Miras Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Terekenin Borca Batık Olduğunun Tespiti ve Mirasın Hükmen Reddi

Terekenin Borca Batık Olduğunun Tespiti ve Mirasın Hükmen Reddi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/438 Karar No: 2018/770 K. Tarihi: 11.04.2018 Mahkemesi: Tüketici Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Tüketici Mahkemesi’nin davanın reddine dair verilen 26.02.2013 gün ve … sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 04.12.2013 gün ve 2013/14014 E., 2013/17190 K. sayılı kararı ile; “…Davacı vekili dilekçesinde; Batıkent Yalı sitesi 11.Cad. No:47/5 Yenimahalle/Ankara adresinde bulunan davalı aboneye ait doğalgaz sayacının 26.02.2003 tarihli tutanak ile başka bir adreste takılı olduğunun tespit edildiğini ve sayacın söküldüğünü, söz konusu tespit üzerine kaçak gazın kullanıldığı adreste oturan … hakkında yapılan ceza yargılaması sırasında davalı …\’ın kaçak gaz bağlantısını kendisinin yaptığını beyan etmesi karşısında …\’ın beraatine karar verilmiş, davalı hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiğini belirterek, kaçak gaz kullanımı sabit olan davalıya söz konusu tüketim nedeniyle tahakkuk edilen 29.084,13 TL\’nin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı mirasçıları vekili savunmasında, müteveffa …\’ın ölüm tarihinde terekenin borca batık olduğunun herkesçe bilindiğini ve bu durumun aşikar olduğunu, TMK\’nun 605.maddesi gereğince itiraz yolu ile terekenin borca batık olduğunu bildirdiklerini, davalının hiç bir mal varlığının bulunmadığının belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı …\’ın ölüm tarihi itibariyle terekenin borca batık olduğu, TMK 605/2 madde hüküm uyarınca murisin aczinin açıkça belli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu\’nun 605.maddesi \”B.Ret; I.Ret beyanı; l.Ret hakkı\” başlığı ile düzenlenmiştir. Birinci fıkrası \”Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler\”, hükmünü içermektedir. Kayıtsız, şartsız red (hakiki red) olup, bu davada uygulama dışındadır. İkinci fıkrası \”Ölümü halinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.\” hükmünü amirdir. Bu hüküm bir karinedir. Konumuzu veyadan önceki cümle ilgilendirmektedir. Türk Kanunu Medenisinin 545.maddesinin sadeleştirilmiş şekli aynen kaleme alınmıştır. Bir çok yargı kararlarında ve ilmi görüşlerde bu red, hükmi red olarak isimlendirilmektedir. Türk Medeni Kanunu, \”hakiki redde\” süre ile kayıtlı ve mirasçıların tek taraflı irade açıklamasını öngördüğü halde, söz konusu \”hükmi reddin\” sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması, ya da dava yolu öngörmemiştir. Öyle ki; reddin kendiliğinden oluştuğu kabul edilip, mirasın açılması ile kendiliğinden mirasçılara intikal edeceği (TMK.m.599) yönündeki kurala bir istisna getirilmiştir. Eğer mirasçı olabilecek kişi sarih irade beyanıyla, ya da Türk Medeni Kanunu\’nun 610.maddesinin ikinci cümlesinde açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş ise, zaten yapılabilecek bir işlem kalmamıştır. Mirası hükmen red etmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek bu dununun tespitini isteyebileceği gibi, bunu defi yolu ile de ileri sürebilir. Somut olayda, mirasçılar defi yolunu tercih etmişlerdir. Açılan bu mirasbırakanın ödemeden aczinin açıkça belli olduğunu dile getirmişlerdir. İşte bu halde mirasın reddedilmiş olduğunun kabulü gerekir.\” (HGK\’nun 16.04.2008 tarih 2008/332-436 E.K.sayılı kararı) Somut olayda; mahkemece, her ne kadar davacı vekilinin talebi doğrultusunda, davalının malvarlığına ilişkin ve terekenin borca batık olup olmadığı hususları bir takım yerlerden (banka, tapu vs.) sorulmuş ise de, yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Mahkemece, davalının ölüm tarihinde terekenin horca batık olup olmadığı ödemeden aczi ve malvarlığına ilişkin olarak, davalının ikamet ettiği ve nüfusa kayıtlı olduğu yerlerden de kapsamlı ve objektif bir şekilde (tapu sicil müdürlüklerinden, vergi dairelerinden, bankalardan, SGK (bağkur, SSK, emekli sandığı maaşlarının bulunup bulunmadığı), zabıta araştırması vs. yerlerden) araştırma yapılarak, hasıl olacak sonuç dairesinde, bir hüküm tesis edilmesi gerekirken, eksik inceleme ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bozma nedenine göre, davacı vekilinin dava konusu alacağın hesaplanması hususundaki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.\” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, doğalgaz abonesinin usulsüz kullanımı nedeni ile davacı kurumca tahakkuk ettirilen bedelin tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, abonenin doğalgaz sayacının takılı olması gereken adresten farklı bir adreste takılı olduğunun tespit edildiğini, kaçak gazın kullanıldığı adreste oturan kişi hakkında yapılan ceza yargılaması sırasında davalı …’ın kaçak gaz bağlantısını kendisinin yaptığını beyan ettiğini belirterek, söz konusu tüketim nedeni ile tahakkuk ettirilen 29.084,13 TL’ nin haksız fiil tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sırasında vefat eden davalı … mirasçıları vekili, ölüm tarihinde terekenin borca batık olduğunun herkes tarafından bilindiğini ve bu durumun aşikâr olduğunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesi gereğince itiraz yolu ile terekenin borca batık olduğunu bildirdiklerini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece …’ın ölüm tarihi itibari ile terekenin borca batık olduğu, terekenin resmî tasfiyesine yönelik davacı tarafça açılan davanın süre yönünden reddine karar verildiği, TMK’nın 605/2 maddesi uyarınca murisin aczinin açıkça belli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı …. vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece … \’ın ölüm tarihi itibariyle terekenin borca batık olduğu, mahkemenin taleple bağlılık ve taraflarca hazırlanma ilkeleri uyarınca kendiliğinden araştırma yapmasının mümkün bulunmadığı, davacı tarafın talepleri doğrultusunda mal varlığı ile ilgili gerekli araştırmanın yapıldığı, buna rağmen herhangi bir mal varlığının bulunmadığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı davacı vekili tarafından …’ın ölüm tarihi itibari ile terekesinin borca batık olup olmadığının kapsamlı bir şekilde araştırılması gerektiği ve davalı taraf lehine vekâlet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilemeyeceği ileri sürülerek temyiz edilmiştir. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, …’ın mal varlığının ve terekesinin borca batık olup olmadığının tespiti hususunda mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı, bozma kararında belirtilen kurum ve kuruluşlara yönelik yapılacak araştırmanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 25 ve 26. maddelerinde düzenlenen taraflarca getirilme ve taleple bağlılık ilkelerine aykırılık oluşturup oluşturmadığı noktalarında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü yönünden konuya ilişkin yasal düzenlemeler irdelendikten sonra, mirasın hükmen reddi kavramı üzerinde durulması ve somut olayın usul hukuku bakımından değerlendirilmesinde fayda umulmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesine göre, “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” Aynı Kanun’un 606. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için

Terekenin Borca Batık Olduğunun Tespiti ve Mirasın Hükmen Reddi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Mirasçıların Saklı Paylarını İhlal Eden Vasiyetnamenin İptali ve Tenkis Davası Açılması

Mirasçıların Saklı Paylarını İhlal Ettiği Gerekçesiyle Vasiyetnamenin İptali ve Tenkis Davası Açılması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/1017 Karar No: 2018/1750 K. Tarihi: 20.11.2018 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 05.04.2013 tarihli ve … sayılı karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 17.03.2014 tarihli ve 2013/19634 E., 2014/4038 K. sayılı kararı ile, “…Davada, 23.10.2011 tarihinde vefat eden muris O. Ulusan\’ın 05.07.2005 tarihinde Zonguldak 2. Noterliğinin 12561 sayılı düzenleme şeklindeki vasiyetnamesiyle diğer mirasçıların saklı paylarını aştığı ve vasiyetnamenin hukuka ve ahlaka aykırı koşullar içerdiğinden bahisle iptali istenilmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, ölüme bağlı tasarrufların iptal sebeplerinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu\’nun 557. maddesinde düzenlendiği somut olayda iptal koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, davada saklı pay ihlaline yol açan vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi, talep edilmiştir. Mahkemece, vasiyetnamenin iptali talebinin reddine karar verilmiş, tenkis talebiyle ilgili hüküm kurulmamıştır. 1086 sayılı (mülga) HUMK\’nun 388/son (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 297/2) maddesinde; \”Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık ve şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir\” denilmektedir. O halde, davacının tenkis talebiyle ilgili hüküm kurulmamış olması usule aykırıdır…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava vasiyetnamenin saklı pay ihlâline yol açtığı gerekçesiyle iptali istemine ilişkindir. Davacılar vekili, müvekkillerinin miras bırakanı O. Ulusan’ın Zonguldak 2. Noterliğince düzenlenen 05.07.2005 gün ve 12561 yevmiye nolu vasiyetnamesiyle adına kayıtlı olan Terakki Mahallesinde kain 267 ada 58 parsel sayılı taşınmaz ve üzerinde bulunan üç katlı evin davalılar adına tescilini ve ayrıca tüm kira gelirlerinin davalılara ait olacağını vasiyet ettiğini, murisin bu vasiyetinin tasarruf nisabını aşması nedeniyle hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, anılan vasiyetnamenin iptali ile taşınmazın tüm mirasçılar adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili, vasiyetnamenin kişinin özgür beyanı doğrultusunda hazırlanan bir hukuki işlem olduğunu, müvekkillerin en ufak bir etkisinin bulunmadığını, vasiyetname düzenlenmeden önce fiil ehliyeti bulunduğuna dair miras bırakanın sağlık kurulu raporu aldığını, vasiyetname düzenlenmesine engel hâl görünmediği için noter tarafından vasiyetname düzenlendiğini ve yasanın öngördüğü şekil ve usul şartları taşıdığını, davanın süresinde açılmadığını, davacıların kötü niyetli olduklarını beyanla davanın reddini savunmuştur. Davalılar Eda Özbaba, … ve … davaya cevap vermemiştir. Yerel mahkemece dava konusu vasiyetnamenin yasal şekillere uygun olarak düzenlendiği, tasarrufun içeriği ile bağlandığı koşulların hukuka veya ahlâka aykırı olmadığı gibi yükleme de içermediği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 514’üncü maddesi uyarınca miras bırakanın mal varlığının tamamında veya bir kısmının vasiyetnameye konu edilebileceği, sadece saklı payın aşılmış olmasının vasiyetnamenin iptali nedeni olamayacağı, zira TMK’nın 560 ve devamı maddelerinde saklı payın aşılması hâlinde mirasçıların tenkis davası açarak kendilerine tanınan saklı payın korunmasını talep edebileceklerinin hükme bağlandığı; ölüme bağlı tasarrufların iptal sebepleri TMK’nın 557’nci maddesinde düzenlenmiş olup dava konusu vasiyetnamede bu iptal sebeplerinden hiçbirinin bulunmadığı, davacının tasarrufun yapıldığı sırada miras bırakanın fiil ehliyetine sahip olmadığına dair iddiasının bulunmadığı gibi davacı ve davalı tanıklarının da murisin ölmeden son bir yıl içinde akli dengesinin gelip gittiğine dair beyanda bulunmaları karşısında tasarrufun yapıldığı tarihte miras bırakanın tasarruf ehliyetinin var olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacılar vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Yerel mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26’ncı maddesi kapsamında mahkemelerin talep sonuçları ile bağlı olup ondan fazlasına karar veremeyecekleri; HMK’nın 119’uncu maddesine göre de davacının talep sonucunu, dayandığı hukuki sebepleri, iddiasının dayandığı tüm vakıalarının özetini dava dilekçesinde belirtmesi gerektiği, somut olayda davacının iddiasının açık ve net olduğu, dava dilekçesinde tenkisten bahsetmediği, talebinin tasarruf nisabının aşılması nedeniyle vasiyetnamenin iptali istemine ilişkin olup bu talebin tenkis istemi olarak değerlendirilemeyeceği, davacının temyiz dilekçesinde de tenkis istemini temyiz konusu etmediği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını davacılar vekili temyiz etmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının vasiyetnamenin iptali istemi yanında tenkis isteminin de bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu noktada vasiyetnamenin iptali ve tenkis davaları hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır. Vasiyet, bir kimsenin (gerçek kişi) bizzat yapacağı ölüme bağlı bir tasarruf olup, amacı bütün mamelekini veya muayyen bir malını gerçek veya tüzel bir şahsa mülkiyetinin devrinin yapılmasıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 557’nci maddesinde vasiyetnamenin iptali sebepleri sınırlı olarak sayılmış olup, bunlar; 1- Ehliyetsizlik, 2- Vasiyetnamenin yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması, 3- Tasarrufun içeriğinin bağlandığı koşullar veya yüklemelerin hukuka veya ahlâka aykırı olması, 4- Tasarrufun kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış olması hâlleridir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 557’nci maddesinde sayılan sebeplerin bulunması hâlinde vasiyetnamenin iptali gerekir. Bu sebepler dışında kalan durumlara dayanılarak ölüme bağlı tasarrufun iptali istenilemez ise de, koşullarının varlığı durumunda tenkis talebine konu edilebilir (TMK. m. 560-562). Tenkis, indirme, azaltma veya eksiltme anlamına gelmektedir. 4721 sayılı TMK’nın 560’ıncı maddesi ve devamı hükümlerinde düzenleme alanı bulan tenkis davası, miras bırakanın, saklı payı ihlâl eden sağlar arası veya ölüme bağlı kazandırmalarının, yasal sınıra indirilmesini sağlayan yenilik doğurucu nitelikte bir davadır (Nar, A.: Türk Miras Hukukunda Tenkis, On İki Levha Yayınları, İstanbul 2016, s.14 vd.). Söz konusu hükümden de anlaşılacağı üzere, tenkis davasının konusu, miras bırakanın, saklı paylı mirasçı/mirasçılarının saklı payını ihlal eden ölüme bağlı ve sağlar arası tasarruflarıdır. Esasında kural olarak miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufları tenkise tabidir. Zira kural olarak miras bırakan, sağlığında kendi mal varlığı değerleri üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma özgürlüğüne sahiptir. Her özgürlükte olduğu gibi, burada da miras bırakanın sınırsız bir özgürlüğü yoktur. Bu nedenle TMK’nın 565’inci maddesinde dört bent hâlinde miras bırakanın tenkise tabi sağlar arası tasarrufları belirlenmiştir. Bir diğer anlatımla, miras bırakan sağlığında kendi mal varlığı değerleri üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Ancak bu sağlar arası tasarruflar, TMK’nın 565’inci maddesi kapsamındaki tasarruflar kapsamında ise, bu durumda ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tabi olacaklardır. Miras

Mirasçıların Saklı Paylarını İhlal Eden Vasiyetnamenin İptali ve Tenkis Davası Açılması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muris Muvazaası: Mirasçılardan Mal Kaçırmak Kastıyla Yapılan Taşınmaz Devrinin İptali

Muris Muvazaası: Mirasçılardan Mal Kaçırmak Kastıyla Yapılan Taşınmaz Devrinin İptali Muris muvazaasında, miras bırakan ile sözleşmenin karşı tarafı, aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile gizlemektedirler. Başka bir anlatımla, miras bırakan ile karşı taraf malın gerçekten temliki hususunda anlaşmışlardır. Görünüşteki ve gizlenen sözleşmelerin her ikisinde de samimi olarak temlik istenmektedir. Ne var ki, görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin vasfı (niteliği) muvazaalı sözleşme ile değiştirilmekte, ayrıca gizli bir bağış sözleşmesi düzenlenmektedir. Görünüşteki sözleşmenin vasfı (niteliği) tamamen değiştirildiğinden, muris muvazaası aynı zamanda “tam muvazaa” özelliği de taşınmaktadır. Muris muvazaası, diğer deyişle mirasçılardan mal kaçırmak; mirasçılarının sahip olduğu miras hakkını ortadan kaldırmak üzere miras bırakan tarafından yapılan hileli işlemlerdir. Muris muvazaası en çok miras bırakanın tapuda kendi adına kayıtlı taşınmazları üçüncü kişilere devretmesi yoluyla meydana gelmektedir. Miras bırakanın hileli gayrimenkul devirleri tapu iptal ve tescil davasına konu olmaktadır. Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davalarında çözülmesi gereken hukuki sorun miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırmak iradesiyle hareket edip etmediğinin tespitidir. Miras bırakan mirasını paylaştırırken hoşgörü ile karşılanabilecek makul oranlarda farklılıklar yaratarak paylaşım yapabilir. Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasında; miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı ve mal paylaşımının hakkaniyete uygun bir paylaşım olup olmadığı Yargıtay içtihatlarında belirtilen ölçütler kullanılarak tespit edilir. Tapu iptal ve tescil davası; kanuna aykırı, usulsüz, muvazaaya dayalı veya yolsuz düzenlendiği iddia edilen tapu kaydının hukuka uygun hale getirilmesi için açılır. Tapu iptali davası, taşınmazın aynına, yani mülkiyet hakkına ilişkin bir dava olduğundan, mahkeme hükmü kesinleşmeden icra edilemez. Tapu iptal ve tescil davası, ayni hakkı ihlal edilen kişinin mülkiyet hakkını temin eden en önemli dava türüdür. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 nolu Ek Protokol, tüm sözleşmeci devletlere mülkiyet hakkı ihlal edildiğinde bireye etkin koruma mekanizmaları sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, mülkiyet hakkı ihlalleri iç hukuk yolları ile giderilmediği takdirde AİHM’e bireysel başvuru yapılması mümkündür. Alanında uzman Kayseri miras avukatı ve gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz tapu iptal ve tescil davalarında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmetleri vermektedir. Tapu iptal ve tescil davası ile ilgili emsal Yargıtay kararlarına sitemizden ulaşabilir; dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda  15 yılı aşkın deneyime sahip avukat kadromuzdan ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinde Mirasçılardan Mal Kaçırmak Kastıyla Yapılan Taşınmaz Devrinin İptali Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/1-1211 Karar No: 2019/377 Karar tarihi: 28.03.2019 ÖZET: Yerel mahkemece murisin dokuz parça taşınmazından sadece üçünü temlik ettiği ve bunun makul sayılabilecek sınırda kaldığı belirtilmiş ise de dosyada mevcut tapu kayıtları incelendiğinde murisin beş parça taşınmazda tam malik iken bunlardan özellikle kargir ev vasfında bulunan ve diğer taşınmazlarına göre oldukça değerli olan 1532 parselle birlikte üç parça taşınmazını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile temlik ettiği, 334 ve 245 parsel sayılı taşınmazlarda sadece 17/80 payının bulunduğu, 318 ve 383 parsel sayılı taşınmazların ise kendisinden önce ölen eşi adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Murisin özellikle bir parça taşınmazını devretmek suretiyle bakımını sağlayabileceği yerde, tüm mal varlığının yarısına yakın olan değerli üç parça taşınmazını davalıya temlik ettiği gözetildiğinde devirdeki asıl amacın bakım sağlamak değil mirasçılardan mal kaçırmak olduğu, böyle olunca da yapılan temlikin muvazaa ile illetli olduğundan iptali gerektiği sonucuna varılmıştır. Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (6098 S. K. m. 18, 19, 514, 611, 614) Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.04.2013 tarihli ve 2004/48 E., 2013/256 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 09.12.2013 tarihli ve 2013/14300 E., 2013/17430 K. sayılı kararı ile: \”…Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 330, 378 ve 1532 parsel sayılı taşınmazların miras bırakan Y. Ş. tarafından 17.01.2003 tarihinde davalıya ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle devredildiği görülmektedir. Davacılar, miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakma sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 /(BK m. 514)). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temlik işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılardan mal kaçırmak düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu\’nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakma sözleşmesi karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; davalıya ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle temlik edilen taşınmazların miras bırakanın tüm mal varlığına oranı değerlendirildiğinde ve yapılan temlikler yukarıda açıklanan ilke ve olgulara göre irdelendiğinde, işlemlerde bakımın değil, bağış amacının üstün tutulduğu, murisin bir parça taşınmazını devretmek suretiyle de bakımını gerçekleştirebileceği

Muris Muvazaası: Mirasçılardan Mal Kaçırmak Kastıyla Yapılan Taşınmaz Devrinin İptali Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Bakım Karşılığı Yapılan Devir, Mirasçılardan Mal Kaçırma Olarak Değerlendirilebilir mi?

Bakım Karşılığı Yapılan Devir, Mirasçılardan Mal Kaçırma Olarak Değerlendirilebilir mi? Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı Esas No: 2017/1263 Karar No: 2019/603 Karar tarihi: 23.05.2019 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki \”tapu iptali ve tescil\” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.05.2012 tarihli ve … sayılı kararın davalılar vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 28.05.2012 tarihli ve 2013/6625 E., 2013/8684 K. sayılı kararı ile: \”…Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanlar F..\’nın 16.02.2004 Ş.\’nün ise 12.12.2009 tarihinde öldükleri, yasal mirasçı olarak davacı kızları, davalı oğlu İbrahim ile ölen oğullarından olma torunlarını bıraktıkları, miras bırakan F..\’nın 20.02.1985 tarihinde kayden maliki olduğu 5673 parsel sayılı taşınmazı davalı oğlu İbrahim\’e; diğer miras bırakan Ş.\’nün maliki olduğu 5672 parsel sayılı taşınmazı 12.02.2004 tarihinde davalı …\’in eşi diğer davalıya satış suretiyle temlik ettikleri anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; 5673 parsel sayılı taşınmaz bakımından, miras bırakan tarafından davalı …\’e yapılan temliki tasarrufun diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek ve benimsenmek suretiyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı …\’in bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, oybirliği ile REDDİNE, Davalı …\’nin temyiz itirazına gelince; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığı olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp, belirli bir hizmet veya emekte olabileceği kabul edilmelidir. (HGK’nun 29.04.2009 tarih 2009/1-130 E. 2009/150 K. sayılı kararı) Somut olaya gelince, 1917 doğumlu miras bırakan Ş.\’nün 92 yaşında öldüğü, çekişme konusu arsa niteliğindeki taşınmazı davalı gelini Kamile\’ye 2004 yılında temlik ettiği, davalı …\’in ise bu dönemde yurt dışında bulunduğu, eşi 2004 yılı başlarında ölen miras bırakan Ş.\’ye davalı …\’nin baktığının tanık anlatımlarından anlaşıldığı, keza miras bırakan Ş.\’nün terekesinde başka taşınmazlar bulunduğu, mal kaçırma kastıyla hareket etmesi halinde bu taşınmazları da temlik edebileceği halde etmediği görülmektedir. O halde, yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakan Ş.\’nün yapmış olduğu temlikle ilgili gerçek amaç ve iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olduğunu söyleme imkanı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, 5672 parsel bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir…\” gerekçesi ile oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Davacılar vekili, müvekkillerinin annesi F. Hayda\’nın 5673 parsel sayılı arsayı davalı oğlu …\’ya, annelerinin ölümünden sonra yalnız kalan babaları Ş. Hayda\’nın da aynı yerde kayıtlı 5672 parseli gelini olan davalı …\’ya gerçekte bağışladıkları hâlde mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla tapuda satış suretiyle devrettiklerini, murislerin taşınmazları satmaya ihtiyacı bulunmadığını, müvekkillerinden mal kaçırmak gayesiyle hareket ettiklerini, tapudaki satış bedellerinin de bunu gösterdiğini, murislerin dört oğlu ile dört kızı varken davalı … dışındaki oğullarının vefat ettiğini, mal kaçırmada bu hususun da etkili olduğunu, davalıların murisin yaşı ve saffetinden de yararlanmış olabileceklerini düşündüklerini, aksi hâlde gelinine yapılan satışın makul bir sebebinin bulunmadığını, davalıların alım güçlerinin de olmadığını ileri sürerek, davacıların miras payları oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde ise tenkis isteğinde bulunmuştur. Davalılar vekili, iddianın gerçek dışı olduğunu, müvekkillerinden …\’nın 5673 parseli 20.02.1985 tarihinde ortak muris F. Hayda\’dan, …\’nın ise 5672 parseli 12.04.2004 tarihinde ortak muris Ş. Hayda\’dan satın aldığını, her iki taşınmazın da gerçek değerleri üzerinden alındığını, murislerin ekonomik durumlarının da iddia edildiği gibi olmadığını, hayatlarının yoksulluk içerisinde geçtiğini, en az 30-35 yıl boyunca infak ve iaşelerinin müvekkilleri tarafından sağlandığını, yıllarca yatağa bağımlı kalan her iki murisin de müvekkilleri tarafından bakılıp tedavilerinin yaptırıldığını, neredeyse her gün aynı çatı altında refakat ederek tüm zamanlarını ayırdıklarını, davacılar ve diğer kardeşlerin ise bir katkılarının bulunmadığını, cenazelerine dahi katılmadıklarını, ayrıca davalıların her yıl tütün ekerek birikim yaptıklarını, yine müvekkili İ..\’in sigortalı-sigortasız çalışmaları bulunduğu gibi bir süre de İtalya\’da çalıştığını, bu birikimlerinin bir kısmını taşınmazları satın alırken kullandıklarını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Yerel mahkemece, her iki taşınmazın da tapuda gösterilen bedellerinin gerçek değerlerinin çok altında olduğu, davacı tanıklarının beyanında geçtiği üzere muris F. ve Ş.\’nün bu taşınmazları satmaya ihtiyaçları bulunmadığı gibi hacca gidip gelecek kadar maddi durumlarının iyi olduğu, sırf yaşlandıklarında davalı … ve K.\’nin kendilerine bakmaları için taşınmazları devrettikleri ve her iki taşınmazın devrinin de muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar davalılar vekilince temyiz edilmiş, Özel Dairece yukarıda karar başlığında açıklanan gerekçelerle davaya konu 5672 parsel bakımından karar bozulmuştur. Mahkemece, bozma kararında satışa konu edilen bir malın bedelinin para olmasının şart olmadığı, bedelin bir hizmet veya emek de olabileceği ve davalı …\’nin murise bakmak suretiyle taşınmaz bedelini ödediğinin kabulü gerektiği belirtilmiş ise de; taşınmazın bu saikle temlik edildiğini davalının ispatlaması gerektiği, ancak davalı tarafın taşınmazın gerçek bedeli karşılığında satın alındığını ileri sürdüğü, davalının murise bakmış olması gerçekten bir hizmet olarak kabul edilse dahi böyle bir savunmanın bulunmadığı, ayrıca murisin gerçek iradesi taşınmaz karşılığı bakım sağlamak ise bunun usulüne uygun bir bağış veya ölünceye kadar bakma akdiyle yapılıp gerçek iradenin işleme yansıtılması gerektiği, sonuç olarak yapılan devrin muvazaalı olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu 5672 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan Ş. Hayda tarafından davalı gelini …\’ya yapılan temlikinin gerçekte mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; irade ve beyan arasında

Bakım Karşılığı Yapılan Devir, Mirasçılardan Mal Kaçırma Olarak Değerlendirilebilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası Hangi Mahkemede Açılır

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası Tapu iptal ve tescil davası; kanuna aykırı, usulsüz veya yolsuz düzenlendiği iddia edilen tapu kaydının hukuka uygun hale getirilmesi için açılır. Tapu iptali davası, taşınmazın aynına, yani mülkiyet hakkına ilişkin bir dava olduğundan, mahkeme hükmü kesinleşmeden icra edilemez. Muris muvazaası, diğer deyişle mirastan mal kaçırma; mirasçılarının sahip olduğu miras hakkını ortadan kaldırmak üzere miras bırakan tarafından yapılan hileli işlemlerdir. Muris muvazaası en çok miras bırakanın tapuda kendi adına kayıtlı taşınmazları üçüncü kişilere devretmesi yoluyla meydana gelmektedir. Miras bırakanın hileli gayrimenkul devirleri tapu iptal ve tescil davasına konu olmaktadır. Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davalarında çözülmesi gereken hukuki sorun miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırma iradesiyle hareket edip etmediğinin tespitidir. Miras bırakan mirasını paylaştırırken hoşgörü ile karşılanabilecek makul oranlarda farklılıklar yaratarak paylaşım yapabilir. Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasında; miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı ve mal paylaşımının hakkaniyete uygun bir paylaşım olup olmadığı Yargıtay içtihatlarında belirtilen ölçütler kullanılarak tespit edilir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi-Karar: 2016/5445) Tapu iptal ve tescil davası, ayni hakkı ihlal edilen kişinin mülkiyet hakkını temin eden en önemli dava türüdür. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 nolu Ek Protokol, tüm sözleşmeci devletlere mülkiyet hakkı ihlal edildiğinde bireye etkin koruma mekanizmaları sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, mülkiyet hakkı ihlalleri iç hukuk yolları ile giderilmediği takdirde AİHM’e bireysel başvuru yapılması mümkündür. Alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz tapu iptal ve tescil davalarında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmetleri vermektedir. Tapu iptal ve tescil davası ile ilgili emsal Yargıtay kararlarına sitemizden ulaşabilir; dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda  15 yılı aşkın deneyime sahip avukat kadromuzdan ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası Hangi Mahkemede Açılır? Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/1-2616 Karar No: 2019/1330 Karar Tarihi: 10.12.2019 Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Asıl dava 06.09.2007, birleşen dava 09.10.2009 tarihlerinde açılmış olup, davacılar dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 13. maddesinin 3. fıkrası gereğince taşınmazların birinin bulunduğu yerde dava açma hakkına sahiptirler. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece HUMK’nın 13. maddesinin 3. fıkrasının tanıdığı yetkiye dayanarak S… ilçesi sınırları içerisinde yer alan taşınmazlar bakımından yetkisizlik kararı verilmesine gerek olmadığına ilişkin olarak verilen direnme kararı yerindedir. Ne var ki, esasa ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir. (2709 S. K. m. 141, 142) (1086 S. K. m. 13, 24, 43, 45, 77) (6100 S. K. m. 5, 12, 30, 57, 166) (4721 S. K. m. 683, 706, 713, 1025) (818 S. K. m. 213) (2644 S. K. m. 26) (5235 S. K. m. 7) Dava ve Karar: Taraflar arasındaki \”tapu iptali ve tescil\” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Hatay 1. Asliye Hukuk Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne dair verilen 11.10.2012 tarihli ve 2007/242 E., 2012/474 K. sayılı kararın davalı … vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 03.06.2013 tarihli ve 2013/6509 E., 2013/9094 K. sayılı kararı ile: \”…Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı murisi …\’nın Hatay İli Samandağ İlçesinde bulunan 21, 27, 28, 18, 4695, 4697 ve 4698 parsel sayılı taşınmazları davalı …\’ya; Hatay İli, Antakya İlçesinde bulunan 12393, 173, 10662, 10663, 10664, 10665, 10669, 10670, 10671, 10672, 10672 ve 530 parsel sayılı taşınmazları da diğer davalılara temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğu, mahkemenin davanın kabulüne karar verdiği, dava konusu taşınmazların farklı ilçelerin idari sınırları içerisinde yer aldığı, davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı da bulunmadığı anlaşılmaktadır. 1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 13/1. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 12/1.) maddesi gereğince taşınmazın aynı ile ilgili davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde çözüme kavuşturulması gerekeceği tartışmasızdır. Taşınmazın bulunduğu yerden maksat ise tapuda kayıtlı olduğu yer değil, fiilen içinde bulunduğu mülki sınırdır. Anılan yetki kuralı kesin ve kamu düzeniyle ilgili olup, davanın her aşamasında mahkemece re\’sen (kendiliğinden) gözetilmesi gerekir. Hemen belirtilmelidir ki, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin dava da taşınmazın aynına ilişkin bir dava olup, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 13/1 (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 12/1.) maddesinde öngörülen mahkemede açılmalıdır. Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda mahkemece öncelikle yetki bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir…\” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilleri; müvekkillerinin babası olan muris …’nın 06.09.2006 tarihinde vefat ettiğini, murisin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla Hatay ili Samandağ ilçesi Zeytunlu mahallesinde kain 21, 27, 28, 18, 29 (ifraz ile 4688-4700) parsellerdeki payını davalı …’ya, Hatay ili Antakya ilçesi Çekmece köyünde kain 530 ve 12393 parsellerdeki payını davalı …’na, 173 parseldeki payını davalı …’a, 1057 parseldeki (imar ile 10662, 10663, 10664, 10665, 10669, 10670, 10671, 10672) payını da davalı …’ya devrettiğini, satış işleminin tarafların gerçek iradelerine uygun olmadığı gibi satış bedellerinin de düşük gösterildiğini, satış işlemlerinden sonra da malların ölene kadar murisin zilyetliğinde bulunduğunu, görünüşteki satış işleminin tarafların gerçek iradesini yansıtmadığını, gizlenen bağış sözleşmesinin de şekil şartlarını taşımadığından geçersiz olduğunu ileri sürerek davalılar adlarına olan tapu kayıtlarının müvekkillerinin miras payı oranında iptali ile müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar …, …, … ve … vekilleri ile …, …, …; yapılan satışların gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar, davalı … vekili öncelikle müvekkili adına kayıtlı taşınmazların Samandağ’da olması nedeniyle mahkemenin yetkisiz olduğunu, esasa ilişkin olarak da satışların gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkemece; yapılan yargılamaya, toplanan delillere, açıklanan maddi ve hukuki olgulara, dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporuna, itibar olunan davacı tanık anlatımlarına ve

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası Hangi Mahkemede Açılır Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ehliyetsizlik Nedeniyle Tapu İptali Davası Bir Mirasçı Tarafından Açabilir mi?

Ehliyetsizlik Nedeniyle Tapu İptali Davası Nasıl Açılır? Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Tapu iptal ve tescil davası; kanuna aykırı, usulsüz veya yolsuz düzenlendiği iddia edilen tapu kaydının hukuka uygun hale getirilmesi için açılır. Tapu iptali davası, taşınmazın aynına, yani mülkiyet hakkına ilişkin bir dava olduğundan, mahkeme hükmü kesinleşmeden icra edilemez. Tapu iptal ve tescil davası, ayni hakkı ihlal edilen kişinin mülkiyet hakkını temin eden en önemli dava türüdür. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 nolu Ek Protokol, tüm sözleşmeci devletlere mülkiyet hakkı ihlal edildiğinde bireye etkin koruma mekanizmaları sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, mülkiyet hakkı ihlalleri iç hukuk yolları ile giderilmediği takdirde AİHM’e bireysel başvuru yapılması mümkündür. Murisin ölüm tarihine göre terekesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)\’nun 701 ilâ 703 maddelerinde öngörülen elbirliği mülkiyetine tabidir. Bilindiği üzere, el birliği mülkiyetine tabi olan durumlarda ayrık haller dışında (TMK\’nin 702/4 fıkrası) tüm mirasçılar tarafından dava açılması asıldır. Bir mirasçının tereke adına dava açması halinde ise, dava dışı mirasçıların açılan davaya muvafakat etmesi veya TMK\’nin 640. maddesi gereğince terekeye mümessil tayin edilmesi halinde davanın dinlenmesi olanaklıdır. Alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, tapu iptal ve tescil davalarında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmetleri vermektedir. Tapu iptal ve tescil davası ile ilgili daha fazla bilgi almak için 15 yılı aşkın deneyime sahip avukat kadromuz tarafından hazırlanan makalemize sitemizden ulaşabilir; dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda Hukuk Büromuzdan  ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Ehliyetsizlik Nedeniyle Tapu İptali Davası Miras Payı Oranında Açılamaz, Tüm Mirasçılar Dahil Edilmelidir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/10846 E.  2015/14004 K. \”İçtihat Metni\” Mahkemesi: … Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil davasının reddine, davalı … yönünden tenkis talebinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …\’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; KARAR Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakanı babası … diğer mirasçılarını mirastan mahrum bırakmak amacıyla adına kayıtlı tüm taşınmazları davalı … bırakmak istediğini, bunun gerçekleşmesi için de iki ayrı vekaletname tanzim ederek adına kayıtlı tüm taşınmazları satması için … genel vekil tayin ettiğini, davalı … bu vekaletname ile 1857 ve 1882 parsel sayılı taşınmazları önce kendi eşi … onun da davalı … devrettiğini, 1803 sayılı parselin ifrazından oluşan 2082 ve 2083 sayılı parsellerin … tarafından muris adına vekaletle davalılar … ve M..\’e satıldığını, murisin tasarruf ehliyetini kaybedecek derecede hasta olması nedeniyle davalı … vasi olarak atandığını, … vasi atandığı duruşmada hazır olması ve atamaya ilişkin kararı bilmesine rağmen vesayete ilişkin kararı ihlal ederek murisin genel vekili sıfatıyla bu işlemleri yaptığını ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis isteği ile eldeki davayı açmıştır. Davalı …, kardeşi olan muris … ile birlikte kadastrodan önce babası …\’dan köy senedi ile taşınmaz satın aldıklarını, aldıkları yerin tamamının kadastro tespiti sırasında 1803 sayılı parsel olarak muris adına yazılması nedeniyle kardeşi … aleyhine tapu iptal ve tescil davası açtığını ve 30.05.1985 tarihinde kesinleşen mahkeme kararı ile 1803 sayılı parselin ifrazından oluşan 2083 sayılı parseli tapuda iktisap ettiğini, davalı …\’dan yer almadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davalı …, 1857 ve 1882 parsel sayılı taşınmazları davalı …\’ın eşi …\’den satın aldığını, dava konusu taşınmazların tarla komşusu olup bu taşınmazların mirasbırakana ait olduğunu bildiğini, mirasbırakanın 10 yıldır felç hastası olduğunu, ancak …\’ın kendisine vasi atandığını bilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı …, 2082 sayılı parseli amcası olan mirasbırakan …\’den satın aldığını, kendisinin taşınmazı satın aldığı tarihte davalı …\’ın mirasbırakana vasi olarak atandığını bildiğini, taşınmazın bedelinin bir kısmını murisin kendisine olan borcuna saydığını, bir kısmını da murise ödediğini bildirip davanın reddini savunmuştur. Davalı …, mirasbırakan babasının felçli olması nedeniyle işlerini takip edemediğinden vekalete istinaden babasının talep ve talimatıyla bir kısım işlemleri yaptığını, taşınmazları 3. şahıslara sattığını, 10 yılı aşkın bir süre boyunca anne ve babasına yalnız kendisi ve eşinin bakıp gözettiğini, murisin akli melekelerinin gidip geldiği için bakıma muhtaç hale geldiğini, taşınmazların değersiz olup satıştan gelen paraların tedavi ve geçim için mirasbırakan tarafından tasarruf edildiğini, babalarının sağlığında tüm kardeşlere gerek para olarak gerekse arsa olarak hak sağladığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı … yönünden muris muvazaasının sübut bulmadığı, diğer davalılar … ve …yönünden muris muvazaası sabit ise de bu davalıların iyiniyetli oldukları gerekçesiyle tapu iptal ve tescil davasının reddine, davalı … yönünden tenkis talebinin kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının babası … 30.05.2009 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacı kızı …, davalı oğlu … ve dava dışı çocukları …, …ve …kaldığı, davalı …\’ın murisin kardeşi, davalı …\’nin murisin yeğeni, davalı … murisin akrabası ve tarla komşusu oldukları, davacı … tarafından 30.04.2007 tarihinde açılan vasi tayini davasında, 26.11.2008 tarihli oturumda, mirasbırakana \”beyin işlev bozukluğuna bağlı organik duygulanım bozukluğu + sekel sağ hemiparesi + motor disfazi\” tanısı konulduğundan bahisle Türk Medeni Kanunu\’nun 405. maddesi gereğince kısıtlanmasına, kendisine oğlu … vasi olarak atanması yönünde hüküm kurulduğu, kararın vasi adayı … yüzüne karşı verildiği, vesayet dosyasında vasi … tarafından alınmış bir satışa izin kararının bulunmadığı, mirasbırakanın … Noterliğinin 22.01.2007 tarihli vekaletnamesi ile … köyünde bulunan tüm taşınmazlarının satışı için, Antalya 16.Noterliğinin 02.12.2008 tarihli vekaletnamesinde ise …, … ilçesi ve köylerinde bulunan taşınmazlarının satışı için davalı oğlu …’na genel yetki verdiği, çekişme konusu 1803 parsel sayılı taşınmazın tapulamaca mirasbırakan adına kayıtlı iken … tarafından açılan … Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı ilamına istinaden 2 parçaya ifraz görerek 16.12.1985 tarihinde 2083 sayılı parselin …, 2082 sayılı parselin mirasbırakan adına tescil edildiği, 2082 sayılı parselin daha sonra mirasbırakan adına yetkili vekili … tarafından 02.12.2008 tarihli vekaletname kullanılarak, 05.12.2008 tarihinde davalı …’ya

Ehliyetsizlik Nedeniyle Tapu İptali Davası Bir Mirasçı Tarafından Açabilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Elbirliği Mülkiyetinde Paydaştan Ecrimisil Talep Edilebilir mi?

Elbirliği Mülkiyetinde Paydaştan Ecrimisil Talep Edilebilir mi? Alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, elbirliği mülkiyetine ilişkin davalar ile ecrimisil davalarında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmetleri vermektedir. Ecrimisil; bir eşyanın, sahibinin rızası bulunmaksızın, onun üzerinde tasarrufta bulunma yetkisine sahip olmayan kötüniyetli 3. kişi tarafından kullanılmasından dolayı oluşan zarara karşılık verilen tazminat olarak nitelenen özel giderim biçimidir. Ecrimisil davası da; malı haksız ve kötü niyetli olarak kullanan ve geri verme yükümlülüğünü de yerine getirmeyen kişilerden haksız işgal tazminatının alınmasını amaçlayan bir dava türüdür. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Ecrimisil sanılanın aksine kira alacağı değildir. Kirada, kiracı ile kiraya verenin hukuka uygun olarak karşılıklı irade açıklamaları söz konusu iken; ecrimisilde hukuka uygun bir irade açıklaması yoktur. Kötüniyetli olan 3. kişinin, başkasına ait olduğunu bildiği bir gayrimenkulü, malikin veya zilyedin rızası olmadan sanki kendi malıymış gibi kullanması durumu söz konusudur. Ecrimisil davası ile ilgili daha fazla bilgi almak için 15 yılı aşkın deneyime sahip avukat kadromuz tarafından hazırlanan makalemizi inceleyebilir; dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Elbirliği Mülkiyetinde Paydaştan Ecrimisil İstenilip İstenilmeyeceğine İlişkin Emsal Yargıtay Kararları Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/12811 Karar No: 2017/7133 Karar tarihi: 06.12.2017 Mahkemesi: … Asliye Hukuk Mahkemesi Dava Türü: Ecrimisil Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …\’nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; KARAR Dava, paydaşlar arası ecrimisil isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakan … … ’un paydaşı olduğu … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan evlerin ve dükkanların davalılar tarafından kullanıldığını, payına isabet eden bedelin ödenmediğini ileri sürerek 300TL ecrimisile karar verilmesini istemiş, 16.04.2014 tarihli beyan dilekçesinde talebinin taşınmazda bulunan A ile işaretli, 72 kapı nolu, 3 katlı binadaki 4 daire ve 3 dükkana ilişkin olduğunu ve 13.10.2014 tarihli beyan dilekçesinde ise ecrimisil talebinin 01.10.2008-01.10.2013 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olduğunu belirtmiştir. Davalılar, davalının dava tarihine kadar herhangi bir talepte bulunmadığını, taşınmazda davacının kullanabileceği alan olduğunu, davalılardan … … … \’ın 2 yıldan fazla bir süredir dava konusu yerde oturmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davanın kabulü ile 01.10.2008 ile dava tarihi olan 13.08.2013 tarihleri arasında hesap edilen 45.814,97TL haksız işgal tazminatının, 300,00 TL’lik bölümünden 100,00 TL’sinin davalı …, 100,00TL’sinin davalı … ve 100,00TL’sinin davalı …’tan dava tarihi olan 13.08.2013 tarihinden, 45.514,97TL’lik bölümünden 15.171,65 TL’nin davalı …, 15.171,65TL’nin …, 15.171,65 TL’nin …’tan ıslah tarihi olan 19.03.2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu … ada … parsel sayılı 1023m2 miktarlı tarla nitelik taşınmazın 230/1023 payının mirasbırakan … … adına kayıtlı olduğu, mirasbırakanın 04.01.2004 tarihinde ölümü ile geriye eşi …, kızı …, oğulları … … ile dava dışı dört çocuğunun daha kaldığı, taşınmazda mirasbırakan dışında dava dışı kişilerin de pay sahibi olduğu, alınan 17.11.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda çekişme konusu taşınmaz üzerinde A,B,C ile işaretli üç adet bina, bir depo, beş adet dükkan bulunduğu kayden sabit olup, davacının talebini A ile işaretli 3 katlı binadaki 4 daire ve 3 dükkana ilişkin olduğunu beyan ettiği, mahkemece sadece bu bina yönünden inceleme yapıldığı, taşınmazın tamamı yönünden bir araştırma yapılmadığı açıktır. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı). 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay\’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi

Elbirliği Mülkiyetinde Paydaştan Ecrimisil Talep Edilebilir mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Mirasın Reddi Mümkün mü?

Mirasın Reddi Davası Nasıl Açılır? Miras hukuku; gerçek bir kişinin ölümü veya gaipliğine karar verilmesi durumunda, ölenin mirasının kimlere, ne oranda ve nasıl intikal edeceğini düzenleyen hukuk kurallarından meydana gelen özel hukuk dalıdır. Miras hukukunda; ölümü sonrasında kendisinin hukuki ilişkilerinin, menkul ve gayrimenkul tüm mallarının akıbetini düzenleyen kişiye muris, miras bırakan denmektedir. Mirasın intikali ile terekeye sahip olan kimselerin, bu intikal sonucunda iktisap ettikleri haklara miras hakkı; miras bırakanın ölümü veya gaipliğine karar verilmesi üzerine terekede hak sahibi olan kişiye de “mirasçı” denilmektedir. Mirasın paylaştırılması, miras bırakanın hayatta iken vasiyetname veya miras sözleşmesi düzenleyip düzenlememesine göre değişmektedir. Bu kapsamda miras bırakanın miras sözleşmesi veya vasiyetname düzenlemiş olması halinde paylaşım; yasal mirasçılarının saklı payları kalmak kaydıyla vasiyetname veya miras sözleşmesinde yazıldığı şekle göre yapılacaktır. Miras bırakanın herhangi bir ölüme bağlı tasarruf yapmamış olması halinde ise, yasal mirasçılar Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen şekilde tereke üzerinde hak sahibi olacaktır. Miras bırakanın vefatının ardından miras, kendiliğinden mirasçılara geçer. Ancak terekenin borcunun fazlalığı gibi nedenlerden dolayı mirasçılar miras bırakanın mirasını reddetme hakkına sahiptir. Mirasın reddi; miras bırakanın vefatını sonrasında mirasçıların kendi istekleri ile miras hakkından vazgeçmesi anlamına gelmektedir. Mirasın reddi ile birlikte mirasçılar miras bırakanın borçlarından kurtulacak, ancak alacaklarından da mahrum kalacaktır. 15 yılı aşkın deneyimi ile Kayseri miras avukatı kadromuz mirasın reddedilmesi davalarında müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Mirasın reddi hakkı, külli halefiyet ilkesinin bir gereğidir. Başka bir ifadeyle mirasın istenmesi, işlemlerin gerçekleştirilmesi gerekli değildir. Yasal süre içinde reddedilmemesi halinde miras, kayıtsız ve şartsız olarak mirasçılara geçer. Ancak mirasın reddi isteminin geçerli şekilde ve yasal süresi içerisinde yapılması gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu gereğince miras, üç ay içinde ret olunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini ispat edememeleri halinde miras bırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren; vasiyetname ile atanmış mirasçılar içinse miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Mirasın reddi, kayıtsız ve şartsız bir şekilde yapılmalıdır. Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde açılacak bir dava ile miras reddedilebilir. Bir mirasçının mirası reddetmesi halinde; miras sadece reddedene geçmez, diğer mirasçılar bu reddetmeden etkilenmeyecektir. Mirası reddeden mirasçının payı ise, sanki mirasın açıldığında hayatta değilmiş gibi altsoylarına geçer. Kanun\’a göre yasal mirasçıların tamamı tarafından reddedilen miras, Mahkemece iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değer olması durumunda, hak sahiplerine mirası reddetmemişler gibi dağıtılır. Miras Reddinin İptali Miras bırakanın hayatta iken üstlendiği borçlar, bazı durumlarda mirasçıların mağduriyetine neden olabilmektedir. Mirasçılar bu durumlarda alacaklılarından mal kaçırmak için mirası reddetmekte, ancak gerçekte kayıt dışı olarak mirastan yararlanmaya devam edebilmektedirler. Mal varlığı borcuna yetmeyen mirasçının alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddetmesi halinde; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği gerekçesiyle ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali için dava açabilir. Mahkemece reddin iptaline karar verilmesi durumunda, miras resmen tasfiye edilmektedir. Tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçıya düşen paydan öncelikle itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değer olması halinde ise, geçerli olsa idi retten yararlanacak mirasçılara verilir. Miras bırakanın borçlarından sorumlu olmak istemeyen mirasçıların, miras hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek almasında fayda vardır. Miras hukukunun çok detaylı ve geniş bir hukuk dalı olması sebebiyle miras hukuku alanında deneyimli bir avukattan profesyonel bir yardım alınması önem arz etmektedir. 15 yılı aşkın deneyimi ile Kayseri miras avukatı kadromuz miras hukuku uyuşmazlıklarında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Kayseri Miras Avukatı Zülküf Arslan Hukuk Büromuz bünyesinde avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti  veren avukat kadromuz, -bunlarla sınırlı olmamak üzere- müvekkillerimize şu hizmetleri sunmaktadır: Veraset ilamı alınması Vasiyetname düzenlenmesi Vasiyetname iptali davası Tenkis davası açılması Mirastan feragat sözleşmesi hazırlanması Mirasçılık belgesinin iptali davası Mirasın reddi davası açılması Muris muvazaası davası açılması Ölünceye kadar bakma sözleşmesi  15 yılı aşkın deneyimi ile uzman avukat kadromuzdan mirasın reddi veya miras hukukuna ilişkin diğer uyuşmazlıklarda dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Google Facebook Twitter Instagram

Mirasın Reddi Mümkün mü? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Muris Muvazaası ve Tenkis Davası Nasıl Açılır?

Muris Muvazaası Davası Kayseri miras avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Büromuz, muris muvazaası davalarında müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Muris muvazaası, muris yani miras bırakan tarafından gerçekleştirilen tasarrufun, 3. kişilere ve özellikle diğer mirasçılara karşı farklı gösterilmesidir. En sık karşılaşılan örnek, miras bırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla aslında bedelsiz olarak devrettiği taşınmazı satış yapılmış gibi göstermesidir. Muris muvazaası davası hakkında Yargıtay’ın örnek kararı şu şekildedir: Özellikle küçük kırsal bölgelerde kız çocuklarını mirastan mahrum etmek amacıyla muris erkek çocuğu ile anlaşarak gerçekte bağışlamak istediği malvarlığını, kötü niyetle satış göstermek suretiyle devir işlemi gerçekleştirmektedir. Bunun yanında eşin ölümü veya boşanma sebebiyle yeniden evlenen erkek, önceki eşinden olma çocuklarını sonraki eşin etkisiyle mirastan mahrum etmek amacıyla sonraki çocuklara gerçekte bağışlamak istediği malvarlığını satış göstermek suretiyle onlara intikal ettirmektedir.Bu türlü muvazaalı tasarruflar karşısında gerek kız çocuklarını erkek çocuklarla eşit miras hakkına kavuşturmak ve gerekse murisin çocukları arasında eşitliği sağlamak amacıyla muvazaa hukuksal nedenine dayanarak dava açabilme hakkına sahiptirler. Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal edilmekte, hukuka uygun olarak tescil sağlanmaktadır. Mirasçılar, dava yoluyla resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespitini ve tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Dava açan mirasçıların saklı paylı olmaları gerekli değildir. Muris muvazaası davasını mirasçı sıfatını taşıyan yasal veya atanmış mirasçılar ile evlatlıklar açabilmektedir. Davalılar ise muvazaa konusu işlem ile pay edinen kişilerdir.  Muris muvazaası davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi, yetkili mahkeme ise tapu iptal ve tescil davalarının gereği olarak taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Muris muvazaası davasında herhangi bir zamanaşımı söz konusu olmadığı için dava her zaman açılabilir. Muvazaa iddiası, her türlü delille ispatlanabilir. Özellikle satın almış gibi gösterilen mirasçının alım gücü, miras bırakanın satma niyetinin olup olmadığı, işlemden sonra taşınmazın kullanmaya devam edilip edilmediği, bedeller arasındaki yakınlık, yöresel uygulamalar, aile içindeki ilişkiler, muvazaanın varlığı veya yokluğu konusunda dikkate alınacaktır. Tenkis Davası Vasiyetnamenin iptalinin sağlanamaması halinde saklı payı ihlal edilen mirasçılar ya da dava açma hakkına sahip diğer ilgililer, saklı payların ihlal edilmesini gerekçe göstererek saklı paylarını korumak isteyebilirler. Miras bırakanın tasarruf yetkisini aşarak saklı paylı mirasçılarının kanuni haklarına zarar vermesi durumunda saklı paylı mirasçılar tenkis davası açabilmektedir. Bu kapsamda öncelikle saklı pay kavramının anlaşılması gerekmektedir. Saklı paylı mirasçı, miras bırakan hangi tasarrufu yaparsa yapsın miras payı yasal olarak belirli oranda korunan mirasçı anlamına gelmektedir. Miras bırakan, bu paya belirli istisnalar dışında dokunamaz, dokunması halinde miras bırakanın tasarrufu iptal edilir. Kanun\’da sınırlı olarak sayılan saklı paylı mirasçılar; Miras bırakanın altsoyu (çocuk, torun, evlatlık gibi), miras bırakanın eşi, miras bırakanın anne ve babası saklı paylı mirasçılardır. Daha önce saklı paylı mirasçılardan sayılan kardeşler, Kanun’da yapılan değişiklik ile artık saklı paylı mirasçı statüsünde değildir. Saklı Payların Oranları Altsoylar bakımından saklı pay, yasal miras payı oranının yarısı kadardır. Anne ve baba bakımından saklı pay, yasal miras payının dörtte biri kadardır. Eş için saklı pay oranı ise değişme göstermektedir. Eşin birinci ve ikinci zümreden mirasçılar ile birlikte mirasçı olması durumunda saklı payı, yasal miras payının tamamıdır. Üçüncü zümre ile birlikte mirasçı olması durumunda ise eşin saklı payı, yasal miras payının dörtte üçü kadardır. 15 yılı aşkın deneyimi ve Kayseri miras avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, tenkis davası sürecinde müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Tenkis davası da vasiyetnamenin iptali davasında olduğu gibi ancak miras bırakanın ölümünden sonra açılabilir. Miras bırakan henüz vefat etmeden bu davalar açılamaz. Tenkis davası, saklı paylı mirasçılardan herhangi biri tarafından veya saklı paylı mirasçıların alacaklıları ile iflas masası tarafından açılabilir. Davalılar ise, saklı paylar ihlal edilerek kazandırmada bulunulan kişilerdir. Kanun gereğince tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı pay haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda ise mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Tenkiste sıra; saklı pay tamamlanıncaya kadar öncelikle ölüme bağlı tasarruflardan, yetmemesi halinde en yeni tarihliden daha eski tarihliye doğru gitmek şartıyla sağlar arası kazandırmalardan yapılması şeklindedir. Türk Medeni Kanunu’nda yer alan düzenlemelere göre; birtakım karşılıksız kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tabidir: Miras bırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlar arası kazandırmalar, geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi, Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar, Miras bırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar, Miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.   Kayseri Miras Avukatı Zülküf Arslan Hukuk Büromuz bünyesinde avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti  veren avukat kadromuz, -bunlarla sınırlı olmamak üzere- müvekkillerimize şu hizmetleri sunmaktadır: Veraset ilamı alınması Vasiyetname düzenlenmesi Vasiyetname iptali davası Tenkis davası açılması Mirastan feragat sözleşmesi hazırlanması Mirasçılık belgesinin iptali davası Mirasın reddi davası açılması Muris muvazaası davası açılması Ölünceye kadar bakma sözleşmesi   15 yılı aşkın deneyimi ile uzman avukat kadromuzdan muris muvazaası, tenkis davası veya miras hukukuna ilişkin diğer uyuşmazlıklarda dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Google Facebook Twitter Instagram

Muris Muvazaası ve Tenkis Davası Nasıl Açılır? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Vasiyetnamenin İptali Davası Nasıl Açılır?

Vasiyetname Hazırlama ve Vasiyetnamenin İptali Kayseri miras avukatı kadromuz, vasiyetname hazırlanması ve sonrasında çıkabilecek vasiyetnamenin iptali davalarında müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Ölen bir kişiye ait menkul ve gayrimenkul tüm malları, kişi hayatta iken başka bir şekilde tasarrufta bulunmazsa, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen oranlara göre mirasçılara intikal edecektir. Ancak kişi, ölümü sonrasında kendisine ait menkul, gayrimenkul mal veya hak ve alacaklarının bu oranlara göre değil de kendi arzu ettiği şekilde mirasçılara veya başka kişilere geçmesine karar verme hakkına sahiptir. Bu durumda kişi, vasiyetname veya miras sözleşmesi düzenleyebilir. Vasiyetname; miras bırakanın ölümünden sonra hüküm doğurmak üzere tek taraflı irade beyanı ile hazırladığı ve menkul ve gayrimenkul mallarının hangi oranda kime verileceğini içeren metindir. Vasiyetnamenin içeriğinin değerlendirilebilmesi ve geçerli olabilmesi için öncelikle şekil şartlarına azami derecede dikkat edilmesi gerekmektedir. Kanunen çok sıkı şekil şartlarına bağlı olan vasiyetnamedeki herhangi bir şekli eksiklik, vasiyetnameyi geçersiz kılabilir.  Bu nedenle vasiyetname hazırlanmasında, miras hukuku alanında uzman bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır. Türk Medeni Kanunu, vasiyet düzenleyebilmek için on beş yaşını doldurmuş olma ve ayırt etme gücüne sahip olma şartını aramaktadır. Bununla birlikte Kanun gereğince vasiyetname, “resmî şekilde veya miras bırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak” yapılabilir. Resmi Vasiyetname: Noter, Sulh Hâkimi ya da yetkili memur önünde yapılan vasiyetname türüdür. Vasiyetnamenin bu şekilde yapılabilmesi için miras bırakanın yanında ayrıca iki tanığın bulunması gerekmektedir. Resmi vasiyetnamede tanıkların, vasiyetname ile miras bırakandan herhangi bir kazanımda bulunmamaları gerekir. El Yazısı ile Vasiyetname: Kişinin kendi el yazısı ile hazırlamış olduğu vasiyetname türüdür. Bu vasiyetnamenin baştan sona bizzat düzenleyen tarafından el yazısı ile yazılması, yazıldığı tarihin açıkça belirtilmesi ya da belirlenebilir bir tarihin atılması ve metnin ıslak imza ile imzalanması şarttır. Zorunlu olmamakla birlikte el yazılı vasiyetname saklanması için notere ya da sulh hukuk hâkimine bırakılabilir. Sözlü Vasiyetname: Ancak olağanüstü hallerde (savaş, yakın ölüm tehlikesi, şiddetli hastalık gibi…) ve diğer iki vasiyetname türünün yapılmasına imkân olmayan hallerde 2 tanıkla yapılabilen vasiyetname türüdür. Resmi vasiyetnamede yer alabilecek tanıklara ilişkin yasaklar, okuryazar olma dışında sözlü vasiyetnamedeki tanıklara da uygulanır. Kişinin farklı türde bir vasiyetname yapabilecek durumda olması halinde sözlü vasiyetname geçerli olmayacaktır. Miras bırakanın diğer yollarla vasiyetname düzenleyebilecek bir duruma gelmesi halinde, bu tarihten itibaren 1 ay sonra sözlü vasiyetnamesi kendiliğinden geçersiz hale gelir.   Vasiyetnameden Dönme Vasiyetnameler, miras bırakanın tek taraflı iradesine bağlı olarak yapılan hukuki işlemlerdir. Dolayısıyla miras bırakan düzenlediği vasiyetnameden her zaman dönme hakkına sahiptir ve bu dönme için başka bir kimsenin ya da lehine tasarrufta bulunduğu kişinin onayına gerek yoktur. Vasiyetnameden dönme, 3 şekilde gerçekleştirilebilir: Yeni Vasiyetname Oluşturma ile: Miras bırakan kanundaki şartlara uygun olarak düzenleyeceği yeni vasiyetname ile eski vasiyetnamesinden tamamen veya kısmen geri dönebilir. Yok Etme ile: Miras bırakan vasiyetnameyi herhangi bir şekilde yok ederek mevcut vasiyetnameyi ortadan kaldırabilir. Sonraki Tasarruf ile: Düzenlediği vasiyetnamede belirli malını belirli bir kişiye bırakan kişi, daha sonra bu mal üzerinde vasiyetnamesi ile bağdaşmayacak şekilde bir tasarrufta bulunması (örneğin üçüncü bir kişiye satması) halinde vasiyetinden dönmüş sayılacaktır. Vasiyetnamenin İptali Davası Düzenlenmiş vasiyetnamenin iptalinin istenebilme sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nda ehliyetsizlik (yaş küçüklüğü, akıl zayıflığı, sarhoşluk vb.), irade sakatlığı (yanılma, aldatma, korku, zorlama vb.), hukuka ve ahlaka aykırılık (vasiyetnamenin içeriğinin hukuka ve ahlaka aykırı olması durumu) ile şekle aykırılık şeklinde sayılmıştır. Vasiyetnamenin iptali, ancak miras bırakanın vefatından sonra açılacak vasiyetnamenin iptali davası yoluyla istenebilir. Vasiyetnamenin Kanunda belirtilen nitelikler ile oluşturulmaması durumunda, vasiyetnamenin ya da bir bölümünün geçersizliğini ileri süren taraf, vasiyetnamenin iptali davası açabilmektedir. Vasiyetnamenin iptali davasında görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise ölenin son yerleşim yeri mahkemesidir. Ölenin son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir. Mahkemece vasiyetnamenin iptaline ilişkin verilen karar, geçmişe etkili bozucu yenilik doğuran karar niteliğindedir. 15 yılı aşkın deneyimi ile Kayseri miras avukatı kadromuz, vasiyetname iptali davalarında müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Vasiyetnamenin tamamı ya da bir bölümünün iptali istemiyle açılacak vasiyetnamenin iptali davasında tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı davacı olabilir.  Türk Medeni Kanunu’na göre vasiyetnamenin iptali için şu hallerden en az birinin bulunması gerekmektedir; Vasiyetnameye konu tasarruf ehliyetsiz bir kişi tarafından yapılmış olmalı, Tasarruf yapan kişi, yanılma, aldatma, korkutma ya da zorlamaya maruz kalmış olmalı, Tasarrufun içeriğinde, bağlandığı koşullarda ya da yüklemelerde hukuka ya da ahlaka aykırılıklar söz konusu olmalı, Tasarruf için kanunda öngörülen sıkı şekil şartlarına aykırılıklar olmalıdır. Kanunda belirtilen bu durumlardan her biri tek başına vasiyetnamenin iptal edilmesi için yeterlidir. Vasiyetnamenin iptali davası açısından hak düşürücü süreler söz konusudur. Kanuna göre iptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve herhâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer. Miras hukukunun çok detaylı ve geniş bir hukuk dalı olması sebebiyle miras hukuku alanında deneyimli bir avukattan profesyonel bir yardım alınması önem arz etmektedir. 15 yılı aşkın deneyimi ile Kayseri miras avukatı kadromuz miras hukuku uyuşmazlıklarında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.   Kayseri Miras Avukatı Zülküf Arslan Hukuk Büromuz bünyesinde avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti  veren avukat kadromuz, -bunlarla sınırlı olmamak üzere- müvekkillerimize şu hizmetleri sunmaktadır: Veraset ilamı alınması Vasiyetname düzenlenmesi Vasiyetnamenin iptali davası Tenkis davası açılması Mirastan feragat sözleşmesi hazırlanması Mirasçılık belgesinin iptali davası Mirasın reddi davası açılması Muris muvazaası davaları açılması Ölünceye kadar bakma sözleşmesi  15 yılı aşkın deneyimi ile uzman avukat kadromuzdan veraset ilamı ve miras hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Google Facebook Twitter Instagram

Vasiyetnamenin İptali Davası Nasıl Açılır? Read More »