Bilişim Hukuku

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Bilgisayara Lisanssız Yazılım Yüklenmesi Nedeniyle Bilgisayara El Koyma ve Müsadere Kararı Verilebilir mi

Bilgisayara Lisanssız Yazılım Yüklenmesi Nedeniyle Bilgisayara El Koyma ve Müsadere Kararı Verilmesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Eşya müsaderesi – Madde 54 (1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir. (2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir. (3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir. (4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir. (5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir. (6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Haklara tecavüzün önlenmesi – Madde 81 Musiki ve sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshaları ile süreli olmayan yayınlara bandrol yapıştırılması zorunludur. Ayrıca, kolay kopyalanmaya müsait diğer eserlerin çoğaltılmış nüshalarına da eser veya hak sahibinin talebi üzerine bandrol yapıştırılması zorunludur. Bandroller, Bakanlıkça bastırılır ve satılır. Bakanlıkça belirlenen satış fiyatı üzerinden meslek birlikleri aracılığı ile de bandrol satışı yapılabilir. Bandrol alınabilmesi için, bandrol talebinde bulunanın yasal hak sahibi olduğunu beyan eden bir taahhütnameyi doldurması zorunludur. Bakanlıkça tespit edilen diğer evrak ve belgelerle birlikte başvuru yapılır. Bakanlık, bu başvuru üzerine başka bir işleme gerek kalmaksızın on iş günü içinde bandrol vermek mecburiyetindedir. Beyana müstenit yapılan bu işlemlerden Bakanlık sorumlu tutulamaz. Bandrol yapıştırılması zorunlu nüshaların tespit edilmesi ve çoğaltılmasına ilişkin materyalleri üreten veya bu materyallerin dolum ve çoğaltımını yapan yerler, bu maddede belirtilen taahhütnamenin bir kopyasını almak, saklamak ve istendiğinde yetkili makamlara ibraz etmekle yükümlüdür. Bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticarî amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bakanlık ile mülkî idare amirleri bandrollenmesi zorunlu olan nüshaların ve süreli olmayan yayınların, bandrollü olup olmadıklarını her zaman denetleyebilir. Gerekli görüldüğünde, mülkî idare amirleri re’sen veya Bakanlığın talebi ile bu denetimi gerçekleştirmek üzere illerde denetim komisyonu oluşturabilir. İhtiyaç hâlinde, bu komisyonlarda Bakanlık ve ilgili alan meslek birlikleri temsilcileri de görev alabilirler. Bu denetimler sırasında bu Kanunda koruma altına alınan hakların ihlal edildiğinin tespiti hâlinde 75 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca işlem yapılır. Bu Kanun kapsamında korunan, yasal olarak çoğaltılmış, bandrollü nüshaların da yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışı yasaktır. Bu yasağa aykırı hareket edenler, Kabahatler Kanununun 38 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılır. Bu maddede belirtilen hususların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Sahte bandrol üreten, satışa arz eden, satan, dağıtan, satın alan, kabul eden veya kullanan kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bir eserle ilgili olarak usulüne uygun biçimde temin edilmiş bandrolleri başka bir eser üzerinde tatbik eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. Yetkisi olmadığı hâlde, hileli davranışlarla bandrol temin eden kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Yetkisi olmayan kişilere bandrol temin eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. (İptal onüçüncü fıkra: Anayasa Mahkemesinin 12/6/2020 tarihli ve E.:2019/74; K.:2020/29 sayılı Kararı ile) Bu Kanunda tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, ilgili tüzel kişi hakkında Türk Ceza Kanununun tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2017/368 Karar No: 2018/202 Karar Tarihi: 08.05.2018 Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 7. Ceza Dairesi Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi Özet: Suça konu lisanssız yazılımların yüklü olduğu bilgisayar kasalarının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 54/1. maddesi anlamında kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanıldığına dair herhangi bir tespitin bulunmaması ve bilgisayar kasalarının donanım olarak suçtan meydana gelen veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşya olmadıkları gibi TCK’nın 54/4. maddesi kapsamında üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya niteliğinde de olmaması nedeniyle, Yerel Mahkemenin bilgisayar kasalarının sanığa iadesine ilişkin hükmü isabetli ise de bilgisayar kasalarında bulunan programların lisanssız ve yasal olmayan yollardan çoğaltılan kopya eser niteliğinde bulunmaları karşısında, yüklü bulunan suça konu bu programların silinmesinin ardından bilgisayar kasalarının sanığa iadesine karar verilmesi gerekmektedir. İçtihat Metni 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na muhalefet suçundan sanık …\’ın beraatine ve suça konu eşyaların iadesine ilişkin Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.03.2008 tarihli ve 433-177 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 17.06.2013 tarih ve 20432-13428 sayı ile; \”Sanığın, … Bigisayar isimli işyerinde şikayetçi şirkete ait bilgisayar yazılım programlarını lisanssız olarak ticari amaçla bilgisayarlara yüklemek suretiyle 5846 sayılı Kanun’a muhalefet suçunu işlediği iddiası ile açılan davanın yargılaması sonucunda beraatine karar verilmiş ise de, Tanık …\’in aşamalardaki anlatımları, tanık …\’ın soruşturma ifadesi, dava konusu bilgisayar programlarının lisanssız olduğu yönünde görüş içeren bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamından, sanığın \’manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz\’ suçunu işlediği sabit olmakla, Suç ve karar tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükümleri birlikte ele alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 7/2. maddesi uyarınca önceki ve sonraki yasaların bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle denetime olanak sağlayacak biçimde lehe olan hüküm belirlenerek sanığın cezalandırılması yerine, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde hüküm kurulması\” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Direnme Kararı Yerel mahkeme ise 10.12.2013 tarih ve 539-804 sayı ile; \”…Bilgisayar isimli iş yerini çalıştıran sanığın iş yerinde ele geçen emanette kayıtlı iki adet bilgisayarda müşteki firma tarafından çıkartılan Windows XP, Ofis XP programlarının yüklü olup, bilgisayarlar üzerinde bu programlara ait lisans numarasının bulunmadığı, bu nedenle bu programların lisansız yükleme yapıldığının iddia edildiği, ancak söz konusu programların alınan bilirkişi raporuna göre lisanslı olarak alınan bir

Bilgisayara Lisanssız Yazılım Yüklenmesi Nedeniyle Bilgisayara El Koyma ve Müsadere Kararı Verilebilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Dijital Hizmet Sağlayıcılarının Vergi Yükümlülüklerini Yerine Getirmemesi Nedeniyle Erişimin Engellenmesi

Dijital Hizmet Sağlayıcılarının Vergi Yükümlülüklerini Yerine Getirmemesi Nedeniyle Erişimin Engellenmesi Anayasa Mahkemesi Kararı – Değerlendirme 7194 sayılı Kanun’un 7. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinin İncelenmesi 7194 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dava konusu (2) numaralı fıkrasında; dijital hizmet vergisi mükellefi olan dijital hizmet sağlayıcılarına veya Türkiye’deki yetkili temsilcisine, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilere ilişkin beyanname verme ve vergi ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeleri için ihtarda bulunulmasından ve bu durumun Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde ilan edilmesinden itibaren otuz gün içinde bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin -bu yükümlülükler yerine getirilinceye kadar- engellenmesine Hazine ve Maliye Bakanlığınca karar verileceği ve bu kararın erişim sağlayıcılarına bildirilmek üzere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna gönderileceği, engelleme kararlarının gereğinin bildirimden itibaren yirmi dört saat içinde erişim sağlayıcıları tarafından yerine getirileceği hükme bağlanmıştır. Dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişim engeli getirilmesine imkân sağlayan kuralın dijital hizmet sağlayıcılarının teşebbüs özgürlüğünü sınırladığı değerlendirilmiştir. Dava konusu kuralla öngörülen tedbir dijital hizmet vergisi mükellefleri için getirilen özel bir vergi güvenlik uygulaması niteliğindedir. Dolayısıyla kural, vergilendirme faaliyetiyle hedeflenen kamusal yararın gerçekleşmesini temin etme amacına hizmet etmektedir. Buna göre kuralın anayasal bakımdan meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır. Öte yandan dijital ekonominin soyut mahiyeti nedeniyle geleneksel vergi sistemi ve kuralları bu sektörün etkin bir şekilde vergilendirilmesinde yetersiz kalmaktadır. Buna göre 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilere ilişkin beyanname verme ve vergi ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeyen dijital hizmet vergisi mükellefi olan dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin engellenmesi, söz konusu yükümlülükleri yerine getirmeleri amacına ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olduğu değerlendirilmiştir. Nitekim hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin engellenmesi, kural uyarınca bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi anına kadar geçerli olacaktır. Bununla birlikte kişilerin teşebbüs özgürlüğü ile vergi alacağının güvence altına alınması arasında makul bir denge kurulmalıdır. Bu bağlamda dava konusu kuralda öngörülen yaptırımın teşebbüs sahiplerine aşırı ve katlanılamaz bir külfet yüklememesi gerekmektedir. Çağımızın temel araçlarından biri olan internetin işlevi ve sağladığı kolaylıklar göz önünde bulundurulduğunda fiziki olarak sabit bir işyeri bulunmayan, genellikle elektronik ortamda faaliyet gösteren dijital hizmet sağlayıcılarının vergisel yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamak için yetersiz kaldığı anlaşılan geleneksel vergi güvenlik önlemeleri yerine tüm faaliyetlerini yürüttükleri internet sitesi üzerinden birtakım önlemlere başvurulması doğaldır. Bununla birlikte hukuken korunması gereken amaçla bu amacı gerçekleştirmek için kanunda tanımlı hukuki himaye yönteminin yani aracın orantılı olması aranmalıdır. Bu bağlamda eğer bireyin hak ve özgürlüklerine daha az zarar verebilecek bir tedbir varsa onunla yetinilmeli veya öncelikle bu tedbire başvurulmalıdır. Bu çerçevede 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilere ilişkin beyanname verme ve vergi ödeme yükümlülüklerini süresinde yerine getirmeyen dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin engellenmesi ise en ağır yaptırım olan internet sitesinin bütününün erişime engellenmesi anlamına gelmektedir. Hâlbuki kademeli bir vergi güvenlik tedbiri ihdas edilmesi mümkünken doğrudan erişimin engellenmesine karar verilmesinin hizmet sağlayıcılarına aşırı külfet yüklendiği, teşebbüs özgürlüğü ile kamu yararı arasında bulunması gereken makul dengenin bozulduğu değerlendirilmiştir. Bu itibarla kuralla teşebbüs özgürlüğüne getirilen sınırlamanın orantısız olduğu ve ölçülülük ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Kanun’un 41. Maddesiyle 3332 Sayılı Kanun’a Eklenen Geçici 4. Maddenin Birinci Fıkrasının İncelenmesi Dava konusu kuralla; 31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü aracın pay addolunacağı, bu ortaklıklara yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edileceği ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılacağı, ayrıca bu payların kaydileştirilmemiş olmasının ortaklık haklarına halel getirmeyeceği düzenlenmiştir. Kuralda belirtilen anonim ortaklıklara yapılan tüm ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edilmesi nedeniyle bu tür ödemeleri gerçekleştiren tasarruf sahipleri ile anonim ortaklığın mülkiyet hakkı çatışmaktadır. Devlet, mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri kapsamında belirli tedbirleri almak zorundadır. Kanun koyucunun öngördüğü düzenlemelerin menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan biri aleyhine ölçüsüzlüğe neden olması mülkiyet hakkı yönünden pozitif yükümlülüklerle bağdaşmayabilir. Bu bağlamda her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir netice doğuracak şekilde sonuçlandırılmaması gerekir. Dava konusu kural ile söz konusu şirketlerde pay sahibi olan diğer ortakların mülkiyet hakkının korunmasının, bu şirketlerle ticari ilişkiye giren üçüncü şahısların haklarının güvence altına alınmasının ve şirketin serbest piyasa koşullarında faaliyetlerini sürdürmesinin temininin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte kural uyarınca tasarruf sahipleri ile şirketler arasındaki hukuki ilişkinin mahiyetinin belirlenmesine bağlı olarak tasarruf sahiplerinin menfaatleri önemli ölçüde etkilenmiştir. Tasarruf sahiplerinin alacağın temerrüdü hükümleri çerçevesinde dava açma ve bu alacağına ilişkin olarak icra takibi başlatma yetkileri ortadan kaldırılmıştır. Tasarruf sahipleri pay sahibi hâline getirilmiş ise de tasarruf sahiplerinin ortaklıktan ayrılma imkânı bulunmamaktadır. Payın devrinin önünde hukuki bir engel bulunmasa da payın değerinin şirkete konulan tasarruftan kaynaklanan alacağın değerini karşılayacağının kesin olarak ifade edilmesi güçtür. Bu hususlar dikkate alındığında dava konusu kuralın şirketler ile tasarruf sahipleri arasındaki menfaat dengesinin kurulmasında etkili çözümler sunmadığı ve menfaat dengesinin şirketler lehine kayması sonucunu doğurduğu anlaşılmıştır. Öte yandan tasarruf sahiplerinin yaptığı ödemeler nedeniyle hak kaybına uğramamalarını sağlamaya yönelik herhangi bir hukuki güvenceye yer verilmediği de görülmüştür. Bu değerlendirmeler ışığında kuralın mülkiyet hakkı bağlamında tasarruf sahipleri ve şirketler arasında gözetilmesi gereken menfaat dengesini tasarruf sahipleri aleyhine bozarak tasarruf sahiplerine aşırı bir külfet yüklediği ve tarafların çatışan menfaatlerini dengelemediği sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. Dijital Hizmet Sağlayıcılarının Vergi Yükümlülüklerini Yerine Getirmemesi Nedeniyle Erişimin Engellenmesi ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı: 2020/11 Karar Sayısı: 2023/98 Karar Tarihi : 18/5/2023 R.G.Tarih-Sayı : 12/9/2023-32307 İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı; 1. 7. maddesi şöyledir: “Vergi güvenliği Madde 7 (1) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilere ilişkin beyanname verme ve ödeme yükümlülüklerini süresinde yerine getirmeyen bu Kanun kapsamındaki dijital hizmet sağlayıcılarına veya Türkiye’deki yetkili temsilcisine, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için dijital hizmet vergisini tarha yetkili vergi dairesi tarafından internet sayfalarındaki iletişim araçları, alan adı, IP adresi ve benzeri kaynaklarla elde edilen bilgiler kullanılarak 213 sayılı Kanunda sayılan tebligat yöntemleri, elektronik posta veya diğer tüm iletişim

Dijital Hizmet Sağlayıcılarının Vergi Yükümlülüklerini Yerine Getirmemesi Nedeniyle Erişimin Engellenmesi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Terörü ve Şiddeti Meşrulaştıran Paylaşımlar Nedeniyle Memurluktan Çıkarma Cezası Verilebilir mi

Sosyal Medyada Terörü ve Şiddeti Meşrulaştıran Paylaşım Yapılması Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararı Değerlendirme Olaylar Olayların yaşandığı tarihte öğretmen olarak görev yapan ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM SEN) üyesi olan başvurucu hakkında, sosyal medya paylaşımları nedeniyle disiplin soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma sonucunda başvurucu hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezasının uygulanması teklif edilmiş ve başvurucunun konuya ilişkin savunmasının ardından teklif edilen cezanın kabulüne karar verilmiştir. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmış; mahkeme, dava konusu işlemin reddine karar vermiştir. İstinaf talebi de bölge idare mahkemesince reddedilmesi üzerine başvurucu, temyiz talebinde bulunmuştur. Danıştay, istinaf kararının usul ve hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. İddialar Başvurucu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımlara istinaden disiplin cezası ile cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir. Mahkemenin Değerlendirmesi Somut olayda başvurucu, paylaşımlarında hendek olaylarının yaşandığı yerlerde yapılan terör operasyonlarına yönelik genel olarak \”devletin sivil halkı katlettiği\” şeklinde değerlendirmede bulunmuştur. Bu bağlamda bir kamu görevlisi olan başvurucudan devletin terörle mücadele politikalarını eleştirirken daha dikkatli olması ve titiz davranması beklenir. Başvurucu; paylaşımlarıyla terör eylemlerine karşı yürütülen güvenlik operasyonlarını devlet eliyle ve kasıtlı biçimde operasyon bölgelerindeki sivillerin öldürülmesi olarak nitelendirmiştir. Öğretmenlik mesleği toplum nezdinde diğer kamu görevlerinden farklı bir konumdadır. Bu bağlamda öğretmen yalnızca okul içinde çalışan bir kamu görevlisi olmanın ötesinde toplumu iyiye ve doğruya ulaştırma yolunda eylem ve söylemleri ile emsal teşkil eden ideal bireyi sembolize etmektedir. Bundan dolayı öğretmenlerin toplumsal meselelere ilişkin olarak yaptığı ifade açıklamaları, herhangi bir vatandaş veya kamu görevlisine kıyasla toplumda daha fazla karşılık bulmaktadır. Burdan hareketle öğretmenin tabi olduğu ödev ve yükümlülüklerin okulla sınırlı olmadığı, öğretmenin meslek hayatında tabi olduğu ödev ve yükümlülükleri belirli bir dereceye kadar okul dışında da devam ettirmesinin gerekli olduğu değerlendirilmiştir. Öte yandan bir kamu görevlisi olarak öğretmenlerin de herkes gibi bir olaya ilişkin herhangi bir düşünceye sahip olması ve onu paylaşması ifade özgürlüğü kapsamında mümkündür. Ancak somut olayda görevi gereği eğitim ve öğretime ilişkin kamu hizmetinden sorumlu olan başvurucu, ülkenin belirli bir bölgesinde uzun süre devam eden vahim şiddet olaylarına ilişkin düşüncelerini yalnızca tek bir perspektiften, tereddüt barındırmayan, katı ve kesinlikle suçlayıcı bir dil kullanmak suretiyle takipçileriyle paylaşmıştır. İdare ise başvurucunun paylaşımlarını, bir kamu görevlisi olarak kendisinden beklenen özel bir güven ve tarafsızlık yükümlülüğüne aykırı bulmuştur. Bu bağlamda başvurucunun paylaşımları spontane bir tepkinin sonucu değildir ve beraberinde birtakım riskleri getirmiştir. Dolayısıyla başvurucu, paylaşımlarıyla başta öğrencilerine olmak üzere ondan nesnel davranmasını bekleyen diğer kişiler üzerinde tek yanlı, uygunsuz ve şiddetli etkiler yaratmaya elverişli fikirlerin aşılanması tehlikesi yaratmıştır. Nihayetinde başvurucu, sosyal medya paylaşımlarında terörle mücadele kapsamında düzenlenen güvenlik operasyonlarına karşı bölge halkını \”öz savunma\” yapmaya ve güvenlik güçlerine direnmeye çağırmıştır. Aynı zamanda anılan direnişin kapsamını da \”ölmemek için öldürmek\” şeklinde formüle ederek şiddeti kışkırtmış ve meşrulaştırmıştır. Dolayısıyla başvurucunun öğretmen olması, açıklamalarının potansiyel etkisi, şiddeti kışkırtıcı ve meşrulaştırıcı niteliği karşısında başvurucuya verilen disiplin cezasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı sonucuna ulaşılmıştır. Diğer taraftan eğitim, niteliği gereği yarı kamusal bir hizmettir ve kamunun yanı sıra özel sektör tarafından da yaygın olarak sunulmaktadır. Dolayısıyla başvurucuya verilen devlet memurluğundan çıkarma cezası başvurucunun hayatını idame ettirmesine engel olmayacaktır. Buna göre anılan disiplin cezasının orantılı olduğu kanaatine varılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir. Terörü ve Şiddeti Meşrulaştıran Paylaşımlar Nedeniyle Memurluktan Çıkarma Cezası Verilebilir mi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Hatice Deniz Aktaş ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Başvurusu Başvuru Numarası: 2019/18481 Karar Tarihi: 23/11/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 1/2/2023 – 32091 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Basri BAĞCI, Kenan YAŞAR Raportör: Ali Erdem ŞAHİN Başvurucular: Hatice Deniz AKTAŞ, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 30/5/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 5. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Antalya\’nın Alanya ilçesinde bir ilkokulda İngilizce öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Başvurucu ayrıca Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM SEN) üyesidir. A. Disiplin Soruşturması Süreci 6. Somut olaya konu disiplin soruşturması, Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı tarafından aralarında başvurucunun da yer aldığı bazı yöneticiler ve öğretmenlerin sosyal paylaşım sitelerinde \”Devlet büyüklerine hakaret içeren, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya, kamu düzenini bozmaya, terör örgütlerini meşru göstermeye ve bu terör örgütlerini övmeye yönelik paylaşımda bulunduğu\” hususlarının incelenmesi amacıyla müfettişliğe bildirilmesi etrafında şekillenmiştir. Bu kapsamda yapılan görevlendirme üzerine başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. 7. Başvurucunun disiplin soruşturmasına konu edilen sosyal medya paylaşımları şöyledir: – \’\’Ankara katliamının yaşanacağını biliyorlardı\’\’ haber paylaşımı (siyasihaber3.org), – \”Polis bombacıları biliyordu\” paylaşımı (cumhuriyet.com.tr), – \”Cizre\’de yaralıları almak için yürüyen 11 kadın gözaltına alındı\” haber paylaşımı (siyasihaber2.org) – \”Cizre\’de bodrum katındaki yaralılardan 44 saattir haber alınamıyor\” haber paylaşımı (siyasihaber2.org) – \”Cizre\’de katledilen İlyas\’ın son çığlığı\” yorumuyla \”Eğer soran olursa söyleyin Sur içinde insanları ve sokakları vurdular! Yürümenin yasal olduğu yerde ölümü reva gördüler. Ve çocuklar umutlarından vurulurken güpegündüz çığlıkları hiçbir kulağa ses olmadı. Soran olursa söyleyin bir şehir katledildi kimse umursamadı. Biz öleceksek Cizre topraklarında öleceğiz. Biz ölünce intikamımızı almaya kalkışmayın. Biz yaşarken bizi hatırlamayanlar\” paylaşımı (siyasihaber1.org kaynaklı İlyas Aksu paylaşımı) – \’\’DİHA: Askere Silah Kullanın, Savcıdan da korkmayın talimatı\’; Silah kullanma talimatı verilirken cezasızlık vaadinde de bulunuluyor\’ haber paylaşımı (demokrathaber.net), – \”Cizre\’de bir kadın vurularak öldürüldü; Sokağa çıkma yasağının sürdüğü Cizre\’de, iki çocuk annesi [H.Ş.] evinde vurularak öldürüldü. [M.Ş.] \”Caferi Sadık türbesinin bulunduğu tepeden ateş açıldı. Eşim bu sırada öldürüldü\” haber paylaşımı (imctv.com.tr) – \’\’Katliam başlamadan Cizre\’ye Silopi\’ye ses ver\’\’ paylaşımı, – \”Cizre\’de son haber; Sivillere karşı bomba atar kullanılıyor; Yaklaşık 10 gündür sivil katliamın yaşandığı Cizre\’de…\” haber paylaşımı (birgün.net) – \’\’Alevi kadınlar kendi öğretisine denk duruşu bugün Sur\’da bir daha gösterdiler. Bombalar kurşunlar altında bütün engellemelere rağmen barikatın arkası hakikatin kendisidir diyerek

Terörü ve Şiddeti Meşrulaştıran Paylaşımlar Nedeniyle Memurluktan Çıkarma Cezası Verilebilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kişilik Haklarının İhlali Nedeniyle İnternet İçeriklerine Erişimin Engellenmesi Talebi

İnternet İçeriklerine Erişimin Engellenmesi Talebi 5651 sayılı Kanun İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi – Madde 9 (1) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini de isteyebilir. (2) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişilerin talepleri, içerik ve/veya yer sağlayıcısı tarafından en geç yirmi dört saat içinde cevaplandırılır. (3) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talepleri doğrultusunda hâkim bu maddede belirtilen kapsamda içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine karar verebilir. (4) Hâkim, bu madde kapsamında vereceği erişimin engellenmesi kararlarını esas olarak, yalnızca kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verir. Zorunlu olmadıkça internet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilemez. Ancak, hâkim URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi hâlinde, gerekçesini de belirtmek kaydıyla, internet sitesindeki tüm yayına yönelik olarak erişimin engellenmesine de karar verebilir. (5) Hâkimin bu madde kapsamında verdiği içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararları doğrudan Birliğe gönderilir. (6) Hâkim bu madde kapsamında yapılan başvuruyu en geç yirmi dört saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Bu karara karşı 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir. (7) Erişimin engellenmesine konu içeriğin yayından çıkarılmış olması durumunda hâkim kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. (8) Birlik tarafından ilgili içerik ve yer sağlayıcılar ile erişim sağlayıcıya gönderilen içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararının gereği derhâl, en geç dört saat içinde ilgili içerik ve yer sağlayıcılar ile erişim sağlayıcı tarafından yerine getirilir. (9) Bu madde kapsamında hâkimin verdiği içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararına konu kişilik hakkının ihlaline ilişkin yayının (…) başka internet adreslerinde de yayınlanması durumunda ilgili kişi tarafından Birliğe müracaat edilmesi hâlinde mevcut karar bu adresler için de uygulanır. Müracaatın Birlik tarafından kabulüne karşı itiraz, kararı veren hâkimliğe yapılır. İnternet sitesindeki yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesi kararlarında bu fıkra hükmü uygulanmaz. (10) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talep etmesi durumunda hâkim tarafından, başvuranın adının bu madde kapsamındaki karara konu internet adresleri ile ilişkilendirilmemesine karar verilebilir. Kararda, Birlik tarafından hangi arama motorlarına bildirim yapılacağı gösterilir. (11) Sulh ceza hâkiminin kararını bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları, beş yüz günden üç bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Erişimin Engellenmesi Nedeniyle İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlal Edilmesi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararı Artı Media Gmbh Başvurusu (B. No: 2019/40078) Olaylar Başvurucu, Türkiye\’den ve dünyadan haberlerin ve köşe yazılarının yer aldığı Artı Gerçek isimli internet haber sitesinin sahibidir. Anılan sitede 15/10/2019 tarihinde yayımlanan habere istinaden İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) başvurarak erişimin engellenmesi talebinde bulunmuştur. BTK, talebin usul ve yasaya uygun olduğunu değerlendirerek 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun\’un 8/A maddesi uyarınca erişimin engellenmesine yönelik idari tedbir kararı vermiş ve bu kararı sulh ceza hâkiminin onayına sunmuştur. Sulh ceza hâkimliği erişimin engellenmesi kararını onaylamış, başvurucunun bu karara itirazı ise reddedilmiştir. İddialar Başvurucu, internet haber sitesinde yayımlanan habere erişimin engellenmesi kararı verilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Mahkemenin Değerlendirmesi Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri ([GK], B. No: 2018/14884, 27/10/2021) kararında 5651 sayılı Kanun ile getirilen erişimin engellenmesi usulü ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bahsi geçen kararda 5651 sayılı Kanun\’un kişilik haklarının hızlı ve etkili bir şekilde korunması ihtiyacı nedeniyle öngörülen 9. maddesine dayanılarak yapılan müdahalelerin kanunilik şartı ile demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı değerlendirilmiş, ihlalin doğrudan kanundan kaynaklandığı sonucuna varılmış ve yapısal sorunun çözümü için keyfiyetin yasama organına bildirilmesine karar verilmiştir. Öte yandan Birgün İletişim ve Yayıncılık Ticaret A.Ş. (B. No: 2015/18936) kararında şiddeti öven, kişileri terör örgütünün yöntemlerini benimsemeye, şiddet kullanmaya, nefrete, intikam almaya veya silahlı direnişe tahrik ve teşvik eden yayınlar gibi internet ortamında demokratik toplum düzenini tehlikeye atan yayınların daha ileri bir inceleme yapmaya gerek olmaksızın ilk bakışta (prima facia) anlaşılabildiği hâllerde 5651 sayılı Kanun\’un 8/A maddesinde öngörülmüş olan istisnai usulün işletilebileceği kabul edilmiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi bu durumun terörle bağlantılı her türlü içeriğin sınırlandırılabileceği anlamına da gelmeyeceğini vurgulamış, kamu gücünü kullanan organların bilhassa siyasi fikirlerin değerlendirilmesi gerektiği durumlarda terör nitelendirmesinin kötüye kullanımına karşı dikkatli olmalarının özgürlüklerin korunması açısından hayati önemde olduğunu, terörle bağlantılı hususlarda bilgi ve fikirlerin sağlıklı paylaşımının ancak ifade ve basın özgürlüğünün tam olarak korunması ile mümkün olabileceğini pek çok kez hatırlatmıştır. Buna rağmen somut başvuruda olduğu gibi 5651 sayılı Kanun\’un 8/A maddesi kapsamında yapılan müdahalelerde Anayasa Mahkemesi bugüne kadar hukuka aykırılığın ve kamusal menfaatlere müdahalenin ilk bakışta anlaşılacak kadar belirgin olduğunun ve zararın süratle giderilmesinin zaruri olduğunun ortaya konulabildiğini, kısıtlamanın zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşıladığının, dolayısıyla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilebildiğini tespit edememiştir. Bu husus, internete erişimin engellenmesi şeklindeki müdahaleler söz konusu olduğunda idari ve yargısal makamların meseleyi ele alış biçimlerinde bir farklılaşma olmadığını, bu yönde yerleşik bir yanlış uygulamanın olduğunu göstermektedir.  Dolayısıyla somut başvuruda Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri kararındaki tespitlerden ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmadığı değerlendirilmiş; Kanun\’un 9. maddesine benzer şekilde 8/A maddesinin de mevcut hâliyle kamusal makamların takdir yetkisini daraltarak keyfî davranışların önüne geçebilecek, ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendisini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında adil bir denge kurulmasını garanti edebilecek temel güvencelere sahip olmadığından ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği ve ihlalin doğrudan kanundan kaynaklandığı sonucuna varılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir. İnternet İçeriklerine Erişimin Engellenmesi Kararına İtiraz Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararı Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve Diğerleri Başvurusu (B. No: 2018/14884) Olaylar   Başvurucular, ulusal ölçekte yayın yapan bir gazetenin internet sitesi ile bazı internet haber sitelerinde yer alan 129 habere ilişkin mahkemelerce verilen erişimin engellenmesi kararlarına itiraz etmiştir. İtirazları ilgili derece mahkemelerince reddedilen başvurucular Anayasa Mahkemesine ayrı ayrı bireysel başvuruda bulunmuştur. İddialar  Başvurucular, internet haber sitelerinde yayımlanan bir dizi

Kişilik Haklarının İhlali Nedeniyle İnternet İçeriklerine Erişimin Engellenmesi Talebi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sosyal Medya Paylaşımı Nedeniyle İdari Para Cezası Verilebilir mi

Sosyal Medya Paylaşımı Nedeniyle İdari Para Cezası Verilmesi Anayasa Mahkemesi Kararı – Değerlendirme Olaylar Avukat olan başvurucu, Twitter isimli sosyal medya platformundaki hesabından yaptığı paylaşımlar nedeniyle idari para cezası ile cezalandırılmıştır. Başvurucunun idari para cezasına yaptığı itiraz sulh ceza hakimliğince reddedilmiştir. Başvurucu, hâkimlik kararına itiraz etmiş; başvurucunun bu itirazı da kararda usule ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. İddialar Başvurucu, sporda şiddete neden olabilecek bir sosyal medya paylaşımında bulunduğundan bahisle idari para cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir. Mahkemenin Değerlendirmesi Başvurucunun sosyal medya paylaşımı nedeniyle idari para cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını ve orantılı olup olmadığını belirlemek için paylaşımın içeriğinin, yapıldığı ortamın, etki alanının ve sonuçlarının değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda başvurucu sosyal medya paylaşımı ile futbolda şike davasıyla ilgili olarak birtakım iddialarda bulunmuştur. Bu hâliyle başvurucunun toplumu ilgilendiren, futbolseverlerin ilgi gösterdiği ve uzun süredir tartışmaları devam eden bir konu hakkında şahsi görüşlerini sosyal medya aracılığıyla paylaştığı görülmüştür. Bununla birlikte başvurucunun açıklaması değerlendirilirken taraftarlık aidiyeti ile ortaya çıkan heyecan, tutku ve adanmışlık hissiyatı içinde bulunduğu da gözönüne alınmalıdır. Başvurucu \”kavganın topyekûn bir mücadele ile kazanılacağı\” ifadesi ile fiziksel şiddete başvurarak hak mücadelesi yapılması gerektiğini değil tüm Fenerbahçe taraftarının ortak iradesinin ortaya konması ile Fenerbahçe\’ye yapılan haksızlığın giderilebileceği yönünde bir kanaatin açıklaması olarak anlaşılması gerektiğini belirtmiştir. Öte yandan başvurucunun bu paylaşımı sonrasında taraftarın sokağa döküldüğüne, şiddet içerikli eylemlerin ortaya çıktığına, spor müsabakalarının güvenlik ve düzenini tehlikeye düşürebilecek bir ortama neden olduğuna dair bir tespit veya olgunun varlığı kamu makamlarınca ortaya konmamıştır. Başvurucuya ait açıklamaların diğer futbol takımlarının taraftarlarını, görevlilerini ve yöneticilerini rencide edebilecek veya bu kişilerde düşmanca duygulara sebep olabilecek bir içerikte olduğuna yönelik bir tespit ilgili makamların kararlarında da yer almamıştır. Söz konusu sosyal medya paylaşım platformunun anlık duygu ve düşüncelerin kelimelere döküldüğü, bunların hızlı bir şekilde dolaşıma sokulduğu ve yoğun kullanılan bir alan olması sebebiyle güncelliğini yitirerek kısa bir sürede eskidiği de gözönünde bulundurulmalıdır. Ayrıca başvurucunun paylaşımı gerçekleştirdiği sosyal medya hesabının takipçi sayısının çok fazla olmaması açıklamanın geniş bir kitle üzerinde objektif etkisini sınırlamaktadır. Bu hâliyle cezalandırmaya konu olan düşünce açıklamasının etki alanı somut olay koşullarında sınırlı kalmıştır. Başvurucunun bir Fenerbahçe taraftarı olması, taraftar derneklerinde yöneticilik yapmış olması ve ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin cezai bir yaptırım yoluyla gerçekleştirilmesi gözönüne alındığı bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle idari para cezası ile cezalandırılmış olmasının daha sonra şike davasına yönelik tartışmalarda görüşlerini ileri sürmesinde caydırıcı bir etki meydana getireceği açıktır. Sosyal medya paylaşımı ile ilgili olarak başvurucu hakkında idari para cezası uygulanmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığına ilişkin ilgili ve yeterli gerekçe ortaya konulmamıştır. Başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale takip edilen meşru amaçla orantılı değildir. Dolayısıyla bu müdahale demokratik toplum gereklerine uygun düşmemektedir. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Sosyal Medya Paylaşımı Nedeniyle İdari Para Cezası Verilebilir mi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru İlyas Bulcay Başvurusu Başvuru Numarası: 2020/24527 Karar Tarihi: 9/2/2023 R.G. Tarih ve Sayı: 27/4/2023 – 32173 İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Kenan YAŞAR Raportör: Kamber Ozan TUTAL Başvurucu: İlyas BULCAY I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, sporda şiddete neden olabilecek bir sosyal medya paylaşımında bulunduğundan bahisle başvurucuya idari para cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 28/7/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. III. OLAY VE OLGULAR 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir: A. Arka Plan Bilgisi 5. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2010-2011 sezonu futbol süper lig ile birinci lig maçlarında şike yapıldığı ve teşvik primi verildiği iddiasıyla başlattığı ceza soruşturması kapsamında 3/7/2011 tarihinde Fenerbahçe Spor Kulübü (Fenerbahçe) başkanı ile bazı yöneticileri gözaltına alınmış ve sonrasında tutuklanmıştır. Özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi 2/7/2012 tarihinde başkan ve bazı yöneticiler dâhil bir kısım sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir. Şike davası kapsamında Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), Fenerbahçe futbol takımını 15/7/2013 tarihinde iki yıl süreyle Avrupa kupalarına katılmaktan men etmiştir. Bununla birlikte bozma kararları ve yeniden yargılama süreçleri sonunda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tüm sanıkların beraatine karar vermiştir. Yargıtay Ceza Dairesi 20/12/2021 tarihinde sanıkların beraat kararlarını onamıştır. 6. Açık kaynaklara göre futbol camiasında şok etkisi meydana getiren şike davasına Fenerbahçe taraftarı sert tepki göstermiş, 10/7/2011 tarihinde İstanbul\’da çok sayıda kişinin katıldığı bir protesto gerçekleştirmiştir. İlerleyen süreçte şike davasında yer alan birçok eski hâkim ve savcı kamu görevinden ihraç edilmiş, ayrıca bu kişilerin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) futbolda şike kumpasında yer aldığı belirtilerek cezalandırılmaları talebiyle haklarında iddianame düzenlenmiştir. Yine açık kaynaklara göre Türkiye\’nin gündemini uzun süre meşgul eden şike davası hâlen tartışılan bir konu olma özelliğini sürdürmektedir. B. Bireysel Başvuruya Konu Süreç 7. Başvurucu, serbest avukat olarak görev yapmakta ve İstanbul\’da ikamet etmektedir. Başvurucu, başvuruya konu olaydan önce Fenerbahçeliler Derneği başkanlığı ile Fenerbahçe Kadıköy şube başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. Başvurucu, Twitter isimli sosyal medya platformundaki hesabından 8/2/2020 tarihinde \”Yaptıkları hiçbir kamuflaj, 3 Temmuz\’u yaşatanların kirli ittifaklarının sürdüğünün görmemizi engelleyemez. Medyanın hiçbir algı oyunu, yıllardır sürdürülen tiyatronun malzemesi olmamızı sağlayamaz. Fenerbahçelileri kimse aptal yerine koyamaz YETER. NET 3 Temmuz kılık değiştirmiş bir şekilde SÜRÜYOR. Bu kavga ancak TOPYEKÜN mücadele ile kazanılır\” şeklinde paylaşımda bulunmuştur. 8. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 12/3/2020 tarihinde başvurucunun söz konusu sosyal medya paylaşımı ile sporda şiddeti teşvik edecek şekilde basın ve yayın yoluyla açıklamada bulunduğu gerekçesiyle 5.014 TL idari para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Başsavcılık kararın gerekçesinde; başvurucunun sosyal medya paylaşımının 31/3/2011 tarihli ve 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun\’un 22. maddesinde gösterilen eyleme girdiğini, bu eylemin karşılığı olarak da başvurucuya 5.000 TL idari para cezası ile 14 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 5.014 TL idari para cezası verildiğini belirtmiştir. 9. Başvurucu 1/4/2020 tarihinde idari para cezasına itiraz etmiştir. Başvurucu, itiraz dilekçesinde; yirmi yıl Fenerbahçeliler Derneği başkanlığı yaptığını, ayrıca Fenerbahçe Kadıköy şube başkanlığı görevinde bulunduğu dönemdeki şike davası sürecinde Fenerbahçe\’ye kurulan kumpasa ve FETÖ/PDY\’ye karşı etkili bir şekilde mücadele yürüttüğünü, sporda şiddetin önlenmesi için çaba sarf etmiş biri olduğunu açıklamıştır. Başvurucu itirazında; cezaya konu sosyal medya paylaşımının şiddete teşvik etmediğini, paylaşımı ile

Sosyal Medya Paylaşımı Nedeniyle İdari Para Cezası Verilebilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Bilişim Sistemleri Kullanılmak Suretiyle Hırsızlık Suçu ve Cezası

Bilişim Sistemleri Kullanılmak Suretiyle Hırsızlık 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Hırsızlık – Madde 141 (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Madde Gerekçesi Madde metninde, hırsızlığın temel şekli tanımlanmıştır. Buna göre, taşınır malın alınmasının suç oluşturabilmesi için, zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Rızanın geçerli olması için bulunması gereken koşulların varlığı hâlinde zilyedin rızası bir hukuka uygunluk nedeni teşkil edecek ve suç oluşmayacaktır. Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için, failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmesi yeterli olup, bunun fiilen temini şart değildir. Bu yarar, maddî veya manevî olabilir. Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır. Nitelikli hırsızlık – Madde 142 (1) Hırsızlık suçunun; a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında, b) (Mülga: 18/6/2014-6545/62 md.) c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında, d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında, e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (2) Suçun; a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak, b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle, c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak, d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle, e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle, f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak, g) Büyük veya küçük baş hayvan hakkında, h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır. (3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (4) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz. (5) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır. Madde Gerekçesi Maddede, hırsızlık suçunun nitelikli şekilleri tanımlanmıştır. Bu nitelikli unsurlar, üç fıkra hâlinde tasnif edilmiştir. Birinci fıkranın (a) bendine göre; hırsızlık suçunun, kime ait olursa olsun, kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Eşyanın kurum ve kuruluş veya ibadet yerine ait bulunması veya buralarda özel muhafaza altına alınmış olması koşulu aranmamış, görevlilerin veya ibadet edenlerin özel eşyası hakkında suçun işlenmesi hâlinde de bu nitelikli unsurun oluşacağı kabul edilmiştir. Kamu yararı veya hizmetine tahsis edilen eşyanın bulunduğu yer önemli değildir. Fıkranın (b) bendinde, hırsızlık suçunun herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi, suçun diğer bir nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır. Bina veya etrafı çevrili eklentilerinde yapılan hırsızlığın cezası artırılırken bu gibi yerlere giriş şekline önem verilmemiştir. Tarlada tarım araçlarının korunması için yapılan kulübelerde işlenen hırsızlığın da madde hükmüne girmesi sağlanmıştır. Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örneğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aranmış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması hâlinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir. Fıkranın (c) bendi ile, halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım araçlarında ve bunların belli kalkış ve varış yerlerinde yani istasyonlarda bulunan eşya korunmaktadır. Bu gibi eşyanın yolcu veya araç personeline ait bulunması, keza yolcu veya personelin beraberinde bulunması gerekli değildir. Kargo ile nakledilen veya araçtan indirilen yahut yüklenmek üzere hazırlanan eşya da bu kapsama alınmıştır. Eşyanın muhafaza altına alınmış olması koşulu aranmamıştır. Aracın türü önemli değilse de, umuma tahsis edilmiş olması zorunludur. Bir vasıtanın umuma tahsis edildiği, bir bedel karşılığında herkes tarafından kullanılabilir olması ile değil, belirli bir yöne giden yolcuları ve eşyayı nakletmesiyle anlaşılır. Fıkranın (d) bendinde, hırsızlık suçunun bir afet veya genel bir felâketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak belirlenmiştir. Deprem, sel, su baskını, yangın ve savaş gibi afet veya genel felâketin sebebiyet verebileceği zararları önlemek, bu afet veya felaketlere maruz kalan insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hazırlanmış olan eşya, bu bent kapsamına giren hırsızlık suçunun konusunu oluşturmaktadır. Eşyanın bulunduğu yer önemli değildir; bunların bina içerisinde veya açıkta depolanmış olması mümkündür. Bunun gibi, eşyanın afet ve felâket bölgesine gittikten sonra ve henüz afetten zarar görenlere dağıtılmadan önce çalınması hâlinde de bent uygulanacaktır. Fıkranın (e) bendinde, âdet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bırakılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yığılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunların çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli hâlin kabulünde etken olmuştur. Fıkranın (f) bendine göre, hırsızlık suçunun elektrik enerjisi hakkında işlenmesi, bir nitelikli hâli oluşturmaktadır. Suçun temadi hâlinde işlenmesi, bu nitelikli hâlin kabulünde etkili olmuştur. Maddenin ikinci fıkrasında, hırsızlık suçunun birinci fıkraya nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli şekilleri düzenlenmiştir. İkinci fıkranın (a) bendine göre, hırsızlık suçunun kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektirmektedir. Mağdurun trafik kazası geçirmiş olması, aklî veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, malını koruyamayacak durumda olmasının örneklerini oluşturmaktadır. Hatta, bir yakınının ölüm haberini

Bilişim Sistemleri Kullanılmak Suretiyle Hırsızlık Suçu ve Cezası Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Korsan CD Satma: Sinema Filmi ve Müzik CD’lerinin Bandrolsüz Olarak Çoğaltılması ve Satılması

Bandrol Yükümlüğüne Aykırı Olarak Korsan CD Satma Suçu 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz – Madde 71 Bu Kanunda koruma altına alınan fikir ve sanat eserleriyle ilgili manevi, mali veya bağlantılı hakları ihlal ederek: 1. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın işleyen, temsil eden, çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticarî amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. 2. Başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad koyan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu fiilin dağıtmak veya yayımlamak suretiyle işlenmesi hâlinde, hapis cezasının üst sınırı beş yıl olup, adlî para cezasına hükmolunamaz. 3. Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. 4. Hak sahibi kişilerin izni olmaksızın, alenileşmemiş bir eserin muhtevası hakkında kamuya açıklamada bulunan kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 5. Bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak gösteren kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 6. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı, tanınmış bir başkasının adını kullanarak çoğaltan, dağıtan, yayan veya yayımlayan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında bahsi geçen fiilleri yetkisiz olarak işleyenler ile bu Kanunda tanınmış hakları ihlâl etmeye devam eden bilgi içerik sağlayıcılar hakkında, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde,  üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Hukuka aykırı olarak üretilmiş, işlenmiş, çoğaltılmış, dağıtılmış veya yayımlanmış bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı satışa arz eden, satan veya satın alan kişi, kovuşturma evresinden önce bunları kimden temin ettiğini bildirerek yakalanmalarını sağladığı takdirde, hakkında verilecek cezadan indirim yapılabileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilir. Haklara tecavüzün önlenmesi – Madde 81 Musiki ve sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshaları ile süreli olmayan yayınlara bandrol yapıştırılması zorunludur. Ayrıca, kolay kopyalanmaya müsait diğer eserlerin çoğaltılmış nüshalarına da eser veya hak sahibinin talebi üzerine bandrol yapıştırılması zorunludur. Bandroller, Bakanlıkça bastırılır ve satılır. Bakanlıkça belirlenen satış fiyatı üzerinden meslek birlikleri aracılığı ile de bandrol satışı yapılabilir. Bandrol alınabilmesi için, bandrol talebinde bulunanın yasal hak sahibi olduğunu beyan eden bir taahhütnameyi doldurması zorunludur. Bakanlıkça tespit edilen diğer evrak ve belgelerle birlikte başvuru yapılır. Bakanlık, bu başvuru üzerine başka bir işleme gerek kalmaksızın on iş günü içinde bandrol vermek mecburiyetindedir. Beyana müstenit yapılan bu işlemlerden Bakanlık sorumlu tutulamaz. Bandrol yapıştırılması zorunlu nüshaların tespit edilmesi ve çoğaltılmasına ilişkin materyalleri üreten veya bu materyallerin dolum ve çoğaltımını yapan yerler, bu maddede belirtilen taahhütnamenin bir kopyasını almak, saklamak ve istendiğinde yetkili makamlara ibraz etmekle yükümlüdür. Bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticarî amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bakanlık ile mülkî idare amirleri bandrollenmesi zorunlu olan nüshaların ve süreli olmayan yayınların, bandrollü olup olmadıklarını her zaman denetleyebilir. Gerekli görüldüğünde, mülkî idare amirleri re’sen veya Bakanlığın talebi ile bu denetimi gerçekleştirmek üzere illerde denetim komisyonu oluşturabilir. İhtiyaç hâlinde, bu komisyonlarda Bakanlık ve ilgili alan meslek birlikleri temsilcileri de görev alabilirler. Bu denetimler sırasında bu Kanunda koruma altına alınan hakların ihlal edildiğinin tespiti hâlinde 75 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca işlem yapılır. Bu Kanun kapsamında korunan, yasal olarak çoğaltılmış, bandrollü nüshaların da yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışı yasaktır. Bu yasağa aykırı hareket edenler, Kabahatler Kanununun 38 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılır. Bu maddede belirtilen hususların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Sahte bandrol üreten, satışa arz eden, satan, dağıtan, satın alan, kabul eden veya kullanan kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bir eserle ilgili olarak usulüne uygun biçimde temin edilmiş bandrolleri başka bir eser üzerinde tatbik eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. Yetkisi olmadığı hâlde, hileli davranışlarla bandrol temin eden kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Yetkisi olmayan kişilere bandrol temin eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu Kanunda tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, ilgili tüzel kişi hakkında Türk Ceza Kanununun tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Korsan CD Satma: Sinema Filmi ve Müzik CD/DVD’lerinin İzinsiz Çoğaltılması ve Bandrolsüz Olarak Satılması Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2017/155 Karar No: 2018/411 Karar Tarihi: 09.10.2018 Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 19. Ceza Dairesi Mahkemesi: Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu\’na muhalefet suçundan sanık …\’in aynı Kanun\’un 5728 sayılı Kanun ile değişik 81/4, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 62, 52/2, 53/1, 58/6-7 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve müsadereye ilişkin İzmir 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesince verilen 11.07.2011 tarihli ve 561-227 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 18.11.2013 tarih ve 8423-22169 sayı ile; \”Sanığın izinsiz çoğaltılmış ve bandrolsüz CD/DVD satmak şeklindeki eylemi, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2005/7-67 Esas, 2005/97 Karar ve 19.07.2005 tarihli kararında da belirtildiği üzere 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu\’nun “manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz” suçunu düzenleyen 71. maddesi ve “bandrolsüzlüğü” düzenleyen 81. maddesinde tanımlanan suçları oluşturduğundan, sanık hakkında katılanlar vekilinin hak sahipliği belgeleri sunduğu ve katılan olarak kabul edildikleri anlaşıldığından 5846 sayılı Kanun’un 81/13. madde yollamasıyla sanık hakkında aynı Kanun’un 71. madde uyarınca hapis veya adli para cezasından birinin tercih edilerek hüküm kurulması gerekirken suç vasfında hata yapılarak sanığın yazılı şekilde 5846 sayılı Kanun’un 81/4. maddesi uyarınca hapis ve adli para cezası

Korsan CD Satma: Sinema Filmi ve Müzik CD’lerinin Bandrolsüz Olarak Çoğaltılması ve Satılması Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kişisel Verileri Yayma Suçu: Kişinin Rızası Dışında Telefon Numarasının Paylaşılması

Kişisel Verileri Yayma Suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Özel hayatın gizliliğini ihlal – Madde 134 (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. (2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur. Madde Gerekçesi Maddenin birinci fıkrasında, metninde özel hayatın gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır. Böylece, gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesi cezalandırılmaktadır. İkinci fıkrada, böylece elde edilen saptama ve kayıtlardan herhangi bir suretle yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya diğer kimselerin bilgi edinmelerinin temini veya basın ve yayın yoluyla açıklanması suçun ağırlaşmış şeklini oluşturmaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında, kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu görüntü veya sesler, örneğin soruşturma kapsamında hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olabileceği gibi, birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle elde edilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, elde edilmiş olan bu ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olması gerekir. Bu bakımdan özel hayata ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada gösterilmesi ve dinlenmesi hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. İfşanın, basın ve yayın yoluyla yapılması, söz konusu suçun nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Kişisel verilerin kaydedilmesi – Madde 135 (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır. Madde Gerekçesi Çağımızda kişilerle ilgili kayıtların bilgisayar ortamlarına geçirilip muhafaza edilmesi uygulamasına bazı kurum ve kuruluşlar tarafından başvurulmaktadır; hastanelerde hastalara, sigorta şirketlerinde sigortalılara, bankaların ve kredili alış veriş yapılan mağazaların müşterilerine ilişkin kayıtlar, böylece tutulmaktadır. Bu bilgilerin amaçları dışında kullanılmasından veya herhangi bir şekilde üçüncü şahısların eline geçerek hukuka aykırı olarak yararlanılmasından dolayı hakkında bilgi toplanan kişiler büyük zararlara uğrayabilmektedirler. Bu bakımdan, kişilerle ilgili bilgilerin hukuka aykırı olarak kayda alınması suç olarak tanımlanmıştır. Suçun konusu, kişisel verilerdir. Gerçek kişiyle ilgili her türlü bilgi, kişisel veri olarak kabul edilmelidir. Söz konusu suç tanımında kişisel verilerin bilgisayar ortamında veya kağıt üzerinde kayda alınması arasında bir ayırım gözetilmemiştir. Bu bakımdan, söz konusu suç tanımı ile, Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanan Türkiye\’nin de 28 Ocak 1981 tarihinde imzalamakla taraf olduğu \”Kişisel Nitelikteki Verilerin Otomatik İşleme Tâbi Tutulması Karşısında Şahısların Korunmasına Dair Sözleşme\”nin ilgili hükümlerine geçerlilik tanınmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde kayda alınması gerekir. Kişinin rızası ile, kendisiyle ilgili bilgilerin kayda alınmasının suç oluşturmayacağı muhakkaktır. Belirli nitelikteki kişisel verilerin kayda alınması kanun hükmünün gereği olarak yapılmaktadır. Bu bakımdan, çeşitli kamu kurumlarında verilen kamu hizmetinin gereği olarak kişilerle ilgili bazı bilgiler ilgili kanun hükümlerine istinaden kayda alınmaktadırlar. Bu durumlarda, söz konusu suç oluşmayacaktır. Maddenin ikinci fıkrasında, kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine, ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kayda almak, suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, bunlardan kişilerin ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgilerin kayda alınmasına kanunlarda özellikle suçlulukla mücadele bağlamında, suç ve suçluların ortaya çıkarılmasını sağlamak amacıyla belli ölçüde izin verilebilir. Bu durumlarda söz konusu suç oluşmayacaktır. Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme – Madde 136 (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır. Madde Gerekçesi Bu madde hükmü ile, hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Kişisel Verileri Yayma Suçu: Kişinin Rızası Dışında Telefon Numarasının Hukuka Aykırı Olarak Paylaşılması Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2017/829 Karar No: 2017/363 Karar Tarihi: 04.07.2017 Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi İçtihat Metni Verileri hukuka aykırı olarak yayma suçundan sanık …\’nun beraatine ilişkin, Beykoz 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.04.2011 gün ve 347-380 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesince 18.11.2013 gün ve 33362-25776 sayı ile; \”…Dosya kapsamına göre; katılanın, 12.04.2007 tarihinde, bilgisi ve rızası dışında, adına bir arkadaşlık sitesinde üyelik işlemleri yapılarak profil oluşturulan sitede, kişisel bilgilerine yer verilip, oluşturulan profile cep telefonu numarasının yazıldığı ve bu profil üzerinden tanımadığı kişilerin kendisini telefonundan arayarak arkadaşlık isteğinde bulundukları iddiasını içeren şikayet dilekçesi üzerine başlatılan adli soruşturma kapsamında, arkadaşlık sitesinin sahibi olan şirketten gelen yazı içeriğine göre, katılanın kişisel bilgilerinin yer aldığı profilin 12.04.2007 tarihinde oluşturulup siteye üye yapıldığı, bu işlemin ise \’88.226.178.19\’ IP numaralı bilgisayar üzerinden gerçekleştirildiğinin bildirildiği, konuyla ilgili olarak, Türk Telekomünikasyon A.Ş.\’den gelen yazıda ise, bildirilen IP numaralı bilgisayarın, sanığa ait \’0242 349…\’ telefon numaralı ADSL hattı üzerinden internet erişiminin gerçekleştirildiğinin bildirildiği, yargılama aşamasında aldırılan bilirkişi raporunun da bu yönde olduğu ve dosya kapsamına göre, taraflar arasında önceye dayalı husumet de bulunduğu halde, delillerin takdirinde hataya düşülerek, sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi…\” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Direnme Kararı Yerel mahkemece ise 06.03.2014 gün ve 681-101 sayı ile; \”Tüm dosya içeriği, bilirkişi raporu ve Yargıtay bozma ilamına karşı alınan beyanlar birlikte değerlendirildiğinde; katılan … Öztürk\’e ait cep telefon numarasının \’…com\’ isimli internet sitesinde \’canans\’ rumuzlu bir kişiye aitmiş gibi yayınlandığı, bu işlemin sanık …\’na ait 0242 349… numaralı ev telefonuna bağlı ADSL hattı ile 88.226.178.19 IP nolu bilgisayar üzerinden gerçekleştirildiği, sanığın savunmasında bilgisayar kullanmayı bilmediğini ileri sürdüğü, tanık olarak beyanı alınan sanığın kızı …\’nun da sanığın beyanını destekler mahiyette ifade verdiği, babasının aldığı bilgisayarı ağırlıklı olarak kendisinin kullandığını, diğer çocuklarının da kullandığını ifade ettiği, esasen tanık …\’nun katılanın iddiasına göre katılanın eşi ile fiilen birlikte yaşayan kişi olduğu ve katılan ile husumetli olan kişinin,

Kişisel Verileri Yayma Suçu: Kişinin Rızası Dışında Telefon Numarasının Paylaşılması Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sahte Nüfus Cüzdanı ile İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu

İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu​ 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu Gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik – Madde 37 Banka kartı veya kredi kartını kaybettiği ya da çaldırdığı yolunda gerçeğe aykırı beyanda bulunarak kartı bizzat kullanan veya başkasına kullandıran kart hamilleri ile bunları bilerek kullananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ikibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar. Kredi kartı veya üye işyeri sözleşmesinde veya eki belgelerde sahtecilik yapanlar veya sözleşme imzalamak amacıyla sahte belge ibraz edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilirler. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Resmi belgede sahtecilik – Madde 204 (1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır. İçtima – Madde 212 (1) Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur. Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması – Madde 245 (1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (4) Birinci fıkrada yer alan suçun; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. (5) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır. İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2016/420 Karar No: 2020/7 K. Tarihi: 14.01.2020 Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 8. Ceza Dairesi Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi Sanık …\’in, mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin resmî belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 204/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis; mağdur … adına sahte kredi kartı üretme suçundan TCK\’nın 245/2. maddesi uyarınca 3 yıl hapis ve 90 gün karşılığı adli para cezası; mağdur … adına düzenlenen sahte kredi kartını kullanmak suretiyle yarar sağlamak suçundan TCK\’nın 245/3, 168/1, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis ve 660 TL adli para cezası; inceleme dışı mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin resmî belgede sahtecilik suçundan TCK\’nın 204/1 ve 62. maddeleri uyarıca 1 yıl 8 ay hapis; inceleme dışı mağdur … adına sahte kredi kartı üretmeye teşebbüs suçundan TCK\’nın 245/2, 35, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis ve 1.100 TL adli para cezası; inceleme dışı mağdur …\’ın kimlik bilgilerini kullanarak internet üzerinden kredi kartı başvurusunda bulunma eylemine ilişkin olarak kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçundan 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu\’nun 37/2 ve TCK\’nın 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, mağdur … adına düzenlenen sahte kredi kartını kullanmak suretiyle yarar sağlamak suçu ile inceleme dışı mağdur … adına sahte kredi kartı üretmeye teşebbüs suçu yönünden taksitlendirmeye, mağdur … adına sahte kredi kartı üretme suçu dışında kalan suçlar yönünden hak yoksunluğuna ve bütün suçlar yönünden mahsuba ilişkin … Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.09.2013 tarihli ve … sayılı hükümlerin sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 01.06.2015 tarih ve 34608-18030 sayı ile kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına diğer hükümlerin ise; \”… II- Sanık hakkında resmî belgede sahtecilik, mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartma, mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan çıkarttığı sahte kredi kartını kullanma, mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartmaya teşebbüs suçlarından kurulan hükümlere yönelik yapılan temyiz incelemesinde; Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1- Sanık hakkında mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartma, mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan çıkarttığı sahte kredi kartını kullanma ve mağdur … adına sahte resmi belge düzenleme suçlarından kurulan hükümlerde; a- Sanığın ele geçirilemeyen mağdur …\’in kimlik bilgileri ile oluşturulmuş sahte nüfus cüzdanı ile internet üzerinden katılan G.. Bankasına kredi kartı müracaatında bulunduğu, çıkartılan kartın … sahte nüfus cüzdanını ibraz eden sanığa teslim edilip sözleşmenin imzalatıldığı, sanığın bu kartla değişik yer ve zamanlarda birden fazla kez kullanarak harcama yaptığı ve soruşturma aşamasında bankanın zararını giderdiği somut olayda; sanığın eyleminin TCK\’nın 245/2, 43 ve 245/3, 43. madde ve fıkralarına uyduğu gözetilmeden, yazılı şekilde TCK\’nın 204/1. maddesi uyarınca da mahkûmiyet kararı verilmesi, b- Sanık hakkında TCK\’nın 245. maddesinin 5. fıkrası uyarınca aynı maddenin 3. fıkrasından kurulan hükümde, TCK\’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi, c- Suça konu kartın değişik yer ve zamanlarda birden fazla kez kullandığının anlaşılması karşısında, tayin edilen cezaların TCK\’nın 43. maddesi ile arttırılmaması, d- Temel cezalar tayin olunurken hapis cezaları alt sınırdan tayin olunduğu hâlde, aynı gerekçeyle adli para cezalarına esas alınan birim gün sayılarının alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi suretiyle çelişkiye neden olunması, e- Sanık hakkında diğer suçlardan kurulan hükümlerde

Sahte Nüfus Cüzdanı ile İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Hukuka Aykırı Olarak Bilişim Sistemine Girme ve Orada Kalma Suçu

Hukuka Aykırı Olarak Bilişim Sistemine Girme ve Orada Kalma Suçu Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2019/239 Karar No: 2021/325 K. Tarihi: 01.07.2021 Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 8. Ceza Dairesi Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi Hukuka aykırı olarak bilişim sistemine girme ve orada kalma suçundan sanık …\’ın beraatine ilişkin … Sulh Ceza Mahkemesince verilen 13.03.2014 tarihli ve … sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 12.05.2016 tarih ve 11097-6554 sayı ile; “Katılanın yargılamanın aşamalarında, sanık tarafından mail şifresinin kırılıp değiştirmek sureti ile kullanılmaz hâle geldiğini belirtmesi karşısında; suça konu eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 244/2. maddesinde düzenlenen suçu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdir ve tartışmasının 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 11. maddesi uyarınca Asliye Ceza Mahkemesinin görevi kapsamında bulunduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı biçimde hüküm kurulmuş ise de; 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete\’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun\’un 84. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun\’a eklenen geçici 6. madde ile Sulh Ceza Mahkemelerinin kaldırıldığı gözetilerek Asliye Ceza Mahkemesince değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,\” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. 6545 sayılı Kanun\’un 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun\’a eklenen geçici 6. maddenin 1. fıkrası uyarınca sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle bozmadan sonra yargılama yapan … Asliye Ceza Mahkemesince 24.04.2017 tarih ve … sayı ile sanığın beraatine karar verilmiş, bu hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 07.12.2017 tarih ve 21008-13932 sayı ile; \”08.12.2010 tarihli Turkcell ve 01.06.2011 tarihli Telekom\’un yazıları içeriğinden, 13.11.2009 tarihinde katılanın tarifesinde gerçekleştirilen online tarife değişikliğinin sanık adına kayıtlı IP adresi üzerinden gerçekleştirildiğinin anlaşılması karşısında sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 244/2. madde ve fıkrası uyarınca mahkûmiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatine hükmedilmesi,\” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. … Asliye Ceza Mahkemesi ise 03.09.2018 tarih ve 8-616 sayı ile; \”Tüm dosya kapsamına göre her ne kadar sanığın ortak oldukları dönemde katılanın MSN ve Turkcell şifrelerini öğrendiği, bu şifrelerle Turkcell firmasının internet sisteminden katılanın kullanımındaki 0532 … nolu hattın tarifesini değiştirdiği, MSN şifresi ile katılana ait …@…com e-posta hesabı üzerinden oturum açarak görüşmeler yaptığı ve bu suretle hukuka aykırı olarak bilişim sistemine girme ve orada kalma suçunu işlediği iddia olunmuş ise de; … vekili Av. …\’ın 13.01.2014 tarihli yazısına göre …@…com e-posta hesabının şirket kayıtlarında yer almadığı, adreslerin 365 gün boyunca kullanılmayınca otomatik olarak ya da kullanıcı tarafından silinebileceğinin bildirildiği, Turkcell İletişim Hizmetlerinin 08.12.2010 tarihli yazısına göre 13.11.2009 tarihinde sanığın kullanımındaki IP adresi ile katılana ait telefon hattı için herhangi bir tarife işleminin yapılmadığının bildirildiği, aynı kurumun 02.12.2013 tarihli yazısına göre katılana ait 0532 … nolu hattın abone tarife değişiklik işlemlerinin 13.11.2009 ve 10.01.2011 tarihlerinde online işlem merkezi, 10.12.2009 tarihinde müşteri hizmetleri aracılığıyla yapıldığının, online işlem merkezi kanalı ile yapıldığı görülen işlemlere ilişkin IP bilgisine ulaşılamadığının bildirildiği, tüm bu delillere göre katılana ait telefon hattının tarife değişikliği işleminin sanık tarafından yapıldığının her türlü kuşkudan uzak ve kesin şekilde tespit edilemediği,\” gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir. Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.12.2018 tarihli ve 87657 sayılı \”bozma\” istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun\’un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu\’nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 15.04.2019 tarih ve 12217-5377 sayı ile; Yerel Mahkeme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı bilişim sistemindeki verileri değiştirme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği\’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; sanığa atılı bilişim sistemindeki verileri değiştirme ile hukuka aykırı olarak bilişim sistemine girme ve orada kalma suçlarının sübutları bakımından eksik araştırma ile karar verilip verilmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu üyelerince asıl ve ön soruna ilişkin uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesi ve ayrıca ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusunun da \”Sanığın eyleminin hukuka aykırı olarak bilişim sistemine girme ve orada kalma suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi bakımından eksik araştırma ile karar verilip verilmediği\” şeklinde belirlenmesi gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine uyuşmazlık konuları bu doğrultuda ele alınmıştır. İncelenen dosya kapsamından; Katılan … vekili Av. … tarafından ibraz edilen 10.06.2010 tarihli şikâyet dilekçesinde; katılana ait şahıs şirketi olan … Organizasyon ve Danışmanlık Şirketi adına kayıtlı 0532… numaralı telefon hattının bizzat katılan tarafından kullanıldığının, bu hattın faturasının abone olunan paket gereği ortalama 140-150 TL civarında gelmekte iken 2009 Aralık ve 2010 Ocak aylarından itibaren 850 TL civarında geldiğinin, bunun üzerine katılanın ilgili GSM operatörünü aradığında kendisine, internet üzerinden paket değişikliği yapılarak en pahalı konuşma paketinin seçildiğinin bildirildiğinin ayrıca katılanın gerek özel sohbetlerinde gerekse de … görüşmelerinde …@…com elektronik posta ve MSN adresini kullandığının, ancak son 2-3 haftalık dönemde arkadaşlarının kendisini uyarması üzerine bu adresin bir başkası tarafından da kullanıldığını öğrendiğinin, katılana ait elektronik posta adresinin şifresini deşifre eden failin katılanın arkadaşları ile MSN üzerinden sohbetler ettiğinin, bu sohbetler esnasında da katılanı aşağılayıcı ve küçük düşürücü sözler söylediğinin, bu sohbetlerden bir adedinin ilgili tarafından bilgisayarına kaydedilerek katılana ulaştırıldığının, tanık … ile yapılan bu sohbet içeriğinin delil olmak üzere ekte çıktısı alınmış hâlde sunulduğunun, ayrıca söz konusu kişinin katılanın …, … ve … isimli arkadaşları ile de aynı şekilde elektronik posta adresleri üzerinden sohbetler yaptığının, ancak anılan kişilerin bu sohbetleri kaydetmediklerinin, bu nedenlerle katılana ait özel bilgileri deşifre ederek hem katılanın maddi zarara uğramasına neden olan, hem de katılanı aşağılayan failin tespit edilerek hakkında dava açılmasının talep edildiğinin belirtildiği, bu dilekçenin ekinde ise tanık …\’in …@hotmail.com adresini kullanan \”Gulisa\” kullanıcı adlı kişi ile MSN üzerinden 21.05.2010 tarihinde 18.09-18.16 saatleri arasında yaptığı görüşme içeriklerinin bulunduğu bilgisayar çıktılarının yer aldığı, Katılan vekilinin şikâyet dilekçesi üzerine dilekçede yer alan eylemleri gerçekleştiren kişi ya da kişilerin tespiti için … Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.06.2010 tarih ve 24038 sayı ile … İl Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı, söz konusu müzekkereye cevap verilmemesi nedeniyle yazılan tekit yazısı üzerine … İl Emniyet Müdürlüğünün

Hukuka Aykırı Olarak Bilişim Sistemine Girme ve Orada Kalma Suçu Read More »