Fiili Haciz ile Kaydi Haciz Farkı ve Sıra Cetveline Esas Alınacak Haczin Düşmesi
Alacaklının yasal süresi içinde usulüne uygun olarak yaptığı satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde yasal sürenin geçmesi ile özellikle sıra cetveline esas alınacak haczin düşmeyeceği kabul edilmelidir.
Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, alacak tahsili, ihtiyati haciz, satış ve alacak takibi, icra takibi, haciz işlemleri, karşılıksız çek senet tahsili, tasarrufun iptali, menfi tespit ve istirdat davası, borca ve takibe itiraz işlemlerinin yapılması, iflas ve iflasın ertelenmesi davası, yedieminliği suiistimal davası, itirazın iptali veya kaldırılması davası süreçlerinde gerçek ve tüzel kişilere ve kurumsal müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
İcra hukuku alanında uzman Kayseri icra avukatı kadromuz, icra hukuku ve icra davaları konusunda 15 yılı aşkın süredir deneyim ve bilgi birikimi ile, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek sağlamaktadır. Zülküf Arslan Hukuk Büromuz hukuki takiplerin gerçekleştirilmesi, mezkûr takipler neticesinde tahsilâtların yapılması ve konkordato veya iflas gibi hukuksal müesseselere başvuran şirketlere hukuki destek verilmesi alanlarında Kayseri icra avukatı kadrosu ile aktif olarak faaliyet göstermektedir.
Satış Talebinin İcra Müdürünce Reddi Hâlinde Haczin Düşmemesine ilişkin Yargıtay İçtihadı
Alacaklının yasal süresi içinde usulüne uygun olarak yaptığı satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde yasal sürenin geçmesi ile özellikle sıra cetveline esas alınacak haczin düşmeyeceği kabul edilmelidir.
Yargıtay Büyük Genel Kurulu
Esas No: 2016/4 Karar No: 2018/1 Karar Tarihi: 16.02.2018
ÖZET: Alacaklının yasal süresi içinde usulüne uygun olarak yaptığı satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde yasal sürenin geçmesi ile özellikle sıra cetveline esas alınacak haciz düşmeyecektir.
(2004 S. K. m. 16, 17, 59, 67, 69, 78, 100, 101, 106, 107, 111, 112, 113, 110, 123, 129, 140, 141, 142, 142/A) (2797 S. K. m. 16) (İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği m. 6) (19. HD. 01.03.2007 T. 2006/11709 E. 2007/1957 K.) (19. HD. 24.03.2010 T. 2009/9534 E. 2010/3280 K.) (23. HD. 05.11.2012 T. 2012/4479 E. 2012/6395 K.) (23. HD. 26.03.2012 T. 2012/1020 E. 2012/2296 K.) (12. HD. 14.04.2014 T. 2014/7949 E. 2014/10801 K.)
I. GİRİŞ
A. İçtihatları Birleştirme Konusundaki Başvuru
23. Hukuk Dairesi Tetkik Hâkimi iken hâlen Hukuk Genel Kurulu Tetkik Hâkimliği görevini sürdüren Dr. C.F.K. 30/10/2014 tarihli dilekçesi ile, alacaklının satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde, yasal sürenin geçmesiyle özellikle sıra cetveline esas alınacak haczin düşüp düşmeyeceği konusunda 12. Hukuk Dairesi, 19. Hukuk Dairesi, 23. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu kararları arasında görüş aykırılığı olduğunu ileri sürerek, bu aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesini talep etmiştir.
B. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun Kararı ve İçtihadı
Birleştirmenin Konusu
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 21/11/2016 tarih ve 338 sayılı kararı ile, “Alacaklının satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde yasal sürenin geçmesiyle özellikle sıra cetveline esas alınacak haczin düşüp düşmeyeceği” hususunda farklı kararların bulunduğu belirtilerek içtihatların birleştirilmesi talebi nedeniyle raportör üye olarak Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi Üyesi N. B. K. görevlendirilmiştir.
C. Görüş Aykırılığının Giderilmesi İstemine Konu Kararlar
Hukuk Genel Kurulunun
13/10/2010 gün ve 2010/45 Esas -140 Karar,
17/10/2012 gün ve 2012/507 Esas – 722 Karar,
19. Hukuk Dairesinin
01/03/2007 gün ve 2006/11709 Esas, 2007/1957 Karar,
05/06/2008 gün ve 2008/4756 Esas – 6197 Karar,
24/03/2010 gün 2009/9534 Esas – 2010/3280 Karar,
23. Hukuk Dairesinin
05/11/2012 gün ve 2012/4479 Esas – 6395 Karar,
17/12/2012 gün ve 2012/5668 Esas – 7413 Karar,
03/10/2011 gün ve 2011/829 Esas – 781 Karar,
26/03/2012 gün ve 2012/1020 Esas – 2296 Karar,
11/06/2013 gün ve 2013/3200 Esas – 3972 Karar,
30/09/2013 gün ve 2013/4685 Esas -5861 Karar,
12. Hukuk Dairesinin
12/12/2013 gün ve 2013/32468 Esas – 39698 Karar,
14/04/2014 gün ve 2014/7949 Esas-10801 Karar
D. Görüş Aykırılığının Giderilmesi İstemine Konu Kararlarda Belirtilen Görüşlerin Özetleri
1- Şikâyet başvurusunda bulunulmaması hâlinde satış talebinin geçersiz olacağı ve haczin düşeceğine yönelik görüşün dayandığı esaslar
12. Hukuk Dairesi önceleri verdiği kararlarında, 19. Hukuk Dairesi sıra cetveline ilişkin verilen kararların temyiz incelemesini yaptığı dönemde verdiği kararlarında, Hukuk Genel Kurulunun 19. Hukuk Dairesinin görüşünü benimsediği kararlarında ve 23. Hukuk Dairesi bir kısım kararlarında; alacaklının avans yatırmak suretiyle yaptığı satış talebinin icra müdürlüğünce reddedilmesi üzerine bu karara karşı şikâyet başvurusu bulunmadığından, satışın reddine ilişkin icra müdürlüğü kararının kesinleşmesi nedeniyle geçerli bir satış talebinin varlığından söz edilemeyeceği, şikâyet yoluna gitmeyen ilgilinin kanuna uygun verilmeyen kararı kabul ettiğinin varsayılması gerektiği belirtilmiştir.
2- Şikâyet başvurusunda bulunulmamasının satış talebinin varlığını etkilemeyeceği ve haczin düşmeyeceğine yönelik görüşün dayandığı esaslar
12. Hukuk Dairesi sonraki ve hâlen verdiği kararlarında, 23. Hukuk Dairesi bir kısım ve hâlen verdiği kararlarında, İİK\’nın 106. maddesi ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmamasının amaçlandığı, bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından satış talebinde bulunularak avans yatırıldığından, alacaklının kanuni gerekleri yerine getirdiği ve haczin ayakta olduğunun kabulü gerektiği,
İcra müdürünün satışın yapılamayacağının tespiti mahiyetinde kabul edilmesi gereken ret kararının, satışın istenmemiş sayılması sonucunu doğurması ve bu bağlamda haczin düştüğünün kabulünün hakkın özüne zarar vereceği,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu\’nda süresinde satış istendikten sonra haczi ve satışı düşüren sebepler öngörülmemiş, sadece aynı Kanun\’un 129/son maddesinde ikinci ihalede alıcı çıkmazsa satışın düşeceğinin düzenlendiği, İİK\’nın 106 ve 110. madde hükümleri alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amacıyla getirilmiş olup, alacaklı tarafından süresi içinde satış istenip avansın yatırılmasından sonra bir daha satış istenmesine gerek olmadan haczin ve satışın ayakta olduğunun kabulü gerektiği, satışın aynı iki yıl içinde yapılmasının zorunlu olduğu, aksi hâlde haczin düşeceği yönünde yasada bir hüküm bulunmadığı, alacaklıya yüklenen görevin, süresinde satış isteyerek avansı yatırmak olduğu,
İcra Müdürlüğünce satış talebinin reddi kararının alacaklının yasa ile doğan hakkının özünü ortadan kaldıran bir karar olması nedeniyle, süresiz şikâyete tabi olan bu karara yönelik şikâyetin sıra cetveline ilişkin dava ile icra mahkemesi önüne getirildiğinin kabulü gerektiği, anılan ret kararının bu durumda takip hukuku yönünden kesinleştiği sonucuna varılamayacağı,
Bir hakkın yerine getirilmemesi veya sebepsiz sürüncemede bırakılması ve kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı yapılacak şikâyetlerin süresiz olduğu, icra müdürünün işleminin sıra cetveline ilişkin davada savunma yolu ile ayrıca ileri sürülmesine göre, bu davada ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği, süresiz şikâyet hakkına sahip olan şikâyet olunanın, aleyhindeki bu karara karşı İİK\’nın 16. maddesine göre süreli şikâyet yoluna gitmeyerek, icra müdürünün kararını iptal ettirmemiş olmasının, hakkın özü olan İİK\’nın 59, 106 ve 110. maddelerine uygun olarak süresinde yaptığı satış talebinin, ona sağladığı hukuki sonuçlan ortadan kaldırdığı sonucuna varılamayacağı,
İİK\’nın 106. maddesi uyarınca iki yıl içinde satış talebinde bulunan ve 59. maddesi uyarınca masrafını yatıran şikâyet olunanın, kendisine yüklenen işlemleri yerine getirdiğinden, haczinin ayakta olduğunun kabulü gerektiği, icra müdürünün satış talebinin reddi kararına karşı süreli şikâyet yoluna başvurulmadığı gerekçesiyle haczin düştüğü sonucuna varılmasının, anılan yasal düzenlemeler ve hakkaniyetle bağdaşmayacağı, belirtilmiştir.
II. ÖN SORUN
İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, esasa ilişkin görüşmeye geçilmeden önce sıra cetveline ilişkin kararların temyiz incelemesini yapmakta olan 23. Hukuk Dairesinin şikâyet başvurusunda bulunulmaması hâlinde, satış talebinin varlığını koruyacağı, haczin düşmeyeceğine yönelik son dönemde ve hâlen istikrarlı olarak kararlar verdiğinden, içtihatların birleştirilmesine gerek olup olmadığı hususu ön sorun olarak gündeme getirilmiştir.
Ön soruna ilişkin yapılan değerlendirmede dairelerin ve Hukuk Genel Kurulunun konuya ilişkin farklı kararlarının bulunduğu, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 16/1. maddesinin 5. bendine göre içtihatların birleştirilmesi gerektiğine oy çokluğu ile karar verilmiştir.
III. KONUYA İLİŞKİN YASAL DÜZENLEMELER
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu
Şikâyet ve şartlar:
MADDE 16– (Değişik: 3/7/1940 – 3890/1 md.) Kanunun hâllini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır. Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.
Şikayet üzerine yapılacak muameleler
MADDE 17 – Şikâyet icra mahkemesince, kabul edilirse şikâyet olunan muamele ya bozulur, ya da düzeltilir.
Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur.
Takip masrafları
MADDE 59 – (Değişik: 6/6/1985 – 3222/4 md.) Takip masrafları borçluya aittir. Alacaklı, yapılmasını talep ettiği muamelenin masrafını ve ayrıca takip talebinde bulunurken borçlunun 62 nci maddeye göre yapabileceği itirazın kendisine tebliğ masrafını da avans olarak peşinen öder.
Alacaklı ilk ödenen paradan masraflarım alabilir.
Talep için müddetler:
MADDE 106 – (Değişik: 3/7/1940 – 3890/1 md.) (Değişik birinci fıkra: 2/7/2012-6352/21 md.) Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir.
Borçlunun üçüncü şahıslardaki alacağı taşınır hükmündedir.
Haczin kalkması:
MADDE 110 – (Değişik: 2/7/2012-6352/22 md.) Bir malın satılması kanuni müddet içinde İstenmez veya icra müdürü tarafından verilecek karar gereği gerekli gider on beş gün içinde depo edilmezse veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar. Hacizli malın satılması yönündeki talep bir defa geri alınabilir. Haczedilen resmi sicile kayıtlı malların, icra dairesiyle yapılacak yazışmalar sonucunda haczinin kalktığının tespit edilmesi hâlinde, sicili tutan idare tarafından haciz şerhi terkin edilir ve işlem ilgili icra dairesine bildirilir.
Birinci fıkra gereğince haczin kalkmasına sebebiyet veren alacaklı o mala yönelik olarak, haczin konulması ve muhafazası gibi tüm giderlerden sorumlu olur.
İhale
MADDE 129 – (Değişik: 2/7/2012-6352/31 md.) Birinci ve ikinci ihale icra memuru tarafından, ilanda belirlenen yer, gün ve saatte, elektronik ortamda verilen en yüksek teklif üzerinden başlatılır. Taşınmaz üç defa bağırıldıktan sonra, elektronik ortamda verilen en yüksek teklif de değerlendirilerek, en çok artırana ihale edilir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen bedelinin yüzde ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklar o malla temin edilmişse bu suretle rüçhanı olan alacakların mecmuundan fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını aşması gerekir.
Birinci ihalede, alıcı çıkmazsa veya bu maddede yazılı miktara ulaşılmazsa satış icra memuru tarafından geri bırakılır.
İkinci ihalede, alıcı çıkmazsa veya bu maddede yazılı şartlar gerçekleşmezse satış talebi düşer.
Sıra cetveli
MADDE 140 – Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemeye yetmezse icra dairesi alacaklıların bir sıra cetvelini yapar.
Alacaklılar 206 ncı madde mucibince iflas halinde hangi sıraya girmeleri lazım geliyorsa o sıraya kabul olunurlar.
Bununla beraber ilk üç sıraya kayıt için muteber olan tarih haciz talebi tarihidir.
Cetvel suretlerinin tebliği
MADDE 141 – Sıra cetvelinin birer sureti icra dairesi tarafından alakadarlara tebliğ edilir.
Cetvele itiraz
MADDE 142 – (Değişik: 3/7/1940 – 3890/1 md.) Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir.
Dava basit yargılama usulüyle görülür.
İtiraz alacağın esas ve miktarına taallûk etmeyip yalnız sıraya dairse şikâyet yoluyla icra mahkemesine arzolunur.
Teminat karşılığı ödeme
MADDE 142/a– (Ek: 17/7/2003-4949/39 md.) Sıra cetveline karşı 142 nci madde uyarınca şikâyet veya itiraz yapılmışsa, tebligatı alan ve sıra cetvelinde hak sahibi görünen her alacaklı, bir bankanın kesin teminat mektubunu dosyaca ibraz ederek payına düşen meblâğı tahsil edebilir. 36 ncı maddenin ikinci fıkrası burada da uygulanır.
Teminat mektubunda, alacaklının dosyadan tahsil ettiği meblâğ ile bu meblâğın kısmen veya tamamen icra dosyasına iadesinin gerekmesi hâlinde iade tarihine kadar geçecek süreye ait olan faizin, icra dairesinin ilk yazılı talebi üzerine dosyaya ödenmesi taahhüt edilmelidir. Bu esaslar dahilinde teminat mektubuyla garanti edilecek miktar icra dairesince belirlenir.
IV. GEREKÇE
Aynı mal için, birden fazla haciz konulması hâlinde hacze iştirak söz konusu olur.
Hacze takipli iştirak (İİK m. 100) olabileceği gibi, yasada belirtilen nedenlerin varlığı hâlinde takipsiz iştirak de mümkündür (İİK m.101).
Takipli iştirak için borçlu aleyhine bir icra takibinin yapılması ve haciz isteme yetkisinin gelmiş olması gerekir. Hacze iştirak, satılan malın bedeli icra veznesine girinceye kadar istenebilir. İcra Müdürü hacze iştirak talebinde bulunanın haciz isteme yetkisinin gelip gelmediğini inceler. Haciz isteme yetkisi gelmiş ise, İİK’nın 100. maddesindeki koşulların varlığı hâlinde talebi kabul eder.
Haciz istemek hakkı, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir sene geçmekle düşer. İtiraz veya dava hâlinde (İİK m.67-69) bunların vukuundan, hükmün kesinleşmesine kadar veya alacaklıyla borçlunun icra dairesinde taksit sözleşmeleri (İİK m.111) yapmaları hâlinde taksit sözleşmesinin ihlaline kadar geçen zaman hesaba katılmaz (İİK m.78/2).
Haciz talebi kanuni müddeti içinde yapılmaz veya geri alındıktan sonra bu müddet içinde yenilenmezse dosya işlemden kaldırılır (İİK m.78/4). Bu durumda sadece takip dosyası işlemden kaldırılır, takip düşmez. Yenileme talebi üzerine alacaklı aynı takip dosyası üzerinden yeniden haciz isteyebilir.
Alacaklı bir yıllık süre içinde haciz talebinde bulunmuşsa, bu süre içinde haciz uygulanmamış olsa da takip dosyası işlemden kaldırılmaz.
Hacze takipsiz iştirakin koşulları İİK’nın 101. maddesinde gösterilmiştir. Hacizli malın satış bedeli icra veznesine girinceye kadar icra müdürlüğünden talepte bulunulabilir. İtiraz edilirse hacze iştirak talebi geçici olarak kabul edilir. İtiraz hâlinde talep sahibinin itiraz edene dava açması gerekir. Dava lehe sonuçlanırsa geçici katılma kesin katılmaya dönüşür
İçtihadı birleştirme konusunun netleştirilebilmesi için haczin hangi hâllerde düşeceğinin açıklığa kavuşturulması gerekir.
Hacizli malın satılmasını alacaklı (İİK m.107) veya borçlu (İİK m.113) isteyebilir.
Alacaklı haczedilen mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir. Borçlunun üçüncü şahıslardaki alacağı taşınır hükmündedir. Para alacağında, paranın satılarak paraya çevrilmesi söz konusu olamayacağından, hacizden itibaren altı ay içinde haczedilen paranın icra dosyasına celbinin istenmesi gerekir. Aksi hâlde haciz düşer.
Alacaklının süresinde satış istememesi nedeniyle haciz düşer. Bu husus kamu düzenini ilgilendirir ve resen gözetilir. Buna rağmen hacizli malın satılması, düşmüş olan hacze geçerlilik kazandırmaz.
Satış isteme süresi kesin haciz tarihinden başlar. Bu konuda kaydi haciz ile fiili haciz arasında bir fark yoktur.
Satış talebinde bulunan alacaklının satış giderlerini peşin yatırması gerekir (İİK m.59). Süresi içinde satış istenmesine rağmen avanslar süresinde yatırılmazsa süresinde satış istenmemiş sayılır ve haciz düşer.
Bir malın satılması kanuni müddeti içinde istenmez veya gerekli avans on beş gün içinde depo edilmezse veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar. Hacizli malın satılması yönündeki talep bir defa geri alınabilir (İİK m. 110).
Hacizli malın satışının süresi içinde istenmesi, avansın yatırılması ve satış hazırlıklarının tamamlanmasından sonra yapılan ihalede alıcı çıkmaması durumunda, İİK’nın 129. maddesi gereğince satış talebi düşer.
İlamlı takiplerde, takibe konu ilamın bozulmasına karar verildiği takdirde, bozma kararından önce konulmuş hacizler varlıklarını sürdürür. Bozma tarihi ile alacaklının takibin devamını isteyebileceği tarih arasında satış isteme süresi işlemez.
Haciz yoluyla başlatılan takibin iflas yolu ile takibe çevrilmesi durumunda, daha önce konulmuş olan hacizler hükümsüz kalır.
Satış talebinin icra müdürlüğünce reddedilmesinin, satış talebi ve hacze etkisinin ne olacağı önem arz ettiğinden, bu konunun değerlendirilmesinde de fayda bulunmaktadır.
Hacizli malların paraya çevrilmesi kural olarak satış talebi üzerine gerçekleştirilir. Alacaklının satış talebi üzerine hacizli mallar paraya çevrilir (İİK m.106). Satış talebi ancak kesin haciz sahibi alacaklı tarafından yapılabilir; geçici haciz sahibi alacaklı satış talebinde bulunamaz (İİK m.108). Bunun yanında taşınır malların paraya çevrilmesi için borçlu da alacaklıyı beklemeden satış talebinde bulunabilir (İİK. m.113).
İcra müdürünün, satış talebinin reddine karar vermesi haczin düşmesi sonucunu doğurmaz, çünkü esas olan, alacaklının İİK’nın 106. maddesinde öngörülen süreler içinde satış istemesidir.
Öte yandan alacaklı, kanuni süreler içerisinde hacizli malın satışını talep etmiş ve gerekli giderleri peşin olarak ödemişse veya gerekli giderleri süresi içinde depo etmişse, artık icra müdürünün usulüne uygun olarak yapılmış bu talebi kabul etme yükümlülüğü vardır. İcra müdürü, kıymet takdirinin yapılmadığı gerekçesiyle veya diğer sebeplerle satış talebini reddedemez. Hatta icra müdürünün \”satış talebinden nihayet\” belli süre içinde satışı yapmak zorunluluğu vardır (İİK m.112, m. 123). Bu süreler geçtikten sonra yapılan satış geçerli olsa da, usulüne uygun satış talebine rağmen satışın yapılmaması icra müdürünün disiplin sorumluluğuna ve hukuki sorumluluğuna sebebiyet verebilir.
Bu noktada icra müdürünün, satış talebinin reddine ilişkin işleminin sonuçlarının ne olacağı önem kazanmaktadır.
İİK\’nın 106. maddesindeki düzenleme ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından süresinde satış talebinde bulunulmuş, avans da yatırılmışsa, satış talebine ilişkin ret kararının, anılan yasal düzenlemeye uygun olan satış talebindeki haklılığı ortadan kaldıran bir karar niteliğinde bulunmadığını, sadece satışın fiilen yapılamayacağına yönelik bir tespitten ibaret olduğunu kabul etmek gerekir. Zira İİK\’nın 106. maddesinde satışın istenmesinden söz edildiği, bu talebin icra müdürlüğü tarafından reddedilmesi hâlinde, talebin geçerliliğini kaybedeceğine dair hiçbir yasa hükmü bulunmamaktadır.
İİK\’nın 59. maddesi uyarınca, bir işlemin yapılmasını isteyen taraf, o işlemin yapılması için gerekli masrafları avans olarak yatırmalıdır. İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliğinin 6. maddesine göre, bu masrafların, tahsilat makbuzu karşılığında para olarak alınması gerekir. Aksi takdirde talep yapılmamış sayılır. Az da olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına gelir. Yatırılan masrafın yetmeyeceğinin sonradan anlaşılması hâlinde bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemez.
Ayrıca satışın İİK\’nın 106. maddesinde belirtilen sürede yapılması zorunlu değildir. Kıymet takdiri yapılmadan satış talebinde bulunulması mümkün ise de, kıymet takdiri kesinleşmeden satış gerçekleştirilemez. Bunların yanında kıymet takdirinin yapılmaması yalnızca satışa engel olur.
Satış masrafları alacaklıdan tahsil edilmişse, satış talebinin geçersizliğinden bahsedilemez. Çünkü kıymet takdirinin yapılmaması nedeniyle icra müdürü satış talebinin reddi kararı vermesine rağmen, satış masraflarını alacaklıdan tahsil etmişse, bu durumda satış talebini zımnen fakat mevcut eksikliklerin giderilmesi şartına bağlı olarak kabul etmiş olmaktadır.
Satış talebi icra müdürlüğünce reddedilen alacaklı, bu karara karşı icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurabilir. Bu karara karşı şikâyet yoluna başvurulmasının süreye tabi olup olmadığı, dolayısıyla icra müdürünün satış talebinin reddi yönündeki kararının takip hukuku bakımından kesinleşip kesinleşmeyeceği hususunun çözümlenmesinin de konunun aydınlığa kavuşmasına katkı yapacağı kuşkusuzdur.
Alacaklı, kanuni süreler içerisinde hacizli malın satışını talep etmiş ve gerekli giderleri peşin olarak ödemişse, icra müdürünün bu talebi kabul etme yükümlülüğü vardır. Şu hâlde alacaklının satış talebini reddeden icra müdürü, aslında bir hakkı yerine getirmemekte veya gereksiz yere sürüncemede bırakmaktadır. Bu durumda, icra müdürünün bu işlemine karşı süresiz şikâyet yolunun açık olduğu kabul edilmelidir. Buna göre de, icra müdürlüğünce verilen satış talebinin reddi kararının, takip hukuku bakımından kesinleştiğinden ve satış talebinin ona sağladığı hukuki sonuçları ortadan kaldırdığından söz edilemez. İcra müdürü, kıymet takdirinin yapılmadığı gerekçesiyle veya diğer sebeplerle satış talebini reddedemez. Zira kıymet takdiri, satış talebinden sonra gerçekleştirilen, satışa hazırlık işlemlerinden biridir. Kıymet takdirinin yapılmaması, yalnızca satışa engel bir hâl oluşturur. İcra müdürü tarafından verilen ret kararı, taşınır veya taşınmazın satışına o an için engel bir hâlin bulunduğunun tespitine ilişkin bir karardır. Bu nedenle icra müdürü, satış talebini reddetmiş olsa dahi, ret kararının yasal bir dayanağının bulunmaması nedeniyle geçerli bir satış talebinin varlığını koruduğunun kabul edilmesi gereklidir. Geçerli bir satış talebinin bulunmasıyla haczin kalkmayacağı da ortadadır.
Satış talebi reddedilmiş olmasına rağmen, bu işlemin iptali için şikâyet yoluna gidilmediğinden bahisle, geçerli bir satış talebinin bulunmadığından söz edilemez. Zira alacaklı bu işlemin haksızlığını icra mahkemesinde savunma yoluyla ileri sürebilecektir. Zaten ortada geçerli bir satış talebi de bulunmaktadır.
Sıra cetveli, ayakta olan hacizlere göre düzenlenir. Şu halde, icra müdürünün satış talebinin reddi kararı, süresinde yapmış olduğu satış talebi reddedilen alacaklının haczinin düşmesi sonucunu doğurmayacağından, ilgili alacaklının sıra cetveline dahil edilmesi gerekecektir.
V. SONUÇ
Alacaklının yasal süresi içinde usulüne uygun olarak yaptığı satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde yasal sürenin geçmesi ile özellikle sıra cetveline esas alınacak haczin düşmeyeceğine, 16/02/2018 günlü oturumda oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Kayseri İcra Avukatı – Hukuki Yardım
İcra ve İflas uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için alanında yetkin bir avukattan hukuki yardım alınması oldukça önemlidir. Dava sürecinde güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Alanında yetkin Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, icra ve iflas hukuku uyuşmazlıklarında taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Kayseri icra avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan icra ve iflas süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.