İcra ve İflas Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Nafaka, Tazminat ve Ziynet Alacağının Takibi

Nafaka, Tazminat ve Ziynet Alacağının Takibi Aile hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca, boşanma kararının “eklentisi” olan (yoksulluk) ve (iştirak) nafakası da aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir. Bununla birlikte, boşanma hükmü kesinleşmiş ise, eklentilerin (yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat vs.) infaz edilmesi için kararın, eklentiler yönünden de kesinleşmesi gerekmez. Aile hukuku uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. Boşanma davası ve aile hukuku uyuşmazlıklarında taleplerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve hak kaybına uğramamak için aile hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır.  Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, 15 yılı aşkın deneyimi ve boşanma avukatı kadrosu ile müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri boşanma avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan boşanma süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile boşanma davası ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Nafaka Alacağı için İcra Takibi 6100 sayılı HMK’nin 367/2. maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca, boşanma kararının “eklentisi” olan (yoksulluk) ve (iştirak) nafakası da aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir. Bununla birlikte, boşanma hükmü kesinleşmiş ise, eklentilerin (yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat vs.) infaz edilmesi için kararın, eklentiler yönünden de kesinleşmesi gerekmez. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Esas No: 2020/8421 Karar No: 2021/3758 Karar Tarihi: 30.03.2021 Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 26/02/2019 tarih … karar sayılı mahkeme kararının süresi içinde istinaf yolu ile tetkiki davacı vekili tarafından istenmesi üzerine dosya dairemize gönderilmekle dava dosyası için düzenlenen inceleme raporu dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Dava Davacı borçlu vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine … İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası ile… 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı ilamına dayalı olarak takip başlatıldığını, dayanak ilamı nafaka ve tazminat yönünden müvekkilinin temyiz ettiğini, temyiz sonucu onama kararı verildiğini ve 02/01/2019 tarihinde taraflarına tebliğ edildiğini ancak 15 günlük karar düzeltme süresi dolmadığından kesinleşme şerhi vurulmadığını, dolayısıyla nafakaya ilişkin kararın Ocak ayı sonu itibariyle kesinleşeceğini, ayrıca davalının müvekkili hakkında yine… İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, müvekkilinin nafakasını düzenli olarak ödediğini, bu dosya üzerinden muhtıra ile nafakanın 100,00 TL arttırıldığını, kesinleşmeden sonra nafakanın 450,00 TL olduğuna dair muhtıra çekilmesi gerekirken müvekkilini zarara uğratmak için ek olarak icra vekalet ücreti ve icra harcı ve diğer ücretler olarak müvekkilini ekonomik buhrana uğratmak için yeni bir icra takibini usulsüz olarak başlattığını, söz konusu icra dosyasında müvekkilinin hiçbir borcu olmadığını, nafaka ya ilişkin hükmün Ocak ayı sonuna denk gelmesine rağmen Ocak 2019 ayı nafaka bedelini de yatırmış olduğunu beyan ederek… İcra Dairesi’nin 2019/706 esasında kayıtlı bulunan icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında takip ile … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrüre neden olmamak kaydı ile takibe dayanak ilamın kesinleşme tarihinde itibaren 2018 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım ayları fark nafaka bedelleri ile 2019 yılı Ocak ayı nafaka bedelinin ve ayrıca her ayın 1. gününde tahakkuk edecek aylık 450.00 TL yoksulluk nafakasının tahsilinin talep edildiğini, takip şeklinin ilamlı takip olduğunu, … İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasında ise takip ile “… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin ara kararı gereği hükmedilen aylık 350,00 TL tedbir alacağı nafakasının tahsili talep edildiğini, takip şeklinin ilamsız takip olduğunu, 08.10.2014-08.03.2015 tarihleri arasında işleyen 5 aylık tedbir nafakası alacağının talep edilmiş olup takip tarihinden sonra işleyen nafakalara yönelik bir talep bulunmadığını, dolayısıyla anılan takip dosyasının infaz olduğunu, gerek önceki takibin ilamsız takip olması gerekse de infaz olmuş olması karşısında önceki takip dosyası üzerinden takibe devam etme olanağı bulunmadığını, başlatılan takipte hukuka aykırılık bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararı Mahkemece, taraflar arasında… 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/42 Esas 2018/93 Karar sayılı dosyasında boşanma davası görüldüğü, 01/03/2018 tarihinde tarafların boşanmalarına, nafaka, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verildiği, boşanmaya ilişkin hükmün 01/06/2018 tarihinde kesinleştiği, nafaka hükümlerinin boşanma kararının kesinleşmesi ile muaccel hale geleceği, 01/06/2018 tarihinden itibaren nafaka miktarının 450,00 TL olarak belirlendiği, YİBK 2017/2 E. 2017/3 K. sayılı kararı gereği ilamlı takiplerin ilamsız takibe konu edilemeyeceği, … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında başlatılan takibin usul ve yasaya uygun olduğu kanaati oluşmakla davanın reddine, ilamlı icrada icra inkar tazminatı öngörülmediğinden davalının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. İstinaf Sebepleri Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin eldeki davayı ilamın ilamsız takip yapılamayacağından bahisle red kararı verdiğini, ancak ilamsız takibin dayanağının yerel mahkemenin ara kararı ile hükmedilen tedbir nafakası olduğunu, tedbir nafakası ile başlatılan takibe itiraz edilmediğini, zaten yerel mahkemenin ara kararının da ilam niteliği taşıdığını, bu ilamsız icra takibi ile başlatılan nafakayı müvekkili düzenli olarak ödemekte iken davalı tarafın devam eden nafaka dosyası var iken yeniden yerel mahkeme ilamını ilamlı icra konu edip müvekkiline ek icra vekalet ücreti ve masraflar doğurmaması nedeniyle davalının devam eden nafaka dosyasına yoksulluk nafakası adı altında düzenli olarak halen de yatırmakta olduğunu, burada amacın ilamın ilamsız veya ilamlı icra takibi yapılıp yapılmadığı değil müvekkilini maddi açıdan zarara uğratmak olduğunu, zaten davalının devam eden ilamsız icra takibine müvekkilinin yeni bir icra vekalet ücreti ve masraflar çıkmaması için itiraz etmediğini, aynı dosya üzerinden yoksulluk nafakasını yatırmaya devam ettiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Gerekçe Uyuşmazlık, ilamlı takipte takibin iptali talebine ilişkindir. … İcra Dairesinin 2019/706 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı H. G. tarafından borçlu … hakkında 23/01/2019 tarihinde ilamların icrası yoluyla birikmiş 1.150,00 TL nafakanın ve aylık işleyecek 450,00 TL’nin tahsili için ilamlı takip başlatıldığı anlaşılmıştır. HUMK’nin 443/4. (6100 sayılı HMK’nin 367/2.) maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca,

Nafaka, Tazminat ve Ziynet Alacağının Takibi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Fiili Haciz ile Kaydi Haciz Farkı ve Haczin Düşmesi

Fiili Haciz ile Kaydi Haciz Farkı ve Sıra Cetveline Esas Alınacak Haczin Düşmesi Alacaklının yasal süresi içinde usulüne uygun olarak yaptığı satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde yasal sürenin geçmesi ile özellikle sıra cetveline esas alınacak haczin düşmeyeceği kabul edilmelidir. Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, alacak tahsili, ihtiyati haciz, satış ve alacak takibi, icra takibi, haciz işlemleri, karşılıksız çek senet tahsili, tasarrufun iptali, menfi tespit ve istirdat davası, borca ve takibe itiraz işlemlerinin yapılması, iflas ve iflasın ertelenmesi davası, yedieminliği suiistimal davası, itirazın iptali veya kaldırılması davası süreçlerinde gerçek ve tüzel kişilere ve kurumsal müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır. İcra hukuku alanında uzman Kayseri icra avukatı kadromuz, icra hukuku ve icra davaları konusunda 15 yılı aşkın süredir deneyim ve bilgi birikimi ile, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek sağlamaktadır. Zülküf Arslan Hukuk Büromuz hukuki takiplerin gerçekleştirilmesi, mezkûr takipler neticesinde tahsilâtların yapılması ve konkordato veya iflas gibi hukuksal müesseselere başvuran şirketlere hukuki destek verilmesi alanlarında Kayseri icra avukatı kadrosu ile aktif olarak faaliyet göstermektedir. Satış Talebinin İcra Müdürünce Reddi Hâlinde Haczin Düşmemesine ilişkin Yargıtay İçtihadı Alacaklının yasal süresi içinde usulüne uygun olarak yaptığı satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde yasal sürenin geçmesi ile özellikle sıra cetveline esas alınacak haczin düşmeyeceği kabul edilmelidir. Yargıtay Büyük Genel Kurulu Esas No: 2016/4 Karar No: 2018/1 Karar Tarihi: 16.02.2018 ÖZET: Alacaklının yasal süresi içinde usulüne uygun olarak yaptığı satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde yasal sürenin geçmesi ile özellikle sıra cetveline esas alınacak haciz düşmeyecektir. (2004 S. K. m. 16, 17, 59, 67, 69, 78, 100, 101, 106, 107, 111, 112, 113, 110, 123, 129, 140, 141, 142, 142/A) (2797 S. K. m. 16) (İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği m. 6) (19. HD. 01.03.2007 T. 2006/11709 E. 2007/1957 K.) (19. HD. 24.03.2010 T. 2009/9534 E. 2010/3280 K.) (23. HD. 05.11.2012 T. 2012/4479 E. 2012/6395 K.) (23. HD. 26.03.2012 T. 2012/1020 E. 2012/2296 K.) (12. HD. 14.04.2014 T. 2014/7949 E. 2014/10801 K.) I. GİRİŞ A. İçtihatları Birleştirme Konusundaki Başvuru  23. Hukuk Dairesi Tetkik Hâkimi iken hâlen Hukuk Genel Kurulu Tetkik Hâkimliği görevini sürdüren Dr. C.F.K. 30/10/2014 tarihli dilekçesi ile, alacaklının satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde, yasal sürenin geçmesiyle özellikle sıra cetveline esas alınacak haczin düşüp düşmeyeceği konusunda 12. Hukuk Dairesi, 19. Hukuk Dairesi, 23. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu kararları arasında görüş aykırılığı olduğunu ileri sürerek, bu aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesini talep etmiştir. B. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun Kararı ve İçtihadı Birleştirmenin Konusu Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 21/11/2016 tarih ve 338 sayılı kararı ile, “Alacaklının satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde yasal sürenin geçmesiyle özellikle sıra cetveline esas alınacak haczin düşüp düşmeyeceği” hususunda farklı kararların bulunduğu belirtilerek içtihatların birleştirilmesi talebi nedeniyle raportör üye olarak Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi Üyesi N. B. K. görevlendirilmiştir. C. Görüş Aykırılığının Giderilmesi İstemine Konu Kararlar Hukuk Genel Kurulunun 13/10/2010 gün ve 2010/45 Esas -140 Karar, 17/10/2012 gün ve 2012/507 Esas – 722 Karar, 19. Hukuk Dairesinin 01/03/2007 gün ve 2006/11709 Esas, 2007/1957 Karar, 05/06/2008 gün ve 2008/4756 Esas – 6197 Karar, 24/03/2010 gün 2009/9534 Esas – 2010/3280 Karar, 23. Hukuk Dairesinin 05/11/2012 gün ve 2012/4479 Esas – 6395 Karar, 17/12/2012 gün ve 2012/5668 Esas – 7413 Karar, 03/10/2011 gün ve 2011/829 Esas – 781 Karar, 26/03/2012 gün ve 2012/1020 Esas – 2296 Karar, 11/06/2013 gün ve 2013/3200 Esas – 3972 Karar, 30/09/2013 gün ve 2013/4685 Esas -5861 Karar, 12. Hukuk Dairesinin 12/12/2013 gün ve 2013/32468 Esas – 39698 Karar, 14/04/2014 gün ve 2014/7949 Esas-10801 Karar D. Görüş Aykırılığının Giderilmesi İstemine Konu Kararlarda Belirtilen Görüşlerin Özetleri 1- Şikâyet başvurusunda bulunulmaması hâlinde satış talebinin geçersiz olacağı ve haczin düşeceğine yönelik görüşün dayandığı esaslar 12. Hukuk Dairesi önceleri verdiği kararlarında, 19. Hukuk Dairesi sıra cetveline ilişkin verilen kararların temyiz incelemesini yaptığı dönemde verdiği kararlarında, Hukuk Genel Kurulunun 19. Hukuk Dairesinin görüşünü benimsediği kararlarında ve 23. Hukuk Dairesi bir kısım kararlarında; alacaklının avans yatırmak suretiyle yaptığı satış talebinin icra müdürlüğünce reddedilmesi üzerine bu karara karşı şikâyet başvurusu bulunmadığından, satışın reddine ilişkin icra müdürlüğü kararının kesinleşmesi nedeniyle geçerli bir satış talebinin varlığından söz edilemeyeceği, şikâyet yoluna gitmeyen ilgilinin kanuna uygun verilmeyen kararı kabul ettiğinin varsayılması gerektiği belirtilmiştir. 2- Şikâyet başvurusunda bulunulmamasının satış talebinin varlığını etkilemeyeceği ve haczin düşmeyeceğine yönelik görüşün dayandığı esaslar 12. Hukuk Dairesi sonraki ve hâlen verdiği kararlarında, 23. Hukuk Dairesi bir kısım ve hâlen verdiği kararlarında, İİK\’nın 106. maddesi ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmamasının amaçlandığı, bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından satış talebinde bulunularak avans yatırıldığından, alacaklının kanuni gerekleri yerine getirdiği ve haczin ayakta olduğunun kabulü gerektiği, İcra müdürünün satışın yapılamayacağının tespiti mahiyetinde kabul edilmesi gereken ret kararının, satışın istenmemiş sayılması sonucunu doğurması ve bu bağlamda haczin düştüğünün kabulünün hakkın özüne zarar vereceği, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nda süresinde satış istendikten sonra haczi ve satışı düşüren sebepler öngörülmemiş, sadece aynı Kanun\’un 129/son maddesinde ikinci ihalede alıcı çıkmazsa satışın düşeceğinin düzenlendiği, İİK\’nın 106 ve 110. madde hükümleri alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amacıyla getirilmiş olup, alacaklı tarafından süresi içinde satış istenip avansın yatırılmasından sonra bir daha satış istenmesine gerek olmadan haczin ve satışın ayakta olduğunun kabulü gerektiği, satışın aynı iki yıl içinde yapılmasının zorunlu olduğu, aksi hâlde haczin düşeceği yönünde yasada bir hüküm bulunmadığı, alacaklıya yüklenen görevin, süresinde satış isteyerek avansı yatırmak olduğu, İcra Müdürlüğünce satış talebinin reddi kararının alacaklının yasa ile doğan hakkının özünü ortadan kaldıran bir karar olması nedeniyle, süresiz şikâyete tabi olan bu karara yönelik şikâyetin sıra cetveline ilişkin dava ile icra mahkemesi önüne getirildiğinin kabulü gerektiği, anılan ret kararının bu durumda takip hukuku yönünden kesinleştiği sonucuna varılamayacağı, Bir hakkın yerine getirilmemesi veya sebepsiz sürüncemede bırakılması ve kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı yapılacak şikâyetlerin süresiz olduğu, icra müdürünün işleminin sıra cetveline ilişkin davada savunma yolu ile ayrıca ileri sürülmesine göre, bu davada ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği, süresiz şikâyet hakkına sahip olan şikâyet olunanın, aleyhindeki bu karara karşı İİK\’nın 16. maddesine göre süreli şikâyet yoluna gitmeyerek, icra müdürünün

Fiili Haciz ile Kaydi Haciz Farkı ve Haczin Düşmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Adi Ortaklığın Malları Üzerine Haciz Konulabilir mi?

Adi Ortaklığın Malları Üzerine Haciz Konulabilir mi? Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, alacak tahsili, ihtiyati haciz, satış ve alacak takibi, icra takibi, haciz işlemleri, karşılıksız çek senet tahsili, tasarrufun iptali, menfi tespit ve istirdat davası, borca ve takibe itiraz işlemlerinin yapılması, iflas ve iflasın ertelenmesi davası, yedieminliği suiistimal davası, itirazın iptali veya kaldırılması davası süreçlerinde gerçek ve tüzel kişilere ve kurumsal müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Türk Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde adi ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları, haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler. Bununla birlikte ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar. Adi ortaklıkta her ortak, şirketin karına iştirak hakkına sahip olduğundan ortağın kişisel alacaklıları, borçlu ortağın şirketteki kar payını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 89. maddesine göre haczettirebilirler. Ayrıca, aynı Kanunun 638.maddesine göre, adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmasa da ortaklık adına borçyapılabildiğinden ortaklığın alacağına da haciz konulabilir. Adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir. Ancak gerçek ve tüzel kişilerin taraf ehliyeti vardır. İki veya daha fazla işletmenin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri ortaklığın (joint venture) tüzel kişiliği bulunmadığından taraf ehliyeti yoktur. Ortaklar, ortaklık borçlarından dolayı alacaklılara karşı doğrudan doğruya ve sınırsız olarak tüm varlıklarıyla sorumludurlar. İcra hukuku alanında uzman Kayseri icra avukatı kadromuz, icra hukuku ve icra davaları konusunda 15 yılı aşkın süredir deneyim ve bilgi birikimi ile, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek sağlamaktadır. Zülküf Arslan Hukuk Büromuz hukuki takiplerin gerçekleştirilmesi, mezkûr takipler neticesinde tahsilâtların yapılması ve konkordato veya iflas gibi hukuksal müesseselere başvuran şirketlere hukuki destek verilmesi alanlarında Kayseri icra avukatı kadrosu ile aktif olarak faaliyet göstermektedir. Adi Ortaklığın Malları Üzerine Haciz ile ilgili Örnek Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu İçtihat Metni Esas No: 2017/763 Karar No: 2019/344 Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki “icra memur muamelesini şikâyet” talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda Diyarbakır 1. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin reddine dair verilen 10.02.2014 tarihli ve … sayılı karar, borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 23.06.2014 tarihli ve 2014/15236 E., 2014/18150 K. sayılı kararı ile; “…Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 622-623. maddeleri gereğince adi ortaklıkta her ortak, şirketin karına iştirak hakkına sahip olduğundan ortağın kişisel alacaklıları, borçlu ortağın şirketteki kar payını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 89. maddesine göre haczettirebilirler. Ayrıca, aynı Kanunun 638.maddesine göre, adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla, bir ortağın şahsi alacaklıları haklarını ancak, o şerikin tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler, ne var ki şirket sözleşmesinde bu kuralın aksi de kararlaştırılabilir. İki veya daha fazla işletmenin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri ortaklığın (joint venture) tüzel kişiliği bulunmadığından taraf ehliyeti yoktur. Ortaklar, ortaklık borçlarından dolayı alacaklılara karşı doğrudan doğruya ve sınırsız olarak tüm varlıklarıyla sorumludurlar. Ancak gerçek ve tüzel kişilerin taraf ehliyeti vardır (Prof. Dr. Baki Kuru icra ve iflas Hukuku EI Kitabı 2004 bas. Sahife 137 HGK. nun 08.10.2003 tarih ve 2003/12¬574 E 2003/564 K. sayılı içtihadı). Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir. Somut olayda, Diyarbakır 7. İcra Müdürlüğü\’nün … sayılı takip dosyasından borçlular … Endüstri Ticaret ve Sanayi A.Ş., … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş., … İş Ortaklığı ve … İş Ortaklığı aleyhine çeklere dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, borçlu … Endüstri Ticaret ve Sanayi A.Ş.\’nin şikayeti sonucu Diyarbakır 1. İcra Hukuk Mahkemesi\’nin 14.01.2014 tarih, … sayılı kararı ile … İş Ortaklığı ve … İş Ortaklığı hakkındaki takibin, iş ortaklarının taraf ehliyeti bulunmadığı gerekçesi ile iptal edildiği, takip dosyasından Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığına yazılan 13.12.2013 tarihli haciz müzekkeresine, T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı\’nca verilen 21.02.2014 tarih ve … sayılı cevabi yazıda, … İnşaat Sanayi Ticaret A.Ş. ve … Endüstri Ticaret ve Sanayi A.Ş.\’nin oluşturduğu iş ortaklığının idarenin yüklenici olduğu ve haczin takipli borçlar sıralama tablosuna alındığı bildirilmiştir. Adi ortaklıklarda, ortakların borçlarından dolayı takip yapılması halinde, ortağın kar payı veya tasfiye payına haciz konulması mümkün olup, alacaklı tüzel kişiliği bulunmayan ortaklığa ait bir mal veya alacak üzerine haciz koyduramaz. O halde mahkemece şikayetin T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı\’nca verilen 21.02.2014 tarih ve … sayılı cevabı yazısına göre hak ve alacağına haciz konulan iş ortaklığı yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: İstem, icra memur muamelesini şikâyete ilişkindir. Borçlu vekilinin; Diyarbakır 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 14.01.2014 tarihli ve … sayılı kararı ile adi ortaklık hakkında yapılan icra takibinin iptaline karar verildiğinden, Diyarbakır 7. İcra Müdürlüğünün … ve …. sayılı dosyalarında, adi ortaklık malları üzerine uygulanan hacizlerin kaldırılmasını ve muhafaza altına alınan malların iadesine karar verilmesini talep ettiklerini, ancak icra memurunun talebini reddettiğini ileri sürerek, 04.02.2014 tarihli memurluk işleminin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Yerel Mahkemece; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu\’nun 637.maddesinin Kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan ortak, bu kişiye karşı bizzat kendisi alacaklı ve borçlu olur. Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yaparsa, diğer ortaklar ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu olurlar. düzenlemesinin yer aldığı, tüzel kişiliği olmadığı gerekçesiyle adi ortaklık yönünden icra takibinin iptaline karar verilse bile, adi ortaklığa ait mallar üzerinde ortaklığı oluşturan özel ya da tüzel kişiler arasında elbirliği ile mülkiyet ilişkisi olduğu, adi ortaklığın ticari faaliyetlerinden doğan borçlardan dolayı diğer ortaklar şahsen sorumlu olduklarından icra müdürlüğünce haciz yapılmasında usulsüzlük bulunmadığı, aksi hâlde adi ortaklığa ait mallara haciz konulamayacaksa uygulamada şirketlerin tüm ticari işlerini kuracakları adi ortaklık üzerinden yürüteceği ve tüm malvarlıklarını da adi ortaklığa devredecekleri, bu durumda ticari ilişkiye girdikleri üçüncü kişilerin adi ortaklıktan hiçbir şey elde edemez hâle gelebilecekleri, somut olayda takip konusu borcun adi ortaklığın bizzat

Adi Ortaklığın Malları Üzerine Haciz Konulabilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Üçüncü Kişinin Elindeki Malın Haczi ve Müstakbel Alacakların Haczi

Üçüncü Kişinin Elindeki Malın Haczi ve Doğacak / Müstakbel Alacakların Haczi Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, alacak tahsili, ihtiyati haciz, satış ve alacak takibi, icra takibi, haciz işlemleri, karşılıksız çek senet tahsili, tasarrufun iptali, menfi tespit ve istirdat davası, borca ve takibe itiraz işlemlerinin yapılması, iflas ve iflasın ertelenmesi davası, yedieminliği suiistimal davası, itirazın iptali veya kaldırılması davası süreçlerinde gerçek ve tüzel kişilere ve kurumsal müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır. İcra hukuku alanında uzman Kayseri icra avukatı kadromuz, icra hukuku ve icra davaları konusunda 15 yılı aşkın süredir deneyim ve bilgi birikimi ile, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek sağlamaktadır. Zülküf Arslan Hukuk Büromuz hukuki takiplerin gerçekleştirilmesi, mezkûr takipler neticesinde tahsilâtların yapılması ve konkordato veya iflas gibi hukuksal müesseselere başvuran şirketlere hukuki destek verilmesi alanlarında Kayseri icra avukatı kadrosu ile aktif olarak faaliyet göstermektedir. Üçüncü Kişinin Elindeki Malın Haczi Mümkün mü? Üçüncü kişinin elindeki bir paranın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun taşınır hacizlerine ilişkin 88. maddesine göre haczedilmesinde, tıpkı taşınırlarda olduğu gibi, paranın somut olarak üçüncü kişi elinde mevcut olması gerekir. Henüz mevcut olmayan bir paranın taşınır hükümlerine göre haczine yasal olanak bulunmamaktadır. Şikâyetçinin alacaklısı olduğu icra dosyasında henüz tasfiye payı belli olmadan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)\’nun 88. maddesi anlamında müzekkere ile ileride doğacak tasfiye payına haciz konulduğu, haciz müzekkeresinin gönderildiği tarihte taşınır hükümlerine göre haczedilecek bir paranın henüz mevcut olmadığı ve olmayan bir para üzerine taşınır mallara ilişkin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nun 88. maddesi çerçevesinde haciz konulamayacağı, haczi yasaya uygun bir haciz olmadığından sıra cetvelinde yer alması mümkün olmayan şikayetçinin hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Esas No: 2014/7888 Karar No: 2015/4347 Karar Tarihi: 05.06.2015 Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Şikayetçi vekili… 4. İcra Müdürlüğü\’nün … sayılı icra takip dosyası üzerinden düzenlenen sıra cetvelinde şikayet olunanın alacağının ilk sırada yer aldığını, şikayet olunan tarafından borçlunun şirketteki tasfiye hissesine yapılan haczin tasfiye memuru yerine mahkemeye bildirildiği, müvekkilinin alacaklı olduğu…4. İcra Müdürlüğü\’ndeki haciz tarihinin şikayet olunanın haczinden önce olduğunu ileri sürerek, sıra cetvelinin iptaline ve alacaklarının ilk sıraya alınmasına karar verilmesini talep etmiştir. Şikayet olunan vekili, icra müdürlüğünce tasfiye bedeline haciz kararının verildiği tarihin haciz tarihi olduğunu savunarak, şikayetin reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, deliller ve tüm dosya kapsamına göre; borçlunun 3. kişilerdeki alacağının menkul hükmünde olduğu, bu nedenle, tasfiye hissesinin haczi için paranın bulunduğu yere gidilmesinin gerekmediği, borçluya gelecek paranın haczi halinde, haczin geçerli olduğu tarihin, haciz kararının verildiği tarih olduğu, hacze ilişkin müzekkere ya da haciz ihbarnamesinin tebliğinin bildirim amaçlı olduğu ve sıra cetvelinin usulüne uygun olduğu gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir. Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir. Şikayet, sıra cetvelinde sıraya ilişkindir. Borçlunun üçüncü kişilerdeki mal, alacak ve diğer haklarının haczi 2004 sayılı İİK’nın 89. maddesi çerçevesinde mümkün kılınmıştır. Bu hükümle, üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi tebliğ edilmek suretiyle söz konusu mal, alacak ve hakların haczine imkân tanınmış, tebliğ edilen haciz ihbarnamelerine üçüncü kişinin itiraz yolu açık tutulmuştur. Kendisine birinci haciz ihbarnamesi gönderilen kimsenin, bu haciz ihbarnamesine itiraz etmemesi halinde, mal yedinde ve borç zimmetinde sayılır. Üçüncü kişinin ihbarnameye süresi içinde itiraz etmesi halinde, usulüne uygun bir haczin varlığından bahsedilemez. Elinde borçluya verilmesi gereken bir mal ya da para bulunan üçüncü kişinin, gerçeğe aykırı itirazı halinde dahi hacizden söz edilemez ve alacaklının hakları ancak aynı yasanın 89/4 ve 120/2. maddeleri çerçevesinde korunabilir. İİK’nın 89. maddesi, kural olarak, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki bir hukuki ilişkiden kaynaklanacak müstakbel alacaklar için de uygulanabilir. Haciz ihbarnameleri ile borçlunun borçlusu konumundaki üçüncü kişinin elinde o anda bulunan mal, alacak ve diğer hakların haczedilmesi mümkün olduğu gibi, borcun tamamen ödenmesine kadar geçecek sürede (aylık kira bedeli, yüklenici lehine tahakkuk eden hak edişler ve somut olaydaki gibi emekli ikramiyesi alacağı vb. gibi) üçüncü kişi nezdinde oluşacak alacakların da haczine olanak tanınmıştır. Anılan yasa hükümlerinin uygulanmasından vazgeçilerek, bir diğer ifade ile haciz ihbarnamesi göndermek yerine müzekkere ile alacak üzerine haciz konulması aynı yasanın 88. maddesinde düzenlenen menkul haczi hükümlerine tabidir. Haciz müzekkeresi ile ancak mevcut bir mal, hak ya da alacak üzerine haciz konulabilir; öte yandan bu yöntemde üçüncü kişinin itirazına ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır. Borçluya ait nakit parayla karşılaşan icra memuru, İcra ve İflâs Kanunu\’nun 88. maddesi hükmü çerçevesinde bu parayı haczedebilir. Üçüncü kişinin elindeki bir paranın İİK’nın 89. maddesine göre değil de, taşınır hacizlerine ilişkin 88. maddesine göre haczedilmesinde, tıpkı taşınırlarda olduğu gibi, paranın somut olarak üçüncü kişi elinde mevcut olması gerekir. Henüz mevcut olmayan bir paranın taşınır hükümlerine göre haczine yasal olanak bulunmamaktadır. Bu bakımdan üçüncü şahıstaki para alacağının da anılan 110. madde hükmüne kıyasen hacizden itibaren bir yıllık süre içerisinde icra dosyasına celbinin istenmesi gerekir. Aksi halde haciz düşer. (Satış talebi, para hacizlerinde dosya celbinin istenmesi suretiyle yapılır.) Öte yandan İİK\’nın 142. maddesinde, cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklının takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel münderecatına itiraz edebileceği düzenlenmiş olup, bu madde hükmü ile sıra cetveline itiraz hakkı takip alacaklılara tanınmış ise de her alacaklı bu hakkı haiz değildir. YHGK\’nın 05.03.2008 tarih ve 19-161 Esas, 213 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, sıra cetveline itiraz eden alacaklının icra takibinin ve buna bağlı olarak geçerli bir haciz işleminin bulunması gerekir. Sıra cetveline yönelik itiraz ya da şikayette bulunma yetkisi, bu itiraz üzerine düzenlenecek yeni sıra cetveline girme hakkı bulunan alacaklılara tanınmıştır. Bir diğer ifade ile bedeli paylaşıma konu mal üzerinde haczi ya da rehni bulunmayan alacaklının, sıra cetvelinin iptalini istemekte de hukuki yararı yoktur. Sıra cetveli bedeli paylaşıma konu mal üzerinde, satış tarihi itibariyle haczi bulunan alacaklılar dikkate alınarak düzenlenir. Aksi halde satış bedelinden pay ayrılamayacağından, adı geçenlerin sıra cetvelinin iptalini istemekte hukuki yararı bulunmamaktadır. Somut olayda, şikayetçinin alacaklı olduğu…4. İcra Müdürlüğü\’nün 2013/7520 E. sayılı icra dosyasında, borçlunun üçüncü kişi… Dış Ticaret Limited Şirketi\’ndeki doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarının haczi talebi ile 15.09.2009 tarihinde müzekkere yazıldığı,… Dış Ticaret Limited Şirketi tasfiye memurluğunca bu müzekkereye cevaben verilen yazıda, haciz yazısının 19.09.2009 tarihinde

Üçüncü Kişinin Elindeki Malın Haczi ve Müstakbel Alacakların Haczi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İcra Takibi için Avukat Gerekli mi?

İcra Takibi için Avukat Gerekli mi? İcra ve İflas uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için alanında yetkin bir avukattan hukuki yardım alınması oldukça önemlidir. İcra takibi ve dava sürecinde güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Alanında yetkin Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, icra ve iflas hukuku uyuşmazlıklarında taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır. İcra hukuku alanında uzman Kayseri icra avukatı kadromuz, icra hukuku ve icra davaları konusunda 15 yılı aşkın süredir deneyim ve bilgi birikimi ile, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek sağlamaktadır. Zülküf Arslan Hukuk Büromuz hukuki takiplerin gerçekleştirilmesi, mezkûr takipler neticesinde tahsilâtların yapılması ve konkordato veya iflas gibi hukuksal müesseselere başvuran şirketlere hukuki destek verilmesi alanlarında Kayseri icra avukatı kadrosu ile aktif olarak faaliyet göstermektedir. İcra Takibi Türleri İcra Hukuku’nda alacaklı tarafından borcun tahsili için başvurulacak olan takibin türü; alacaklının elinde bulunan belgenin türüne ve niteliğine göre değişkenlik göstermektedir. Bu kapsamda hukuki durumların farklılığına göre takip yolları ve süreler de farklılık göstermektedir. Alacaklının alacağının tahsili için başvurabileceği genel takip yolları ilamlı ve ilamsız takip yolu olarak sıralanabilir. İlamsız İcra Takibi Elinde ilam (mahkeme tarafından verilen karar) ya da kambiyo senedi (bono, poliçe, çek) gibi belgeleri bulunmayan alacaklının alacağını tahsil için başvurduğu takip yoluna ilamsız icra takibi denilmektedir. İlamsız icra takibinin konusu para ve teminattır. Bu nedenle çocuk teslimi, menkul teslimi, taşınmazların tahliye ve teslimi gibi konusu para olmayan alacaklar için ilamsız icra takibi yapılamaz. Bu takip yolu ile mahkemeden karar alınmadan icra dairesine başvurularak borçluya karşı takip başlatılır. Takip başlatıldıktan sonra borçluya ödeme emri gider ve borçluya 7 gün içerisinde ödemesi veya itiraz etmesi bildirilir. 7 günlük süre içerisinde itiraz edilmezse ve ödeme yapılmazsa, takip kesinleşir. İcra hukukundaki diğer aşamaların (sorgu, haciz, satış…) işletilebilir hale gelebilmesi de, ancak takibin kesinleşmesi ile mümkündür. Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile Takip Alacaklı ile borçlu arasındaki ilişkinin bono, poliçe veya çek gibi bir kambiyo senedine dayanması durumunda alacaklı borçlusunu kambiyo senetlerine özgü haciz veya iflas yolu ile takip edebilecektir. Alacaklının elinde kambiyo senedi niteliğinde bir belge bulunması halinde bu takip yolu ile diğer takip türlerine göre daha hızlı sonuç alabilecektir. Çünkü Kanun burada borçlunun borcunu ödemesi veya itiraz etmesi için gerekli süreleri daha kısa tutmuştur. Buna göre kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılması halinde, borçlunun 10 gün içerisinde borcunu ödemesi veya 5 gün içerisinde itiraz etmesi gerekmektedir. Aksi halde borçlu hakkında başlatılan takip kesinleşecek, kişi hakkında icra prosedüründeki diğer işlemlere geçilebilecektir. Rehinin Paraya Çevrilmesi Yolu ile Takip Rehin hakkı, alacaklının alacağını garanti altına almak için borçlunun taşınır veya taşınmaz malı üzerinde veya bir hakkı üzerinde kurulan, borçlunun borcunu ödememesi halinde alacaklıya o hakkı paraya çevirme ve elde edilen tutardan alacağını karşılama imkânı sağlayan bir haktır. Örnek olarak; ipotek, hisse rehni, banka ipoteği, taşınır rehni gibi rehin türleri verilebilir. Bir alacağın rehinle teminat altına alınması halinde, İcra ve İflas Kanunu gereğince artık rehinin paraya çevrilmesi yoluyla ile takip edilmesi zorunludur. Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebilir. İlamlı İcra Takibi Para ve teminat alacakları dışındaki alacaklar için ilamsız icra takibi yapılamadığından bunlar hakkında öncelikle mahkemeden ilam alınması ve sonrasında bu ilamın, ilamlı icra takibi yoluyla takibe konulması gerekmektedir. Bunlar haricinde para ve teminat alacakları için de ilamlı icra takibi yapılabilmektedir. Mahkeme tarafından verilen ilamlar dışında bazı belgeler de ilamların icrası hükümlerine tabi tutulmuştur. Bunlar 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenmiştir: Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir. İflas Yolu ile Takip 15 yılı aşkın deneyimi ile Kayseri icra avukatı kadromuz, iflas uygulanmasında ve sonrasında açılacak davalarda müvekkillerimizi alacaklı vekili olarak temsil etmekte ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Mahkemece iflasına karar verilen bir borçlunun, haczedilebilen taşınır ve taşınmaz tüm mal varlığının ve hakların, icra yoluyla paraya çevrilerek, alacaklının alacağını tahsil etmesini sağlayan takip yoludur. Ancak iflas yolu ile takip; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu gereğince tacir sayılanlar veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlara göre tacir olmadıkları halde iflasa tabi oldukları düzenlenen gerçek ve tüzel kişiler hakkında yapılabilmektedir. İcra ve İflas Kanunu’nda başlıca üç iflas yoluyla takip türüne yer verilmiştir. Bunlar; iflas yoluyla adi takip, Kambiyo senetlerine (bono, poliçe, çek) dayalı iflas yoluyla takip ve doğrudan doğruya iflastır. İflas, ülkemizde sık kullanılan işletme tasfiyesi ya da alacak takibi yöntemi değildir. Bunun nedeni kamu alacaklarına verilen ayrıcalık ve öncelikler, alacaklılar için uygun bir ortam oluşmaması ve iflas açıklayanlar bakımından hukuki ve cezai yaptırım risklerinin yüksek olması olarak düşünülebilir. Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, iflas konularında hukuki hizmet sunduğu gibi uygulamada daha yaygın olan ve yeniden yapılandırma ile konkordato işlemlerini bir arada içeren “iflas erteleme” konusunda da hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri İcra Avukatı kadromuz iflas erteleme işlemlerine karşı alacaklılar yönünden hukuki süreçlerin takibi konusunda da temsil ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır. İcra ve İflas Hukuku kapsamında aşağıdakilerle sınırlı olmamak üzere Zülküf Arslan Hukuk Büromuz tarafından sunulan hizmetler şu şekilde sıralanabilir. Ödeme Emrine İtiraz Alacaklıyı koruyan hükümlerin yanı sıra Kanun’da borçluyu korumak için de düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerin başında ödeme emrine itiraz etme hakkı gelmektedir. Buna göre borçlu; kendisine gelen ödeme emrindeki borca (alacağın miktarına, muacceliyetine, takip yoluyla istenemeyeceğine…) veya imzaya ilişkin itirazda bulunabilir. Borçlunun takibe itiraz etmesi durumunda, icra dairesi nezdinde başlatılan takip mahkeme tarafından söz konusu itiraz hakkında karar verilinceye kadar duracaktır. Alacaklı, borçlunun itirazı üzerine durmuş olan takibi devam ettirmek isterse; İtirazın Kaldırılması Davası veya İtirazın İptali Davası açması gerekmektedir. Kayseri İcra Avukatı Hizmetlerimiz Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, alacak tahsili, ihtiyati haciz, satış ve alacak takibi, icra takibi, haciz işlemleri, karşılıksız çek senet tahsili, tasarrufun iptali, menfi tespit ve istirdat davası, borca ve takibe itiraz işlemlerinin yapılması, iflas ve iflasın ertelenmesi davası, yedieminliği suiistimal davası, itirazın iptali veya kaldırılması davası süreçlerinde gerçek ve tüzel kişilere ve kurumsal müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Hizmetlerimiz -aşağıdakilerle sınırlı olmamak üzere- genel olarak şu şekilde sıralanabilir: Her türlü icra takibi hazırlanması ve takibi Haciz işlemleri Karşılıksız çek davalarının açılması ve takibi İflas hukuku işlemleri İflasın ertelenmesi

İcra Takibi için Avukat Gerekli mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İtirazın İptali Davası

İtirazın İptali Davası İtirazın iptali davası başta olmak üzere borçlar hukuku ile icra ve iflas hukuku dava ve uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için borçlar hukuku/usul hukukunda uzman avukattan hukuki yardım alınması oldukça önemlidir. Dava sürecinde güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Alanında yetkin Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, icra ve iflas hukuku uyuşmazlıklarında taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Kayseri icra avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan icra ve iflas süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. İtirazın İptali Davasında Kısmi Dava Olarak Açılabilir mi, Islah Talebi Mümkün mü? İtirazın iptali davasının konusunun bölünmesi mümkün olmadığından kısmi dava şeklinde itirazın iptali davası açılması da mümkün değildir. Ayrıca itirazın iptali davasında alınan bilirkişi raporu ile alacağın takipteki miktardan fazla olduğu ortaya çıksa bile, ıslahla talep arttırılamaz. İtirazın iptali davası icra takibine bağlı davadır ıslah olmaz, fazla talep varsa ek dava açılır. Hak edişlerin ilgililerinden temin edilmesi, maliyet hesaplarının sözleşmeye uygunluğunun denetlenmesi ve icra takibindeki taleple bağlı kalınarak davanın sonuçlandırılması gerekir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2012/5307 Karar No: 2013/3233 ÖZET: Mahkemece yapılacak iş; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin ilgili maddeleri kapsamında düzenlenen hak edişlerin ilgililerinden temin edilip, sözleşmenin ilgili maddesinde gösterilen maliyet hesap kalemlerinin ayrı ayrı belirtilerek maliyet hesabının ne şekilde yapıldığının temyiz denetimine elverişli şekilde belirlendiği ek bilirkişiler kurulu raporu alınarak, alınan rapor içeriğine göre maliyet hesaplarının sözleşmeye uygunluğu da denetlenerek davanın ıslah konusuyla ilgili olarak yapılan açıklamalar gözetilip, icra takibindeki taleple bağlı kalınmak suretiyle davalı şirket açısından sonuçlandırılması, diğer davalılar yönünden davanın pasif husumet yokluğundan dolayı reddine karar verilmesinden ibarettir. (2004 S. K. m. 67) (1086 S. K. m. 83) (6100 S. K. m. 176) Dava: Hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davalılar vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat H. K. ile davalılar vekili Avukat Z. G. ve Avukat N. Y. Ö. geldi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü: Karar: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin olup; mahkemece, davanın ıslah edilen ve alacak davası olarak görülen kısmı da dahil olmak üzere kabulüne ve icra inkar tazminatı isteğinin reddine dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm; davalı şirketin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi gerekmiştir. 2- Davalı iş sahibi şirketin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında yapılan 05.10.2005 tarihli sözleşme gereği iş sahiplerine ait taşınmaz üzerine villa yapımı konusunda anlaşıldığını, sözleşmeye göre taraflarına maliyet + % 12 kâr verileceğinin kararlaştırıldığını, 26.03.2006 tarihi itibariyle işin % 50\’lik kısmının tamamlandığını ve ihtarname gönderilmesine rağmen KDV dahil 201.648,27.-TL iş bedelinin ödenmediğini, girişilen icra takibinde de 152.262,00.-TL\’lik alacak kısmına itiraz edildiğini ileri sürerek; itirazın iptali, takibin devamı ile lehlerine asgari % 40 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş; yargılama sırasında alınan bilirkişiler kurulu raporunda belirlenen alacak miktarına göre talebini ıslah ederek talep konusunu 101.983,00.-TL artırmış ve itirazın iptali davası kapsamı dışında kalan bu alacağın da takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davalı şirket ortaklarına husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, onların şirketi temsilen sözleşmeyi imzaladıklarını, bunun dışında sözleşme gereği bir yükümlülüklerinin olmadığını, davacı yüklenicinin sözleşme gereği üzerine düşen edimlerini ifa etmediğini, mahkeme kanalı ile yapılan tespite göre, inşaat seviyesinin % 50\’nin altında kaldığını ve yapılan bir kısım imalatın ayıplı olduğunu, ayrıca inşaatın sözleşmede öngörülen sürede bitirilmesinin de mümkün olmadığının belirlendiğini ifade ederek davanın reddi ile lehlerine alacağın % 40\’ı oranında tazminata hükmedilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, alınan bilirkişiler kurulu kök ve ek raporlarında belirlenen bedel esas alınarak davanın ıslahla birlikte kabulüne ve icra inkar tazminatı isteğinin reddine karar verilmiştir. Hukuk yargılamasında ıslah, tarafların usule ilişkin yaptıkları işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmesine imkan veren bir kurumdur. Gerek ıslah tarihinde yürürlükte bulunan (mülga) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu\’nun 83, gerekse karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 176. maddesinde, taraflardan her birinin, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği hükme bağlanmakla kural olarak Türk Hukukunda ıslaha izin verilmiştir. Islahın konusu, genel anlamda usul işlemleri olup, davanın sebebi, konusu ve talep neticesi ıslahla değiştirilebilir. Ancak, dava dilekçesinde talep edilmemiş bir alacak kaleminin ıslah yoluyla artırılıp dava konusu edilmesi mümkün değildir. Zira, ıslah ancak mevcut bir usul işleminin düzeltilmesine imkan tanır. İtirazın iptali davaları, icra takibine bağlı davalardandır, itirazın iptali davasının konusu, davacı tarafından takibe konu edilip de davalı tarafından itiraz edilen alacak kaleminden ibarettir. Buna göre, itirazın iptali davasının en geniş hali, icra takibine bütünüyle itiraz edilmesi halinde söz konusu olur ki, bu halde takip talebinde alacağa konu edilen miktarın tamamı bir eda davası olan itirazın iptali davasının konusu haline gelir. Bu halde, itirazın iptali davasının konusunun bölünmesi mümkün olmadığından kısmi dava şeklinde itirazın iptali davası açılması da mümkün değildir. Başka bir anlatımla, itirazın iptali davalarında mahkeme, takip talebindeki taleple bağlı olup; ıslahın ancak mevut bir usul işlemine ilişkin olabileceği gözetilerek, ıslah yoluyla ancak itirazın iptali davasına konu edilen alacağın alacak davası olarak görülmesinin talep edilebileceği kabul edilerek sonuca ulaşılmalıdır. Bu nedenle icra takibine konu edilen bir talep olmadan itirazın iptali istemine ilaveten ıslah yoluyla alacak istenmesi mümkün değildir. Nitekim, dava itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacının yargılama sırasında nisbi harç yatırarak itirazın iptali isteğine ilaveten takip kapsamı dışında kalan miktarda alacak isteminde bulunması, talebe yeni bir talep eklenmesi niteliğinde olup, usulüne uygun olarak yapılmış ıslah olarak kabul edilemeyeceğinden, mahkemece bu konuda esastan bir karar verilmesi mümkün değildir. Somut olayda, davacı takip talebinde 201.648,27.-TL iş bedelinin tahsilini talep etmiş, davalı taraf bu bedelin 152.262,00.-TL\’lik kısmına itiraz ederek

İtirazın İptali Davası Read More »