
Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası
İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası: Sosyal medya uygulamaları aracılığıyla veya internet üzerinden bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat edilmesi veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırılması hakaret suçu kapsamında değerlendirilmektedir.
İnternet üzerinden hakaret suçu; Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya hesapları veya Telegram, Whatsapp gibi mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla işlenebileceği gibi e-mail (e-posta) göndermek gibi yöntemlerle de işlenebilmektedir. İnternet üzerinden hakaret suçu işleyen kişi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi hükümleri gereği cezalandırılacaktır. Hakaret suçu nedeniyle yapılacak yargılamalar Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yerine getirilir.
Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu olarak, bilişim suçları başta olmak üzere ceza hukuku ile ilgili gerçek ve tüzel kişilere yönelik her türlü kovuşturma, soruşturma ve dava süreçlerinde müvekkillerimize avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri sunmaktayız.
İnternet Üzerinden Hakaret Suçu
Sosyal medya uygulamalarında paylaşım yaparak, tweet atarak veya yorum yaparak ya da e-posta aracılığıyla bir kimse hakkında “şerefsiz”, “haysiyetsiz”, “geri zekalı”, “aptal”, “hayvan” gibi kelimeler kullanmanın hakaret suçunu oluşturacağında şüphe yoktur. İnternet üzerinden hakaret suçunu teşkil eden fiiller, sözle işlenebileceği gibi yorum, yazı, şekil ve görüntü ile de işlenebilir.
Ancak hakaret suçunu oluşturan söz veya fiillerin kanunda ve mevzuatta tek tek sayılması elbette ki düşünülemez. Hakaret suçunun oluşması için temel kural; sergilenen söz ve davranışlarla kişinin onur, şeref veya saygınlığını rencide edecek somut bir fiil veya olgu isnat edilmesi veya sövme yoluyla kişinin onur, şeref veya saygınlığına saldırılmasıdır. Hakaret suçunun internet veya sosyal medya aracılığıyla işlenmesi halinde de fiil cezalandırılacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta; kişinin onur, şeref veya saygınlığını rencide yönelik sözler, kişinin mevcut fiziksel özelliğine veya psikolojik durumuna vurgu yapsa bile hakaret suçunu oluşturur. Bununla birlikte internet üzerinden hakarete uğrayan mağdurun kişisel özellikleri dışında kalmak şartıyla kendisine isnat edilen fiil veya olgunun ispatlanması halinde hakaret suçu oluşmaz. Örneğin, “falanın eşyalarını çaldın” denildiğinde, bu olgunun varlığı ispatlanırsa hakaret suçu oluşmaz. Fakat, hırsızlık suçundan daha önce sabıkası olan bir kişiye, “sen hırsızsın” demek hakaret suçunu oluşturur.
İnternet ve sosyal medya üzerinden söylenen kaba ve nezaketsiz söz ve davranışlar ile beddua niteliğindeki sözler hakaret suçunu oluşturmaz. Özellikle yorumlarda sıklıkla kullanılan “terbiyesiz, saygısız” vb. sözler ile “Allah belanı versin” gibi ifadeler Yargıtay tarafından hakaret suçu kapsamında kabul edilmemektedir.
Dilekçe hakkı ve eleştiri, basının haber yayımlama hakkı, iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında internetten veya sosyal medya üzerinden söylenen söz ve yapılan davranışlar hakaret suçunu oluşturmaz. Futbolcu, sanatçı ve özellikle siyasetçiler gibi yaptıkları iş nedeniyle kamuoyu tarafından bilinen, tanınan kişilere eleştiriler, normal kişilere nazaran daha sert ve ağır eleştiriler yöneltilebilmektedir. Yargıtay içtihatlarında, bu kişilerin normal kişilere göre eleştiriye daha açık olmaları ve eleştiriye tahammül etmeleri gerektiği belirtilmektedir. Örnek olarak bir siyasetçiye, “Senden fayda gelmez, memleketi sattın” demek ancak ağır eleştiri olarak nitelendirilebilir, ancak hakaret suçu olarak değerlendirilmeyecektir.
İleti Yoluyla Hakaret Suçu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, ileti yoluyla hakaret edilmesi suç olarak düzenlenmiştir. İleti yoluyla işlenen hakaret suçunun cezası da üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır. Ceza miktarı bakımından eşit olsa da; ileti yoluyla yapılan hakaretlerin; huzurda hakaret suçu ya da gıyapta hakaret suçu kapsamında değerlendirilmesi hususunda farklılıklar vardır.
İleti yoluyla hakaret suçunun “huzurda” oluşabilmesi için; iletiyi gönderenin mağduru hedeflemesi veya eylemini mağdurun öğrenebileceğini istemesi gereklidir. Örnek olarak başka birisine gönderilmiş mağdur hakkındaki hakaret içerikli mesajın mağdur tarafından tesadüfen öğrenilmesi durumunda “huzurda hakaret suçu” unsurları meydana gelmeyecektir.
“Gıyapta hakaret suçu”nun oluşması için ise iletinin en az 3 kişiye gönderilmesi veya 3 kişinin bulunduğu ortak bir mesajlaşma grubuna gönderilmesi gerekir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/2. maddesi kapsamında ileti olarak kabul edilen iletişim vasıtaları şunlardır:
– Mektup,
– E-mail (e-posta),
– Whatsapp gibi mesajlaşma uygulamaları veya bu uygulamalardaki gruplar
– Cep telefonuyla SMS,
– Telefon konuşmaları,
– Instagram, Twitter, Facebook vb. sosyal medya hesaplarından DM (Direct Message) yoluyla mesajlaşma.
Kayseri Ceza Avukatı arıyorsanız; Zülküf Arslan Hukuk Bürosu bünyesinde hizmet veren bilişim ve ceza hukuku mevzuatlarına hakim ve alanında tecrübeli ceza avukatı ile çalışmak, hiç şüphesiz siz değerli müvekkillerimizin yararına olacaktır.
İnternet Üzerinden Hakaret Suçunun Basit ve Nitelikli Hali
Sosyal medya veya internet üzerinden işlenen hakaret suçları aleni işlendiğinden, aleniyet nedeniyle hakaret suçu cezası 1/6 oranında arttırılacaktır. Suçun basit şeklinde hakim hapis cezası veya adli para cezası verecektir. Her iki cezanın birlikte verilmesi mümkün değildir. Gerekçeli kararda hapis cezası veya adli para cezasının seçilme gerekçesi de belirtilir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gereğince; hakaret suçunda nitelikli hallerin varlığı halinde verilecek hapis cezası, 1 yılın altında olamaz. Bununla birlikte internet veya sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçları aleni işlendiğinden, aleniyet gerekçesiyle ceza 1/6 oranında arttırılacaktır.
Kanunda düzenlendiği üzere, mağdurun kamu görevlisi olması ve hakaretin görevinden dolayı yapılmış olması, kişinin mensup olduğu dinin kutsal değerlerine veya din özgürlüğünün kullanılmasına hakaret edilmesi
hakaret suçunun nitelikli şekli olarak kabul edilmektedir.
Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapmaları fark etmeksizin, sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle internetten işlenen hakaret suçunda, verilecek ceza 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu gereğince yarı oranında arttırılır. Bu durumda ayrıca, hükmolunan hapis cezası ertelenemez.
Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı sosyal medya veya internet üzerinden hakaret durumunda ise zincirleme suç hükümleri gereği belirlenen cezanın miktarı ayrıca ¼ ile ¾’e kadar artırılacaktır. Örneğin, bilirkişi heyetine veya mahkeme heyetine hakaret suçlarında suçun nitelikli şeklinden belirlenen ceza arttırılacaktır.
Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçunda Aleniyet
İnternet veya sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçları aleni işlendiğinden hakaret suçu nedeniyle öngörülen ceza 1/6 oranında arttırılmaktadır (TCK m.125/4). Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal medya hesapları üzerinden hakaret edilmesi de aleniyetin gerçekleşmesine neden olur.
İstisnai olarak, paylaşımları sınırlı sayıda kimsenin göreceği şekilde uygulama ayarlarının değiştirilmesi halinde; fiil suç teşkil etse bile aleniyet nedeniyle cezanın arttırılması yoluna gidilemeyecektir. Bu bakımdan sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarda aleniyet şartının gerçekleşip gerçekleşemediği soruşturma makamları tarafından ayrıca araştırılmalıdır.
Hakaret suçunda aleniyet şartının gerçekleşmesi için olay yerinde başkalarının bulunması yeterli değildir; eylemin herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesi şarttır. Hakaret konusu söz veya davranışın belirlenemeyen sayıda kişi tarafından görülme, duyulma ve algılanması halinde alenen hakaret suçu işlenmiş sayılır.
Sosyal Medya ve İnternet Üzerinden Hakaret Suçunda Haksız Tahrik
Haksız tahrik, genel bir ceza indirimi nedenidir. Bununla birlikte haksız tahrik, hakaret suçu bakımından Kanunda özel olarak düzenlendiği için, fail hakkında genel haksız tahrik hükümleri değil, doğrudan Türk Ceza Kanunu’nun 129. maddesi hükümleri uygulanmalıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 129. maddesi kapsamında, internet üzerinden veya sosyal medya aracılığıyla hakaret suçunun bir haksız fiile tepki olarak işlenmesi halinde failin cezası 1/3’üne indirilebilir ya da faile ceza verilmeyebilir. Sosyal medya veya internet üzerinden hakaret suçunun kasten yaralama, tehdit, şantaj vb. haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde faile ceza verilmeyebilir.
İnternet Üzerinden Hakaret Suçunda Mağdurun Belirlenmesi
Hakaret suçunun oluşabilmesi için mağdurun belli veya belirlenmesinin olanaklı bulunması gereklidir. İnternet üzerinden veya sosyal medya aracılığıyla işlenen ve hakaret teşkil eden eylemlerde mağdurun açık bir şekilde belli olmadığı durumlarda, mağdurun belirlenmesine ilişkin kanuni karineler mevcuttur. Kanuni karineye göre; hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır (TCK m.126).
İnternet Üzerinden Karşılıklı Hakaret Suçu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 129/3. maddesine göre internetten hakaret suçunun taraflar arasında karşılıklı işlenmesi halinde “karşılıklı hakaret suçu” meydana gelir. Bununla birlikte karşılıklı hakaretin aynı zaman dilimi içerisinde gerçekleşmesi şart değildir. Karşılıklı hakaret suçunun işlenmesi halinde hâkim, taraflardan birine veya her iki tarafa ceza vermeyebilir veya cezayı 1/3’üne kadar indirebilir.
İnternet Üzerinden Hakaret Suçunda Şikâyet ve Zamanaşımı Süreleri ile Uzlaştırma
İnternet üzerinden hakaret suçu, temel şekli itibariyle takibi şikâyete bağlı suçlar kategorisinde yer almaktadır. Suçun mağduru, hakaret edeni ve hakareti öğrendiği tarihten başlamak üzere 6 ay içerisinde şikâyet hakkını kullanmak zorundadır. Şikâyet hakkının en geç dava zamanaşımı süresi içinde kullanılmaması halinde, şikâyet hakkı düşer.
Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir Kayseri Ceza Avukatı’ndan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.
Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu (TCK m.125/3) şikâyete tabi değildir, dolayısıyla herhangi bir şikâyet süresi sınırlaması yoktur. Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunun varlığı halinde Cumhuriyet Savcılığı tarafından resen soruşturma açılacaktır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçları taraflar arasında uzlaştırma prosedürü uygulanmasını gerektiren suçlardandır. Bu bağlamda öncelikle uzlaştırma prosedürünün uygulanması, uzlaşma sağlanamazsa soruşturma veya yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir.
Özellikle belirtmek gerekir ki; kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret, Atatürk’e hakaret ve Cumhurbaşkanına hakaret suçu, şikâyete tabi suçlardan olmadığı gibi uzlaştırma kapsamında da değildir.
HAGB, Cezanın Ertelenmesi ve Adli Para Cezası
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararı verilmesinin önemli şartlarından biri; mağdurun uğradığı -varsa- maddi zararın giderilmesi şartıdır. Ancak HAGB için kişinin uğradığı manevi zarar dikkate alınmaz.
Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. İnternet ve sosyal medya üzerinden hakaret suçu nedeniyle sanık hakkında ceza mahkemesi tarafından doğrudan adli para cezasına hükmedilebilir.
Cezanın ertelenmesi ise, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. İnternet ve sosyal medya yoluyla hakaret suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür.
Sosyal medya ve internet üzerinden hakaret suçu başta olmak üzere ceza hukuku ile ilgili daha fazla bilgi edinmek için Kayseri Ceza Avukatı kadromuzun hazırladığı makale ve kararlara sitemizden ulaşabilirsiniz. Bilişim ve ceza hukuku alanında uzman avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.
Hakaret Suçu ile ilgili Emsal Yargıtay Kararları
– “Terbiyesiz, saygısız” şeklinde, kaba ifade ve ağır eleştiri niteliğindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunu oluşturmaz.
– Sanığın, katılana gönderdiği “hahaha salak” şeklindeki mesaj; muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte olduğundan hakaret suçunu oluşturur.
– Sanığın mağdura söylediği kabul edilen “sen nasıl doktorsun, senin yapacağın işe başlarım” biçimindeki sözler kaba hitap tarzı niteliğinde olması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşturmaz.
– Kişilere karşı söylenen rahatsız edici her söz hakaret değildir. Sanığın “adam değilsin” hitabı da katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, kaba, rahatsız edici nitelikte olup, hakaret suçunu oluşturmaz.
– Hakaret içeren sosyal medya paylaşımını beğenmek hakaret suçunu oluşturmaz.
– Sanığın, katılana söylediği kabul edilen “terbiyesizlik yapma” şeklinde kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları oluşmaz.
– Sanığın, katılana hitaben söylediği “sen şizofren hastasısın, iki ruhlusun, doktora git bir an evvel sağlığına kavuş” şeklindeki sözlerinin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp hakaret sayılmaz.
– Sanığın, mağdurlara hitaben söylediği “lan” sözünün muhatapların onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğundan dolayı hakaret suçu oluşmaz.
– Sanığın “çingene” ifadesi ile halen ülkemizde kendilerini “roman” olarak nitelendiren ve Avrupa’dan Türkiye’ye göç etmiş vatandaşlarımızı kast etmesi karşısında; bu sözler hakaret suçunu oluşturmaz.
– Yaralama suçunun mağduru olarak şikayeti sırasında polis memuru olan mağdur M.. B..’ye söylediği kabul edilen “…bir şey yapmıyorsunuz, sizin Allah belanızı versin…” biçimindeki sözler, beddua niteliğinde olup hakaret sayılmaz.
– Sanığın, katılana hitaben söylediği, “manyağın önde gideni, geri zekalı sapık” şeklinde hakaret içeren sözlere karşılık olarak katılanın sanığa hitaben söylediği, “sensin, sizsiniz” şeklindeki sözler hakaret suçunu oluşturmaz.
– Sanığın, kolluk görevlisine söylediği “adam değilsin” ifadesi katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp hakaret suçunu oluşturmaz.
– Sanığın “kapa çeneni, psikolojik sorunun var herhalde, sen hastasın, hastaneye git, dengesiz, kadına bak ya” dediği olayda söz konusu ifadeler hakaret suçunu oluşturmaz.

İfade Özgürlüğü Kapsamında Sosyal Medya veya İnternet Üzerinden Hakaret Suçu
Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru
Cemal Yıldırım Başvurusu
Başvuru No: 2022/66222 Karar Tarihi: 17/7/2025
İkinci Bölüm – Karar
Başkan: Basri BAĞCI
Üyeler: Yıldız SEFERİNOĞLU, Kenan YAŞAR, Ömer ÇINAR, Metin KIRATLI
Raportör: Tolga BAŞBOZKURT
Başvurucu: Cemal YILDIRIM
I. Başvurunun Özeti
1. Başvuru, bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden sarf edilen sözler nedeniyle adli para cezasına hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden ve bir haber sitesine ait profilden üst düzey kamu görevlisi olan F.A.ya ait fotoğraf ile birlikte “[F.A.]: Türkiye olarak yaradılanı Yaradan’dan ötürü severek her zaman ırkçılık ve faşizm gibi hastalıklardan azade olduk.” şeklindeki açıklaması haber niteliğinde paylaşılmıştır. Başvurucu da bu paylaşımı alıntılayarak kendi profili üzerinden “Hıyar turşusu kuracağım. Tariflerinizi alabilir miyim?” şeklinde bir cevabi paylaşımda bulunmuştur.
3. Başvurucunun paylaşımındaki sözler nedeniyle hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık), F.A. hakkında sarf edilen sözlerin onur ve şerefi rencide ettiği gerekçesiyle başvurucu hakkında kamu görevlisine karşı hakaret suçundan hakkında iddianame tanzim etmiştir.
4. İstanbul Anadolu 10. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) başvurucunun savunmasını almak üzere Ankara Asliye Ceza Mahkemesine talimat yazısı göndermiştir. Ankara Asliye Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun alınan savunmasında, başvurucu söz konusu sosyal medya hesabının kendisine ait olduğunu ancak bu paylaşımı ne zaman yaptığını hatırlamadığını, şayet bu paylaşımı yaptıysa da ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
5. Başvurucu müdafii 16/5/2022 tarihli bir dilekçe ile Mahkemeye 17/5/2022 tarihli duruşmaya -aynı tarihteki başka bir duruşmaya dair belgeyi de ekte sunarak- mesleki mazeretinden dolayı katılamayacağını iletmiştir.
6. Mahkemenin 17/5/2022 tarihli son duruşmasına başvurucu ve müdafii katılmamıştır. Başvurucu müdafiinin mazeretine ilişkin Mahkeme tarafından herhangi bir ara kararı verilmemiştir. Cumhuriyet savcısı aynı duruşmada başvurucunun cezalandırılması için esas hakkındaki mütalaasını açıklamıştır. Akabinde aynı celsede Mahkeme, başvurucu ve müdafiine mütalaaya karşı savunmalarını sunmaları için süre tanımadan, başvurucu hakkında hakaret suçundan 1.740 TL adli para cezasına mahkûmiyetine kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde şu hususları belirtmiştir:
“Anılan Twitter profil sayfasının künye bilgileri, özellikle bu sayfayı kullanan kullanıcının diğer bilgilerinin, sanığın kişisel bilgileri ve bu konudaki bilirkişi raporuyla da uyumlu olmasından dolayı sanığın katılana sosyal medya ortamında ve olay tarihinde, katılan olan [F.A.]‘nın: ‘Türkiye olarak yaradılanı Yaradan’dan ötürü severek her zaman ırkçılık ve faşizm gibi hastalıklardan azade olduk’ şeklinde ibarelerin ve katılanın fotoğrafının da bulunduğu bir video paylaşımını alıntılayıp, katılan [F.A.]’ya hitaben onun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta ‘Hıyar turşusu kuracağım. Tariflerinizi alabilir miyim?’ şeklinde sözü yazmak suretiyle, bu yazdığı sözle de emsal Bursa Bölge Adliye Mahkemesi’nin 4/12/2018 tarih, 2018/2011 esas ve 2018/2871 karar sayılı ilamında da yer aldığı üzere, cümle bütünlüğü ve anlamsal bütünlük olarak sanığın kullandığı kelimelerle katılana hıyar şeklindeki sözle birlikte sövme şeklinde olan yazılı ileti şeklindeki eylemiyle katılana hitaben sosyal medya ortamlarında başkalarının görmelerine imkân sağlayacak şekilde aleni bir biçimde basit ve aleni hakaret suçunu işlediği takdir ve sonucuna varılmış, …”
7. Başvurucu, nihai kararı 13/6/2022 tarihinde öğrendikten sonra 15/6/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. Değerlendirme
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
10. Başvurucu vekili; başvurucu tarafından sarf edilen sözlerin muhatabının politikacı olduğunu, bu nedenle politikacılara yönelik sarf edilen ağır eleştirinin ifade özgürlüğü kapsamında kalacağını ileri sürmüştür. Bu nedenle başvurucu hakkında hükmedilen mahkûmiyet kararıyla ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir. Son olarak; başvurucunun kovuşturma aşamasında savunmasının bizzat alınmayıp istinabe yoluyla diyeceklerinin sorulduğunu, ayrıca ikinci celse için sunulmuş olan haklı mazeret dilekçesi hakkında bir karar dahi verilmeden Cumhuriyet savcısının mahkûmiyet talepli esas hakkındaki mütalaasına karşı diyeceklerinin sorulmadığını, mütalaaya karşı savunma için ek süre tanınmadığını ve bu şekilde yargılamanın mahkûmiyet kararıyla sonuçlandırıldığı belirtilerek adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ifade etmiştir.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa Mahkemesinin somut olayla benzer olaylarda verdiği bazı kararlara yer verilmiş; başvurucunun ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı ihlal iddialarını yinelemiştir.
12. Başvurucunun ileri sürdüğü şikâyetler bir bütün hâlinde ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Başvurucunun sosyal medya üzerinden sarf ettiği sözler nedeniyle mahkûmiyetine karar verilmesinin başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yönelik bir müdahale olduğu açıktır. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, … yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, … demokratik toplum düzeninin … gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
15. İfade özgürlüğüne gerçekleştirilen müdahalenin dayanağı olan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu belirlemenin ardından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.
16. Anayasa’nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için toplumsal bir ihtiyacı karşılaması ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olması gerekir. Nitekim bu şartları taşımayan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu kabul edilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Başvuruya benzer davalarda mahkemelerin taraflardan birinin ifade özgürlüğü ile diğerinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge sağlamaları hayati önem taşımaktadır. Bu dengeleme esnasında kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:
i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci [1. B.], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),
ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [2. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61),
iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),
iv. Kamuoyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2) [1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),
v. Şikâyetçinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun [1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2) [1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),
vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2) [2. B.], B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),
vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45; Nihat Zeybekci, § 36),
viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu (3) [2. B.], B. No: 2015/1220, 18/7/2018, § 71),
ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).
17. Anayasa Mahkemesi; somut olayın koşullarında başvurucunun müşteki hakkında kullandığı ifadeler sebebiyle mahkûmiyet kararı verilmesinin zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, müdahalenin gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçenin Anayasa Mahkemesince ortaya konan ve yukarıda açıklanan kriterleri karşılayan, ilgili ve yeterli bir gerekçe olup olmadığını davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Sinan Baran [1. B.], B. No: 2015/11494, 11/6/2018, § 38; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).
18. Somut olayda, üst düzey kamu görevlisi olan F.A. tarafından Türkiye’nin faşizm ve ırkçılık konusundaki duruşuna ilişkin bir açıklama yapılmıştır. Bu açıklamayı, sosyal medya hesabı bulunan bir haber profili F.A.nın fotoğrafını da ekleyerek paylaşmıştır. Başvurucu da bu paylaşımı alıntılayarak kendi sosyal medya hesabı üzerinden “Hıyar turşusu kuracağım. Tariflerinizi alabilir miyim?” şeklinde bir cevabi paylaşımda bulunmuştur. Bunun üzerine, F.A. şeref ve onurunun rencide edildiği iddiasıyla başvurucu hakkında Başsavcılığa şikâyetçi olmuştur. Yürütülen ceza davası sonucunda da başvurucu hakaret suçundan adli para cezasına mahkûm edilmiştir.
19. Dolayısıyla somut olayda Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ifade özgürlüğü ile şikâyetçinin şeref ve itibarı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığını inceleyecektir. Eldeki başvurunun çözümlenmesinde göz önünde tutulması gereken hususlardan ilki, hem başvurucu hem de şikâyetçinin toplumsal konumlarıdır (Kemal Kılıçdaroğlu, § 59). Sözlerin muhatabı olan şikâyetçi F.A. toplumda herkes tarafından tanınan üst düzey bir kamu görevlisidir. Başvurucu ise başvuru formunda kendisi hakkında kamuoyu tarafından tanınan, siyasetçi veya kamu görevlisi olduğuna dair herhangi bir bilgi paylaşmamıştır. Bu sebeple, başvurucunun sarf ettiği eleştirilere davacı konumunda bulunan üst düzey kamu görevlisinin sade vatandaşa göre daha fazla hoşgörü göstermesi beklenmektedir (Önder Balıkçı, § 42; Mustafa Nihat Behramoğlu ve Güneş Basım Yayım Organizasyon ve Ticaret Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2015/11961, 11/6/2018, § 54). Ancak olgusal temeli bulunmayan veya değer yargısı içeren söz konusu dil ve üslup karşısında kamu görevlilerinin lekelenmeme haklarının korunması gerektiği de gözardı edilmemelidir.
20. Somut başvuru açısından tespit edilmesi gereken ikinci husus, başvurucu tarafından dile getirilen ifadelerin tartışılan konu bağlamında kalıp kalmadığının tespit edilmesidir. Anayasa Mahkemesinin benzer uyuşmazlıklarda pek çok kez altını çizdiği üzere, bir kimse aleyhine sarf edilen sözün bağlamı öncelikle değerlendirilmeye muhtaçtır. Zira bir ifadenin hakaret boyutuna varıp varmadığı tespit edilirken kullanıldığı bağlamdan kopartılmaksızın, olayın bütünlüğü içerisinde ele alınması gerekir (Cem Atmaca [2. B.], B. No: 2018/6030, 8/9/2021, § 37; Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45; Aziz Yıldırım (6) [2. B.], B. No: 2022/13809, 10/7/2024, § 12). Başvurucunun yaptığı paylaşımda sarf ettiği sözlerin F.A.nın dile getirdiği ifadeyle nasıl bir bağlam bütünlüğü içinde olduğu ilk bakışta anlaşılabilir durumda değildir. Diğer bir ifadeyle Türkiye’nin faşizm ve ırkçılık konusundaki duruşuna ilişkin yapılan açıklama ile başvurucunun davacıya yönelik dile getirdiği ifadeler arasında doğrudan bir bağlantı kurulamamaktadır.
21. Bununla birlikte söz konusu bağlamın ne olduğu konusunda en iyi açıklamayı yapacak konumdaki başvurucunun savunmasının Mahkeme tarafından doğrudan alınmadığı, istinabe yoluyla alınan savunmada ise başvurucunun sözlerinin bağlamının ne olduğunun sorulmadığı görülmektedir (bkz. § 4). Dahası başvurucu müdafiinin duruşmaya katılım konusundaki mazereti hakkında herhangi bir ara kararı verilmeden devam eden yargılamada savcılığın esas hakkındaki mütalaasına karşı talep edilen savunma süresi de tanınmadan yargılamanın mahkûmiyet kararıyla bitirildiği görülmektedir (bkz. §§ 5-6). Bu durumda ilk derece mahkemesinin başvurucu tarafından sarf edilen sözlerin bağlamını ve dolayısıyla sebepsiz ve sırf tahkir amaçlayan keyfî bir saldırı niteliğinde olup olmadığını tespit etmek için yeterli gayreti gösterdiği söylenemez.
22. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi çok sayıdaki kararında, ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa’nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir (Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120). Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesi gerekçesinde, başvuruya konu ifadenin dile getirilme nedenini, kullanılan sözün arka planı olup olmadığını, müştekinin önceki davranışları nedeniyle kendisine yöneltilen sözlere katlanması gerekip gerekmediğini, söz konusu tartışmanın kamusal bir yarara katkı sağlayıp sağlamadığını ve müştekinin rahatsız olduğu başvurucunun sözlerine cevap verme imkânının bulunup bulunmadığını değerlendirmemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından sadece soyut bir değerlendirmeyle, daha önce bölge adliye mahkemesine konu olmuş ve hakaret olarak kabul edilmiş bir karara atıf yapılarak başvurucu hakkında mahkûmiyet kararına hükmedilmiştir.
23. Bu kapsamda ilk derece mahkemesi tarafından ileri sürülen bu gerekçenin -emsal bir karara sadece atıf yapılması- yeterli olduğu söylenemeyecektir. Zira her ifade, doğası gereği, kendi bağlamı ve şartları içinde ele alınmak durumundadır. Diğer bir deyişle bölge adliye mahkemesinin bir davanın kendi koşulları içinde hakaret olarak kabul ettiği herhangi bir ifade, birebir aynı dahi olsa her olayda otomatik olarak hakaret suçunun oluştuğu şeklinde yorumlanmamalıdır. Bunun için davanın kendi subjektif koşulları kapsamında yeni ve yeniden bir hukuki değerlendirme yapılması gerekir ki yukarıda sayılan dengeleme ölçütleri buna hizmet etmektedir (Fatih Altaylı [1. B.], B. No: 2022/109322, 18/12/2024, § 17). Buna karşın somut olayda Mahkeme, taraflar arasındaki olayların ve yapılan paylaşımın bütününe bakarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamış; anılan ölçütlere göre bir değerlendirme yapmaksızın söz konusu ifadenin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Oğuz Demirkaya [2. B.], B. No: 2018/15033, 18/5/2021, § 38; Sami Küçükbaşkan [2. B.], B. No: 2018/5571, 8/9/2021, § 44; Metin Çapar [2. B.], B. No: 2018/12551, 16/12/2020, § 40). Dolayısıyla ilk derece mahkemesinin verdiği mahkûmiyet kararıyla başvurucunun ifade özgürlüğüne yaptığı müdahalenin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ortaya koyacak nitelikte ilgili ve yeterli bir gerekçeyle açıklandığı söylenemez.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.
III. Giderim
25. Başvurucu; ihlalin tespiti ve 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
26. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa’nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
27. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında taleple bağlı kalınarak net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. Hüküm
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 10. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2022/145, K.2022/584) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2025tarihinde karar verildi.
-
Hakaret Suçu ile ilgili Mevzuat için Tıklayınız
-
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Hakaret - Madde 125
(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.
Mağdurun belirlenmesi - Madde 126
(1) Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.
Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret - Madde 129
(1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.
(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
Kişinin hatırasına hakaret - Madde 130
(1) Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri oranında artırılır.
(2) Bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Soruşturma ve kovuşturma koşulu - Madde 131
(1) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır.
(2) Mağdur, şikayet etmeden önce ölürse, veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.
İnternet Üzerinden Hakaret Suçu ve Cezası – Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.