Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kasten Yaralama Suçuna İlişkin Verilecek Cezada Haksız Tahrik İndirimi Yapılması

Kasten Yaralama Suçuna İlişkin Cezada Haksız Tahrik İndirimi

Ceza hukukunda ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, yaptırımlar (ceza ve güvenlik tedbirleri) düzenlenmiştir. Ceza hukuku bakımından bir suçun oluşabilmesi, kanuni unsurlarının varlığına bağlıdır. Suçun işlenmesinden cezanın infaz edilmesine kadar geçen süreç, hassas bir süreçtir. Suç isnadı altında olan kişiler veya kendisine karşı bir suç işlendiğini, mağdur edildiğini düşünen kişiler ceza avukatı arayışına girmektedir. Etkili ve güçlü bir temsil açısından hakların ileri sürülmesinde, zamanın gözetilmesinde, isnatların gösterilmesinde, fiilin niteliğinin ortaya koyulmasında ceza hukuku alanında yetkin ve deneyimli bir avukattan hukuki yardım alınması hayati öneme sahiptir.

Türk Ceza Kanunu kapsamında cezanın belirlenmesi süreci şu şekilde işlemektedir; Hakim, suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin amaç ve saiki göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. Temel ceza belirlenirken -varsa- haksız fiil oluşturan söz ve eylemlerin ulaştığı boyut dikkate alınarak makul bir oranda indirim yapılması da gerekir. Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere, haksız tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları göz önüne alınıp değerlendirilmelidir.

Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek ceza yargılaması sürecine katılan taraflara hukuki yardım sunmaktadır.

Kayseri ceza avukatı arıyorsanız etkin bir temsil için alanında yetkin, deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir ceza avukatından hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Ceza davalarında suçun unsur ve şartlarının, suçu oluşturan maddi ve manevi hususların, eylemler ile amacın/kastın etkin bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir. Böylelikle ceza tehdidi altında olan kişi hak etmediği hukuki yaptırımlardan kurtulabilecek veya mağdur ve müşteki, mağduriyetine sebep olan kişi veya kişilere yaptırım uygulanmasını sağlayabilecektir.

Cezada Haksız Tahrik İndirimi Hangi Ölçüde Yapılabilir?

Katılanın, sanıkla birlikte yöneticilik yaptıkları dönemde yapılan işlemler nedeniyle sanığı suçlayıcı sözler söylemesi ve tartışmayı kesip yoluna devam eden sanığı takip ederek başının arkasına taşla vurmak suretiyle basit tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaralaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında TCK’nın 29. maddesi uyarınca asgari orandan uzaklaşılmak suretiyle haksız tahrik indirimi yapılması doğru bir uygulama ise de sanığın yaralanmasının basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikte olması ve katılanın sanığa yönelik haksız fiil oluşturan söz ve eylemlerin ulaştığı boyut dikkate alınarak makul bir oranda indirim yapılması gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/302 E. 2018/453 K.

\”İçtihat Metni\”

Kararı veren Yargıtay Dairesi: 3. Ceza Dairesi

Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi

Kasten yaralama suçundan sanık …\’in TCK\’nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 29, 62, 51/1-3 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine ve mahsuba ilişkin … 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 31.05.2012 tarihli ve … sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 25.12.2014 tarih ve 16873-43169 sayı ile;

“ …Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;

1) Sanık hakkında olayın özelliklerine ve mevcut delil durumuna uygun olmayacak şekilde TCK\’nın 29/1. maddesi gereği (2/3) oranında haksız tahrik indirimi uygulanması suretiyle eksik cezaya hükmedilmesi,

2) Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkûm edilen sanık hakkında 5237 sayılı TCK\’nın 53/1. maddesi gereğince hak yoksunluğuna hükmedilmemesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.

…. Asliye Ceza Mahkemesi ise 14.04.2015 tarih ve … sayı ile; (2) numaralı bozma nedenine uymuş, (1) numaralı bozma nedeni bakımından önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.06.2015 tarihli ve 196090 sayılı \”bozma\” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 636-540 sayı ile; 6763 sayılı Kanun\’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun\’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 16.02.2017 tarih ve 451-1467 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Katılan … hakkında sanık …’e yönelik eylemi nedeniyle kasten yaralama suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar itiraz mercisince itirazın reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup sanık müdafisi tarafından hükümden sonra Yerel Mahkemeye sunulan dilekçede Yerel Mahkeme kararının onanmasının talep edildiği anlaşıldığından, direnmenin kapsamına göre inceleme, yalnızca katılan vekilinin temyizi üzerine sanık … hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nın 29/1. maddesi uyarınca yapılan haksız tahrik indirimi oranının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

01.11.2011 tarihli olay yeri ve yakalama tutanağında; saat 15.00 sıralarında … Mahallesi … Sokak içerisinde kesici aletle kavga olduğunun haber merkezince anons edilmesi üzerine olay yerine gidildiği, katılan …\’in karın bölgesinden kesici aletle yaralanmış olduğunun görüldüğü, katılanın kendisini yaralayan kişinin sanık … olduğunu söylediği, olay yerinin yaklaşık 50-60 metre ilerisinde yakalanan sanığın kafa bölgesinden yaralanmış olduğu, katılanın … Devlet Hastanesine, sanığın da … Servergazi Hastanesine kaldırıldığı, olay yerinde ve sanığın üzerinde yapılan aramada kesici bir alete rastlanılmadığının belirtildiği,

… Servergazi Devlet Hastanesince düzenlenen 01.11.2011 tarihli raporda; sanık …\’ün sol parietalde şişlik ve hassasiyet olduğu, yaralanmasının basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu bilgilerine yer verildiği,

… Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 24.01.2012 tarihli raporda; katılan …\’in genel durumunun iyi, bilincinin açık olduğu, batında epigastrik bölgede 3 cm\’lik kesici-delici alet yarasına bağlı nedbe dokusu, batında 10 cm\’lik laparatomiye bağlı skar dokusu, sol omuz arka yüzde ve sol kol distal lateralde 2\’şer cm\’lik kesici-delici alet yarasına bağlı nedbe dokuları olduğu, geçici raporda tarif edilen çehre sınırlarındaki lezyonların iz bırakmadan tamamen iyileştiği; batına nafiz kesici-delici alet yaralanmasının katılanın yaşamını tehlikeye soktuğu ve basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının mütalaa edildiği,

Ankara Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 11.04.2012 tarihli raporda; katılan …\’in vücudunda toplam 4 adet kesici-delici alet yaralanmasının tanımlandığı, epigastrik bölgede tarif edilen ve karın ve göğüs boşluklarına geçerek diafragma lezyonuna neden olan 1 adet yaralanmasının kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, yumuşak doku lezyonlarına neden olan diğer 3 adet kesici- delici alet yaralanmasının altında iç organ ve büyük damar lezyonu tanımlanmadığı cihetle ayrı ayrı her bir yaranın kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma yol açmadığı, bu yaralanmalarının basit tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte oldukları tespitlerine yer verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan …; sanık … ile 2006-2007 yıllarında birlikte yöneticilik yaptıklarını, sanığın yönetici kendisinin de yönetici yardımcısı olduğunu, yöneticilik görevi bittikten sonra sanığın kendisini suçlayan konuşmalar yaptığını duyduğunu, olay tarihinde yürüyüş yaparken halk otobüsünü görüp çarşıya gitmek üzere otobüse bindiğini, sanık …\’ün de bu otobüste olduğunu gördüğünü, sanık ile aynı durakta indiklerini, geçmişte yaşananları konuştuklarını, sanığa yöneticilik yaptığı dönemle ilgili olarak yaptıklarını yüzüne gözüne bulaştırdığını, kendisini de rezil ettiğini söylediğini, bunun üzerine sanığın sinirlenerek kendisine bıçakla saldırdığını, önce kolundan yaralandığını, sanığa yumruk vurarak karşılık verdiğini daha sonra boğuşmaya başladıklarını, bu boğuşma sırasında sanığın kendisini üç yerinden daha bıçakladığını, olay yerinden geçen vatandaşların kendilerini ayırdığını, aldığı yaralar nedeni ile ameliyat olduğunu ifade etmiştir.

Sanık …; aynı sitede oturduğu katılan ile daha önce birlikte yöneticilik yaptıklarını, kendisinin yönetici katılanan ise yardımcısı olduğunu, yöneticiliği bıraktıktan sonra katılanın kendisine “Sen yöneticilik yaptın da ne yaptın” dediğini, bunun üzerine katılana bu sözün uygun olmadığını söylediğini, aralarında husumet gerektirecek bir olay yaşanmadığını, olay tarihinde çarşıya gitmek için halk otobüsüne bindiğini, 5-6 durak sonra aynı otobüse katılanın da bindiğini, otobüsün orta kısmında bulunduğu sırada katılanın yanından geçerken kendisine ters ters baktığını, yol çalışmaları nedeniyle otobüs güzergâhının değişmesi üzerine çarşıya varmadan araçtan indiğini, katılanın peşinden gelerek \”Şerefsiz, âdi, sana soracağım\” diyerek benzeri sözlerle hakarette bulunduğunu, bunun üzerine katılana, “Bir mesele varsa konuşarak halledebiliriz” dediğini ancak katılanın konuşmaya yanaşmadığını, yoluna devam ettiği sırada arkasından gelen katılanın başına taş ile vurduğunu, bağırarak etraftan yardım istediğini, diğer taraftan da kendisini savunmak için üzerinde bulunan çakı bıçağını çıkardığını, aralarında boğuşma yaşandığını, katılanın ne şekilde yaralandığını ve kavganın nasıl bittiğini bilmediğini, kavga bittikten sonra olay yerinden 5-10 adım uzaklaşmadan düşüp bayıldığını savunmuştur.

Haksız tahrik, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler” başlıklı İkinci Bölümde yer alan 29. maddesinde;

“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir”

şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.

Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Genel Hükümler, s. 412)

Yerleşmiş yargısal kararlar ve doktrinde yer alan baskın görüşlere göre,

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:

a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,

b) Bu fiil haksız olmalı,

c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,

d) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,

e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu\’nda tahrikle ilgili olarak, (mülga) 765 sayılı TCK’da yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayrımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir.

Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere, haksız tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları göz önüne alınıp değerlendirilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,

Aynı apartmanda oturan sanık ile katılanın 2006-2007 yılları arasında birlikte apartman yönetiminde görev aldıkları, bu nedenle aralarında bir kısım anlaşmazlıkların bulunduğu, olay tarihinde sanığın çarşıya gitmek için evinin yakınında bulunan duraktan otobüse bindiği, birkaç durak sonra aynı otobüse katılanın da bindiği, sanığın gideceği yerin yakınında otobüsten indikten sonra, katılanın da otobüsten inerek sanığın yanına gittiği ve birlikte yöneticilik yaptıkları dönemde yapılan işleri kastederek “Yaptığın işi yüzüne gözüne bulaştırdın, beni de rezil ettin” şeklinde sözler söylediği, bu nedenle tartışmaya başladıkları, sanığın tartışmayı kesip yoluna devam ettiği sırada sanığı takip eden katılanın, sanığın başına taş ile vurarak sanığı başından basit tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaraladığı, bunun üzerine sanığın yanında taşıdığı bıçakla katılanı sol kol, sol omuz ve göğüs bölgesinden bıçakladığı, katılanın karın ve göğüs boşluklarına geçerek diafragma lezyonuna neden olacak şekilde göğsüne isabet eden yaralanmasının yaşamsal tehlikeye neden olduğu olayda; katılanın, sanıkla birlikte yöneticilik yaptıkları dönemde yapılan işlemler nedeniyle sanığı suçlayıcı sözler söylemesi ve tartışmayı kesip yoluna devam eden sanığı takip ederek başının arkasına taşla vurup basit tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaralaması hususları birlikte göz önüne alındığında, sanık hakkında TCK\’nın 29. maddesi uyarınca asgari orandan uzaklaşılmak suretiyle haksız tahrik indirimi yapılması doğru bir uygulama ise de, sanığın yaralanmasının basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikte hafif olması, katılandan kaynaklanan ve sanığa yönelen haksız fiil oluşturan söz ve eylemlerinin ulaştığı boyut birlikte değerlendirildiğinde, haksız hareketin ulaştığı boyuta göre, makul bir oranda indirim yapılması gerekirken, en üst sınıra yakın oranda indirim yapılması usul ve kanuna aykırıdır.

Öte yandan, hükümden sonra 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında TCK’nın 29/1. maddesi uyarınca haksız tahrik hükmü uygulanırken haksız hareketin ulaştığı boyuta göre, makul bir oranda indirim yapılması gerekirken, en üst sınıra yakın oranda indirim yapılması isabetsizliğinden ve hükümden sonra 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi\’nin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedeninden bozulmasına karar verilmelidir.

Kayseri Avukat – Hukuki Yardım

Alanında uzman Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, gerçek ve tüzel kişilere yönelik her türlü suç isnadı, cezai şikayet, kovuşturma, soruşturma ve diğer ceza davası konularında müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmakta ve müvekkillerini ceza mahkemelerinde gerek müşteki vekili ve gerekse sanık müdafi olarak temsil etmektedir.

Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.

Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.


Google


Facebook


Twitter


Instagram


\"Kayseri