Trafik Kazası Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Trafikte Makas Atma: Olası Kastla Birden Fazla Kişinin Ölümüne ve Yaralanmasına Neden Olma

Trafikte Makas Atma ve Olası Kastla Öldürme 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Kast – Madde 21 (1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. (2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir. Madde Gerekçesi Kast, kişi ile işlediği suçun maddî unsurları arasındaki psikolojik bağı ifade etmektedir. Suçun kanuni tanımındaki maddî unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi, kastın varlığı için zorunludur. Suç tanımında yer almakla birlikte, fiilin ifade ettiği haksızlık üzerinde etkili olmayan koşulların gerçekleştiğinin bilinip bilinmemesi, kastın varlığı açısından önem taşımamaktadır. Örneğin objektif cezalandırılabilme koşulunun arandığı suçlarda bu koşulun veya şahsî cezasızlık sebebinin fail tarafından bilinmesi gerekmez. Madde metninde doğrudan kasttan ayrı olarak olası kast da tanımlanmıştır. Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Mevzuatımıza giren yeni bir kavram olan olası kastla ilgili uygulamadan bazı örnekler vermek yararlı olacaktır. Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir. Düğün evinde törene katılanların tabancaları ile odanın tavanına doğru ardı ardına ateş ettikleri sırada, bir kişinin aldığı alkolün de etkisi ile elinin seyrini kaybetmesi sonucu, yere paralel olarak yaptığı atışlardan bir tanesinden çıkan kurşun, törene katılanlardan birinin alnına isabet ederek ölümüne neden olur. Bu örnek olayda kişi yaptığı atışlardan çıkan kurşunların orada bulunan herhangi birine isabet edebileceğini öngörmüş; fakat, buna rağmen silâhıyla atışa devam etmiştir. Burada da fail silâhıyla ateş ederken ortaya çıkacak yaralama veya ölüm neticelerini kabullenmiştir. Verilen bu örneklerde kişinin olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir. Suçun olası kastla işlenmesi durumunda temel cezada indirim yapılması öngörülmüştür. Kasten işlenebilen suçlar, ilke olarak hem doğrudan hem de olası kastla işlenebilir. Ancak, kanundaki tanımında \”bilerek\” ifadesine yer verilmiş olan suçlar sadece doğrudan kastla işlenebilir. Örneğin iftira suçunda, failin suçsuz olduğunu \”bilerek\” kişiye suç isnad etmesi gerektiğinden, bu suç ancak doğrudan kastla işlenebilir. Kasten öldürme- Madde 81 (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. Madde Gerekçesi Maddede kasten öldürme suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Maddede yapılan düzenlemeyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanunundan farklı olarak, suçun temel şekli açısından müebbet hapis cezası öngörülmüştür. Bu düzenlemeyle, kişinin hayat hakkına verilen önem vurgulanmıştır. Taksirle öldürme – Madde 85 (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Madde Gerekçesi Madde metninde, taksirle öldürme suçu tanımlanmıştır. \”Genel Hükümler\” başlıklı Birinci Kitapta yer alan taksire ilişkin hükümler, bu suç açısından da geçerlidir. Maddenin ikinci fıkrasına göre; fiilin, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla insanın ölümüyle birlikte, bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hâli, birinci fıkraya göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren neden oluşturmaktadır. Taksirle yaralama – Madde 89 (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Vücudunda kemik kırılmasına, c) Konuşmasında sürekli zorluğa, d) Yüzünde sabit ize, e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır. (3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. (4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz. Madde Gerekçesi Madde metninde, taksirle yaralama suçu tanımlanmıştır. \”Genel Hükümler\” başlıklı Birinci Kitapta yer alan taksire ilişkin hükümler, bu suç açısından da geçerlidir. Yaralama kavramının içeriği bakımından, kasten yaralama suçuna ilişkin gerekçeye bakılmalıdır. Maddenin iki ve üçüncü fıkralarında taksirle yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâlleri düzenlenmiştir. Bu hususlarla ilgili açıklamalar için, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerine ilişkin madde gerekçesine bakılmalıdır. Dördüncü fıkrada, birden fazla kişinin yaralanmasına neden olunması hâlinde, verilecek cezanın alt ve üst sınırı belirlenmiştir. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma – Madde 179 (1) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hale getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Madde Gerekçesi Madde metninde, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu tanımlanmıştır. Birinci fıkrada tanımlanan suç, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hâle getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları

Trafikte Makas Atma: Olası Kastla Birden Fazla Kişinin Ölümüne ve Yaralanmasına Neden Olma Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Trafikte Bir Kişinin Ölümüne Neden Olma: Taksirli Suçlarda Hapis Cezası Adli Para Cezasına Çevrilir mi

Trafikte Bir Kişinin Ölümüne Neden Olma 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Taksirle öldürme – Madde 85 (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Madde Gerekçesi Madde metninde, taksirle öldürme suçu tanımlanmıştır. \”Genel Hükümler\” başlıklı Birinci Kitapta yer alan taksire ilişkin hükümler, bu suç açısından da geçerlidir. Maddenin ikinci fıkrasına göre; fiilin, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla insanın ölümüyle birlikte, bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hâli, birinci fıkraya göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren neden oluşturmaktadır. Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar – Madde 50 (1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre; a) Adlî para cezasına, b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine, c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye, d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya, e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya, f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya, çevrilebilir. (2) Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez. (3) Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir. (4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz. (5) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir. (6) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, infaz hâkimliği kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz. (7) Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, infaz hâkimliğince tedbir değiştirilir. Madde Gerekçesi Belli bir süreyle hapis cezasına mahkûm olmak, cezanın uyarı fonksiyonunu ve kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayabilir. Kişi, gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlakî eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir. Ayrıca, kısa süreli hapis cezalarının infaz kurumunda çektirilmesinin doğurduğu sakıncalar nedeniyle, kısa süreli hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek seçenek yaptırımlara hükmedilmesi gerekebilir. Hakkında seçenek yaptırımlardan birine hükmedilen kişinin bu yaptırımın gereklerine uygun hareket etmesi durumunda, bu ceza infaz edilmeyecek ve kişi açısından bu cezaya mahkûmiyete bağlı hukukî sonuçlar doğmayacaktır. Ancak, Tasarıda benimsenen seçenek yaptırımlar esas itibarıyla korunmakla birlikte, bunlara yeni bazı seçenekler eklenmiş ve bunun yanında söz konusu yaptırımların etkin biçimde uygulanmasına yönelik ilave düzenlemelerde bulunulmuştur. Nitekim, kamunun uğradığı zararın giderilmesi, özellikle bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme gibi yeni seçenek yaptırımlara yer verilmiştir. Getirilen diğer bir yenilikle; ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınması ile belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklama seçenek yaptırımlarına başvurulabilmesi, bunların sağladığı hak ve yetkilerin kötüye kullanılması veya gerektirdiği dikkat özen yükümlülüğüne aykırı davranılması koşuluna bağlanmıştır. Böylece, ancak suçun ehliyet ve ruhsatla ya da meslek ve sanatın icrasıyla bağlantılı olması hâlinde, ehliyet ve ruhsatların geri alınması ya da meslek ve sanatın yasaklanması yaptırımına hükmedilebilecektir. Kısa süreli hapis cezasına mahkûm olan kişinin cezası, hâkim tarafından uygun görülmesi ve kendisinin de rızasının bulunması hâlinde kamuya yararlı bir işte çalıştırma tedbirine çevrilecektir. Hükümlünün çalışacağı kurumda kadrolu olması ve bir ücret alması da söz konusu değildir. Kısa süreli hapis cezasını gerektiren bir suçu işlemiş olan ve eğitim derecesi elverişli bulunan bir kişinin örneğin okuma yazma öğreten bir kursta öğretici olarak görev yapmasına karar verilmesi, bu seçenek yaptırıma örnek olarak gösterilebilir. Doğal olarak, bu tedbirin uygulanma usulü ayrı bir tüzük veya yönetmelikte belirlenecektir. İkinci fıkrada, bir kanun maddesinde hapis cezası ile adli para cezasından birinin hâkimin takdirine göre seçimlik ceza olarak uygulanabileceği belirtilmiş ve hâkim, takdirini kullanarak hapis cezasına hükmetmiş ise artık bu cezayı, maddenin birinci fıkrasını uygulamak suretiyle, adli para cezasına çeviremeyeceği açıklanmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında, kısa süreli hapis cezasının adli para cezası veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevrilmesi açısından mahkemenin takdir yetkisinin olmadığı hâller belirlenmiştir. Bu hâllerde, mahkeme kısa süreli hapis cezasını adli para cezasına veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevirecektir. Bunun, için kişinin daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması ve hükmolunan hapis cezasının otuz günden fazla olmaması gerekir. Keza, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir. Dördüncü fıkrada, taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli olsa da fail hakkında birinci fıkranın (a) bendinin uygulanabileceği belirtilmiştir. Ancak bu hükmün \”bilinçli taksir\” hâlinde uygulanamayacağı açıklanmıştır. Maddenin beşinci fıkrasında, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbire çevrilmesindeki esas amaç göz önünde tutularak, asıl mahkûmiyetin artık çevrilen adli para cezası veya tedbir olduğu belirtilmiş, böylece, gerek cezanın ertelenmesi gerek tekerrür açılarından hürriyeti bağlayıcı cezanın yerine verilmiş olan para cezasına veya tedbire itibar olunması sağlanmıştır. Altıncı fıkrada, kısa süreli hapis cezası yerine hükmolunan adli para cezasının veya tedbirin gereklerinin yerine getirilmemesinin hukukî sonuçları düzenlenmiştir. Buna göre, hüküm kesinleştikten

Trafikte Bir Kişinin Ölümüne Neden Olma: Taksirli Suçlarda Hapis Cezası Adli Para Cezasına Çevrilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Olası Kastla Öldürme Suçu: Kırmızı Işıkta Geçen Alkollü Sürücünün Bir Kişinin Ölümüne Neden Olması

Kırmızı Işıkta Geçen Alkollü Sürücünün Bir Kişinin Ölümüne Neden Olması 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Kast – Madde 21 (1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. (2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir. Madde Gerekçesi Kast, kişi ile işlediği suçun maddî unsurları arasındaki psikolojik bağı ifade etmektedir. Suçun kanuni tanımındaki maddî unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi, kastın varlığı için zorunludur. Suç tanımında yer almakla birlikte, fiilin ifade ettiği haksızlık üzerinde etkili olmayan koşulların gerçekleştiğinin bilinip bilinmemesi, kastın varlığı açısından önem taşımamaktadır. Örneğin objektif cezalandırılabilme koşulunun arandığı suçlarda bu koşulun veya şahsî cezasızlık sebebinin fail tarafından bilinmesi gerekmez. Madde metninde doğrudan kasttan ayrı olarak olası kast da tanımlanmıştır. Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Mevzuatımıza giren yeni bir kavram olan olası kastla ilgili uygulamadan bazı örnekler vermek yararlı olacaktır. Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir. Düğün evinde törene katılanların tabancaları ile odanın tavanına doğru ardı ardına ateş ettikleri sırada, bir kişinin aldığı alkolün de etkisi ile elinin seyrini kaybetmesi sonucu, yere paralel olarak yaptığı atışlardan bir tanesinden çıkan kurşun, törene katılanlardan birinin alnına isabet ederek ölümüne neden olur. Bu örnek olayda kişi yaptığı atışlardan çıkan kurşunların orada bulunan herhangi birine isabet edebileceğini öngörmüş; fakat, buna rağmen silâhıyla atışa devam etmiştir. Burada da fail silâhıyla ateş ederken ortaya çıkacak yaralama veya ölüm neticelerini kabullenmiştir. Verilen bu örneklerde kişinin olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir. Suçun olası kastla işlenmesi durumunda temel cezada indirim yapılması öngörülmüştür. Kasten işlenebilen suçlar, ilke olarak hem doğrudan hem de olası kastla işlenebilir. Ancak, kanundaki tanımında \”bilerek\” ifadesine yer verilmiş olan suçlar sadece doğrudan kastla işlenebilir. Örneğin iftira suçunda, failin suçsuz olduğunu \”bilerek\” kişiye suç isnad etmesi gerektiğinden, bu suç ancak doğrudan kastla işlenebilir. Taksir – Madde 22 (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır. (2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. (3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. (4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir. (5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir. (6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir. Madde Gerekçesi Madde metninde taksire ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Suçlar, kural olarak kasten işlenirler. Ancak, istisnaen taksirle işlenen belli fiiller de kanunlarda suç olarak tanımlanmaktadır. Taksirli suçların belirgin özelliği, icrai veya ihmali şekilde olabilen iradi hareketin varlığı ve kanunî tanımda yer alan unsurlardan birinin öngörülmemiş olmasıdır. Fakat bu öngörmemenin, \”gerekli dikkat ve özen\” yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla ortaya çıkması gerekir. Çünkü, gerekli dikkat ve özen gösterilmediği için kanunda tanımlanmış olan neticenin gerçekleşeceği öngörülmemiştir. Bu dikkat ve özen yükümlülüğünün belirlenmesinde, failin kişisel yetenekleri göz önünde bulundurulmaksızın, objektif esastan hareket edilir. Nitekim toplum hâlinde yaşamanın güvenli bir biçimde sürdürülebilmesi için, çeşitli alanlarda kişilerin dikkat ve özenli davranmalarıyla ilgili kurallar konmaktadır. İnşaat faaliyeti, sağlık hizmetlerinin yürütülmesi ve trafik düzeniyle ilgili kurallar, dikkat ve özen yükümlülüğüne örnek olarak gösterilebilir. Taksirli suçlarda fail, kendi yetenekleri, algılama gücü, tecrübeleri, bilgi düzeyi ve içinde bulunduğu koşullar altında, objektif olarak varolan dikkat özen yükümlülüğünü öngörebilecek ve yerine getirebilecek durumda olmalıdır. Bütün bu yeteneklere sahip olmasına rağmen bu yükümlülüğe aykırı davranan kişi, suç tanımında belirlenen neticenin gerçekleşmesine neden olması durumunda, taksirli suçtan dolayı kusurlu sayılarak sorumlu tutulacaktır. Taksirle işlenen suçlardan dolayı kusurluluk, bir değerlendirmeyle ancak olay hâkimi tarafından yapılabilir. Bu nedenle, taksirden dolayı kusurluluğun matematiksel olarak ifadesi mümkün değildir. Ancak, normatif değerlendirmeyle hâkim tarafından belirlenen kusurluluk göz önünde bulundurulmak suretiyle, suçun cezasında belli bir oranda indirim yapılabilir. Taksir dolayısıyla kusurun belirlenmesi normatif bir değerlendirmeyle mümkün olmakla birlikte, somut olayda dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlâl edilip edilmediğinin belirlenmesi açısından bilirkişi incelemesi yaptırılabilir. Örneğin ölümle sonuçlanan bir ameliyat sırasında hastaya yapılan tıbbi müdahalenin tekniğine uygun olarak yapılmış olup olmadığının belirlenmesi açısından bilirkişi incelemesine gerek bulunduğu muhakkaktır. Keza, ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan bir trafik kazasında, sürücülerin trafik kurallarına uyup uymadıklarının, hangi trafik kuralının ne suretle ihlâl edildiğinin, trafiğe çıkarılan aracın teknik bakımdan herhangi bir arızasının olup olmadığının belirlenmesi açısından da bilirkişi incelemesi yapılabilir. Ancak, bu durumlarda, bilirkişinin yapacağı inceleme, işin tekniği ile sınırlı olmalıdır. Bunun dışında, bilirkişi tarafından münhasıran hâkimin yetkisinde bulunan kusurluluk konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmamalıdır. Aksi yöndeki tutum, bilirkişilik görevinin sınırını aşmayı ve hâkimin yerine geçmeyi ifade eder. Hâkim, bu teknik veriler çerçevesinde somut olayda failin kusurlu olup olmadığını takdir edecektir. Failin kusurlu bulunması durumunda, kusurun ağırlığı ve diğer sebepleri de göz önünde bulundurmak suretiyle suçun kanuni tanımındaki cezanın alt ve üst sınırı arasında bir cezaya hükmedecektir. Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda herkes kendi kusuru göz önünde bulundurulmak suretiyle sorumlu tutulur. Taksirli suçun kanuni tanımında belirlenen netice birden fazla kişinin karşılıklı olarak işledikleri taksirli fiiller sonucunda gerçekleşmiş olabilir. Örneğin bir trafik kazasında sürücü ile yaya veya her iki sürücü de taksirle hareket etmiş olabilir. Bu gibi durumlarda neticenin oluşumu açısından her kişinin taksirli fiili dolayısıyla kusurluluğu bir diğerinden bağımsız olarak belirlenmelidir. Aynı şekilde birden fazla kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bir ameliyatın ölüm veya sakatlıkla sonuçlanması durumunda, ameliyata katılan kişiler müştereken hareket etmektedirler. Ancak tıbbın

Olası Kastla Öldürme Suçu: Kırmızı Işıkta Geçen Alkollü Sürücünün Bir Kişinin Ölümüne Neden Olması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Yayalara Yol Vermek için Duran Araca Arkadan Çarpma Sonucu Birden Fazla Kişiyi Taksirle Yaralama

Duran Araca Arkadan Çarpma Sonucu Birden Fazla Kişiyi Taksirle Yaralama 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Taksirle yaralama – Madde 89 (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Vücudunda kemik kırılmasına, c) Konuşmasında sürekli zorluğa, d) Yüzünde sabit ize, e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır. (3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. (4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz. Madde Gerekçesi Madde metninde, taksirle yaralama suçu tanımlanmıştır. \”Genel Hükümler\” başlıklı Birinci Kitapta yer alan taksire ilişkin hükümler, bu suç açısından da geçerlidir. Yaralama kavramının içeriği bakımından, kasten yaralama suçuna ilişkin gerekçeye bakılmalıdır. Maddenin iki ve üçüncü fıkralarında taksirle yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâlleri düzenlenmiştir. Bu hususlarla ilgili açıklamalar için, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerine ilişkin madde gerekçesine bakılmalıdır. Dördüncü fıkrada, birden fazla kişinin yaralanmasına neden olunması hâlinde, verilecek cezanın alt ve üst sınırı belirlenmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu Trafik kazalarında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan haller – Madde 84 Araç sürücüleri trafik kazalarında; a) Kırmızı ışıklı trafik işaretinde veya yetkili memurun dur işaretinde geçme, b) Taşıt giremez trafik işareti bulunan karayoluna veya bölünmüş karayolunda karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit, rampa ve bağlantı yollarına girme, c) İkiden fazla şeritli taşıt yollarında, karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit veya yol bölümüne girme, d) Arkadan çarpma, e) Geçme yasağı olan yerlerde geçme, f) Doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma, g) Şeride tecavüz etme, h) Kavşaklarda geçiş önceliğine uymama, i) Kaplamanın dar olduğu yerlerde geçiş önceliğine uymama, j) Manevraları düzenleyen genel şartlara uymama, k) Yerleşim birimleri dışındaki karayolunun taşıt yolu üzerinde, zorunlu haller dışında park etme veya duraklama ve her durumda gerekli tedbirleri almama, l) Park için ayrılmış yerlerde veya taşıt yolu dışında kurallara uygun olarak park edilmiş araçlara çarpma, Hallerinde asli kusurlu sayılırlar. Ancak, kazada bu hareketlerden herhangi biri, kazaya karışan araç sürücülerinden birden fazlası tarafından yapılmış veya kaza bu hareketler dışında kurallarla, yasaklamalara, kısıtlamalara ve talimatlara uyulmaması nedenlerinden doğmuşsa, karayolunu kullananlar için kusur oranı yönetmelikte belirtilen esaslara göre tespit edilir. Yayalara Yol Vermek için Duran Araca Arkadan Çarpma Sonucu Birden Fazla Kişiyi Taksirle Yaralama Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2017/458 Karar No: 2019/270 Karar Tarihi: 02.04.2019 Özet: Sanığın, seyri esnasında yolun yağmur nedeniyle ıslak ve kaygan olduğunu da dikkate alıp hızını yol, hava ve trafik durumuna uyarlaması ve önündeki araç ile takip mesafesinde seyretmeye özen göstermesi gerekirken bu hususlara riayet etmeyip yayalara yol vermek için duran diğer sürücünün idaresindeki araca arkadan çarpmak suretiyle kazanın meydana gelmesinde asli ve tam kusurlu olması göz önüne alındığında; taksire dayalı kusurunun ağırlığına göre temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayini doğru bir uygulama ise de birisi yaşamsal tehlike geçirecek ve kemik kırığı oluşacak şekilde, diğeri basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmak üzere iki kişinin yaralandığı somut olay ile yaralı sayısının daha fazla ve yaralanmaların daha ağır olduğu olaylar mukayese edildiğinde, temel cezanın alt sınırdan çok fazla uzaklaşılarak belirlenmesi dosya kapsamı, adalet, hak ve nasafet kuralları ve “orantılılık ilkesi” ile bağdaşmamaktadır. İçtihat Metni Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 12. Ceza Dairesi Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık …\’nun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 89/4, 62 ve 53/6. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve sürücü belgesinin 1 yıl süre ile geri alınmasına ilişkin Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.03.2012 tarihli ve 384-197 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 18.03.2014 tarih ve 15206-6629 sayı ile; “Sanığın idaresindeki araçla gündüz, yakın takip sonucu önündeki araca arkadan çarpması şeklinde gerçekleşen olayda; iki sınır arasında temel ceza tayin edilirken Türk Ceza Kanunu\’nun 3 ve 61. maddelerine uygun olarak hak ve nasafet kurallarına uygun ve eylemle orantılı ceza tayini gerekirken, yaralanmaların niteliği de gözetilmeden alt sınırdan çok fazla uzaklaşılarak ceza verilmesi,\” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Direnme Kararı Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesi ise 22.10.2014 tarih ve 364-472 sayı ile; \”…Katılanlar yaşlı kişiler olup katılanlardan …\’ın mevcut yaralanma nedeniyle yaşamsal tehlike geçirdiği, aldığı yaraların basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, vücutta meydana gelen kırığın hayat fonksiyonlarına etki bakımından üçüncü derecede olduğu Bakırköy Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23.03.2011 tarihli ve 4016 sayılı raporda belirtilmiştir. Olayda sanığın tam kusurlu olduğu, gerek katılanların gerekse kazaya karışan diğer araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı, bilirkişi ve Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi raporlarıyla tespit edilmiştir. Katılan …\’ın da aynı olayda ağır derecede olmamakla birlikte yaralandığı bir gerçektir. Mahkememizce yüz yüzelik ilkesi doğrultusunda gerek sanık gerekse katılanlar dinlenmiş, sanığın tam kusurlu olması, katılanlardan …\’ın yaralanmasının derecesi ve niteliği göz önüne alınarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nun 89. maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen cezanın üst sınırının da altında bir ceza takdiri yoluna gidilmiştir. Alt ve üst sınırlar arasında cezanın takdir ve tayin yetkisi, TCK\’nın 61. maddesine göre tamamen Yerel Mahkeme hâkimine ait olup bu takdire karışılması ve takdirde hataya düşüldüğü gerekçesiyle kararın bozulması, hâkimin görevine doğrudan müdahaledir. Yargıtay 12. Ceza Dairesince, herhangi bir ölçü taşımayan soyut kavramlardan hareketle cezanın fazla takdir edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Hakkaniyet ve nasafet kurallarının somut bir ölçüsü yoktur. Bu ölçüyü Yerel Mahkeme hâkimi değerlendirecektir. Aksine hareket edildiği takdirde Yargıtay Ceza Dairelerinin belli suçlarda sınırlar koyması gerekir. O zaman da kanun koyucunun iradesine müdahale edilmiş olunur. Dolayısıyla, mahkememizin cezanın takdir ve değerlendirmesindeki ölçüsünün doğru olduğu kanaatine varılmıştır.\” gerekçesiyle bozma kararına direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar vermiştir. Direnme

Yayalara Yol Vermek için Duran Araca Arkadan Çarpma Sonucu Birden Fazla Kişiyi Taksirle Yaralama Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sahte Sürücü Belgesi Düzenlenmesi: Resmi Belgede Sahtecilik Suçuna İştirak ve Azmettirme

Sahte Sürücü Belgesi Düzenlenmesinde Suça İştirak ve Azmettirme 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu Özlük hakları ve sorumluluklar – Madde 9 …Kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler, görevleri sırasında suç işlemeleri veya görevleri nedeniyle kendilerine karşı işlenen suçlardan dolayı 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanması ve ceza kovuşturması bakımından kamu görevlisi sayılır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Resmi belgede sahtecilik – Madde 204 (1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır. Madde Gerekçesi Maddede, resmî belgede sahtecilik suçu tanımlanmıştır. Suçun konusu resmî belgedir. Belge, eski dilimizdeki \”evrak\” kelimesi karşılığında kullanılmakta olup, yazılı kâğıt anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, yazılı kâğıt niteliğinde olmayan şey, ispat kuvveti ne olursa olsun, belge niteliği taşımamaktadır. Kâğıt üzerindeki yazının, anlaşılabilir bir içeriğe sahip olması ve ayrıca, bir irade beyanını ihtiva etmesi gerekir. Bu yazının belli bir kişiye veya kişilere izafe edilebilir olması gerekir. Ancak, bu kişilerin gerçekten mevcut kişiler olması gerekmez. Bu itibarla, gerçek veya hayalî belli bir kişiye izafe edilemeyen yazılı kâğıt, belge niteliği taşımaz. Kâğıt üzerindeki yazının belli bir kişiye izafe edilebilmesi için, bu kişinin ad ve soyadının kâğıda eksiksiz bir şekilde yazılması ve kâğıdın bu kişi tarafından imzalanmış olması şart değildir. Ancak, bazı belgeler (örneğin poliçe gibi kambiyo senetleri) açısından, belge üzerinde kişinin kendi el yazısı ile imzasının atılmış olması gerekir. Zira, imza, ilgili kambiyo senedinin zorunlu şekil şartını (kurucu bir unsurunu) oluşturmaktadır. Bir kişinin, düzenlediği belgeye başkasının adını yazması ve belgeyi imzalaması durumunda da bir belge vardır; ancak, bu belge sahtedir. Belge altında adı yazılan ve adına imza konulan kişi, gerçek veya hayali bir kişi olabilir. Bunun, belgenin varlığına bir etkisi bulunmamaktadır. Bir belgeden söz edebilmek için, kâğıt üzerindeki yazının içeriğinin hukukî bir kıymet taşıması, hukukî bir hüküm ifade eylemesi, hukukî bir sonuç doğurmaya elverişli olması gerekir. Resmî belge, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazıyı ifade etmektedir. Bu itibarla, düzenlenen belge ile, kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerekir. Bu itibarla, bir kamu kurumu ile akdedilen sözleşme dolayısıyla özel hukuk hükümlerinin uygulama kabiliyetinin olması hâlinde dahi, resmî belge vardır. Çünkü sözleşme, kamu kurumu adına kamu görevlisi tarafından imzalanmaktadır. Ayrıca belirtilmelidir ki, her ne kadar, belgeden söz edilen durumlarda yazılı bir kâğıdın varlığı gerekli ise de; bazı durumlarda belgenin varlığını kabul için, yazının kâğıt üzerinde bulunması gerekmez. Bir metal levha üzerine yazı yazılması hâlinde de belgenin varlığını kabul etmek gerekir. Bu itibarla, araç plakaları da resmî belge olarak kabul edilmek gerekir. Söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır. Birinci seçimlik hareket, resmî belgeyi sahte olarak düzenlemektir. Bu seçimlik hareketle, resmî belge esasında mevcut olmadığı hâlde, mevcutmuş gibi sahte olarak üretilmektedir. Sahtelikten söz edebilmek için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Başka bir deyişle, sahteliğin beş duyuyla anlaşılabilir olmaması gerekir. Özel bir incelemeye tâbi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmek gerekir. İkinci seçimlik hareket, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Bu seçimlik hareketle, esasında mevcut olan resmî belge üzerinde silmek veya ilaveler yapmak suretiyle değişiklik yapılmaktadır. Mevcut olan resmî belge üzerinde sahtecilikten söz edebilmek için, yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde, resmî belgeyi bozmak suçu oluşur. Birinci ve ikinci seçimlik hareketle bağlantılı olarak belirtilmek gerekir ki; sahteciliğin, belgenin üzerindeki bilgilerin bir kısmına veya tamamına ilişkin olmasının, suçun oluşması açısından bir önemi bulunmamaktadır. Üçüncü seçimlik hareket ise, sahte resmî belgeyi kullanmaktır. Kullanılan sahte belgenin kişinin kendisi veya başkası tarafından düzenlenmiş olmasının bir önemi yoktur. Maddenin ikinci fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmaktadır. Birinci fıkrada tanımlanan suçtan farklı olarak, bu suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesinin yanı sıra, suçun konusunu oluşturan belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belge olması gerekir. Bu bakımdan, resmî belgede sahteciliğin kamu görevlisi tarafından yapılmasına rağmen, düzenlenen sahte resmî belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belge olmaması hâlinde, bu fıkra hükmü uygulanamaz. Söz konusu suçu oluşturan hareketler, birinci fıkrada tanımlanan suçu oluşturan seçimlik hareketlerden ibarettir. Ancak, bu bağlamda özellikle belirtilmelidir ki, kamu görevlisinin gerçeğe aykırı olarak bir olayı kendi huzurunda gerçekleşmiş gibi, bir beyanı kendi huzurunda yapılmış gibi göstererek belge düzenlemesi hâlinde, bu fıkra hükmünde tanımlanan suç oluşur. Maddenin üçüncü fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun konu bakımından nitelikli unsuru belirlenmiştir. Buna göre, suçun konusunu oluşturan resmî belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması hâlinde, cezanın belirlenen oranda artırılması gerekir. Bu hüküm, belgelerde sahtecilik suçları ile delil teorisi arasındaki ilişki göz önüne alınarak, daha üstün ispat gücüne sahip belgeyi daha fazla korumak ihtiyacını karşılamaktadır. Ancak, değişik yorumlara son vermek maksadıyla bir belgenin böyle bir güce sahip olup olmadığının saptanması için kanunlarda bu hususu belirten bir hüküm bulunması gerekli sayılmıştır. Faillik – Madde 37 (1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. (2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır. Madde Gerekçesi 765 sayılı Türk Ceza Kanununda \”aslî \” ve \”fer\’î iştirak\” ayırımı kabul edilmiştir. \”Asli iştirak\”, \”aslî maddî iştirak\” ve \”aslî manevî iştirak\” olarak ikiye ayrılmıştır. Bu ayırımda \”fiili irtikap etme\” ve \”doğrudan doğruya beraber işleme\”, \”aslî maddî iştirak\” şekilleri olarak öngörülmüştür. Buna karşılık azmettirme, \”aslî manevî fail\” olmayı gerektirmektedir. Tek tek sayılmak suretiyle belirlenen \”fer\’î iştirak\” hâllerinde ise, cezanın indirilmesi gerekirken, \”zorunlu fer\’i iştirak\”in \”asli iştirak\” olarak cezalandırılması öngörülmüştür. Bu sistemin en önemli sakıncası, kişinin suçun işlenişine katkısının, gerçekleştirilen suçun bütünlüğü içersinde değil, ondan bağımsız olarak ele alınmasıdır. Örneğin bir işyerinde işlenen silâhlı

Sahte Sürücü Belgesi Düzenlenmesi: Resmi Belgede Sahtecilik Suçuna İştirak ve Azmettirme Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Tazminat Davasında Yetkili Mahkeme: Trafik Kazasının Meydana Geldiği Yer Mahkemesi Kesin Yetkili midir

Tazminat Davasında Yetkili Mahkeme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Genel yetkili mahkeme – Madde 6 (1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir. Davalının birden fazla olması hâlinde yetki – Madde 7 (1) Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. (2) Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir. Haksız fiilden doğan davalarda yetki – Madde 16 (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu Görevli ve Yetkili Mahkeme – Madde 110 İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir. Tazminat Davasında Yetkili Mahkeme: Trafik Kazasının Meydana Geldiği Yer Mahkemesi Kesin Yetkili midir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/1100 Karar No: 2019/593 Karar Tarihi: 21.05.2019 Mahkemesi: Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce “mahkemenin yetkisizliğine” dair verilen 12.11.2012 tarihli ve 2012/229 E., 2012/524 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 24.03.2014 tarihli ve 2013/893 E., 2014/4270 K. sayılı kararı ile; \”… Davacı vekili, müvekkillerin murisi ve desteği …\’ın davalının işleteni ve trafik sigortacısı olduğu aracın karıştığı trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini belirterek davacı eş ve çocuklar için 140.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir. Davalı Has Diyarbakır vekili, olayda davalıların ikametgahı yerine, yetkisiz Ankara Ticaret Mahkemesinde davanın açılması nedeni ile yetki itirazında bulunduklarını, davanın kazanın meydana geldiği yer mahkemesi olan Ağrı Tutak Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini belirtip, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı Zürich sigorta vekili, yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunu belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere göre, davalıların tamamı hakkında, haksız fiilin işlendiği yer olan Ağrı Tutak mahkemelerinin ortak yetkiyi taşıyan yer olması nedeni ile mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş, hüküm; davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazası nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. 1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 9. maddesinin 2. fıkrası; \”Davalı birden fazla ise, dava bunlardan birisinin ikametgahı mahkemesinde açılır. Şu kadar ki, kanunda dava sebebine göre, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme kabul edilmiş ise, davaya o mahkemede bakılır. Ancak davanın sırf davalılardan birini kendi mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı belirtilen veya başka delillerle anlaşılırsa mahkeme onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir\” hükmünü içermektedir (6100 sayılı HMK m. 6, 7). Yine aynı Kanun\’un 21. maddesinde ise \”Haksız bir fiilden mütevellit dava o fiilin vuku bulduğu mahal mahkemesinde ikame olunabilir\” hükmü yer almaktadır (HMK m. 16). Diğer taraftan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun \”Hukuki Sorumluluk ve Sigorta\” başlıklı sekizinci kısmının beşinci bölümünde \”Ortak Hükümler\” ana başlığı altında \”Yetkili Mahkeme\” alt başlıklı 110. maddesinde ise; \”Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir\” ifadesine yer verilmiştir. Bilindiği gibi ilke olarak bir davada, davalı sayısı birden fazla ise, dava bunlardan birisinin ikametgahı mahkemesinde açılabileceği gibi (HUMK md. 9/II.c.1), aynı Kanun\’un 21. maddesi uyarınca haksız fiilin vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir. Bunların yanında ve öncelikle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, ihtiyari ve zorunlu sorumluluk sigortası yapan şirketler aleyhine de işleten ve sürücü ile birlikte açılması halinde hem bu kanun hem de 1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca bu davalılardan birinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir. Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. madde son cümlesinde yer alan kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de, dava açılabileceği kuralı kesin yetki kuralı olmayıp, davacıya tanınan bir seçimlik haktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen 16. maddesinde de esasen HMK\’nın 7/I-2. cümlesindeki düzenleme anlamında kesin yetki söz konusu değildir. Bir dava için birden fazla (genel ve özel) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açar ise, o zaman seçme hakkı davalılara geçer. Somut olayda, işleten ve kazaya karışan aracın trafik sigortasına yöneltilen davada, dava davalılardan sigorta şirketinin acentasının bulunduğu yerde açılmış olması bakımından yetki itirazının reddiyle işin esasına girilerek tarafların iddia ve savunmalarıyla delillerinin toplanması sonucu varılacak sonucu göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…\” gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkillerinin murisi/desteği olan …\’ın davalılardan birinin işleteni diğerinin ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı olduğu 34 YJG 21 plaka sayılı aracın karıştığı tek yanlı trafik kazasında yaşamını yitirdiğini belirterek toplam 140.000,00TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı Has Diyarbakır Seyahat Turizm İnşaat Petrol Market Tic. Ltd. Şti. vekili, olayda davalıların ikametgâhı yerine, yetkisiz Ankara Ticaret Mahkemesinde davanın açılması nedeni ile yetki itirazında bulunduklarını, davanın kazanın meydana geldiği yer mahkemesi olan Ağrı Tutak Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini belirtip, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı Zürich Sigorta A.Ş. vekili, yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 7. maddesi gereğince davalılar birden fazla ise davanın

Tazminat Davasında Yetkili Mahkeme: Trafik Kazasının Meydana Geldiği Yer Mahkemesi Kesin Yetkili midir Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Sigorta Sözleşmesinin Geçerli Olması için Riziko ve Hasardan Önce Primin Ödenmiş Olması Zorunlu mu

Riziko ve Hasardan Önce Primin Ödenmiş Olması Zorunlu mu 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Sigorta sözleşmesi: Tanım – Madde 1401 (1) Sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir. (2) Ruhsatsız bir şirket ile onun bu durumunu bilerek yapılan sigorta sözleşmeleri hakkında Türk Borçlar Kanununun 604 ve 605 inci maddeleri uygulanır. Türkiye’de yerleşik olmayan sigorta şirketleriyle kurulan sigorta sözleşmelerinde bu hüküm uygulanmaz. Prim ödeme borcu – Madde 1430 (1) Sigorta ettiren, sözleşmeyle kararlaştırılan primi ödemekle yükümlüdür. Aksine sözleşme yoksa sigorta primi peşin ödenir. Özel kanunlardaki hükümler saklıdır. (2) Sigorta primi nakden ödenir. İlk taksidin nakden ödenmesi şartıyla, sonraki primler için kambiyo senedi verilebilir; bu hâlde, ödeme kambiyo senedinin tahsili ile gerçekleşir. (3) Sigorta ettiren, sigortacının sorumluluğu başlamadan önce, kararlaştırılmış primin yarısını ödeyerek sözleşmeden cayabilir. Sözleşmeden kısmi cayma hâlinde, sigorta ettirenin ödemekle yükümlü olduğu prim, cayılan kısma ilişkin primin yarısıdır. Ödeme zamanı – Madde 1431 (1) Sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa ilk taksidin, sözleşme yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir. Karada ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda sigorta primi, poliçe henüz düzenlenmemiş olsa bile, sözleşmenin yapıldığı anda ödenir. (2) İzleyen taksitlerin ödeme zamanı, miktarı ve priminin vadesinde ödenmemesinin sonuçları, poliçe ile birlikte yazılı olarak sigorta ettirene bildirilir veya bu şartlar poliçe üzerine yazılır. (3) Sigorta priminin taksitle ödenmesinin kararlaştırıldığı hâllerde, riziko gerçekleşince, ödenecek tazminata veya bedele ilişkin primlerin tümü muaccel olur. (4) Başkası lehine yapılan sigortada, prim borcu için sigorta ettirenin aleyhine yapılan takip semeresiz kalmışsa, zarar sigortalarında sigortalı, can sigortalarında lehtar, bu durumun sigortacı tarafından kendilerine bildirilmesi hâlinde, primi ödemeyi üstlenirlerse sözleşme bu kişilerle devam eder; aksi hâlde, sigortacı sigorta ettirene karşı sahip olduğu hakları kullanır. (5) Sigortacı prim alacağını, 1480 inci madde hükmü saklı kalmak üzere ödenecek tazminattan veya bedelden düşebilir. Bu hâlde, Türk Borçlar Kanununun 129 uncu maddesi hükmü sigorta sözleşmeleri hakkında uygulanmaz. Sigorta sözleşmeleri hakkında uygulanacak hükümler – Madde 1451 (1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde sigorta sözleşmesi hakkında Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu Sigorta sözleşmeleri – Madde 11 (1) Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir. (2) Hayat sigortalarına ilişkin sözleşmelerin yapılmasına dair teklifnamenin sigorta şirketine ulaştığı tarihten itibaren otuz gün içinde sigorta şirketi tarafından reddedilmemesi halinde sigorta sözleşmesi yapılmış olur. (3) Sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri tarafından, gerek sözleşmenin kurulması gerekse sözleşmenin devamı sırasında sigorta ettiren, lehdar ve sigortalıya yapılacak bilgilendirmeye ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir. (4) Sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat kapsamında sayılır. (5) Sigorta sözleşmelerinde yabancı kelimelere yer verilemez. Yabancı kelimelerin karşılığı olarak Türk Dil Kurumu tarafından belirlenen kelimelerin kullanımı esastır. (6) Hasarın giderilmesine ve tazminatın ödenmesine yönelik olarak ilgili mevzuat çerçevesinde orijinale eşdeğerliği belgelendirilmiş parçaların kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar ilgili sigorta genel şartlarında belirlenir. Sigorta Sözleşmesinin Geçerli Olması için Riziko ve Hasardan Önce Primin Ödenmesi Zorunlu mu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/17-26 Karar No: 2019/396 Karar Tarihi: 02.04.2019 Özet: Riziko anında ve primin sonradan ödendiği sırada sigorta sözleşmesi yürürlükte ise, sigortacı yapılan ödemeyi geri vermekle yükümlü olmaz. Bu olasılıkta, ödenen prim sözleşmeden doğmuş olan ve varlığını aynen sürdüren prim borcuna sayılacaktır. Sigortacının tahsil ettiği primi geri vermemiş olmasına \”gerçekleşen riziko için sorumlu olmayı kabul ettiği\” gibi bir sonuç bağlamak, bu açıdan da yerinde görünmemektedir. O hâlde, riziko tarihi itibariyle poliçeye ait herhangi bir prim ödemesi bulunmadığı sabit olmakla yasa maddeleri ile Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının C.1. maddesi uyarınca sigorta teminatı başlamadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. (6102 S. K. m. 795, 1282, 1295, 1401, 1451) (6762 S. K. m. 692, 1282, 1294) Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.12.2013 tarihli ve 2011/264 E., 2013/643 K. sayılı karar taraf vekillerince temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 31.03.2014 tarihli ve 2014/3829 E.,2014/4685 K. sayılı kararı ile; \”…Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı aracın mıcırlı yolda kayarak devrildiğini ve hasara uğradığını, davalının ihbara rağmen sigorta tazminatı ödemediğini ileri sürerek, 55.000,00 TL’nın avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, riziko tarihi itibariyle poliçe priminin ödenmediğini ve hasar teminat dışında kaldığından davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere göre, davanın 10.350,00 TL. tazminat yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 1-) Sigorta hukukunda kural olarak sigorta sözleşmesinin meydana gelmiş olması sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. Sigortacının sorumluluğunun başlaması için Türk Ticaret Kanunu\’nun 1282 ve 1295 maddeleri hükmünce rizikodan önce primin tamamının veya ilk taksidinin ödenmiş olması zorunludur. Türk Ticaret Kanunu\’nun 1295 nci maddesi emredici nitelikte bir düzenlemedir. Somut olayda, davacıya ait aracın 30.7.2010/30.7.2011 tarihlerini kapsar şekilde kasko poliçesiyle davalı tarafından sigorta teminatına alındığı hususu uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki çekişme, rizikodan önce primin ödenip ödenmediği, davalının sorumluluğunun başlayıp başlamadığı noktasında toplanmaktadır. Davalı vekili, poliçede primin peşin ödeneceği belirlenmiş olmasına karşın riziko tarihi itibariyle poliçe priminin ödenmediğini ve hasarın teminat dışında kaldığını savunmuştur. Buna karşın davacı vekili poliçe priminin ödendiğini ileri sürmüş ise de; somut olayda poliçede prim tutarı 3.560,31 TL olarak (tek ödeme şeklinde) belirlenmiş ve primin peşin ödeneceği tespit edilmiştir. Dava konusu riziko 31.7.2010 tarihinde gerçekleşmiştir. Davacı vekili yargılama sırasında primin (rizikodan sonra) davalının acentesine keşide edilen 15.250,00 TL bedelli 16.11.2010 tarihli çek ile ödendiğini ve çek bedelinin davalı sigortacı tarafından tahsil edildiğini ileri sürmüştür. Buna göre, davacı vekilinin rizikodan önce ödeme yapıldığı yönünde bir iddiası olmadığı, cevaba cevap dilekçesinde müvekkiline ait başka araçlar için davalı ile yapılan kasko sözleşmeleri nedeniyle primin kredi kartı veya ortalama vadeli çek ile ödenmesi hususunda anlaşma yapıldığını belirtmiştir. Dosya kapsamı itibariyle çek bedelinin davalı sigortacı tarafından rizikodan

Sigorta Sözleşmesinin Geçerli Olması için Riziko ve Hasardan Önce Primin Ödenmiş Olması Zorunlu mu Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Servis Hizmeti Sırasındaki Ölümlü Trafik Kazası Sorumluluk Sigortası Teminat Kapsamına Girer mi

Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet ve Mamul Sorumluluk Sigortası Teminat Kapsamı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Sorumluluk: Genel olarak – Madde 49 Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Manevi tazminat – Madde 56 Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Servis Hizmeti Sırasındaki Ölümlü Trafik Kazası, Sorumluluk Sigortası Teminat Kapsamında Değerlendirilebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/17-38 Karar No: 2018/772 Karar Tarihi: 11.04.2018 Özet: Kaza, davalının çalışanı olan sürücü desteğin şirkete ait servis hizmetini yerine getirirken meydana gelmiştir. Belirtildiği gibi servis hizmeti de bir tür destekleyici işletme faaliyetidir. Söz konusu işletmesel faaliyetin doğası gereği işletme sınırları içinde yapılması zorunluluğu da bulunmamaktadır. Öte yandan taraflar arasında düzenlenen poliçede de her türlü işletme faaliyetinin teminat kapsamı içinde olduğu hususu vurgulanmış, trafik kazalarından doğan zararlarında teminat dışı bırakıldığı gibi bir özel şarta da yer verilmemiştir. Söz konusu teminatlar da işletmenin sınırları içinde doğacak zararlarla da sınırlandırılmamıştır. Hal böyle olunca yerel mahkemenin kazanın, sigortalının işletme faaliyeti kapsamında gerçekleştiği ve davalı … şirketinin “Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet ve Mamul Sorumluluk Sigortası” yönünden de sorumluluğunun bulunduğu gerekçesiyle verdiği direnme kararı yerindedir. (6098 S. K. m. 49, 56) (818 S. K. m. 41, 47) Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mengen Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08.04.2010 tarih, 2005/10 E., 2010/46 K. sayılı karar davalı …Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11.12.2012 gün ve 2012/14949 E., 2012/13886 K. sayılı kararı ile; “…Davacılar vekili; davalıların maliki, sürücüsü, ZMS sigortacısı olduğu aracın sebep olduğu kazada davacıların murisleri …ve …\’ın öldüğünü, davacı …\’nin ağır biçimde yaralandığını, kazanın oluşumunda davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı …, … ve … ile … için destekten yoksun kalma tazminatı olarak ayrı ayrı 1.000,00 TL olmak üzere toplam 4.000,00 TL, davacı … \’nin yaralanması nedeniyle 1.000,00 TL maddi tazminatın; Davacıların her biri için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın tüm davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …Ş. vekili; … varislerine 03.02.2005 tarihinde 37.348,00 TL, Satılmış İşeri varislerine 40.000,00 TL ödenerek ibraname alındığını, müvekkilinin sorumluluğunun kalmadığını öne sürerek, davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili; Kazada müvekkilinin çalışanı olan sürücünün kusurunun bulunmadığını, talep edilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu öne sürerek, davanın reddini savunmuştur. Davalı … Sanayi ve Tic. AŞ. vekili; Kazaya sebep olan aracın ve sürücüsünün şirketleri ile ilişkisinin bulunmadığını öne sürerek, davanın husumet yönünden reddini talep etmiştir. Davalı … vekili; Kaza tarihinde aracın dava dışı … Turizm Ltd. Şti.\’ye kiralanmış olduğunu öne sürerek, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporuna göre; Davalı …’nin ZMSS. teminat limitinden davacı … mirasçıları için 2.652,00 TL ile sınırlı olmak üzere, …’nin İMSS. teminat limitinden 85.479,00 Euro’nun kaza tarihinden itibaren Euro faizi ile birlikte sorumlu olmak üzere, …’nin üçüncü şahıs mali sorumluluk ve mamul sorumluluğu sigorta poliçesi teminat limitinden 1.000,00 Euro kaza tarihindeki kur üzerinden ve bu miktarla sınırlı olmak üzere davacı … için 110.422,00 TL, …. için 9.767,00 TL, …. için 10.840,00 TL, …. için 50.927,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının; davacıların her biri için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ve … Sanayi ve Tic. AŞ.\’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazası sonucu ölüm ve cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, sigortalısı … olan üçüncü şahıs mali sorumluluk ve mamul sorumluluğu poliçesinin işletmenin faaliyetleri esnasında meydana gelecek kazaları teminat kapsamına aldığı, sürücünün işletmenin işini yaptığı sırada meydana gelen kazanın işletme faaliyetleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmek suretiyle karar verilmiştir. Mahkemece, davalı …Ş 40265030 nolu ZMSS poliçesi, 76030129 nolu İMSS poliçesi ve 40724980 nolu \”3. Şahıs Mali Mesuliyet ve Mamul Sorumluluğu Sigorta poliçesi\” nedeniyle sorumlu tutulmuştur. Davalı … şirketinin ZMSS ve İMSS poliçeleri nedeniyle sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte 40724980 nolu poliçe nedeniyle adı geçen sigorta şirketinin sorumluluğuna hükmedilmesi doğru değildir. Zira, davalılar … Business Services Sistem Hizmetleri A.Ş ile …. Sigorta A.Ş arasında düzenlenen 40724980 nolu poliçe \”sigortalının tüm işletme faaliyetleri esnasında meydana gelecek kazalar ve/veya poliçe genel şartlarının 3. maddesi 8-b bendi hilafına adı geçen mamullerin imal dağıtımının kusurlu ve ayıplı olması sebebiyle 3. şahıslar tarafından ileri sürülecek bedeni (ölümlü- ölümsüz) ve maddi zarar ve ziyan taleplerini\” teminat altına almaktadır. Somut olayda davalı şirket çalışanı …. ….\’ın 30.11.2004 tarihinde, işletme dışında ….. plakalı araç ile seyir halinde iken davacıların desteklerinin içinde bulunduğu araca çarpması sonucu desteklerin ölümü ile sonuçlanan olay, işletme faaliyeti dışında gerçekleştiğinden 40724980 nolu poliçe teminatı dışında kalmaktadır. Sözü geçen poliçeden dolayı davalı …Ş\’nin sorumluluğu bulunmadığından bu poliçeye dayalı talep yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken poliçe hükmünün yanılgılı değerlendirilmesi sonucu davalı … şirketinin bu poliçeden de sorumluluğuna hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, trafik kazası sonucu ölüm ve cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili asıl ve birleşen davada davalıların maliki, istihdam edeni, işleteni ve sigorta şirketi olan aracın davacıların desteklerine çarparak ölümüne ve davacı …’nin yaralanmasına neden olduğunu, kazanın, davalı tarafın kusurundan kaynaklandığını belirterek, destekten yoksun kalma tazminatı, davacı …’un yaralanması nedeni ile maddi tazminat ve her bir davacı için belirlenen manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş iken; yargılama sırasında … Finansal Kiralama A.Ş.’ye yönelik açılan davadan feragat ettiklerini, davacı … için açılan maddi tazminat davasının takibinden vazgeçtiklerini belirtmiş, ıslah dilekçesi ile de diğer maddi tazminat taleplerini arttırmıştır. Davalılar vekilleri ayrı ayrı davanın

Servis Hizmeti Sırasındaki Ölümlü Trafik Kazası Sorumluluk Sigortası Teminat Kapsamına Girer mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Trafik Kazasından Kaynaklanan Daimi İş Göremezlik Tazminatında Hakkaniyet İndirimi Yapılabilir mi

Trafik Kazasından Kaynaklanan Daimi İş Göremezlik Tazminatı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Tazminat: Belirlenmesi – Madde 51 Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür. İndirilmesi – Madde 52 Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir. Ölüm ve bedensel zarar: Belirlenmesi – Madde 55 Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır. Yargılama: Ceza hukuku ile ilişkisinde – Madde 74 Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu Genel hükümlerin uygulanması – Madde 87 Yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk, genel hükümlere tabidir. Zarar görenin beraberinde bulunan bagaj ve benzeri eşya dışında araçta taşınan eşyanın uğradığı zararlardan dolayı işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu da genel hükümlere tabidir. Trafik Kazasından Kaynaklanan Daimi İş Göremezlik Tazminatında Hakkaniyet İndirimi Yapılabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/142 Karar No: 2018/1625 Karar Tarihi: 06.11.2018 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince “davanın kısmen kabulüne” dair verilen 29.03.2012 tarihli ve 2008/252 E., 2012/69 K. sayılı karar davacı … vekili ve davalılar … ve … vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03.06.2013 tarihli ve 2012/12069 E., 2013/8271 K. kararı ile; \”…Davacı vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın kusurlu olarak sebebiyet verdiği trafik kazası sonucu müvekkilinin yaralandığını, uzun süre tedavi gördüğünü, tedavinin devam ettiğini, maddi ve manevi zararının oluştuğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, daimi sakatlık (iş göremezlik) 5.000,00 TL ve tedavi gideri olarak 1.000,00 TL. maddi tazminat ile 10.000,00 TL. manevi tazminatın (sigorta yönünden manevi tazminatın poliçe kapsamında kalması halinde) davalılardan faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 06.04..2011 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini bilirkişi raporuna göre 100,645,12 TL.na yükselttiklerini bildirmiştir. Davalı … vekili, kusur durumu ve gerçek zararın belirlenmesi gerektiğini, manevi tazminattan sorumlu olmadıklarını ve dava açılmasına neden olmadıklarını savunmuştur. Diğer davalılar vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere göre, bakıma muhtaç hale gelen davacıya aile birliği içerisinde de bakılacağı göz önünde bulundurularak tespit edilen tazminattan 30.000,00 TL indirim yapmak sureti ile, davanın kısmen kabulü kısmen reddine, 70.645,21 TL. Efor tazminatı, 236,00 TL tedavi gideri maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı … şirketinin maddi tazminattan poliçe limiti ile sınırlı olarak ve dava tarihinden itibaren, diğer davalıların ise kaza tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu tutulmasına, takdiren 5.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle sigorta dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline, fazlaya dair talebin ve davalı … şirketi hakkındaki manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalılardan …, … vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacı vekilinin ve davalılardan …, … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Davacı vekilinin temyiz itirazları incelendiğinde; Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. a) Davacı memur olarak çalışmakta olup yaşadığı maluliyete bağlı olarak efor kaybından dolayı tazminat talep etmiştir. Mahkemece maaşını aynı oranda almaya devam edeceği gelirinde bir düşüş yaşanmayacağı gerekçesi ile hesap edilen tazminat miktarı üzerinden % 30 hakkaniyet indirimi yapılmıştır. Davacı imam olarak çalışmakta olup omurga kırığına bağlı olarak % 18 oranında yaşadığı maluliyet sonucunda mesleğini daha zor koşullarda gerçekleştireceği kuşkusuzdur. Bu durumda belirlenen tazminat miktarının tamamına hükmedilmemiş olması doğru görülmemiştir. b) Davalı … şirketi yönünden faiz başlangıç tarihi dava tarihi olarak belirlenmiştir. Dosya kapsamı incelendiğinde davalı … şirketinin usulüne uygun bir biçimde temerrüde düşürülüp düşürülmediğinin araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılacak iş kaza ile ilgili düzenlenen dosya getirtilip bir başvuru var mı incelemek ve faiz başlangıç tarihini buna göre belirlemek olmalıdır. 3- Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden; dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporları incelendiğinde, ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunda davalı …\’in asli kusurlu davacı …\’ın tali kusurlu olduğunun tespit edildiği, hukuk yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunda ise davalı …\’in % 100 tam kusurlu olduğunun tesbit edildiği ve mahkemece de bu kusur oranına göre hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, kaza tespit tutanağı ve ceza dosyasından alınan bilirkişi raporu ile yargılama sırasında alınan bilirkişi raporundaki kusur dağılımına ilişkin çelişki giderilmeden anılan kusur oranına göre belirlenen tazminata karar verilmiş olup, dosya bu hali ile hüküm kurmaya elverişli değildir. O halde, mahkemece, dosyanın İTÜ Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek konusunda uzman bilirkişi kuruluna tevdii ile tarafların kusur dağılımına ilişkin çelişkilerin giderilmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alındıktan sonra varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir. Kabule göre de; vekalet ücretine ilişkin hüküm kurulurken tespit edilecek tazminat miktarları göz önünde bulundurularak sigortanın limitinin aşılıp aşılmadığı değerlendirilmeli ve red edilen kısım var mı bakılmalı, ona göre vekalet ücreti takdir edilmelidir…\” gerekçesiyle bozulmuştur. Karar Düzeltme Başvurusu Davacı … vekilinin karar

Trafik Kazasından Kaynaklanan Daimi İş Göremezlik Tazminatında Hakkaniyet İndirimi Yapılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Okul Servisinin Kaza Yapması Halinde Meydana Gelen Zarardan Okul Yönetimi Sorumlu Tutulabilir mi

Okul Servisinin Kaza Yapması Halinde Meydana Gelen Zarardan Okul Yönetimi Sorumlu Tutulabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/504 Karar No: 2018/1258 Karar Tarihi: 27.06.2018 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki asıl davada taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat, birleşen davada ise maddi tazminat fark alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesince davalı TED Ankara Koleji yönünden davanın husumetten (sıfat yokluğu) reddine; diğer davalılar İlsev Gür-Gürsan Sanayi Ticaret Taahhüt Taşımacılık ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) ve … yönünden kısmen kabulüne dair verilen 02.03.2017 gün ve 2016/421 E., 2017/76 K. (21.05.2008 gün ve 2006/136 E., 2008/180 K.) sayılı karar, davacılar vekili ile davalı İlsev Gür-Gürsan Sanayi Ticaret Taahhüt Taşımacılık ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15.12.2009 gün ve 2008/13385 E., 2009/12985 K. sayılı kararı ile; “…Davacılar vekili, davalı Elsev Gür Gürsan Tic. A.Ş.nin maliki ve işleteni, davalı …’ın sürücüsü olduğu TED Ankara Koleji okul servisinde müvekkillerinin murisinin yolcu olarak okuluna gitmekte iken, araç sürücüsünün tam kusuru ile neden olduğu kazada vefat ettiğini, müvekkillerinin olay nedeniyle desteklerinden yoksun kaldıkları gibi derin acılar yaşadıklarını ileri sürerek, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalması kaydıyla şimdilik, müvekkillerinden Müjde için 200.000 YTL.sı manevi ve sigorta tarafından karşılanmayan kısım için 5.000 YTL.sı maddi, Kamil Haldun için 200.000 YTL.sı manevi ve sigorta tarafından karşılanmayan kısım için 5.000 YTL.sı maddi, Caner için 100.000 YTL.sı manevi tazminatın olay tarihinden itibaren avans faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) vekili, dava konusu kazayı yapan aracın malikinin müvekkili olmasına karşın aracın 29.6.2004 tarihinde dava dışı CEM-TUR Tur. Ltd. Şti.ne kiralandığını, olayında bu şirket tarafından aracın işletilmesi sırasında meydana geldiğini, anılan şirketle yapılan sözleşmenin 5.12 maddesi uyarınca trafik kazaları da dahil olmak üzere tüm maddi ve manevi zarar ve ziyandan CEM-TUR Tur. Ltd. Şti.nin sorumlu olacağının düzenlendiğini, keza sürücünün de bu şirketin çalışanı olduğunu, sigorta şirketlerinin maddi tazminat taleplerini karşıladığını, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, yasal faiz istenebileceğini savunarak, davanınusul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı TED Ankara Koleji Vakfı Özel İlköğretim Okul Müdürlüğü vekili, öğrenci servisinin veli ile yaptığı taşıma sözleşmesi ile hizmet verdiğini, aracın okula ait olmadığını, Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliğinin 5. ve 7. maddelerinin olayda uygulanma yerinin bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, murisin okutulması bakım ve yetiştirilmesi için yapılan muhtemel masraf ile sigorta şirketleri tarafından ödenen tazminat miktarları indirildikten sonra davacıların karşılanmamış maddi tazminat hakkının kalmadığı, okul servisinin davalı TED Ankara Koleji Vakfı Özel İlköğretim Okul Müdürlüğüne ait olmadığı, aracın okulun kullanımına tahsis edilmediği, servis hizmetinin velilerle yapılan taşıma sözleşmesi gereği yapıldığı, olayda kusursuz sorumluluk hallerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalı TED Ankara Koleji Vakfı Özel İlköğretim Okul Müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine, davacı … için 20.000 YTL.sı manevi, davacı … için 20.000 YTL.sı manevi ve kardeş Caner için 10.000 YTL.sı manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılar İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) ve …’dan tahsiline, maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili ve davalı İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacıların murisinin davalı taşıma şirketine ait araçta yolcu olması nedeniyle kusurunun olmamasına, murisin yetiştiği aile ortamı yüksek tahsil yapmaya yönlendirecek şart ve imkanlara sahip olması nedeniyle asgari ücretin üzerinde tazminata esas gelirin belirlenerek maddi tazminatın hesabında bir usulsüzlük bulunmamasına, taşıma sözleşmesinin davalı İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) ile yapılması nedeniyle aracın fiili taşıyana kiralanmasının bu davalının taşıyan olarak sorumluluğunu ortadan kaldırmayacak olmasına ve ayrıca olay tarihinde geçerli Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliğinin 7. maddesi hükmü uyarınca da TED Ankara Koleji vakfının taşıyan dışında bir başka sıfatla dahi sorumlu tutulması mümkün bulunmadığından hakkındaki davanın husumet yönünden reddinde de bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) vekilinin tüm ve davacılar vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince, dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece karara esas alınan 19.03.2008 tarihli bilirkişi raporunda davacılara Ferdi Kaza Koltuk Sigortası Poliçesinden ödenen 50.000 YTL.sı hesap edilen destekten yoksun kalma tazminatından indirilmiş ise de, Ferdi Kaza Sigorta Sözleşmesinde yolcunun ölümü halinde sigortacı, bir meblağ sigortası bedeli olan ölüm tazminatını can sigortası ilkeleri uyarınca aynen ölenin yasal mirasçılarına ödemek yükümlülüğü altındadır. Bu itibarla mahkemece, Ferdi Kaza Koltuk Sigortası Poliçesinden ödenen 50.000 YTL.sının hesap edilen destekten yoksun kalma tazminatından indirilmek suretiyle ve bu durumda tazminat miktarının negatif bakiye verdiğinden bahisle davacı anne ve baba yönünden maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı İlsev Gür- Gürsan San. Tic. ve Araç Kiralama Hizmetleri (Rent a Car) vekilinin tüm ve davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASI…” gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Karar Düzeltme İtirazı Davacılar vekilinin karar düzeltme talepleri üzerine ise bu kez 11. Hukuk Dairesinin 22.12.2010 gün ve 2010/12417 E., 2010/13052 K. sayılı kararı ile ilk bozmaya ilave olarak; “…1- Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Davalı TED Ankara Koleji Vakfı ile davalı İlsev Gür-Gürsan Sanayi Ticaret Taahhüt Taşımacılık ve Araç Kiralama Hizmetleri arasında önceden 22.08.2003 tarihinde sonradan da bu sözleşme yenilenerek 28.09.2004 tarihinde öğrencilerin taşınması hususunda anlaşma yapıldığı, kazanın 06.06.2005 tarihi itibariyle sözleşme süresi içerisinde meydana geldiği hususları tartışmasızdır. Sözleşme başlığı “Öğrenci, öğretmen ve personel taşıma sözleşmesi” olup sözleşmenin konusu başlıklı 2. maddeye göre “TED Ankara Koleji Vakfı okulları, öğrenci, öğretmen ve personelinin Ankara içi ile İncek kampüsü arasında evden okula, okulda eve götürülüp getirilmesi….” olduğu, 3. maddesinde;

Okul Servisinin Kaza Yapması Halinde Meydana Gelen Zarardan Okul Yönetimi Sorumlu Tutulabilir mi Read More »