Ceza Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara Karşı Eksik Soruşturma Nedeniyle Kanun Yararına Bozma Talep Edilebilir mi

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara Karşı Eksik Soruşturma Nedeniyle Kanun Yararına Bozma Talep Edilebilir mi Hatalı gerekçe ve eksik soruşturma neticesinde verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itiraz üzerine soruşturmanın genişletilmesine karar verilmesi yerine KYOK itirazın reddine karar verilmesi Kanun’a aykırı olup, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi kapsamında kanun yararına bozma yoluna başvuru yapılabilir. Yargıtay 11 . Ceza Dairesi Esas No: 2024/3582 Karar No: 2024/14938 Tebliğname No: KYB – 2024/56941 Kanun Yararına Bozma İnceleme Konusu: Kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karara karşı yapılan itirazın reddi Mahkemesi: Kayseri 3. Sulh Ceza Hakimliği  Şikâyetçi: Kemal Ö. Vekili: Av. Zülküf Arslan Şüpheliler: Aytekin S., Gufran Ş., Melisa Ö. Suç: Bilişim sistemlerinin banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık Kanun Yararına Bozma Yoluna Başvuran: Adalet Bakanlığının istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Tebliğname Görüşü: İlgili kararın kanun yararına bozulması Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının, 22.11.2023 tarihli ve 2023/3286 Soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair ek kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Kayseri 3. Sulh Ceza Hakimliğinin, 01.12.2023 tarihli ve 2023/7594 Değişik İş sayılı kararının (İhbarnamede sehven 2023/534 Değişik İş şeklinde yanlış belirtilmiş.), 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 271/4. maddesi uyarınca kesin nitelikte olması sebebiyle karar tarihi olan 01.12.2023’te kesinleştiği belirlenmiştir. Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Kanun’un 309/1. maddesi uyarınca, 14.05.2024 tarihli ve 2024/7436 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 28.05.2024 tarihli ve KYB-2024/56941 sayılı Tebliğnamesi ile soruşturma dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü: I. İstem Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.05.2024 tarihli ve KYB-2024/56941 sayılı kanun yararına bozma isteminin; “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla soruşturmanın genişletilmesine karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, Dosya kapsamına göre, müştekinin Messenger isimli uygulama üzerinden kadın olduğunu düşündüğü bir kişi üzerinden sohbet ederken, sohbet ettiği kişinin 18 yaşından küçük olduğunu ve annesi olarak müştekiyi şikayet edeceğini söyleyen bir mesaj geldikten sonra müştekinin sohbeti sonlandırması akabinde,  kendisini avukat olarak tanıtan bir kadının, 0534… numaralı telefon hattından kendisini arayarak şikayetten vazgeçilmesi için 20.000,00 Türk lirası göndermesi gerektiğini söylemesi üzerine, müştekinin bahse konu miktarı kendisine belirtilen hesaba EFT yoluyla gönderdiğini, sonrasında kamu davasının şikayetten vazgeçilse dahi açılmamasını sağlamak için 30.000,00 Türk lirasına daha ihtiyaç olduğunun belirtilmesinin ardından müştekinin anılan miktarı da kendisine bildirilen IBAN numarasına göndermek suretiyle toplamda 50.000,00 Türk lirası bedelinde dolandırıldığından bahisle şikayetçi olunması üzerine, soruşturma işlemlerine başlanılmasına rağmen, asıl şüphelinin Mehmet Emin G. olması nedeniyle kamu davası açmaya yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, Dosyada mevcut Akbank Genel Müdürlüğünün 24/01/2023 tarihli yazısı ile, müşteki tarafından 20.000,00 Türk lirasının yatırıldığı hesabın şüpheli Melisa Özdemir’e ait olduğunun, hesaba gelen miktarın hemen sonrasında şüpheli Aytekin S.’nin hesabına EFT olarak gönderildiğinin, yine Yapı Kredi Bankasının 01/03/2023 tarihli yazısı ile 30.000,00 Türk lirasının şüpheli Mehmet Emin G. adına gönderildiğinin belirtildiği, Müştekinin bahse konu paraların kendisine belirtilen hesap numaralarına yatırdığı süreçte kendisini avukat olarak tanıtan bir kadın ile telefonda görüştüğünü belirtmesi, şüpheli Melisa’nın, erkek arkadaşı olan diğer şüpheli Aytekin’in, Mehmet Emin ile aralarındaki ticari ilişki sebebiyle müşteki tarafından yatırılan paranın kendisinin hesabına gönderildiğini, bu parayı da yine kendisinin çektiğini belirttiği, gibi şüpheliler Aytekin ile Mehmet Emin arasında bağlantı olduğunun, söz konusu para transferlerinin birbirleri tarafından yapılmış olduğuna dair karşılıklı suçlamalarının bulunması, 0534… numaralı telefon hattının şüpheli Gufran’a ait olduğu kabul edilmesine rağmen olay tarihlerine ilişkin  HTS dökümünün yaptırılmadığı ancak gerek gelen Banka yazı cevapları gerekse dosyada mevcut ifadeler karşısında şüphelilerin birbirleriyle bağlantılı oldukları anlaşılmakla, HTS kayıtlarının temin edilmesi ve uzlaştırma işlemlerinin yapılması gerektiği anlaşılmakla, belirtilen hususların temin edilerek sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumlarının takdir ve tayin edilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği gözetilmeden, soruşturmanın genişletilmesi yerine, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır. II. Gerekçe 1. 5271 sayılı Kanun‘un 160. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında; Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacağı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlü olduğu belirlenmiştir. 2. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” başlıklı 172/1. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir…“ 3. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinin inceleme konusu ile ilgili olan birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan düzenlemeye göre; “(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir. (2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir. (3) (Değişik: 18/6/2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir. (4) (Değişik: 25/5/2005 – 5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir…“ 4. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan düzenlemelerden de görüleceği üzere; Cumhuriyet savcısı, suçun

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara Karşı Eksik Soruşturma Nedeniyle Kanun Yararına Bozma Talep Edilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ceza Dosyasında Bulunan Ancak Cumhuriyet Savcısı Tarafından Değerlendirilmeyen Delil, Yeni Delil Olarak Kabul Edilir mi

KYOK İtirazda Yeni Delil: Dosyada Bulunan Ancak Cumhuriyet Savcısı Tarafından Değerlendirilmeyen Delil, “Yeni Delil” Olarak Kabul Edilir mi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK)’dan önce mevcut olan, ancak ele geçirilemeyen, dosyada bulunan ancak Cumhuriyet savcısı tarafından görülmeyen ve değerlendirilmeyen delil, “yeni delil”dir. Yeni bir soruşturmanın başlatılabilmesi için, delilin yeni olmasının yanında, tek başına veya diğer delillerle birlikte bir suçun işlendiğini kuvvetle ispatlama gücüne sahip olması gerekir. Dava açmaya yetecek kadar güçlü elverişlilikte veya kovuşturmama kararının nedenini ortadan kaldırıcı ve ayrıca davanın da açılmasını sağlayacak kuvvette, suç şüphesini kuvvetlendirici nitelikte bulunması gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2013/7-700 Karar No: 2015/241 Karar tarihi: 23.06.2015 Özet: Asliye Ceza Mahkemesi’nin direnme hükmünün, sanıklar hakkında aynı fiilden dolayı verilen Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara vaki itiraz (KYOK İtiraz) üzerine merciince, itirazın reddine karar verilmesinden sonra Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda belirtilen şarta uymadan iddianame düzenlemesi sebebiyle usulüne uygun açılmış bir kamu davası bulunmadığından, mahkemece durma kararı verilerek önceden verilen itiraz dilekçesi hakkında karar vermiş olan itiraz merciinin bu hususta karar vermesi beklenip sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir. (2499 s. K. m. 15, 19, 47, 49) (6362 s. K. m. 110) (5237 s. K. m. 43, 53, 155) (1412 s. K. m. 164) Dava ve Karar Sermaye Piyasası Kanunu’na aykırılık suçundan sanıklar A. D., İ. B., H. V. D. B. ve A. R. T.’nun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi gereğince beraatlerine ilişkin, İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 6.7.2011 gün ve 1043-826 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 17.4.2012 gün ve 12736-8459 sayı ile; “…2499 sayılı (mülga) Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15/son madde fıkrasında ‘Halka açık anonim ortaklıklar; yönetim, denetim veya sermaye bakımından dolaylı veya dolaysız olarak ilişkili bulunduğu diğer bir teşebbüs veya şahısla emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel uygulamak gibi örtülü işlemlerde bulunarak karını ve/veya mal varlığını azaltamaz.’ hükmü bulunmakta olup, anılan Kanun’un 47/A-6 madde fıkrası uyarınca da ‘Bu kanunun 15. maddesinin son fıkrasında belirtilen işlemlerde bulunarak karı veya mal varlığı azaltılan tüzel kişilerin yetkilileri ve bunların fiillerine iştirak edenler…’in cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Kanun metninden anlaşılacağı üzere, ‘örtülü işlem’ kanunda açıkça tanımlanmamış, ancak, ‘… emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel uygulamak gibi örtülü işlemler…’ ifadesi kullanılarak örtülü işlemlere örnek verilmiştir. Bu şekilde örnekleme yoluyla sayma yöntemi, örtülü işlemlerin yalnızca emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat tespit edilmesi halinde suç olarak kabul edilebileceği algısını ortadan kaldırdığı gibi, böyle bir ilişki olmasaydı hiç yapılmayacak veya farklı bir şekilde yapılacak olan muvazaalı işlemlerin de bu madde kapsamında suç olarak değerlendirilmesini mümkün hale getirmiştir. Başka bir anlatımla, ilişkili şirketlerle yapılan işlemlerde sadece emsalinden bariz şekilde farklı fiyat uygulanması değil, normal şartlarda yapılmayacak olan bir işlemin, sırf aradaki ilişkinin/bağlantının varlığından ötürü yapılması halinde de bu madde kapsamında suç olarak değerlendirilmesini gerektirecektir. Anılan madde hükmü dikkate alındığında, ilişkili şirketlerle yapılan ve halka açık anonim ortaklığın karını ve/veya mal varlığını azaltan her türlü örtülü/muvazaalı işlemin bu madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, ’emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel uygulamak’ tabirinin yasada yazılı sınırlayıcı olmayan örtülü işlem örneklerinden biri olduğu, bu sebeple örtülü işlemin fiyat farklılığından başka bir şekilde gerçekleşmesi durumunda ’emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat…’ ın suçun unsuru olarak kabul edilmesine imkan bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendiğinde; D. grubu bünyesinde bulunan ve halka açık anonim ortaklık statüsünde olan H… Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş. ve M… Gazetecilik A.Ş. (yeni unvanı D. Gazetecilik A.Ş.)’nin gazete kağıdı ve baskı malzemesi ihtiyacı için ithalatı gerçekleştiren yine D. grubu bünyesinde bulunan D. Dış Ticaret ve Mümessillik A.Ş. (1997-2007 dönemi) ile Işıl İthalat İhracat Mümessillik A.Ş. (2006-2007 dönemi)’nin bu alımları bir çok kez doğrudan üretici/satıcı firmalar yerine, D. grubunun/ailesinin sahibi olduğu/kontrolü altında bulundurduğu, off-shore ülkelerde kurulu olan ve yine D. grubunda fiili olarak görev yapan kişilerin yönetici olarak göründüğü, personeli ve müştemilatı olmaması sebebiyle herhangi bir operasyonel yetkisi bulunmayan, ithalat sürecine fiili olarak herhangi bir katkısı olmayan ve bir katma değer yaratmayan off-shore şirketler (S… Ltd. ve ShawclifTrading Ltd.) gereksiz yere aracı kılınarak üretici/satıcı birim fiyatlarından daha yüksek bedellerle ithal edilmesi neticesinde halka açık anonim ortaklıklar olan H… ve M…’in karının/mal varlığının azaltıldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, gazete kağıdı ve baskı malzemesi alımı/ithalatı işlemlerinde, D. grubunun kontrolünde olan, dolayısıyla halka açık anonim ortaklıklar H… ve M…’le ilişkili olan yurt dışında kurulu S… Ltd. ve ShawclifTrading Ltd. Şirketlerinin, 2. bir aracı olarak dolanlı işlemler için kullanıldıkları ve örtülü/muvazaalı işlemlerle halka açık şirketler olan H… ve M…’in karının/mal varlığının azaltılarak, örtülü kazanç aktarımı yapıldığı anlaşılmaktadır. Burada, emsallerinden bariz şekilde farklı fiyat uygulanması hususu aranmayacaktır. Çünkü, normal şartlarda bu off-shore şirketler, (S… Ltd. ve ShawclifTrading Ltd.) D. grubunun/ailesinin kontrolü altında/ilişkili olmasaydı hiçbir şekilde ithalata dahil edilmeyeceklerdi. Dolayısıyla, halka açık anonim şirketler olan H… ve M…’ten D. grubuna/ailesine kaynak aktarımını gizlemek amacıyla ithalat sürecine hiçbir katkısı bulunmayan off-shore şirketlerin dahil edilmesi Sermaye Piyasası Kanunu 15/son madde fıkrası kapsamında başlı başına yeterli örtülü/muvazaalı bir işlemdir. Kaldı ki, bu örtülü işlemler sonucunda D. grubu/ailesi lehine fakat, halka açık anonim ortaklıklar olan H… ve M…’in aleyhine olarak aktarılan miktarların büyüklüğü dikkate alındığında, normal şartlarda hiçbir şekilde yapılmayacak olan bu işlemlerin, aradaki ilişki/bağlantı sebebiyle yapılması emsallere göre bariz farklılığı da ortaya koymaktadır. Tüm bu anlatılanlar ve dosya kapsamına göre; sanıkların üzerlerine atılı bulunan suçun maddi ve manevi unsurlarının gerçekleştiği ve atılı suçun sanıklar tarafından işlendiği sabit olduğu halde, mahkemeye sunulan 17.5.2011 tarihli bilirkişi heyet raporunun çoğunluk görüşüne göre; ‘halka açık anonim şirketin faaliyetine yönelik ihtiyaç duyulan malzemelerin ilk elden üretici firmalardan temini yerine, bahsi geçen şirket hissedarlarıyla irtibatlı off-shore firmalarına kazanç aktarmak suretiyle temin edildiği, eylemin halka açık anonim ortaklığın mal varlığını normale göre azaltıcı bir mahiyet taşıdığı, suçun maddi unsurunun işlemin yapıldığı anda tamamlandığı ve emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat unsurunun da gerçekleştiği’ belirtilmiş olmasına rağmen, yasal ve yeterli olmayan azınlık görüşüne itibar edilerek, emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat veya bedel uygulandığı yönünde delil bulunmadığı ve atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçe gösterilerek, atılı suçun unsurlarında yanılgıya düşülmek suretiyle sanıkların mahkumiyetleri yerine yazılı gerekçelerle beraatlerine karar verilmesi…” isabetsizliğinden BOZULMASINA karar verilmiştir. Direnme

Ceza Dosyasında Bulunan Ancak Cumhuriyet Savcısı Tarafından Değerlendirilmeyen Delil, Yeni Delil Olarak Kabul Edilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sağır ve Dilsizlik Halinde Sanık Hakkında Seri Muhakeme ve Basit Yargılama Usulleri Uygulanmaması

Sağır ve Dilsizlik Halinde Sanık Hakkında Seri Muhakeme ve Basit Yargılama Usulleri Uygulanmaması Anayasa Mahkemesi Kararı – Değerlendirme İtiraz Konusu Kural 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenen itiraz konusu kurallarda, sağır ve dilsizlik hâlinde seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin uygulanmayacağı öngörülmektedir. Başvuru Gerekçesi Başvuru kararında özetle; bedensel engeli nedeniyle dezavantajlı konumda bulunan sağır ve dilsizler hakkında itiraz konusu kurallar uyarınca seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin uygulanmamasının bu kişilerin maddi ceza hukuku alanına etki eden bir ceza usul kurumundan yararlanamamalarına yol açtığı, bu durumun kanun önünde eşitlik ve ölçülülük ilkelerini ihlal ettiği, anılan kişilerin hak arama özgürlüğünden eksiksiz bir biçimde yararlanamayacağı, yine kuralların devletin engelli kimselerin korunmaları ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirlerin alınması yükümlülüğüyle de bağdaşmadığı belirtilerek kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi Sağır ve dilsizlerin anlama ve isteme yetenekleri fiziksel ve psikolojik sebeplerle diğer bireylere göre daha yavaş gelişebilir. Bu bağlamda davranış ve tercihlerinin sorumluluğunu üstlenme konusunda tam olarak yetkin kabul edilmedikleri durumlarda bu kişileri koruyucu tedbirlerin alınması kamu yararının da bir gereğidir. Bu itibarla ceza kovuşturmasında sağır ve dilsiz olan failin özel durumu sebebiyle taraf beyanlarının bizzat hâkim tarafından alınarak delillerin duruşmada tartışılması gerekli görülebilir. Dolayısıyla sağır ve dilsiz şüpheli/sanık hakkında tüm usul güvencelerinin uygulandığı bir yargılama yapılarak karar verilmesi yönünde kanun koyucunun takdir yetkisinin bulunduğu açıktır. Bu yönüyle kuralların yirmi bir yaşını doldurmamış ve cezai sorumlulukları tam olmayan sağır ve dilsizler hakkında ceza kovuşturmasının etkin bir şekilde yürütülerek bu kişilerin korunmalarına ve böylece kamu yararının gerçekleşmesine katkı sağladığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte kurallarla öngörülen farklılığının makul ve nesnel bir nedeni olup olmadığının yirmi bir yaşını dolduran sağır ve dilsizler yönünden de değerlendirilmesi gerekir. Kurallar uyarınca sağır ve dilsizlik hâline bağlı olarak seri muhakeme usulünün uygulanmaması durumunda yarı oranda, basit yargılama usulünün uygulanmaması durumundaysa dörtte bir oranında ceza indiriminden yararlanamama söz konusu olacaktır. Başka bir ifadeyle aynı fiil sebebiyle yirmi bir yaşını doldurmuş ve cezai sorumluluğu tam olan sağır ve dilsiz faile, diğer faillere göre daha fazla ceza verilebilecektir. Öte yandan seri muhakeme ve basit yargılama usulleri inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya delillerin sözlü olarak ortaya konulmasını gerektirecek durumların bulunmadığı ve belli bir önemin altındaki suçlar yönünden uygulanmaktadır. Bu suçlar yönünden de sağır ve dilsiz şüpheli/sanık ceza soruşturması veya kovuşturmasında kendisini bizzat savunma hususunda diğer şüpheli/sanıklara göre dezavantajlı bir konumda bulunabilir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulünün uygulanması şüpheliye teklif edilecek ve şüphelinin müdafii huzurunda teklifi kabul etmesi hâlinde bu usul uygulanacaktır. Anılan Kanun’un (9) numaralı fıkrasına göre ise mahkeme, şüpheliyi müdafii huzurunda dinledikten sonra usul kapsamında hüküm kuracaktır. Dolayısıyla şüphelinin iradesinin ön planda olduğu söz konusu usulün zorunlu müdafii olmadan uygulanmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Basit yargılama usulünde ise Kanun’un 251. maddesi uyarınca mahkemece gerekli görülmesi hâlinde hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilecektir. Yine basit yargılama usulüyle verilen karara karşı itiraz edildiğinde 252. maddesi uyarınca genel hükümlere göre yargılama sürdürülecektir. Söz konusu usul kapsamında sağır ve dilsizler yönünden müdafii ile ilgili olarak Kanun’da yer alan diğer güvencelerin de uygulanacağı açıktır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. maddesinde ise müdafii bulunmayan şüpheli veya sanığın sağır ve dilsiz olması hâlinde istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirileceği öngörülmüştür. Yine 202. madde uyarınca gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamasında sağır ve dilsizlerin hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanacak tercüman vasıtasıyla savunma yapma imkânları bulunmaktadır. Sağır ve dilsizlerin korunmasına ilişkin devletin pozitif yükümlülüğünün gereği olan bu düzenlemelerin seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin uygulanması sırasında sağır ve dilsizlerin sağlıklı karar verebilmelerine katkı sunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla öngörülen güvenceler seri muhakeme ve basit yargılama usullerinde sağır ve dilsizlik hâli nedeniyle ortaya çıkan dezavantajlı durumu ortadan kaldıracak niteliktedir. Seri muhakeme ve basit yargılama usullerinde genel yargılama usulünden farklı olarak adil yargılanma hakkının güvencelerinin bir kısmı uygulanmamaktadır. Kuşkusuz adil yargılanma hakkına ilişkin asgari güvencelerin sağlanması kaydıyla yargılamada birtakım usule ilişkin güvencelerden feragat edilmesi mümkündür. Bununla birlikte feragatin Anayasa’ya uygun olabilmesi için feragat iradesinin açık olması, sonuçlarının kişiler yönünden makul ve öngörülebilir olması gerekir. Cezai sorumluluğu tam olan, dolayısıyla işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabildiği ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirebildiği kabul edilen bir kişinin Kanun’da sağır ve dilsizler bakımından sağlanan güvenceler de gözetildiğinde seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin -normal bir yargılama usulüne kıyasla- kendisi açısından ortaya çıkarabileceği dezavantajları anlayamayacağı ve anayasal anlamda geçerli bir feragat iradesini ortaya koyamayacağı söylenemez. Sonuç olarak yirmi bir yaşını doldurmuş sağır ve dilsiz şüpheli/sanıklar ile on sekiz yaşını doldurmuş diğer şüpheli/sanıklar arasında seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin uygulanması bakımından oluşturulan farklılığın nesnel ve makul bir sebebinin bulunmadığı değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralların Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. Sağır ve Dilsizlik Halinde Seri Muhakeme ve Basit Yargılama Usulleri Uygulanmamasına ilişkin Düzenlemenin İptali ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı: 2024/66 Karar Sayısı: 2024/188 Karar Tarihi: 5/11/2024 R.G.Tarih-Sayısı: 10/3/2025-32837 İtiraz Yoluna Başvuran: Yalova 4. Asliye Ceza Mahkemesi İtirazın Konusu: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un; A. 23. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenen 250. maddesinin (12) numaralı fıkrasında yer alan “…sağır ve dilsizlik…” ibaresinin, B. 24. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenen 251. maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan “…sağır ve dilsizlik hâlleri…” ibaresinin, Anayasa’nın 10., 13., 36. ve 61. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir. I. İptali İstenen Kanun Hükümleri 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun iptali talep edilen kuralların da yer aldığı; 1. 250. maddesinin (12) numaralı fıkrası şöyledir:  “(12) Seri muhakeme usulü, yaş küçüklüğü ve akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik hâllerinde uygulanmaz.” 2. 251. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir: “(7) Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz.” II. İlk İnceleme 1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE ve Yılmaz AKÇİL’in katılımlarıyla 4/4/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle sınırlama sorunu görüşülmüştür. 2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve

Sağır ve Dilsizlik Halinde Sanık Hakkında Seri Muhakeme ve Basit Yargılama Usulleri Uygulanmaması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Askeri Mühimmatın Patlaması Sonucu Yaralanma ve Organ Kaybı

Askeri Mühimmatın Patlaması Sonucu Yaralanma ve Organ Kaybı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Ceyhan/Türkiye Davası (Başvuru no. 5576/19) Bu gayriresmî çeviri, Adalet Bakanlığı, İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme açısından bağlayıcılığı bulunmamaktadır. İKİNCİ BÖLÜM – KARAR Sözleşme’nin 2.maddesi (esas ve usul) • Pozitif yükümlülük • Köyün yakınlarında askeri tatbikat sırasında kaybolan mühimmatın patlaması sonucu elini kaybeden küçük çocuk • Tehlikeli bölgenin güvenliğini sağlamaya, halkı bilgilendirmeye, küçük çocuklar arasında farkındalığı arttırmaya ve sivillerin patlamamış askeri mühimmatları keşfetmesini veya hareket ettirmesini engellemeye yönelik acil, somut ve yeterli tedbirlerin olmaması • Etkin bir soruşturma olmaması • Olaylardan yaklaşık on beş yıl sonra zaman aşımı nedeniyle davalar sona ermiş ve kazanın kesin koşulları belirsiz kalmıştır • Ulusal makamların cezai sorumlulukları gerekli ivedilik ve titizlikle açıklığa kavuşturmada başarısız olması GİRİŞ 1. Başvuru, başvuranın yaşadığı köyün yakınlarındaki bir askeri tatbikat sırasında kaybolmuş bir mühimmatın patlaması sonucu sağ elini kaybetmesi ve bu bağlamda yürütülen ceza yargılamasının etkililiği ile ilgilidir. Başvuru Sözleşme’nin 2. maddesine dayanmaktadır. OLAY VE OLGULAR 2. Başvuran, 1990 doğumlu olup, Diyarbakır’da ikamet etmektedir. Başvuran, aynı bölgede görev yapan Avukatlar R. Yalçındağ Baydemir, S. Çelebi ve A. Zeytun tarafından temsil edilmiştir. 3. Hükümet, o dönemde görevli olan, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi eski Başkanı Hacı Ali Açıkgül tarafından temsil edilmiştir. 4. Davanın kendine özgü koşulları, taraflarca ifade edildiği şekliyle, aşağıdaki gibi özetlenebilir: I. Davanın Başlangıcı 5. Türk Kara Kuvvetleri Topçu Birliği, 11 ve 12 Ocak 2007 tarihlerinde, başvuranın çobanlık yaptığı Şölen Köyü’ne (Diyarbakır’ın Ergani bölgesi) 3,5 km uzaklıkta olan Karataş bölgesinde bulunan eski bir dağ eteğinde askeri bir tatbikat yapılmasına karar vermiştir. Topçu tatbikatlarının başlamasından önce, Başçavuş B., bu konuyu Şölen Köyü’nun Muhtarı R.A.’dan gayri resmi olarak köylüleri uyarmasını istemiştir. 10 ve 11 Ocak 2007 tarihlerinde yani tatbikattan bir önce ve tatbikat günü, R.A. köylüleri atış alanına yaklaşmamaya çağırdığı caminin hoparlöründen iki anons yapmıştır. R.A. daha sonra bu yönde resmi bir uyarı almadığını doğrulamıştır. 6. 11 ve 12 Ocak tarihlerinde yapılan tatbikatlar boyunca, tüfek ve bombalar da dâhil olmak üzere, çok sayıda topçu atışı gerçekleştirilmiştir. Operasyondan sonra yapılan bir denetim esnasında, bir RPG-7, bir LAW ve üç T-40 tipi bombanın patlamadığı tespit edilmiştir. Tatbikattan sorumlu Komutan Albay B.K., 13 Ocak 2007 tarihinde konuyla ilgili bir rapor hazırlayarak üst komutanlığı bilgilendirmiştir. Mayın Tugayından Astsubay Ö.Ö.’ye “amir” sıfatıyla patlamamış mühimmatın bulunması ve imha edilmesi sorumluluğu verilmiştir 7. Bulunan mühimmatlar, Astsubay Ö.Ö.’nün gözetiminde imha edilmiştir. Tüm çabalara rağmen, T-40 bombalarından biri zeminin karla kaplı olması nedeniyle bulunamamıştır. Bu olayı tespit eden tutanak, 22 Ocak 2007 tarihinde, Albay B.K.’ya gönderilmiş ve Albay B.K. da “S-4” olarak bilinen lojistikten sorumlu “S-4” subatı Binbaşı S.D.’ye “gerekli işlemlerin” yapılması talimatını vermiştir. 8. Muhtar R.A.’nın ifadesine göre, köy halkına bu patlamamış mühimmatın kaybı konusunda hiçbir şekilde resmi olarak bilgi verilmemiştir. 9. Yaklaşık iki ay sonra, 18 Mart 2007 tarihinde, o zamanlar 17 yaşında olan başvuran, arkadaşı M.S.P. ile birlikte hayvanları otlatmak için Karataş bölgesine gitmiştir. M.S.P., yolda, eğimli arazinin yakınında metal bir nesne bulmuş ve bunu başvurana vermiş, o da cebine koymuştur. M.B.P., hayvanları bir araya getirmek için uzaklaştığı esnada, başvuran bu cismi cebinden düşürmüş ve bu durum cismin ucunun zarar görmesine neden olmuştur. Başvuran, bu cismi bir kayaya vurarak sökmeye çalışmıştır. Bomba, ikinci bir darbede patlamıştır. M.S.P., başvuranın yanına koşmuş ve ilgilinin sağ elinin bilek hizasından koptuğunu görmüştür. Köylüler, olay yerine gelerek başvuranı Diyarbakır Devlet Hastanesine götürmüşlerdir. 10. Aynı gün düzenlenen geçici sağlık raporuna göre, ampute edilen eline ek olarak, başvuranın sağ femoral bölgesinde de şarapnel yaraları vardı; hayatı risk altındaydı. Başvuranın bacağından alınan iki şarapnel parçası, bilirkişi raporu için gönderilmiş ve acil bir müdahalenin ardından başvuran Dicle Üniversite Hastanesine nakledilmiştir. 11. Yine 18 Mart 2007 tarihinde saat 13.20’de, kazayla ilgili Ergani Jandarma Komutanlığına bilgi verilerek, bir soruşturma ekibi sevk edilmiştir. Ekip, etrafa dağılmış taş, toprak, kıyafet ve et parçalarını toplamıştır. İki kayanın arasında 3-4 mm’lik metal parçalar, bulunmuştur. II. Soruşturma ve Ceza Yargılaması 12. Başvuranın babası R.C., ertesi gün, kazadan sorumlu tuttuğu B.K. ve S.D hakkında Ergani Cumhuriyet Savcılığı önünde suç duyurusunda bulunmuştur (yukarıda 6 ve 7. paragraflar). Savcılık 2007/421 dosya numarasıyla soruşturmayı astsubay Ö.Ö.’yü de kapsayacak şekilde genişletmiştir (yukarıda 6. paragraf). 13. Cumhuriyet Savcısı tarafından 18 Nisan 2007 tarihinde dinlenen R.C., tatbikattan önce muhtarın atış yapılacağı, köylülerin dikkatli olmaları gerektiği konusunda anons yaptığını ancak gerek tatbikat esnasında ve sonrasında dikkat edilmesi gerekse bölgeye hayvan götürülmemesi hususunda hiçbir çağrının veya uyarının yapılmadığını belirtmiştir. R.C., kazadan sonra, bölgeyi görmeye gittiğini, bazıları patlamamış olan birçok fişek bulduğunu, bu kovanları eve getirdiğini ve bu cisimlerin birini M.S.P.’ye gösterdiğini ifade etmiştir. R.C., bu cismin başvuranı yaralayan cisim ile aynı olduğunu dile getirmiştir. Yaklaşık bir çay fincanı çapında (4-5 cm) ve 10-15 cm uzunluğunda, yumurta şeklinde oval bir ucu olan ve diğer ucu pile benzeyen bir cihazdı. R.C, bu cismi Cumhuriyet savcılığına teslim edeceğini belirtmiştir. Hükümete göre, R.C. bir seri numarasıyla birlikte söz konusu cismin üzerinde “FUZE” ifadesinin yer aldığını iddia etmiştir. 14. 26 Nisan 2007 tarihinde Ergani Cumhuriyet Savcılığı, Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuarı’na iki adet mühimmat teslim etmiştir. İlk mühimmatın üzerinde, “PD M533 FUZE HWC97F873-023” ve ikinci mühimmatın üzerinde ise “CTG.40 MM HE K 200” şeklinde bir ifade yer almıştır. R.C.’nin Cumhuriyet savcılığına teslim ettiği mühimmatlar söz konusudur (yukarıda 13. paragrafın son cümlesi (in fine)). 15. Van Jandarma Kriminal Laboratuvarı, 1 Mayıs 2007 tarihinde, kaza günü anılan örnekler hakkında bilirkişi raporunu sunmuştur (yukarıda 11. paragraf). Rapora göre, hiçbir unsur in situ olay yerinde bulunan sertleştirilmiş alüminyum 13 adet metal parçanın veya başvuranın bacağından çıkarılan iki şarapnel parçasının kesin kaynağının belirlenmesine imkân vermemektedir. Buna karşın, bu iki parça ve toprak örnekleri patlayıcı RDX’in izlerini taşımaktadır. Ayrıca, bu bileşenlerin bir savaş mühimmatına ait olabileceği de belirtilmektedir. 2007 tarihinde, Van Jandarma Kriminal Laboratuarı, kaza günü alınan numuneler hakkındaki uzman raporunu sunmuştur (bkz. yukarıdaki 11. paragraf). Rapora göre, yerinde bulunan 13 adet sertleştirilmiş alüminyum metal parçasının veya başvuranın bacağından çıkarılan iki şarapnel parçasının kesin kaynağını belirlemek mümkün değildir. Öte yandan, son iki parça ve toprak örnekleri patlayıcı RDX izleri içermektedir. Bu nedenle bu bileşenler bir savaş mühimmatına ait olabilir. 16. Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı (yukarıda 14. paragraf), 8 Mayıs 2007 tarihinde raporunu sunmuştur. İncelenecek olan iki

Askeri Mühimmatın Patlaması Sonucu Yaralanma ve Organ Kaybı Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Polisin Müdahalesi Sonucu Yaralanma Nedeniyle Yapılan Soruşturmanın Etkili Olmaması

Polisin Müdahalesi Sonucu Yaralanma Nedeniyle Yapılan Soruşturmanın Etkili Olmaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Işık/Türkiye Davası (Başvuru no. 42202/20) Bu gayriresmî çeviri, Adalet Bakanlığı, İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme açısından bağlayıcılığı bulunmamaktadır. İKİNCİ BÖLÜM – KARAR 3. madde (esas ve usul yönü) • İnsanlık dışı veya aşağılayıcı muamele • İki grup arasında çıkan kavgaya müdahaleleri sırasında polisin savunma silahı kullanması sonucunda başvuranın yaralanması • Başvuranın kendi davranışları nedeniyle kati surette gerekli olmayan veya kitlesel kargaşayı bastırmak için kaçınılmaz olmayan güç kullanımı • Soruşturmanın etkili olmaması GİRİŞ 1.  Dava, güvenlik güçlerinin iki grup arasında çıkan bir kavgaya müdahalesi sırasında başvuranın yaralanmasıyla ilgilidir. Başvuran, Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. OLAYLAR 2.  Başvuran 1988 doğumlu olup Van’da ikamet etmektedir. Başvuran, Van Barosuna kayıtlı Avukat M. Kaçan tarafından temsil edilmiştir. 3.  Hükümet ise o dönemdeki görevlisi olan Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanı Hacı Ali Açıkgül tarafından temsil edilmiştir. 4.  Dava konusu olaylar aşağıdaki gibi özetlenebilir. 5.  24 Ağustos 2014 tarihinde, saat 19:00 civarında, Van merkezde yaklaşık otuz kişiden oluşan iki grup arasında kavga çıkmıştır. Başvurana göre, kendisi oyun oynadığı kahvehaneden eve doğru giderken, polisin müdahale ettiği sırada kavganın olduğu yerden geçiyordu. Başvuran pusuya yakalandığını ve plastik mermilerle vurulduğunu, sonunda yere düştüğünü iddia etmektedir. Başvuran daha sonra polis tarafından gözaltına alınmıştır. 6.  Başvuran, saat 20:58’de Van Eğitim ve Araştırma Hastanesinde bir doktor tarafından muayene edilmiştir. Muayenesinin ardından düzenlenen sağlık raporunda, başvuranın baş ağrısından ve kolundaki ağrıdan şikâyetçi olduğu, başında 1 cm’lik laserasyon, sağ kolunun ön kısmında 1 cm yuvarlak ekimoz ve sol kalçasında 1 cm yuvarlak ekimoz olduğu belirtilmiştir. Raporda başvuranın hayati tehlikesinin olmadığı ve basit bir tıbbi müdahale ile tedavi edilebileceği sonucuna varılmıştır. 7.  Dava dosyasına sunulan fotoğrafta, başvuranın sedye üzerinde yattığı, başında ve kolunda bandajlar, tişörtünde ise koyu renkli lekeler olduğu görülmektedir. 8.  Dört polis memuru tarafından 22:30’da düzenlenen tutanaklara göre, polise bir grup insanın kavga ettiği yönünde bilginin gelmesi üzerine olay yerine giden polis ekibi, otuz-kırk kişilik bir grubun bir kafenin önünde büyük bıçaklar ve uzun sopalarla kendi aralarında kavga ettiğini görmüştür. Ekip derhal ek takviye istemiş ve bu sırada, grup ellerinde sopalarla bir restorana doğru hareket etmeye başlamıştır. Üç ek polis ekibinin gelmesi üzerine, polis grubu takip ederek dağılmaları konusunda uyarmıştır. Daha sonra, Çevik Kuvvet olay yerine gelmiş ve olay yerinde gerekli önlemler alınmıştır. Tutanaklara göre, yirmi-otuz kişi sopalarla restoranın kepenklerine vurmaya başlamıştır. Söz konusu kişiler dağılmaları yönünde uyarılmıştır. Bununla birlikte, saldırgan davranışlarını sürdürmeleri nedeniyle, Çevik Kuvvet, bedensel güç, kalkan ve göz yaşartıcı gaz kullanarak kademeli olarak müdahalede bulunmuştur. Grup bu kez taş atarak direnmeye devam etmiş ve bunun sonucunda, iki polis memuru yaralanmıştır. En sonunda grup göz yaşartıcı gaz kullanılarak dağıtılmıştır. Ancak polise direnerek kaçanların kimliklerinin tespit edilmesi mümkün olmamıştır. 9.  Olayların gelişimi hakkında diğer iki polis memuru tarafından 23:00’da düzenlenen tutanaklarda, grubun dağılmayı reddetmesinin ardından, polisin gaz kullandığı ve Çevik Kuvvetin müdahalesi sonrasında grubun diğer sokaklara dağıldığı belirtilmiştir. Tutanaklarda, restoranın kırık bir penceresi ve kepenklerinde bazı hasarlar olduğu kaydedilmiştir. Tutanaklarda, ayrıca, olaylara kimsenin tanık olmadığı belirtilmiştir. Bununla birlikte, restorana bakan dükkânlarda kamera sistemleri bulunmaktaydı. I. Başvuran Hakkında Başlatılan Soruşturma 10.  Cumhuriyet savcısı, aynı akşam 23:45’te, polise, restorana zarar veren ve iki polis memurunu yaralayan kişilerin tespit edilmesi amacıyla zarar gören restorana ilişkin mahallinde inceleme yapılması, restoran sahibinin ve ilgili iki polis memurunun müşteki sıfatıyla ifadelerinin alınması ve olay yerini kapsayan güvenlik kamerası görüntülerinin elde edilmesi talimatını vermiştir. 11.  Yaralanan polis memurlarının her ikisi de, iki grup arasındaki kavgaya müdahale ettiklerinde, grupların dağılmayı reddettiğini ve hepsinin kendilerine taş, şişe ve sopa atmaya başladığını, bunun sonucunda yaralandıklarını ve kendilerine üç günlük hastalık izni verildiğini belirtmiştir.  Her iki polis memuru da kavgaya karışan kişiler hakkında şikâyette bulunmuş ve bu polis memurlarından biri grupların isimlerinin Işık ve D. olduğunu öğrendiğini belirtmiştir. 12.  Polis, 25 Ağustos 2014 günü saat 00:30’da, kasten yaralama ve görevli memurlara direnme suçuyla ilgili olarak M.A.D. ve C.D. adlı iki kişinin ifadelerini almıştır. Söz konusu kişilerin her ikisi de, akrabalarından birinin restoranına giderken, karakolda ismini öğrendikleri başvuranın M.A.D.’nin omzuna vurduğunu ve bunun üzerine tartışmaya başladıklarını ifade etmiştir. Başvuranın kendilerine yumruk atmaya devam etmesi üzerine, C.D. yumrukla karşılık vermiştir. M.A.D. ve C.D., daha sonra, otuz kişilik bir grubun kendilerine bıçak ve sopalarla saldırdığını ve kaçmak zorunda kaldıklarını iddia etmiştir. Her ikisi de polis memurlarına yapılan saldırıyla ilgili herhangi bir şey görmediklerini ve kimseden şikâyetçi olmak istemediklerini belirtmiştir. 13.  Polis, ayrıca, aralarında olayların merkezindeki restoranın sahibi de olan M.A.D. ve C.D.’nin diğer üç akrabasını dinlemiştir. Söz konusu akrabaların üçü de, başvuranla ilgili herhangi bir şey söylemeden, polise taş atan kimseyi görmediklerini ve şikâyette bulunmak istemediklerini belirtmiştir. 14.  Polis, aynı gün saat 01:16’da, başvuranın olaylarla ilgili ifadesini almıştır. Başvuran, akşam kahvehaneden ayrıldıktan sonra, kavga eden bir grup gördüğünü ve merak edip onlara yaklaştığını ileri sürmüştür. Başvuran, Çevik Kuvvetin göz yaşartıcı gaz kullanması nedeniyle kaçtığını iddia etmiştir. Bununla birlikte, başvuran köşeyi döndüğünde bir Çevik Kuvvet görevlisiyle karşılaştığını ve bu görevlinin üç plastik mermi sıktığını ve bunların başına, sağ koluna ve sol üst bacağına isabet ettiğini belirtmiştir. Başvuran, kavgaya karışmadığını ve restorana zarar vermediğini, polise taş atmadığını veya bunu yapan herhangi birini görmediğini öne sürmüştür. Başvuran, son olarak, kendisine ateş eden polis memuru hakkında şikâyette bulunmak istediğini belirtmiştir. 15.  İki polis memuru, 7 Eylül 2014 tarihinde, olay yerine gelerek tutanak düzenlemiş ve bu tutanakta, restoranın ve civardaki diğer dükkânların kepenklerinin kapalı olduğu ve diğer dükkânlarda kamera sistemi bulunmamasına rağmen, restoranın yakınında bulunan güvenlik kamerasının olayları kaydetmiş olabileceği belirtilmiştir. 16.  Van İl Emniyet Müdürlüğü, 19 Eylül 2014 tarihinde, polisin kamera görüntülerinin elde edilmesine yönelik talebine yanıt vermiş ve olay mahallinde bulunan kamerada söz konusu tarihte yazılım güncellemesi yapılması nedeniyle görüntülerin elde edilemediğini kaydetmiştir. 17.  Van Cumhuriyet Savcılığının bu yöndeki talebi üzerine, 13 Kasım 2014 tarihinde, Van Adli Tıp Kurumu Müdürlüğü, tüm yaralıların sağlık durumuna ilişkin olarak Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 24 Ağustos 2014 tarihli sağlık raporlarının tespitlerini özetleyen nihai raporlar yayınlamıştır. Başvuranla ilgili olarak, adli tıp raporunda, 24 Ağustos 2014 tarihli sağlık raporunda kafatasında herhangi bir kırık veya travmatik değişiklik ya da büyük arterde veya iç organda herhangi bir yaralanma olduğunun belirtilmemesi nedeniyle, başvuranın yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokan bir nitelikte olmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebileceği ve herhangi bir kemik kırığının

Polisin Müdahalesi Sonucu Yaralanma Nedeniyle Yapılan Soruşturmanın Etkili Olmaması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Öğrenci Evlerinde Kalma Nedeniyle Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma Suçundan Ceza Verilebilir mi?

Öğrenci Evlerinde Kalma Nedeniyle Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma Suçundan Ceza Verilebilir mi? Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2023/537 Karar No: 2024/375 Karar Tarihi: 27.11.2024 Yargıtay Dairesi: 3. Ceza Dairesi Mahkemesi: Ağır Ceza Mahkemesi I. Hukukî Süreç Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5/1, TCK’nın 62/1, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.01.2019 tarihli ve 97-25 sayılı hükmün, sanık müdafileri tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 08.10.2020 tarih ve 551-676 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Özel Daire Kararı Bu hükmün de sanık ve müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 05.10.2022 tarih ve 14308-5567 sayı ile; “Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Dairemizin 2015/3 esas sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan sanığın eylem ve faaliyetlerinin örgüt üyeliği suçu için öngörülen çeşitlilik ve yoğunluk boyutuna ulaşmadığından sanığın örgütle irtibatının sempatizanlık düzeyini aşıp hiyerarşik yapıya girdiği her türlü şüpheden uzak kesin delil bulunmaması karşısında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar vermek gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Direnme Kararı İlk Derece Mahkemesi ise 15.12.2022 tarih ve 540-442 sayı ile; “Sanığın uzun yıllar Cumhuriyet Savcısı olarak çalıştığı, kamudaki statüsü nedeniyle söz konusu örgütün amaç ve saiklerinde bilgi sahibi olmamasının mümkün olmayacağı, üniversite yıllarından başlayarak örgüte ait evlerde kalması, özellikle 17-25 Aralık sürecinden sonra da eylemlerine devam etmiş olması, 2014 HSYK seçimlerinde aktif rol alması, bu koşullarda sanığın örgütün yapısından ve işleyişinden haberdar olmamasının mümkün olmadığı, sanığın eylem ve faaliyetlerinin örgüt üyeliği suçu için öngörülen çeşitlilik ve yoğunluk boyutuna ulaştığı ve örgütle irtibatının sempatizanlık düzeyini aşıp hiyerarşik yapıya girdiği anlaşılmakla Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2022/14308 E ve 2022/5567 K sayılı ilamına direnilmesine karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir. Direnme Kararının Temyizi Bu kararın da sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.05.2023 tarihli ve 9819 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile dosya, CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 11.10.2023 tarih ve 14139-7106 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. II. Uyuşmazlık Konusu Özel Daire ile İlk Derece Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin olup, sübutun kabulü hâlinde; CMK’nın 22/1-h hükmü karşısında soruşturma aşamasında yakalama, arama ve el koyma ve kısıtlama kararlarını veren tanık …’in beyanlarının hükme esas alınmasının yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. III. Olay ve Olgular İncelenen dosya içeriğinden; sırasıyla Bozkır, Nusaybin, Elbistan ve Bandırma Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan sanığın 05.06.2016 tarih ve 904 sayılı kararname ile Adana iline atandığı, HSYK’nın 16.07.2016 tarih ve 345 sayılı kararıyla görevden uzaklaştırıldığı, 14.10.2016 tarih ve 2016/386 sayılı kararla görevden uzaklaştırma süresinin iki ay uzatıldığı, 24.08.2016 tarihli ve 426 sayılı kararla da meslekten ihraç edildiği, Meslekten uzaklaştırılması üzerine başlatılan soruşturmada kendisine ulaşılamaması nedeniyle hakkında yakalama kararı çıkartıldığı, iddianame düzenlenip dava açıldıktan sonra 21.09.2018 tarihinde yakalandığı, Anlaşılmıştır. Tanık …; sanıkla 2013 yılı kura kararnamesiyle atandığı Bandırma ilçesinde tanıştıklarını, 2014 yılı HSYK seçimleri döneminde sanığın Bağımsızlar adı altında seçime giren ancak daha sonra bağımlı oldukları anlaşılan bir grup adayın bağımsız ve tarafsız olduklarını sürekli söylediğini, bir keresinde o zamanki Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ….’nin odasında oturmaktayken seçimlerle ilgili konuştuklarını, sanığın kendisine “Bağımsızlar’a değil mi?” diye sorduğunu, akabinde ….’nin de “Biz Hakim Beyin hukukçuluğunu biliyoruz, yargının bağımsız ve tarafsızlığını iyi biliyor.” dediğine şahit olduğunu, yine seçimlerle ilgili olarak sanığın Yargıda Birlik Platformu adaylarından bahsedilince bu adayların tam anlamıyla bağımsız ve tarafsız olmadıkları ve yürütmeyle uyumlu oldukları şeklinde konuştuğunu, seçimlerden önce Marmara Adliyesinde görevli bir hâkimden oy istediğini duyduğunu, seçim günü oy kullanmak için Balıkesir Adliyesine gittiğinde sanığı da orada gördüğünü, o gün nöbetçi olan sanığın oy kullanmak için Balıkesir Adliyesine giden Bandırma Başsavcısıyla eşine selam vermediğini duyduğunu, seçimin başından sonuçlanmasına kadar beklediğini bildiği sanıkla seçimden hemen sonra yürüyüş yaparken karşılaştıklarını, konuşurken konunun paralel devlet yapılanmasına geldiğini, sanığa “Savcım bir paralel devlet yapılanması vardır.” dediğinde sanığın karşılık olarak “Hâkim bey asıl mesele saygı.” tarzında bir cümle kurduğunu, sanıkla daha sonra bir irtibatı ve iletişimi olmadığından seçimlerden sonraki düşünceleri hakkında bilgi sahibi olmadığını, Tanık …; sanığın 2013 yılı yaz kararnamesi ile Bandırma’ya tayin olduğunu, kendisinin mesleğe başladığı ilk yılda Bandırma Adliyesinde hâkim ve savcılar arasındaki ileşitimin çok iyi olduğunu, ancak 2014 yılı HSYK seçimleri yaklaşmaya başladığında bazı meslektaşların tavrında değişiklikler olmaya başladığını, sanıkla da insani ilişki bakımından aralarının iyi olduğunu, 17/25 Aralık süreci ve sonrasındaki FETÖ/PDY örgütünün dâhil olduğu dershane kapatılması ve MİT tırları gibi olaylarla ilgili genel olarak arkadaşlar arasında fikir belirtme ve belli bir fikri savunma şeklinde bir durumun doğduğunu, kendisinin bu konularda FETÖ/PDY karşıtı tavrını belli ettiğini, bu nedenle adliyede görevli bazı meslektaşlarla aralarında problemler başladığını, bununla birlikte sanığın 2014 ana kararnamesine kadar şahit olduğu kadarıyla söylem itibarıyla ortada bir görüntü sergilediğini, hatta o dönem “Paralelcilerden değilim.” havasında olduğunu, ancak HSYK seçimlerinden hemen önceki 2014 yılı ana kararnamesi çıkıp FETÖ/PDY örgütüne yakınlığı meslektaşlar ortamında bilinen kişilerin ünvanlı görevlerden alınmaları ve bazılarının başka yerlerde görevlendirilmesi söz konusu olunca sanığın da tavrında net bir değişiklik gözlenmeye başladığını, her ortamda bu kararnameye “kıyım kararnamesi” dediğini duyduğunu, sanığın bu sözüne doğrudan şahit olmadığını, yine de o dönemki HSYK uygulamasını açıktan eleştirdiğini gördüğünü, yanında konuşurken tavrını ve duruşunu bildiği için

Öğrenci Evlerinde Kalma Nedeniyle Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma Suçundan Ceza Verilebilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi: Terör Örgütüne Üye Olma Suçundan Verilen Mahkûmiyet Nedeniyle İhlal Kararı

Terör Örgütüne Üye Olma Suçundan Verilen Mahkûmiyet Nedeniyle Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edilmesi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Hasan Sarıcı Başvurusu (B. No: 2018/37695) Karar Tarihi: 9/10/2024 R.G. Tarih ve Sayı: 22/1/2025 – 32790 Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Kararı Başkan: Kadir ÖZKAYA Başkanvekilleri: Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI Üyeler: Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR, Metin KIRATLI Raportör: Mustafa ŞENOCAK Başvurucu: Hasan SARICI I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 26/12/2018tarihinde yapılmıştır. 3. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne ve hakkaniyete uygun yargılanma hakkı dışındaki iddiaların kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur. 5. İkinci Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir. III. OLAY VE OLGULAR 6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: A. Olayın Arka Planına ve Asya Katılım Bankası Anonim Şirketine İlişkin Genel Açıklamalar 7. Olayın arka planına ve Asya Katılım Bankası Anonim Şirketine (Bank Asya/Banka) ilişkin genel açıklamalar için bkz. Gürcan Balık, B. No: 2020/16435, 17/11/2022, §§ 7-13; Raziye Akçay, B. No: 2019/1665, 28/6/2022, §§ 5-10. Anayasa Mahkemesi Raziye Akçay Kararı’na sitemizden ulaşabilirsiniz (AYM Bireysel Başvuru No: 2019/1665, Karar Tarihi: 28/6/2022). B. Somut Başvuruya İlişkin Olaylar 8. Başvurucu, öğretmen olarak görev yapmakta iken 1/9/2016 tarihli ve 29818 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 15/8/2016 tarihli ve 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden çıkarılmıştır. 9. Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığının 29/12/2016 tarihli iddianamesi ile aralarında başvurucunun da olduğu bir kısım şüpheli hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan kamu davası açılmıştır. 10. Kırklareli 1. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılama sekiz celsede tamamlanmıştır. Duruşmanın 31/3/2017 tarihli üçüncü celsesinde başvurucu ile ilgili olarak Bank Asya’ya müzekkere yazılmasına, başvurucunun hesap hareketlerinin Mahkemeye bildirilmesine, tanık R.D.nin adresine göre işlem yapılmasına karar verilmiştir. 11. Bank Asya’ya yazılan müzekkereye 25/5/2017 tarihli dördüncü celsede cevap verilmiş, düzenlenen evraklar CD içinde Mahkemeye bildirilmiştir. Yine aynı celsede, soruşturma aşamasında istenilen mali analiz raporu Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) tarafından Mahkemeye sunulmuştur. MASAK raporunda başvurucunun 31/12/2013 tarihinden itibaren hesap hareketlerinin incelendiği, hesap açılış tarihi olan 4/10/2013’ten itibaren mukayese yapılmadığı, başvurucunun başka bankalardan kullandığı kredilere ilişkin olarak Bank Asya hesabında dikkat çeken bir artış olmadığının tespit edildiği, işlem yapılan üçüncü kişilerden FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında işlem görenin olmadığının belirtildiği görülmüştür. 12. 26/5/2017 tarihli dördüncü celsede tanık R.D.nin bilgi ve görgüsünün tespiti için yazılan talimata ikmalen cevap verilmiştir. Tanık R.D. istinabe yoluyla alınan ifadesinde başvurucuya yönelik herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Yine aynı celsede alınan savunmasında başvurucu; Bank Asya’da hesap açtırdığını, faizsiz finans kuruluşu olması sebebiyle bu Bankayı tercih ettiğini, örgüt liderinin talimatıyla Bankaya para yatırmadığını, darbe girişiminden bir yıl önce de parasını çektiğini, tanık R.D.nin kendisi ile ilgili beyanda bulunmadığını, aleyhine olan hususları kabul etmediğini ileri sürmüştür. 13. Yargılama sonucunda başvurucunun FETÖ/PDY’ye üye olma suçunu işlediği sonucuna varılarak 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar verilmiştir. Gerekçeli kararda başvurucunun FETÖ/PDY’ye müzahir Istranca Sağlık Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği ile Aktif Eğitimciler Sendikasına (AKTİF EĞİTİM-SEN) üyeliğinin bulunması, 2013 Aralık ayında 17.470,65 TL olan hesabının örgüt liderinin talimatına uygun olarak 2014 Mayıs ayına kadar 24.621,57 TL’ye yükselmesi, tanık R.D.nin başvurucunun 2009 yılına kadar cemaatle yakın hatta cemaatin içinde olduğuna ve sohbetlere katıldığına ilişkin beyanı, diğer sanık H.H.K.nın beyanı ile Zaman gazetesine abone olması başvurucunun mahkûmiyetine temel alınmıştır. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir: “Sanık Hasan SARICI’nın [başvurucu] Asya Katılım Bankası ( Bank Asya ) 2013 Aralık ayında 17.470,65 TL olan hesabının istikrarlı bir yükselişle 2014 Mayıs ayına kadar 24.621,57 TL’ye yükseldiği anlaşılmış olup sanığın bunun olağan hesap hareketlerinden kaynaklandığına ilişkin beyanına yukarıda açıklanan nedenlerle itibar edilmemiş, bu paranın terör örgütü lideri Fetullah GÜLEN’in talimatı üzerine örgütün finans kaynaklarından olan Asya Katılım Bankasının işlem hacmini, spekülatif olarak artırarak zarar etmesini engellemek amacı ile örgüt faaliyeti kapsamında ve örgüt lehine yapılan örgütlü bir eylem olarak sanık tarafından gerçekleştirildiğine kanaat getirilmiştir. FETÖ/PDY’ye aidiyetinin, FETÖ/PDY ile irtibatının veya iltisakının bulunduğuna kanaat getirilen Istranca Sağlık Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneğine ve Aktif Eğitimciler Sendikası (Aktif Eğitim-Sen)üye olduğuna ilişkin sanığın ikrarı ve buna ilişkin dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler sanığın Asya Katılım Bankası (Bank Asya) hesabındaki artışı gösterir Bank Asya cevabi yazısı, MASAK raporu ve buna ilişkin mahkememizin yukarıdaki değerlendirmesi, sanığın 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ile milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan, terör örgütünün propaganda amacıyla kullandığı legal görünüm altında faaliyet gösteren gazetelerden Zaman gazetesine abone olduğuna ilişkin sanığın ikrarı, sanığın cemaat sohbetlerine katıldığına, 2009 yılına kadar cemaat ile yakın olduğuna ve içerisinde olduğuna, sohbetlere katıldığına ilişkin tanık [R.D.nin] beyanı ve buna ilişkin dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile mahkememizin bu hususa ilişkin yukarıdaki değerlendirmesi, tefrik edilen sanık [E.D.nin] BYLOCK raporundaki bir konuşmada sanığın gazete aboneliği başlatılmasına ilişkin geçen ‘gaste hangi isimle geliyosa abiye o isimle baslay’, ‘ben ertan, bunyamin, yild, hasan huseyin, lutfu, yasar, tuncel, hasan sarici’ şeklindeki konuşmanın da sanığın FETÖ/PDY ile organik bağını ortaya koyar nitelikte olduğuna ilişkin mahkememiz kanaati, sanıklarımızdan …, Hasan SARICI ile birlikte zaman zaman bir araya gelip evlerinde risale okudukları sohbetleri olduğuna ilişkin sanık [H.H.K.nın] ikrarı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın fiillerinin terör örgütü üyeliğini çağrıştırır süreklilik, çeşitlilik ve devamlılıkta olduğuna, sanık ile örgüt arasındaki(organik, canlı, etkin, hiyerarşik) bağın, sanığı FETÖ/PDY’den emir ve talimat almaya açık tuttuğuna, sanık Hasan SARICI’nın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üyesi olduğuna ve bu nedenlerle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314/2 maddesi kapsamındaki ‘silâhlı terör örgütüne üye olma’ suçunun sanık yönünden sübut bulduğuna kanaat getirilmiştir.” 14. Başvurucu hakkındaki hüküm, istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek kesinleşmiştir. 15. Başvurucu, nihai karardan sonra süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur. IV. İLGİLİ HUKUK A. İlgili Mevzuat 16.

Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi: Terör Örgütüne Üye Olma Suçundan Verilen Mahkûmiyet Nedeniyle İhlal Kararı Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

AİHM Yasak Kararı İncelemesi: Terör Örgütü Üyeliği İddiasıyla Açılan Davalarda Ceza Hukukunun Geriye Dönük Uygulanması

AİHM Yasak Kararı İncelemesi: Terör Örgütü Üyeliği İddiasıyla Açılan Davalarda Ceza Hukukunun Geriye Dönük Uygulanması AİHM Yasak Kararı İncelemesine ilişkin bu yazı, Kerem Altıparmak ve Rümeysa Budak tarafından Strasbourg Observers sitesinde yayımlanan İngilizce makaleden çevrilmiştir. Makalenin orijinal metnini okumak için tıklayınız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM/Mahkeme) İkinci Dairesi, 27 Ağustos 2024 tarihinde, Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türkiye Hükümeti tarafından FETÖ/PDY (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) olarak adlandırılan silahlı terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle yargılanan ve hapis cezasına çarptırılan başvurucu Şaban Yasak açısından kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin (AİHS m. 7) ihlal edilmediğine karar verdi. (AİHM Yasak Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz.) Bu yazıda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin terör suçlarıyla ilgili önceki kararlarında sorunlu olmayan bazı konuları ele almamasının, suçların ve cezaların geriye dönük olmaması ilkesini Yasak kararında göz ardı etmesine yol açtığı gösterilmeye çalışılacaktır. AİHM Yasak Kararı, Mahkemenin silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasıyla ilgili 2016’dan beri incelediği çok sayıda dava arasında tartışmalı bir bulgu olarak yerini aldı. Mahkeme son yıllarda, hakimler Alparslan Altan, Baş, Turan ve Diğerleri ile Aydın Sefa Akay; gazeteciler Sabuncu ve Diğerleri, Atilla Taş, Ahmet Hüsrev Altan ve Bulaç; insan hakları savunucusu Taner Kılıç (No. 2) ile siyasetçiler Demirtaş (No. 2) ve Yüksekdağ Şenoğlu ve Diğerleri başvuruları başta olmak üzere 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasıyla yapılan ceza yargılamalarına ilişkin çok sayıda başvuru hakkında karar vermek zorunda kalmıştır. Anılan AİHM Alparslan Altan Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Anılan AİHM Hakan Baş Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Anılan AİHM Turan ve Diğerleri Kararı’nın İnsan Hakları Hukukçusu ve AİHM Eski Hukukçusu Dr. Orhan Arslan tarafından yapılan Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Kararın Adalet Bakanlığı, İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan çevirisi için tıklayınız. Anılan AİHM Aydın Sefa Akay Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Anılan AİHM Sabuncu ve Diğerleri Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Anılan AİHM Atilla Taş Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Anılan AİHM Ahmet Hüsrev Altan Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Anılan AİHM Ali Bulaç Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Anılan AİHM Taner Kılıç (No. 2) Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Kararın PDF’si için tıklayınız. Anılan AİHM Selahattin Demirtaş (No. 2) Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Anılan AİHM Yüksekdağ Şenoğlu ve Diğerleri Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. AİHM Yalçınkaya Kararı’nda, Büyük Daire, Eylül 2023 itibarıyla Mahkeme önünde ByLock ile ilgili 8000 davanın beklediğini belirtmiştir ( § 414). Ancak bu sayı buzdağının sadece görünen kısmı olabilir. Nitekim 2016-2021 yılları arasında Türkiye’de terör örgütü üyeliği nedeniyle 1768530 soruşturma ve 492540 kovuşturma başlatıldığı göz önüne alındığında, Türkiye’nin terör örgütü üyeliğine ilişkin şikâyetlerle ilgili insan hakları sorununun AİHM’yi uzun süre meşgul edeceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. AİHM Yalçınkaya Kararı’nın Türkçe çevirisine ve Karara ilişkin Değerlendirmelere sitemizden ulaşabilirsiniz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), daha önce Işıkırık Kararı (§70)’nda  “terör örgütü adına hareket etmek” ve İmret (No.2) (§59) ile Bakır ve Diğerleri (§69) Kararı’nda yardım ve yataklık etmek gibi ilişkili faaliyetlerin öngörülemez olduğunu tespit etmiş olsa da, ‘terör örgütü üyeliği’ temel suçlamasının, bir bireyin madde kapsamında hangi eylemlerin suç sayılacağını öngörebilmesini sağlayacak kadar yeterli ve kesin bir şekilde çizilip çizilmediği sorusunu geçiştirmiştir. Anılan AİHM Işıkırık Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Anılan AİHM İmret (No.2) Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Anılan AİHM Bakır ve Diğerleri Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin bu temel yönü ele almadaki başarısızlığı, birbiriyle çelişen ve tutarsız görünen kararlara yol açmıştır. AİHM Yasak Kararı’nın içerdiği sorunları anlamak için , bu makalede öncelikle Yalçınkaya davasında Büyük Daire’nin kararından önce ve sonra terör örgütüne üyelikle ilgili Mahkeme’nin içtihatlarına yer verilecektir. Ardından, Yalçınkaya ve seleflerinde açık bırakılan konuların Yasak kararında Sözleşme’ye uygun olarak çözülüp çözülmediğini tartışılacaktır. AİHM Yalçınkaya Kararı Öncesi: Silahlı Örgütün Tanımlanmasına İlişkin Sorunlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında silahlı örgüt üyeliği suçu düzenlenmiş olup, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişiler hakkında 10 ila 15 yıl hapis cezası, örgüt üyeleri hakkında ise 5 ila 10 yıl hapis cezası verilmesi düzenlenmiştir. Venedik Komisyonu tarafından da belirtildiği üzere anılan maddede veya Türk Ceza Kanunu’nda ‘silahlı örgüt’ ve ‘silahlı grup’ kavramları tanımlanmamıştır. Ancak, bir suç örgütü için nitelik ölçütleri, Türk Yargıtay içtihatlarında ortaya konmuştur. ‘Silahlı örgüt üyeliği’ ile ilgili olarak, Yargıtay, şüphelilere atfedilen eylemlerin sürekliliğini, çeşitliliğini ve yoğunluğunu dikkate alarak, bu eylemlerin şüphelinin örgütle ‘organik bir ilişkisi’ olduğunu kanıtlayıp kanıtlamadığını veya eylemlerin örgütün ‘hiyerarşik yapısı’ içinde bilerek ve isteyerek işlenmiş sayılıp sayılmayacağını belirlemektedir. AİHM Yalçınkaya Kararı’na kadar terör örgütü üyeliği suçunun yasallığına ilişkin iddialar ceza yargılamasının mahkumiyet öncesi aşamalarına ilişkin şikâyetler bağlamında inceleniyordu. Bu başvurularda AİHM, terör örgütü üyeliğini cezalandıran TCK’nın 314. maddesini öngörülemez bulmak yerine, ulusal yargı makamlarının TCK’nın 314. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında öngörülen suçları, Yargıtay kararlarında belirtilen ölçütlere aykırı olarak geniş yorumladığını ve dolayısıyla başvurucuların davasında terörle ilgili suçları düzenleyen hükümlerin yorumlanması ve uygulanmasının dikkate alınmaması nedeniyle yasallık ilkesinin ihlal edildiği sonucuna vardı (Demirtaş (No.2), §§ 278, 281). (Anılan AİHM Selahattin Demirtaş (No. 2) Kararı’nın Türkçe çevirisine sitemizden ulaşabilirsiniz.) Bir Dönüm Noktası olarak AİHM Yalçınkaya Kararı Başvurucuların terör örgütü üyeliği suçlamasıyla yargılandığı Türkiye aleyhine daha önce yapılan başvuruların aksine, tutuklu öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın başvurusunda ilk kez kesin mahkûmiyet söz konusu olmuş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu başvuruyu Sözleşme’nin 5. ve 10. maddeleri kapsamında değil, 7. maddesinde düzenlenen “Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi” kapsamında incelemiştir. Başvurucu Yalçınkaya, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından, iddia edilen Gülen hareketi bağlantıları nedeniyle, Türk hükümetinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü olarak adlandırdığı örgüte üyelik suçlamasıyla tutuklanmış ve hapis cezasına çarptırılmıştır. Başvurucu hakkındaki mahkumiyet kararı, esas olarak, bu örgüt tarafından kullanıldığı iddia edilen şifreli bir mesajlaşma uygulaması olan ByLock’un bir kullanıcısı olduğu iddiasına dayanıyordu. Bununla birlikte yardımcı deliller; ilgili zamanda yasal olan banka hesabı ve sendika üyeliği ile gizli bir tanığın ifadesiydi. AİHM Büyük Daire, ByLock delilini Sözleşme’nin 7. maddesi kapsamında yaptığı incelemesinin merkezine koymuş ve ByLock temelli silahlı terör örgütü üyeliği davalarına ilişkin içtihadını, kanunsuz suç ve ceza olmadığı ilkesine uygun olarak ortaya koymuştur. Önceki davalarda belirtildiği gibi, AİHM Büyük Daire, özellikle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/ 2 maddesinin yeterli açıklıkla formüle edildiğini tespit etmiştir.

AİHM Yasak Kararı İncelemesi: Terör Örgütü Üyeliği İddiasıyla Açılan Davalarda Ceza Hukukunun Geriye Dönük Uygulanması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

AİHM Yasak Kararı: Örgütün Gizli Yapısına Mensup Olduğu İddiasıyla Ceza Verilmesi

AİHM Yasak Kararı: Örgütün Gizli Yapısına Mensup Olduğu İddiasıyla Örgüt Üyeliği Suçundan Ceza Verilmesi AİHM Yasak Kararı (Başvuru no. 17389/20) AİHM Yasak Kararı’nın bu gayriresmî çevirisi, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme açısından bağlayıcılığı bulunmamaktadır. AİHM Yasak Kararı’nın Büyük Daire’ye gönderilmesi talebi kabul edilmiş olup, AİHM Büyük Daire tarafından verilecek karar da sitemize eklenecektir. İkinci Bölüm – 27 Ağustos 2024 Yasak/Türkiye davasında, Daire halinde toplanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Bölüm), Türk vatandaşı Şaban Yasak’ın (“başvuran”), 2 Nisan 2020 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin (“Sözleşme”) 34. maddesi uyarınca Mahkemeye yapmış olduğu başvuruyu (no. 17389/20), Sözleşme’nin 3 ve 7. maddeleri ile ilgili şikâyetlerin Türk Hükümetine (“Hükümet”) bildirilmesine ve başvurunun geri kalan kısmının kabul edilemez olduğunun belirtilmesine ilişkin kararı, tarafların görüşlerini dikkate alarak, 9 Temmuz 2024 tarihinde gerçekleştirilen müzakerelerin ardından, söz konusu tarihte aşağıdaki kararı vermiştir: GİRİŞ 1. Dava, başvuranın tutulma koşulları ve silahlı terör örgütüne yani Türk makamları tarafından “Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (daha sonra “FETÖ/PDY” olarak anılacaktır) olarak adlandırılan bir gruba üyelikten mahkûmiyetiyle ilgilidir. Dolayısıyla, Sözleşme’nin 3 ve 7. maddeleri söz konusudur. OLAY VE OLGULAR 2. Başvuran Şaban Yasak, Türk vatandaşı olup 1987 doğumludur. Başvuran, mevcut başvurunun yapıldığı sırada Çorum L Tipi Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunmaktaydı. Başvuran, Ankara Barosuna bağlı Avukat İ. Makas tarafından temsil edilmektedir. 3. Türk Hükümeti (“Hükümet”), kendi görevlisi olan, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanı Hacı Ali Açıkgül tarafından temsil edilmiştir. 4. Dava, Türk makamlarının 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de gerçekleştirilen darbe girişiminin sorumluluğunu atfettikleri bir örgüt olan FETÖ/PDY’nin iddia edilen üyeleri hakkında başlatılan ceza yargılamaları kapsamında yer almaktadır (bu olaya ilişkin daha ayrıntılı bilgi ve ulusal makamlar tarafından alınan tedbirler için bk. Yüksel Yalçınkaya/Türkiye [BD], no. 15669/20, §§ 10-17, 26 Eylül 2023). (AİHM Yalçınkaya Kararı’nın Türkçe Çevirisine ve karara ilişkin değerlendirmelere sitemizden ulaşabilirsiniz.) I. Davanın Koşulları A. Başvuran Hakkında Yürütülen Ceza Kovuşturmaları 1. Ceza Soruşturmaları 5. Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı, 2015 yılında, Çorum’da FETÖ/PDY (“suçlanan örgüt”) tarafından yürütülen faaliyetlerle ilgili olarak bir ceza soruşturması başlatmıştır. Söz konusu soruşturma çerçevesinde, 11 Temmuz 2016 tarihinde, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü polisleri tarafından bir inceleme ve tespit tutanağı düzenlenmiştir. Bu belge, özellikle, suçlanan örgüt kapsamında Çorum’da öğrencilerin seçilmesi ve yönlendirilmesinden sorumlu gizli bir yapılanmanın başında olduğundan şüphelenilen E.B. tarafından kullanılan GSM hattının HTS (“Historical Traffic Search”) kayıtlarının incelenmesine dayanmıştır. Söz konusu belgeye göre E.B. ve eşi G.B., bu yapılanmaya mensup çok sayıda kişiyle temas halindedir. E.B.nin temas halinde olduğu kişiler arasında başvuranın da bulunduğu tespit edilmiştir. 6. 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminin ardından, suçlanan örgütün Çorum’daki faaliyetlerine ilişkin Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan ceza soruşturmaları kapsamında, 7 Aralık 2016 tarihinde polis, FETÖ/PDY üyesi olduğundan şüphelenilen B.A.nın ifadelerini almıştır. B.A., avukatının huzurunda verdiği ve kayıt altına alınan ifadesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinde yer alan ve bilgi vermesi karşılığında cezasında indirim yapılmasını öngören “etkin pişmanlık” hükmünden yararlanmak istediğini belirtmiş ve ardından şunları söylemiştir. İhtilaf konusu örgüt içerisinde faaliyetler yürütmüş ve bu faaliyetler kapsamında, söz konusu örgütün Çorum’da öğrencilerinden sorumlu gizli yapılanması içerisinde yer alan çok sayıda kişiyle tanışmıştır. B.A.nın ifadesine göre, bu yapılanmanın hiyerarşik örgütlenmesi belirtildiği gibidir: En yukarıda Büyük Bölge Sorumlusu, ardından onun sorumluluğu altında Büyük Bölge Talebe Mesulü, bunların altında ise Bölge Talebe Mesulleri yer almaktaydı. Son olarak Bölge Talebe Mesulleri, kamuya giriş sınavlarına katılan adayların veya çeşitli üniversitelerden öğrencilerin barındırıldığı “Ev abileri” ağını da yönetiyordu. B.A., başvuranla ilgili olarak aşağıdakileri ifade etmiştir: “Recep ya da Şaban… olarak ismini hatırlıyorum isminin birinin kod isim olduğunu keşin biliyorum. 26-27 yaşlarında, 1.75-1.80 cm boylarında, beyaz tenli, kahverengi saçlı bir şahıstı ve hafif topallıyordu. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden ya mezundu ya da okuyordu. Kayserili olduğunu biliyorum. Büyük bölge talebe mesulü olduğunu orada öğrendim. Yurtta kampa katılan toplamda hatırladığım kadarı ile 90-100 civarında öğrenciyi burada yapılan rutin örgütsel faaliyetlerde yönlendiriyordu yani organize ediyordu, yani orada bulunan Bölgeci ve ВТМ’ler vasıtası ile öğrencileri organize ediyor ve bu öğrencilere örgüt ideolojisi doğrultusunda uygulanacak sohbet programlarını planlıyordu. Bu şahsın beni 2010 ve 2011 yıllarında gerek ev imamımdan gerekse ev arkadaşlarımdan araştırmaya başladığı duyumlarını aldım. Beni ev abisi yapmayı düşündüğünü anladım…”. 7. 8 Aralık 2016 tarihinde polis tarafından düzenlenen kimlik tespit tutanağından, B.A.nın “Recep veya Şaban’ı” fotoğraflarda tespit ettiğini ve bu kişinin başvurandan başkası olmadığını belirttiği anlaşılmaktadır. 8. Yine suçlanan örgütün gizli yapılanmasına ilişkin olarak Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan ceza soruşturmaları kapsamında, 10 Ocak 2017 tarihinde, kendisi de “etkin pişmanlık” hükmünden yararlanan Y.B.nin ifadeleri, Cumhuriyet savcısı tarafından ilgilinin avukatının huzurunda kaydedilmiştir. Y.B., 2007 yılından beri söz konusu örgütle bağlantılarının bulunduğunu belirtmiş ve bu örgütün hiyerarşik yapılanması ve söz konusu örgütün ideolojisine uygun olarak Çorum’da öğrencilerin alınması ve bunlara eğitim verilmesi amacıyla yürüttüğü faaliyetler hakkında çok ayrıntılı bilgiler vermiştir. Y.B., bilhassa öncelikle ev imamı olarak görevlendirildiğini belirtmiştir. Y.B., 2010 ve 2014 yılları arasında Çorum’da yaşadığını ve 2010 ve 2011 yıllarında suçlanan örgüte ait altı öğrenci evinden sorumlu bölge talebe mesulü olduğunu; daha sonra büyük bölge talebe mesulü olarak görevlendirildiğini eklemiş; bu bağlamda, başvuranın da dahil olduğu dört bölge talebe mesulü daha olduğunu belirtmiştir. Y.B. ayrıca, polis akademisi ve askeri okullardaki bazı öğrencilerden de sorumlu olduğunu belirtmiştir. Y.B., 2014 yılının Ekim ayından itibaren Çorum Eğitim Hizmetleri Anonim Şirketinde çalışmaya başladığını; ancak çalıştığı süre boyunca asıl görevinin söz konusu örgütün öğrencilerden sorumlu gizli yapılanmasıyla ilgilenmek olduğunu eklemiştir. Y.B. ayrıca, örgütün diğer üyeleriyle iletişim kurmak için ByLock ve Kakao Talk gibi uygulamaları kullandığını belirtmiştir. Y.B., 2015 ve 2016 yıllarında hâkim ve savcılardan sorumlu olarak Konya’da görevlendirildiğini ve T4 ve T5 adı altında gruplandırılan on bir hâkim ve savcıdan sorumlu olduğunu eklemiştir. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra örgütle bağlantılarını kopardığını ifade etmiştir. Y.B. ayrıca, suçlanan örgütün 15 Temmuz 2016’da bir darbe planladığından haberdar olmadığını; ancak o hafta boyunca ByLock mesajlaşma uygulaması üzerinden düzenli olarak dualar aldığını ve bunları okumaya davet edildiğini belirtmiştir. 9. Polis tarafından 13 Ocak 2017 tarihinde düzenlenen kimlik tespiti tutanağından, Y.B.nin başvuranı fotoğraflarda tespit ettiğini belirttiği anlaşılmaktadır. 10. Polis, yine aynı ceza soruşturmaları kapsamında, 3 Şubat 2017 tarihinde, avukatının huzurunda A.B.nin ifadelerini kaydetmiştir. İhtilaf konusu örgüte üye olduğuna dair hakkında şüphelenilen A.B. de “etkin pişmanlık” hükmünden yararlanmıştır. A.B., kendisinin

AİHM Yasak Kararı: Örgütün Gizli Yapısına Mensup Olduğu İddiasıyla Ceza Verilmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

7258 sayılı Kanun Kapsamındaki Yasadışı Bahis Suçlarına ilişkin Emsal Yargıtay Kararları

Yasadışı Bahis Suçlarına ilişkin Emsal Yargıtay Kararları Yasadışı Bahis Suçlarında Zincirleme Suç Hükümleri Uygulanır mı? Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 2015/33292E., 2018/11457K. sayılı ve 06/11/2018 tarihli kararına göre; …7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlemesi Hakkında Kanun’un 5. maddesinde tanımlanan suçun mağdurunun toplum olması, UYAP ortamında yapılan araştırmada, 11/10/2013 günü sanığın aynı binada bulunan üç ayrı işyerinde yapılan arama neticesinde elde edilen deliller ile ilgili olarak, sanık hakkında, Diyarbakır 4. Asliye Ceza Mahkemesinin … sayılı kararı ile verilip aynı gün incelemesi yapılan ve bozulmasına karar verilen, Dairemizin 2016/1534 Esasında kayıtlı olan dava dosyasının da mevcut bulunduğunun anlaşılması karşısında, anılan dosyanın incelenip mümkün olması halinde birleştirilerek, her iki eylemin aynı zaman diliminde ve aynı mağdura yönelik olduğu da gözetilerek tek suç oluşturup oluşturma­dığı veya zincirleme suç hükümlerinin uygulanması şartlarının bulunup bulunmadığı yönünden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması, (…) bozmayı gerektirmiş(tir)… Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2023/14524E., 2023/10876K. sayılı ve 9.9.2021 tarihli kararına göre; Dairemizce de kabul gören Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.04.2014 tarihli, 2013/7-591 Esas, 2014/171 Karar ve 16.05.2017 tarih, 2015/398 Esas ve 2017/272 Karar sayılı kararlarında ayrıntıları belirtildiği gibi; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işleniş yer ve zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluş ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler birlikte değerlendirilip, sanığın eylemlerini bir suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleştirip gerçekleştirmediği ve hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususlarının tartışılarak belirlenmesi bakımından; Temyiz incelenmesine konu incelenen işbu dosyaya ilişkin suç tarihinin 23.03.2014, iddianame düzenleme tarihinin ise 22.01.2015 olduğu, Yapılan UYAP sorgulamasında, Dairemizin 2023/15282 esas sırasında kayıtlı olan Bakırköy 51. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … sayılı dosyasında suç tarihinin 28.09.2014, iddianame düzenleme tarihinin ise 05.01.2015 olduğu, Yine; Bakırköy 18. ASCM’nin … sayılı derdest dosyasının eylem tarihi 29.09.2014, iddianame tarihinin ise 23.06.2015 olduğu, Bu dosyalardaki eylemin benzer suç vasfına yönelik olduğu gözetilerek, suç tarihleri ve işlenen suçun niteliğine göre adı geçen sanığın eylemlerinin, Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesi kapsamında zincirleme biçimde yasadışı bahis oynanmasına imkan sağlamak suçunu oluşturup oluşturmadığının takdir ve değerlendirilmesi bakımından dosyaların incelenmesi, gerektiğinde birleştirilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi kanuna aykırı(dır)… Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2021/18296E., 2021/10497K. sayılı ve 16.09.2021 tarihli kararına göre; Temyiz incelenmesine konu incelenen işbu dosyaya ilişkin suç tarihinin 17.03.2015, iddianame düzenleme tarihinin ise 17.04.2015 olduğu, yapılan UYAP sorgulamasında, aynı gün incelenen ve Dairemizin 2021/14994 Esas sırasında kayıtlı olan Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/656 E. 2015/1014 K. sayılı dosyasındaki suç tarihinin 25.01.2015, iddianame düzenleme tarihinin ise 30.09.2015 olduğu, Bu dosyadaki eylemin benzer suç vasfına yönelik olduğu gözetilerek, suç tarihleri ve işlenen suçun niteliğine göre adı geçen sanığın eylemlerinin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesi kapsamında zincirleme biçimde yasadışı bahis oynanmasına imkan sağlamak suçunu oluşturup oluşturmadığının takdir ve değerlendirilmesi bakımından dosyaların incelenmesi, gerektiğinde birleştirilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi, bozma nedenidir. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2021/14752E., 2021/10872K. sayılı ve 09.09.2021 tarihli kararına göre; Temyiz incelenmesine konu incelenen işbu dosyaya ilişkin suç tarihinin 12.12.2015, iddianame düzenleme tarihinin ise 14.01.2016 olduğu, daha önceden, sanık hakkında, 24.11.2015 günü, aynı işyerinde aynı suçu işlediği gerekçesiyle 23.05.2016 günlü iddianame ile açılan kamu davasında, Bakırköy 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.10.2017 tarihli, 2016/393 E. 2017/ 482 K. sayılı mahkumiyet kararının, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi’nin 19.04.2018 tarihli, 2017/3822 E. 2018/1557 K. sayılı kararıyla kesinleştiği, bu dosyadaki eyleminin benzer suç vasfına yönelik olduğu gözetilerek suç tarihine ve işlenen suçun niteliğine göre adı geçen sanığın eylemlerinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesi kapsamında zincirleme biçimde yasadışı bahis oynatma suçunu oluşturup oluşturmadığının takdir ve değerlendirilmesi bakımından; sanığa ait kesinleşen dosyanın getirtilip incelenerek, ilgili belgelerin aslı yada onaylı örneklerinin dosya arasına konulması, eylemin TCK’nın 43/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi halinde kesinleşen cezanın mahsubunun düşünülmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi, bozma nedenidir. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2021/14782E., 2021/10482K. sayılı ve 16.09.2021 tarihli kararına göre; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesi gereğince, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, aynı suçun değişik zamanlarda aynı kişiye karşı birden fazla işlenmesi durumunda veya tek eylemle birden fazla kişiye karşı işlenmesi halinde sanığa hükmolunacak cezanın zincirleme suç hükümleri sebebiyle cezanın artırılması gerekmekle birlikte, somut olayda, sanığın üzerine atılı 7258 sayılı Kanun’un 5. maddesinde tanımlanan suçun mağdurunun toplum olup, bahis oynayan kişiler suçun konusunu teşkil ettiğinden, şartları oluşmadığı halde cezanın tertip ve tayininde zincirleme suç hükümleri uygulanarak, sanıklara fazla ceza tayini, bozma nedenidir. Yurtdışı Kaynaklı Yasadışı Bahis Oynatma Suçu Cezası Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2020/3552E., 2021/3347K. sayılı ve 22.03.2021 tarihli kararına göre; 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlemesi Hakkında Kanun’un 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde, bu Kanun’daki düzenlemelere aykırı olarak spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli ve müşterek bahis ya da şans oyunları oynatma veya oynanmasına imkan sağlanmasının suç olarak düzenlendiği, oynatılan bahsin yurtdışı kaynaklı olup olmadığına göre de farklı cezalar öngörüldüğü, aynı fıkranın (c) bendinde ise bu Kanun’a aykırı oynatılan bahis ile ilgili para transferine aracılık etmenin suç olarak düzenlendiği, somut olayda ise sanığın 7258 sayılı Kanun’a aykırı olarak bahis oynattığının kabul edildiği, sanığın işyerinde yapılan aramada ele geçirilen bilgisayar üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen rapora göre de sanığın internet yoluyla erişim sağladığı 7258 sayılı Kanuna aykırı bahis sitelerinin yurtdışı kaynaklı olduğunun tespit edildiği anlaşılmakla, sanığın gerekçesi de açıklanmak suretiyle sabit kabul edilen eyleminin 7258 sayılı Kanun’un 5/1. maddesinin (b) bendinde uyduğu gözetilmeden, aynı Kanun’un 5/1. maddesinin (c) bendine göre hüküm kurulması, bozma nedenidir. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2023/14524E., 2023/10876K. sayılı ve 9.9.2021 tarihli kararına göre; Mahkemece, sanığın eylemine uyan kanun maddesinin ve dolayısıyla uygulanacak cezai yaptırımın türü ve miktarının belirlenmesi amacıyla, sanığın yurt içinde oynatılan bahis oyunlarına mı yoksa yurt dışından oynatılan bahis oyunlarına mı internet veya sair yollarla erişmek suretiyle Türkiye’den oynatılmasına imkan sağladığının, hangi sitelere hangi yoğunlukla giriş yapıldığının, dosyada ele geçirilen harddisk (bilgisayar kütüğü) üzerinde yapılacak ayrıntılı bilirkişi incelemesi sonucu tespit edilmesi ile sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekir… Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 2020/2760 E., 2021/859K. sayılı ve 25.02.2021 tarihli kararına göre;

7258 sayılı Kanun Kapsamındaki Yasadışı Bahis Suçlarına ilişkin Emsal Yargıtay Kararları Read More »