ile haklı sebep olarak çıkarılması mümkün değildir. Zira TTK m. 630/2 emredici niteliktedir.
Haklı sebebin ortaya çıkmasında müdürün kusurunun olması şart değildir. Eğer müdürün haklı sebebin ortaya çıkmasında kusuru varsa, bu durumda kendisinin aynı zamanda zararları tazmin yükümlülüğü söz konusu olur. Müdürün haklı sebeple azledilebilmesi için şirketin zarar görmesi de şart değildir. Bununla birlikte müdür, haklı sebebin meydana gelmesine kusuruyla neden olmuş ve şirket zarara uğramışsa, ispat yükü davacı tarafta olmak üzere müdürün şirkete karşı hukuki sorumluluğu doğacaktır. Haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini, azil veya yetkilerinin sınırlandırılması talebinde bulunan davacı ortaklar ispat edecektir.
İlgili Mevzuat için Tıklayınız
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
Yönetim ve temsil
Müdürler: Genel olarak – Madde 623
(1) Şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir.
(2) Şirketin müdürlerinden biri bir tüzel kişi olduğu takdirde, bu kişi bu görevi tüzel kişi adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi belirler.
(3) Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler.
Müdürlerin birden fazla olmaları – Madde 624
(1) Şirketin birden fazla müdürünün bulunması hâlinde, bunlardan biri, şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanır.
(2) Başkan olan müdür veya tek müdürün bulunması hâlinde bu kişi, genel kurulun toplantıya çağrılması ve genel kurul toplantılarının yürütülmesi konularında olduğu gibi, genel kurul başka yönde bir karar almadığı ya da şirket sözleşmesinde farklı bir düzenleme öngörülmediği takdirde, tüm açıklamaları ve ilanları yapmaya da yetkilidir.
(3) Birden fazla müdürün varlığı hâlinde, bunlar çoğunlukla karar alırlar. Eşitlik hâlinde başkanın oyu üstün sayılır. Şirket sözleşmesi, müdürlerin karar almaları konusunda değişik bir düzenleme öngörebilir.
Görevler, yetkiler ve yükümlülükler
Devredilemez ve vazgeçilemez görevler – Madde 625
(1) Müdürler, kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği bütün konularda görevli ve yetkilidir. Müdürler, aşağıdaki görevlerini ve yetkilerini devredemez ve bunlardan vazgeçemezler:
a) Şirketin üst düzeyde yönetilmesi ve yönetimi ve gerekli talimatların verilmesi.
b) Kanun ve şirket sözleşmesi çerçevesinde şirket yönetim örgütünün belirlenmesi.
c) Şirketin yönetimi için gerekli olduğu takdirde, muhasebenin, finansal denetimin ve finansal planlamanın oluşturulması.
d) Şirket yönetiminin bazı bölümleri kendilerine devredilmiş bulunan kişilerin, kanunlara, şirket sözleşmesine, iç tüzüklere ve talimatlara uygun hareket edip etmediklerinin gözetimi.
e) Küçük limited şirketler hariç, risklerin erken teşhisi ve yönetimi komitesinin kurulması.
f) Şirket finansal tablolarının, yıllık faaliyet raporunun ve gerekli olduğu takdirde topluluk finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun düzenlenmesi.
g) Genel kurul toplantısının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi.
h) Şirketin borca batık olması hâlinde durumun mahkemeye bildirilmesi.
(2) Şirket sözleşmesinde, müdürün veya müdürlerin;
a) Aldıkları belirli kararları ve
b) Münferit sorunları,
genel kurulun onayına sunmaları gereği öngörülebilir. Genel kurulun onayı müdürlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, sınırlandırmaz. Türk Borçlar Kanununun 51 ve 52 nci madde hükümleri saklıdır.
Özen ve bağlılık yükümü, rekabet yasağı – Madde 626
(1) Müdürler ve yönetimle görevli kişiler, görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlüdürler. 202 ilâ 205 inci madde hükümleri saklıdır.
(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş veya diğer tüm ortaklar yazılı olarak izin vermemişse, müdürler şirketle rekabet oluşturan bir faaliyette bulunamazlar. Şirket sözleşmesi ortakların onayı yerine ortaklar genel kurulunun onay kararını öngörebilir.
(3) Müdürler de ortaklar için öngörülmüş bulunan bağlılık borcuna tabidir.
Eşit işlem – Madde 627
(1) Müdürler ortaklara eşit şartlar altında eşit işlem yaparlar.
Müdürlerin yerleşim yeri – Madde 628
(Mülga: 26/6/2012-6335/43 md.)
Temsil yetkisinin kapsamı, sınırlandırılması – Madde 629
(1) Müdürlerin temsil yetkilerinin kapsamına, yetkinin sınırlandırılmasına, imzaya yetkili olanların belirlenmesine, imza şekli ile bunların tescil ve ilanına bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümleri kıyas yolu ile uygulanır.
(2) Sözleşmenin yapılması sırasında şirket tek ortak tarafından ister temsil edilsin ister edilmesin, tek ortaklı limited şirketlerde, bu ortak ile şirket arasında yapılan sözleşmenin geçerli olması, sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu zorunluluk, piyasa şartlarına göre günlük, önemsiz ve sıradan işlemlere ilişkin sözleşmelere uygulanmaz.
(3) Müdürler tarafından şirkete hizmet akdi ile bağlı olanların sınırlı yetkiye sahip ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları olarak atanması hususunda 367 nci madde ile 371 inci maddenin yedinci fıkrası kıyasen limited şirketlere de uygulanır.
Görevden alma, yönetim ve temsil yetkisinin geri alınması ve sınırlandırılması – Madde 630
(1) Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.
(3) Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.
(4) Görevden alınan yöneticinin tazminat hakları saklıdır.
Kayseri Ticaret Avukatı
Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Tazminat hukuku, borçlar hukuku ve ticaret hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır.
Ticaret ve şirketler hukuku ile ilgili davalarda gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve yargı kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Ticaret Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ticaret avukatı arıyorsanız ticaret hukuku alanında 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.
Map-marker-alt
Phone-alt
Envelope
Whatsapp
Google
Facebook
Twitter
Instagram
Linkedin