Terekenin Borca Batık Olduğunun Tespiti ve Mirasın Hükmen Reddi
Terekenin Borca Batık Olduğunun Tespiti ve Mirasın Hükmen Reddi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/438 Karar No: 2018/770 K. Tarihi: 11.04.2018 Mahkemesi: Tüketici Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Tüketici Mahkemesi’nin davanın reddine dair verilen 26.02.2013 gün ve … sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 04.12.2013 gün ve 2013/14014 E., 2013/17190 K. sayılı kararı ile; “…Davacı vekili dilekçesinde; Batıkent Yalı sitesi 11.Cad. No:47/5 Yenimahalle/Ankara adresinde bulunan davalı aboneye ait doğalgaz sayacının 26.02.2003 tarihli tutanak ile başka bir adreste takılı olduğunun tespit edildiğini ve sayacın söküldüğünü, söz konusu tespit üzerine kaçak gazın kullanıldığı adreste oturan … hakkında yapılan ceza yargılaması sırasında davalı …\’ın kaçak gaz bağlantısını kendisinin yaptığını beyan etmesi karşısında …\’ın beraatine karar verilmiş, davalı hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiğini belirterek, kaçak gaz kullanımı sabit olan davalıya söz konusu tüketim nedeniyle tahakkuk edilen 29.084,13 TL\’nin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı mirasçıları vekili savunmasında, müteveffa …\’ın ölüm tarihinde terekenin borca batık olduğunun herkesçe bilindiğini ve bu durumun aşikar olduğunu, TMK\’nun 605.maddesi gereğince itiraz yolu ile terekenin borca batık olduğunu bildirdiklerini, davalının hiç bir mal varlığının bulunmadığının belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı …\’ın ölüm tarihi itibariyle terekenin borca batık olduğu, TMK 605/2 madde hüküm uyarınca murisin aczinin açıkça belli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu\’nun 605.maddesi \”B.Ret; I.Ret beyanı; l.Ret hakkı\” başlığı ile düzenlenmiştir. Birinci fıkrası \”Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler\”, hükmünü içermektedir. Kayıtsız, şartsız red (hakiki red) olup, bu davada uygulama dışındadır. İkinci fıkrası \”Ölümü halinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.\” hükmünü amirdir. Bu hüküm bir karinedir. Konumuzu veyadan önceki cümle ilgilendirmektedir. Türk Kanunu Medenisinin 545.maddesinin sadeleştirilmiş şekli aynen kaleme alınmıştır. Bir çok yargı kararlarında ve ilmi görüşlerde bu red, hükmi red olarak isimlendirilmektedir. Türk Medeni Kanunu, \”hakiki redde\” süre ile kayıtlı ve mirasçıların tek taraflı irade açıklamasını öngördüğü halde, söz konusu \”hükmi reddin\” sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması, ya da dava yolu öngörmemiştir. Öyle ki; reddin kendiliğinden oluştuğu kabul edilip, mirasın açılması ile kendiliğinden mirasçılara intikal edeceği (TMK.m.599) yönündeki kurala bir istisna getirilmiştir. Eğer mirasçı olabilecek kişi sarih irade beyanıyla, ya da Türk Medeni Kanunu\’nun 610.maddesinin ikinci cümlesinde açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş ise, zaten yapılabilecek bir işlem kalmamıştır. Mirası hükmen red etmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek bu dununun tespitini isteyebileceği gibi, bunu defi yolu ile de ileri sürebilir. Somut olayda, mirasçılar defi yolunu tercih etmişlerdir. Açılan bu mirasbırakanın ödemeden aczinin açıkça belli olduğunu dile getirmişlerdir. İşte bu halde mirasın reddedilmiş olduğunun kabulü gerekir.\” (HGK\’nun 16.04.2008 tarih 2008/332-436 E.K.sayılı kararı) Somut olayda; mahkemece, her ne kadar davacı vekilinin talebi doğrultusunda, davalının malvarlığına ilişkin ve terekenin borca batık olup olmadığı hususları bir takım yerlerden (banka, tapu vs.) sorulmuş ise de, yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Mahkemece, davalının ölüm tarihinde terekenin horca batık olup olmadığı ödemeden aczi ve malvarlığına ilişkin olarak, davalının ikamet ettiği ve nüfusa kayıtlı olduğu yerlerden de kapsamlı ve objektif bir şekilde (tapu sicil müdürlüklerinden, vergi dairelerinden, bankalardan, SGK (bağkur, SSK, emekli sandığı maaşlarının bulunup bulunmadığı), zabıta araştırması vs. yerlerden) araştırma yapılarak, hasıl olacak sonuç dairesinde, bir hüküm tesis edilmesi gerekirken, eksik inceleme ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bozma nedenine göre, davacı vekilinin dava konusu alacağın hesaplanması hususundaki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.\” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, doğalgaz abonesinin usulsüz kullanımı nedeni ile davacı kurumca tahakkuk ettirilen bedelin tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, abonenin doğalgaz sayacının takılı olması gereken adresten farklı bir adreste takılı olduğunun tespit edildiğini, kaçak gazın kullanıldığı adreste oturan kişi hakkında yapılan ceza yargılaması sırasında davalı …’ın kaçak gaz bağlantısını kendisinin yaptığını beyan ettiğini belirterek, söz konusu tüketim nedeni ile tahakkuk ettirilen 29.084,13 TL’ nin haksız fiil tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sırasında vefat eden davalı … mirasçıları vekili, ölüm tarihinde terekenin borca batık olduğunun herkes tarafından bilindiğini ve bu durumun aşikâr olduğunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesi gereğince itiraz yolu ile terekenin borca batık olduğunu bildirdiklerini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece …’ın ölüm tarihi itibari ile terekenin borca batık olduğu, terekenin resmî tasfiyesine yönelik davacı tarafça açılan davanın süre yönünden reddine karar verildiği, TMK’nın 605/2 maddesi uyarınca murisin aczinin açıkça belli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı …. vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece … \’ın ölüm tarihi itibariyle terekenin borca batık olduğu, mahkemenin taleple bağlılık ve taraflarca hazırlanma ilkeleri uyarınca kendiliğinden araştırma yapmasının mümkün bulunmadığı, davacı tarafın talepleri doğrultusunda mal varlığı ile ilgili gerekli araştırmanın yapıldığı, buna rağmen herhangi bir mal varlığının bulunmadığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı davacı vekili tarafından …’ın ölüm tarihi itibari ile terekesinin borca batık olup olmadığının kapsamlı bir şekilde araştırılması gerektiği ve davalı taraf lehine vekâlet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilemeyeceği ileri sürülerek temyiz edilmiştir. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, …’ın mal varlığının ve terekesinin borca batık olup olmadığının tespiti hususunda mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı, bozma kararında belirtilen kurum ve kuruluşlara yönelik yapılacak araştırmanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 25 ve 26. maddelerinde düzenlenen taraflarca getirilme ve taleple bağlılık ilkelerine aykırılık oluşturup oluşturmadığı noktalarında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü yönünden konuya ilişkin yasal düzenlemeler irdelendikten sonra, mirasın hükmen reddi kavramı üzerinde durulması ve somut olayın usul hukuku bakımından değerlendirilmesinde fayda umulmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesine göre, “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” Aynı Kanun’un 606. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için
Terekenin Borca Batık Olduğunun Tespiti ve Mirasın Hükmen Reddi Read More »