İcra ve İflas Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kesin Aciz Belgesinin Sunulmaması Halinde Tasarrufun İptali Davası Reddedilir mi

Tasarrufun İptali Davasında Kesin Aciz Belgesinin Sunulmaması 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Haciz tutanağı tanzimi – Madde 102 Taşınır bir malı haciz için mahallinde bir tutanak tutulur. Tutanakta alacaklı ve borçlunun isim ve şöhretleri, alacağın miktarı, haczin hangi gün ve saatte yapıldığı, haczedilen mallar ve takdir edilen kıymetleri ve varsa üçüncü şahısların iddiaları yazılır ve haczi icra eden memur tarafından imza edilir. Haczi talep edilen mal taşınmaz ise icra dairesi 91 inci madde mucibince haczi ait olduğu daireye tebliğ eder ve mahallinde tutulacak tutanakta taşınmazın nevi ve mahiyeti ve hududu ve lüzumlu vasıfları dercolunur. Evvelce ihtiyaten haczedilen şeylere icra haczi vazedildiği surette tutanağa ihtiyati haciz sahibinin dahi iştirak hakkı işaret olunur. Haczi kabil mallar kafi gelmezse veya hiç bulunmazsa bu hal tutanağa kaydolunur. Borç ödemeden aciz vesikası -Madde 105 Haczi kabil mal bulunmazsa haciz tutanağı 143 üncü maddedeki aciz vesikası hükmündedir. İcraca takdir edilen kıymete göre haczi kabil malların kifayetsizliği anlaşıldığı surette dahi tutanak muvakkat aciz vesikası yerine geçerek alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları verir. Borç ödemeden aciz vesikası – Madde 143 Alacaklı alacağının tamamını alamamış ve aciz vesikası düzenlenmesi için gerekli şartlar yerine gelmişse, icra dairesi kalan miktar için hemen bir aciz vesikası düzenleyip alacaklıya ve bir suretini de borçluya verir; bu belgeler hiçbir harç ve vergiye tâbi değildir. Aciz vesikasının bir nüshası da her il merkezinde Adalet Bakanlığınca tespit edilen icra dairesi tarafından tutulan özel sicile kaydedilmek üzere bu icra dairesine gönderilir. Aciz vesikası sicili aleni olup ne şekilde tutulacağı ve hangi hususları içereceği Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle belirlenir. Bu vesika ile 105 inci maddedeki vesika borcun ikrarını mutazammın senet mahiyetinde olup alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları verir. Alacaklı aciz vesikasını aldığı tarihten bir sene içinde takibe teşebbüs ederse yeniden ödeme emri tebliğine lüzum yoktur. Aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz istenemez. Kefiller, müşterek borçlular ve borcu tekeffül edenler bu miktar için vermeğe mecbur oldukları faizlerden dolayı borçluya rücü edemezler. Bu borç, borçluya karşı, aciz vesikasının düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Borçlunun mirasçıları, mirasın açılmasından itibaren bir sene içinde alacaklı hakkını aramamışsa, borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürebilirler. Borçlu, aciz vesikasını düzenlemiş olan icra dairesine borcunu işlemiş faizleriyle birlikte her zaman ödeyebilir. İcra dairesi ödenen parayı alacaklıya verir veya gerektiğinde 9 uncu madde hükümleri dahilinde bir bankaya yatırır. Borcun bu şekilde tamamının ödenmesinden sonra aciz vesikası sicilden terkin edilir ve borçluya borcunu ödeyerek aciz vesikasını sicilden terkin ettirdiğine dair bir belge verilir. Aynı şekilde, icra takibi batıl ise veya iptal edilirse yahut borçlunun borçlu olmadığı mahkeme kararıyla sabit olursa ya da alacaklı icra takibini geri alırsa, aciz vesikası sicilden terkin edilir ve borçluya buna ilişkin bir belge verilir. İptal davası ve davacılar – Madde 277 İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler: 1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, 2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri. Verilen Süreye Rağmen Kesin Aciz Belgesinin Sunulmaması Halinde Tasarrufun İptali Davası Reddedilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/1791 Karar No: 2019/498 Karar Tarihi: 30.04.2019 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın usulden reddine dair verilen 13.12.2012 tarihli ve 2011/473 E., 2012/534 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 27.05.2014 tarihli ve 2013/4429 E., 2014/8417 K. sayılı kararı ile; \”…Davacı vekili, davalı borçlu Er-Ankara İnşaat Taah. Tem. …Tur. Elektr. Mim. Müh. San ve Tic. Ltd. Şti.\’nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla 06 E… plakalı aracını 8.6.2011 tarihinde davalı …\’a sattığını, aracın halen dava dışı borçlu kooperatif başkanı ve eşi tarafından kullanıldığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı borçlu şirket vekili, aciz belgesi sunulmadığını, dava konusu aracı 46.400,00 TL bedelle sattıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı …, dava konusu aracı iyiniyetle ve 46.400,00 TL bedelle aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre, dava şartı niteliğindeki kesin aciz belgesi ibraz edilemediğinden ve edilemeyeceği anlaşıldığından davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların dinlenebilmesi Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi borçlu hakkında düzenlenmiş kati (İİK 143) veya geçici aciz belgesinin (İİK 105) sunulmuş olması şartına bağlıdır. Somut olayda davalı borçlu adına tapu sicil müdürlüğü, bankalara ve 3.kişilere yazılan haciz yazılarından borçlunun malı olmadığı, adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan 06 B… plakalı araç üzerinde de davacı haczinden önce banka rehni ve başka haciz bulunduğu, borçlunun ticaret sicil adresinde yapılan 23.8.2011 tarihli haciz tutanağından da borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının belirlendiği anlaşıldığından 23.8.2011 tarihli haciz tutanağının 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 105. maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilerek taraf delillerinin toplanması ve dava konusu tasarrufun İİK 278, 279, 280 maddeler kapsamında iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir. Kabule göre de, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına AAÜT\’nin 7/2 maddesi gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir…\” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili; 150.000,00TL alacağın tahsili amacıyla 16.09.2010 tarihinde Ankara 6. İcra Müdürlüğünün 2010/13490 sayılı takip dosyası ile davalı borçlu şirkete ve dava dışı Yapı Kooperatifine yönelik olarak icra takibi başlatıldığını, uzun süre borçlu şirketin tebliğe yarar adresinin bulunamadığını, en sonunda şirkete 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ yapıldığını, takip kesinleştikten sonra borçlu şirketin ticaret sicilinde belirtilen adresine gidildiğinde de adresin kapalı olduğunun görüldüğünü, borçlu şirketin kayıtlı taşınmazının bulunmadığının anlaşıldığını, yapılan araştırmalara göre borçlu şirket adına kayıtlı olan 06 B… araca haciz işlemi uygulandığını, davalı borçlunun borca yetecek malı bulunmadığını, adına kayıtlı olan 06

Kesin Aciz Belgesinin Sunulmaması Halinde Tasarrufun İptali Davası Reddedilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Menfi Tespit Davası, Tasarrufun İptali Davasında Bekletici Sorun Yapılabilir mi

Tasarrufun İptali Davasında Bekletici Sorun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu İptal davası ve davacılar – Madde 277 İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler: 1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, 2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri. İvazsız tasarrufların butlanı – Madde 278 Mütat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez. Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir. 1. Karı ve koca ile usul ve füru, sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar, 2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler, 3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri, Acizden dolayı butlan – Madde 279 Aşağıdaki tasarruflar borcunu ödemiyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebile acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa yine batıldır: 1– Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler; 2– Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler; 3– Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler. 4-  Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler. Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat eylerse iptal davası dinlenmez. Zarar verme kastından dolayı iptal – Madde 280 Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya  iflâs yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır. Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279  uncu maddenin son fıkrasına göre isbat edebilir. Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bekletici sorun – Madde 165 (1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir. (2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir. Alacağın Varlığına İlişkin Menfi Tespit Davası Tasarrufun İptali Davasında Bekletici Sorun Yapılabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/17-2361 Karar No: 2017/1371 Karar Tarihi: 15.11.2017 Özet: Tasarrufun iptali davasına dayanak olan takiplere konu senetler nedeniyle, diğer bir anlatımla alacağın varlığı konusunda açılmış bulunan bir menfi tespit davası bulunduğuna ve bu dava sonucunda verilecek olan kararın alacağın varlığı ya da yokluğu hususunda bir hüküm içereceği sabit olduğuna göre eldeki davanın sonucunu etkileyeceği tartışmasızdır. Kaldı ki açılan menfi tespit davasında icra takibine konu 10.000,00 TL bedelli senet yönünden verilen kabul kararı alacaklı tarafından temyiz edilmemiş, 80.000,00 TL bedelli senet yönünden verilen ret kararı da Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından istemin kabulü gerektiğinden bahisle bozulmuştur. O hâlde, mahkemece belirtilen menfi tespit davasının bekletici sorun yapılması Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 165. maddesi gereğidir. Bu durumda, somut uyuşmazlıkta bozma kararı sonrasında açılan menfi tespit davasının sonucunun beklenerek, oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekir. (2004 S. K. m. 277, 278, 279, 280) (6100 S. K. m. 114, 115, 165) Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Aksaray 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 29.06.2011 gün ve 2010/192 E., 2012/279 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalılar …, H. C. ve … vekillerince ayrı ayrı istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 19.11.2013 gün ve 2012/13280 E., 2013/16004 K. sayılı kararı ile: “…Davacı vekili davalı …\’ın müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait 2298 ada 8 sayılı parsel üzerindeki 5 nolu bağımsız bölümü davalı …\’a, 11 nolu bağımsız bölümü davalı …\’a onun da diğer davalı …\’a sattığını öne sürerek yapılan tasarrufların iptalini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece ivazlar arasında fahiş fark olması ve davalıların birbirini tanımaları nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar …, … ve … vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir. Dava İcra ve İflas Kanunu\’nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İptal davasından maksat 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarrufların iptaline hükmettirmektir. Bu davanın önkoşulu ise, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK 277 md) bulunmasıdır. Ön koşulun bulunması halinde ise İcra ve İflas Kanunu\’nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İcra ve İflas Kanunu\’nun 278. maddede akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama

Menfi Tespit Davası, Tasarrufun İptali Davasında Bekletici Sorun Yapılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ödeme Emrinin İptali: Şirket Adına Düzenlenen Ödeme Emrinin Şirket Ortaklarına Gönderilmesi

Şirket Ortaklarına Gönderilen Ödeme Emrinin İptali 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Limited şirketlerin amme borçları – Madde 35 Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu – Mükerrer Madde 35 Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır. Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz. Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler. Tahsil zamanaşımı – Madde 102 Amme alacağı, vadesinin rasladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait hususi kanunlarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur. Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur. Şirket Adına Düzenlenen Ancak Şirket Ortaklarına Gönderilen Ödeme Emrinin İptali İstenebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2015/10-1382 Karar No: 2019/352 Karar Tarihi: 26.03.2019 Özet: Somut olay değerlendirildiğinde, dava konusu … nolu ödeme emrinin … İnş. ve Tic. A.Ş. adına düzenlendiği, ancak bir dönem şirketin ortakları olan davacılara tebliğ edildiği, bu nedenle Kurumca şirket adına düzenlenen ödeme emrinin davacıların adlarının yazılı olduğu tebligat parçası ile davacıların adresine gönderilmesinin davacıların hukuki durumunun güncel (halihazır) ve ciddi bir tehlike ile tehdit edilmesine sebep olduğu, öte yandan Kurum tarafından mahkemeye verilen cevap dilekçesi ile prim alacağının davacıların şahsi mal varlığından karşılanacağına vurgu yapıldığı, bu haliyle davacıların hukuki durumu tereddüt içinde olup kendilerine ödeme emri gönderilmesinin davacılara zarar verebilecek nitelikte bulunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacıların menfi tespit talebi yönünden dava açmalarında hukuki yararları bulunmaktadır. Şu halde yukarıda açıklanan nedenler gözetildiğinde direnme kararı yerindedir. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre işin esasına yönelik temyiz incelemesi yapılmamıştır. (506 S. K. m. 80) (6183 S. K. m. 102) Taraflar arasındaki borçlu olmadığının tespiti ile ödeme emrinin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 05.12.2012 tarihli ve 2012/475 E., 2012/679 K. sayılı karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 08.10.2013 tarihli ve 2013/599 E., 2013/18701 K. sayılı kararı ile; \”…1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Hukuk Genel Kurulu\’nun 14.11.2007 tarih ve 2007/13-848 E. 2007/840 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, açılmış bir davanın esasının incelenebilmesi (davanın mesmu, yani dinlenebilir olabilmesi) bazı şartların tahakkukuna bağlı olup, bunlara dava şartları denir. Dava şartlarından bir kısmı olumlu (varlığı mutlaka gerekli); diğer bir kısmı da, olumsuz (yokluğu mutlaka gerekli) niteliktedir. Hakim, önüne gelen bir davada, dava şartlarının mevcut olup olmadığını re\’sen gözetmelidir. Olumlu dava şartlarından biri de, davacının o davayı açmakta hukuki yararının bulunmasıdır. Açılmasında davacısı yönünden hukuki yarar bulunmayan bir dava, dava şartının yokluğundan dolayı reddedilmelidir. Yapılan incelemede, davaya konu 2010/17 numaralı takip dosyasına ait ödeme emirlerinin başlık kısmında takip borçlusunun, dava dışı \”Ay-Su İnş ve Tic. A.Ş.\” olduğunun yazılı olduğu; Bu çerçevede, davacılar hakkında Kurumca düzenlenen bir ödeme emri bulunmadığından, açmış oldukları davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, davacıların menfi tespit talebi yönünden yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin, bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…\” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, Kuruma borçlu olunmadığının tespiti ile ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Davacılar vekili;… İnş. ve Tic. A.Ş.’nin 1997/5 dönemine ait prim borçları nedeniyle müvekkillerine 1.481,41TL asıl, 34.578,21TL gecikme zammı olmak üzere toplam 36.059,52TL prim borcunu içeren ödeme emri tebliğ edildiğini, ancak müvekkillerinin bir dönem borçlu şirketin ortağı iken 1996 yılında hisselerini devrettiklerini, bu nedenle ödeme emrine konu 1997/05 dönemine ait prim borcu nedeniyle müvekkillerinin borçlu olmasının söz konusu olmadığını, kaldı ki ödeme emrine konu alacağın da zamanaşımına uğradığını ileri sürerek ödeme emrinden dolayı müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespiti ile ödeme emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı SGK vekili; … İnş. ve Tic. A.Ş.’nin hacze kabil malvarlığının bulunmaması ve borcun ödenmemesi nedeniyle şirket ortağı olan davacılara iptali istenen 25.02.2010 tarihli ve 3115606 sayılı ödeme emri tebliğ edildiğini, her ne kadar davacılar vekili müvekkillerinin 1996 yılında şirketle olan ilişiğinin kesildiğini iddia etse de şirket ortağı olarak görevlerinin son bulduğuna dair sicil müdürlüğünce Kuruma gönderilen bir belge bulunmadığını, bu nedenle itiraza konu ödeme emrinin davacıların şirket üst düzey yöneticisi olarak görev yaptığı döneme ilişkin prim ve gecikme zammından oluşan borç olduğunun kabulünün gerektiğini, diğer taraftan prim borcunun zamanaşımına da uğramadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; dava konusu 2010/17 nolu ödeme emrine konu olan prim borcunun ait olduğu döneme göre 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca 6183 sayılı Kanun’un 102. maddesinde düzenlenen zamanaşımı hükümlerinin uygulanmasının gerektiği, ilgili maddeye göre zamanaşımı süresinin prim borcunun vadesini takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl olduğu, ödeme emri davacılara tebliğ edilmediğinden zamanaşımı süresinin kesilmediği gerekçesiyle davacıların bu borçtan dolayı borçlu olmadığının tespitine, ödeme emri şirket hakkında düzenlenmiş olup davacılar hakkında usulüne uygun düzenlenmiş ödeme emri bulunmadığından davacıların ödeme emrinin iptalini talep etmekte hukuki yararlarının bulunmadığına karar verilmiştir. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Mahkemece; davalı Kurum vekilinin dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde borçlu şirketin borcunu ödememesi ve hacze kabil malvarlığının bulunmaması

Ödeme Emrinin İptali: Şirket Adına Düzenlenen Ödeme Emrinin Şirket Ortaklarına Gönderilmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Davalısı Apartman Yönetimi Olan İlamlı İcra Takibinde Doğrudan Kat Malikleri Aleyhine Takip Yapılabilir mi

İlamlı İcra Takibinde Apartman Yönetimi Yerine Doğrudan Kat Malikleri Aleyhine Takip Yapılması 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu Anagayrimenkulün genel giderlerine katılma – Madde 20 Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça: a) Kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak; b) Anagayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün  ortak yerlerin bakım, koruma,  güçlendirme ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında; Katılmakla yükümlüdür. c) Kat malikleri ortak yer veya tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümünün durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek suretiyle bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz. Gider veya avans payını ödemeyen kat maliki hakkında, diğer kat maliklerinden her biri veya yönetici tarafından, yönetim planına, bu Kanuna ve genel hükümlere göre dava açılabilir, icra takibi yapılabilir. Gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat maliki ödemede geciktiği günler için aylık yüzde beş hesabıyla gecikme tazminatı ödemekle yükümlüdür. Birinci fıkradaki giderlere, kat maliklerinden birinin veya onun bağımsız bölümünden herhangi bir suretle faydalanan kişinin kusurlu bir hareketi sebep olmuşsa, gidere katılanların yaptıkları ödemeler için o kat malikine veya gidere sebep olanlara rücu hakları vardır. Yönetici:  Atanması – Madde 34 Kat malikleri, anagayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışardan seçecekleri bir kimseye veya üç kişilik bir kurula verebilirler; bu kimseye (Yönetici), kurula da (Yönetim kurulu) denir. Anagayrimenkulün sekiz veya daha fazla bağımsız bölümü varsa, yönetici atanması mecburidir. Anagayrimenkulün bütün bölümleri bir kişinin mülkiyetinde ise, malik kanunen yönetici durumundadır. Yönetici, kat maliklerinin, hem sayı hem arsa payı bakımından çoğunluğu tarafından atanır. Yönetici her yıl kat malikleri kurulunun kanuni yıllık toplantısında yeniden atanır; eski yönetici tekrar atanabilir. Kat malikleri anagayrimenkulün yönetiminde anlaşamaz veya toplanıp bir yönetici atayamazlarsa, o gayrimenkulün bulunduğu yerin sulh mahkemesince, kat maliklerinden birinin müracaatı üzerine ve mümkünse diğerleri de dinlendikten sonra, gayrimenkule bir yönetici atanır. Bu yönetici, aynen kat maliklerince atanan yöneticinin yetkilerine sahip ve kat maliklerine karşı sorumlu olur. Sulh mahkemesince atanan yönetici, bu atanma üzerinden altı ay geçmedikçe, kat malikleri kurulunca değiştirilemez Ancak haklı bir sebep çıkarsa, onu atamış olan sulh mahkemesi, değiştirmeye müsaade edebilir. Yönetici atanırken kendisiyle yapılan sözleşmede, teminat göstermesi şart edilebilir; sözleşmede böyle bir şart olmasa bile, haklı bir sebebin çıkması halinde, kat malikleri kurulu, yöneticiden teminat göstermesini istiyebilir.   Yöneticinin ad ve soyadı ile iş ve ev adresinin anagayrimenkulün kapısı yanına veya girişte görülecek bir yere çerçeve içinde asılması mecburidir. Bu yapılmazsa, yöneticiden veya yönetim kurulu üyelerinin her birine, ilgilinin başvurması üzerine aynı mahkemece, elli Türk Lirasından ikiyüzelli Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Yöneticinin görevleri: Genel yönetim işlerinin görülmesi -Madde 35 Yöneticinin görevleri, yönetim planında belirtilir; yönetim planında aksine hüküm olmadıkça, yönetici aşağıdaki işleri görür: a) Kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi; b) Anagayrimenkulün gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için gereken tedbirlerin alınması; c) Anagayrimenkulün sigorta ettirilmesi; d) Anagayrimenkulün genel yönetim işleriyle korunma, onarım, temizlik gibi bakım işleri ve asansör ve kalorifer, sıcak ve soğuk hava işletmesi ve sigorta için yönetim planında gösterilen zamanda, eğer böyle bir zaman gösterilmemişse, her takvim yılının ilk ayı içinde, kat maliklerinden avans olarak münasip miktarda paranın toplanması ve bu avansın harcanıp bitmesi halinde, geri kalan işler için tekrar avans toplanması; e) Anagayrimenkulün yönetimiyle ilgili diğer bütün ödemelerin kabulü, yönetim dolayısiyle doğan borçların ödenmesi ve kat malikleri tarafından ayrıca yetkili kılınmışsa, bağımsız bölümlere ait kiraların toplanması; f) Anagayrimenkulün tümünü ilgilendiren tebligatın kabulü; g) Anagayrimenkulü ilgilendiren bir sürenin geçmesinden veya bir hakkın kaybına meydan vermiyecek gerekli tedbirlerin alınması; h) Anagayrimenkulün korunması ve bakımı için kat maliklerinin yararına olan hususlarda gerekli tedbirlerin, onlar adına alınması; i) Kat mülkiyetine ilişkin borç ve yükümlerini yerine getirmiyen kat maliklerine karşı dava ve icra takibi yapılması ve kanuni ipotek hakkının kat mülkiyeti kütüğüne tescil ettirilmesi; j) Topladığı paraları ve avansları yatırmak ve gerektiğinde almak üzere muteber bir bankada kendi adına ve fakat anagayrimenkulün yönetici sıfatı gösterilmek suretiyle, hesap açtırılması; k) Kat malikleri kurulunun toplantıya çağırılması. l) Anagayrimenkulde bulunan asansörlerin güvenli bir şekilde işletilmesinin sağlanması amacıyla aylık bakımları ile yıllık kontrollerinin ilgili teknik düzenlemelere uygun şekilde yaptırılması ve bu işlemlere ilişkin ücretlerin ödenmesi. Bu Kanunun 34 üncü maddesinde belirtilen şartları taşımasına rağmen yönetici ataması yapılmayan anagayrimenkulde, birinci fıkrada sayılan işlerin yaptırılmasından kat malikleri müştereken sorumludur. Sorumluluğu: Genel kural – Madde 38 Yönetici, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumludur. Kat malikleri kurulu, ada temsilciler kurulu veya toplu yapı temsilciler kurulu kararlarının iptaline ilişkin davalar, kat maliklerini temsilen yöneticiye, toplu yapılarda ise ada temsilciler kurulu veya toplu yapı temsilciler kurulunca seçilen yöneticiye husumet yöneltilmesi suretiyle açılabilir. Yönetici, açılan davayı bütün kat maliklerine ve ada veya toplu yapı temsilciler kuruluna duyurur. Kurul kararının iptali halinde bu konudaki yargılama giderleri ortak giderlerden karşılanır. Hakları – Madde 40 Yönetici, kaide olarak vekilin haklarına sahiptir. Kat malikleri, kendilerine düşen borçları ve yükümleri yönetici tarafından noterlikçe yaptırılan ihtara rağmen vaktinde  ve tamamen yerine getirmezlerse, yönetici, hiçbir tazminat ödemeye mecbur olmaksızın, kendine ait sözleşmeyi feshedip yöneticilikten çekilerek bu yüzden uğradığı zararın tazminini kat maliklerinden istiyebilir. Yönetici, yönetim planında veya kendisiyle yapılan sözleşmede bir ücret tayin edilmemiş olsa bile, kat maliklerinden uygun bir ücret istiyebilir. Kat malikleri kurulu, kat malikleri arasından atanmış yöneticinin normal yönetim giderlerine katılıp katılmayacağı, katılacaksa, ne oranda katılacağını kararlaştırır. Bu yolda, bir karar alınmamış ise, yönetici yönetim süresince kendisine düşen normal yönetim giderlerinin yarısına katılmaz. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu İlam mahiyetini haiz belgeler – Madde 38 Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir. İcranın iadesi – Madde 40 Bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur. Bir ilâm hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur. Ancak üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları

Davalısı Apartman Yönetimi Olan İlamlı İcra Takibinde Doğrudan Kat Malikleri Aleyhine Takip Yapılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İflas Kararının Bozulması: Borçlunun Hiç İflas Etmemiş Gibi İflastan Önceki Duruma Geri Dönülmesi

İflas Kararının Bozulması 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu İflas masası – Madde 184 İflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girer. Müflis namına gelen mektuplar iflas idaresi tarafından açılır ve sair mevrudelerin de masaya gönderilmesi posta idaresine bildirilir. Takibin durması ve düşmesi – Madde 193 İflasın açılması, borçlu aleyhinde haciz yoluyla yapılan takiplerle teminat gösterilmesine ilişkin takipleri durdurur. İflas kararının kesinleşmesi ile bu takipler düşer. İflasın tasfiyesi müddetince müflise karşı birinci fıkradaki takiplerden hiçbiri yapılamaz. Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplere iflastan sonra da takip alacaklıları tarafından iflas masasına karşı devam edilir ve satış bedeli 151 inci maddeye göre rehinli alacaklılara paylaştırılır. Artan kısım iflas masasına intikal eder. Şu kadar ki, takip alacaklısı, iflastan önce başlamış olduğu rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipten vazgeçerek, rehnin 185 inci maddeye göre satılmasını isteyebilir. Hukuk davalarının tatili -Madde 194 Acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabilir. Bu hüküm şeref ve haysiyete tecavüzden, vücut üzerinde ika olunan zararlardan doğan tazminat davaları ile evlenme, ahvali şahsiye veya nafaka işlerine müteallik ihtilaflara, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiplerle ilgili olarak açılmış olan hukuk davalarına tatbik olunmaz. Dava durduğu müddetçe zamanaşımı ve hakkı düşüren müddetler işlemez. İflas Kararının Bozulması: Borçlunun Hiç İflas Etmemiş Gibi İflastan Önceki Duruma Geri Dönülmesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/12-366 Karar No: 2019/174 Karar Tarihi: 19.02.2019 Özet: Temyiz incelemesi sonucunda, iflas kararının bozulması hâlinde, bozma ile iflastan önceki duruma geri döndüğünden söz edebilmek için, bu bozma kararının kesinleşmiş, yani ya bozma kararına karşı süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmamış veya başvurulmuş olup da, Yargıtay\’ın karar düzeltme talebini reddetmiş olması gerekir (İflas kararının bozulması (bozmanın kesinleşmesi) ile iflasın açılmış olmasının sonuçları sona erer; yani, iflastan önceki durum geri döner. Buna göre, bozma kararının kesinleşmesi üzerine, icra takiplerine (m.193) kaldıkları yerden devam edilebilir; seçilmiş ise, iflas idaresinin görevi sona erer. Hâl böyle olunca borçlu … Bilgisayar San. Tic. Ltd. Şti. yönünden verilen iflas kararına yönelik bozma kararının kesinleştiği anlaşılmakla, borçlunun hiç iflas etmemiş gibi iflastan önceki duruma geri dönülmesi nedeniyle mahkemenin itirazın durdurulmamasına yönelik verilen direnme kararı uygun ve yerindedir.  (2004 S. K. m. 169, 186, 193, 194, 366) (1086 S. K. m. 429) Dava ve Karar: Taraflar arasındaki imzaya itiraz talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 11. İcra (Hukuk) Mahkemesince itirazın reddine dair verilen 27.10.2009 tarihli ve 2009/67 E., 2009/1558 K. sayılı karar, borçlular vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.06.2010 tarihli ve 2010/3899 E., 2010/15968 K. sayılı kararı ile; “…1-Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlu … vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, 2- Borçlular … Bilgisayar San ve Tic. A.Ş. ve … Bilgisayar San ve Tic. Ltd. Şti.nin temyiz itirazlarına gelince; İmza itirazının reddine dair mahkeme kararından sonra borçlulardan … Bilgisayar San ve Tic. A.Ş. ile … Bilgisayar San ve Tic. Ltd. Şti.nin, İstanbul 5. Asliye Ticaret ve Kadıköy 1.Asliye Ticaret Mahkemelerince 2.12.2009 ve 22.12.2009 tarihlerinde, iflaslarına karar verilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 194. maddesi gereği; acele haller müstesna olmak üzere, müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları, 2.alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar durur. Bu maddenin, henüz kesinleşmemiş olan davalarda da gözönünde bulundurulması gerekir. (…nun 9.11.1988 T.14-631/984) Dolayısıyla 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 194. maddesi gereği müflis borçlular … Bilgisayar San ve Tic. A.Ş. ile … Bilgisayar San ve Tic. Ltd. Şti. hakkında davanın durdurulması kararı verilmesi gerektiğinden, mahkeme kararı sonrası verilen iflas kararları nedeniyle, kararın kısmen bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir…” gerekçesi ile karar … Bilgisayar San ve Tic. A.Ş. ve … Bilgisayar San ve Tic. Ltd. Şti. yönünden bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: İstem, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan icra takibinde imzaya itiraz ile takibin iptali istemine ilişkindir. Borçlular vekili; müvekkilleri hakkında 7.000.000 USD meblağlı bonoya dayanılarak icra takibi yapıldığını, takibe konu olan bonodaki müvekkili şirketlerle ilgili borçlu veya avalist olarak vazedilen imzaları kabul etmediklerini, ayrıca E. T. G.’e ait olduğu varsayılan imzanın da kendisine ait olmadığını ileri sürerek itirazın kabulü ile %40 tazminatın alacaklıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Alacaklı vekili, imzaların tamamının E. T. G.’in eli ürünü olup, müvekkil banka yetkilileri huzurunda atıldığını, ayrıca davacı … firmasının iflasına karar verilmesi istemiyle iflas davası açıldığını, iflas dosyasına sunulan alacaklılar listesinde müvekkil banka alacaklı olarak ve huzurdaki davada inkâr ettikleri icra dosyasının da alacak sebebi olarak bildirildiğini, bu nedenle haksız ve kötü niyetli itirazın reddinin gerektiğini savunmuştur. Mahkemece davacının huzurda alınan el yazı ve imzaları ile toplanan diğer medarı tatbik imzaların takibe dayanak senetlerdeki imzalar ile karşılaştırılarak incelenmesi hususunda grafoloji uzmanlarından oluşan üç kişilik bilirkişi kurulundan alınan 20.08.2009 tarihli raporda takip konusu senedin borçlusu ve avalisti \”Ufotek Bilgisayar- … Bilgisayar- Wisco AG ve …\” adına atfen atılı toplam 8 adet imzanın E. T. G.\’in eli ürünü olduğunun saptandığı, raporun denetlenmeye ve hükme elverişli bulunduğu gerekçesiyle borçlunun imzaya itirazının reddine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 170/3. maddesi koşulları oluşmadığından alacaklının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Borçlular vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; itirazın yapıldığı tarih ve itirazın karara bağlandığı tarihlerde verilmiş bir iflas kararı bulunmadığı gibi borçlunun takibin iptali, borca itiraz, imzaya itiraz gibi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na dayalı olarak icra mahkemesine yaptığı başvuruların hukuk davası olarak nitelendirilmesine yasal olanak bulunmadığı, bu itirazların dayanağını teşkil eden icra dosyalarının iflastan sonraki hukuki durumlarının İcra ve İflas Kanunu’nun 193. maddesince belirlendiği, dolayısıyla borçluların imzaya itiraz etmiş olmaları nedeni ile itiraza ilişkin yargılamanın ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına dek durdurulmasına anılan yasa hükümlerinin engel teşkil ettiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı borçlular Müflis … Bilgisayar San. Tic. A.Ş. iflas idare memuru, müflis E. T. G. iflas idare memuru ve … Bilgisayar San. Tic. Ltd.

İflas Kararının Bozulması: Borçlunun Hiç İflas Etmemiş Gibi İflastan Önceki Duruma Geri Dönülmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İcra Takibinin İptali: Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile Takipte İtirazın Duruşmalı İncelenmesi

İcra Takibinin İptali 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Haciz yolu ile takip: Ödeme emri -Madde 168 İcra memuru senedin kambiyo senedi olduğunu ve vadesinin geldiğini görürse, borçluya senet sureti ile birlikte hemen bir ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrine şunlar yazılır: 1. Alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, takip talebine yazılması lazım gelen kayıtlar, 2. Borcun ve takip masraflarının on gün içinde ödeme emrinde yazılı olan icra dairesine ait banka hesabına ödenmesi ihtarı, 3. Takibin müstenidi olan senet kambiyo senedi vasfını haiz değilse, beş gün içinde icra mahkemesine şikayet etmesi lüzumu, 4. Takip müstenidi kambiyo senedindeki imza kendisine ait olmadığı iddiasında ise bunu beş gün içinde açıkça bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirmesi; aksi takdirde kambiyo senedindeki imzanın bu fasıl gereğince yapılacak icra takibinde kendisinden sadır sayılacağı ve imzasını haksız yere inkar ederse sözü edilen senede dayanan takip konusu alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahküm edileceği ve icra mahkemesin den itirazının kabulüne dair bir karar getirmediği takdirde cebri icraya devam olunacağı ihtarı. 5. Borçlu olmadığı veya borcun itfa edildiği veya mehil verildiği veya alacağın zaman aşımına uğradığı veya yetki itirazını sebepleri ile birlikte beş gün içinde icra mahkemesine bir dilekçe ile bildirerek icra mahkemesinden itirazın kabulüne dair bir karar getirmediği takdirde cebri icraya devam olunacağı ihtarı. 6. İtiraz edilmediği ve borç ödenmediği takdirde on gün içinde 74 üncü maddeye, itiraz edilip de reddedildiği takdirde ise üç gün içinde 75 inci maddeye göre mal beyanında bulunması ve bulunmazsa hapisle tazyik edileceği, mal beyanında bulunmaz veya hakikate aykırı beyanda bulunursa ayrıca hapisle cezalandırılacağı ihtarı. Borca itiraz – Madde 169 Borçlu, 168 inci maddenin 5 numaralı bendine göre borca karşı yapacağı itirazını bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirir. Bu itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. İtirazın incelenmesi – Madde 169/a İcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hâkim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı hâlinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hâkimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir. İcra mahkemesi hâkimi, borçlunun itiraz dilekçesine ekli olarak ibraz ettiği belgelerden borcun itfa veya imhal edildiği veya senedin metninden zamanaşımına uğradığı veya borçlunun borçlu olmadığı yahut icra dairesinin yetkili olmadığı kanaatine varırsa, daha evvel itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir. Borçlunun ibraz ettiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse, icra mahkemesi hakimi, 68/a maddesindeki usule göre yapacağı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde, borçlunun itirazının kabulüne karar verir ve alacaklıyı, sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı birinci fıkra gereğince çağrıldığı duruşmaya gelmediği takdirde icra mahkemesi hakimi alacağın itiraz edilen kısmı için icranın muvakkaten durdurulmasına karar verir. Bunun üzerine alacaklı en geç altı ay içinde icra mahkemesi önünde duruşma talep ederek makbuz altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ispat etmek suretiyle, takibin devamına karar alabilir. İcra mahkemesi, imzanın alacaklıya ait olmadığına karar verirse borçluyu, sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. İcra hakimi, borçlunun zamanaşımı itirazını alacaklının ibraz ettiği kambiyo senedindeki tarihe göre varit görür ve alacaklı da zamanaşımının kesildiğini veya tatil edildiğini resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat edemezse, itirazın kabulüne; aksi halde reddine karar verir. İtirazın kabulü kararı ile takip durur. Alacaklının genel hükümlere göre dava açmak hakkı mahfuzdur. Alacaklı, genel mahkemede dava açarsa, inkar tazminatı ve para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve bu davayı kazanırsa hakkında verilmiş olan inkar tazminatı ve para cezası kalkar. Borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü hâlinde kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere;  takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi hâlinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar. İtirazın reddi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması, hiçbir icra muamelesini durdurmaz. Şu kadar ki, borçlu 33 üncü maddenin üçüncü fıkrasına göre teminat gösterirse icra durur. Borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayeti – Madde 170/a Borçlu, alacaklının bu fasıl hükümlerine göre takip hakkı olmadığını 168 inci maddenin 3 üncü bendine göre şikayet yolu ile ileri sürebilir. İcra mahkemesi müddetinde yapılan şikayet veya itiraz dolayısıyle, usulü dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfı haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığı hususlarını re’sen nazara alarak bu fasla göre yapılan takibi iptal edebilir. Her ne suretle olursa olsun, imza inkarı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz. İcra Takibinin İptali: Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile Takipte İtirazın İncelenmesi Duruşmalı mı Yapılır Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/12-333 Karar No: 2019/416 Karar Tarihi: 09.04.2019 Özet: İcra müdürü takip talebi üzerine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 168. maddesinin 1. fıkrası kapsamında senetten anlaşılmayan bir hususu inceleyemeyeceğinden ve borçlular icra mahkemesine başvurusunda icra müdürünün takip hukuku kurallarına aykırı davrandığını ileri sürmediğinden, borçluların icra mahkemesine başvurusu şikayet mahiyetinde değildir. Borçlular talebini şikayet olarak nitelendirip İcra ve İflas Kanunu\’nun 170/a. maddesinin 2. fıkrasının uygulanmasını talep etmiş ise de hukuki nitelendirme hakime aittir. Borçlular tarafından ileri sürülen maddi vakıa, kambiyo senedi vasfını haiz olan senedin 21.09.2012 tarihli sözleşmenin (ayrı bir belge) teminatı olarak verildiğine ilişkin olduğuna göre talep İcra ve İflas Kanunu\’nun 168. maddesinin 5. fıkrası ile 169. maddesi kapsamında borca itirazın konusu olup, itiraz aynı Kanunun 169/a. maddesine göre duruşmalı olarak incelenmelidir. (2004 S. K. m. 16, 18, 50, 168, 169, 170) (6102 S. K. m. 776, 777) Taraflar arasındaki takibin iptali talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda Çorum İcra (Hukuk) Mahkemesince istemin reddine dair verilen 25.02.2014 tarihli ve 2014/119 E., 2014/123 K. sayılı karar, borçlular tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 29.05.2014 tarihli ve 2014/12083 E., 2014/15419 K. sayılı kararı ile; “…Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo

İcra Takibinin İptali: Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile Takipte İtirazın Duruşmalı İncelenmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İhalenin Feshi İstemi: Tapu Sicilinde Haciz Şerhi Koyduran Kişi “Tapu Sicilindeki İlgili” Sayılabilir mi

İhalenin Feshi İstemi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu İhalenin neticesi ve feshi – Madde 134 İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur.  İhale kesinleşinceye kadar taşınmazın ne şekilde muhafaza ve idare edileceği icra dairesi tarafından kararlaştırılır.  İhale alıcısının talebi üzerine icra dairesi, satışı yapılan taşınmazda kira sözleşmesine bağlı olarak oturan kişiye kira bedelini, diğer hâllerde ise taşınmazı kullanan kişiye bilirkişi marifetiyle tespit edilen aylık kullanım bedelini icra dairesine yatırmasını emreder. İlgili, ihtara rağmen kirayı veya belirlenen bedeli icra dairesine yatırmazsa hakkında 356 ncı madde hükmü kıyasen uygulanır. Bu şekilde depo edilen bedel, ihalenin sonucuna göre hak sahibine ödenir. İhalenin feshini, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 281 inci maddesinde yazılı sebepler de dâhil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul ediliri Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebi, ihale bedeli üzerinden nispi harca tabidir. Bu harcın yarısı talepte bulunulurken peşin olarak yatırılmak zorundadır. Talebin kabulü hâlinde bu harç başka bir kimseye yüklenmez ve istem hâlinde iade edilir. Talebin reddi hâlinde ise alınan bu harç iade edilmez ve harcın kalan kısmı ihalenin feshini isteyenden tahsil edilir. Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebinde, talepte bulunulurken, ilgili kişilerin muhtemel zararına karşılık olmak üzere ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminat gösterilmesi şarttır. Talebin reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bir ay içinde genel hükümlere göre tazminat davasının açılmaması hâlinde hükmedilen para cezasının 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca tahsili için durum mahkemece tahsil dairesine bildirilir. Tahsil dairesi alınan teminattan, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde para cezasını tahsil etmezse talep hâlinde teminat ilgilisine iade edilir. İhalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir. Ancak ihalenin feshi talebinin usulden reddi gereken hâllerde duruşma yapılmadan da karar verilebilir. İcra mahkemesi; 1. Satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler dışında kalan kişilerce talep edilmesi nedeniyle, 2. Satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişiler bakımından feragat nedeniyle, 3. İşin esasına girerek, talebin reddine karar verirse ihalenin feshini talep edeni feshi istenen ihale bedelinin yüzde onuna kadar para cezasına mahkûm eder. 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, beşinci fıkrada yer alan oran yüzde yirmi olarak uygulanır. İhalenin feshine ilişkin şikâyet görevsiz veya yetkisiz icra mahkemesi veya mahkemeye yapılırsa, icra mahkemesi veya mahkeme evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde görevsizlik veya yetkisizlik kararı verir ve masrafını gider avansından karşılamak suretiyle dosyayı resen görevli veya yetkili icra mahkemesine gönderir. Bu kararlar kesindir. Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhâl veya 130 uncu maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar. İcra müdürü, ödenen ihale bedeli ile ilgili olarak, ihalenin feshine yönelik şikâyet sonucunda verilecek karar kesinleşinceye kadar para bankalarda nemalandırılır. İhalenin feshine ilişkin şikâyetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir. İhale kesinleşmedikçe ve ihale konusu mal alıcıya teslim edilmedikçe veya teslime hazır hâle getirilmedikçe ihale bedeli alacaklılara ödenmez. İhale konusu malın teslim edilemeyeceği veya teslime hazır hale getirilemeyeceği durumlarda ihale icra müdürü tarafından iptal olunarak ihale bedeli alıcısına ödenir. Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahare vakıf olunmuşsa şikayet müddeti ıttıla tarihinden başlar. Şu kadar ki, bu müddet ihalenin yapıldığına ilişkin kararın elektronik satış portalında ilan edildiği tarihten itibaren bir seneyi geçemez. İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vakı yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur. Tescil için tapu idaresine yapılacak tebligat, şikayet için muayyen müddetin geçmesinden veya şikayet edilmişse şikayeti neticelendiren kararın kesinleşmesinden sonra yapılır. Taşınmaz davalarında hükümlerin tapu sicil dairesine tebliği -Madde 28 Taşınmaz davalarında davacının lehine hüküm verildiği takdirde mahkeme davacının talebine hacet kalmaksızın hükmün tefhimi ile beraber hulasasını tapu sicili dairesine bildirir. İlgili daire bu ciheti hükmolunan taşınmazın kaydına şerh verir. Bu şerh, Türk Medeni Kanununun 1010 uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmüne tâbidir. Taşınmaz davası üzerine verilen karar ileride davacının aleyhine kesinleşirse mahkeme, derhal bu hükmün hulasasını da tapu sicili dairesine bildirir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması: Tescil – Madde 705 Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. İhalenin Feshi İstemi: Tapu Sicilinde Haciz Şerhi Koyduran Şikayetçi \”Tapu Sicilindeki İlgili\” Sayılabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/77 Karar No: 2019/790 Karar Tarihi: 25.06.2019 Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki ihalenin feshi talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda Büyükçekmece 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikayetin kabulüne ve Büyükçekmece 3. İcra Dairesinin 2011/5708 talimat sayılı dosyasında yapılan 22.06.2015 tarihli satışın iptaline dair verilen 14.10.2015 tarihli ve 2015/645 E., 2015/959 K. sayılı karar, alacaklı vekili, ihale alıcısı ve katılma yoluyla şikâyetçi vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.12.2015 tarihli ve 2015/29919 E., 2015/32309 K. sayılı kararı ile; \”…Şikayette bulunan …, sair fesih nedenlerinin yanı sıra, ihalesi yapılan ve ½ hissesi takip borçlusu (satış vaadi sözleşmesi borçlusu) A. Arslan adına kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmazın, 1/24 hissesine ilişkin olarak açtığı tapu iptali ve tescil davasının kabulüne ilişkin mahkeme kararının, ihale tarihi olan 22/06/2014 tarihinden önce 07/03/2014 tarihinde kesinleştiğini ve dolayısıyla taşınmazın mülkiyetinin tescilden önce uhdesine geçtiğini belirterek ihalenin

İhalenin Feshi İstemi: Tapu Sicilinde Haciz Şerhi Koyduran Kişi “Tapu Sicilindeki İlgili” Sayılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Emekli Maaşının Haczine İlişkin İşlemin Kaldırılması için Şikayet Yoluyla İcra Mahkemesine Başvurulması

Emekli Maaşının Haczine İlişkin İşlemin Kaldırılması için Şikayet Yoluyla İcra Mahkemesine Başvurulması 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı – Madde 93 Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir. Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tâbidir. Kurumun prim ve diğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımı on yıl olarak uygulanır. Bu alacaklar için 89 uncu madde gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı, 88 inci maddede belirtilen ödeme süresinin son gününü takip eden günden itibaren uygulanır. Bu Kanuna dayanılarak Kurumca açılacak tazminat ve rücȗ davaları, on yıllık zamanaşımına tâbidir. Zamanaşımı tarihi; rücû konusu gelir ve aylıklar bakımından Kurum onay tarihinden, masraf ve ödemeler için ise masraf veya ödeme tarihinden itibaren başlar. Zamanaşımından sonra yapılan ödemeler kabul edilir. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine tâbi sigortalıların zamanaşımı nedeniyle prim ödenmeyen süreleri, sigortalılık süresinden sayılmaz ve bu süreye ilişkin sigortalılık hak ve yükümlülükleri düşer. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu İcra mahkemesi – Madde 4 İcra ve iflâs dairelerinin muamelelerine karşı yapılan şikâyetlerle itirazların incelenmesi icra mahkemesi hâkimi yahut kanun gereğince bu görev kendisine verilmiş olan hâkim tarafından yapılır. İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca icra mahkemesinin birden fazla dairesi kurulabilir. Bu durumda icra mahkemesi daireleri numaralandırılır. İcra mahkemesinin birden fazla dairesi bulunan yerlerde iş dağılımı ve buna ilişkin esaslar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir. Her icra mahkemesi hâkimi, kendisine Adlî Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığınca dönüşümlü olarak bağlanan icra ve iflâs dairelerinin muamelelerine yönelik şikâyetleri ve itirazları inceler, icra daireleri başkanlığı kurulmayan yerlerde bu dairelerin gözetim ve denetimlerini yapar, idarî işlerine bakar. İcra yetkisini haiz sulh mahkemelerinin muamelelerine karşı vuku bulacak şikayet ve itirazların icra mahkemesi o mahkemenin hakimidir. Şikayet ve şartlar – Madde 16 Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır. Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir. Şikayet üzerine yapılacak muameleler – Madde 17 Şikayet icra mahkemesince, kabul edilirse şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir. Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur. Yargılama usulleri – Madde 18 İcra mahkemesine arzedilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır. Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi icra mahkemesine ifade zaptettirmek suretiyle de olur. Aksine hüküm bulunmayan hâllerde icra mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir. Duruşma yapılmayan işlerde icra mahkemesi, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde kararını verir. Duruşmalar, ancak zorunluluk hâlinde ve otuz günü geçmemek üzere ertelenebilir. 492 sayılı Harçlar Kanunu Maktu harçlarda ödeme zamanı – Madde 27 (1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir. Mahiyetleri icabı işin sonunda hesap edilip alınması gerekenler, harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir. Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, mütaakıp muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur.  Harcı ödenmiyen işlemler – Madde 32 Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmiyen harcları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır. Emekli Maaşının Haczine İlişkin İşlemin Kaldırılması için Şikayet Yoluyla İcra Mahkemesine Başvurulması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/470 Karar No: 2018/1130 Karar Tarihi: 23.05.2018 Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki haczedilmezlik şikâyeti nedeniyle yapılan yargılama sonunda Ankara 11. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 04.02.2014 gün ve 2012/1229 E., 2014/88 K. sayılı karar şikayetçi-borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 10.06.2014 gün ve 2014/14791 E., 2014/16896 K. sayılı kararı ile: \”…Borçlu, Ankara 8. İcra Müdürlüğü\’nün 2007/11491 Esas (yeni Esas 2012/14069) ve Ankara 10. İcra Müdürlüğü\’nün 2007/9335 sayılı dosyalarından emekli maaşına konulan haczin kaldırılmasını talep etmiş, mahkemece Ankara 8. İcra Müdürlüğü dosyasında davacı borçlunun emekli maaşına haciz konulması için yazılmış müzekkereye rastlanmadığı ve borçlu tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle Ankara 8. İcra Müdürlüğü\’nün 2007/11491 sayılı dosyası ile ilgili şikayetin bu nedenle reddine, yine Ankara 10. İcra Müdürlüğü dosyası ile ilgili şikayeti inceleme görevinin mahkemenin görev alanına girmediği gerekçesiyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Şikayet konusu edilen Ankara 8. İcra Müdürlüğü\’nün 2012/14069 Esas (eski Esas 2007/11491) sayılı dosyasının incelenmesinde, borçlunun emekli maaşı üzerine haciz konulması için ilgili kuruma müzekkere yazıldığı ve bu müzekkereye Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Kırıkkale İl Müdürlüğünce 16.05.2008 tarihinde verilen cevapta, haczin sıraya konulduğunun bildirildiği görülmüştür. O halde mahkemece, Ankara 8. İcra Müdürlüğü\’nün 2012/14069 Esas (eski Esas 2007/11491) sayılı dosyası ile ilgili işin esası incelenerek borçlunun emekli maaşında haciz bulunup bulunmadığı Sosyal Güvenlik Kurumundan sorularak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Öte yandan mahkemenin Ankara 10. İcra Müdürlüğü\’nün 2007/9335 sayılı takip dosyasını iş bölümü nedeniyle tefrik ederek ilgili mahkemeye göndermesi gerekirken, mahkemenin görev alanı kapsamında olmadığı gerekçesiyle bu dosya ile ilgili şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi de doğru bulunmamıştır…\” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme

Emekli Maaşının Haczine İlişkin İşlemin Kaldırılması için Şikayet Yoluyla İcra Mahkemesine Başvurulması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İcra Memurunun Takdir Yetkisi: Malın Üçüncü Kişiye ait Olduğu Gerekçesiyle Haciz Talebinin Reddedilmesi

İcra Memurunun Takdir Yetkisi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Haciz: Talep Müddeti – Madde 78 Ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise itirazı kaldırıldıktan sonra mal beyanını beklemeksizin alacaklı, haciz konmasını isteyebilir. Ancak, alacaklı dilerse haciz talebinde bulunmaksızın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi üzerinden, bu sisteme entegre bilişim sistemleri vasıtasıyla borçlunun mal, hak veya alacağını sorgulayabilir. Sorgulama sonunda Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi, varsa borçlunun mal, hak veya alacağının mahiyeti ve detayı hakkında bilgi verir ve bu durumda sistem üzerinden de haciz talep edilebilir. Bu takdirde icra dairesi, tespit edilen mal, hak veya alacağı elektronik ortamda haczeder. Sorgulama sonunda edinilen bilgiler hukuka aykırı olarak paylaşılamaz. Sorgulama ve haciz işlemlerinin yürütülebilmesi için kamu kurum veya kuruluşları ile 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde tanımlanan kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi ile kendi sistemleri arasında entegrasyonu sağlar. Sorgulamanın tür, kapsam ve sınırı ile diğer hususlar Adalet Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir. Haciz istemek hakkı, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir sene geçmekle düşer. İtiraz veya dava halinde bunların vukuundan hükmün katileşmesine kadar veya alacaklıyla borçlunun icra dairesinde taksit sözleşmeleri yapmaları halinde taksit sözleşmesinin ihlaline kadar geçen zaman hesaba katılmaz. Alacaklı isterse, haciz talebinin vukuuna dair bir vesika verilir. Bu vesika hiç bir harç ve resme tabi değildir. Haciz talebi kanuni müddet içinde yapılmaz veya geri alındıktan sonra bu müddet içinde yenilenmezse dosya muameleden kaldırılır. Yeniden haciz istemek, alacaklı tarafından vukubulan yenileme talebinin borçluya tebliğine mütevakkıftır. İlama müstenit olmayan takiplerde yenileme talebi üzerine yeniden harc alınır. Yenileme masraf ve harcları borçluya tahmil edilmez. Hacze başlama müddeti – Madde 79 İcra dairesi talepten nihayet üç gün içinde haczi yapar. Haczolunacak mallar başka yerde ise haciz yapılmasını malların bulunduğu yerin icra dairesine hemen yazar. Bu halde hacizle ilgili şikayetler, istinabe olunan icra dairesinin tabi bulunduğu icra mahkemesince çözümlenir.  Resmî sicile kayıtlı malların haczi, takibin yapıldığı icra dairesince, kaydına işletilmek suretiyle doğrudan da yapılabilir. Taşınır ve taşınmaz malların haczi – Madde 85 Borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır mallariyle taşınmazlarından ve alacak ve haklarından alacaklının ana, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczolunur. Borçlu yahut borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran şahıslar, taşınır mal üzerinde üçüncü bir şahsın mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakkının bulunması veya taşınır malın üçüncü şahıs tarafından haczedilmiş olması halinde bu hususu haciz yapan memura beyan etmek ve beyanının haciz tutanağına geçerilmesini talep etmek, haczi yapan memur da borçluyu yahut borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran şahısları bu beyana davet etmek zorundadır. Bu tür mallar ile üçüncü şahıs tarafından ihtiyaten haciz veya istihkak iddia edilmiş bulunan malların haczi en sonraya bırakılır. Ancak haczolunan taşınmaz artırmaya çıkarılmadan borçlu borcun itfasına yetecek taşınır mal veya vadesi gelmiş sağlam alacak gösterirse taşınmaz üzerinde haciz baki kalmak üzere önce gösterilen taşınır veya alacak da haczolunur. Şu kadar ki, bu suretle mahcuz kalan taşınmazın idare ve işletmesine ve hasılat ve menfaatlerine icra dairesi müdahale etmez. Hasılatı paraya çevirme masraflarını ve icabında muhafaza ve idare masraflarını tecavüz etmeyeceği muhakkak olan şeyler haczolunmaz. Haczi koyan memur borçlu ile alacaklının menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükelleftir. İstihkak iddiasına itiraz: Borçlunun zilyedliği- Madde 96 Borçlu, elinde bulunan bir malı başkasının mülkü veya rehni olarak gösterdiği yahut üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia edildiği takdirde, icra dairesi bunu haciz ve icra tutanaklarına geçirir ve keyfiyeti iki tarafa bildirir. İcra dairesi aynı zamanda istihkak iddiasına karşı itirazları olup olmadığını bildirmek üzere alacaklı ve borçluya üç günlük mühlet verir. Sükütları halinde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılırlar. Malın haczine muttali olan borçlu veya üçüncü şahıs, ıttıla tarihinden itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunmadığı takdirde, aynı takipte bu iddiayı ileri sürmek hakkını kaybeder. İstihkak iddiasının yapıldığı veya istihkak davasının açıldığı tarihte istihkak müddeisi ile birlikte oturan kimseler yahut bu şahısların iş ortakları, iddianın yapıldığı tarihte veya istihkak davası 97 nci maddenin 9 uncu fıkrası gereğince açılmışsa davanın açıldığı tarihte malın haczine ıttıla kesbetmiş sayılırlar. Üçüncü şahsın zilyetliği – Madde 99 Haczedilen şey, borçlunun elinde olmayıp da üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddia eden üçüncü kişi nezdinde bulunursa, bu kişi yedieminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz. İcra müdürü, üçüncü kişi aleyhine icra mahkemesinde istihkak davası açması için alacaklıya yedi gün süre verir. Bu süre içinde icra mahkemesine istihkak davası açılmaz ise üçüncü kişinin iddiası kabul edilmiş sayılır. Alacaklı tarafından süresinde açılan dava sonuçlanıncaya kadar, haczedilen malın satışı yapılamaz. Haczin, üçüncü kişinin yokluğunda yapılması ve üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunulması halinde de bu fıkra hükmü uygulanır. Haciz tutanağı tanzimi – Madde 102 Taşınır bir malı haciz için mahallinde bir tutanak tutulur. Tutanakta alacaklı ve borçlunun isim ve şöhretleri, alacağın miktarı, haczin hangi gün ve saatte yapıldığı, haczedilen mallar ve takdir edilen kıymetleri ve varsa üçüncü şahısların iddiaları yazılır ve haczi icra eden memur tarafından imza edilir. Haczi talep edilen mal taşınmaz ise icra dairesi 91 inci madde mucibince haczi ait olduğu daireye tebliğ eder ve mahallinde tutulacak tutanakta taşınmazın nevi ve mahiyeti ve hududu ve lüzumlu vasıfları dercolunur. Evvelce ihtiyaten haczedilen şeylere icra haczi vazedildiği surette tutanağa ihtiyati haciz sahibinin dahi iştirak hakkı işaret olunur. Haczi kabil mallar kafi gelmezse veya hiç bulunmazsa bu hal tutanağa kaydolunur. İcra Memurunun Takdir Yetkisi: Malın Üçüncü Kişiye ait Olduğu Gerekçesiyle Haciz Talebinin Reddi Mümkün mü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/12-347 Karar No: 2019/837 Karar Tarihi: 02.07.2019 İstem, icra memur muamelesinin şikâyet yoluyla iptaline ilişkindir. Somut olayda haciz yapılmasına ilişkin alacaklı vekilinin isteminin yerine getirilmesi konusunda icra memurunun bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. İcra memurunun takdir yetkisi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 82. maddesi kapsamında malın haczi kabil olup olmadığı ile sınırlı olup, icra memurunun bunun dışında, haczi istenen menkullerin üçüncü kişiye ait olduğu gerekçesiyle haciz talebini reddetme yetkisi yoktur. İcra memurunun yetkisini aşarak haciz işlemi yapmaması bir hakkın sebepsiz yere sürüncemede bırakılması niteliğinde olup süresiz şikâyete tabidir. İcra memurluğunca yapılması gereken iş haciz işlemi yaparak, üçüncü kişinin istihkak iddiasının tutanağa geçirilip İcra ve İflas Kanunu\’nun 97 ve 99. maddeleri uyarınca istihkak prosedürünü işletmektir.

İcra Memurunun Takdir Yetkisi: Malın Üçüncü Kişiye ait Olduğu Gerekçesiyle Haciz Talebinin Reddedilmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İcranın Geri Bırakılması: Zamanaşımı Süresi İçinde Alacaklının İcra Takip İşlemi Yapmaması

İcranın Geri Bırakılması 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu İcranın geri bırakılması – Madde 33 İcra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçe ile icra mahkemesine başvurarak borcun  zamanaşımına uğradığı veya imhal veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. İtfa veya imhal iddiası yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icra geri bırakılır. İcra emrinin tebliğinden sonraki devrede tahakkuk etmiş itfa, imhal, veya zamanaşımına dayanan geri bırakma istekleri her zaman yapılabilir. Bunlardan itfa veya imhale dayanan istekler mutlaka noterlikçe re’sen yapılmış veya tasdik olunmuş belgelere veya icra zaptına istinat ettirilmelidir. İcra mahkemesi, geri bırakılma talebini reddettiği takdirde borçlu ancak istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içinde alacağı karşılıyacak nakit veya icra mahkemesince kabul edilecek taşınır rehin veya esham veya tahvilat veya taşınmaz rehni yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartiyle istinaf veya temyiz yoluna başvurabilir. Borçlunun yeter malı mahcuz ise veya borçlunun talebi üzerine istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içinde yeter malı haczedilmişse bu fıkrada yazılı teminatı göstermeye lüzum yoktur. Borçlu olmadığı parayı ödemek mecburiyetinde kalan borçlunun 72 nci madde mucibince istirdat davası açarak paranın geriye verilmesini istemek hakkı saklıdır. İcra mahkemesinin karariyle takibin talik veya iptali – Madde 71 Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden istiyebilir. Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa, 33 a. Maddesi hükmü kıyasen uygulanır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Zamanaşımı: Kesilme Sebepleri – Madde 750 (1) Zamanaşımı; dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesiyle kesilir. Hükümleri – Madde 751 (1) Zamanaşımını kesen işlem, kimin hakkında meydana gelmişse ancak ona karşı hüküm ifade eder. (2) Zamanaşımı kesilince, süresi aynı olan yeni bir zamanaşımı işlemeye başlar. Zamanaşımı Süresi İçinde Alacaklının İcra Takip İşlemi Yapmaması Nedeniyle İcranın Geri Bırakılması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/12-331 Karar No: 2019/425 Karar Tarihi: 09.04.2019 Özet: Takip dosyası incelendiğinde, takibin kesinleşmesinden sonra haciz talebi işlemleri arasında ve son işlem haciz talebi ile şikâyet tarihleri arasında 6 aydan fazla süre ile zamanaşımını kesen icra takip işlemi yapılmadığı görülmüştür. Alacaklının belirtilen tarihler arasında icra takibini sürdürme iradesini gösteren bir takip işlemine rastlanılmadığından ve dolayısıyla 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu\’nun 726. maddesinin 1. fıkrasında yazılı 6 aylık zamanaşımı gerçekleştiğinden, mahkemece borçlunun zamanaşımı şikâyetinin kabul edilerek, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 170/b maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun\’un 71/son maddesi yollaması ile 33/a maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekmektedir. (6762 S. K. m. 726, 730) Dava: Taraflar arasındaki icranın geri bırakılması talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda Konya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin reddine dair verilen 09.10.2012 tarihli ve 2012/803 E., 2012/886 K. sayılı karar, şikâyetçi-borçlu vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 28.02.2013 tarihli ve 2012/30196 E., 2013/6641 K. sayılı kararı ile onanmış ise de, şikâyetçi-borçlu vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 12.09.2013 tarihli ve 2013/20783 E., 2013/28331 K. sayılı kararı ile; “…Alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibinin kesinleşmesinden sonra oluşan zamanaşımı nedeniyle borçlu tarafından 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 71 ve 33-a maddeleri uyarınca icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına karar verilmesinin istendiği, mahkemece, 3 yıllık zamanaşımına tabi olduğu gerekçesi ile istemin reddine karar verildiği; işbu kararın borçlu tarafça temyizi üzerine Dairemizce, takip dosyasında işlem yapılmış olup, dosyada 6 aylık zamanaşımı süresinin dolmadığı, her ne kadar mahkemece 3 yıllık zamanaşımının dolmadığından itirazın reddine karar verilmiş ise de 6 aylık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından bahisle sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması gerektiğine karar verildiği anlaşılmaktadır. Takip dayanağı belge kambiyo senedi niteliğinde çek olduğundan çekin ibraz süresinin dolduğu tarih dikkate alındığında olaya 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu\’nun 726 ve 730. maddesi göndermesi ile 662 ve 663. maddelerinin uygulanması gerekir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu\’nun 726. maddesi uyarınca hamilin; cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat hakları ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle müruruzamana uğrar. Borçlar Kanunu’nun 133.maddesine nazaran daha özel nitelikte bulunan ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu\’nun 730/18. maddesi gereğince çekler hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 662.maddesinde zamanaşımını kesen sebepler, dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır. Ticari işlemlerin itimat, itibar ve sürat gibi özellikleri nedeniyle Türk Ticaret Kanunu’nda daha kısa süreli zamanaşımı süreleri belirlenmiş olup, Borçlar Kanunu’ndaki zamanaşımı süreleri burada uygulanmaz. Alacaklının yapacağı icra işlemleri ile süre her defasında yenilenir, yeni bir altı aylık süre başlar. Somut olayda, 31.05.2009, 30.06.2009 ve 31.07.2009 keşide tarihli çeklere dayalı olarak 17.10.2009 tarihinde kambiyo takibine başlanmış, ödeme emri 24.10.2009 tarihinde şikayetçi borçluya tebliğ edilmiştir. Takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının icra takip dosyasında yapmış olduğu, 15.05.2010 tarihli haciz talebi ile 24.12.2010 tarihli haciz talebi işlemleri arasında ve son işlem olan 06.02.2012 tarihli haciz talebi ile 26.09.2012 şikayet tarihleri arasında 6 aydan fazla süre ile zamanaşımını kesen icra takip işlemi yapılmadığı görülmüştür. Takibe konu çeklerin ibraz süresinin bitim tarihi 6273 Sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce olduğundan, çekler 6 aylık zamanaşımı süresine tabidir. İcra takibinin diğer borçlusu hakkında yapılan zamanaşımını kesen işlemlerin şikayetçi borçlu yönünden hüküm ifade etmesi de mümkün olmadığından, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu\’nun 726. maddesinde yazılı 6 aylık zamanaşımı süresi dolmuştur. Bu durumda açıklanan nedenlerle şikayetçi borçlunun zamanaşımı şikayetinin kabul edilerek, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 170/b maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun\’un 71/son maddesi yollaması ile 33/a maddesi gereğince hakkındaki icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken bu eksiklik gözardı edilerek yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir. Mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekirken; Dairemizce onandığı anlaşıldığından, karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile onama kararı kaldırılmak suretiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: İstem, takibin kesinleşmesinden sonraki döneme yönelik zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına ilişkindir. Şikâyetçi-borçlu vekili; müvekkili aleyhine yapılan icra

İcranın Geri Bırakılması: Zamanaşımı Süresi İçinde Alacaklının İcra Takip İşlemi Yapmaması Read More »