Miras Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muvazaalı Temlik: Tapu İptali ve Tescil Davasında Mirasçıdan Mal Kaçırma ve Muvazaa İddiasının İspatlanması

Muvazaalı Temlik: Tapu İptali ve Tescil Davasında Mirasçıdan Mal Kaçırma ve Muris Muvazaası İddiasının İspatlanması Mirasçıdan Mal Kaçırma ve Muvazaalı Temlik: Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda dosya kapsamı ve taraflarca sunulan delillere göre, mirasbırakan İncife Ş.. tarafından dava dışı oğlu İbrahim’in eşi davalı Handan Ş..’e satış suretiyle yapılan dava konusu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun davacı tarafça, mirasbırakanın dava dışı oğlu İlyas’ın piyasaya olan borçlarını diğer oğlu İbrahim’in ödemesi karşılığında dava konusu bağımsız bölümü İbrahim’in eşi davalıya devrettiği ve mal kaçırma amacı bulunmadığı hususunun davalı tarafça, ispat edilip edilemediği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/1-726 Karar No: 2022/192 Karar Tarihi: 22.2.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin mirasbırakanı İncife Ş..’in 05.06.2013 tarihinde öldüğünü, geriye müvekkilleri ile dava dışı kişilerin mirasçı olarak kaldığını, mirasbırakanın İzmir ili, Bornova ilçesi, Çamdibi köyü, 8971 parsel sayılı taşınmazda bulunan üç numaralı bağımsız bölümünü 23.01.1997 tarihinde davalı gelini Handan Ş..’e satış göstererek temlik ettiğini, müvekkillerinin bu durumu 2014 yılı Ocak ayında intikal işlemlerini yaptırmak istediklerinde öğrendiklerini, yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın ölümüne kadar çekişmeli bağımsız bölümü kullandığını, tapuda gösterilen satış bedelinin taşınmazın gerçek değerinden çok düşük olduğunu ileri sürerek, çekişmeli üç numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile miras payları oranında yasal mirasçılar adına tesciline, mümkün olmaması hâlinde tasarrufun saklı pay oranında iptal ve tesciline karar verilmesini talep etmiş, 29.05.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında; terekeye iade taleplerinin bulunmadığını, yasal mirasçılardan kastının müvekkilleri olduğunu, müvekkilleri adına miras payları oranında tescil istediğini beyan etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu bağımsız bölümün bulunduğu apartmanın üç katlı bir aile apartmanı olduğunu, apartmanın birinci katında mirasbırakanın, ikinci katında ise mirasbırakanın kızı Saadet’in eşi ile birlikte oturduğunu, çekişmeli üçüncü katı da müvekkilinin kiraya vererek satın aldığı tarihten beri kullandığını, mirasbırakanın oğlu İlyas Ş..’in 1996-1997 yıllarında iflas ettiğini, o dönem hapis cezası alıp cezaevine girmesi gündeme geldiğinde borcu ödemek için mirasbırakan adına kayıtlı üç numaralı bağımsız bölümün satışa çıkarıldığını, aile apartmanı olması nedeniyle mirasbırakanın eşi Nurettin’in (baba) müvekkilin eşi İbrahim’den diğer oğlu İlyas’ın tüm borçlarını ödemesini ve karşılığında dava konusu daireyi almasını istediğini, İbrahim’in de kardeşi İlyas’ın piyasaya olan tüm borçlarını ödeyerek çekişmeli daireyi aldığını, mirasbırakanın ölümü ile geriye bir ve iki numaralı bağımsız bölümleri bıraktığını, muvazaa iddiasının doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı 6. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.12.2014 tarihli ve 2014/45 E., 2014/569 K. sayılı kararı ile; resmî senette gösterilen değer ile rayiç değer arasında mislini aşan fark olduğu, mirasbırakan İncife ve eşi Nurettin’in temlik tarihinde mal satmalarını gerektirecek ihtiyaçlarının bulunmadığının tanık beyanlarından anlaşıldığı, İlyas’ın borçlarının ödenmesi karşılığında temlik yapıldığı savunmasının ise davalı tanıklarının çelişkili beyanları nedeniyle kanıtlanamadığı, mirasbırakanın kızı tanık Saadet’in kardeşi İlyas’ın hangi sebeple borçlandığını bilmediği, tanık Bayram’ın beyanına göre mirasbırakanın oğlu İlyas’ın tefecilere olan borçları amacıyla dairesini satmak istemesi hâlinde bu durumu aynı apartmanda oturan kızı Saadet ile eşi Bayram’a anlatmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tanık Nihat’ın beyanının görgüye değil duyuma dayalı olduğu, bu nedenle davalı savunmasının doğrulanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 11.01.2018 tarihli ve 2015/6415 E., 2018/134 K. sayılı kararı ile; “…Somut olaya gelince; davacı tanıklarının mirasbırakının mal satmaya ihtiyacının bulunmadığını, mirasbırakan, davalı ve davalının eşinin ekonomik durumunun iyi olduğunu, gelini olan davalıya taşınmaz satışından mirasbırakanın ölümü ile haberdar olduklarını, davalı tanıklarının ise; dava dışı mirasçı İlyas’ın tefeciye yüklü miktarda borcunun bulunduğunu ve borçlarını ödeyemeyince kaçtığını, mirasbırakanın İlyas’ın borçlarını ödemek için dava konusu taşınmazı satmaya karar verdiğini, dairenin bulunduğu 3 katlı apartmanda kendisi ve çocukları oturduğundan dairenin yabancı bir kişiye satılmasını önlemek amacıyla dava konusu taşınmazı İlyas’ın borçlarının ödenmesi karşılığında davalı Handan’a sattığını beyan ettikleri anlaşılmaktadır. Belirlenen tüm bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; mirasbırakanın gelinine yapmış olduğu temlikteki gerçek iradesinin satış olduğu, bedeli karşılığında devredildiği, mirasçıdan mal kaçırma kastı taşımadığı sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.07.2018 tarihli ve 2018/237 E., 2018/293 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe yanında, tanıklar Hasan ve Ayşe’nin beyanlarında bahsettikleri hususları mirasbırakan ve eşinden öğrendikleri, bizzat tanık olmadıkları, cevap dilekçesinde İlyas’ın karşılıksız çek nedeniyle hapis cezası alma ihtimalinden bahsedilmiş ise de İlyas aleyhine açılmış herhangi bir ceza veya icra dava dosya numarası bildirilmediği, savunmanın somutlaştırılmadığı, satış bedelinin mirasbırakana ödendiğine dair bir belge de bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda dosya kapsamı ve taraflarca sunulan delillere göre, mirasbırakan İncife Ş.. tarafından dava dışı oğlu İbrahim’in eşi davalı Handan Ş..’e satış suretiyle yapılan dava konusu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun davacı tarafça, mirasbırakanın dava dışı oğlu İlyas’ın piyasaya olan borçlarını diğer oğlu İbrahim’in ödemesi karşılığında dava konusu bağımsız bölümü İbrahim’in eşi davalıya devrettiği ve mal kaçırma amacı bulunmadığı hususunun davalı tarafça, ispat edilip edilemediği noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 13. Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır. 14. Muvazaa kavramı, Türk Hukuk Lûgatında; “Anlaşmalı saptırma gerçek dışı durumlara gerçekmiş niteliğini kazandırma işlemi. Hukuksal bir işlem konusunda gerçek duruma aykırılıkta birleşilerek yapılan ortak açıklama (beyan) ya da ortaya konulan belgedir. Danışıklı işlem” şeklinde tanımlanmıştır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 819). 15. Muvazaa, pozitif hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 19. (mülga

Muvazaalı Temlik: Tapu İptali ve Tescil Davasında Mirasçıdan Mal Kaçırma ve Muvazaa İddiasının İspatlanması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Terekenin Borca Batık Olmasına Rağmen Yüklü Borç Miktarından Haberdar Olmaksızın Terekeden Çok Cüzi Kazanım Elde Edilmesi

Terekenin Borca Batık Olmasına Rağmen Yüklü Borç Miktarından Haberdar Olmaksızın Terekeden Çok Cüzi Kazanım Elde Edilmesi Terekenin Borca Batık Olması Nedeniyle Mirasın Hükmen Reddi: Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, mirasçılar tarafından terekeye dâhil olan bir taşınmazdaki miras hissesinin satış işlemine konu edilmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile aynı Kanun’un 610/2. maddesi hükmü kapsamında mirasın benimsenmesi anlamına gelip gelmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2020/(14)7-241 Karar No: 2022/1515 Karar Tarihi: 15.11.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesi Dava: Mirasın Hükmen Reddi 1. Taraflar arasındaki mirasın hükmen reddi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacılar vekili 07.04.2014 tarihli dava dilekçesinde; davacı Kübra’nın oğlu, diğer davacı Tolga’nın ise kardeşi olan miras bırakan Hüseyin İ..’ın 27.09.2012 tarihinde vefat ettiğini, davalı şirketin dava tarihinden on gün önce müvekkillerini arayarak muris Hüseyin İ.. hakkında icra takibi bulunduğunu, mirasçı olmaları nedeni ile borçtan sorumlu olduklarını ve icra takibine dâhil edilerek aleyhlerinde haciz işlemi yapılacağını bildirdiklerini, bu telefon öncesinde murisin borçlu olduğuna dair bir bilgilerinin bulunmadığını, davalı şirket tarafından bildirilen Aydın 1. İcra Müdürlüğünün 2013/2910 E. sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde muris Hüseyin İ..’ın 02.09.1999 tarihinde çalışmakta olduğu şirket tarafından Toprakbank A.Ş. Aydın Şubesi ile imzalanan genel kredi sözleşmesine şirket sahibi ve aynı zamanda patronu olan Özdemir Koyuncu ile birlikte kefil olduğunu, borcun ödenmemesi nedeniyle alacaklı banka tarafından 17.04.2000 tarihinde, Aydın 1. İcra Müdürlüğünün 2000/2084 E. sayılı dosyası ile 41.732.172.287ETL üzerinden icra takibi başlatıldığını, 03.04.2014 tarihi itibariyle borç miktarının 814.210,09TL olduğunu, takibin devamı sırasında alacaklı bankanın alacağını davalı şirkete temlik ettiğini, dosyanın yenilenerek en son 2013/2910 E. sayılı numarayı aldığını, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesi uyarınca murisin ölüm tarihinde terekenin borca batık olduğunun tespit edilmesi hâlinde mirasın hükmen reddedilmiş sayılacağını, muris Hüseyin İ..’ın ölüm tarihine kadar asgari ücretle çalıştığını, başka bir gelirinin olmadığını, taşınmaz mal varlığı ve aracının bulunmadığını, bankada parasının olmadığını, bekar ve çocuksuz olarak vefat ettiğini ileri sürerek muris Hüseyin İ..’ın ölüm tarihinde borç ödemeden aciz hâlinde olduğunun tespiti ile mirasın hükmen reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili 26.05.2014 tarihli cevap dilekçesinde; müteveffa Hüseyin İ..’ın alacaklısı olan Toprakbank A.Ş.’nin temlik sözleşmesi ile alacağını TMSF’ye devrettiğini, TMSF tarafından da kredi alacağı temlik sözleşmesi ile alacağın müvekkili RCT Varlık Yönetim’e devredildiğini, müvekkil şirketin harçtan muaf olduğunu, davacıların mirasın kabulü anlamında eylemlerde bulunup bulunmadığının bilinmediğini, ayrıca davacılar tarafından veraset ve intikal vergisi beyannamesi verilip verilmediğine ilişkin bir belge de sunulmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. 6. Davacılar vekili 11.06.2014 tarihli cevaba cevap dilekçesinde; müvekkilleri tarafından Hüseyin İ.. adına “05.11.2012 tarihli veraset ve intikal vergisi beyannamesi” verildiğini, bu beyanname ile davacı Kübra’nın eşi, diğer davacı Tolga’nın ise babası olan kök muris Mithat İ..’ın 01.06.2009 tarihinde ölümü ile Hüseyin İ..’a kalan arsada 3/8 hissesi bulunduğunun beyan edildiğini, bu taşınmaz satılmış ise de işlemin yapıldığı tarihte Hüseyin İ..’ın mirasının borca batık olduğunu bilmediklerini, aksi hâlde 816.000TL borç karşılığında değeri 20.000TL olan taşınmazda bulunan 3/8 miras hissesinin kabul edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dolayısıyla gerçeği bilmeyen müvekkillerin yanılma nedeniyle iradelerinin sakatlandığını, bu durumun mirası sahiplenme olarak değerlendirilemeyeceğini beyan ederek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. 7. Davalı vekili 04.07.2014 tarihli ikinci cevap dilekçesinde; davacıların söz konusu satış işlemini gerçekleştirmekle terekeyi kabul etmiş sayıldıklarını, dolayısıyla davacıların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ret hakkının düşmesi başlıklı 610/2. maddesi uyarınca mirası reddedemeyeceğini savunmuştur. Mahkeme Kararı 8. Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.11.2015 tarihli ve 2014/199 E., 2015/700 K. sayılı kararı ile; Aydın 1. İcra Müdürlüğünün 2013/2910 E. sayılı dosyası incelendiğinde, alacaklının Toprak Bank A.Ş., borçluların dava dışı Aydın Eltez … Ltd. Şti., Özdemir Koyuncuoğlu ve davacıların murisi Hüseyin İ.. olduğu, 41.732.172.287ETL üzerinden takip yapıldığı, takip dayanağı olarak genel kredi sözleşmesi, ihtarname ve hesap ekstresinin sunulduğu, takibin kesinleşmesi üzerine haciz işlemleri yapıldığı, takip sırasında alacağın 17.02.2006 tarihinde davalı RCT Varlık Yönetim A.Ş.’ye temlik sözleşmesi ile devredildiği, alacaklı şirkete muris Hüseyin İ..’ın veraset ilamını alması için yetki verildiği, 03.04.2014 tarihi itibariyle dosya kapak hesabının 814.210,09TL olduğu, davacılar murisi Hüseyin İ..’ın kök murisi Mithat İ.. adına kayıtlı Aydın ili, Efeler ilçesi, Ata Mahallesi, 6302 ada, 14 parsel sayılı taşınmazın 31.03.2014 tarihinde dava dışı Ayşe Şenocak’a satıldığı, taşınmaz üzerinde yapılan keşif sonrası düzenlenen 27.05.2014 tarihli rapor uyarınca taşınmazın tamamının murisin ölüm tarihindeki değerinin 17.752,84TL olarak tespit edildiği, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıların murisi olan Hüseyin İ..’ın ölümü öncesinde bir dönem asgari ücretle çalıştığı, kendisine ait herhangi bir mal varlığı, taşınır taşınmaz mal varlığının bulunmadığı, ölümü öncesi dava konusu olan Aydın 1. İcra Müdürlüğünün 2013/2910 esas sayılı takipteki alacağa dayanak genel kredi sözleşmesinin müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla asıl borçlu şirket kefili olarak imzalamış olduğu ancak, dava tarihi itibariyle takip dosyasındaki alacağın ulaştığı 814.210,09TL’nin murisin mal varlığıyla ödenmesinin mümkün olmadığı, nitekim icra dosyasında da herhangi bir tahsilat yapılamadığı, borçluların borcunu karşılar tutarda mal varlığının haciz işleminin yapılamadığı, dolayısıyla davacıların murisinin terekesinin ölüm tarihi olan 27/09/2012 tarihi itibariyle borca batık durumda olduğu, her ne kadar davacıların murisin hissedarı olduğu, Aydın Efeler Ata Mahallesi 6302 ada 14 parsel sayılı taşınmazı murisin veraset ve intikal beyannamesinde belirtip bu taşınmazın satışını gerçekleştirmişler ise de, taşınmazın ölüm tarihi itibariyle belirlenen tamamının kıymetinin icra takibindeki alacağın karşılanmasının imkânsız olduğu, bu nedenle davacıların yaptıkları veraset işlemlerinin mirası kabul kapsamında değerlendirilemeyeceği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 605/2 maddesi uyarınca borca batık olan muris terekesi nedeniyle mirasın reddedilmiş gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Daire Kararı 9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. 10. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 26.12.2017 tarihli ve 2016/7738 E., 2017/9698 K. sayılı kararı ile; “…Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya murisin işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez (TMK

Terekenin Borca Batık Olmasına Rağmen Yüklü Borç Miktarından Haberdar Olmaksızın Terekeden Çok Cüzi Kazanım Elde Edilmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muris Muvazaası Nedeniyle Tazminat: Mirasçılardan Mal Kaçırma Amaçlı ve Muvazaalı Temlik İddiasının İspatı

Muris Muvazaası Nedeniyle Tazminat: Mirasçılardan Mal Kaçırma Amaçlı ve Muvazaalı Temlik İddiasının İspatı Muris Muvazaası Nedeniyle Tazminat: Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda dosya kapsamı ve taraflarca sunulan delillere göre, mirasbırakan tarafından yapılan dava konusu temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun davacı tarafça ispat edilip edilemediği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/1-729 Karar No: 2022/132 Karar Tarihi: 15.02.2022 İncelenen Kararın Mahkemesi: Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki muris muvazaası nedeniyle tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı İstemi 4. Davacı vekili 06.12.2013 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili ve davalı Nagihan A.’ın 19.08.2013 tarihinde ölen mirasbırakan Ayşe A.’ün mirasçıları olduğunu, mirasbırakanın maliki olduğu Bursa ili Osmangazi ilçesinde bulunan 6400 ada 244 parsel sayılı taşınmazdaki 130/5670 payını 30.05.2007 tarihinde davalının eşi Mehmet A.’a (damadı) satış göstererek temlik ettiğini, dava dışı Mehmet’in de anılan payı 19.06.2007 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiğini, yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalının çekişmeli payı mirasbırakanın ölümünden dört ay kadar önce terekeden mal kaçırmak amacıyla üçüncü kişi Cevriye A.’ya sattığını, üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmadığının bilinmediğini, davalının 2007 yılında aile içinde huzursuzluk çıkardığını ve müvekkilinin mirasbırakan ile ilgilenmesini ve görüşmesini engellediğini, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi ölümüne kadar taşınmazı kızı ve damadı ile birlikte kullandığını, devirler arasında kısa süre bulunduğunu, mirasbırakanın ölümünden sonra davalının, müvekkiline ve diğer mirasçıya 5.000’er TL teklif etmesi üzerine yapılan araştırma sonucunda temlikin öğrenildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik miras payına isabet eden 40.000TL tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili 09.04.2014 tarihli cevap dilekçesinde; davacının alacak talebinin zamanaşımına uğradığını, davanın öncelikle zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, muvazaa iddiasını kabul etmediğini, davacının bu iddiasını ispatla mükellef olduğunu, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan üç katlı binanın son iki katını müvekkilinin yaptığını, muvazaa iddiasını kabul etmemekle beraber son iki katın hesaplamada dikkate alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı 6. Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.2015 tarihli ve 2013/641 E., 2015/59 K. sayılı kararı ile; resmî senetlerde gösterilen bedeller ile keşfen saptanan değerler arasında fahiş farklar bulunduğu, mirasbırakanın ölümünden önce sağlık ya da maddi sorunları olmadığının tanık beyanlarından anlaşıldığı, mirasbırakanın yanında bulunan ve kendisiyle ilgilenen kızı ve damadı lehine hareket etmek istediği, murisin ölümünden önce; paraya ihtiyacı olduğuna, önemli bir rahatsızlığının bulunduğuna, bakıma muhtaç olduğuna ya da satışlardan sonra terekede bir artış meydana geldiğine dair dosyada bir delil bulunmadığı, bunun yanında taşınmazın önce davalının eşine, daha sonra davalıya devredilmiş olmasının muvazaa iddiasını ispat eder nitelikte olduğu, hâlihazırda taşınmazın maliki olan 3. kişinin muvazaadan haberdar olduğuna ilişkin bir delil sunulmadığı, davacının bu yönde bir iddiasının da bulunmadığı, yeni malikin iyi niyetli 3. kişi olduğunun kabulünün gerekeceği, muvazaa iddiasının kanıtlandığı, taşınmaz üzerindeki binanın son iki katını davalının inşa ettirdiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, son iki kat bedeli dahil edilmeden davanın kısmen kabulü ile davacının 1/3 miras payına isabet eden 34.955TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 25.10.2018 tarihli ve 2015/18317 E., 2018/13952 K. sayılı kararı ile; “…Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Ayşe A.’ün 19.08.2013 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davalı kızı Nagihan, davacı kızı Feriha ile dava dışı torunu Mustafa’nın kaldığı, mirasbırakanın davaya konu 244 sayılı parsel sayılı taşınmazdaki 130/5670 payını 30.05.2007 tarihinde dava dışı damadı Mehmet A.’a satış suretiyle temlik ettiği, Mehmet A.’ın 130/5670 payın tamamını 18.06.2007 tarihinde davalı eşi Nagihan’a devrettiği, Nagihan’ın da 130/5670 payın tamamını 26.04.2013 tarihinde Cevriye Artırdı’ya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Muris muvazaa hukuksal nedenine dayalı davalarda miras bırakanın temlikteki iradesinin saptanması asıldır. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190/1 maddesi gereğince ‘’İspat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.’’ Yine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereği “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olayların varlığını ispatla yükümlüdür.” Somut olayda; tanık olarak dinlenen davacının eşi, mirasbırakanın taşınmaz satmasını gerektirecek bir ihtiyacı olmadığını bildirmiş, diğer davacı tanığı damadı ise, görgüye dayalı bir bilgisi olmadığını, taşınmazı mirasbırakanın olarak bildiğini ifade etmiştir. Davalı tanıkları ise mirasbırakanın emekli maaşının olduğunu, taşınmazdaki binanın ikinci katı ve çatı katını davalının yaptırdığını bildirmişlerdir. Tanıklar mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yaptığına dair hükme yeterli bir açıklamada bulunmamışlardır. Bu durumda, toplanan deliller, yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde; davacının mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yaptığına dair iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna varılmaktadır. Bedeller arasındaki aşırı oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı değildir. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli ve 2019/53 E., 2019/298 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda dosya kapsamı ve taraflarca sunulan delillere göre, mirasbırakan Ayşe A. tarafından dava dışı damadı Mehmet A.’a, Mehmet tarafından da davalı eşi Nagihan A.’a satış suretiyle yapılan dava konusu temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun davacı tarafça ispat edilip edilemediği noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tazminat istemine ilişkindir. 13. Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır. 14. Muvazaa, Türk Hukuk Lûgatında; ‘Anlaşmalı saptırma

Muris Muvazaası Nedeniyle Tazminat: Mirasçılardan Mal Kaçırma Amaçlı ve Muvazaalı Temlik İddiasının İspatı Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Türk Borçlar Kanunu’nda Ömür Boyu Gelir Sözleşmesi ile Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi

Ömür Boyu Gelir Sözleşmesi ile Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu Kanun Numarası: 6098 Kabul Tarihi: 11/1/2011 Yayımlandığı Resmî Gazete Tarih: 4/2/2011 Sayısı: 27836 İkinci Kısım: Özel Borç İlişkileri Onyedinci Bölüm: Ömür Boyu Gelir ve Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri Birinci Ayırım: Ömür Boyu Gelir Sözleşmesi A. Tanımı – Madde 607 Ömür boyu gelir sözleşmesi, gelir borçlusunun gelir alacaklısına, içlerinden birinin veya üçüncü bir kişinin ömrü boyunca belirli dönemsel edimlerde bulunmayı üstlendiği sözleşmedir. Sözleşme, aksine açık bir hüküm yoksa, gelir alacaklısının ömrü boyunca yapılmış sayılır. Gelir borçlusunun veya üçüncü bir kişinin ömrüyle sınırlı olarak bağlanmış olan gelir, aksi kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısının mirasçılarına geçer. B. Şekli – Madde 608 Ömür boyu gelir sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. C. Gelir alacaklısının hakları I. Hakkın kullanılması – Madde 609 Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa ömür boyu gelir, her altı ayda bir ve peşin olarak ödenir. Gelirin süresi ömrüne bağlanmış olan kişi, peşin ödeme öngörülen dönemin sona ermesinden önce ölse bile, o döneme ait gelirin tamamı gelir borçlusu tarafından borçlanılmış sayılır. Gelir borçlusu iflas ederse, gelir alacaklısı, gelir borçlusunun yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anaparaya denk düşen bir parayı iflas masasına kaydettirme hakkını elde eder. II. Devredilebilmesi – Madde 610 Sözleşmeyle aksi kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısı, haklarını başkasına devredebilir. İkinci Ayırım: Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi A. Tanımı – Madde 611 Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır. B. Şekli – Madde 612 Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese bile, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz. Sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir. C. Güvencesi – Madde 613 Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım alacaklısı, haklarını güvence altına almak üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına sahiptir. D. Konusu – Madde 614 Bakım alacaklısı, sözleşmenin kurulmasıyla bakım borçlusunun aile topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu, almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür. Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır. Kabul ettikleri kişilere ölünceye kadar bakma amacıyla kurulmuş olan kurumların bakım borcunun kapsamı ve ifası, kendilerince hazırlanarak yetkili makamların onayından geçen genel düzenlemelerle belirlenir. Bu düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden sayılır. E. İptali ve tenkisi – Madde 615 Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkânını kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilirler. Hâkim, sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun ifa edeceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar verebilir. Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal davası açma hakları saklıdır. F. Sona ermesi I. Önel verilerek fesih – Madde 616 Tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Bu oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine denk düşen anapara değeri ile bağlanacak irat arasındaki fark esas alınır. Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verilir. II. Önel verilmeksizin fesih – Madde 617 Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur. Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir. III. Bakım borçlusunun ölümü – Madde 618 Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl içinde sözleşmenin feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası hâlinde, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun mirasçılarından isteyebilir. G. Devredilemezlik, iflas ve haciz hâlinde istem – Madde 619 Bakım alacaklısı, hakkını başkasına devredemez. Bakım borçlusunun iflası hâlinde bakım alacaklısı, borçlunun ödemekle yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anapara değerine eşit bir parayı, iflas masasına alacak kaydettirme hakkını elde eder. Bakım alacaklısı, bu alacağını karşılamak üzere, üçüncü kişilerce borçluya karşı yürütülmekte olan hacze katılabilir. Türk Borçlar Kanunu Son Hükümleri Türk Medenî Kanunu ile ilişkisi – Madde 646 Bu Kanun, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır. Yürürlükten kaldırılan Kanun – Madde 647 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. Geçici Madde 1 (Ek:8/6/2022-7409/4 md.) Konut kiraları bakımından bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih ilâ 1/7/2023 (bu tarih dâhil) tarihleri arasında yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmalar, bir önceki kira yılına ait kira bedelinin yüzde yirmi beşini geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bir önceki kira yılının tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranının yüzde yirmi beşin altında kalması halinde değişim oranı geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. Bu oranları geçecek şekilde yapılan sözleşmeler, fazla miktar yönünden geçersizdir. Bu fıkra hükmü, 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca hâkim tarafından verilecek kararlar bakımından da uygulanır. Geçici Madde 2 (Ek: 14/7/2023-7456/23 md.) Konut kiraları bakımından 2/7/2023 ilâ 1/7/2024 (bu tarihler dâhil) tarihleri arasında yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmalar, bir önceki kira yılına ait kira bedelinin yüzde yirmi beşini geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bir önceki kira yılının tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranının yüzde yirmi beşin altında kalması halinde değişim oranı geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. Bu oranları geçecek şekilde yapılan sözleşmeler, fazla miktar yönünden geçersizdir. Bu fıkra hükmü, 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca hâkim tarafından verilecek kararlar bakımından da uygulanır. Yürürlük – Madde 648 Bu Kanun 1 Temmuz

Türk Borçlar Kanunu’nda Ömür Boyu Gelir Sözleşmesi ile Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muris Muvazaası Nedeniyle Açılan Tapu İptali ve Tescil Davasında Bakımın Bedel Olarak Kabul Edilmesi

Taşınmaz Devrinde Bakımın Bedel Olarak Kabul Edilmesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/1218 Karar No: 2021/688 Karar Tarihi: 03-06-2021 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili 06.02.2012 tarihli dava dilekçesinde; tarafların kardeş olup, mirasbırakan (babaları) … …\’nun 26.10.2011 tarihinde vefat ettiğini, murisin … 1. Noterliğince düzenlenen 25.10.1993 tarih ve 5278 sayılı vasiyetname ile tek mal varlığı olan dava konusu 7 numaralı bağımsız bölümü kızı davalıya vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin açılıp okunduğunu ancak murisin 15.04.1995 tarihinde taşınmazı intifa hakkı kendinde kalmak üzere kızına satış göstererek bedelsiz şekilde devrettiğinin tespit edildiğini, vasiyetnamenin düzenlenmesinden sonra yapılan satışın gerçek bir satış olmayıp murisin mal kaçırmak amacına yönelik olduğunu, davalının da alım gücünün bulunmadığını ileri sürerek muvazaalı olan işlemin iptali ile taşınmazın tekrar mirasbırakan adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 12.07.2012 tarihli ön inceleme duruşmasında ise davacının miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğunu açıklamıştır. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle davanın süre yönünden reddi gerektiğini, sağlığında murisle maddi ve manevi olarak davalının ilgilendiğini, murisin de evini davalıya satarak bedelini tam olarak aldığını, ölümünden onaltı yıl önce yapılan satışın mal kaçırma amaçlı olduğunun ileri sürülmesinin tamamen kötü niyetli olduğunu, aksi hâlde aile arasında hiçbir satışın yapılamayacağını, sözü edilen vasiyetnameden ise müvekkilinin muris vefat edene kadar haberdar olmadığını, olsaydı vasiyet edilen bir yeri ödeme yaparak satın almayacağını, murisin taşınmazı satmasındaki gerçek amacın ise duyduğu para ihtiyacına rağmen kızından karşılıksız şekilde para almayı kabul etmemesi olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. … Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.01.2014 tarihli ve 2012/38 E., 2014/16 K. sayılı kararı ile; toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre murisin dava konusu taşınmazı kızı olan davalıya satış suretiyle devrettiği, ancak yakın akrabalık ilişkisi, tapuda gösterilen bedelin gerçek değerden çok düşük olması, murisin öncesinde vasiyetname yaparak taşınmazı davalı kızına vasiyet etmiş olması hususlarının murisin taşınmazı bedelsiz şekilde davalı kızına devretme arzusunu gösterdiği, intifa hakkını kendinde bırakıp ölünceye kadar taşınmazda oturması hususunun da daireyi kendisine bakıp gözeten davalıya bağışlamak ve diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı satış yaptığının kanıtı olduğu gerekçesiyle davacının miras payı oranında davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 15.06.2015 tarihli ve 2014/9261 E., 2015/8830 K. sayılı kararı ile; \”… Somut olaya gelince; tanık anlatımları ve yapılan araştırmadan hasta ve bakıma muhtaç olan murisin bakımının davalı kızı tarafından yapıldığı, oğlu olan davacının ise murisle ilgilenmediği anlaşılmıştır. Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK.\’nın 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukukî dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırmaya yönelik olması gerekmektedir. Özellikle davanın kabulü halinde kendisine de pay isabet edecek olan dava dışı diğer mirasçı Nilgün beyanında, evleninceye kadar kendisi, davalı kardeşi ve babasının birlikte oturduklarını, evin maddi yükünün muhasebe şirketinde çalışan ve geliri iyi olan davalının üzerinde bulunduğunu, kendisinin 1992 yılında evlenmesi üzerine babası ile davalının birlikte kalmaya başladığını, murisin tüm ihtiyaçlarını davalı tarafından karşıladığını, davacının herhangi bir katkısının olmadığını, murisin de bu nedenle evi kardeşine devretmek istediğini, ancak davalının karşılıksız almak istemediği için ev eşyaları satın alıp, evde tadilatlar yaptırdığını ayrıca aldığı emekli ikramiyesini de murise verdiğini ifade etmiştir. Açıklanan hususlar yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın dava konusu taşınmazı temlikinde gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmayıp, taşınmazı kendisi ile ilgilenip, bakımını yapan kızına duyduğu minnet duyguları sonucu devrettiğinin kabulü gerekir. Diğer taraftan, akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasındaki fark da tek başına muvazaanın kanıtı sayılamaz. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…” gerekçesiyle oy çokluğu ile karar bozulmuştur. Direnme Kararı: 9. … Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.04.2016 tarihli ve 2016/61 E., 2016/119 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında tanık anlatımlarına göre 2006 yılında …\’ya taşınan davalının babasını bakımevine yatırdığı ve murisin burada vefat ettiği, bu gerçek karşısında ölene kadar babasının yanında kalmadığı, sonuç olarak murisin tek malvarlığını bedelsiz olarak davalıya devrettiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi: 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. UYUŞMAZLIK  11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda mirasbırakan tarafından davalı kızına satış suretiyle yapılan temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı, dosya kapsamı ve toplanan delillere göre murisin taşınmazını kendisi ile ilgilenip bakımını yapan kızına duyduğu minnet duygusu ile devrettiğinin kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 12. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 13. Hemen belirtilmelidir ki; irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 18.) maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede yer alan düzenlemeye göre; “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” 14. Buna göre muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmaları, şeklinde tanımlanabilir. 15. Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide ve gerekse uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukukî işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte bir hukukî işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada

Muris Muvazaası Nedeniyle Açılan Tapu İptali ve Tescil Davasında Bakımın Bedel Olarak Kabul Edilmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muris Muvazaasına Dayalı Tapu İptali Davası: Satış Bedeli ile Gerçek Değer Arasında Fahiş Fark Olması

Muris Muvazaasına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2022/1-89 Karar No: 2023/709 Karar Tarihi: 05.07.2023 Özet: Dosya kapsamında yer alan belgeler ile dinlenen tanık beyanlarına göre, miras bırakanın ekonomik durumunun yerinde olduğu, dava konusu taşınmazın satış tarihinde tapuda gösterilen bedel ile gerçek bedeli arasında fahiş fark bulunduğu, murisin dava konusu taşınmazı satmasını gerektirir makul ve haklı bir nedenin olduğu ortaya konulamadığı gibi davalı tarafça da tapudaki devir işlemi sırasında murise herhangi bir bedel ödenmediğinin kabul edildiği, murisin sağlığında tüm mirasçılarını kapsar şekilde yapılan bir taksim işleminin olmadığı, murisin dava konusu taşınmazı temlikinden sonra davalıdan diğer mirasçıların haklarını vermesini istediği, ölümünden sonra bu konuda tanıklık etmesi için davacı tanığına vasiyette bulunduğu, davalı ile ve kardeşi …\’ın yaşları ve Almanya\’da çalışarak geçirdikleri sürenin kısalığı ile tanık beyanları dikkate alındığında davalının yurt dışından gönderdiği paraların bu taşınmazla ilgisinin olmadığı, murisin davalıya yaptığı temliğin mal kaçırmak amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmıştır. Her ne kadar taşınmazların dava dışı … ve davalı tarafından yurt dışından gönderilen paralarla alındığı savunulmuş ise de; davalı tarafın savunmasında yer alan bu olgunun ispatlanamadığı, taşınmazın … ve davalının katkıları ile alınması durumunda murisin …\’ın mirasçılarına da pay vermesi gerekmektedir. Murisin edinme tarihi ile temlik tarihi arasında yirmi üç yıl olduğu gözetildiğinde murisin yirmi üç yıl boyunca hakkın iadesini gerçekleştirmemesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği gibi inandırıcı da bulunmamıştır. (4721 s. K. m. 6, 706) (6098 s. K. m. 19, 237) (2644 s. K. m. 26) (6100 s. K. m. 190) (818 s. K. m. 18) Dava ve Karar: Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacı dava dilekçesinde; tarafların babası olan miras bırakan …’ün en değerli mal varlığı olan 298 ada 1 parsel (yeni 571 ada 1 parsel) sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırma amacıyla davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, temlik tarihi itibariyle miras bırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin uzun yıllar kardeşi … ile birlikte yurt dışında çalıştığını, birikimlerini miras bırakana gönderdiklerini, miras bırakanın bu birikimler ile çekişmeli taşınmazı satın aldığını ancak aile büyüğü olması nedeniyle taşınmazı adına tescil ettirdiğini, taşınmazın alımında miras bırakanın bir katkısının olmadığını, murisin davalının ve abisinin kazançları ile aldığı yeri iade etmek amacıyla devir yaptığını, ancak davalının kardeşi …\’ın vefat ettiği için mirasçılarının muvafakati ve talimatı ile tapuda devrin müvekkiline yapıldığını, yapılan devrin sadece gerçekte bedeli ödenmek suretiyle alınan yerin gerçek hak sahiplerine iadesi amacı taşıdığını, murisin amacının uzun süre gelirlerini kendisine tahsis eden ve birlikte topladıkları bedellerle alınan yerleri gerçekte hak sahibi olan müvekkili ve kardeşine iade etmek olduğunu, temlik harici terekenin de bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 11.09.2018 tarihli ve 2016/187 Esas, 2018/298 Karar sayılı kararıyla; murisin varlıklı olduğu, dava konusu taşınmazın satış tarihinde tapuda gösterilen bedel ile gerçek bedeli arasında aşırı fark bulunduğu, her ne kadar taşınmazların dava dışı … ve davalı tarafından yurt dışından gönderilen paralarla muris adına alındığı savunulmuş ise de tanık anlatımlarına göre murisin de katkılarının olduğu, gönderildiği söylenen paralarla ilgili herhangi bir ödeme makbuzunun ibraz edilmediği, taşınmazın … ve davalının katkıları ile alınması durumunda murisin …\’ın mirasçılarına da pay vermesi gerektiği, …\’ın mirasçılarının bu derece değerli bir taşınmazın davalıya tescili konusunda murise talimat vermeyecekleri, tanık beyanlarında da bu şekilde bir talimattan bahsedilmediği hususları birlikte değerlendirildiğinde murisin gerçek amacının aslında davalıya dava konusu taşınmazı bağış yapmak olduğu ancak tapuda satış gibi gösterdiği, görünürdeki sözleşmenin tarafların gerçek iradelerine uymadığı, gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşullarından yoksun bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin 02.11.2018 tarihli ve 2018/2 Esas, 2018/2 Karar sayılı kararıyla; murisin iki erkek evladı ile birlikte Almanya\’da yaşamaktayken Türkiye\’ye kesin dönüş yaptıktan sonra davaya konu taşınmazı kendi adına satın aldığı, taşınmazın tapuda gösterilen satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu, tapudaki devir işlemi sırasında murise davalı tarafça herhangi bir bedel ödenmediği, ancak toplanan deliller itibariyle murisin hâlen adına kayıtlı bulunan taşınmazları da davaya konu taşınmaz gibi devretme imkânı varken bunu yapmadığı ve tanık anlatımlarına göre muris … ile davacı kızı … arasında hiçbir dönemde husumetin bulunmadığının anlaşıldığı, davaya konu taşınmazın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muris tarafından davalıya devredildiği iddiasının ispatlanamadığı, aksine, davacı tanıklarının dava konusu taşınmazın inançlı bir işlemle davalıya devredildiğini belirttiği, davacı tarafın bu hususta da yazılı bir belge veya yazılı delil başlangıcı kapsamında değerlendirilebilecek bir belge sunmadığı, açık bir şekilde yemin deliline de dayanmadığı, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ A. Bozma Kararı 1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; \”…Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan …’ün 1985 yılında edindiği 4595,18 m2 yüz ölçümlü arsa nitelikli 1 parsel sayılı taşınmazını 30/10/2008 tarihinde davalı 1963 doğumlu oğluna satış suretiyle devrettiği, miras bırakanın 23/05/2015 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızı, davalı oğlu ile kendisinden evvel ölen oğlu …’dan olma dava dışı torunları … ve …’ün kaldıkları, miras bırakanın temlik harici terekesinde Kocaeli ili Körfez ilçesinde üç adet bağımsız bölüm ile Artvin ili Şavşat ilçesinde on beş adet taşınmazın bulunduğu

Muris Muvazaasına Dayalı Tapu İptali Davası: Satış Bedeli ile Gerçek Değer Arasında Fahiş Fark Olması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Yabancıların Miras Hakkı: Miras Yoluyla Mal Edinmede Ülkeler Arası Karşılıklılık Olması Gerekir mi

Yabancıların Miras Hakkı ve Miras Yoluyla Mal Edinmeleri 1062 sayılı Kanun ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının mülkiyet haklarını sınırlayan devletlerin Türkiye\’deki vatandaşlarının mülkiyet haklarının misliyle karşılık olmak üzere sınırlanabileceği öngörülmüştür. Buna istinaden çıkarılan hukuki düzenlemeler de söz konusu sınırlamalara işlerlik kazandırılmış ve belirli uyruktaki yabancıların (bireysel başvuruya konu somut olaylar içinde İoanis Maditinos-Yunan, Antoıne Balıt-Suriye) Türkiye’de bulunan taşınmazlara ilişkin mirasçılık belgelerinin iptal edilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiği şikâyetlerini incelemiştir. Bu başvurulara ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin olay tarihi itibarıyla yürürlükte olan kanun hükümleri çerçevesinde karşılıklılık ilkesi yönünden Yunanistan\’da ve Suriye’de Türk vatandaşlarının miras yoluyla mal edinemedikleri yönünde açık bir tespit olmamasına rağmen mirasçılık belgesinin iptal edilmesinin kanuni dayanağını makul ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyamadıklarını tespit etmiş, bu hâliyle ilgili Kanun\’un somut olaylarda belirli ve öngörülebilir bir şekilde uygulanmadığını ortaya koymuştur. Dolayısıyla Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. İoanis Maditinos Başvurusu – Değerlendirme Olaylar Başvurucu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı iken izin almaksızın kendi isteğiyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazandığı gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. Hâlen Atina\’da ikamet eden Yunanistan uyruklu başvurucu İstanbul’da bir taşınmazın tek mirasçısı kalmış ancak Sulh Hukuk Mahkemesi, başvurucu Türk vatandaşı olmadığı için mirasın tamamının Hazineye ait olduğuna karar vermiştir. Başvurucu miras ile ilgili olarak Sulh Hukuk Mahkemesinden mirasçılık belgesi talebinde bulunmuş, Mahkeme bu talebi kabul etmiştir. Hazine, başvurucu aleyhine mirasçılık belgesinin iptali davası açmış ve Mahkeme kararıyla başvurucunun mirasçılık belgesi iptal edilmiştir. Başvurucunun Hazine aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı mirasçılık belgesinin iptali davası ise reddedilmiştir. Temyiz edilen karar Yargıtay tarafından onanmıştır. İddialar Başvurucu uyuşmazlık konusu taşınmazda mirasçılık hakkının bulunduğunu belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi 1964 yılında çıkarılan Kararname ile Yunan uyruklu kişilerin Türkiye\’deki taşınmazları üzerinde mülkiyete dair temliki tasarruflarının durdurulmasına karar verilmiş ancak bu Kararname 1988 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlükten kaldırılmıştır. Somut olayda miras bırakanın öldüğü tarih itibarıyla Yunan uyrukluların Türkiye\’deki taşınmazlar yönünden temliki tasarruflarını geçici olarak kısıtlayan söz konusu Kararname\’nin yürürlükte olmadığı açıktır. Derece mahkemeleri Yunanistan ile karşılıklılık bulunmadığı gerekçesiyle başvurucunun miras bırakanın taşınmazı yönünden mirasçısı olamayacağına karar vermişlerdir. Derece mahkemeleri bu sonuca varırken Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün ülkeler arasındaki karşılıklılığa ilişkin yazılarına dayanmışlardır. Ancak söz konusu yazılar incelendiğinde, murisin vefat ettiği tarihte veya yargılama sırasında Yunanistan\’da Türk uyrukluların çeşitli kısıtlamaların söz konusu olduğu bölgeler de dâhil olmak üzere miras yoluyla mal edinemediklerine dair herhangi bir tespitin bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu yazılara göre Yunanistan\’da çeşitli bölgelerde alım ve satım gibi hukuki işlemler için izin koşulu getirilmiş olmakla birlikte bu iznin miras yoluyla mal edinimini de kapsadığına dair somut bir bilgiye yer verilmemiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Yunanistan\’da Türk vatandaşlarının kısıtlamaya konu bölgede bulunan taşınmazları miras yoluyla edinebildiği yönünde belgeler bulunduğunu belirtmiştir. Öte yandan 2005 ve 2012 tarihlerinde yapılan kanuni düzenlemeler ile miras yoluyla mal ediniminde karşılıklılık esasının kaldırıldığına da dikkat çekilmelidir. Buna göre miras yoluyla edinilen taşınmazların maliki tarafından tasfiye edilmediği takdirde tasfiye edilerek bedele çevrilmesi ve bedelinin hak sahibine ödenmesi öngörülmüştür. Sonuç olarak, derece mahkemelerinin olay tarihi itibarıyla yürürlükte olan kanun hükümleri çerçevesinde karşılıklılık ilkesi yönünden Yunanistan\’da Türk vatandaşlarının miras yoluyla mal edinemedikleri yönünde açık bir tespit olmamasına rağmen mirasçılık belgesinin iptal edilmesinin kanuni dayanağını makul ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyamadıkları görülmüştür. Bu durumda başvurucunun mirasçılığının tanınmaması suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin öngörülebilir bir kanuni dayanağının bulunmadığı değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa\’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Ülkeler arası karşılıklılık bulunmadığı gerekçesine dayalı olarak mirasçılık belgesi verilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin Antoıne Balıt ve Diğerleri Başvurusu (Bireysel Başvuru No: 2017/16211, Karar Tarihi: 2/6/2020) da benzer niteliktedir. Yabancıların Miras Hakkı: Miras Yoluyla Mal Edinmede Mütekabiliyet İlkesi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru İoanis Maditinos Başvurusu Başvuru Numarası: 2015/9880 Karar Tarihi: 8/5/2019 R.G. Tarih ve Sayı: 19/6/2019-30806 BİRİNCİ BÖLÜM -KARAR Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN Üyeler: Burhan ÜSTÜN, Hicabi DURSUN, Kadir ÖZKAYA, Yusuf Şevki HAKYEMEZ Raportör: Özgür DUMAN Başvurucu: İoanis MADİTİNOS I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, ülkeler arası karşılıklılık bulunmadığı gerekçesine dayalı olarak başvurucunun mirasçı olarak kabul edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 8/6/2015 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. 7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamıştır. III. OLAY VE OLGULAR 8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir: A. Uyuşmazlığın Arka Planı 9. Başvurucu 1961 yılında İstanbul\’da doğmuştur.Başvurucu, Yunanistan uyruklu olup Atina\’da ikamet etmektedir. 10. Başvurucu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı iken 11/2/1964 tarihli ve 403 sayılı mülga Türk Vatandaşlığı Kanunu\’nun 25. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca izin almaksızın, kendi isteğiyle yabancı devlet vatandaşlığını kazandığı gerekçesiyle Bakanlar Kurulu tarafından 12/3/1986 tarihinde hakkında Türk vatandaşlığını kaybettiğine karar verilmiştir. 11. İstanbul\’un Beyoğlu ilçesine bağlı Pürtelaş Mahallesi\’nde bulunan 36 ada 21 parsel sayılı taşınmazın 1/12 payları tapuda Frenike Maditinos ve Tanaş Maditinos adlarına kayıtlıdır. 12. Tapu maliklerinden Frenike Maditinos 31/1/1978 tarihinde bekâr olarak, Tanaş Maditinos ise 21/10/1996 tarihinde dul ve çocuksuz olarak ölmüştür. Başvurucu, ölen kayıt maliklerinin kardeşi Dimitri\’nin oğludur. B. Frenike Maditinos\’un Mirası Yönünden 13. Maliye Hazinesi tarafından 27/10/1997 tarihinde Beyoğlu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinden Frenike Maditinos\’un mirası ile ilgili olarak mirasçılık belgesi verilmesi talebinde bulunulmuştur. Mahkeme 17/3/1998 tarihinde murisin ölümüyle geriye tek mirasçısı olarak başvurucuyu bıraktığını, onun da Türk vatandaşlığını kaybettiğini belirterek müteveffanın son mirasçısının Hazine olduğu gerekçesiyle bu talebi kabul etmiş ve Frenike Maditinos\’un mirasının tamamının Hazineye ait olduğuna karar vermiştir. 14. Başvurucu 17/11/1999 tarihinde Beyoğlu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinden Hazineye verilen mirasçılık belgesinin iptali talebinde bulunmuştur. Maliye Hazinesinin de davalı olarak dâhil edildiği yargılama neticesinde Mahkeme 14/6/2000 tarihinde bu talebin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun Türk vatandaşlığını kaybettiği ve Yunan vatandaşı olduğu belirtilmiştir. Mahkemeye göre miras bırakanın ölüm tarihi itibarıyla taşınmaz malların tasarrufu ve intikali yönünden karşılıklılık bulunmadığından talebin reddi gerekmektedir. Başvurucunun temyiz ettiği bu karar

Yabancıların Miras Hakkı: Miras Yoluyla Mal Edinmede Ülkeler Arası Karşılıklılık Olması Gerekir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Mirasçılık Belgesinin İptali: En Yakın Kanuni Mirasçılar Tarafından Mirasın Reddi Halinde Mirasın Tasfiyesi

Mirasçılık Belgesinin İptali: En Yakın Kanuni Mirasçılar Tarafından Mirasın Reddi Halinde Mirasın Tasfiyesi Mirasçılık Belgesinin İptali: Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mirasçılık belgesinin iptaline ilişkin eldeki davada, …’ın eşi … ile çocukları … ile …’ın …’ın mirasını reddetmekle, …’in torunlarının kök muris …’nin mirasçısı olup olamayacakları noktasında toplanmaktadır. Mirasçılık belgesinin, aksi ispat edilinceye kadar geçerli olan, adına düzenlenmiş bulunan kişi ve kişilerin mirasçılığı lehine bir karine oluşturacağı, bu belgenin mirasbırakanla mirasçıları arasındaki irs (soy) ilişkisini göstermesi yanında, mirasın (terekenin) mirasçılara intikalini de sağlayıcı bir işleve sahip olduğu cihetle, mahkemece mirasın reddi durumunda da irs ilişkisini kesmeyecek şekilde hüküm kurulmasının zorunlu olduğu, bu bağlamda mirasçılık sıfatını kaybedenlerin ve bunların payının akıbetinin de (kime kalacağının) hükümde gösterilmesi, ayrıca kök muris … mirasçısı …’ın mirasının en yakın mirasçılar tarafından reddedilmesi nedeniyle 743 sayılı (mülga) Türk Kanunu Medenisi’nin 552 nci maddesi uyarınca …’den …’a kalan payın tasfiyesine karar verilmesi, borç ödendikten sonra da bakiye kısmın bulunması hâlinde ret vaki olmamış gibi hak sahiplerine ödenmesi gerekmektedir. (4721 s. K. m. 611) (743 s. K. m. 551, 552, 553) (4722 S. K. m. 17) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2021/14-216 Karar No: 2023/222 Karar Tarihi: 15.03.2023 Taraflar arasındaki mirasçılık belgesinin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın davalılar tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davalı asılların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. Dava Davacılar vekili dava dilekçesinde; kök muris …’in 05.05.1969 tarihinde dul ve çocuklu olarak vefat ettiğini, geriye mirasçı olarak … ve … (…)’in kaldığını, anneleri olan …’ın da 18.11.1995 tarihinde vefat ederek geriye mirasçı olarak davacılar …, … ve …’ın kaldığını, …’in 18.08.1988’de evli ve çocuklu olarak vefat ettiğini, geriye mirasçı olarak eşi …, çocukları … (…), … (…)’in kaldığını, muris …’in mirasçıları olan eşi ve çocuklarının … Sulh Hukuk Mahkemesinin 1988/… Esas, 1988/… Karar sayılı kararıyla muris …’in mirasını reddettiklerini, … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/137 Esas, 2016/124 Karar sayılı mirasçılık belgesinde, muris …’ın eşi ve çocuklarının mirasçı olamayacaklarından bahisle muris …’ın mirasını reddeden kızları … ve …’dan olma torunlarının kök muris …’in mirasçıları olduğuna karar verildiğini, muris …’ın mirasını reddeden kızları … ve … ile onlardan olan çocukların kök muris …’in mirasçısı olamayacaklarını belirterek anılan mirasçılık belgesinin iptali ile yeniden muris …’in mirasçılık belgesinin verilmesini talep etmiştir. II. Cevap Davalılar cevap dilekçelerinde; iptali istenilen mirasçılık belgesinin doğru olduğunu, … ve …’nın kendileri adına mirası reddettiklerini, velayeten çocukları adına mirası reddetmediklerini, bu sebeple mirası reddeden kişinin yok sayılarak altsoyunun mirasçı olacağını, buna uygun olarak mirasçılık belgesi verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. III. İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesinin 28.02.2017 tarihli ve 2016/248 Esas, 2017/95 Karar sayılı kararı ile; …’ın eş ve çocuklarının …’ın mirasını reddetmekle kök muris …’den gelen mirasçılık sıfatını da yitirdikleri, dolayısıyla mirası reddeden … ve … çocukları olan davalılarının kök muris …’in mirasçısı olamayacakları gerekçesiyle davanın kabulü ile, …’e ilişkin … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/137 Esas, 2016/124 Karar sayılı kararla verilen mirasçılık belgesinin iptali ile, buna göre …’in 05.05.1969 tarihinde ölümü ile mirası (3) pay kabul edilerek, 1 payın …’a, 1 payın …’a, 1 payın …’a aidiyetine karar verilmiştir. IV. İstinaf A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin 30.06.2017 tarihli ve 2017/1158 Esas, 2017/1325 Karar sayılı kararı ile; davalı asılların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. V. Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci A. Bozma Kararı 1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar temyiz isteminde bulunmuştur. 2. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve soruşturma, toplanan deliller hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi varılan sonuç da davanın niteliğine uygun düşmemiştir. Somut olaya gelince; … Sulh Hukuk Mahkemesinin 1988/768-895 E. K. sayılı ilamına göre, …’in mirasını eşi … ile çocukları … ile …’ın reddettikleri anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 611/1. maddesindeki “Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer.” hükmü uyarınca bunların mirasçılık sıfatını kaybettikleri, muristen önce ölmüşler gibi değerlendirilerek, …’in miras payını reddetmeyen kızı …’nın çocukları …, … ve …’e geçtiği ve mirasın yine diğer kızı …’ın çocukları …, … ve …’e geçtiği, iptali istenilen mirasçılık belgesinin doğru olduğu görülmektedir. Açıklanan sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekirken yerel mahkemece yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi, … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince de istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına, temyiz olunan hükmün bozulmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kök muris …’in mirasçısı olan …’in en yakın mirasçılarının (doğrudan doğruya mirasçı olan kişiler) eşi …, kızı … ve kızı … olduğu, muris …’in mirasının en yakın mirasçıları tarafından kayıtsız şartsız reddedildiği, bu durumda 743 sayılı (mülga) Türk Kanunu Medenisi’nin 551 inci maddesinin uygulanma imkanı bulunmamakta olup, 743 sayılı Kanun’un 552 ve 553 üncü maddelerinin uygulanmasının gerektiği, bozma kararında belirtilen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun somut olayda uygulanma imkanının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. VI. Temyiz A. Temyiz Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar temyiz isteminde bulunmuştur. B. Temyiz Sebepleri Bir kısım davalılar, kök muris …’nin vefatıyla birlikte oğlu … tarafından mirasının reddedilmediğini, …’nin mirasının yasal olarak …’a intikal ettiğini, somut olayda 743 sayılı (mülga) Türk Kanunu Medenisi’nin 551 inci maddesinin uygulanması gerektiğini, mahkemenin nitelendirmesinin …’nin mirasının … tarafından reddedilmiş olsaydı yerinde olacağını ileri sürerek

Mirasçılık Belgesinin İptali: En Yakın Kanuni Mirasçılar Tarafından Mirasın Reddi Halinde Mirasın Tasfiyesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muris Muvazaasının İspatı için Taşınmazın Satış Değeri ile Gerçek Değeri Arasında Fark Bulunması Yeterli mi

Muris Muvazaasının İspatı için Taşınmazın Satış Değeri ile Gerçek Değeri Arasında Fark Bulunması Yeterli mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2021/1-610 Karar No: 2023/164 Karar tarihi: 01.03.2023 Özet: Dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanlarına göre, mirasbırakanın temlik tarihinde mirasçılarından mal kaçırmasını gerektiren bir nedeninin bulunmadığı, davacı tarafça bu hususa ilişkin somut bir olgu ortaya konulamadığı, aksine mirasbırakan ile oğlu …\’ın arasının iyi olduğu, yine mirasbırakanın davalı kızını oğlu …\’dan üstün tuttuğuna dair bir bilgi ya da olgunun dosyaya yansımadığı, dinlenen davacı tanıklarının ailenin beşeri ilişkilerini bilebilecek yakınlıkta olmadıkları ve bu nedenle duyuma dayalı bilgilerini ifade ettikleri, davalı tanıklarının ise aileye ve olaylara yakın kişiler oldukları, birbirlerini doğrular şekilde dava konusu taşınmazların bedeli karşılığında davalıya satıldığını ve mirasbırakanın satış bedeli ile oğlu …\’ın piyasaya olan borçlarını ödediğini ifade ettikleri, bu nedenle davalı tanık beyanlarına üstünlük tanınması gerektiği, öte yandan mirasbırakanın 16.11.2001 tarihinde, oğlu ve aynı zamanda davacının eşi …\’ın ise 05.06.2012 tarihinde öldüğü, … tarafından yaklaşık on bir yıl boyunca temlikin muvazaa ile illetli olduğuna ilişkin bir dava açılmadığı, …\’ın ölümünden sonra hak sahibi olan kızları … ve … tarafından da dava açılmadığı gibi aksine davalı lehine beyanlarda bulundukları ortadadır. 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararını uygulayabilmek için davacı tarafın mirasbırakanın yaptığı temlik ile mirasçılarından mal kaçırma amacıyla hareket ettiğini ispatlaması gerekmektedir. Yukarıda anılan tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde, eldeki davada ispat yükü kendisinde olan davacı tarafın mirasbırakanın çekişmeli temlik ile mirastan mal kaçırma amacıyla hareket ettiğini kanıtlayamadığı anlaşılmıştır. Akit tablosunda gösterilen bedeller ile dava konusu bağımsız bölümlerin keşfen saptanan gerçek değerleri arasındaki fark da tek başına muvazaanın kanıtı sayılamaz. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (4721 s. K. m. 6, 507, 603, 706) (6098 s. K. m. 19, 237) (2644 s. K. m. 26) (818 s. K. m. 18) (6100 s. K. m. 190) (YİBK 01.04.1974 T. 1974/1 E. 1974/2 K.) 1. Taraflar arasındaki muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İnegöl 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi 4. Davacı vekili dava dilekçesinde; mirasbırakan …’ın maliki olduğu … ili İnegöl ilçesi … mahallesinde kain 330 ada 43 sayılı parseldeki 1 ve 3 numaralı bağımsız bölümlerini mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı kızı …’ya satış yoluyla temlik ettiğini, gerçekte ise bağışladığını, mirasbırakanın oğlu olan …’ın müvekkilinin eşi olduğunu, …’ın ölümü ile müvekkili ve …\’ın ilk eşinden olma çocuklarının kaldığını, mirasbırakan tarafından oğlu …\’a herhangi bir malvarlığı bırakılmadığını, devir tarihinde davalının ev hanımı olduğunu ve alım gücü bulunmadığını, temlik sonrası fiili kullanım durumunun değişmediğini ileri sürerek dava konusu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; temlik tarihinde davacının mirasçılık sıfatı bulunmadığını, öncelikle bu nedenle davanın reddi gerektiğini, davacı ile mirasbırakanın oğlu …’ın 11.11.2007 tarihinde evlendiğini, ancak …’ın 03.11.2009 tarihinde İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/673 Esas sayılı dosyası ile davacıya karşı boşanma davası açtığını, boşanma sürecinde davacının sadece maddi menfaat elde etme isteğinin anlaşıldığını, çekişmeli temlikin 29.12.1998 tarihinde yapıldığını, mirasbırakan …’ın 16.11.2001 tarihinde öldüğünü, müvekkilinin kardeşi …’ın ölümüne kadar temlik ile ilgili herhangi bir dava açmadığını, bu tavrın muvazaalı devir yapılmadığının en büyük kanıtı olduğunu, mirasbırakanın satış bedelleri ile oğlu …’ın ticaretten kaynaklı borçlarını ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme Kararı 6. İnegöl 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.11.2014 tarihli ve 2012/385 Esas, 2014/689 Karar sayılı kararı ile; mirasbırakan ile davalının baba-kız olduğu, temlik tarihinde davalının gelir getirici bir işinin bulunmadığı, bir kısım davacı tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere mirasbırakanın oğlu …’ın (davacının eşi) satış tarihinde borçlarının bulunması nedeniyle alacaklıların mirasbırakanın malları üzerindeki haklarının semeresiz bırakılmaya çalışıldığı, mirasbırakanın temlikten sonra da taşınmazı kullanmaya devam ettiği, resmi senette yazılı satış miktarı ile keşfen belirlenen değer arasında üç kattan fazla fark bulunduğu, her ne kadar davalı tanıkları tarafından devir sonrası mirasbırakanın cüzi kira karşılığı oturmaya devam ettiği beyan edilmiş ise de bir kimsenin iki dairesini satıp daha sonra aynı daire için kızına kira ödemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 19.10.2017 tarihli ve 2015/1380 Esas, 2017/5580 Karar sayılı kararı ile; “…Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan Şevki\’nin kayden maliki olduğu 330 ada 43 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 3 numaralı bağımsız bölümlerin tamamını 29.12.1998 tarihinde satış suretiyle davalı kızı …\’a temlik ettiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide \”muris muvazaası\” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu\’nun 706, Türk Borçlar Kanunu\’nun 237. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu\’nun 213.) ve Tapu Kanunu\’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek

Muris Muvazaasının İspatı için Taşınmazın Satış Değeri ile Gerçek Değeri Arasında Fark Bulunması Yeterli mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Takibin Kesinleşmesinden Sonra Mirasın Reddi Kararı Sunularak Hacizlerin Kaldırılması İstenebilir mi

Takibin Kesinleşmesinden Sonra Mirasın Reddi Kararının İcra Dairesine Sunulması 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Ödeme Emri ve İtiraz Ödeme emri ve muhtevası – Madde 60 İcra müdürü takip talebinin bu Kanunda öngörülen şartları içerdiğine karar verirse ödeme emri düzenler. Talebin kabul edilmemesi halinde verilen karar tutanağa yazılır. Emir: 1. Alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, 58 inci maddeye göre takip talebine yazılması lazım gelen kayıtları, 2. Borcun ve masrafların yedi gün içinde icra dairesine ait ödeme emrinde yazılı olan banka hesabına ödenmesi, borç, teminat verilmesi mükellefiyeti ise teminatın bu süre içinde gösterilmesi ihtarını, 3. Takibin dayandığı senet altındaki imza kendisine ait değilse yine bu yedi gün içinde bu cihetin ayrıca ve açıkça bildirilmesi; aksi halde icra takibinde senedin kendisinden sadır sayılacağı, Senet altındaki imzayı reddettiği takdirde icra mahkemesi önünde yapılacak duruşmada hazır bulunması; buna uymazsa vakı itirazın muvakkaten kaldırılmasına karar verileceği, Borcun tamamına veya bir kısmına yahut alacaklının takibat icrası hakkına dair bir itirazı varsa bunu da aynı süre içinde beyan etmesi, İhtarını, 4. Senet veya borca itirazını bildirmediği takdirde yukarda yazılı yedi günlük süre içinde 74 üncü maddeye göre mal beyanında bulunması ve bulunmazsa hapisle tazyik olunacağı; mal beyanında bulunmaz veya hakikate aykırı beyanda bulunursa ayrıca hapisle cezalandırılacağı ihtarını, 5. Borç ödenmez veya itiraz olunmazsa cebri icraya devam edileceği beyanını, İhtiva eder. Ödeme emri iki nüsha olarak düzenlenir. Bir nüshası borçluya gönderilir, diğeri icra dosyasına konulur. Alacaklı isterse kendisine ayrıca tasdikli bir nüsha verilir. Nüshalar arasında fark bulunduğu takdirde borçludaki muteber sayılır. Alacaklıya verilen nüsha hiçbir resim ve harca tabi değildir. Ödeme emrinin tebliği – Madde 61 Ödeme emri borçluya takip talebinden itibaren nihayet 3 gün içinde tebliğe gönderilir. Takip belgeye dayanıyorsa, belgenin tasdikli bir örneği ödeme emrine bağlanır. Müşterek borçlular aynı zamanda takip ediliyorlarsa hepsinin veya bir kısmının bir mümessil tarafından temsil edilmeleri hali müstesna olmak üzere her birine ayrı ayrı ödeme emri tebliğ edilmek lazımdır. Bir borçlu hakkında aynı günde birden ziyade takip talebi varsa icra dairesi bunların ödeme emirlerini aynı zamanda tebliğe gönderir. Kanunen eklenmesi gereken müddetler saklıdır. Borçlu hakkında bir icra dairesinde ayrı ayrı günlerde birden ziyade takip talebinde bulunulmuş ise bunlardan hiçbirinde kendisinden daha eski olan talepten önce ödeme emri tebliğe gönderilemez. İtiraz: Süresi ve şekli – Madde 62 İtiraz etmek istiyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. İtiraz, takibi yapan icra dairesinden başka bir icra dairesine yapıldığı takdirde bu daire gereken masrafı itirazla birlikte alarak itirazı derhal yetkili icra dairesine gönderir; alınmayan masraftan memur şahsen sorumludur. Takibe itiraz edildiği, 59 uncu maddeye göre alacaklının yatırdığı avanstan karşılanmak suretiyle üç gün içinde bir muhtıra ile alacaklıya tebliğ edilir. Borçlu veya vekili, dava ve takip işlemlerine esas olmak üzere borçluya ait yurt içinde bir adresi itirazla birlikte bildirmek zorundadır. Adresini değiştiren borçlu yurt içinde yeni adres bildirmediği ve tebliğ memurunca yurt içinde yeni adresi tespit edilemediği takdirde, takip talebinde gösterilen adrese çıkarılacak tebligat borçlunun kendisine yapılmış sayılır.   Borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun o kısman cihet ve miktarını açıkca göstermesi lazımdır. Aksi takdirde itiraz edilmemiş sayılır. (Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.) Borçlu takibin müstenidi olan senet altındaki imzayı reddediyorsa, bunu itirazında ayrıca ve açıkça beyan etmelidir. Aksi takdirde icra takibi yönünden senetteki imzayı kabul etmiş sayılır. Borçluya, itiraz eylediğine dair bedava ve pulsuz bir belge verilir. İtiraz sebepleri – Madde 63 İtiraz eden borçlu, itirazın kaldırılması duruşmasında, alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında, itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez. Alacaklıya verilecek nüsha – Madde 64 İtiraz, alacaklıya mahsus ödeme emri nüshasına kaydedilir. İtiraz vakı olmazsa bu husus dahi işaret olunur. Bu nüsha itirazdan sonra veya itiraz müddetinin bitmesi üzerine alacaklıya verilir. Gecikmiş itiraz -Madde 65 Borçlu kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde itiraz edememiş ise paraya çevirme muamelesi bitinceye kadar itiraz edebilir. Ancak borçlu, maniin kalktığı günden itibaren üç gün içinde,mazeretini gösterir delillerle birlikte itiraz ve sebeplerini ve müstenidatını bildirmeye ve mütaakıp fıkra için yapılacak duruşmaya taallük eden harç ve masrafları ödemeye mecburdur. İtiraz üzerine icra mahkemesi ancak gecikme sebebinin mahiyetine ve hadisenin özelliklerine göre takibin tatilini tensip edebilir. İcra mahkemesi, tetkikatını evrak üzerinde yapar. Lüzumu halinde iki tarafı hemen davetle mazeretin kabule şayan olup olmadığına karar verir. Duruşmaya karar verilmemesi halinde borçludan alınan masraflar kendisine iade olunur. Mazeretin kabulü halinde icra takibi durur. Aynı celsede alacaklı itirazın kaldırılmasını sözlü olarak da istiyebilir. Bu takdirde tahkikata devam olunarak gerekli karar verilir. Daha önce borçlunun mallarına haciz konulmuşsa mazeretin kabulü kararının tefhim veya tebliği tarihinden itibaren alacaklı yedi gün içinde, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemez veya aynı süre içinde 67 nci maddeye göre mahkemeye başvurmazsa haciz kalkar. İtirazın hükmü – Madde 66 Müddeti içinde yapılan itiraz takibi durdurur. İtiraz müddetinde değilse alacaklının talebi üzerine icra memuru takip muamelelerine alacağın tamamı için devam eder. Borçlu, borcun yalnız bir kısmına itirazda bulunmuşsa takibe, kabul ettiği miktar için devam olunur. Borçlu itirazında imzayı reddetmişse alacaklı derhal icra dairesinden tatbika medar imzaların celbini istiyebilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Ret hakkı – Madde 605 Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. Süre: Genel olarak – Madde 606 Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. İlamsız Takibin Kesinleşmesinden Sonra Mirasın Reddi Kararı Sunularak Hacizlerin Kaldırılması İstenebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/748 Karar No: 2020/282 Karar Tarihi: 10.03.2020 Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki memur işlemini şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 11. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir. 2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. İNCELEME SÜRECİ Alacaklı İstemi: 4. Alacaklı vekili 31.10.2013 tarihli şikâyet dilekçesinde; borçlular aleyhine başlattıkları ilamsız takipte borçluların itirazı üzerine açtıkları itirazın kaldırılması taleplerinde İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 06.06.2012 tarihli ve 2012/103 E, 2012/684

Takibin Kesinleşmesinden Sonra Mirasın Reddi Kararı Sunularak Hacizlerin Kaldırılması İstenebilir mi Read More »