İcra ve İflas Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Konkordato Talebinin Reddi Halinde Şirket Yetkilisi Dinlenmeden İflas Kararı Verilebilir mi

Konkordato Talebinin Reddi ve İflas Kararı Verilmesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2023/603 Karar No: 2023/1216 Karar Tarihi: 06.12.2023 Mahkemesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Özel Daire Kararı: Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli ve 2022/2639 Esas, 2022/5094 Karar sayılı BOZMA kararı Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talep eden şirketin konkordato tasdik talebinin adi alacaklılar yönünden kabulüne, rehinli alacaklılar yönünden ise reddine karar verilmiştir. Kararın Akbank T.A.Ş., İNG Bank A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş. ile … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklıların istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle konkordato talep eden şirketin tasdik talebinin reddi ile iflâsına karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. TALEP Konkordato talep eden vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin ağırlıklı olarak yurt dışında yaptığı işlerden gelir elde ettiğini, 2017 yılı sonundan başlayarak ülkede ve sektörde yaşanan ekonomik ve mali kriz, döviz kurunun hızlı ve önemli ölçüde yükselmesi, bankaların kredi kullandırırken sergiledikleri olumsuz tavır ve rakip işletmelerin spekülatif işlemleri yüzünden şirketin kısa vadeli borçlarını ödeyemez hâle geldiğini ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 285 ve devamı maddeleri uyarınca teklif edilen konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep etmiştir. II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2019/453 Esas, 2021/378 Karar sayılı kararı ile; konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşıldığı, teklif edilen tutarın borçlunun kaynaklarıyla orantılı olduğu, konkordato projesinin yasada öngörülen çoğunlukla adi alacaklılar yönünden kabul edildiği, ancak rehinli alacaklılar yönünden anlaşma sağlanamadığı gerekçesiyle teklif edilen konkordatonun adi alacaklar yönünden tasdikine, rehinli alacaklılara ilişkin konkordato projesinin tasdik talebinin ise reddine karar verilmiştir. III. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde Akbank T.A.Ş., İNG Bank A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş. ile … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin 20.04.2022 tarihli ve 2022/321 Esas, 2022/640 Karar sayılı kararı ile; “Konkordatonun tasdiki için teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması ve teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması gerektiği, ancak ortakların şirket borçları için teminat gösterdiği kişisel taşınmazlarının şirket aktiflerine dâhil edilmesi suretiyle varlıkların yüksek ve borca batıklık oranının daha az gösterilmesinin finansal raporlama ilkelerine aykırı olup alacaklıları ve mahkemeyi aldatma sonucunu doğurduğu, şirketin sürekli zarar ettiği, şirketin iflâsı hâlinde borçların % 62\’sinin ödeneceği, konkordatonun tasdiki hâlinde alacaklıların alacaklarının % 100\’üne kavuşacağının belirtildiği, şirketin varlıklarının borçlarının sadece % 62\’sini karşılayabildiği ve borca batık olduğu, kâr elde edemediği, varlık kalemlerinin muhasebe işlemleri ile gerçeğinden fazla gösterildiği, projeye göre şirketin dönen ve duran mallarının tamamının paraya çevrileceği, şirketin kâr elde edebileceği bir işten de söz edilmediği, şirketin işçilik alacaklarını ödememiş olmasının dahi tek başına konkordatonun tasdiki talebinin reddine neden olacağı gerekçesiyle alacaklıların istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suratiyle şirketin konkordato tasdik talebinin reddi ile iflâsına” karar verilmiştir. IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ A. Bozma Kararı 1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli ve 2022/2639 E., 2022/5094 K. sayılı kararı ile, \”…1- 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 292. maddesi gereğince konkordato talep eden şirketin konkordato talebinin reddi ile davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. İİK’nın 292/son fıkrası “Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder” hükmünü içermektedir. Somut olayda, konkordato talep eden borçlu şirketin yetkili temsilcisinin yargılama sırasında mahkemeye çağrılarak dinlenmediği, kanunun amir hükmünün yerine getirilmediği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Bu durumda konkordato talep eden borçlu şirket yetkilisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. 2- Bozma sebebine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir…\” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur. B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, somut olayda komiserlerin mühlet içinde işlemlerini tamamladıkları ve hazırladıkları raporu dosya ile birlikte mahkemeye tevdi ettikleri, tasdik yargılaması aşamasına geçildiği, bu aşamada uygulanacak yasal düzenlemenin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun mühlet içinde iflâsın açılmasına ilişkin 292 nci maddesi değil tasdik yargılaması sonucunda iflâsın açılmasına ilişkin 308 inci maddesi olduğu, İİK’nın 292 nci maddesinde öngörülen \”borçlunun çağrılması\” usulünün İİK’nın 308 inci maddesinde düzenlenmediği; Borçlu mühlet içinde konkordatonun gereklerine ve komiserin talimatlarına uymuyorsa, İİK’nın 292 nci maddesinde gösterilen hâller de mevcutsa komiserin bu durumu mahkemeye bildireceği, bu bildirimden borçlunun haberdar olmayabileceği, bu nedenle kanun koyucunun burada borçlunun çağrılması yönünde iradesini ortaya koyduğu, oysa tasdik yargılaması başladığında borçlunun da komiser raporunu gördüğü ve raporun lehine ya da aleyhine olduğu konusunda bilgi sahibi olduğu ve kanun gereği iflâsının açılabileceğini öğrendiği, duruşma gününün de İİK’nın 304 üncü maddesi uyarınca ilan edildiği; Mühletin bittiği ve İİK’nın 292 nci maddesinin uygulama aşamasının geride bırakıldığı, tasdik yargılaması sürecinin ise kendi özel koşullarına tâbi olduğu, kanun koyucunun mühlet içinde konkordato gereklerini yerine getirmeyen, dosyadan, rapordan ve duruşma gününden haberdar olan borçluyu bir kez daha davet etme gereği görmediği, bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesi sırasında ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp onun yerine geçerek yaptığı yargılamanın da tasdik yargılaması niteliğinde olduğu, İflâs hukukunda benzer bir durumun takipli ve takipsiz (doğrudan doğruya) iflâs usulünde olduğu, takipli iflâs yollarında davalı borçluya ödeme emri, dava dilekçesi ve depo kararı tebliğ edildiğinden onu ayrıca duruşmaya davet etmeye gerek görmeyen kanun koyucunun, takipsiz (doğrudan doğruya) iflâs yollarında ortada bir takip ve dolayısıyla depo emri tebliği de bulunmadığından borçlunun iflâs edebileceğinden haberdar olması gerektiğini düşündüğü, kaldı ki bu olasılıkta dahi borçlunun

Konkordato Talebinin Reddi Halinde Şirket Yetkilisi Dinlenmeden İflas Kararı Verilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Konkordato Talebinde Bulunmak için Borçların Vadesinde Ödenememe Tehlikesi Yeterli midir

Konkordato Talebinde Bulunmak için Borçların Vadesinde Ödenememe Tehlikesi Yeterli mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2022/537 Karar No: 2022/1179 Karar Tarihi: 29.09.2022 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 1. Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda, … Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince verilen konkordato tasdik talebinin reddine ilişkin karar konkordato talep eden vekili, alacaklı … vekili ve … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, … Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı konkordato talep eden vekili ve alacaklı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ İstem 4. Konkordato talep eden vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin faaliyet alanının sanayi ve iş makineleri ile bunlara ait yedek parça, teçhizat ve ekipmanlarının üretimini yapmak, otomotiv, sondaj, iç ve dış ticari faaliyet olduğunu, müvekkili şirketin son dönemde mali güçlük içerisine düştüğünü, iflâs etmesi yerine ticari hayatına devam etmesinin müvekkili gibi alacaklıların da yararına olduğunu, bu durumun konkordato taleplerinin kabulüne bağlı olduğunu ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 305 ve devamı maddeleri gereğince teklif ettikleri konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararı 5. … Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.09.2020 tarihli ve 2018/704 E., 2020/288 K. sayılı kararı ile; konkordato komiserler kurulunun 29.07.2020 tarihli raporu ve önceki raporları da dikkate alındığında; talep eden şirketin iflâs etmesi durumunda, imtiyazsız alacaklıların herhangi bir tahsilat yapamayacakları gibi, imtiyazlı alacaklıların da alacaklarının tamamına kavuşamayacağı ihtimalinin güçlü olduğu, konkordato tasdik projesine göre \”adi alacaklılara Aralık 2020 tarihinden başlamak üzere 36 ay vade ile 4\’er aylık eşit taksitler hâlinde talep eden tarafından ödenmesine\” ilişkin teklifin, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 302/3. maddesinin gerektirdiği kaydedilmiş alacaklıların dörtte birini ve adi alacakların üçte ikisini aşan bir çoğunluk tarafından imza edildiği ve İİK\’nın 305. maddesindeki konkordato tasdik şartlarının oluştuğu gerekçesiyle talep eden şirketin konkordato projesinin tasdik talebinin adi alacaklar yönünden kabulüne, şirketin rehinli alacaklıya yönelik teklifinin alacaklı tarafından kabul edilmediği, böylece şartların oluşmadığı anlaşıldığından talep eden şirketin rehinli alacaklıya yönelik konkordato projesinin tasdik talebinin reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı 6. Alacaklı … vekili, … vekili ve … Bank A.Ş. vekili tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 7. … Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 06.10.2021 tarihli ve 2021/850 E., 2021/1405 K. sayılı kararı ile; alacaklı …. ve …. yönünden, konkordatonun tasdiki kararlarının ancak toplantıda olumsuz oy kullanan ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 304/1. maddesi uyarınca tasdik duruşmasına kadar itirazlarını bildiren alacaklılar tarafından istinaf edilebileceği, …. ile …. tarafından bu gereklilik yerine getirilmediğinden İİK’nın 308/a maddesi uyarınca kararı istinaf hakları bulunmadığı gerekçesiyle bu alacaklıların istinaf dilekçelerinin reddine karar verildiği, … Bank A.Ş. yönünden ise, borçlunun itiraz ettiği alacakların çekişmeli hâle geldiği, bu durumda alacaklının yapması gerekenin, alacağının itirazlı kısmının ne şekilde nisaba dâhil edileceği hususunda mahkemeden karar alınması olduğu, mahkemenin bu konuda verdiği kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği için çekişmeli alacakların ayrıca dava konusu edilmesine imkân sağlandığı, açıklanan nedenlerle kaydedilmeyen alacak hakkında dava açma hakkı bâki olup bunların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmadığı, bu yöne ilişkin istinaf talebin reddi gerektiği, Konkordatonun çekişmesiz yargı alanına tâbi bir iş olup bu şekilde yapılan yargılamaya müdahale edilmesinin mümkün olmadığı, asli müdahalenin dava konusu üzerinde hak sahipliği iddiasına dayalı olup konkordatoda yargılama konusu edilen subjektif bir hak bulunmadığı, fer’i müdahale de ilke olarak rücu’a ilişkin olup konkordatoda bunun da yeri bulunmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesinin müdahale istemi konusunda karar vermemiş olmasının kararın kaldırılmasını gerektirmediğinden bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddi gerektiği, Konkordato takvimine ve kaynaklara ilişkin istinaf nedeni yönünden yapılan incelemede ise, konkordatonun temel koşulunun vadesi geldiği hâlde borçların ödenememesi veya ödenememe tehlikesinin bulunması olduğu, borçlarını vadesinde ödeyebilecek olan borçlunun konkordato başvurusunun kabul edilemeyeceği, borca batıklığın konkordatoda ilke olarak bir ölçüt olarak sayılmadığı, diğer taraftan mali tablo analizinde borç ödeme kabiliyetini hesaplamaya yarayan birtakım oranların bulunduğu, nitekim cari oranın, işletmenin kısa süreli borçlarını ödeme gücünü ölçmek ve net işletme sermayesinin yeterli olup olmadığını ortaya koymak bakımından önemli olduğu, cari oranın ülkenin kalkınmışlığına, sektörün gerekliliklerine göre değişmekle birlikte 2:1, 1,5:1 gibi değerlerde olmasının yeterli görüldüğü, borç ödeme gücünü ölçmeye yarayan ve cari oranı tamamlayan ikinci bir oranın da asit-test oranı olduğu, bu oranda cari orandan farklı olarak paraya çevrilmesi görece daha uzun zaman alabilecek kalemlerin hesaplamada dikkate alınmadığı, nakit ve kolaylıkla nakde çevrilebilecek varlıkların borçları karşılama oranının göz önünde tutulduğu, asit-test oranının 1:1 olmasının işletme finansmanında oldukça iyi sayıldığı, bu anlamda konkordatonun temel koşulu olarak ifade edilen vadesi geldiği hâlde borçların ödenememesi veya ödenememe tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında en pratik ve doğru yolun, işletmenin cari oranı ile asit-test oranı başta olmak üzere likidite oranlarının değerlendirilmesi olduğu, konkordato talep eden şirkete atanan kayyımdan rutin olarak vermesi gereken raporlar kapsamında birtakım bilgilerin ve şirketin borca batıklık durumu ile likidite oranlarının bildirilmesinin istendiği, kayyımın 05.07.2021 tarihli raporunda, şirketin varlıklarının rayiç değerinin 31.895.707,97TL, borçlarının ise 29.006.882,55TL olduğu ve borca batık durumda bulunmadığı, cari oranın 1,28 seviyesinde olduğu ve sektörel olarak 1\’den büyük olmasının beklendiği, asit-test oranının ise 1,17 seviyesinde olduğu, bunun da sektörel olarak 1\’in üzerinde bulunmasının beklendiği, şirket gelirlerinin artarak devam ettiği, gelecek iki ay içinde (Ağustos-Eylül 2021) 8.000.000TL-9.000.000TL seviyesinde daha kâr elde edeceğinin beklendiğinin bildirildiği, bu bilgilerin bir arada değerlendirilmesi sonucu şirketin borca batık olmadığı gibi kısa vadeli borçlarını derhâl ve tam olarak ödeyebilecek güçte olduğu ve dolayısıyla konkordatonun temel koşulu olan \”borçları vadesinde ödeyememe\” koşulunun oluşmadığı, bu hâliyle \”Aralık 2020 tarihinden başlamak üzere 36 ay vade ile 4\’er aylık eşit taksitler halinde ödeme\” şeklinde formüle edilen konkordato projesinin alacaklıları faiz haklarından mahrum eden ve zarara uğratacak şekilde vade uzatımı niteliğinde olduğu, şirketin konkordatoyu amacının dışında ve bir finansman enstrümanı olarak kullandığının anlaşıldığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine ve konkordato tasdik talebinin reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 8. … Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili, alacaklı … vekili ve …. vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 9. Yargıtay 6. Hukuk Dairesince 13.12.2021

Konkordato Talebinde Bulunmak için Borçların Vadesinde Ödenememe Tehlikesi Yeterli midir Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Konkordato Projesinin Tasdiki ve Konkordato Kararına Karşı Kanun Yoluna Başvurulması

Konkordato Projesinin Tasdiki ve Konkordato Kararı Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Esas No: 2021/4653 Karar No: 2021/2252 Karar Tarihi: 14.12.2021 Mahkemesi: Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi İlk Derece Mahkemesi: Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki konkordato davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın esastan reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Yargıtay Kararı Davacı vekili, davacı şirketin ekonomik durgunluktan etkilendiğini ileri sürerek, İcra ve İflas Kanunu\’nun 285. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu\’nun 286. madde hükümleri gereği konkordato geçici mühleti verilmesini ve konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince, konkordatonun başarıya ulaşamayacağı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 292/1.b bendine göre, davacı borçlu şirketin iflası gerektiği belirtilerek, davacı şirketin konkordato talebinin reddi ile iflasının açılmasına karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi tarafından, kesin mühlet sonunda projenin başarıya ulaşamayacağı anlaşıldığından iflasa hükmedilmesinin doğru olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Talep, borçlu şirket hakkında, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ile konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için başvurabileceği kendine özgü bir cebri icra kurumudur. Konkordatoda amaç, elinde olmayan nedenlerle işleri iyi gitmeyen, mali durumu bozulmuş olan ve borçlarını ödeyip faaliyetlerini devam ettirmek isteyen dürüst borçluyu koruyarak mali durumunun iyileşmesini sağlamak ve alacaklıların, borçlunun muhtemel bir iflasına nazaran, daha fazla ölçüde alacaklarına kavuşma olanağı yaratmaktır. Konkordato ile alacaklılar, alacaklarının bir kısmından vazgeçerler ve/veya borçluya, ödeme konusunda belirli bir vade tanırlar. Bu durumdaki bir borçlunun iflas etmesi, faaliyetlerinin tümüyle sona ermesine ve alacaklıların alacaklarını büyük oranda tahsil edememelerine neden olur. İçinde bulunduğu mali koşullara göre borçluya borçlarını belirli bir oran veya vadeyle ödeme imkanı verilmesi hem borçlu bakımından ve hem de alacaklılar bakımından olumlu sonuçlar doğurur. Alacaklılar arasında eşitlik esasına dayalı bir ödeme sağlanır ve borçlu iktisadi faaliyetlerine devam eder. Böylece borçlu, piyasadaki varlığını sürdürürken, piyasadaki istikrar ve istihdam imkanları da korunmuş olur. Konkordato iflas ertelemenin aksine şirket kurtarma yolu değildir. Alacaklıların alacağına kavuşmasını amaçlayan bu kurum özünde borçlu şirketin faaliyetlerine devamını sağlamayı ve bu sayede borçların ödenmesini amaçlamaktadır. Konkordatonun tasdik şartlarından biri alacaklının eline olası bir iflasta geçecek bedelden daha fazlasının geçmesidir. Bu aslında konkordatonun amaçladığı sonuçlardan biridir. Konkordato sürecinde, dava teorisinin aksine yargılama sırasında değişen sermaye artırımı, iş ortaklığı yapılması vs. gibi durumların da nazara alınması, değişen hususların projenin uygulanabilirliğine etkisinin tartışılması gerekmektedir. Bu durumda mahkemece, dosyaya ibraz edilen maden sahasının işletilmesine yönelik iş ortaklığı anlaşmasının projenin uygulanabilirliğine etkilerini değerlendirilen rapor tanzimi yoluna gidilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle ortaklık sözleşmesinin projenin uygulanamadığının kanıtı olarak nitelendirilmesinde isabet bulunmamıştır. 2- Kabule göre, borca batıklığın tespitinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 376. maddesi uyarınca borçlu malvarlığının rayiç değerlerinin dikkate alınması gerekirken, yalnızca şirket hesap ve kayıtlı üzerinde yapılan inceleme sonuçları ile yetinilmesi de doğru olmamıştır. Sonuç Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 31.05.2021 tarih ve 2021/724 Esas, 2021/923 Karar sayılı kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, HMK 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 14.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Esas No: 2021/4647 Karar No: 2021/2251 Karar Tarihi: 14.12.2021 Özet: Olayda mahkemece, kesin mühletin hitamından sonraki bir tarihe duruşma günü tayin edilmesi suretiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 304/2. maddesi kapsamında verilmiş olan 6 aylık uzatma yetkisinin zımnen kullanıldığının kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, komiser heyetince nihai rapor 08.09.2020 günü ibraz edilmiş olup bu tarih ile karar tarihi arasında geçen 50 günlük süre, tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında, makul kabul edilebilecek niteliktedir. Ayrıca yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan, talep edenlerin ve konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek 18 günlük gecikme nedeniyle, cezalandırılması doğru görülmemiştir. Böyle bir durum, sadece borçlunun değil; alacaklıların da zarara uğramasına neden olabilecektir. Zira, üçte iki ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilen ve alacaklıların kendilerine iflasa nazaran daha avantajlı bir durum yaratacağı inancıyla muvafakat verdikleri konkordato projesinin salt geç tayin edilmiş duruşma günü nedeniyle usulden reddedilmesi, onların da daha az oranda tatmin edilmesi sonucunu doğurabilir. Oysa, böyle ağır sonuçlar doğuran işlemin sorumlusu, ne alacaklılar ne de borçludur. Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, istemin usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür. (2004 s. K. m. 285, 304) (6100 s. K. m. 355, 373) (6102 s. K. m. 286) Yargıtay Kararı Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili ile davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü. Talep edenler vekili, davacı şirketin ekonomik durgunluktan etkilendiğini, davacı gerçek kişilerin ise şirket borçlarından müteselsil sorumlulukları bulunan yetkililer olduklarını ileri sürerek, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 285. Maddesi ve Türk Ticaret Kanunu\’nun 286. madde hükümleri gereği konkordato geçici mühleti verilmesini ve konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince, konkordato sürecinin başarıyla tamamlanmasının tüm davacılar açısından olanaklı olduğu belirtilerek, davacı şirketin konkordato projesinin tasdikine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı bir kısım alacaklılar vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi tarafından, ilk derece mahkemesince, İcra ve İflas Kanunu\’nun 304/2. maddesine uygun bir ara kararı alınmaksızın, duruşmanın kesin mühletin dolduğu tarihten sonrasına bırakılması ve kesin mühletin bitiminden çok sonra tasdik kararı verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek, ilk derece kararının düzeltilip yeniden esas hakkında karar verilmesi ile konkordato istemlerinin usulden reddine karar verilmiştir. Kararı, talep edenler

Konkordato Projesinin Tasdiki ve Konkordato Kararına Karşı Kanun Yoluna Başvurulması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz Yapılabilir mi

Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz İşlemi Tesis Edilebilir mi 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun İhtiyati haciz – Madde 13 İhtiyati haciz aşağıdaki hallerden herhangi birinin mevcudiyeti takdirinde hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun karariyle, haczin ne suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre, derhal tatbik olunur: 1. 9 uncu madde gereğince teminat istenmesini mucip haller mevcut ise, 2. Borçlunun belli ikametgahı yoksa, 3. Borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa, 4. Borçludan teminat gösterilmesi istendiği halde belli müddette teminat veya kefil göstermemiş yahut şahsi kefalet teklifi veya gösterdiği kefil kabul edilmemişse, 5. Mal bildirimine çağrılan borçlu belli müddet içinde mal bildiriminde bulunmamış veya noksan bildirimde bulunmuşsa, 6. Hüküm sadır olmuş bulunsun bulunmasın para cezasını müstelzim fiil dolayısiyle amme davası açılmış ise, 7. İptali istenen muamele ve tasarrufun mevzuunu teşkil eden mallar, bu mallar elden çıkarılmışsa elden çıkaranın diğer malları hakkında uygulanmak üzere, bu kanunun 27, 29, 30 uncu maddelerinin tatbikını icabettiren haller varsa. Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz İşlemi Tesis Edilebilir mi Danıştay İçtihat Birleştirme Kurulu Esas No: 2021/6 Karar No: 2022/2 Karar tarihi: 27-05-2022 İçtihatların Birleştirilmesi İstemi Özet: Vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında ihtiyatî haciz işlemi tesis edilip edilemeyeceği konusunda Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Daireleri kararları ile Danıştay Dördüncü, Yedinci Daireleri ve Vergi Dava Daireleri Kurulu kararları arasında var olan içtihat aykırılığının içtihatların birleştirilmesi yoluyla bağlayıcı bir çözüme kavuşturulması ve içtihadın, \”vergi incelenmesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. bendine göre ihtiyati haciz işlemi tesis edilemeyeceği\” yönünde birleştirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. (6183 s. K. m. 1, 9, 10, 13, 17, 18) (2575 s. K. m. 39, 40) (213 s. K. m. 20, 21, 139, 341, 344, 359) (9. DD. 28.03.2019 T. 2018/1596 E. 2019/1306 K.) (7. DD. 11.02.2021 T. 2019/2114 E. 2021/967 K.) (VDDDK 18.11.2020 T. 2020/1318 E. 2020/1231 K.) İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KURULU KARARI Vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında ihtiyati haciz işlemi tesis edilip edilemeyeceği konusunda Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Daireleri kararları ile Danıştay Dördüncü, Yedinci Daireleri ve Vergi Dava Daireleri Kurulu kararları arasındaki aykırılığın, içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesinin Danıştay Başkanı tarafından istenilmesi üzerine, konuyla ilgili kararlar ite yasal düzenlemeler incelendikten ve Raportör Üyenin açıklamaları ile Danıştay Başsavcısının düşüncesi dinlenildikten sonra gereği görüşüldü: I. KONU İLE İLGİLİ KARARLAR A. Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz İşlemi Tesis Edilemeyeceğine İlişkin Kararlar Danıştay Üçüncü Dairesince verilen 23/12/2020 tarih ve E:2018/1878, K:2020/6078 sayılı karar: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. bendi uyarınca ihtiyati haciz karan alındığı belirtildikten sonra, 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesi, 13. maddesinin 1. bendi ve 17. maddesine göre, ancak vergi incelemesinin devam ettiği durumlarda yapılan ilk hesaplamalara göre teminat istenebileceği, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk karan alınabileceği, inceleme sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararı alınamayacağı gerekçesiyle Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesinin kararı bozulmuştur. (Danıştay Üçüncü Dairesinin 11/03/2015 tarih ve E:2013/2900, K:2015/1148 sayılı kararı da aynı yöndedir.) Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 06/04/2018 tarih ve E:2016/1917, K:2018/2163 sayılı karar: Davacı hakkında 6183 sayılı Kanun\’un 13. maddesinin 1. bendi uyarınca tesis edilen ihtiyati haciz işleminin iptali istemiyle açılan davada; 6183 sayılı Kanun\’un kamu alacağının korunması ile İlgili hükümlerini kapsayan Birinci Kısmının ikinci Bölümünde yer alan teminat istenilmesi, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk müesseselerinin, henüz kamu alacağı olma niteliği kazanmamış vergi ve cezaların, tahakkuk ettikleri tarihte karşılaşılabilecek tahsil imkansızlığına bir önlem olarak öngörüldüğü, vergi incelemesinin devam ettiği durumlarda yapılan ilk hesaplamalara göre teminat istenebileceği ve ihtiyatî haciz kararı alınabileceği, diğer bir deyimle bu madde uyarınca ilgililer hakkında ihtiyati haciz kararı alınabilmesi için incelemenin henüz tamamlanmamış olması gerektiği, vergi incelemesi tamamlandıktan sonra ihtiyati haciz kararı alınamayacağından, uyuşmazlık konusu işleme karşı açılan davayı kabul eden mahkeme kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. (Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 28/03/2019 tarih ve E:2018/1596, K:2019/1306 sayılı kararı, 09/10/2018 tarih ve E:2018/5401, K:2018/6084 sayılı kararı ile 02/04/2018 tarih ve E:2016/4492, K:2018/1991 sayılı kararı da aynı yöndedir.) Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 19/10/2021 tarih ve E:2019/2591, K;2021/4815 sayılı karar: Davacı adına tesis edilen ihtiyati tahakkuk ve 8183 sayılı Kanun\’un 13, maddesinin 1. ve 3. bentleri uyarınca tesis edilen ihtiyati haciz işlemlerinin iptal istemiyle açılan davada mahkemece verilen iptal kararı, Vergi Dava Dairesince ihtiyatî haciz yönünden yukarıda belirtilen gerekçeye yer verilmek suretiyle reddedilmiş ve bu kararın temyizi üzerine Dairece onanmıştır. Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 24/04/2018 tarih ve E:2018/4515, K:2018/2512 sayılı karar ile 27/12/2017 tarih ve E:2016/5625, K:2017/10688 sayılı karar: Davacı hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 3. bendi uyarınca tesis edilen ihtiyati haciz işleminin iptali istemiyle dava açıldığı belirtildikten sonra, 6183 sayılı Kanun\’un 9. maddesi ile 13. maddesinin 3. bendinden bahisle, 6183 sayılı Kanun\’un kamu alacağının korunması ile ilgili hükümlerini kapsayan Birinci Kısmının İkinci Bölümünde yer alan teminat istenilmesi, ihtiyatî haciz ve ihtiyati tahakkuk müesseselerinin, henüz kamu alacağı olma niteliği kazanmamış vergi ve cezaların, tahakkuk ettikleri tarihte karşılaşılabilecek tahsil imkansızlığına bir önlem olarak öngörüldüğü, dolayısıyla, özel kanunlara göre henüz tahakkuk etmemiş vergi ve cezalar hakkında, kamu alacağının güvenceye bağlanması amacıyla öngörülen ihtiyati haciz kararlarının alınıp uygulanmasının mümkün olduğu, dosyanın incelenmesinden; davacı hakkında vergi inceleme raporuna göre ihbarnamenin düzenlendiği dava konusu ihtiyati haciz işleminin ise daha sonraki tarihte tesis edildiği anlaşıldığından, yukarıda yer alan yasal düzenlemelere göre davacı şirket hakkında İhbarname düzenlenmesinden sonra ihtiyati haciz kararı alınamayacağı gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur. B. Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz İşlemi Tesis Edilebileceğine İlişkin Kararlar Danıştay Üçüncü Dairesince verilen 07/12/2015 tarih ve E:2015/5722, K:2015/8988 sayılı karar: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 3. bendi uyarınca tesis edilen ihtiyatî haciz işleminin İptali istemiyle açılan davada, ihtiyati haczin, henüz tahakkuk etmemiş veya tahakkuk ettiği halde ödeme vadesi gelmemiş veya vadesi geldiği halde henüz cebren tahsil ve takibata başlanmamış kamu alacakları için öngörülen geçici nitelikte bir koruma önlemi olduğu, anılan Kanun\’un 13. maddesinde yaslı şartların bulunmasının ihtiyati haciz uygulanması için yeterli görüldüğü, davacı hakkında 6183 sayılı Kanun’un

Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz Yapılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İlgililere Satış İlanının Tebliğ Edilmemesi Nedeniyle İhalenin Feshine Karar Verilebilir mi

Satış İlanının Tebliğ Edilmemesi Nedeniyle İhalenin Feshi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Satış Talebi: Talep için müddetler ve giderlerin yatırılması – Madde 106 Alacaklı veya borçlu, hacizden itibaren bir yıl içinde haczolunan malın satışını isteyebilir. Borçlunun üçüncü şahıslardaki alacağı da bu hükme tabidir. Bir yıllık süre içinde satışı istenip de artırma sonucu satışı gerçekleştirilemeyen mahcuz hakkındaki satış isteme süresi, satış isteyen alacaklı bakımından birinci fıkrada belirtilen sürenin sona ermesinden itibaren bir yıl daha uzar. Satış talebiyle birlikte kıymet takdiri ve satış giderlerinin tamamının peşin olarak yatırılması zorunludur. Sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından muhafaza, kıymet takdiri ve satış talebinin birlikte yapılması ve bunlara ilişkin giderlerin tamamının birlikte ve peşin olarak yatırılması zorunludur. Kıymet takdiri ve satış giderlerinin, sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından ilaveten muhafaza giderinin tamamı, satış talebiyle birlikte peşin olarak yatırılmazsa satış talebi vaki olmamış sayılır. Yukarıdaki fıkralar uyarınca satış talebiyle birlikte peşin olarak yatırılan miktarın satış işlemleri sırasında yetersiz kaldığı anlaşılırsa icra müdürü tarafından satış isteyene on beş günlük süre verilir ve bu sürede eksik miktar tamamlanmazsa satış talebi vaki olmamış sayılır. Bu maddede belirtilen giderler Adalet Bakanlığınca her yıl yürürlüğe konulan tarifede belirlenir. Ayrıca tebliğler – Madde 127 İlanın birer sureti borçluya ve alacaklıya ve taşınmazın tapu siciline kayıtlı bulunan ilgililerinin tapuda kayıtlı adresleri varsa bu adreslerine tebliğ olunur. Adresin tapuda kayıtlı olmaması hâlinde, varsa adres kayıt sistemindeki adresleri tebligat adresleri olarak kabul edilir. Bunların dışında ayrıca adres tahkiki yapılmaz, gazetede veya elektronik satış portalında yapılan satış ilanı tebligat yerine geçer. İhalenin neticesi ve feshi – Madde 134 İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur. İhale kesinleşinceye kadar taşınmazın ne şekilde muhafaza ve idare edileceği icra dairesi tarafından kararlaştırılır. İhale alıcısının talebi üzerine icra dairesi, satışı yapılan taşınmazda kira sözleşmesine bağlı olarak oturan kişiye kira bedelini, diğer hâllerde ise taşınmazı kullanan kişiye bilirkişi marifetiyle tespit edilen aylık kullanım bedelini icra dairesine yatırmasını emreder. İlgili, ihtara rağmen kirayı veya belirlenen bedeli icra dairesine yatırmazsa hakkında 356 ncı madde hükmü kıyasen uygulanır. Bu şekilde depo edilen bedel, ihalenin sonucuna göre hak sahibine ödenir.  İhalenin feshini, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 281 inci maddesinde yazılı sebepler de dâhil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir. Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebi, ihale bedeli üzerinden nispi harca tabidir. Bu harcın yarısı talepte bulunulurken peşin olarak yatırılmak zorundadır. Talebin kabulü hâlinde bu harç başka bir kimseye yüklenmez ve istem hâlinde iade edilir. Talebin reddi hâlinde ise alınan bu harç iade edilmez ve harcın kalan kısmı ihalenin feshini isteyenden tahsil edilir. Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebinde, talepte bulunulurken, ilgili kişilerin muhtemel zararına karşılık olmak üzere ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminat gösterilmesi şarttır. Talebin reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bir ay içinde genel hükümlere göre tazminat davasının açılmaması hâlinde hükmedilen para cezasının 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca tahsili için durum mahkemece tahsil dairesine bildirilir. Tahsil dairesi alınan teminattan, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde para cezasını tahsil etmezse talep hâlinde teminat ilgilisine iade edilir. İhalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir. Ancak ihalenin feshi talebinin usulden reddi gereken hâllerde duruşma yapılmadan da karar verilebilir. İcra mahkemesi; 1. Satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler dışında kalan kişilerce talep edilmesi nedeniyle, 2. Satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişiler bakımından feragat nedeniyle, 3. İşin esasına girerek, talebin reddine karar verirse ihalenin feshini talep edeni feshi istenen ihale bedelinin yüzde onuna kadar para cezasına mahkûm eder. 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, beşinci fıkrada yer alan oran yüzde yirmi olarak uygulanır. İhalenin feshine ilişkin şikâyet görevsiz veya yetkisiz icra mahkemesi veya mahkemeye yapılırsa, icra mahkemesi veya mahkeme evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde görevsizlik veya yetkisizlik kararı verir ve masrafını gider avansından karşılamak suretiyle dosyayı resen görevli veya yetkili icra mahkemesine gönderir. Bu kararlar kesindir. Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhâl veya 130 uncu maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar. İcra müdürü, ödenen ihale bedeli ile ilgili olarak, ihalenin feshine yönelik şikâyet sonucunda verilecek karar kesinleşinceye kadar para bankalarda nemalandırılır. İhalenin feshine ilişkin şikâyetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir. İhale kesinleşmedikçe ve ihale konusu mal alıcıya teslim edilmedikçe veya teslime hazır hâle getirilmedikçe ihale bedeli alacaklılara ödenmez. İhale konusu malın teslim edilemeyeceği veya teslime hazır hale getirilemeyeceği durumlarda ihale icra müdürü tarafından iptal olunarak ihale bedeli alıcısına ödenir. Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahare vakıf olunmuşsa şikayet müddeti ıttıla tarihinden başlar. Şu kadar ki, bu müddet ihalenin yapıldığına ilişkin kararın elektronik satış portalında ilan edildiği tarihten itibaren bir seneyi geçemez. İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vakı yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur. Tescil için tapu idaresine yapılacak tebligat, şikayet için muayyen müddetin geçmesinden veya şikayet edilmişse şikayeti neticelendiren kararın kesinleşmesinden sonra yapılır. İpotek Alacaklısı ve İlgililere Satış İlanının Tebliğ Edilmemesi Nedeniyle İhalenin Feshi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas Yıl/No: 2023/12-253 Karar Yıl/No: 2023/748 Karar tarihi: 12-07-2023 Özet: 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 127 nci maddesi gereğince ipotek alacaklısı olan şikâyetçiye satış ilanının tebliğ

İlgililere Satış İlanının Tebliğ Edilmemesi Nedeniyle İhalenin Feshine Karar Verilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Taşınmaza Konulan İhtiyati Haczin Uzun Süre Devam Etmesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edilmesi

Taşınmazın Tapu Kaydına Konulan İhtiyati Haczin Uzun Süre Devam Etmesi Anayasa Mahkemesi Kararı – Değerlendirme Olaylar Alacaklı tarafından borçlular aleyhine icra takibi başlatılmıştır. Alacaklı, borçlunun keşide ettiği senet borcunu ödemediği gerekçesiyle davalılar ile başvurucular aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde tasarrufun iptali davası açmıştır. Söz konusu dava, bir meskenin satışına ilişkindir. Davacı, borçlunun keşide tarihinden sonra değerinin çok altında bir fiyatla meskeni başvurucu Hesna Funda Baltalı\’nın eşine sattığını, onun da meskeni Hesna Funda Baltalı\’ya hibe ettiğini, bu kişinin de taşınmazı eşiyle birlikte ortağı olduğu başvurucu Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.\’ye sattığını ileri sürmüştür. Davacı, bu hibe ve satış işlemlerinin alacağına kavuşmasını engellemek amacıyla kötü niyetle yapıldığını belirterek tasarrufun iptali ile taşınmazın icra yoluyla satışını talep etmiştir. Mahkeme, uyuşmazlığa konu taşınmaza yönelik tasarrufların iptaline ve davacıya söz konusu taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına karar vermiştir. Davacı ayrıca taşınmazın tapu kaydına ihtiyati haciz konulmasını talep etmiş, mahkeme, taşınmaza ihtiyati haciz konulmasına hükmetmiştir. Başvurucular ihtiyati hacze itiraz etmiş, ihtiyati haczin teminat karşılığında kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkeme bu talebi reddetmiştir. Başvurucular ihtiyati haczin uzun süredir devam etmesi nedeniyle mağdur olduklarını belirterek yeniden ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuşlardır. Mahkeme, yargılamanın uzadığını kabul etmiş ancak bu durumun ihtiyati haczin kaldırılmasını gerektirmediğine karar vermiştir. İddialar Başvurucular, ihtiyati haciz kararının uzun süreden beri devam etmesi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi İhtiyati haciz kararının uzun süredir devam etmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali iddiaları başvurucu Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden incelenmiştir. Mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Somut olayda taşınmazın tapu kaydına mahkeme tarafından ihtiyati haciz şerhi konulmasıyla başvurucu mülkünden yoksun bırakılmamıştır. Ancak bu tedbir şerhi nedeniyle başvurucunun taşınmazı ile ilgili ekonomik ve hukuki tasarruflarda bulunması önemli ölçüde sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın taşınmazın değeri üzerinde olumsuz bir etkisinin bulunduğu da açıktır. Başvuruya konu davada, yalnızca dava konusu taşınmaz ile sınırlı olarak ve alacağın güvence altına alınmasını sağlamak amacıyla taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini sınırlayacak şekilde ihtiyati haciz şerhi konulmasının kamu makamlarının takdir yetkisi kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir. Ancak taşınmazın tapu kaydına konulan ihtiyati haciz şerhinin on yılı aşkın süredir devam ettiği görülmekte olup süreç bir bütün olarak dikkate alındığında bu sürenin makul olmadığı kuşkusuzdur. Devletin, pozitif yükümlülükleri çerçevesinde taşınmaz üzerinde belirli bir süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş bir takdir yetkisi mevcut ise de bu tedbirlerin uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de yüklememesi ve ölçüsüz bir müdahaleye yol açmaması gerekmektedir. Taşınmazı ile ilgili olarak uygulanan ihtiyati haczin on yılı aşkın bir süredir devam etmesinin mülkiyet hakkı sınırlandırılan başvurucuyu makul olandan daha fazla bir zarara uğrattığı anlaşılmıştır. Buna karşın başvurucunun kamu makamlarının kusuruna dayalı olarak tedbirin uzun sürmesi nedeniyle uğradığı zararın giderimine ilişkin herhangi bir hukuk yolu mevcut değildir. Dolayısıyla uygulanan tedbirin başvurucuya aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği değerlendirilmiştir. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin olarak somut olay bağlamında devletin pozitif yükümlülüklerinin tam ve etkin bir biçimde yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa\’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. Ve Tic. Ltd. Şti. Başvurusu Başvuru Numarası: 2014/17196 Karar Tarihi: 25/10/2018 R.G. Tarih ve Sayı: 18/12/2018-30629 GENEL KURUL  – KARAR Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekilleri: Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM Üyeler: Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN,  Celal Mümtaz AKINCI,  Muammer TOPAL,  M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ Raportör: Özgür DUMAN Başvurucular: Hesna Funda BALTALI, Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru; ihtiyati haciz kararı verilmesi ve bu ihtiyati haczin uzun süredir devam etmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 27/10/2014 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir. 7. Birinci Bölüm tarafından 20/9/2017 tarihinde yapılan toplantıda, başvurunun Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü\’nün 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: A. İcra Takibi ve Menfi Tespit Davası Süreci 9. Alacaklı hamil G.B.tarafından borçlular lehdar K.E. ve keşideci C.A. aleyhine 500.000 TL bedelli bonoya dayalı olarak İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2007/306 Esas sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatılmıştır. Bononun keşide tarihi 12/5/2006, ödeme tarihi ise 5/3/2007 olarak düzenlenmiştir. 10. Ödeme emri borçluya 8/3/2007 tarihinde tebliğ edildikten sonra icra takibinin kesinleşmesi üzerine borçlu C.A., alacaklı ile lehdar aleyhine 6/4/2007 tarihinde İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde menfi tespit davası açmıştır. Borçlu, dava dilekçesinde bu senetten dolayı lehdara bir borcunun bulunmadığını ve yapılan ciroların usulsüz olduğunu iddia etmiştir. Borçlu ayrıca, senet arkasına yazılan \”…teminat senedidir, kullanılamaz veya hatır senedidir kullanılamaz…\” şeklindeki ibarelerin tahrif edildiğini ileri sürmüştür. 11. Yapılan yargılama neticesinde 21/11/2013 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararda, bonoya \”Emre yazılı değildir\” veya bu anlama gelen \”Ciro edilemez\” gibi ibarelerin yazılmasının bononun kambiyo senedi niteliğini değiştirmeyeceği belirtilmiştir. Mahkeme, senedin keşideci ve lehdar arasındaki karşılıklı edimlerin teminatı olarak verildiği iddiasının hamile karşı ispat edilemediği takdirde hamil aleyhine ileri sürülemeyeceğini kabul etmiştir. Mahkemeye göre bononun ön yüzünde ve sadece \”teminat\” ibaresinin bulunması onun kambiyo senedi vasfını ve bu senetlere mahsus özel yol ile takibe dayanak yapılmasını engellemez. Kararda, takip dayanağı bononun hangi ilişkinin teminatı olduğunun anılan ibarede açıklanmış olmadığı ifade edilmiştir. Mahkeme ayrıca, alınan imza karşılaştırmasına ilişkin bilirkişi raporlarına göre senetteki imzaların borçlu ve lehdara ait olduğunu belirtmiştir. Kararda, bilirkişi raporuna göre senedin arka yüzünde tahrifat yapıldığı kabul edilmekle birlikte bu hususun sonuca etkili görülmediği ifade edilmiştir. Mahkeme, bononun teminat maksadıyla verildiği iddiasının yazılı delil ile ispat edilemediği, ayrıca ciro zincirinde kopukluk bulunmadığı ve hamilin senedi kötü niyetle devraldığının kanıtlanamadığı kanaatiyle

Taşınmaza Konulan İhtiyati Haczin Uzun Süre Devam Etmesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edilmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İnşaat Sözleşmesinin Tapuya Şerh Edilmemesi Halinde Yükleniciye ait Bölümlere Haciz Konulması

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin Tapuya Şerh Edilmemesi Halinde Yükleniciye ait Bölümlere Haciz Konulması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2021/802 Karar No: 2023/434 Karar Tarihi: 10.05.2023 Mahkemesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki haciz şerhlerinin terkini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı bankaların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davalılar Şekerbank T.A.Ş., T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalılar Şekerbank T.A.Ş., T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekillerinin duruşma talebinin reddine karar verilip Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile dava dışı … ve diğer arsa sahipleri arasında 20.08.2013 tarihinde Ankara ili, Pursaklar ilçesi, Saray Mahallesi 1546 ada 2 No.lu parselde inşaat yapımı için noterde kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve diğer ilgili belgelerin tapuya verilmesi suretiyle 12.05.2014 tarihinde kat irtifakı tesis edildiğini, kat irtifakı tesis edilirken inşaat dâhilinde yapılacak dairelerin tapu kayıtlarının arsa sahipleri adına tescil edildiğini, sözleşmenin 4 üncü maddesinde kat irtifakı kurulan bağımsız bölümlerden yükleniciye ayrılan arsa paylarının tapuda satış ferağlarının verileceği aşamaların gösterildiğini, dava dışı … Endüstriyel ve Kurumsal Hizmetler A.Ş. ve … Endüstriyel Kurumsal Hizmetler ve Ürünler San. ve Tic. A.Ş.’nin davalı bankalara olan borçları nedeniyle başlatılan icra takipleri kapsamında adı geçen şirketlere arsa sahibi …’nın şahsi kefaletinden dolayı 2 No.lu parselde yapılan binanın 6, 7, 9, 10, 11, 12 ve 37 numaralı bağımsız bölümleri üzerine 2015 yılı Ağustos ayında haciz konulduğunu, ancak 20.08.2013 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince haciz konulan bağımsız bölümler sözleşme gereklerinin yerine getirilmesini müteakip müvekkiline devredilmesi gereken ve arsa sahibi …’ya ait olmayan bağımsız bölümlerden olduğundan yapılan hacizlerin haksız olduğunu, bunun üzerine müvekkilinin kat karşılığı inşaat sözleşmesine uygun olarak dava konusu taşınmazların kendisine devredilmesi için Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/479 Esas sayılı dosyasında dava dışı arsa sahibi … aleyhine tapu iptal ve tescil davası açarak bağımsız bölümlerin tapu devirlerini yaptırdığını ve konusuz kalan davadan karşılıklı olarak feragat edildiğini, müvekkiline ait olan bağımsız bölümlerin üzerindeki hacizler ile birlikte müvekkili adına tapuya tescil edildiğini, bu nedenle müvekkili şirketin mağdur olduğunu, zira sözleşme gereğince müvekkiline ait olan dava konusu taşınmazların davalılar tarafından haczedildiğini ve bazı icra dosyalarında da satış işlemlerinin başlatıldığını, davalı bankaların haciz konulan taşınmazların kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince müvekkili şirkete ait olduğunu bilmeleri gerektiğini, kat irtifakı kurulan bir taşınmazda inşaat yapıldığının bilinmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tapu kaydında sözleşmeye ilişkin şerh bulunmasa dahi sözleşmenin düzenlenmesinden sonra ve teslim süresi dolmadan önce, yüklenicinin henüz iş bedeli olarak kararlaştırılan arsa payını hak etmediği veya hak edip de iyiniyetli olarak sonraya bıraktığı bir aşamada arsa üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığının açıkça belli veya ufak bir araştırma ile belirlenebilir olmasına rağmen bağımsız bölümler üzerine haciz koyduran davalıların iyiniyetinden söz edilemeyeceğini ileri sürerek; dava konusu Ankara ili, Pursaklar ilçesi, Saray Mahallesi 1546 ada 2 No.lu parselde kayıtlı 6, 7, 9, 10, 11, 12 ve 37 numaralı bağımsız bölümler üzerindeki hacizlerin kaldırılmasını talep etmiş; 07.01.2016 tarihli dilekçesinde, dava konusu bağımsız bölümlerin üzerinde bulunan hacizlerin değerinin toplam 6.596.577,19 TL olduğunu belirtmiş ve 08.01.2016 tarihinde de bu tutar üzerinden hesaplanan tamamlama harcını yatırmıştır. II. CEVAP 1. Davalı … T.A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili banka tarafından dava dışı … Endüstriyel ve Kurumsal Hizmetler A.Ş. ile … Endüstriyel Kurumsal Hizmetler ve Ürünler San. ve Tic. A.Ş. aleyhine başlatılan icra takiplerinde UYAP ve e-devlet sisteminde borçlu … adına kayıtlı görünen dava konusu taşınmazlara ihtiyati haciz konulduğunu ve haczin kesinleştiğini, icra dosyalarına gönderilen takyidatlı tapu kayıtlarında bağımsız bölümlerin …’ya ait olduğunu, haciz tarihi olan 27.08.2015 tarihinde taşınmazlar üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığına ilişkin herhangi bir şerh ya da kaydın bulunmadığını, 12.10.2015 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi şerhi düşülerek 05.11.2015 tarihinde de satış işleminin gerçekleştirildiğini, dolayısıyla müvekkili bankanın haciz tarihi itibariyle iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, müvekkilinin iyiniyetle ve tapu kütüğündeki sicile dayanarak tapuya güven ilkesi gereğince … adına kayıtlı taşınmazlar üzerine koydurduğu haczin geçerli olduğunu, haciz talep eden bankaların ve haczi koyan icra müdürlüklerinin kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre malikin kim olduğunu araştırmaya yönelik mükellefiyetlerinin bulunmadığını, davacının kayden maliki olmadığı hâlde gerçek malik ile arasındaki sözleşme gereğince taşınmazların kendisine ait olduğunu ileri sürmesinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. 2. Davalı Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacının haciz şerhi işlenen taşınmazların kendisine ait olduğundan bahisle haczin kaldırılmasını talep ederek istihkak iddiasında bulunduğunu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 97 nci maddesi gereğince üçüncü kişilerin haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunabileceğini, davaya konu haciz işleminin 03.09.2015 tarihinde gerçekleştirildiğini, davacı şirketin dava dışı borçlu ile anlaşarak gayrimenkulleri üzerindeki hacizlerle birlikte devraldığını ve devir tarihinde de haczi öğrendiğini, haczi öğrenme tarihi ile istihkak iddiası arasında altı aydan uzun bir süre geçtiğinden davanın süre yönünden reddedilmesi gerektiğini, istihkak iddialarına karşı görevli ve yetkili mahkemenin icra hukuk mahkemesi olduğunu, bu nedenle davanın görev yönünden de reddedilmesi gerektiğini, müvekkili banka ile dava dışı borçlu … Endüstriyel ve Kurumsal Hizmetler A.Ş. arasında düzenlenen grup genel kredi sözleşmesini dava dışı …’nın müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kredi taksitlerinin ödenmemesi üzerine borçlular aleyhine başlatılan icra takiplerinde … adına kayıtlı taşınmazlara 03.09.2015 ve 08.09.2015 tarihinde haciz konulduğunu, haciz işleminin tapuya güven ilkesine istinaden yapıldığını, davacı ile dava dışı borçlu arasında düzenlendiği iddia edilen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin sadece taraflarını bağladığını ve üçüncü şahıslara karşı ileri sürülemeyeceğini, davacının sözleşmeye aykırılıktan dolayı gayrımenkul maliklerine dava açması

İnşaat Sözleşmesinin Tapuya Şerh Edilmemesi Halinde Yükleniciye ait Bölümlere Haciz Konulması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ziynet Eşyalarının Aynen İadesi Mümkün Olmazsa İcra Takibinde Bedel Nasıl Belirlenir

Ziynet Eşyalarının Aynen İadesi Amacıyla İcra Takibi Yapılması ve Aynen İadenin Mümkün Olmaması Halinde Bedelin Belirlenmesi Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas No: 2022/724 Karar No: 2022/7543 Karar Tarihi: 27.09.2022 Ziynet Eşyalarının Aynen İadesi Amacıyla İcra Takibi Yapılması ve Aynen İadenin Mümkün Olmaması: Davacının talebi davaya konu ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde infaz tarihindeki bedelinin tahsiline ilişkin olup, aynen iadeye karar verildiğinde aynen iadenin mümkün olmaması halinde İİK m. 24 gereğince işlem yapılacağının tabii bulunmasına ve bu nedenle terditli olan ikinci talepte davacının hukuki yararının bulunmaması nedeniyle davacının aynen iade talebi gözetilerek ziynet eşyalarının aynen iadesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken mahkemece, HMK m. 26 gözetilmeksizin talebin dışına çıkılarak dava tarihindeki bedele hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. (6100 s. K. m. 26) (2004 s. K. m. 24) Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından ziynetlerin infaz tarihindeki bedeline hükmedilmemesi yönünden; davalılar tarafından ise hükmün tamamı yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 20.09.2022 günü duruşmalı temyiz eden davacı … vekili Av. … geldi. Karşı taraf temyiz eden davalılar ile vekilleri gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Davalıların temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. 2- Davacının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Davacının talebi davaya konu ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde infaz tarihindeki bedelinin tahsiline ilişkin olup, aynen iadeye karar verildiğinde aynen iadenin mümkün olmaması halinde İİK m. 24 gereğince işlem yapılacağının tabii bulunmasına ve bu nedenle terditli olan ikinci talepte davacının hukuki yararının bulunmaması nedeniyle davacının aynen iade talebi gözetilerek ziynet eşyalarının aynen iadesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken mahkemece, HMK m. 26 gözetilmeksizin talebin dışına çıkılarak dava tarihindeki bedele hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. Sonuç: Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi hükmünün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, ziynetler yönünden aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 292.10 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2022/2996 E., 2022/3975 K. sayılı ve 26.04.2022 tarihli kararı da benzer niteliktedir. Ziynet Eşyalarının Aynen İadesinin Mümkün Olmaması Halinde İcra Takibinde Bedel Nasıl Belirlenir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/1678 Karar No: 2021/757 Karar Tarihi: 15.06.2021 Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, … 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen asıl dosyada şikâyetin kısmen kabulüne, birleşen dosyada şikâyetin reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir. 2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. İNCELEME SÜRECİ Asıl Dosyada Şikâyetçi İstemi 4. Asıl dosyada şikâyetçi alacaklı vekili şikâyet dilekçesinde; borçlu aleyhine … 17. İcra Dairesinin 2013/45 E. sayılı dosyasında ilama dayalı olarak menkul teslimi ve haciz talepli takip başlattıklarını, örnek (2) nolu icra emrinde menkullerin aynen teslimi, aynen tesliminin mümkün olmadığı takdirde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 24. maddesi gereğince yapılacak işlem sonucu icra memuru tarafından haciz yapılacağı tarihteki rayice göre takdir olunan değerin yasal faiz, icra gider ve nispi vekâlet ücreti ile birlikte 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca ödenmesini talep ettiklerini, borçluya icra emri tebliğ edilerek takibin kesinleştiğini, borçlu tarafından örnek (4-5) nolu icra emrinde talep edilen alacağa karşılık icra dosyasına 30.01.2013 tarihinde 10.549,01TL, örnek (2) nolu icra emrinde aynen teslimi istenen ziynet eşyalarına karşılık 84.603,00TL yatırıldığını, icra dosyasında 31.01.2013 tarihli taleplerinde örnek (4-5) nolu icra emrine karşılık yatırılan 10.549,01TL’nin hesaplarına aktarılmasını, örnek (2) nolu icra emrine karşılık yatırılan 84.603,00TL’nin dosyada hıfzı ile ziynet eşyalarının aynen teslimini talep ettiklerini ve icra müdürünün talepleri gibi karar verdiğini, borçlu vekilinin 29.01.2013 tarihli dilekçesi ile örnek (2) nolu icra emrinde belirtilen taşınırlar borçlunun elinde bulunmadığından aynen tesliminin mümkün olmadığı anlaşıldığından icra dairesinden takibe konu ziynet eşyalarının İcra ve İflas Kanunu’nun 24. maddesi gereğince borçlu vekilinin beyan dilekçesi olan 29.01.2013 tarihindeki değerlerinin takdiri için bilirkişi incelemesi yaptırılması, yatırılan 84.603,00TL’nin Türk Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca öncelikle faiz ve giderlere mahsubu ile taraflarına ödenmesini talep ettiklerini, talepleri üzerine icra dairesince 29.01.2013 tarihi itibariyle hacze esas olmak üzere rayiç fiyatların sorulmasına karar verildiğini, … Kuyumcular Odasının 19.02.2013 tarihli yazı cevabında liste hâlinde bildirilen değerlere göre 29.01.2013 tarihi ve alış tutarı olan toplam 166.851,00 TL dikkate alınarak hesaplama yapılmasını ve bakiye miktar için haciz talep ettiklerini, icra dairesinin 20.02.2013 tarihli kararı ile hem borçlu vekilinin hem de kendilerinin talebi hakkında karar verildiğini, 20.02.2013 tarihli memurluk işleminin (1) nolu bendinin usul ve yasaya uygun olduğunu ancak (2) nolu beninde yer alan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, aynen teslimini istedikleri taşınırların altın olduğunu, kuyumcular odasından verilen cevapta borçlu vekilinin kısmi ödeme tarihi ve malların yedinde olmadığını bildirdiği dilekçe tarihi olan 29.01.2013 ve müzekkere tarihi olan 18.02.2013 tarihi itibariyle alış ve satış (hurda) değerlerinin bildirildiğini, dosya hesabı yapılırken liste hâlinde bildirilen değerlerden borçlu vekilinin beyan dilekçesi, 29.01.2013 tarihi ve altınların alış tutarı dikkate alınarak toplam 166.851,00TL üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürerek 20.02.2013 tarihli memurluk işleminin (2) nolu bendinde verilen kararın kaldırılmasına, dosya hesabının 29.01.2013 tarihi itibariyle altın alış fiyat ve tutarları dikkate alınarak hesaplanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Asıl Dosyada Karşı Taraf Cevabı 5. Asıl dosyada borçlu vekili cevap dilekçesinde; takibe dayanak ilamda ziynet eşyalarının değerinin belirtildiğini, icra emrinin 22.01.2013 tarihinde tebliğ edildiğini, 29.01.2013 tarihinde ilamda yazılı tutarı tüm fer’îleri ile birlikte ödeyerek dosyanın infaz edilmesine ilişkin taleplerini icra dosyasına gönderdiklerini, ziynet eşyalarının müvekkilinin yedinde olmadığını, takibe dayanak ilamda ziynet eşyalarının bedellerinin açıkça yazılı olduğunu, ilamda yazılı bedeli tüm fer’îleri ile ödediklerinden 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun

Ziynet Eşyalarının Aynen İadesi Mümkün Olmazsa İcra Takibinde Bedel Nasıl Belirlenir Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Emekli Maaşına Haciz Konulması için Borçlunun Muvafakatı ve Haczedilemezlikten Önceden Feragat

Emekli Maaşına Haciz Konulması 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı – Madde 93 Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir. Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tâbidir. Kurumun prim ve diğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımı on yıl olarak uygulanır. Bu alacaklar için 89 uncu madde gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı, 88 inci maddede belirtilen ödeme süresinin son gününü takip eden günden itibaren uygulanır. Bu Kanuna dayanılarak Kurumca açılacak tazminat ve rücȗ davaları, on yıllık zamanaşımına tâbidir. Zamanaşımı tarihi; rücȗ konusu gelir ve aylıklar bakımından Kurum onay tarihinden, masraf ve ödemeler için ise masraf veya ödeme tarihinden itibaren başlar. Zamanaşımından sonra yapılan ödemeler kabul edilir. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine tâbi sigortalıların zamanaşımı nedeniyle prim ödenmeyen süreleri, sigortalılık süresinden sayılmaz ve bu süreye ilişkin sigortalılık hak ve yükümlülükleri düşer. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Haczi caiz olmıyan mallar ve haklar – Madde 82 Aşağıdaki şeyler haczolunamaz: 1. Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar, 2. Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü eşya, 3. Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireylerine ait kişisel eşya ile ailenin ortak kullanımına hizmet eden tüm ev eşyası, 4. Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri; değilse, sanat ve mesleki için lüzumlu olan alat ve edevat ve kitapları ve arabacı, kayıkçı, hamal gibi küçük nakliye erbabının geçimlerini temin eden nakil vasıtaları, 5. Borçlu ve ailesinin idareleri için lüzumlu ise borçlunun tercih edeceği bir süt veren mandası veya ineği veyahut üç keçi veya koyunu ve bunların üç aylık yem ve yataklıkları, 6. Borçlunun ve ailesinin iki aylık yiyecek ve yakacakları ve borçlu çiftçi ise gelecek mahsül için lazım olan tohumluğu, 7. Borçlu bağ, bahçe veya meyva veya sebze yetiştiricisi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan bağ bahçe ve bu sanat için lüzumlu bulunan alat ve edevat, Geçimi hayvan yetiştirmeye münhasır olan borçlunun kendisi ve ailesinin maişetleri için zaruri olan miktarı ve bu hayvanların üç aylık yem ve yataklıkları, 8. Borçlar Kanununun 510 uncu maddesi mucibince haczolunmamak üzere tesis edilmiş olan kaydı hayatla iratlar, 9. Memleketin ordu ve zabıta hizmetlerinde malül olanlara bağlanan emeklilik maaşları ile bu hizmetlerden birinin ifası sebebiyle ailelerine bağlanan maaşlar ve ordunun hava ve denizaltı mensuplarına verilen uçuş ve dalış tazminat ve ikramiyeleri, Askeri malüllerle, şehit yetimlerine verilen terfi zammı ve 1485 numaralı kanun hükmüne göre verilen inhisar beyiye hisseleri, 10. Bir muavenet sandığı veya cemiyeti tarafından hastalık, zaruret ve ölüm gibi hallerde bağlanan maaşlar, 11. Vücut veya sıhhat üzerine ika edilen zararlar için tazminat olarak mutazarrırın kendisine veya ailesine toptan veya irat şeklinde verilen veya verilmesi lazım gelen paralar, 12. Borçlunun haline münasip evi, 13. Öğrenci bursları. Medeni Kanunun  807 nci maddesi hükmü saklıdır. 2, 4, 5, 7 ve 12 numaralı bendlerdeki istisna, borcun bu eşya bedelinden doğmaması haline munhasırdır. Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır. İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir. Kısmen haczi caiz olan şeyler – Madde 83 Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama müstenit olmayan nafakalar, tekaüt maaşları, sigortalar veya tekaüt sandıkları tarafından tahsis edilen iratlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczolunabilir. Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz. Birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemez. Önceden yapılan anlaşmalar – Madde 83/a 82 ve 83 üncü maddelerde yazılı mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir. Emekli Maaşına Haciz Konulması için Borçlunun Muvafakatı ve Haczedilemezlikten Önceden Feragat Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/13-1980 Karar No: 2021/829 Karar Tarihi: 24.06.2021 Özet: Somut olay incelendiğinde; davacı Kurum emeklisi, davalı bankadan tüketici kredisi kullandığı sırada banka nezdinde aldığı emekli maaşından takas ve virman suretiyle tahsilat yapılmasına muvafakat etmiş, kredi taksitleri bir süre sorunsuz ödenmiş ancak davacı daha sonra ödeme güçlüğüne düşmüş, kredi taksitlerini ödeyememiştir. Banka sözleşmedeki bu düzenlemeden hareketle emekli maaşının dörtte birine bloke koyarak kredi borcuna mahsup etmiştir. Ne var ki İİK’nın 83/a maddesi gereğince haczedilemezlikten önceden feragat geçersiz olup henüz hakkında herhangi bir icra takibi başlatılıp maaşından haciz suretiyle borcun ödenmesine izin verildiği yönünde davacının iradesinin açıkça ortaya konulduğundan da bahsedilemeyeceğinden kredinin alınması sırasında takas ve mahsup yönünde verilen muvafakat da geçerli sayılmaz. (2709 s. K. m. 2, 5, 17) (6502 s. K. m. 5) (5510 s. K. m. 88, 93) (2004 s. K. m. 79, 82, 83) (1086 s. K. m. 440) (YHGK 07.03.2018 T. 2017/13-2899 E. 2018/420 K.) 1. Taraflar arasındaki muarazının giderilmesi ve istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 2. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı

Emekli Maaşına Haciz Konulması için Borçlunun Muvafakatı ve Haczedilemezlikten Önceden Feragat Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Mecburi Takip Arkadaşı Aleyhine İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip Başlatılabilir mi

İcra Takibinde Mecburi Takip Arkadaşı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu İcra emri – Madde 149 İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir. Bu icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının taşınmazın satışını istiyebileceği bildirilir. Ödeme emri – Madde 149/b 149 uncu maddede yazılı haller dışındaki muaccel alacaklar için icra memuru, borçluya ve varsa taşınmaz sahibi üçüncü şahsa aşağıdaki kayıtlara uygun olmak üzere 60 ıncı maddeye göre birer ödeme gönderir. 1. Ödeme müddeti otuz gündür. 2. Yedi gün içinde itiraz olunmaz ve 1 numaralı bendde yazılı müddet içinde borç ödenmezse alacaklının taşınmazın satışını istiyebileceği bildirilir. Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi kredileri ve gayri nakdi kredileri teminen alınan ipotekler – Madde 150/ı Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdî veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse icra müdürü 149 uncu madde uyarınca işlem yapar. Şu kadar ki, krediyi kullanan tarafın hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara ya da gayrinakdi kredi nedeniyle tazmin talebine, kendisine tebliğ edildiği veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde noter aracılığıyla itiraz etmiş olduğunu ispat etmek suretiyle icra mahkemesine şikâyette bulunmak hakkı saklıdır. Bu takdirde krediyi kullandıran taraf alacağını 68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle ispatlayabiliyorsa, krediyi kullanan tarafın şikâyeti reddedilir. İcra mahkemesi nde yapılan inceleme sırasında, borçlu, borcun sona erdiğine veya ertelendiğine ilişkin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına karar verilemez. Hesap özetinin, tazmin talebinin veya ihtarın ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişiye tebliğ edilmesi veya tebliğ edilmiş sayılması Türk Medenî Kanununun 887 nci maddesinde öngörülen ödeme istemi yerine geçer. Mecburi Takip Arkadaşı Aleyhine İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip Başlatılabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2021/12-59 Karar No: 2023/233 Karar Tarihi: 22.03.2023 Özet: Takip konusu taşınmazdaki bağımsız bölüm … adına kayıtlı olup, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 149 uncu maddesi uyarınca mecburi takip arkadaşı olan … aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır. (6098 s. K. m. 586) (2004 s. K. m. 61, 68/A, 149, 149/B, 150/I) (4721 s. K. m. 881, 887) (7201 S. K. m. 21) Taraflar arasındaki şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kabulüne karar verilmiştir. Kararın alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı borçlular vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı borçlular vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. TALEP Borçlular vekili; alacaklı tarafından müvekkilleri aleyhine … 10. İcra Müdürlüğünün 2015/4820 Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilâmlı icra takibi başlatıldığını, ipotek borçlusu ve müteselsil kefil olan borçlu …’e hesap kat ihtarının tebliğ edilmediğini, tebligatın adres yetersizliği nedeniyle bila tebliğ iade edildiğini, alacaklı banka tarafından hesap kat ihtarnamesinin asıl borçlu ve müteselsil kefillere aynı tarihte tebliğe çıkarıldığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 586 ncı maddesi gereğince asıl borçluya yapılan ihtar sonuçsuz kalmadan müteselsil kefillere gönderilen hesap kat ihtarının hukuki geçerliliğinin bulunmadığını, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 61 inci maddesi uyarınca borçlulara icra emri ile birlikte takibe dayanak belgelerin tebliğ edilmediğini, ipotek tesis edilirken borçlu …’in eşi …’in rızasının alınmadığını, ayrıca kredi sözleşmesinde …’in rızası alınmış ise de kefalet sınırının gösterilmediğini, icra emrinin asıl borçlu … Süt ve Süt Ürünleri San. Tic. A.Ş.’ne usulüne uygun tebliğ edilmediğini ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Alacaklı vekili; borçlu …’in alacaklı bankanın kredili müşterisi olan … Süt ve Süt Ürünleri San. Tic. A.Ş.\’nin müşterek ve müteselsil kefili olduğunu, diğer borçlu …’in ise … Süt ve Süt Ürünleri San. Tic. A.Ş.\’nin borçlarına teminat olarak verilen ipotekli taşınmaz maliki olup, aynı zamanda …\’in eşi olduğunu, asıl borçlu şirketin kredi ödemelerinde temerrüde düşmesi üzerine, Ereğli 1. Noterliğinin 06.10.2015 tarihli ve 7282 yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek borçlu şirket ile tüm müşterek ve müteselsil kefillere tebliğe çıkarıldığını ve kredilerin kat edildiğini, borçlular ödeme yapmadığından borçluların alacaklı bankaya kredi alacaklarına teminat olarak verdiği ipotekli taşınmazlar hakkında ipotekli takip başlattıklarını, borçlulara 21.10.2015 tarihinde icra emri tebliğ edilmesine rağmen herhangi bir itirazda bulunulmadığını, takipten sonra asıl borçlu şirket ile müşterek ve müteselsil kefillerin de imzasıyla 08.01.2016 tarihinde yapılan borç tasfiye protokolünün 3.4. maddesinde \”… 10. İcra Müdürlüğü 2015/4820 esas sayılı dosyasıyla başlatılan takiplere hiçbir itirazları olmadığını” kabul ettiklerini, şikâyetin süreden reddi gerektiğini, hesap kat ihtarının asıl borçluya tebliğ edildiğini ve itiraz edilmediğini, kat ihtarının ayrıca müşterek ve müteselsil kefillere tebliğinin gerekmediğini, borçluların iddialarının yerinde olmadığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 26.06.2018 tarihli ve 2018/304 Esas, 2018/958 Karar sayılı kararı ile; Ereğli 1. Noterliğinin 06.10.2015 tarihli ve 7282 yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesinin müşterek müteselsil kefil ve ipotek veren …\’e, Beşiktaş 11. Noterliğinin 12.10.2015 tarihli ve 46518 yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesinin ise alacaklı banka lehine ipotekli bulunan … ili, … ilçesi, … Mah, 647 ada, 5 parselde kayıtlı bağımsız bölümleri devralan …\’e tebliğe çıkarıldığı, …\’e gönderilen hesap kat ihtarnamesinin tebliğ edilmemiş olduğu,

Mecburi Takip Arkadaşı Aleyhine İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip Başlatılabilir mi Read More »