Ceza Hukuku

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç Ne Demektir

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç, ceza kanununa göre suç teşkil eden bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir netice meydana getirmesiyle oluşur (TCK m.23). 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre failin kastı temel suçu gerçekleştirmeye yönelik olsa bile, fail, meydana gelen daha ağır veya başka neticeye göre cezalandırılmaktadır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar, failin kastettiği suçun vücut bulması için yeterli olanın ötesinde bir zarar veya tehlikenin gerçekleştiği suçlardır. Failin basit yaralamaya yönelik hareketi ile mağdurun bir gözünün kör olması durumunda, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu söz konusu olacaktır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bazı suç tipleri için ağırlaştırıcı ceza nedeni olarak ya da “daha ağır veya başka bir netice” bakımından bağımsız bir suç tipi olarak düzenlenmiştir. Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; sarkıntılık, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç kapsamındaki ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç, failin işlemeyi kastettiği suçtan daha fazla ceza almasına neden olacağından gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.  Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar ile ilgili emsal Yargıtay kararlarına sitemizden ulaşabilir; Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar, bünyesinde her zaman iki farklı suç tipi olan suçlardır. “Temel suç” olarak adlandırılan ilk suç tipi failin kastettiği, ikinci suç tipi “daha ağır veya başka neticeyi içeren” suçtur. Temel suç ve temel suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali olan ikinci suç tipi belli bir nedensellik bağı ile birbirine bağlıdır. Failin neticelerini bilerek ve isteyerek işlediği fiil ile oluşan suç tipi “temel suç”; bu temel suçun işlenmesiyle failin istemediği daha ağır veya başka neticelerin vücut bulmasıyla “neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç” oluşur. Yargıtay’a göre neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçların meydana gelebilmesi için dört şartın bir arada bulunması gerekir: – Temel suça vücut veren fiil kasten başlamış olmalı, – Fiil, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna yol açmalı, – Kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için kasten gerçekleştirilen ilk hareket ile kasten işlendiği saptanamayan netice arasında nedensellik bağı bulunmalı, – Failin, oluşan ağır ya da başka netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi. Failin “taksirli suç” derecesinde bir kusuru yoksa, gerçekleşen daha ağır veya başka netice bakımından cezai sorumluluğu da yoktur. Failin ağırlaşmış netice bakımından taksirinin olmadığı hallerde, fail işlediği temel suç nedeniyle cezalandırılır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel istismar suçunda mağdurun ruh veya beden sağlığının bozulması, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halidir (Yargıtay CGK-2014/92 K). Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçta Kast ve Taksir Ağır veya Başka Netice Bakımından Olası Kast Olası kast, failin ceza kanunundaki suç tipinin gerçekleşebileceğini öngörmesi ve sonucu adeta göze alarak, kabullenerek fiili işlemesidir. Fail işlediği temel suç bakımından “kasten”, daha ağır veya başka netice bakımından “olası kast” ile hareket etmişse fiilinin tüm neticelerinden doğrudan sorumludur. Fail, kastedilenden daha ağır ve başka bir neticenin gerçekleşebileceğini öngörmüş, buna rağmen fiiline devam ederek temel suçu tamamladıktan sonra fiiline son vermişse, olası kastla hareket ettiği kabul edilerek gerçekleşen ağır ve başka neticeden dolayı doğrudan sorumlu tutulmalıdır. Örneğin, bıçakla veya silahla mağdura saldıran fail, mağdurun duyularından veya organlarından birini kaybedebileceğini, mağdurun yaşamını tehlikeye sokan bir durumun oluşabileceğini öngörmektedir. Bu halde, failin mağduru yaralama kastı, bıçakla veya silahla hayati tehlike geçirmeyecek şekilde yaralamaya yönelik olsa bile, hayati tehlike veya organ kaybı gerçekleştiği takdirde; fail, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu nedeniyle cezalandırılacaktır. Ağır veya Başka Netice Bakımında Taksir Yargıtay’a göre; “kast-taksir kombinasyonunun bulunduğu, temel suç tipinin kasıtlı, ağır ve başka neticenin ise taksirli olduğu durumda failin sorumluluğunu belirleyebilmek açısından, kasten işlenen temel suç ile ağır netice arasında öncelikle illiyet bağının varlığı aranacaktır. Nedensellik bağı meydana gelen netice açısından varlığı zorunlu ise de tek başına yeterli olmayıp neticenin ayrıca faile yüklenip yüklenmeyeceği değerlendirilmelidir. Bu kapsamda ağır neticenin objektif olarak faile yüklenebilir olması için, bu ağır ve başka neticenin temel suç tipinin işlenmesine bağlı, ona bitişik, ona özgü olan özel tehlikenin gerçekleşmesi ve doğrudan sonucu olması halinde mümkündür.” Taksirle sorumluluk bakımından neticenin objektif olarak öngörülebilir olması yeterlidir. Failin, sübjektif nedenlerle neticeyi öngörmemesinin hiçbir önemi yoktur. Örneğin, bıçakla veya silahla bacağından yaralanan mağdur, olay yerinden başkaları tarafından hastaneye götürülmüş ve hastanede yapılan doppler çekiminde hiçbir damar sorunu olmadığı tespit edilerek taburcu edilmiş, akabinde hastane teşhisinin yanlış olması ve damarlardan birinin kesilmiş olması nedeniyle iç kanamadan dolayı ölüm gerçekleşmiştir. Bu somut olayda, hastane hekiminin ölümün meydana gelmesinde taksirli hareketine rağmen, failin bıçakla veya silahla yaralama neticesinde mağdurun ölebileceğini öngörmesi gerektiğinden ölüm neticesinde cezai sorumluluğu vardır. Fail, bu somut olayda ölüm sonucu nedeniyle ağırlaşmış yaralama suçu (TCK m.87/4) nedeniyle cezalandırılacaktır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça teşebbüs mümkün değildir. Çünkü, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ancak tamamlanmış bir temel suç varsa söz konusu olacaktır. Temel suç teşebbüs aşamasında kaldığında zaten neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç da gerçekleşmeyecektir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç, failin işlemeyi kastettiği suçtan daha fazla ceza almasına neden olacağından gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç Ne Demektir Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Cinsel Saldırı ve Tecavüz Suçu ile ilgili Emsal Yargıtay Kararları

Cinsel Saldırı Suçu / Tevacüz Suçuna ilişkin Emsal Yargıtay Kararları Ceza yargılaması sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; sarkıntılık, cinsel saldırı suçu gibi ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Konu hakkında detaylı bilgi edinmek için cinsel saldırı suçu ile ilgili  makalemizi inceleyebilir; Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Emsal Yargıtay Kararları Nitelikli Cinsel Saldırı Suçunda Gönüllü Vazgeçme Anılan düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, bir olayda teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için sanığın işlemeyi kastettiği suçla ilgili icra hareketlerine doğrudan doğruya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle eylemini tamamlayamamış olması gerektiği ve buna göre somut olayda kendisinde zeka geriliği bulunan mağdureyi kaldığı eve götürerek cinsel eylemlerde bulunan sanığın, organ sokmak suretiyle nitelikli cinsel saldırı suçunu işlemesine engel harici bir neden olmaksızın kendiliğinden eylemine son verdiğinin tüm dosya içeriğinden anlaşılması karşısında ilk derece mahkemesince 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 36. maddesinde yer alan gönüllü vazgeçme düzenlemesi de nazara alındığında sanığın eyleminin nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüs olmayıp, vazgeçme anına kadar gerçekleşen kısmının cinsel saldırı suçunu oluşturduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesinden dolayı anılan hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddedilmesi hukuka aykırıdır. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar No: 2020/1784) Basit Cinsel Saldırı Suçunun Sarkıntılık Düzeyinde Kalması Oluşa uygun kabule göre olay günü sanığın, sokakta yürümekte olan mağdurelerin arkalarından yaklaşarak bacak ve kalça kısımlarını sıkmak şeklinde gerçekleşen ve ani hareketle yapılıp süreklilik arz etmemesi nedeniyle sarkıntılık düzeyinde kalan eylemlerinin suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/1. maddesinde yer alan basit cinsel saldırı suçunu oluşturup anılan maddede öngörülen 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasının alt ve üst sınırları nazara alınıp mahkemece gerekçe gösterilerek sanık hakkında teşdiden 2 yıl 6 ay hapis cezası tayin edilmiş ise de, hükümden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58’nci maddesiyle yeniden düzenlenen 5237 sayılı TCK’nın 102’nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde “cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması halinde 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına hükmedileceğinin” kabul edilmesi karşısında, mahkemece belirlenecek temel cezanın üst sınırının 7 yıldan 5 yıla indirilmesi sebebiyle anılan düzenlemenin lehe olduğu gözetilerek önceki ve sonraki kanunların bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi, her iki kanunla ilgili uygulamanın denetime imkan verecek şekilde kararda gösterilmesi ve 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan hususlar nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA karar verildi. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar No: 2017/1413) Sarkıntılık Suretiyle Basit Cinsel Saldırı Suçu Olay gecesi sanığın, aynı yerde birlikte çalıştığı otuzbir yaşındaki katılanla birlikte iş çıkışı yürüyerek evlerine gittikleri sırada ani hareketle katılanın kalçasına dokunmak suretiyle gerçekleştirdiği eylemin sarkıntılık düzeyinde kalması nedeniyle suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/1. maddesinde yer alan basit cinsel saldırı suçunu oluşturup anılan maddede öngörülen 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasının alt ve üst sınırları nazara alınıp mahkemece gerekçe gösterilerek sanık hakkında teşdiden 2 yıl 6 ay hapis cezası tayin edilmiş ise de, hükümden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58’nci maddesiyle yeniden düzenlenen 5237 sayılı TCK’nın 102’nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde “cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması halinde 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına hükmedileceğinin” kabul edilmesi karşısında, mahkemece belirlenecek temel cezanın üst sınırının 7 yıldan 5 yıla indirilmesi sebebiyle anılan düzenlemenin lehe olduğu gözetilerek mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması bozma nedenidir. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar No: 2016/6287) Sarkıntılık Suretiyle Basit Cinsel Saldırının Nitelikli Hali ve Şikâyetten Vazgeçme Tüm dosya içeriğinden, sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı suçunu insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlediği anlaşılan sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/3.e maddesinin uygulanmaması suretiyle eksik ceza tayini karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan basit cinsel saldırı suçunun soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı olduğu gibi 102. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde düzenlenen ve suçun temel şekline göre daha az cezayı gerektirip sarkıntılık düzeyinde kalan basit cinsel saldırı suçunun soruşturma ve kovuşturmasının da şikayete tabi olduğu, mağdurun ise 13.01.2016 tarihli celsede sanıktan şikayetçi olmadığını açıkça belirttiği anlaşılmakla, sanık hakkındaki kamu davasının TCK’nın 73/4 ve CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince düşmesine karar verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerine görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA karar verilmiştir. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar No: 2016/5266) Basit Cinsel Saldırı Suçunda İftira Atma İddiası Mağdurenin aşamalarda değişmeyen tutarlı anlatımları, tanık V.’ın, mağdurenin olay tarihinde sanığın kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu söylediğine ve bu konuda yazılı ifade aldığına ilişkin beyanı, taraflar arasında mağdurun kendi iffetini ortaya koyacak şekilde sanığa iftira atmasını gerektirir bir husumetin bulunmaması ve tüm dosya içeriğinden, sanığın mağdurenin kalçasını eliyle sıkarak basit cinsel saldırı suçunu işlediğinin anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/1. maddesi uyarınca basit cinsel saldırı suçundan mahkûmiyetine hükmolunması gerekir. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar No: 2014/7077) Beden ve Ruh Bakımından Kendisini Savunamayacak Kişiye Nitelikli Cinsel Saldırı Suçuna Yardım Etme Mağdurenin aşamalardaki beyanları, sanık savunmaları, alınan sağlık raporları ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, uzun süredir fuhuş ile geçimini sağlayan sanık K.’nin, orta derece sınırında

Cinsel Saldırı ve Tecavüz Suçu ile ilgili Emsal Yargıtay Kararları Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Tecavüz ve Cinsel Saldırı Suçu ile ilgili Hukuki Yardım

Cinsel Saldırı Suçu / Tecavüz Suçu ile ilgili Hukuki Yardım Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; sarkıntılık, cinsel saldırı suçu gibi ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. Cinsel saldırı suçu, cinsel arzuları tatmin amacıyla bir kimsenin vücut dokunulmazlığının ihlal edilerek bedenine fiziksel temasta bulunulması ile oluşur (Türk Ceza Kanunu md.102). Cinsel saldırı suçu, failin mağdurun vücut dokunulmazlığını ihlal etme derecesine göre ikiye ayrılır: Basit cinsel saldırı suçu (TCK 102/1): Basit cinsel saldırı suçu, mağdurun bedenine cinsel ilişki düzeyine varmayan seviyede temasta bulunmaktır. Basit cinsel saldırı suçunun en hafif şekline “sarkıntılık suçu” denilmektedir. Rızası dışında bir kimseyi öpmek, dokunmak vb. gibi davranışlar sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı suçu olarak kabul edilir. Cinsel ilişki seviyesine varmayan davranışlar belli bir yoğunluk ve süreklilik arz ettiğinde basit cinsel saldırı suçunun sarkıntılık düzeyini aşan daha ağır şekli meydana gelir. Nitelikli Cinsel Saldırı Suçu (Tecavüz Suçu): 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 102/2. maddesinde düzenlenen nitelikli cinsel saldırı suçu, diğer bir deyişle tecavüz suçu; vücuda “organ” veya “sair bir cisim” sokulması suretiyle fiilin gerçekleştirilmesi halinde meydana gelir. 765 sayılı mülga TCK’da bu suç “ırza geçme suçu” başlığıyla düzenlenmişti. Failin mağdurun bedenine temas etmeden gerçekleştirdiği söz ve davranışlar cinsel taciz suçu olarak nitelendirilir. Cinsel saldırı suçunun oluşması için bedensel temas şarttır. Failin kendi bedeni üzerinde yaptığı davranışlar da cinsel saldırı olarak değerlendirilemez. Örneğin, bir kimsenin cinsel organını mağdura göstermesi cinsel saldırı değil, cinsel taciz olarak değerlendirilebilir. Cinsel saldırı suçunda failin kadın ya da erkek, evli veya bekâr olması, fail ile mağdurun farklı ya da aynı cinsiyetten olması önemli değildir. Ancak, TCK’nın 102. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı suçunun mağdurunun on sekiz yaşını tamamlamış olması gerekir. Cinsel saldırı kasten işlenebilir ve failin kastının suçun kanuni tanımındaki tüm unsurları, yani mağduru, cinsel davranışı, vücut dokunulmazlığının ihlalini ve mağdurun rıza göstermediğini kapsaması gerekir. Bu suçla korunan hukuki yarar üzerinde tasarrufta bulunabilen cinsel özgürlük olduğundan hukuki sınırlar içerisinde kalması şartıyla rızaya ehil mağdurun cinsel davranışa göstereceği rıza, fiili hukuka uygun hale getirecektir (YCGK-K.2021/139). Cinsel suçlar, genel olarak şu şekilde kategorize edilmektedir: Cinsel İstismar Suçu: Kural olarak 15 yaşını tamamlamamış çocuklara karşı bedensel temasta bulunmak suretiyle cinsel amaçla işlenen fiilleri cezalandırmaktadır (TCK md.103). 15-18 yaş grubunda olan çocuklara karşı hile, cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen bir nedenle çocuğun bedeni üzerinde icra edilen fiiller de cinsel istismar suçu olarak nitelenir. Cinsel Saldırı Suçu: Kural olarak yaşı büyük kimselere veya 15-18 yaş grubu mağdurlara yönelik (hile, cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen başkaca bir neden olmaksızın) bedensel temasta bulunmak suretiyle cinsel amaçla işlenen fiilleri cezalandırmaktadır (TCK md.102). Cinsel Taciz Suçu: Mağdurun yaşına bakılmaksızın, fail ile mağdur arasında bedensel temas olmadan, halk arasında laf atma, sözlü taciz vb. gibi ifade edilen cinsel davranışlarla işlenen fiilleri cezalandırmaktadır (TCK md.105) Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu: 15-18 yaş grubunda yer alan çocuklarla, çocuğun kendi rızasıyla cinsel ilişkiye girilmesi halinde reşit olmayanla cinsel ilişki suçu oluşur (TCK md.104). \”Cinsel saldırı suçu ile ilgili emsal Yargıtay kararları\”nı sitemizden inceleyebilir; Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Basit Cinsel Saldırı ve Sarkıntılık Suçu Basit cinsel saldırı suçu, kişinin vücudu üzerinde gerçekleştirilen, cinsel arzuları tatmin amacına yönelik ve fakat cinsel ilişkiye varmayan cinsel davranışlar sergilenmesi ile oluşur. Basit cinsel saldırı suçunun oluşması için, gerçekleştirilen hareketlerin objektif olarak şehvi nitelikte bulunmaları yeterlidir; failin şehvi arzularının fiilen tatmin edilmiş olması şart değildir. Cinsel saldırı suçunun temel şeklinin oluşabilmesi için, cinsel arzuları tatmin amacına yönelik davranışlarla kişinin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesi gerekir. Bu suçun söz konusu olabilmesi için, failin cinsel bir davranışta bulunması gerekmektedir. Cinsel davranış ile kastedilen, cinsel arzuları tatmin amacına yönelik, mağdurun vücuduna temas ederek gerçekleştirilen, fakat cinsel ilişki boyutuna ulaşmayan şehevi davranışlardır. Bu bakımdan suçun temel şeklinin maddi unsurunun, kişinin vücudu üzerinde iradesi dışında gerçekleştirilen, cinsel arzuları tatmin amacına yönelik fakat cinsel ilişkiye varmayan davranışlar oluşturur. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi-Karar No:2019/13214) Sarkıntılık suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 102/1 maddesinin ikinci cümlesinde ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir. Sarkıntılık, basit cinsel saldırı suçunun daha hafif şekli olarak kabul edilmektedir. Sarkıntılık suçu da cinsel saldırı suçunun bir görünüm biçimi olduğundan mutlaka mağdurun bedenine fiziksel bir temasta bulunulması şarttır. Bedensel temas olmadan cinsel amaçla işlenen tüm fiiller cinsel taciz suçu olarak nitelenir. Sarkıntılık; failin mağdura yönelik yüzeysel, geçici ve hafif derecede cinsel davranışlarını ifade eder. Sarkıntılık suçu, kesik ve ani bir eylemle işlenen bir fiildir. Failin işlediği fiil, süreklilik arz ederek failin bedeni üzerinde cinsel amaçla işlenen kesintisiz çok sayıda eylemden oluşuyorsa sarkıntılık suçu değil, basit cinsel saldırı suçunun daha ağır cezayı gerektiren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 102/1. maddesinin birinci cümlesinde yer alan şekli meydana gelir. Birden fazla hareketle olsa bile aynı anda gerçekleştirilen yüzeysel, geçici ve ani eylemler sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçu olarak kabul edilir: Mağdure beyanı, savunma ile tüm dosya içeriğinden, sanığın bir eliyle mağdurenin ağzını kapatıp diğer eliyle kalçasını okşaması şeklindeki eyleminin ani ve kesintili şekilde gerçekleşip, süreklilik arz etmemesi nedeniyle sarkıntılık düzeyinde kaldığının anlaşılması karşısında… (Y14CD-K.2019/7889). Yargıtay uygulamasında basit cinsel saldırının en hafif şekli olan sarkıntılık suçuna vücut veren hareketler genel olarak şunlardır: – Mağdurun yanaklarından öpmek, – Mağdurenin eteğini veya diğer giysilerini üzerinden indirmeye çalışmak, – Cinsel amaçla mağdurun elini tutma, belini tutma, omzundan tutma, – Mağdura sarılarak “seni seviyorum” demek, – Mağdurun ensesinden öpmek, – Mağdurun kalçasına veya bacaklarına, bacak arasına dokunmak, – Mağdurun cinsel organına dokunmak, – Mağdurun göğüslerini okşamak – Vücudunu mağdura sürtünme, özellikle toplu taşıma araçlarında mağdurun vücuduyla cinsel amaçlı temasta bulunma. Failin, değişik zamanlarda benzer şekilde defalarca sarkıntılık teşkil eden cinsel davranışlar sergilemesi halinde de

Tecavüz ve Cinsel Saldırı Suçu ile ilgili Hukuki Yardım Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu ve Cezasına ilişkin Emsal Yargıtay Kararları

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu ile ilgili Emsal Yargıtay Kararları Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadromuz 15 yılı aşkın deneyimi ile savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek ceza yargılaması sürecine katılan taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, kasten öldürmeye teşebbüs suçu da dahil olmak üzere her türlü suç isnadı, cezai şikâyet, kovuşturma, soruşturma ve diğer ceza davası konularında müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. \”Kasten öldürmeye teşebbüs suçu ve cezası\” ile ilgili makalemize sitemizden ulaşabilir; Kayseri ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Emsal Yargıtay Kararları Olası Kastla Öldürmeye Teşebbüs Suçundan Ceza Verilebilir mi Yargıtay Ceza Genel Kurulu\’nun 14.04.2015 tarihli 2014/1-256 E. 2015/100 K. ve 18.10.2018 tarihli 2017/1-908 E. 2018/445 K. sayılı kararlarında; olası kast netice ile belirli hale gelir ve fail ancak meydana gelen neticeden sorumlu tutulabilir. “Dolus indeterminatus determinatur ab eventu” kuralı gereğince, sanığın eylemi sonucu hangi netice gerçekleşmiş ise failin bundan sorumlu olacağı yönündedir. Yani olası kast halinde netice kastı belirler kuralı geçerlidir. Gerçekleşme ihtimali bulunan neticelere teşebbüs kabul edilemez. Olası kastla hareket edilmesi sonucunda yaralama gerçekleşmişse, yaralama ne kadar ağır olursa olsun fail olası kastla yaralamadan sorumlu olacak, eylem olası kastla öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilmeyecektir. Bu kabulün diğer bir yönü de olası kastla hareket eden birden fazla failin benzer eylemlerinde neticeden sorumlu tutulabilmeleri için neticenin hangisinin eylemi ile meydana geldiğinin mutlak suretle tespit edilmesi gerekliliğidir. “Olası kastı netice belirler kuralı” gereğince öğreti ve uygulamada da hâkim görüş; Sanığın eylemi sonucu hangi netice gerçekleşmiş ise failin ondan sorumlu olacağı yönündedir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-Karar:2021/14799) Kasten Öldürmeye Teşebbüsün Şartları, Kast ve Olası Kast Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kasıt, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 21.05.1984 tarih 1-388-178 sayılı kararında; failin eylemdeki kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya yönelik olduğunun belirlenmesi bakımından benzer kriterlerden hareket edilerek; “Öldürme kasti ile yaralama kastının takdir ve tayininde ileri sürülen görüşler, iki grupta oluşmaktadır: 1-Karine usulü, bu usulde her yaralamada öldürme kastının varlığı kabul olunmakta, ancak bunun tersinin ispatına olanak tanınmaktadır. Bu usulde “şüphe sanık lehinedir” kuralı, adam öldürme suçları yönünden tersine çevrilmektedir. (Faruk Erem. Adam Öldürme Kastı Yargıtay Dergisi Cilt 8 sayı:1 – 12/ Ocak, Nisan 1982 sayfa 50) 2-İspat usulü, öldürme ve yaralama kastı açısından delil sisteminde farklı bir uygulamaya gitmenin, doğru bir düşünüş olmadığı kastın kanıtlanabileceği ileri sürülmektedir. Cararra’ya göre: “Öldürme kastının, sanığın karakterinden, ruhsal durumunu (dostluk-düşmanlık…) gösteren önceki davranışlarından, suçun nedeninden, kullanılan silahın niteliğinden, darbelerin sayısından, iradi olmak koşulu ile darbelerin yönünden anlaşılabileceği” ifade edilmiştir. (Carrara Programma 1881 sayfa 1087) Türk Ceza Yasası, ispat sistemini benimsemiş yasalar grubuna dahildir. Yargıtayın muhtelif kararlarında, kullanılan vasıtanın cinsi, isabet alınan nahiye, darbe adedi ve şiddeti suçlunun suçtan önceki ve sonraki davranışları gibi davranışlara göre öldürme kastı ret veya kabul olunmaktadır. Teşebbüsün cezalandırılabilmesi için failin kullandığı araçların elverişli olması gerekir. Yasanın 61. Maddesindeki “vesaiti mahsusa” dan bu anlaşılır. İstenilen sonuç, bunu meydana getirmeye kesin olarak elverişli olmayan araçlarla gerçekleştirilmek istenmişse, ortada ceza hukukunu ilgilendiren bir durum bulunmayacaktır. Aracın elverişli sayılabilmesi için, objektif bir tarzda belirli bir sonucu meydana getirmeye elverişli olması yetmez. Ayrıca, fail tarafından o sonucu meydana getirmeye uygun bir biçimde kullanılması da gerekir. Teşebbüse hayatiyetini veren şey güdülen hedeftir. Failin hedefidir ki, harekete veçhesini verir. Mesela: Adam öldürmeye elverişli olan bir vasıtanın kullanılmış olmasına rağmen hareketlerin, iltibası mahal vermeyecek şekilde adam öldürme hedefine yönelmiş oldukları tespit edilemezse, fail adam öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutulamayacaktır. Vasıtanın elverişliliği, ancak belli bir hedefe olan ilişkisine göre değerlendirilmekle mümkün olabilir. Hareketin, sonucu doğurmaya elverişli uygun olmadığı tecrübelerin verdiği bilgilere göre tayin edilmelidir. Yani ortak tecrübelerimize göre tehlike veya zararın, failin yaptığı hareketten doğması normal tipik sayılabiliyorsa hareketin neticeyi doğurmaya uygun olduğu söylenebilecektir. Vasıtanın gayeye elverişli olması başka, hareketin zarar gören tehlikeyi meydana getirmeye uygun olması başkadır. Bir diğer koşul icra hareketlerinin bitmesine veya neticenin gerçekleşmesine failin elinde olmayan engel sebeplerin amil olması şarttır. Mülga Türk Ceza Kanunu’nun 62. Maddesinde “İhtiyadında olmayan bir sebepten dolayı” değimleriyle bu şart belirtilmiştir… Demek ki, önde gelen husus; icra hareketlerinin yarıda kalmasının veya sonucun gerçekleşmesinin, failin iradesi dışında kalan sebeplerden ileri gelmesi gerekmektedir. Şayet yarıda kalma veya gerçekleşmeme failin iradesine ilişkin sebeplerden ileri gelmişse bu halde ihtiyariyle vazgeçme veya faal nedamet varlığından söz edilir. İcra hareketlerinin bitmesine veya sonucun meydana gelmesine engel olan ve faalin iradesinin dışında kalan bu sebep maddi veya manevi olabileceği gibi, üçüncü bir kişinin fiilinden yahut maddi enerjinin bitmesinden de ileri gelebilir…” Benzer şekilde; “Toplu saldırıdan kendisini korumak amacıyla biletmek üzere yanına aldığı ekmek bıçağını çekerek belli bir hedef gözetmeksizin sallaması sonucu sırtından yaraladığı mağdura karşı saldırısında, sonucu almasına engel bir durum yok iken, buna devam etmeyip bir defa vurma ile yetinmesi, yaralanan mağdurun düşmemesi nazara alındığında, sadece isabet kaydedilen nahiyeye göre kastı belirlemenin yeterli olmayacağı, aksi halde Türk Ceza Kanunu’nun 456/2 maddesinin uygulanmasının hiç bir zaman mümkün kılmayacağı cihetle eylemin yaralama olarak vasıflandırılmayıp öldürmeye teşebbüs olarak

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu ve Cezasına ilişkin Emsal Yargıtay Kararları Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu ve Cezası

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu ve Cezası Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin etmek için gerçek ve tüzel kişilere yönelik her türlü suç isnadı, cezai şikâyet, kovuşturma, soruşturma ve diğer ceza davası konularında müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri sunmaktayız. Ceza hukukunda (TCK md.35) suça teşebbüs, işlenmesi amaçlanan bir suçun kanunda yazılı icra hareketlerine başladıktan sonra failin iradesi dışındaki sebeplerle suçun tamamlanamamasıdır. Kasten öldürmeye teşebbüs suçu da, failin insan hayatına kasten son vermeye yönelik eylemine rağmen ölüm sonucunun gerçekleşmemesi durumunda söz konusu olur. Kasten öldürme suçu, neticesi hareketten ayrılabilen ve bu bağlamda teşebbüse elverişli bir suç tipidir. İnsan yaşamına son vermeye yönelik eylem sonucunda mağdurun ölmesi halinde fail kasten öldürme suçu nedeniyle cezalandırılmaktadır. Öldürme kastıyla hareket edilmesine rağmen mağdurun hayatta kalması durumunda ise fail, Türk Ceza Kanunu  m.81 veya m.82 ile m.35 hükümleri çerçevesinde kasten öldürmeye teşebbüs suçundan yargılanacaktır. Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun cezası; suça teşebbüs hükümlerini düzenleyen TCK m.35 ile insan öldürme suçunu düzenleyen TCK m.81 (basit öldürme) veya TCK m.82 (nitelikli öldürme) hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi hesaplanmaktadır. Kasten öldürmeye teşebbüs iki şekilde meydana gelir: Kasten öldürmeye teşebbüs suçundan bahsedebilmek için ya failin elinde olmayan nedenlerle icra hareketlerinin yarıda kalmış olması ya da eylemin tamamlamasına rağmen failin iradesi dışındaki engel bir sebepten neticenin (mağdurun ölümü) meydana gelmemesi gerekmektedir. Bununla birlikte fail tarafından işlenen suçun “kasten yaralama suçu” veya “kasten öldürmeye teşebbüs” kapsamında mı değerlendirileceğine ilişkin en temel ayırıcı nokta; suçun manevi unsuru yani kastın farklılığıdır. Fail, ölümün gerçekleşmesini istemişse “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan; mağdurun ölümünü istememekle birlikte daha hafif sonucu (darp ve yaralama) amaçlamışsa kasten yaralama suçundan cezalandırılacaktır. “Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu ile ilgili Emsal Yargıtay Kararları”na sitemizden ulaşabilir; kasten öldürmeye teşebbüs suçu ile ilgili dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda Kayseri Ceza Avukatı kadromuzdan ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Kasten öldürmeye teşebbüsün en önemli ve ayırıcı unsuru failin kastıdır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21/1. maddesine göre, kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olup failin iç dünyasını ilgilendirmektedir. Failin kastı, büyük ölçüde icra ettiği eylemin özelliklerine göre belirlenmektedir. Kasten öldürmeye teşebbüs şartlarının oluşup oluşmadığı veya failin kastının öldürmeye mi yoksa yaralamaya mı yönelik olduğu, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak somut olayın özelliğine göre hâkim tarafından tespit edilmelidir. Yargıtay içtihatlarına göre kasten öldürmeye teşebbüsün var olup olmadığı şu kriterler dikkate alınarak belirlenir (YCGK-K.2008/184): – Taraflar arasında husumet bulunup bulunmadığı, – Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli bulunup bulunmadığı, – Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti, – Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı – Failin mağdura dönük fiiline kendiliğinden mi, yoksa kendisi dışındaki engel bir sebepten dolayı mı son verdiği, – Failin olay sonrası mağdura yönelik davranışları. Hâkim, failin bilerek ve isteyerek hangi suçu işlemeyi kastettiğini, failin icra ettiği hareketlerine bakarak tespit etmelidir. Failin kastının tam belirlenemediği hallerde ise “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği, sanığın lehine yorum yapılarak kastın öldürmeye değil, yaralamaya yönelik olduğu kabul edilmelidir. Failin icra ettiği fiilin kasten öldürmeye teşebbüs veya yaralama suçu olup olmadığı hususunda Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında yer alan kriterler aşağıda açıklanmıştır: Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçunun Unsurları Suçu işleyen fail ile suçun mağduru arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı Mağdur ile fail arasında olay öncesine dayalı öldürmeyi gerektirir husumet varsa, bu durum fiilin adam öldürmeye teşebbüs suçu teşkil edebileceğine dair bir emaredir. Yargıtay içtihatlarına göre husumet; söz, tutum veya davranışlarla meydana gelebilir. Husumetin kaynağı her türlü insan ilişkisi olabilir. Anlaşmazlık, gerginlik, sürtüşme içeren her türlü fiil husumet nedeni olarak kabul edilebilmektedir. Husumetin derecesi, kasten öldürme suçuna yol açabilecek boyutta olmalıdır. Özellikle belirtelim ki; husumet olaysal olarak değerlendirilmelidir, örneğin hayvanların komşusunun bahçesine girmesi nedeniyle oluşan gerginlik, kardeşin darp edilmesi husumet olarak kabul edilmektedir. Ancak, mağdur ile sanık arasında önceden alacak-verecek meselesinin bulunması kasten öldürmeye teşebbüs için aranan husumet kriterini karşılamamaktadır. Özetle, taraflar arasında bir husumet bulunsa dahi, kasten öldürmeye teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için bu husumetin öldürmeyi gerektirir nitelikte/derecede olması gerekir. Sanık … ile katılan …‘ün olaydan uzunca bir süre önce sanığa lakap takma meselesinden dolayı kavga ettikleri, olay tarihinde; sanığın katılanı markete girerken gördüğü, katılanın çıkışını beklediği, kendisine olaydan yaklaşık bir ay kadar önce küfür ettiğini öğrenmesi sebebiyle çıkışta katılanın marketin yan tarafındaki ara sokağa çağırdığı, burada kendisine küfür edip etmediğini sorduğu, katılanın kendisine “küfrettim, iyi yaptım” şeklinde cevaplar vermesine sinirlenen sanık …‘in, cebinden çıkardığı ve ele geçmeyen bıçağı katılana doğru sallamaya başladığı, sanığın bu eylemi neticesinde katılanın, sol ön kolundan, karın ve bel bölgesinden yaralandığı, olayın olduğu sokaktan birlikte çıktıkları, sanığın katılana “bir daha seni burada görmeyeceğim” dediği, katılanın bisikletine binerek sanığın ise yaya olarak olay yerinden uzaklaştıkları, katılanın sadece karnından aldığı bıçak darbesi nedeniyle oluşan yaralanmanın hayati tehlikeye sebep olduğu olayda; sanığın katılanı o an öldürmesine ve eylemine devam etmesine herhangi bir engel olmamasına rağmen eylemine son vermesi, sanık ile katılan arasında önceye dayalı husumetin öldürmeyi gerektirecek nitelikte olmadığı dikkate alınarak, sanığın eylemi ile ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu anlaşılmıştır. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi – Karar No:2021/5876) Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı Kullanılan suç aletinin mahiyeti itibariyle adam öldürmeye elverişli olması halinde, örneğin, bıçakla veya silahla insan bedenine yönelik saldırılar, diğer koşullarda varsa suçun kasten adam öldürmeye teşebbüs olarak nitelenmesine imkan verir. Failin fiili işlerken kullandığı silahın öldürmeye elverişli olması kasten öldürmeye teşebbüs kastıyla hareket edildiği noktasında önemli bir emaredir. Silahın yapısı ve türü dışında, kullanılış biçimi de kastın belirlenmesinde dikkate alınır. Örneğin, silahın etkisiz olduğu uzak bir mesafeden ateş edilmesi halinde kasten öldürmeye teşebbüs edildiği ileri sürülemez. Sanığın suçu işlemeye elverişli 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6/1-f maddesi uyarınca silahtan sayılan bıçakla mağdur …‘de hedef aldığı vücut bölgesi nazara alındığında, sanık …‘ın eylemi ile açığa çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu, bu nedenle kasten öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin, suç vasfında hataya düşülerek sanığın nitelikli kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi, bozma nedenidir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi – Karar No: 2021/9125) Mağdurdaki darbe sayısı,

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu ve Cezası Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sosyal Medya ve İnternetten Hakaret Suçu ile ilgili Emsal Yargıtay Kararları

Sosyal Medya ve İnternetten Hakaret Suçuna ilişkin Emsal Yargıtay Kararları Alanında yetkin Kayseri Bilişim Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek bilişim suçları ile ilgili uyuşmazlık ve dava süreçlerinde taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Sosyal medya üzerinden veya internetten hakaret suçu ile ilgili avukatlarımız tarafından hazırlanan makalemize sitemizden erişebilir;  dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Hakaret Suçunda Aleniyet Unsurunun Araştırılması Sosyal medya paylaşım sitesi olan Twitter’da gerçekleştirilen hakaret eyleminde aleniyet unsurunun oluşup oluşmadığı tartışılmadan hüküm kurulması bozma nedenidir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi – Karar No: 2019/4842) Sanığın “Facebook” isimli sosyal paylaşım sitesinde bulunan hesabından mesaj yoluyla katılana hakaret etmesi biçiminde gerçekleşen eyleminde aleniyet unsurunun ne şekilde oluştuğu sanığın paylaşımlarının herkes tarafından görülüp görülemeyeceği açıklanıp tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/4. maddesinin uygulanması, bozma nedenidir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi – Karar No: 2019/11905) Hakaret Suçunun Kasten Yaralama Niteliğindeki Haksız Fiile Tepki olarak İşlenmesi Hakaret suçunun; katılanın, sanığın kolundan tutarak alt kata indirmek amacıyla iteklemesi biçimindeki ve kasten yaralama niteliğindeki haksız hareketine tepki olarak işlendiğinin anlaşılması nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 129/2. maddesi ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/4. maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi isabetlidir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi -Karar No: 2011/816) Hakaret Suçunda Failin Hedefinin Kim Olduğunun Araştırılması Sanığın Twitter isimli sosyal paylaşım sitesinden paylaştığı tweet ve retweetlerdeki ifadelerle, suçun işlendiği tarihler, paylaşımlarda kullanılan ifade ve resimlerden yola çıkılarak açıkça katılanı kastettiğinin anlaşılması ve bu paylaşımların küçük düşürücü, onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta olması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluştuğu gözetilmeden beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi – Karar No:2018/5756) Huzurda Hakaret ve Gıyabında Hakaret Ayrımı Hakaret suçunun huzurda işlenmesinin en tipik örneği, fiilin mağdurun yüzüne karşı işlenmesidir. Fail, bu durumda hareketi doğrudan öğrenir. Suçun huzurda işlenmiş olması mutlaka fail ile mağdurun fiilin işlendiği sırada yüz yüze olmasını gerektirmez. Şayet fail, fiili işlediği sırada mağduru hedef alan hakaretinin mağdur tarafından da doğrudan algılanabileceğini biliyor ve istiyorsa, bu durumda da suç huzurda işlenmiş sayılacaktır. Hakaret suçunun huzurda işlenmemesine rağmen, Kanun tarafından huzurda işlenmiş gibi cezalandırılan hali ise, ileti yoluyla yapılan hakarettir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/2. maddesinde, “Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.” demek suretiyle, tahkir edici nitelikteki fiilin, ileti yoluyla mağduru hedef alması durumunda failin huzurda hakaret etmiş gibi cezalandırılacağı belirtilmiştir. Buna göre, hakaret içeren bir mektup, telefon konuşması veya yazılı bir mesaj huzurda söylenmiş gibi cezalandırılacaktır. İleti yoluyla hakarette, failin kullandığı vasıtalar ile mağduru hedef aldığını bilmesi ve mağdur tarafından bu fiilin öğrenileceğini istemesi gerekir. Şayet ileti mağdurdan başka birisine gönderilmiş ancak tesadüfen mağdur tarafından öğrenilmiş ise, huzurda hakaret suçu oluşmayacaktır. Zira, fail mağdurun hakareti öğrenmesi kastıyla hareket etmemiştir. İleti yoluyla hakaretin, huzurda hakaret gibi cezalandırılabilmesi için sanığın iletilme kastı ile hareket etmesi gerekir. Sanığın, müştekinin gıyabında teyzesine ait telefona hakaret içerikli mesajlar gönderdiği, müştekinin teyzesinin müştekiye bahse konu mesajları göstermesi üzerine müştekinin mesajları öğrenerek şikayetçi olduğu, bu suretle sanığın iletme kastıyla hareket etmediği anlaşılmakla sanığın hakaret suçundan beraatı yerine mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi – Karar No: 2019/12396) Facebook vb. Sosyal Medya Üzerinden Hakaret Suçu İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, müşteki vekilinin, şüphelinin www.facebook.com isimli internet sitesinde “küpek” şeklindeki paylaşımı ile müvekkiline karşı hakaret suçunun işlendiği iddiası ile yaptığı şikâyet üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, şüphelinin suçlamaları kabul etmemesi ve facebook, twitter, instagram isimli sosyal paylaşım sitelerine ilişkin istinabe taleplerini ABD adIî makamlarının cevaplamadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; Somut olayda, müştekinin müvekkilinin resminin bulunduğu internet sayfasında, “…” adlı kişinin müştekiye yönelik “küpek” şeklinde paylaşımının bulunduğu, www.facebook.com isimli internet sitesinde yapılan araştırma sonucu elde edilen kişisel veri ve profil resimleri üzerine şüpheliye ulaşılarak kolluk tarafından şüphelinin ifadesinin alındığı, şüphelinin, söz konusu paylaşımı kendisinin yapmadığını ve “…” isimli facebook hesabı ile anılan hesapta paylaşılan resimlerin kendisine ait olmadığını beyan ettiği ancak, “küpek” ifadesinin “köpek” ifadesini çağrıştırdığı ve anılan ifadenin hakaret oluşturup oluşturmayacağı hususu ile şüphelinin savunması doğrultusunda söz konusu ifadenin şüpheli tarafından paylaşılıp paylaşılmadığı hususunun takdirinin mahkemesince yapılmasının gerektiği, mevcut delillerin şüphelinin üzerine atılı suçtan kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu cihetle, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir. Hukuksal Değerlendirme: 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160/1. maddesinde, “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya haşlar.” 160/2. maddesinde “Cumhuriyet Savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.’’ 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.\” 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet Savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir. CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında, isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkumiyete yeter olup olmadığı ve tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir. İncelenen dosyada, şüphelinin ad

Sosyal Medya ve İnternetten Hakaret Suçu ile ilgili Emsal Yargıtay Kararları Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası

Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası: Sosyal medya uygulamaları aracılığıyla veya internet üzerinden bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat edilmesi veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırılması hakaret suçu kapsamında değerlendirilmektedir. İnternet üzerinden hakaret suçu; Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya hesapları veya Telegram, Whatsapp gibi mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla işlenebileceği gibi e-mail (e-posta) göndermek gibi yöntemlerle de işlenebilmektedir. İnternet üzerinden hakaret suçu işleyen kişi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi hükümleri gereği cezalandırılacaktır. Hakaret suçu nedeniyle yapılacak yargılamalar Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yerine getirilir. Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu olarak, bilişim suçları başta olmak üzere ceza hukuku ile ilgili gerçek ve tüzel kişilere yönelik her türlü kovuşturma, soruşturma ve dava süreçlerinde müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri sunmaktayız. İnternet Üzerinden Hakaret Suçu Sosyal medya uygulamalarında paylaşım yaparak, tweet atarak veya yorum yaparak ya da e-posta aracılığıyla bir kimse hakkında “şerefsiz”, “haysiyetsiz”, “geri zekalı”, “aptal”, “hayvan” gibi kelimeler kullanmanın hakaret suçunu oluşturacağında şüphe yoktur. İnternet üzerinden hakaret suçunu teşkil eden fiiller, sözle işlenebileceği gibi yorum, yazı, şekil ve görüntü ile de işlenebilir. Ancak hakaret suçunu oluşturan söz veya fiillerin kanunda ve mevzuatta tek tek sayılması elbette ki düşünülemez. Hakaret suçunun oluşması için temel kural; sergilenen söz ve davranışlarla kişinin onur, şeref veya saygınlığını rencide edecek somut bir fiil veya olgu isnat edilmesi veya sövme yoluyla kişinin onur, şeref veya saygınlığına saldırılmasıdır. Hakaret suçunun internet veya sosyal medya aracılığıyla işlenmesi halinde de fiil cezalandırılacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; kişinin onur, şeref veya saygınlığını rencide yönelik sözler, kişinin mevcut fiziksel özelliğine veya psikolojik durumuna vurgu yapsa bile hakaret suçunu oluşturur. Bununla birlikte internet üzerinden hakarete uğrayan mağdurun kişisel özellikleri dışında kalmak şartıyla kendisine isnat edilen fiil veya olgunun ispatlanması halinde hakaret suçu oluşmaz. Örneğin, “falanın eşyalarını çaldın” denildiğinde, bu olgunun varlığı ispatlanırsa hakaret suçu oluşmaz. Fakat, hırsızlık suçundan daha önce sabıkası olan bir kişiye, “sen hırsızsın” demek hakaret suçunu oluşturur. İnternet ve sosyal medya üzerinden söylenen kaba ve nezaketsiz söz ve davranışlar ile beddua niteliğindeki sözler hakaret suçunu oluşturmaz. Özellikle yorumlarda sıklıkla kullanılan “terbiyesiz, saygısız” vb. sözler ile “Allah belanı versin” gibi ifadeler Yargıtay tarafından hakaret suçu kapsamında kabul edilmemektedir. Dilekçe hakkı ve eleştiri, basının haber yayımlama hakkı, iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında internetten veya sosyal medya üzerinden söylenen söz ve yapılan davranışlar hakaret suçunu oluşturmaz. Futbolcu, sanatçı ve özellikle siyasetçiler gibi yaptıkları iş nedeniyle kamuoyu tarafından bilinen, tanınan kişilere eleştiriler, normal kişilere nazaran daha sert ve ağır eleştiriler yöneltilebilmektedir. Yargıtay içtihatlarında, bu kişilerin normal kişilere göre eleştiriye daha açık olmaları ve eleştiriye tahammül etmeleri gerektiği belirtilmektedir. Örnek olarak bir siyasetçiye, “Senden fayda gelmez, memleketi sattın” demek ancak ağır eleştiri olarak nitelendirilebilir, ancak hakaret suçu olarak değerlendirilmeyecektir. İleti Yoluyla Hakaret Suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, ileti yoluyla hakaret edilmesi suç olarak düzenlenmiştir. İleti yoluyla işlenen hakaret suçunun cezası da üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır. Ceza miktarı bakımından eşit olsa da; ileti yoluyla yapılan hakaretlerin; huzurda hakaret suçu ya da gıyapta hakaret suçu kapsamında değerlendirilmesi hususunda farklılıklar vardır. İleti yoluyla hakaret suçunun “huzurda” oluşabilmesi için; iletiyi gönderenin mağduru hedeflemesi veya eylemini mağdurun öğrenebileceğini istemesi gereklidir. Örnek olarak başka birisine gönderilmiş mağdur hakkındaki hakaret içerikli mesajın mağdur tarafından tesadüfen öğrenilmesi durumunda “huzurda hakaret suçu” unsurları meydana gelmeyecektir. “Gıyapta hakaret suçu”nun oluşması için ise iletinin en az 3 kişiye gönderilmesi veya 3 kişinin bulunduğu ortak bir mesajlaşma grubuna gönderilmesi gerekir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/2. maddesi kapsamında ileti olarak kabul edilen iletişim vasıtaları şunlardır: – Mektup, – E-mail (e-posta), – Whatsapp gibi mesajlaşma uygulamaları veya bu uygulamalardaki gruplar – Cep telefonuyla SMS, – Telefon konuşmaları, – Instagram, Twitter, Facebook vb. sosyal medya hesaplarından DM (Direct Message) yoluyla mesajlaşma. Kayseri Ceza Avukatı arıyorsanız; Zülküf Arslan Hukuk Bürosu bünyesinde hizmet veren bilişim ve ceza hukuku mevzuatlarına hakim ve alanında tecrübeli ceza avukatı ile çalışmak, hiç şüphesiz siz değerli müvekkillerimizin yararına olacaktır. İnternet Üzerinden Hakaret Suçunun Basit ve Nitelikli Hali Sosyal medya veya internet üzerinden işlenen hakaret suçları aleni işlendiğinden, aleniyet nedeniyle hakaret suçu cezası 1/6 oranında arttırılacaktır. Suçun basit şeklinde hakim hapis cezası veya adli para cezası verecektir. Her iki cezanın birlikte verilmesi mümkün değildir. Gerekçeli kararda hapis cezası veya adli para cezasının seçilme gerekçesi de belirtilir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gereğince; hakaret suçunda nitelikli hallerin varlığı halinde verilecek hapis cezası, 1 yılın altında olamaz. Bununla birlikte internet veya sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçları aleni işlendiğinden, aleniyet gerekçesiyle ceza 1/6 oranında arttırılacaktır. Kanunda düzenlendiği üzere, mağdurun kamu görevlisi olması ve hakaretin görevinden dolayı yapılmış olması, kişinin mensup olduğu dinin kutsal değerlerine veya din özgürlüğünün kullanılmasına hakaret edilmesihakaret suçunun nitelikli şekli olarak kabul edilmektedir. Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapmaları fark etmeksizin, sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı  görevleri sebebiyle internetten işlenen hakaret suçunda, verilecek ceza 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu gereğince yarı oranında arttırılır. Bu durumda ayrıca, hükmolunan hapis cezası ertelenemez. Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı sosyal medya veya internet üzerinden hakaret durumunda ise zincirleme suç hükümleri gereği belirlenen cezanın miktarı ayrıca ¼ ile ¾’e kadar artırılacaktır. Örneğin, bilirkişi heyetine veya mahkeme heyetine hakaret suçlarında suçun nitelikli şeklinden belirlenen ceza arttırılacaktır. Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçunda Aleniyet İnternet veya sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçları aleni işlendiğinden hakaret suçu nedeniyle öngörülen ceza 1/6 oranında arttırılmaktadır (TCK m.125/4). Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal medya hesapları üzerinden hakaret edilmesi de aleniyetin gerçekleşmesine neden olur. İstisnai olarak, paylaşımları sınırlı sayıda kimsenin göreceği şekilde uygulama ayarlarının değiştirilmesi halinde; fiil suç teşkil etse bile aleniyet nedeniyle cezanın arttırılması yoluna gidilemeyecektir. Bu bakımdan sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarda aleniyet şartının gerçekleşip gerçekleşemediği soruşturma

Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Taksirle Yaralama Suçuna ilişkin Emsal Yargıtay Kararları

Taksirle Yaralama Suçuna ilişkin Emsal Yargıtay Kararları Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu olarak, gerçek ve tüzel kişilere yönelik her türlü suç isnadı, cezai şikâyet, kovuşturma, soruşturma ve diğer ceza davası konularında müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri sunmaktayız. Zülküf Arslan Hukuk Büromuzun savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin etmek için hazırladığı taksirle yaralama suçuna ilişkin makalemizi okuyabilir; avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Taksirle Yaralama – Emsal Yargıtay Kararları Bilinçli Taksirle Yaralama Suçunda Ek Savunma Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın, idaresindeki yolcu minibüsüne binen katılanın yerine oturmasını beklemeden hareket etmesi nedeni ile geriye doğru savrulan katılanın açık olan kapıdan düşmesi sonucu yaralandığı olayda, bilinçli taksirin koşullarının oluştuğunun kabulünde isabetsizlik bulunmamakta ise de; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226/2. maddesi uyarınca iddianamede yer almayan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 22/3. maddesinin uygulanabilmesi için sanığa ek savunma hakkı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – Karar No: 2014/7843) Bilinçli Taksirle Yaralama Suçu Sanığın meskun mahal dışı, refüjle bölünmüş yolda, yarım saat sonraki ölçüme göre 18 promil alkollü olarak yönetimindeki otoyla seyir halindeyken, alkolün de etkisiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek orta refüjdeki direğe çarpıp takla atarak, karşı yol bölümüne geçmesi sonucu, araçta yolcu olarak bulunan ve kendisinden şikayetçi olmayan arkadaşı mağdur O. Y.’nin orta (2.) derecede klavikula kemik kırığı ile yaralanmasına neden olduğu olayda, mağdurun yaralanmasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinin 2. fıkra ve 2-b bendi kapsamında kalması ve olayda bilinçli taksirin uygulanma koşullarının oluşması nedeniyle aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca sanığın taksirle yaralama eyleminin takibinin şikayete bağlı olmaması karşısında, iddianamedeki anlatım ve mağdurun şikayetçi olmaması nedeniyle verilmiş bir takipsizlik kararı bulunmadığı da dikkate alınarak, sanık hakkında uygulanması ihtimaline binaen TCK’nın 89/2-b maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilerek sanığın atılı bilinçli taksirle yaralama suçundan dolayı, ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkı da gözetilerek mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan dolayı mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – Karar No: 2014/7629) Taksirle Yaralama Suçu ile Trafik Güvenliğini Tehlikeye Düşürme Suçunun Birlikte İşlenmesi Sanığın meskun mahalde, 7 metre genişliğindeki tek yönlü asfalt kaplama düz bölünmüş yolda, doktor raporuna göre 3,48 promil alkollü vaziyette seyir halindeyken, hakkında “ek kovuşturmaya yer olmadığına” dair karar verilen A. C.’ın park halinde bıraktığı araca asli ve tam kusurlu şekilde arkadan çarpması sonucu, aracında yolcu olarak bulunan M. T.’nın hayati tehlike geçirecek ve hayat fonksiyonlarını ağır ( 5 ) derecede etkileyen kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına neden olduğu olayda; sanığın tek bir eylemi ile taksirle yaralama ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarının oluştuğu, taksirle yaralama suçunun zarar suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 179. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun ise tehlike suçu olduğu, her iki suçun birlikte işlendiği hallerde sanığın hangi suç sebebiyle cezalandırılacağı belirlenirken suçlar için kanunda öngörülen cezaların ağırlığı değil, zarar-tehlike suçu kriterinin esas alınması gerektiği buna göre; sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olması halinde sadece taksirle yaralama suçundan cezalandırılması, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, şayet taksirle yaralama suçunda uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde ise yine trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu yönünden hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği, kovuşturma şartı olan şikayetin gerçekleşmemesi veya şikayetten vazgeçme sebebiyle taksirle yaralama suçundan cezalandırmanın mümkün olmaması halinde ise, TCK’nın 179. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılmasının gerekmesi karşısında; olay sebebiyle nitelikli şekilde yaralanan mağdurun sanıktan şikayetçi olmadığını ve uzlaşmak istediğini sanığın da aynı şekilde uzlaşmak istediğini beyan etmesi karşısında, taksirle yaralama suçu yönünden uzlaşma prosedürü uygulanıp uygulanmadığı ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilip verilmediği araştırılarak verilmiş ise, iş bu dava yönünden hüküm verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekeceği, uzlaşmanın sağlanamaması halinde ise taksirle yaralama suçu yönünden ihbarda bulunulup dava açılması sağlandıktan sonra bu dosya ile birleştirilerek sadece bilinçli taksirle yaralama suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden; yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi gerekir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – Karar No: 2017/3057) Bilinçli Taksirle Yaralama Suçu ve Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçunun Birlikte İşlenmesi Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre, taksirle yaralama suçunun zarar suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 179/3. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun tehlike suçu olması, her iki suçun birlikte işlendiği hallerde, sanığın hangi suç nedeniyle cezalandırılacağı belirlenirken, anılan suçlar için kanunda öngörülen cezaların ağırlığının değil, zarar suçu-tehlike suçu olmaları kriterinin esas alınması gerektiği, buna göre, sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olduğu durumlarda sadece taksirle yaralama suçundan cezalandırılması, kovuşturma şartı olan şikayetin gerçekleşmemesi, şikayetten vazgeçme veya uzlaşma nedeniyle taksirle yaralama suçundan cezalandırmanın mümkün olmadığı durumlarda ise sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılması gerektiğinin kabul edilmesi karşısında, somut olayda sanığın 184 promil alkollü olarak sevk ettiği araçla direksiyon hakimiyetini kaybederek araçta yolcu olarak bulunan eşinin kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına sebebiyet vermek biçimindeki eyleminde bilinçli taksir koşullarının oluştuğu, ancak mağdurun sanıkla uzlaşması sebebiyle sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olmaması nedeniyle sanığın unsurları oluşan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde düşme kararı verilmesi bozma nedenidir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – Karar No: 2018/195) Doktor Hatası ve İhmali Davranışla Nitelikli Taksirle Yaralama Suçu Bir gece önce 02:00’de başlayan doğumun normal yolla gerçekleşmemesi ve müdahalede gecikilmesi nedeniyle saat 20:30 sıralarında katılan annenin rahatsızlığının da artması sebebiyle sanığa durumun bildirildiği, başka bir deyişle doğum için gereken tıbbi müdahalede geç kalınmasının annenin sağlığını olumsuz etkilemesi dolayısıyla ihmali davranışla anneye karşı taksirle yaralama suçunun meydana geleceği, ayrıca kanunda, taksirli fiilin, “gebe bir kadının çocuğunun düşmesine” neden olmasının taksirle yaralama suçunun nitelikli şeklini oluşturacağının öngörülmesi ve anılan hükümle analık hakkı yanında fetüsün (ceninin) varlığının da korunması karşısında, suçun tamamlanması için ana rahminden çıkartılması zorunlu olmayıp, ceninin ana karnında ölümüne neden olunması fiilleri de hukuki anlamda ‘düşük’ olarak niteleneceğinden, eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinin 3. fıkrası (e) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Karar No:2013/6986) Alkollü Trafik Kazasında Bilinçli Taksirle Yaralama Suçu

Taksirle Yaralama Suçuna ilişkin Emsal Yargıtay Kararları Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası

Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranış sonucunda yapılan eylemin sonucunun öngörülemeyerek suçun kanuni tanımında belirtilen neticenin gerçekleşmesi halidir. Taksirle yaralama suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş bir suçtur. Taksirle yaralama; dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket eden failin öngörülebilir bir neticeyi “öngöremeyerek” yaralama fiili işlemesidir. Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu olarak, taksirle yaralama suçuna ilişkin gerçek ve tüzel kişilere yönelik her türlü suç isnadı, cezai şikâyet, kovuşturma, soruşturma ve diğer ceza davası konularında müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri sunmaktayız. “Taksirle Yaralama Suçu ile ilgili Örnek Yargıtay Kararları”na sitemizden ulaşabilirsiniz. Failin, yaralama eylemini doğrudan kastla bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi halinde kasten yaralama suçundan, dikkatsiz ve özensiz davranışı ile neticeyi öngöremeden yaralamayı gerçekleştirmesi halinde ise taksirle yaralama suçundan bahsedilecektir. Bununla birlikte taksirli yaralama suçunda, fail fiilinin sonucunu öngörememekle birlikte hareketi kendi iradesiyle yapmış olmalıdır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda taksirle adam yaralayan kimse için hapis veya adli para cezası öngörülmüştür. Taksirle yaralama suçu, Kanun’da “taksirle bir başkasının vücuduna acı vermek, sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına sebep olmak” şeklinde tanımlamıştır. Kanun\’da ayrıca taksirle yaralama suçu kapsamında cezanın artırılacağı nitelikli haller de düzenlenmiştir. Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, alanında uzman Kayseri ceza avukatı kadrosu ve ceza davalarında 15 yılı aşkın deneyimi ile güncel mevzuat ve içtihatlar çerçevesinde, müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek vermektedir. Taksirle Yaralama Suçunun Cezası 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen taksirle adam suçu, şikayete tabi suçlar arasında olup şikayet süresi, suçun işlenmesinden ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır. Taksirle yaralama suçunda dava zamanaşımı süresi ise 8 yıldır.  Bununla birlikte zamanaşımı süresinin 12 yıla kadar çıkabildiği belirli süreçler de bulunmaktadır. Bu bağlamda gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. Bununla birlikte yaralama suçunun bilinçli taksirle işlenmesi halinde, suçun basit hali şikayete tabi ise de; Kanun’da düzenlenen nitelikli hallerin bilinçli taksirle işlenmesi şikayete bağlı değildir, savcılık tarafından resen soruşturulacaktır. Taksirle yaralama suçu ve cezasının düzenlendiği Türk Ceza Kanunu’na göre taksirle bir başkasının bedenine acı verme, sağlığının algılama kabiliyetinin bozulmasına sebebiyet verme durumunda fail üç aydan bir yıla kadar hapis ya da adli para cezası ile cezalandırılacaktır. Taksirle yaralama suçunun cezası hapis veya adli para cezası olarak düzenlenmekle birlikte Kanun’da cezayı artırıcı sebepler de öngörülmüştür. Neticesi bakımından ağırlaşmış hallerde taksirle yaralama cezası artırılmıştır. Mağdurun duyularından ya da organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması, vücudundaki en az bir kemiğin kırılması, konuşmasında sürekli zorluk ya da yüzünde sabit bir iz oluşması, yaşamını tehlikeye sokan bir durum veya gebe kadının vaktinden önce doğurması durumunda verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Mağdurun iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa yakalanması veya bitkisel hayata girmesi halinde, duyuları ya da organlarından birinin işlevini tamamen yitirmesi halinde, konuşma veya çocuk yapma yeteneğini kaybetmesi halinde, yüzünün sürekli olarak değişmesi ya da gebe kadının çocuğunu kaybetmesi veya düşürmesi halinde ise verilecek ceza 1 katı oranında artırılacaktır. Bununla birlikte fiil birden fazla kimsenin yaralanmasına neden olursa taksirle yaralama suçunun cezası altı aydan 3 yıla kadar hapis olacaktır. Taksirle yaralama suçu, uzlaştırma uygulanmasını gerektiren suçlardandır. Bu bağlamda soruşturma veya kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaştırma prosedürünün uygulanması, uzlaşmanın sağlanamaması halinde soruşturma veya yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir. Taksirle yaralama suçu şikâyete tabi olduğu gibi mağdur veya müştekinin şikâyetten vazgeçmesi halinde ceza davası düşer. Ancak, bilinçli taksirle adam yaralama suçunun basit şekli şikâyete tabi olmakla birlikte suçun nitelikli hallerinin bilinçli taksirle işlenmesi halinde, soruşturma şikâyete tabi değildir. Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taksirle yaralama suçuna ilişkin dava sürecine katılan taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Taksirle Yaralama Suçunda Cezanın Ertelenmesi veya Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Taksirle yaralama suçu nedeniyle seçimlik ceza olarak adli para cezasına hükmedilebilir. Cezanın hapis cezası olarak tayin edilmesi durumunda ise, artık bu ceza adli para cezasına çevrilemeyecektir. Bununla birlikte 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen şartların varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) veya cezanın ertelenmesi kararı verilmesi mümkündür. Ancak Kanunda bir düzenleme bulunmadığı için taksirle yaralama suçu ile ilgili etkin pişmanlık hükümleri uygulanmayacaktır. Taksirle Yaralama Suçunun Unsurları Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. Suçun maddi konusu insandır. Taksirle yaralama suçunun oluşması için ancak bir insan bedeni üzerinde acı verme ya da sağlığını bozma şeklinde gerçekleşmesi gerekir. Taksirle yaralama suçu, bir başkasının sağlığını bozma, algılama yeteneğini bozma ya da vücuduna acı verme neticesinde oluşur. Taksirle yaralama suçunun oluşmasında failin hareketi ile gerçekleşen sonuç arasında bir nedensellik bağının bulunması zorunlu olmakla birlikte suç ancak bir insan hareketi ile gerçekleşebilir. Aksi takdirde, netice faile yüklenemez. Taksir, bu suçun manevi unsurunu oluşturur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu içtihatlarında da belirtildiği üzere taksirli yaralama suçunun unsurları şu şekilde sıralanabilir: Fiilin taksirle işlenebilen bir fiil olması, Hareketin iradi olması, Sonucun iradi olmaması, istenmemesi, Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen fail tarafından öngörülmemiş olması,  Fiil ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması, Fiilin Taksirle İşlenebilen Bir Fiil Olması: Bir fiilin taksirli suç olarak nitelendirilebilmesi için o fiilin kanunda taksirli suç olarak düzenlenmiş olması gereklidir. Bu bağlamda, taksirli suçlar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda açık ve net olarak belirtilmiştir. Sadece kasten işlenebilen fiiller ve Kanun’da açıkça fiilin taksirli halinin cezalandırılmadığı suçlar, taksirli suç olarak değerlendirilemez. Bu bakımdan, yaralama suçu, taksirle işlenebilen bir suçtur. Hareketin İradi Olması: Kasten işlenen suçlarda olduğu gibi taksirli yaralama suçunda da failin hareketi kendi özgür iradesiyle yapması gerekir. Bununla birlikte failin irade özgürlüğünü kaybetmesi kendi kusuruyla gerçekleşmişse, fail bu durumda taksirli suçtan sorumlu olacaktır. Sonucun İstenmemesi: Fail, yaralama suçuna sebep olan fiili kendi özgür iradesiyle işlemiş olsa da, taksirli yaralama suçundan bahsedebilmek için failin oluşan sonucun meydana gelmesini istememesi gerekir. Sonucun istenmemesi, taksirli suçlar ile kasıtlı suçları birbirinden ayıran en önemli özelliktir. Failin neticeyi istemesi halinde; taksirli suçtan değil, kasten işlenen bir suçtan bahsedilecektir. Sonucun Öngörülebilir Olması: Taksirli

Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ceza Avukatından Hukuki Yardım: Ceza Hukuku Temel Kavramlar

Ceza Avukatından Hukuki Yardım: Ceza Hukuku Temel Kavramlar Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek ceza yargılaması sürecine katılan taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Ceza avukatı arayanlar açısından öncelikle ceza hukuku temel kavramlarının net olarak anlaşılması ve etkin bir temsil için alanında yetkin, deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir avukattan hukuki destek alınması büyük önem arz etmektedir. Hukukumuzda, ceza kanunlarının bilinmemesinin mazeret sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda suçun unsur ve şartlarının, suçu oluşturan maddi ve manevi hususların, eylemler ile amacın/kastın etkin bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir. Böylelikle ceza tehdidi altında olan kişi hak etmediği hukuki yaptırımlardan kurtulabilecek veya mağdur ve müşteki, mağduriyetine sebep olan kişi veya kişilere yaptırım uygulanmasını sağlayabilecektir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda kanunun amacı; “kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir”. şeklinde açıklanmıştır. Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir. Bu kapsamda ceza hukukunun uygulanmasında geçerli olan ilkelerin başında “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” gelmektedir. Bu ilke Türk Ceza Kanunu’nda şu şekilde düzenlenmiştir: (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. Ceza Kanunu’nun uygulama alanına ilişkin ilke ise Kanun’da şu şekilde hükme bağlanmıştır: (1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar. (2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur. Geriye yürümeme ile lehe olan normun uygulanması ilkesi, ceza hukukunun zaman bakımından uygulanması hususundaki temel ilkelerdir. Ceza Sorumluluğu Ceza hukukunda ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, yaptırımlar (ceza ve güvenlik tedbirleri) düzenlenmiştir. Ceza hukuku bakımından bir suçun oluşabilmesi, kanuni unsurlarının varlığına bağlıdır. Suçun işlenmesinden cezanın infaz edilmesine kadar geçen süreç, hassas bir süreçtir. Suç isnadı altında olan kişiler veya kendisine karşı bir suç işlendiğini, mağdur edildiğini düşünen kişiler ceza avukatı arayışına girmektedir. Etkili ve güçlü bir temsil açısından hakların ileri sürülmesinde, zamanın gözetilmesinde, isnatların gösterilmesinde, fiilin niteliğinin ortaya koyulmasında ceza hukuku alanında yetkin ve deneyimli bir avukattan hukuki yardım alınması hayati öneme sahiptir. Kanunun hükmü ve amirin emri, meşru savunma ve zorunluluk hali, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası, haksız tahrik, hata, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır dilsizlik, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma gibi etkenler; Türk Ceza Kanunu’nda ceza sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan sebepler olarak sayılmıştır. Bu bakımdan suç isnadı ve dolayısıyla ceza tehdidi altında olan bir kişinin güncel mevzuat ve içtihatlar konusunda alanında yetkin ve deneyimli bir Kayseri ceza avukatı ekibinden destek alması elzemdir. Cezanın Şahsiliği Hukukta ceza sorumluluğu şahsidir. Hiç kimse, bir başkasının işlemiş olduğu fiil nedeniyle sorumlu tutulamaz. Ceza hukuku bakımından temel kavramlardan kast, failin fiili ve sonuçlarını bilerek ve isteyerek yerine getirmesini ifade eder. Doğrudan kast bilme ve istemenin tam olarak sağlanması şeklinde ortaya çıkarken olası kastta ise suçun gerçekleşebileceği öngörüldüğü halde fiile devam edilmektedir. Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılmasıdır. Bu bağlamda, fiilin neticesi hiç öngörülmemiş, sonuç hiç istenmemişse ortada basit taksirden, fiilin neticesi öngörülmesine rağmen istenmemiş, “nasılsa bir şey olmaz” iradesi ile fiile devam edilmişse bilinçli taksirden söz edilecektir. Doğrudan kast ile işlenen suçun yaptırımı olası kasta göre; bilinçli taksirle işlenen suçun yaptırımı ise basit taksire göre daha ağırdır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında cezanın belirlenmesi süreci şu şekilde işlemektedir; Hakim, suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin amaç ve saiki göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. Kayseri Ceza Avukatı Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz. Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Google Envelope Facebook Twitter Instagram Linkedin

Ceza Avukatından Hukuki Yardım: Ceza Hukuku Temel Kavramlar Read More »