Kira Hukuku

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Tahliye Taahhüdü, Mahkeme Kararı ile Tahliye İlamına Bağlanmadan Kiraya Verene Sözleşmeyi Sona Erdirme Hakkı Verir mi?

Salt Tahliye Taahhüdü, Mahkeme Kararı ile Tahliye İlamına Bağlanmadığı Sürece Kendiliğinden Kiraya Verene Sözleşmeyi Sona Erdirme Hakkı Vermez Salt Tahliye Taahhüdünün Kendiliğinden Kira Sözleşmesini Sona Erdirme Hakkı Verip Vermeyeceği: Somut olay değerlendirildiğinde; davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan … tanzim tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamakta olup, Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere kiralananın niteliği itibariyle, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümlerine tabii olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar İlk Derece Mahkemesince; kira sözleşmesinde ” 10 yıllık süre dolduğu için …yılında ihaleye çıkılacağını kabul eder. Daha önce yüklenici ile yapılan sözleşmeler geçersizdir.” düzenlemesine yer verilmiş olmakla, tarafların serbest iradesiyle hüküm altına alınan ve açık tahliye taahhüdü içeren işbu hükmün geçerli olduğu, kiracının … tarihi itibariyle kiracılık ilişkisinin sona ereceğini ve kiralananı boşaltacağını ihtirazi kayıtsız kabul ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; sözleşmeye bağlılık (ahde vefa – pacta sund servanda) ve sözleşme serbestliği ilkesi gereği, kiracının ancak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nda sınırlı sayıda sayılan tahliye nedenleri ile tahliyesinin istenebileceği, buna göre salt tahliye taahhüdünün varlığının, mahkeme kararı ile tahliye ilamına bağlanmadığı sürece kendiliğinden kiraya verene akdi sona erdirme hakkı vermeyeceğinin kabulü gerekir. Hal böyle olunca İlk Derece Mahkemesince; tahliye olgusunun tahliye ilamına bağlanmadığı ve taraflar arasında imzalanan yazılı kira sözleşmesinin süre sonunda 6098 sayılı Kanun’un 347. maddesi uyarınca bir yıl süre ile yenilendiğinin kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. (6098 s. K. m. 347) (6100 s. K. m. 371, 373) Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2025/283 Karar No: 2025/3731 Karar tarihi: 01.07.2025 Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Dava Davacı vekili; müvekkilinin dava konusu kantini en son 18.09.2018 tarihinde imzaladığı kira sözleşmesi gereğince kiracı sıfatı ile kullanmakta iken, 02.07.2019 tarihinde dava konusu yer için davalı tarafça kantin ihalesi yapılacağını öğrendiğini, sözleşmenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olup yasal olarak 1 yıl daha uzamış sayılacağını, ihalenin iptali için talepte bulunmasına rağmen sonuç alınamadığını, taşınmazın diğer davalıya yeniden kiraya verildiğine müvekkilinin taşınmazdan zorla tahliye edildiği ileri sürerek; kiracılık sıfatının devam ettiğinin tespiti ile uğramış olduğu zararların tazmini için şimdilik 10.000,00 TL tazminatın davalı kiraya verenden tazminini ile taşınmaza yapılan haksız el atmanın önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. II. Cevap 1. Davalı Bakanlık vekili; davanın idari yargıda açılması gerektiğini, aynı konuda davacı tarafça açılan ve kesinleşen karar bulunduğundan kesin hüküm itirazları bulunduğunu, davacının 03.09.2007 tarihinden bu yana dava konusu kantini işletmekte olduğunu, sözleşmenin mevcut kişi veya kişilerle yenilenme zorunluluğu bulunmadığını, sözleşme hükmü gereği davacının yeniden ihale yapılacağı hususunu kabul ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. 2- Davalı …; davaya cevap vermemiştir. III. İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ve davalı İdare arasında 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre yapılmış bir sözleşme ve ihale bulunmadığı, taraflar arasında en son 18.09.2018 tarihinde 1 yıllık kira sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 25. maddesinde; sözleşme hükümlerinin anlaşılarak imzalandığının 10 yıllık süreyi doldurduğu için 2019 yılı içinde ihaleye çıkılacağının ve kiracının bu durumu kabul ettiğinin açıkça düzenlendiği, sözleşmenin başlangıç tarihinin 18.09.2018 olduğu dikkate alındığında 2019 yılı içinde tahliyeyi açıkça kabul eden ve ihale yapılacağına ihtirazi kayıt koymayan kiracının, 18.09.2019 tarihi itibariyle kiracılık ilişkisinin sona ereceğini ve sözleşme konusu kantini boşaltacağını bilmediğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması ve dürüstlük ilkesinin ihlali niteliğinde olduğu, davacı kiracının, sözleşmenin başında, dava konusu yapılan sözleşmenin son sözleşme olduğu ve 10 yılı aşkın süredir işletmeciliğini yaptığı kantinin, ihale suretiyle kiraya verileceğini açıkça kabul ettiği, davalı İdarenin bu taahhüde güvenerek ve sözleşme gereği olarak ihale tarihini 02.07.2019 tarihi olarak ilan etmesinin ve sözleşmenin bitiş tarihi olan 18.09.2019 tarihinden önce yeni kiracıyı tespit etmek istemesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu, mevcut kiracı / davacının yeni yapılacak olan ihaleye girme hakkının bulunduğu, dava konusu yerin yapılan ihaleyle yeni kiracıya kiralanmış olmasında bir usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle; davacının kiracılık sıfatının tespiti ve müdahalenin menni talebinin reddine, dava tarihi itibariyle kiracılık sıfatının bulunmadığının tespitine, kiracılık sıfatı bulunmayan davacının mahrum kalınan kâra ilişkin tazminat talebinin reddine, davalı … yönünden ise davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. IV. İstinaf Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; başvurunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur. V. Temyiz A. Temyiz Sebepleri Davacı vekili; davanın esasına dair araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verildiğini, istinaf başvurusunun dikkate alınmamış olmasının doğru olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir. C. Gerekçe ve Değerlendirme Uyuşmazlık, kiracılık sıfatının tespiti ile kiralananın kullanılamaması nedeniyle oluşan zararlarının tazmini istemlerine ilişkindir. Kira sözleşmesi her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden olup, kiracı, kira bedelini ödemekle, kiraya veren ise kiralananı kullanıma uygun bulundurmakla yükümlüdür. Kiralananın konut veya çatılı iş yeri olması durumunda, kira sözleşmesi; süre bitimi ile sona ermeyip, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 347. maddesine göre kiracı, kira süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, aynı şartlarla bir yıl yenilenir. Bu nedenle konut ve çatılı iş yeri kiralarında kira sözleşmesi; tarafların ortak iradeleri ile son bulmadığı takdirde, ancak Kanunda belirtilen nedenlere dayalı olarak açılacak tahliye davası sonucunda verilecek mahkeme kararı ile mümkün olacaktır. Konut ve çatılı işyeri kiralarına tabi taşınmazlarda tahliye davası açılabilecek haller, sınırlı sayıda olup, akdin feshi ve tahliye davası açma koşullarının bulunması durumunda bile mahkeme kararı ile tahliye ilamı alınmadığı sürece akdin sona erdiğinden söz edilemez ve kiraya veren tarafından tek taraflı olarak yapılan fesih hukuki sonuç doğurmaz. Kiracının bulunduğu yerden tahliyeye zorlanması hukuken mümkün değildir. Tahliye tarihine kadar kiracının kira bedelini ödeme yükümlülüğü, kiraya verenin ise kiralananı kullanıma elverişli bulundurma yükümlülüğü devam edecektir. Yukarıda yer verilen bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 18.09.2018 tanzim tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamakta olup, Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere

Tahliye Taahhüdü, Mahkeme Kararı ile Tahliye İlamına Bağlanmadan Kiraya Verene Sözleşmeyi Sona Erdirme Hakkı Verir mi? Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Su Baskını Sonucu Kiralanan Meskende Oluşan Hasar Nedeniyle Kiracının Sorumluluğu

Su Baskını Sonucu Kiralanan Mesken veya İş Yerinde Oluşan Hasar Nedeniyle Kiracının Sorumluluğu Hasar Nedeniyle Kiracının Sorumluluğu: Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, kiraya konu meskende ve alt kattaki iş yerinde su baskını sonucu oluşan hasardan davalı kiracının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2022/3-327 Karar No: 2022/1496 Karar Tarihi: 10.11.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki alacak ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacılar İstemi 4. Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi ile davalı arasında 01.06.2011 başlangıç tarihli kira sözleşmesi imzalandığını, murisin ölümü ile mirasçılardan Selim Özcan’ın taşınmazın yeni maliki olduğunu, davalının kiracı olduğu dönemde radyatördeki sızıntı nedeniyle kiraya konu meskenin suyla dolduğunu ve alt katın da zarar gördüğünü, tespit raporuna göre alt kattaki iş yerinde 2.500TL hasar oluştuğunu, müvekkillerinden Selim Özcan’ın hasarı 2.950TL bedel ile giderdiğini, yine kiralanan meskende de 2.250TL hasar tespit edildiğini, davalının Eylül ve Ekim aylarına ait kira borcunun bulunduğunu, müvekkili Selim Özcan tarafından kiracı adına aidat, elektrik ve jeotermal fatura ödemesi yapıldığını ileri sürerek toplam 6.612,16TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili, alınan tespit raporlarını kabul etmediklerini, davaya konu meskenin müvekkilinin İzmir’de öğrenim gören kızı için kiralandığını, müvekkili ve kızının yaz aylarında Tire ilçesinde ikamet ettiklerini, müvekkilinin su baskınından site görevlisinin telefonu ile 26.08.2014 tarihinde haberdar olduğunu ve hemen meskene intikal ettiğini, odalarda üç parmak yüksekliğinde su ile karşılaşıldığını, eskimiş radyatörün tam ortadan patladığının ve suyun buradan yayıldığının tespit edildiğini, hasarın oluşmasında müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, anahtar teslim alınmadığı için tevdii mahalli yoluna müracaat edilerek anahtarın 21.10.2014 günü kiraya verene teslim edildiğini, jeotermal vananın açık bırakılması ile zarar arasında bağlantı olmadığını, radyatör aşırı eskidiği için patladığını, oturamayacağı mesken için müvekkilinden kira istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı 6. İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.09.2015 tarihli ve 2014/1171 E., 2015/783 K. sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulü ile meydana gelen zararda davalı kiracının kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle tazminat talebinin reddine, ödenmeyen kira ve fatura bedellerine ilişkin alacak istemi yönünden 1.312TL’nin kabulüyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. 8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 23.02.2017 tarihli ve 2017/1419 E., 2017/1954 K. sayılı kararı ile; “…1- 5219 ve 5236 sayılı Kanunlar ile HUMK’nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01.01.2011 tarihinden itibaren 1.540 TL’ye çıkarılmıştır. Hüküm, karar tarihi itibariyle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir. Açıklanan nedenlerle davalının temyiz isteminin REDDİNE; Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde; 2-) Taraflar arasındaki 01.06.2011 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesin gereğince kiracı olan davalının oturduğu davaya konu kiralananda ve alt dairede 26.08.2014 tarihinde su basması ile zarar oluştuğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 316. [818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 256.] maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı Kanun’un 334. (BK. 266.) maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiraya verene teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur. Mahkemece yargılama aşamasında yapılan keşif sonucu inşaat mühendisi, makine mühendisi ve hukukçu bilirkişi heyetinden alınan raporda kiralanan daire ve alt dairede toplam 2.680 TL hasar oluştuğu, su basmasından kaynaklı hasardan davacı kiraya verenin tesisatın eski bakımsız olması nedeniyle %30 oranında kusurlu olduğu, davalı kiracının uzun süre evden ayrıldığı halde gerekli önlemleri almayarak %70 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir. Mahkemece kiracının hasarı öngöremeyeceği, kiraya verenin tamamen kusurlu olduğundan bahisle hasar bedeli yönünden talebin reddine karar verilmiş ise de, bilirkişi heyeti tarafından belirlenen kusur oranları dikkate alınarak hasar bedeline hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hasara ilişkin talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.06.2017 tarihli ve 2017/533 E., 2017/619 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, radyatörün kullanma ömrünü tamamlayıp tamamlamadığını bilebilecek tek kişinin kiraya veren olduğu, kiracının ancak kiralananın kötü kullanılması hâlinde sorumlu olabileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, kiraya konu meskende ve alt kattaki iş yerinde su baskını sonucu oluşan hasardan davalı kiracının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. 13. Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanılmasıyla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği, karşılıklı edimleri içeren bir sözleşmedir (Türk Hukuk Lûgatı: Türk Hukuk Kurumu, Ankara 2021, C.1, s. 694). Sözleşmenin tarafları, kiraya verilen maldan bedel karşılığı yararlanan kiracı ile yararlanmaya razı olan kiraya verendir. 14. Kiraya verenin asli edim yükümü, kiralananı kira süresince kiracının kullanımına hazır bulundurması olup bu husus, somut olayda uygulanması gereken 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 249. [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 301] maddesinde “Mucir, mecuru akitten maksut olan kullanmağa salih bir hâlde müstecire teslim etmek ve icar müddeti zarfında bu hâlde bulundurmak ile mükelleftir.” şeklinde düzenlenmiştir. Kiracının asli edim yükümü ise kira bedelinin ödenmesidir (TBK m. 313). 15. Kiracı bunun dışında kiralananı sözleşmeye uygun kullanma borcu altındadır. 16. Zira kiracı kiralananı kullanma hakkına sahip ise de bu hak mutlak ve sınırsız değildir (Yavuz, Nihat: Türk Kira Hukuku, Ankara 2003, s. 1124). Kiraya veren nasıl kiralananı sözleşme amacına uygun şekilde teslim etmek ve kira süresi içerisinde kullanıma, yararlanmaya elverişli olarak bulundurmak zorunda ise, kiracı da kiralananı özenle kullanmak ve olağan kullanmadan doğan yıpranmalar dışında kalan hâliyle geri vermek zorundadır. Eğer kiralanan olağan şekilde kullanılmamışsa kiracının iyi niyetle hareket etmediği ve kiralananı hoyratça

Su Baskını Sonucu Kiralanan Meskende Oluşan Hasar Nedeniyle Kiracının Sorumluluğu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Tahliye Tarihinin Tespiti: Kiralananın Tahliye Edildiğinin ve Anahtarın Kiralayana Teslim Edildiğinin Yazılı Belgelerle İspatlanması Gerekir mi

Tahliye Tarihinin Tespiti: Kiralananın Tahliye Edildiğinin ve Anahtarın Kiralayana Teslim Edildiğinin İspatlanması Tahliye Tarihinin Tespiti: Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kiracı borçlu tarafından anahtar teslimi ve tahliyenin kanıtlanıp kanıtlanmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece alacaklı tarafından bildirilen tarihin tahliye tarihi olarak kabul edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/8-708 Karar No: 2022/11 Karar Tarihi: 18.01.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: İstanbul Anadolu 2. İcra Hukuk Mahkemesi Dava: İtirazın Kaldırılması ve Tahliye 1. Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması ve tahliye isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince direnme kararının temyiz incelemesinde duruşma yapılmayacağından alacaklı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. İnceleme Süreci Alacaklı İstemi 4. Alacaklı vekili istem dilekçesinde; borçlu aleyhine ödemeyen kira bedelleri için tahliye talepli takip başlattıklarını, borçlunun itirazının haksız olduğunu, kira bedellerinin de bugüne kadar ödenmediğini, bu nedenle borçlunun temerrüde düştüğünü ileri sürerek itirazın kaldırılması ile takibin 13.200TL üzerinden devamına, itiraz edilen miktarın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, borçlunun mecurdan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. Borçlu Cevabı 5. Borçlu vekili cevap dilekçesinde; işyerinin kira sözleşmesine uygun bir bildirim ile tahliye edildiğini, işyerinin kullanıldığı döneme ait kira borcunun bulunmadığını, kira bedellerinin zamanında ve eksiksiz ödendiğini, kira sözleşmesinin 8. maddesinde yer alan 1 ay önceden ihbar şartına uyularak Kadıköy 24. Noterliğinin 31.10.2014 tarihli ve 23092 yevmiye nolu tahliye ihbarnamesi ile kiralanan yerin 30.11.2014 tarihinde tahliye edileceğinin ve kira sözleşmesinin bu tarih itibariyle feshedileceğinin bildirildiğini, kiralayanın kira sözleşmesinde belirtilen adresine yapılan tahliye ihbarının bila tebliğ iade edildiğini, kira sözleşmesinin 20. maddesinde kira sözleşmesinde yazılı adreslerin kanuni tebligat adresi olduğunun, adreste meydana gelen değişiklik bildirilmediği takdirde bu adrese yapılan tebligatın geçerli olacağının kararlaştırıldığını, kira sözleşmesi usulüne uygun ihbarname ile 30.11.2014 tarihinde feshedildiğinden ve taşınmaz tahliye edildiğinden, fesih ve tahliyeden sonraki 11 ay için kira borcunun bulunmadığını, fesih ihbarında ödenen 1.200TL depozitonun iade edilmesini talep ettiklerini ancak alacaklının iade etmediğini, talebin reddi gerektiğini savunarak alacaklının takip konusu meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminata mahkum edilmesini istemiştir. Mahkeme Kararı 6. İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 12.11.2015 tarihli ve 2015/558 E., 2015/866 K. sayılı kararı ile; 12.11.2015 tarihli duruşmada alacaklı vekilinin tahliyeye ilişkin talebin konusunun kalmadığını beyan ettiği, (alacaklı vekilinin) tahliyeyi kabul edip tahliye tarihinin cevap dilekçesinin davacıya (alacaklı vekiline) tebliğ edildiği tarihte gerçekleşmiş sayılmasını talep ettiği, cevap dilekçesinin davacıya (alacaklı vekiline) 08.09.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun Kadıköy 24. Noterliğinin 23092 yevmiye ihtarnamesi ile mecuru 30.11.2014 tarihinde boşaltacağını ihbar ettiği, ihbarın kiralayanın sözleşme adresine gönderildiği, tahliye tarihinin alacaklı vekilinin talebi gibi cevap dilekçesinin alacaklı vekiline tebliğ edildiği tarih olan 08.09.2015 olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, borçlunun takibe dayanak kira sözleşmesinin 8. maddesine göre ihtarname gönderdiği, dolayısıyla takip talebindeki 2014 yılı Kasım ayı kirası yönünden sorumlu olduğu, 2014 yılı Kasım ayı kirasını ödediğine ilişkin belge ibraz etmediği, 2014 yılı Aralık ayından itibaren kira borcunun muaccel olmadığı zira ihtarın yasal süreler içerisinde yapıldığı gerekçesi ile davanın (talebin) kısmen kabulüne, itirazın 1.200TL tutarındaki Kasım 2014 kirası yönünden kaldırılmasına, tahliye hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 03.02.2017 tarihli ve 2017/431 E., 2017/1049 K. sayılı kararı ile; “…Dava, kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, itirazın kaldırılması talebinin kısmen kabulü ile itirazın 1.200,00 TL alacak üzerinden kaldırılmasına, tahliye konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 4949 sayılı Kanun’la değiştirilen 363/1. maddesinin son cümlesindeki kesinlik sınırının aynı Kanun’un Ek 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 01.01.2015 tarihinden itibaren artırılan miktarı dikkate alındığında temyize konu değerin 5.980,00TL’yi geçmediği anlaşıldığından mahkeme kararının temyiz kabiliyeti yoktur. Bu nedenle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, 2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir. Anahtarın da kiralayana teslim edilmesi gerekir. Kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiralayan tarafından kabul edilmemesi, başka bir ifadeyle, tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde, kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü, kiracıya aittir. Kiracı, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihine itibar olunmalıdır. Anahtarın kiralayana teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan bir maddi vakıa olmakla birlikte, sözleşmenin feshine yönelik bir hukuki sonuç doğurduğundan, bunun ne şekilde ispat edileceği hususu, yıllık kira bedelinin tutarı esas alınmak suretiyle, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200 ve 201. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Eş söyleyişle, yıllık kira bedelinin tutarı senetle ispat sınırının üzerindeyse ve kiralayanın açık muvafakati yoksa bu yön kiracı tarafından ancak yazılı delille ispatlanabilir; tanık dinlenemez. Kiralayan anahtarı almaktan kaçınırsa, kiracının yapması gereken, mahkemeden bu yolda tevdi mahalli tayinini isteyip, tayin edilecek yere anahtarı teslim etmek ve durumu kiralayana bildirmektir. Kiracının kiralananı iade borcu, ancak bu şekilde, durumun kiralayana bildirildiği tarihte son bulur. Aksi takdirde, kiracının, kira parasını ödemek de dahil olmak üzere, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri devam eder. Somut olaya gelince; taraflar arasında 15/10/2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli yazılı kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinin hususi şartlar bölümünün 8. maddesinde; kiracının kiralananı boşaltmak istediği takdirde en az bir ay evvelinden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmeyi taahhüt edeceği hükmü, 17. maddesinde; ise aynı dönem içerisinde kira bedelinin iki ay arka arkaya ödenmemesi halinde ödenmeyen aydan itibaren kontrat süresi sonuna kadar olan kira bedelleri muacceliyet kesbeder hükmü düzenlenmiştir. Davacı alacaklı, 03/02/2015 tarihinde başlattığı

Tahliye Tarihinin Tespiti: Kiralananın Tahliye Edildiğinin ve Anahtarın Kiralayana Teslim Edildiğinin Yazılı Belgelerle İspatlanması Gerekir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Site Yönetim Kurulu Tarafından Siteye Ait Ortak Yerlerin Kiraya Verilmesi ve Gelirin Site Ortak Yönetimi Kasasına Dahil Edilmesi

Site Yönetimi Üst Kurulu Tarafından Siteye Ait Ortak Yerlerin Kiraya Verilmesi ve Gelirin Site Ortak Yönetimi Kasasına Dahil Edilmesi Ortak Yerlerin Kiraya Verilmesi: Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; alacak istemine ilişkin eldeki davada, blok yöneticilerinden oluşturulan toplu yapı üst kurulunun, dava konusu yerlerin H.. A.Ş. tarafından kiralanıp tahsilatının A Blok adına yapılarak A Blokla mahsuplaşmasına yönelik 09.06.2004 tarihli kararının hukuka uygun olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre ortak yerlerin kiraya verilmesinden elde edilen gelirin site ortak yönetimi kasasına dahil edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/(18)5-2002 Karar No: 2022/57 Karar Tarihi: 25/01/2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacılar Ç.. Park Evleri D Blok Yönetimi vekili ve H.. F.. U.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı Ç.. Park Evleri D Blok Yönetimi vekili ve davacı H.. F.. U.. vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; Ç.. Park Evleri (F Blok) sitesine ait kapalı garajdaki 27 adet otoparkın site ortak alanı olduğunu, otopark yerlerinin A Blok adına H.. A.Ş. tarafından kiralanmasına ve kira bedelleri tahsilatının A Blok ile mahsuplaştırılmasına karar verildiğini, kararın yasalara aykırı olduğunu, ortak alanı kiralama hakkı ve yetkisi olmadığını, H.. A.Ş.’nin Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/234 E. 2007/1372 K. sayılı kararı ile yönetim planının ilgili maddeleri iptal edilinceye kadar toplu yapı yöneticisi sıfatını taşıdığını, H.. A.Ş’nin ortak alan olan 27 otopark yerini yıllık kiraya vererek kira geliri elde ettiğini belirterek elde edilen kira gelirinden davacılara düşen miktardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.000TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı H.. Konut Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. vekili, davacı yöneticinin kat malikleri kurulunca alınmış karar olmadıkça yönetim adına dava açamayacağını, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca hizmet dönemlerinin 2001-2007 yıllarına ait olup davanın açıldığı tarih itibarı ile zamanaşımının dolduğunu, kendilerine yönetim planı gereğince yetki verildiğini, işlemlerin buna ilişkin olarak yapıldığını, yönetim planı ile dava konusu ortak alan olan F Bloktaki 27 araçlık otopark yerinin A Bloka tahsis edildiğini, toplu yapı kat malikleri kurulunun 10.06.2004 tarihli kararı ile oy birliği ile bu otoparkın kiralanması ve tahsilatının A Blok adına H.. A.Ş tarafından yapılıp A Blokla mahsuplaşmasına karar verildiğini, davacı yönetimin de buna itirazının olmadığını, mahkemece H.. A.Ş’ye yetki verilmesine ilişkin yönetim planının mahkeme kararı ile iptal edildiğini, ancak kararın geriye yürümeyeceğini, iptal sonrasında kira ile ilgili işlem yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. 6. Davalı Ç.. Park Evleri A Blok Yönetimi vekili, otoparkı apartman yönetiminin kiraya vermediğini, toplu yapı kat malikleri kurulunun kararı ile H.. A.Ş tarafından kiraya verildiğini, davacı apartman yönetiminin bu kararda imzasının olduğunu, bu nedenle dava açamayacağını, husumetin de kendilerine yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme Kararı 7. Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 18.04.2011 tarihli ve 2008/1120 E. 2011/860 K. sayılı kararı ile; dava konusu otoparkın ortak alan olduğu, yönetim planının 17/a maddesine göre ortak alanların toplu yapı kat malikleri kurulunca yönetileceği, idari ve tasarrufi işlemlerine ilişkin görevlerinin bir kısmı veya tamamını bir servis şirketine kontrolü kendisinde olmak kaydı ile devredebileceğinin kararlaştırılmış olduğu, 09.06.2004 tarihli Ç.. Park Evleri Üst Kurul toplantısında A Bloka tahsis edilen otoparkın kiralanmasının H.. A.Ş. tarafından yapılıp tahsilatın da A Blokla mahsuplaşmasına oy birliği ile karar verildiği, toplantıya D Blok yöneticisi de katılmış olup, kararın itiraz şerhi konulmadan imzalandığı, bu kararın iptal edilmeyip geçerli bulunduğu, Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/234 E. sayılı dosyası ile yönetim planının 17/a maddesinin tamamı ile geçici maddenin ise kısmen iptal edildiği ve davalı H.. A.Ş’nin kiralama yetkisinin kaldırıldığı, kararın 13.09.2007 tarihinde kesinleştiği, ancak kararların geriye yürümeyeceği ve daha önce bu konuda alınan kararların geçerliliğini koruması nedeniyle geriye yönelik talepte bulunulamayacağı ve bu tarihten sonra otoparkın davalılarca kiraya verildiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davacılar tarafından H.. Konut Hizmetleri ve Tic. A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine, davacı Ç.. Park Evleri D Blok yönetimi tarafından Ç.. Park Evleri A Blok yönetimi aleyhine açılan davada da kat maliklerince bu konuda yetki verilmemiş olduğundan davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar Ç.. Park Evleri D Blok Yönetimi vekili ve H.. F.. U.. vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 9. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 24.10.2013 tarihli ve 2013/10734 E. 2013/14057 K. sayılı kararı ile; “…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; Dosya içindeki bilgi ve belgelerin ve bilirkişi raporunun incelenmesinde; dava konusu anataşınmazda kat mülkiyeti kurulu olduğu, tapuda B, C, D Bloklardaki bağımsız bölümlerde eklenti olarak garajın gösterildiği, A Bloktaki bağımsız bölümlerin garaj eklentisi bulunmadığı, dava konusu 27 adet garajın ortak yer niteliğinde olduğu, anataşınmazın yönetim planında buranın A Blok kat malikleri tarafından kullanılacağına ilişkin bir düzenleme yer almadığı gibi 32. maddesinde açık ve kapalı garajların ortak yer olduğu, 33. maddesinde ortak yerlerin kat maliklerince arsa payı oranında kullanılacağı, kullanım şeklinin toplu yapı kat malikleri kurulunca hakkaniyete göre belirleneceği, 17/a maddesi ise ortak yerlerin kiraya verilmesinin toplu yapı kat malikleri kurulunun görevleri arasında olduğu belirtildiği, projesinde ve vaziyet planında da bu konuda bir düzenleme bulunmadığı, 24.05.2007 tarihinde Aktürk Yapının Belediye İmar Müdürlüğünden istediği görüş üzerine bir hesap cetveli yapılarak A Blok için 75 otopark yeri ayrılması gerektiği (F Bloktan 27 garaj olmak üzere) bildirildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar 09.06.2004 tarihinde blok yöneticilerinden oluşturulan üst kurul, dava konusu yerlerin H.. A.Ş. tarafından kiralanıp tahsilatının A Blok adına yapılarak A Blokla mahsuplaşmasına karar vermiş ise de, bu karar 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 45. maddesindeki ortak yerlerin kiraya tüm kat maliklerinin oy birliği ile alacakları karar üzerine verilebileceği amir hükmü karşısında yönetim planının buna aykırı hükümleri geçersiz olacağından ve tüm kat maliklerinin oybirliği ile verdiği bir karar niteliğinde olmadığından bir hüküm ifade etmez. Kaldı ki daha sonra Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/234 E.-1372 K. sayılı

Site Yönetim Kurulu Tarafından Siteye Ait Ortak Yerlerin Kiraya Verilmesi ve Gelirin Site Ortak Yönetimi Kasasına Dahil Edilmesi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kira Sözleşmesinde İhbar Süresi: Kira Sözleşmesinin Süresinden Önce Sonlandırılması

Kira Sözleşmesinde İhbar Süresi: Kira Sözleşmesinin Süresinden Önce ve Akde Aykırı Olarak Sonlandırılması Kira Sözleşmesinde İhbar Süresi: Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin süresinden önce feshedilmesi halinde, mahkemece kira sözleşmesinde yer alan ihbar süresi kadar kira bedelinin tahsiline karar vermekle yetinilmesinin gerekip gerekmediği ve buradan varılacak sonuca göre kira bedeli yönünden kiracının sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/(6)3-550 Karar No: 2022/576 İncelenen Kararın Mahkemesi: Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen itirazın iptali davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesince (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) verilen asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Asıl ve Birleşen Davada Davacı İstemi 4. Davacı vekili asıl dosyadaki dava dilekçesinde; taraflar arasında 01.01.2009 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli kira sözleşmesi bulunduğunu, 2010 yılı Ocak ayı kirasını ödemediği için hakkında icra takibi başlatılan davalının ödeme emrine haksız şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek Gebze 3. İcra Müdürlüğünün 2010/33 sayılı takip dosyasına vaki itirazın iptaliyle takibin devamına karar verilmesini; birleşen davada ise 2010 yılı Şubat ayı için ödenmeyen kira alacağı yönünden başlatılan Gebze 1. İcra Müdürlüğünün 2010/806 sayılı dosyasına vaki itirazın iptalini istemiştir. Asıl ve Birleşen Davada Davalı Cevabı 5. Davalı davaya cevap vermemiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararı 6. Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) verdiği 26.05.2011 tarihli, 2010/75 E., 2011/309 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki kira sözleşmesi çerçevesinde davacının 2010 yılı Ocak ve Şubat ayları için aylık 18.200TL kira alacağı ve bunun KDV’sini talep edebileceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne, bu davalara konu icra takiplerinin ayrı ayrı 21.476TL üzerinden devamına karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay (kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 15.01.2013 tarihli, 2012/18822 E., 2013/166 K. sayılı kararı ile; “… İcra takiplerinde ve davada dayanılan ve hükme esas alınan 1.1.2009 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin özel şartlar bölümü 8. maddesinde, kiracının kiralananı boşaltmak istediği takdirde, bir ay evvelinden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmek zorunda olduğu düzenlenmiştir. Tarafların serbest iradeleriyle sözleşmeye konulan bu şart geçerli olup tarafları bağlar. Davacı tarafından davalı hakkında yapılan icra takipleri ile Ocak ve Şubat 2010 ayları kirasının tahsili istenmiş, takiplere itiraz eden davalı ise, kiralanan anahtarlarının tevdi mahalli olarak Gebze Sulh Hukuk Mahkemesi’ne teslim edildiğini, takip konusu yapılan aylar kirasına ilişkin bir borcunun olmadığını belirtmiştir. Dosyada davalı tarafından sözleşmenin feshedileceğine ve kiralananın tahliye edileceğine ilişkin sözleşmenin özel 8. maddesine uygun keşide edilmiş bir ihtarname bulunmamaktadır. Bununla birlikte davalı, 7.12.2009 tarihinde mahkemeye başvurarak kiralanan anahtarlarının teslimi için bir tevdi mahalli tayin edilmesini talep etmiş, Gebze 1. Sulh Hukuk Mahkemesi de 7.12.2009 tarih ve 2009 / 212-212 D İş sayılı kararla mahkeme yazı işleri müdürlüğünü tevdi mahalli olarak belirlemiştir. Kiralanan anahtarları davalı tarafından tevdi mahalline teslim edilerek, mahkeme kararı davacıya 10.12.2009 tarihinde tebliğ edilmiştir. Kiralanan anahtarlarının tevdi mahallinde olduğu 10.12.2009 tarihinde davacıya bildirildiğine göre kiralananın 10.12.2009 tarihine kadar davalının kullanımında olduğunun ve kiracılık ilişkisinin bu tarihe kadar devam ettiğinin kabulü gerekir. Dolayısıyla davalı bu tarihe kadar kira ödemelerinden sorumludur. Yine dosya kapsamı itibariyle davacının Aralık 2009 ayı kirası yönünden Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/990-109 sayılı dosyasında dava açtığı anlaşılmaktadır. Davalı kiracının kira süresi sona ermeden kira sözleşmesini tek taraflı feshederek kiralananı tahliye etmesi durumunda, kural olarak kira süresinin sonuna kadar kira parasından sorumludur. Bununla birlikte, davacı kiralayanın bu yerin yeniden kiralanması konusunda gayret göstermesi, böylece zararın artmasını önlemesi için kendisine düşen ödevi yapmak durumundadır. Bu durumda, davacının zararı, tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira parasından ibarettir. Taraflar da bu süreyi sözleşmenin özel 8. maddesinde bir ay olarak kararlaştırdıklarından, davacının talep edebileceği kira parası 10.1.2010 tarihine kadardır. Kiralananın tahliye edildiği Aralık 2009 ayı kirası da ayrı bir dava konusu yapıldığına göre, mahkemece Ocak 2010 ayından on günlük kira parası yönünden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. Mahkemenin 08.04.2014 tarihli ve 2014/31 E., 2014/174 K. sayılı kararıyla, ilk karar gerekçesinin yanında, kira sözleşmesinin bozma kararında bahsi geçen 8. maddesinin kira sözleşmesinin akde aykırı olarak sonlandırılmasını meşrulaştıran bir hüküm değil, fesih sırasında uyulması gereken makul bir süre ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki kira sözleşmesinin süresinden evvel (kiralanana ait anahtarın 07.12.2009 tarihinde davalı kiracı tarafından tevdi mahalline tevdi edilerek) feshedildiği somut olayda, mahkemece kira sözleşmesinin 8. maddesinde yer alan bir aylık ihbar süresi kadar kira bedelinin tahsiline karar vermekle yetinilmesinin gerekip gerekmediği buradan varılacak sonuca göre 2010 yılı Ocak (10 Ocak 2010 sonrası) ve Şubat ayı kira bedeli yönünden davalı kiracının sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konunun ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. 13. Kira sözleşmesi kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanılmasıyla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kira sözleşmesi karşılıklı edimleri içeren bir sözleşmedir. 14. Başka bir anlatımla kira sözleşmesi, bir bedel karşılığında geçici bir süre için tarafa veya başkasına ait taşınır veya taşınmaz malın veya bir hakkın kullanımını sağlayan sözleşmedir. Kira sözleşmesi karşılıklı iradelerin birleşmesi suretiyle oluşur. Kira sözleşmesinin tarafları, kiraya verilen maldan bedel karşılığı yararlanan kiracı ile yararlanmaya razı olan kiraya verendir. 15. Kira sözleşmesinde kiracının asli edim yükümü, kira bedelinin ödenmesi; kiraya verenin asli edim yükümü ise, kiralananı kira süresince kiracının kullanımına hazır bulundurmasıdır. Kira sözleşmesinin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 249. maddesine göre [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 301] “Mucir, mecuru akitten maksut olan kullanmağa salih bir hâlde müstecire

Kira Sözleşmesinde İhbar Süresi: Kira Sözleşmesinin Süresinden Önce Sonlandırılması Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İcra ve İflas Kanunu’nda Kiralar Hakkında Hususi Hükümler ve Kiralanan Taşınmazların Tahliyesi

Kiralar Hakkında Hususi Hükümler ve Kiralanan Taşınmazların Tahliyesi İcra ve İflas Kanunu Kanun Numarası: 2004 Kabul Tarihi: 9/6/1932 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi: 19/6/1932 Sayısı: 2128 Onuncu Bap: Kiralar Hakkında Hususi Hükümler ve Kiralanan Taşınmazların Tahliyesi Adi kira ve hasılat kiraları için ödeme emri ve itiraz müddeti – Madde 269 (Değişik: 18/2/1965-538/109 md.) Takip adi kiralara veya hasılat kiralarına mütedair olur ve alacaklı da talep ederse ödeme emri, Borçlar Kanununun 260 ve 288 inci maddelerinde yazılı ihtarı ve kanuni müddet geçtikten sonra icra mahkemesinden borçlunun kiralanan şeyden çıkarılması istenebileceği tebliğini ihtiva eder. Bu tebliğ üzerine borçlu, yedi gün içinde, itiraz sebeplerini 62 nci madde hükümleri dahilinde icra dairesine bildirmeye mecburdur. Borçlu itirazında, kira akdini ve varsa buna ait mukavelenamedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse, akdi kabul etmiş sayılır. İtiraz takibi durdurur. İtirazın tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını istemiyen alacaklı, bir daha aynı alacaktan dolayı ilamsız icra yoliyle takip yapamaz. Borçlar Kanununun 260 ıncı maddesinin kiralayana altı günlük mühletin hitamında akdi feshe müsaade ettiği hallerde itiraz müddeti üç gündür. İtiraz etmemenin sonuçları – Madde 269/a (Ek: 18/2/1965-538/110 md.; Değişik: 17/7/2003-4949/65 md.) Borçlu itiraz etmez, ihtar müddeti içinde kira borcunu da ödemezse ihtar müddetinin bitim tarihini takip eden altı ay içinde alacaklının talebi üzerine icra mahkemesince tahliyeye karar verilir. İtiraz ve kaldırılması usulü – Madde 269/b (Ek: 18/2/1965-538/110 md.) Borçlu itirazında kira akdini ve varsa mukavelenamede kendisine izafe olunan imzayı reddettiği takdirde alacaklı; noterlikçe re’sen tanzim veya imzası tastik edilmiş bir mukavelenameye istinat ediyorsa icra mahkemesinden itırazın kaldırılmasını ve ihtar müddeti içinde paranın ödenmemesi sebebiyle kiralananın tahliyesini istiyebilir. Borçlunun akde ve şartlarına dair mukabil iddia ve def’ilerini aynı kuvvet ve mahiyette belgelerle tevsik etmesi lazımdır. Akdi reddeden borçlu bu itiraz sebebiyle bağlıdır. İtirazın varit olmadığı tahakkuk ettikten sonra ödeme, takas veya sair bir def’ide bulunamaz. Takip yukarda yazılı belgelere istinat etmemesi sebebiyle alacaklı umumi hükümler dairesinde dava açmaya mecbur kalırsa ihtarlı ödeme emri, Borçlar Kanununun 260 ve 288 inci maddelerinde yazılı ihtar yerine geçer. (Değişik: 9/11/1988-3494/51 md.) Kira sözleşmesindeki imzanın inkarından dolayı alacaklı umumi mahkemede dava açmaya mecbur kalır ve lehine karar alırsa, borçlu ayrıca yüzbin liradan beşyüzbin liraya kadar para cezasına mahküm edilir. Kira akdi dışındaki itirazlar ve tahliye – Madde 269/c (Ek: 18/2/1965-538/110 md.) Borçlu akdi reddetmeyip kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemiyeceğini bildirerek itiraz etmiş veya takas istemişse, itiraz sebeplerini ve isteğini noterlikçe re’sen tanzim veya imzası tasdik edilmiş veya alacaklı tarafından ikrar olunmuş bir belge yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya vesika ile ispat etmeğe mecburdur. Senet veya makbuzun alacaklı tarafından inkarı halinde 68 inci madde hükmü kıyasen uygulanır. İcra mahkemesinin tahliyeye mütedair kararının infazı için kesinleşmesi beklenmez. Ancak tahliye için, kararın borçluya tefhimi veya tebliği tarihinden itibaren ongün geçmesi lazımdır. Borçlu tahliye kararı hakkında 36 ncı madde hükmünden faydalanabilir. Kıyasen uygulanacak maddeler – Madde 269/d (Ek: 18/2/1965-538/110 md.) 62, 63, 65, 66, 68, 70 ve 72 nci maddeler hükümleri kıyas yolu ile burada da uygulanır. Hapis hakkı için defter yapılması – Madde 270 Kiralıyan evvelce yapılması lazımgelen icrai takibi yapmadan haiz olduğu hapis hakkının muvakkaten muhafazası için icra dairesinin yardımını isteyebilir. (B.K. 267, 269, 281). Teahhurunda tehlike varsa zabıtanın yahut nahiye müdürünün de yardımı istenebilir. İcra dairesi üzerlerinde hapis hakkı bulunan eşyanın bir defterini yapar ve rehinleri paraya çevirme yoliyle takip talebinde bulunması için kiralıyana on beş günü geçmemek üzere münasip bir mühlet verir. Kaçırılan eşyayı takip hakkı – Madde 271 (Değişik: 18/2/1965-538/111 md.) Gizlice veya cebirle götürülmüş eşya, götürülmelerinden on gün içinde icra dairesinin emri ile ve zabıta kuvvetiyle geri alınabilir. İyi niyet sahibi üçüncü şahısların hakları saklıdır. İhtilaf halinde mahkeme basit yargılama usulü ile meseleyi halleder ve karara bağlar. Mukavelename ile kiralanan taşınmazların tahliyesi 1 – Tahliye emri ve münderecatı – Madde 272 (Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.) Mukavelename ile kiralanan bir taşınmazın müddeti bittikten bir ay içinde mukavelenin icra dairesine ibrazı ile tahliyesi istenebilir. Bunun üzerine icra memuru bir tahliye emri tebliği suretiyle taşınmazın on beş gün içinde tahliye ve teslimini emreder. Tahliye emrinde: Kiralayanın ve kiracının ve varsa mümessillerinin isim, şöhret ve yerleşim yerleri ve mukavele tarihi ve kiranın yenilendiğine veya uzatıldığına dair bir itirazı varsa yedi gün içinde daireye müracaatla beyan etmez ve itirazda bulunmaz veya kendiliğinden tahliye etmezse zorla çıkarılacağı yazılır. 2 – Tahliye ve teslim – Madde 273 Müddeti içinde itiraz olunmaz veya itiraz kaldırılırsa kiralanan taşınmaz müddetin hitamında zorla tahliye ve kiralıyana teslim olunur. Ancak tahliye emrindeki müddetin geçmesi lazımdır. Tahliye edilecek yerde kiralıyana ait olmıyan eşya bulunursa 26 ncı maddenin hükmü kıyas yoliyle tatbik olunur. İtiraz 1 – Müddet ve şekli – Madde 274 (Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.) İtiraz etmek isteyen kiracı itirazını tahliye emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya şifahen icra dairesine bildirir. Bu suretle yapılan itiraz tahliye takibini durdurur. 63, 64 ve 65 inci maddeler hükmü tahliye takiplerinde de caridir. 2 – İtirazın kaldırılması – Madde 275 (Değişik: 18/2/1965-538/112 md.) İtiraz vukuunda kiralıyan icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Tahliye talebi noterlikçe res’en tanzim veya tarih ve imzası tasdik edilmiş yahut ikrar olunmuş bir mukaveleye müstenit olup da kiracı kiranın yenilendiğine veya uzatıldığına dair aynı kuvvet ve mahiyette bir vesika gösteremezse itiraz kaldırılır. Aksi takdirde itirazın kaldırılması talebi reddolunur. İtirazın kaldırılması üzerine tahliye ve teslim icra edildikten veya kaldırılma talebi reddolunduktan sonra kiracının veya kiralıyanın umumi hükümlere göre mahkemeye müracaat hakları saklıdır. (Değişik: 9/11/1988-3494/52 md.) Mahkemede açılan davada icra takibi sırasında inkar olunan imzanın kendisine ait olduğu anlaşılan kiracı veya kiralayan yüzbin liradan beşyüzbin liraya kadar para cezasına mahküm edilir. Kiralanan taşınmazda üçüncü şahıs bulunursa – Madde 276 (Değişik: 18/2/1965-538/113 md.) Tahliyesi istenen yerde kiracıdan başka bir şahıs bulunur ve işgalde haklı olduğuna dair resmi bir vesika gösteremezse derhal tahliye olunur. Şu kadar ki, bu şahıs resmi bir vesika gösterememekle beraber daireye ibraz olunan mukavele tarihinden evvelki bir zamandan beri orayı işgal etmekte bulunduğunu beyan eder ve bu beyanı icra memuru tarafından mahallinde yapılacak tahkikatla teeyyüt ederse memur, tahliyeyi tehirle üç gün içinde keyfiyeti icra mahkemesine bildirir. İcra mahkemesi, tarafları dinliyerek icabına göre tahliyeyi emreder veya taraflardan birinin yedi gün içinde mahkemeye müracaat etmesi

İcra ve İflas Kanunu’nda Kiralar Hakkında Hususi Hükümler ve Kiralanan Taşınmazların Tahliyesi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kira Sözleşmesi ile Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları ve Ürün Kirasına ilişkin Türk Borçlar Kanunu Hükümleri

Kira Sözleşmesi ile Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları ve Ürün Kirası Türk Borçlar Kanunu Kanun Numarası: 6098 Kabul Tarihi: 11/1/2011 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarih: 4/2/2011 Sayısı: 27836 İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Dördüncü Bölüm: Kira Sözleşmesi Birinci Ayırım: Genel Hükümler A. Tanımı – Madde 299 Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. B. Kira süresi – Madde 300 Kira sözleşmesi, belirli ve belirli olmayan bir süre için yapılabilir. Kararlaştırılan sürenin geçmesiyle herhangi bir bildirim olmaksızın sona erecek kira sözleşmesi belirli sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir süre için yapılmış sayılır. C. Kiraya verenin borçları I. Teslim borcu – Madde 301 Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme yapılamaz. II. Vergi ve benzeri yükümlülüklere katlanma borcu – Madde 302 Kiralananla ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere, aksi kararlaştırılmamış veya kanunda öngörülmemiş ise, kiraya veren katlanır. III. Yan giderlere katlanma borcu – Madde 303 Kiraya veren, kiralananın kullanımıyla ilgili olmak üzere, kendisi veya üçüncü kişi tarafından yapılan yan giderlere katlanmakla yükümlüdür. IV. Kiraya verenin kiralananın ayıplarından sorumluluğu 1. Kiralananın teslim anındaki ayıplarından sorumluluk – Madde 304 Kiralananın önemli ayıplarla teslimi hâlinde kiracı, borçlunun temerrüdüne veya kiraya verenin kiralananın sonradan ayıplı duruma gelmesinden doğan sorumluluğuna ilişkin hükümlere başvurabilir. Kiralananın önemli olmayan ayıplarla tesliminde ise kiracı, kiralananda sonradan ortaya çıkan ayıplardan dolayı kiraya verenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere başvurabilir. 2. Kiralananın sonradan ayıplı hâle gelmesinden sorumluluk a. Genel olarak – Madde 305 Kiralanan sonradan ayıplı duruma gelirse kiracı, kiraya verenden ayıpların giderilmesini veya kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını ya da zararının giderilmesini isteyebilir. Ancak, zararın giderilmesi istemi diğer seçimlik hakların kullanılmasını önlemez. Önemli ayıp durumunda kiracının sözleşmeyi fesih hakkı saklıdır. b. Ayıbın giderilmesini isteme ve fesih – Madde 306 Kiracı, kiraya verenden kiralanandaki ayıbın uygun bir sürede giderilmesini isteyebilir; bu sürede ayıp giderilmezse kiracı, ayıbı kiraya veren hesabına gidertebilir ve bundan doğan alacağını kira bedelinden indirebilir veya kiralananın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteyebilir. Ayıbın, kiralananın öngörülen kullanıma elverişliliğini ortadan kaldırması ya da önemli ölçüde engellemesi ve verilen sürede giderilmemesi hâlinde kiracı, sözleşmeyi feshedebilir. Kiraya veren, kiralanandaki ayıbı gidermek yerine, uygun bir süre içinde ayıpsız benzeriyle değiştirebilir. Kiraya veren, kiracıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek, onun seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir. c. Kira bedelinin indirilmesi – Madde 307 Kiracı, kiralananın kullanımını etkileyen ayıpların varlığı hâlinde, bu ayıpların kiraya veren tarafından öğrenilmesinden ayıbın giderilmesine kadar geçen süre için, kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını isteyebilir. d. Zararın giderimi – Madde 308 Kiraya veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe, kiralananın ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlüdür. V. Üçüncü kişinin ileri sürdüğü haklar sebebiyle sorumluluk 1. Zapttan sorumluluk – Madde 309 Bir üçüncü kişinin kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi durumunda kiraya veren, kiracının bildirimi üzerine davayı üstlenmek ve kiracının uğradığı her türlü zararı gidermekle yükümlüdür. 2. Üçüncü kişinin sözleşmenin kurulmasından sonra üstün hak sahibi olması a. Kiralananın el değiştirmesi – Madde 310 Sözleşmenin kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir sebeple el değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin tarafı olur. Kamulaştırmaya ilişkin hükümler saklıdır. b. Üçüncü kişinin sınırlı ayni hak sahibi olması – Madde 311 Sözleşmenin kurulmasından sonra üçüncü bir kişi, kiralanan üzerinde kiracının hakkını etkileyen bir ayni hak sahibi olursa, kiralananın el değiştirmesiyle ilgili hükümler kıyas yoluyla uygulanır. c. Tapu siciline şerh – Madde 312 Taşınmaz kiralarında, sözleşmeyle kiracının kiracılık hakkının tapu siciline şerhi kararlaştırılabilir. D. Kiracının borçları I. Kira bedelini ödeme borcu 1. Genel olarak – Madde 313 Kiracı, kira bedelini ödemekle yükümlüdür. 2. İfa zamanı – Madde 314 Kiracı, aksine sözleşme ve yerel âdet olmadıkça, kira bedelini ve gerekiyorsa yan giderleri, her ayın sonunda ve en geç kira süresinin bitiminde ödemekle yükümlüdür. 3. Kiracının temerrüdü – Madde 315 Kiracı, kiralananın tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini veya yan gideri ödeme borcunu ifa etmezse, kiraya veren kiracıya yazılı olarak bir süre verip, bu sürede de ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir. Kiracıya verilecek süre en az on gün, konut ve çatılı işyeri kiralarında ise en az otuz gündür. Bu süre, kiracıya yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren işlemeye başlar. II. Özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcu – Madde 316 Kiracı, kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür. Kiracının bu yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda kiraya veren, konut ve çatılı işyeri kirasında, en az otuz gün süre vererek, aykırılığın giderilmesi, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceği konusunda yazılı bir ihtarda bulunur. Diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir. Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir. III. Temizlik ve bakım giderlerini ödeme borcu – Madde 317 Kiracı, kiralananın olağan kullanımı için gerekli temizlik ve bakım giderlerini ödemekle yükümlüdür. Bu konuda yerel âdete de bakılır. IV. Ayıpları kiraya verene bildirme borcu – Madde 318 Kiracı, kendisinin gidermekle yükümlü olmadığı ayıpları kiraya verene gecikmeksizin bildirmekle yükümlüdür; aksi takdirde bundan doğan zarardan sorumludur. V. Ayıpların giderilmesine ve kiralananın gösterilmesine katlanma borcu – Madde 319 Kiracı, kiralananın ayıplarının giderilmesine ya da zararların önlenmesine yönelik çalışmalara katlanmakla yükümlüdür. Kiracı, bakım, satış ya da sonraki kiralama için zorunlu olduğu ölçüde, kiraya verenin ve onun belirlediği üçüncü kişinin kiralananı gezip görmesine izin vermekle yükümlüdür. Kiraya veren, çalışmaları ve kiralananın gezilip görüleceğini uygun bir süre önce kiracıya bildirmek ve bunların yapıldığı sırada kiracının yararlarını göz önünde tutmak zorundadır. Kiracının kira bedelinin indirilmesine ve zararının giderilmesine ilişkin hakları saklıdır. E. Özel durumlar I. Kiralananda yenilik ve değişiklik yapılması 1. Kiraya veren tarafından – Madde 320 Kiraya veren, kiralananda, kira sözleşmesinin feshini gerektirmeyen ve kiracıdan

Kira Sözleşmesi ile Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları ve Ürün Kirasına ilişkin Türk Borçlar Kanunu Hükümleri Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kiralananın Tahliyesi Davasında Taahhütnamenin Sonradan Doldurulması, Tanık ile İspatlanabilir mi

Kiralananın Tahliyesi Davasında Taahhütnamenin Sonradan Doldurulması, Yemin veya Tanıkla İspatlanabilir mi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2022/8307 Karar No: 2023/168 Karar tarihi: 21-02-2023 Özet: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 200 üncü maddesi; “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.” şeklinde olup, 6100 sayılı Kanun’un 201 inci maddesinde ise “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” düzenlemesi bulunmaktadır. Temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiğinin, davalı tarafın savunmasını yazılı delille ispatlayamadığının anlaşılmasına göre, davalının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir. (6098 s. K. m. 39, 352) (6100 s. K. m 200, 201) (YHGK. 28.05.2008 T. 2008/6-369 E. 2008/394 K.) Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Dava Davacı; 15.01.2020 başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesi ile kiracı olan, davalının 14.02.2020 tarihli tahliye taahhüdü ile taşınmazı 15.01.2021 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt ettiğini, davalının 15.01.2021 tarihinde taşınmazı tahliye etmemesi üzerine aleyhine icra takibi başlattığını, davalının tahliye emrine itiraz ederek takibi durdurduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalının dava konusu taşınmazdan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. II. Cevap Davalı; tahliye taahhüdünü iki nüsha olarak kira sözleşmesi ile birlikte tarih koymadan imzaladığını, tarihin davacı tarafından daha sonra ve maddi gerçekliğe aykırı olarak taahhütnameye eklendiğini, tahliye taahhütnamesinin kanunun emredici kurallarına aykırı olarak düzenlendiğini, uzun süre ile kullanacağı gerekçesiyle kiraladığını ve yüksek miktarda masraf yaptığını, kira ilişkisinin devam ettiğini, yeni döneme ilişkin kira ve aidat ödemelerini yaptığını savunarak, davanın reddini istemiştir. III. İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla: taraflar arasında dava konusu taşınmazın kiralanması amacıyla 15.01.2020-15.01.2021 tarihleri arasını kapsar şekilde kira sözleşmesinin akdedildiği, davalının tahliye taahhütnamesi ile dava konusu taşınmazı 15.01.2021 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt ettiği, davalının imzaya itirazının olmaması nedeniyle tahliye taahhütnamesinin geçerli olduğu, davalının tahliye tarihi ile kira sözleşmesinin aynı tarihli olduğu iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile itirazın iptali ile takibin devamına, davalının kiralanandan, tahliyesine karar verilmiştir. IV. İstinaf A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. İstinaf Sebepleri Davalı vekili dilekçesinde; tahliye taahhüdünün kira sözleşmesi ile birlikte imzalandığını ve kira sözleşmesinin eki gibi görüldüğü için taahhütnameye ayrıca tarih yazılmadığını, tahliye taahhütnamesinin kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak düzenlendiğini, deliller toplanmadan ve tanıklar dinlenmeden karar verildiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; takibe dayanak yapılan ve hükme esas alman. 15.01.2020 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli, çelik çatılı kapalı depo işyeri niteliğindeki kira sözleşmesi hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, davalı kiracı şirketin adi yazılı olarak 14.02.2020 tarihinde düzenlediği tahliye taahhütnamesi ile kiracı olarak oturduğu yeri 15.01.2021 tarihinde tahliye edeceğini kabul ve taahhüt ederek taahhütnameyi imzaladığı, kural olarak kira ilişkisi kurulduktan sonra verilen tahliye taahhütnamesinin kiracının serbest iradesi ürünü olduğunun kabul edileceği, davacı kiraya veren şirket vekilinin 14.02.2020 düzenleme, 15.01.2021 tahliye tarihli, tahliye taahhütnamesine dayanarak yasal süresinde tahliye talepli icra takibi başlattığını, kira sözleşmesinin süresinin sözleşmenin taraflarınca her zaman uzaltılıp kısaltılabileceğini, kiracı tarafından, tarih yazılmadan boş kağıda, beyaza imza atılması halinde boş kağıdın üzerinin kiraya veren tarafından nasıl ve ne şekilde doldurulacağının imza eden kiracı tarafından kabul edildiğinin kabulü gerektiği, tahliye taahhütnamesinin verildiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 39 uncu maddesi gereğince taahhütnamenin iptali için bir dava da açılmadığı, tanzim tarihi bulunmasa da tahliye taahhüdünde “içinde kiracı olarak bulunduğum” ibaresinin yazılması nedeni ile kira sözleşmesinden daha sonra düzenlendiği anlaşılan tahliye taahhüdünün geçerli olduğu gerekçesiyle davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. V. Temyiz A. Temyiz Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararma karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. B. Temyiz Sebepleri Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir. C. Gerekçe I. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, tahliye taahhütnamesine dayalı olarak başlatılan icra takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 352 nci maddesinin birinci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir: “Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene kartı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.” 2- Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 28.05.2008 tarihli ve 2008/369 E., 2008/394 K. sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir; “…Öncelikle belirtilmelidir ki, boş olarak altı imzalanıp verilen bir belgenin üstünün taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının tanıkla ispatının olanaklı olmadığında; ancak yazılı delille ispatı gerektiğinde ve yazılı delil de yoksa dayanılmış olması koşuluyla yemin delilinin söz konusu olabileceğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır…” 3- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 200 üncü maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık

Kiralananın Tahliyesi Davasında Taahhütnamenin Sonradan Doldurulması, Tanık ile İspatlanabilir mi Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kiraya Verenin Oğlu, Yakını vb. Üçüncü Kişiye Kiranın Ödenmesi Halinde Kiracı Borçtan Kurtulur mu

Kiraya Verenin Oğlu, Yakını vb. Üçüncü Kişiye Kiranın Ödenmesi Halinde Kiracı Borçtan Kurtulur mu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2013/2199 Karar No: 2015/1323 Karar Tarihi: 13-05-2015 Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması ve tahliye davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aliağa 1. İcra Hukuk Mahkemesince itirazın kısmen kaldırılmasına, red ve kabul edilen miktarlar üzerinden icra tazminatına hükmedilmesine dair verilen 18.09.2012 gün ve 2012/73 E., 2012/104 K. sayılı kararın incelenmesi davacı alacaklı ve davalı borçlu vekillerince istenilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 31.01.2013 gün ve 2013/17722 E., 2013/1464 K. sayılı ilamı ile; “…Dava, icra takibine yapılan itirazın kaldırılması ve tahliye talebine ilişkindir. Mahkemece, Dairemizin 28.5.2012 günlü bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda tahliye ve kefil konusunda daha önce verilen karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına; 1.164,57 TL kira alacağı üzerinden itirazın kaldırılmasına ,bu miktar üzerinden icra inkar tazminatının davacıya verilmesine ve reddedilen miktar üzerinden hesaplanan kötüniyet tazminatının da davalıya verilmesine karar verilmiş, karar davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, kararın dayandığı gerekçelere, bozma ilamı doğrultusunda karar verilmiş olmasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Davalının yakınlarına ödeme yapıldığı belirtilmişse de, davacı tarafından kabul edilmeyen bu ödemelere itibar edilmemesi gerekirken, itibar edilerek karar verilmesi, ilk karar ile istem reddedilirken davalı lehine icra tazminatına karar verilmediği halde, davalı tarafından bu husus temyiz edilmediğinden davacı yönünden müktesep hak doğduğu gözetilmeden, davalının tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenlerle bozulmalıdır…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava; kira alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili H.. U.. ile davalı M.. G.. arasında davaya konu taşınmaz için 01/01/2007 tarihinde imzalanan 2 yıl süreli kira akdine diğer davalı A.. G..’nün de kefil olduğunu, kiraların süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi üzerine müvekkili tarafından davalılar aleyhine kira alacaklarının tahsili ve tahliye istemiyle icra takibine girişildiğini ancak davalılar tarafından takibe itiraz edildiğini, temerrütün gerçekleştiğini ileri sürerek Aliağa İcra Müdürlüğü’nün 2010/5473 esas sayılı dosyası ile girişilen icra takibine yapılan itirazın kaldırılması ile taşınmazın tahliyesi ve davalılar aleyhine alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davacının 28/07/2008 tarihinde kiralanandaki payını Hasan Ulutürk’e devrettiğini, devir tarihinden sonraki kira alacaklarını talep edemeyeceği gibi tahliyesini de isteyemeyeceğini, kira ödemelerinin banka dekontları ve davacının imzası karşılığında ödenen belgelerle sabit olduğunu beyan ederek davanın usulden ve esastan reddine, davacı yanın %40’dan aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini savunmuştur. Yerel mahkemece; malik olmayan davacının taşınmazı kiraya vermesinde, kira bedellerinin ödenmemesi halinde itirazın kaldırılması ve tahliye davası açmasında yasal bir engel bulunmasa da mülkiyetin davacıya intikal etmesinden sonra üçüncü kişiye devredilmesi ile birlikte kiraların yeni malike ödenmesi gerektiği, bu halde davacının kiralayan sıfatının sona ereceği, artık sözleşmeye halef olan yeni malikin talepte bulunabileceği gerekçesiyle aktif husumet yokluğundan davanın reddine, davalı taraf icra inkar tazminatında bulunmuş ise de dava esastan reddedilmediğinden davalı tarafın bu talebinin de reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; davacı H.. U..’ün murisinden intikal eden taşınmazdaki payını 28/07/2008 tarihinde devrettiğinin ve kefil A.. G..’nün kefaletinin müteselsil kefalet olmadığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin, tahliye isteğinin reddine ve kefil hakkındaki davanın reddine yönelik temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, davacı vekilinin alacağa ilişkin temyiz itirazlarına gelince; kiralayan H.. U..’ün, taşınmaz üzerindeki haklarını Hasan , Arap ve Hüseyin ’e devrettiği 28/07/2008 tarihine kadar olan kira alacaklarını talep edebileceği, mahkemece, davacının alacağa ilişkin talebinin esası incelenmeksizin itirazın kaldırılması isteminin tümden reddedilmesinin doğru görülmediğine işaretle kararın, tahliye isteminin reddine ve kefil hakkındaki itirazın kaldırılması isteminin reddine ilişkin kısmının onanmasına, davalı kiracı hakkında itirazın kaldırılması isteminin reddine ilişkin bölümünün bozulmasına karar verilmiştir. Yerel mahkemece bozmaya uyularak verilen ikinci kararda, bilirkişi raporuna göre davacının yakınlarına yapılan ödemeler düşüldükten sonra 1.164,57 TL. kira alacağının bulunduğu, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiği, alacağın belirlenebilir ve likit olduğu anlaşıldığından, 1.164,57 TL.- nin % 40 ı oranında icra inkar tazminatının davalı Mustafa’ dan alınarak davacıya verilmesine, davacının ödemeleri düşmeden takibe geçtiği, bu durumun davacı tarafın kötü niyetli olduğunu gösterdiği gerekçesiyle reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 5.677,54 TL.-kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalı Mustafa’ ya verilmesine dair verilen karar davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz etmesi üzerine Özel Dairece, yukarıda metni aynen yazılı gerekçe ile bozulmuştur. Yerel mahkemece, önceki gerekçeler tekrarlanarak ve davacının oğluna ve gelinine yapılan ödemelerin davacı tarafından kendisine yapılmadığından geçersiz olduğunun bildirilmesinin açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmiş; kararı davacı alacaklı vekili temyiz etmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kira bedellerinin kiralayanın yakınlarına (oğlu ve gelini) ödenmesi halinde bu ödemelerin geçerli sayılıp sayılamayacağı; ilk kararda davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilirken davalı lehine icra inkar tazminatına karar verilmemiş olup davalı tarafından bu hususun temyiz edilmemesi nedeniyle davacı yönünden müktesep hak oluşup oluşmadığı, varılacak sonuca göre itirazın kaldırılmasına ve davalı lehine icra tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle belirtilmelidir ki, kira sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen rızai sözleşmelerden olup kişisel hak doğurur. Sözleşmeden doğan bu haklar sözleşmenin taraflarına aittir. Kural olarak, kiralayan olabilmek için kiralananın maliki olmak gerekmemektedir. Başka bir ifade ile kiralananın maliki olmayan kişiler de kiralayan sıfatı ile kira sözleşmesi düzenleyebilirler. Öte yandan İcra ve İflas Kanunu’nun 68.maddesinde itirazın kesin olarak kaldırılması; 62. ve bu maddeye atıfla 63.maddelerinde ise itirazın süresi, şekli ve sebepleri düzenlenmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İtirazın kesin olarak kaldırılması” başlıklı 4949 sayılı Kanun ile değişik 68. maddesinin ilk üç fıkrasında yer alan düzenlemeye göre; “Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilâmsız takip yapılamaz. Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse tetkik mercii itirazın kaldırılmasına karar verir. İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz

Kiraya Verenin Oğlu, Yakını vb. Üçüncü Kişiye Kiranın Ödenmesi Halinde Kiracı Borçtan Kurtulur mu Read More »

# Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Taahhüt Nedeniyle Tahliye: Kira Sözleşmesinden Önce Tahliye Taahhütnamesi İmzalatılması

Taahhüt Nedeniyle Tahliye Davası: Kira Sözleşmesinden Önce Tahliye Taahhütnamesi İmzalatılması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/6-975 Karar No: 2021/1108 Karar Tarihi: 28-09-2021 Özet: Somut olay incelendiğinde; davacı vekili davalı …’un dava konusu taşınmazda 05.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesi gereğince aylık 3.350TL kira bedeli ile kiracı olduğunu, davalının dört yıldır kiracı olarak bulunduğu işyerini son dönem başından sonra verdiği 14.03.2013 tarihli taahhütname ile 04.03.2014 tarihinde boşaltacağını kayıtsız ve şartsız olarak kabul ettiğini, davalının yazılı taahhüdüne uymadığını ileri sürerek taahhüt nedeniyle kiralanandan tahliyesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davaya dayanak yapılan tahliye taahhüdünün davacı tarafça kira sözleşmesinin imza edildiği tarihten önce alındığını, davacının, taşınmazın kiracı sıfatıyla kullanılabilmesinin ön şartı olarak ileri sürdüğü taahhütnameyi müvekkiline manevi cebir altında imzalattığını, bu şekilde imza edilen taahhüt tarafların gerçek iradelerini yansıtmaktan uzak olduğundan geçerli olmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş ise de yukarıda da belirtildiği üzere TMK’nın 6 ve HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Tahliye taahhütnamesinin kira sözleşmesinden önce imzalatıldığını iddia eden davalı kiracı bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bu durumda mahkemece ispat yükümlülüğü ters çevrilerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. (6098 s. K. m. 352) (6570 s. K. m. 7) (4721 s. K. m. 6) (6100 s. K. m. 190) (YHGK 04.10.1944 T. 1944/15-20 E. 1944/28 K.) 1. Taraflar arasındaki taahhüt nedeniyle tahliye davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 2. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda önce onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine ise bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı …’un dava konusu taşınmazda 05.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesi gereğince aylık 3.350TL kira bedeli ile kiracı olduğunu, davalının dört yıldır kiracı olarak bulunduğu işyerini son dönem başından sonra verdiği taahhütname ile 04.03.2014 tarihinde boşaltacağını kayıtsız ve şartsız olarak kabul ettiğini, yazılı taahhüdüne uymayan davalıya … 1. Noterliğinin 06.03.2014 tarihli ve 2454 yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, davalının ihtar ve uyarılara rağmen yazılı taahhüdüne uymadığını ileri sürerek taahhüt nedeniyle kiralanandan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya dayanak yapılan tahliye taahhüdünün davacı tarafça kira sözleşmesinin imza edildiği tarihten önce alındığını, davacının, taşınmazın kiracı sıfatıyla kullanılabilmesinin ön şartı olarak ileri sürdüğü taahhütnameyi müvekkiline manevi cebir altında imzalattığını, bu şekilde imza edilen taahhüt tarafların gerçek iradelerini yansıtmaktan uzak olduğundan geçerli olmadığını, davacının aynı taşınmaz ile ilgili olarak başka hukuksal nedene dayalı olarak … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde müvekkili aleyhine tahliye davası açtığını ve kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme Kararı 6. … 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 17.12.2014 tarihli ve 2014/256 E., 2014/963 K. sayılı kararı ile; gerek davacı vekilince dosyaya sunulan içeriği doldurulmuş 14.03.2013 tarihli tahliye taahhütnamesinin, gerekse davalı vekilince dosyaya sunulan içeriği doldurulmamış ancak tarafların isim ve imzalarını taşıyan tarihsiz tahliye taahhütnamesinin basılı (matbu), bilgisayar çıktısı olarak düzenlenmiş olmaları ve imzaları taraflarca inkâr edilmeyen (asılları da bulunan) bu iki belgenin mevcut olması, diğer taraftan gerek davacı tanığı …’in yeminli beyanı, gerekse davacı asilin duruşma sırasındaki isticvabında bizzat söylediği “tahliye taahhütnamesini sözleşmeyi yaparken aldığı, bu taahhütnameyi almadan sözleşme yapmadığı” yönündeki ifadesi karşısında, 14.03.2013 tarihli “tahliye taahhütnamesi” başlıklı belgenin, sözleşmenin yapıldığı 05.03.2010 tarihinde içeriği boş ve zemini basılı olarak düzenlendiği ve taraflarca altının imzalandığı, bu belgenin daha sonra davacı tarafça içeriğinin el yazısı ile doldurulduğu yönünde bir kanaat oluştuğu, bunun üzerine; davacı vekiline, dilekçesinde “her türlü yasal delil” ifadesi geçtiği için, karşı tarafa yemin teklif edip etmeyeceğinin sorulduğu, davacı vekilinin yemin teklif etmeyeceklerini belirttiği, bu durumda; “taraflar arasında düzenlenen tahliye taahhütnamesinin sözleşme yapıldığı sırada kiralayan tarafından kiracıdan alındığı” yönündeki karine ve bu konuda oluşan kanaat çerçevesinde, davacı tarafın “taahhütnamenin sonraki bir tarihte kiracı tarafından verildiği” yönündeki iddiasını kanıtlayamadığı, davaya konu tahliye taahhütnamesinin sözleşme başlangıcında alındığı ve bu yönüyle kiralayanın sözleşme yapmama baskısı altında alınan bir taahhütname niteliğinde olup hukuken geçersiz olduğu, dolayısıyla davada tahliye koşullarının oluşmadığı, davacı taraf davada haksız olup taşınmazın tahliye edilmesi nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında herhangi bir karar verilmesine yer olmadığından yargılama giderlerinden davacı tarafın sorumlu olduğu gerekçesiyle dava konusu taşınmaz kiracı tarafından tahliye edildiğinden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davacı tarafın davalının yargılama giderlerine mahkum edilmesi yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuş, Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 26.03.2015 tarihli ve 2015/2042 E., 2015/3042 K. sayılı kararı ile kararın onanmasına karar verilmiş, bunun üzerine davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 16.11.2015 tarihli ve 2015/7313 E., 2015/9971 K. sayılı kararı ile; “…Davacı vekili dava dilekçesinde; 05.03.2010 başlangıç tarihli ve 2 yıl süreli sözleşme ile kiracı olan davalının 14.03.2013 tarihli tahliye taahhütnamesi ile kiralananı 04.03.2014 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt etmesine rağmen bu tarihte tahliye etmediğini belirterek tahliye taahhüdü nedeniyle kiralananın tahliyesini talep etmiştir. Davalı vekili tahliye taahhütnamesinin kira sözleşmesinin imzalanmasından önce boş ve tarihsiz olarak alındığını, davacının ön şart olarak taahhütnameyi imzalatmak istediğini belirterek manevi cebir altında alınan tahliye taahhütnamesinin geçersiz olduğunu ve davanın reddini savunmuştur. Mahkemece kiralananın yargılama sırasında tahliye edilmesi sebebiyle dava konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davacının dava açmakta haklı olmadığı gerekçesiyle yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasına karar verilmiştir. …nun 190. Maddesi uyarınca ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Tahliye taahhütnamesinin kira sözleşmesinden önce imzalatıldığını iddia eden davalı bu iddiasını ispat etmekle yükümlü olup, mahkemece ispat yükümlülüğü ters çevrilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı bu defaki incelemeden anlaşılmakla davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün bu nedenle bozulmasına karar verilmiştir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. … 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 09.03.2016 tarihli ve 2016/85 E., 2016/356 K. sayılı kararı ile; davalının “tahliye taahhütnamesi” başlıklı, içeriği doldurulmamış ancak tarafların isim ve imzalarını taşıyan belge ve tanık delili ile “davacıya verilen tahliye taahhütnamesinin

Taahhüt Nedeniyle Tahliye: Kira Sözleşmesinden Önce Tahliye Taahhütnamesi İmzalatılması Read More »