Islah ile Faiz Talep Edilmesi
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/8977 Karar No: 2021/2307 Karar Tarihi: 04-03-2021
Özet: Dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu\’nun ilgili maddesi \”Asıl borç tediye ile veya sair bir surette sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair feri haklar dahi sakıt olur.\’\’ hükmünü amirdir. Faiz, asıl alacağın bir bölümü olmayıp, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir haktır. Faiz asıl alacağa bağlı olmasına rağmen, asıl alacaktan ayrı olarak dava veya takip konusu edilebilir. Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına veya ıslah ile faiz talep edilmesine engel teşkil etmez. O halde; davacı tarafından dava dilekçesinde faiz talep edilmese bile ıslah ile faiz talep edilebileceğinden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
(818 s. K. m. 113, 131)
Dava ve Karar
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalılar…, …, … tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı, …\’den 11/05/2005 tarihli noterde yapılan satış vaadi sözleşmesi ile taşınmaz satın aldığını, Erdemli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/247 Esas-2007/639 K. sayılı ilamı ile sözleşmenin imza tarihinde …’in kısıtlı olduğu gerekçesi ile iptal edildiğini, sözleşme yapılırken oğlu …’in de yanında olduğunu bu durumun kendisinden gizlendiğini, kaza sonucu işini göremez hale gelmesi nedeniyle kısıtlılık kararı verildiğini ve vasilik kararının ilan edilmediğini, satış için ayrıca şahitler huzurunda 16.000 TL değerinde köy senedi düzenlendiğini, bahçenin satın alındığında harap durumda olduğunu, iki kamyon toprak döktürüldüğünü, ağaçların bakımının, ilaçlamasının, gübrelemesinin yaptırıldığını, bahçenin etrafına duvar ördürüldüğünü, 5.100 TL masraf yapıldığını ileri sürerek toplam 21.100 TL alacak talebinde bulunmuş 03/03/2014 havale tarihli dilekçesi ile; faiz yönünden talebini ıslah ederek satış bedeli 16.000TL’nin, sözleşme tarihi ve taşınmaz bedelinin ödenme tarihi olan 11.04.2005 tarihinden, 03.06.2008 dava tarihine kadar yasal faizi 5.109,48.TL ile dava tarihinden ıslah tarihine kadar olan yasal faizi 8.280,99 TL’nin, toplam 13.390.47 TL yasal faizi ile taşınmaza yapılan bakımlara ilişkin 27.12.2011 tarihli bilirkişi raporu ile de sabit olan 2.461,82 TL bedelin, dava tarihinden ıslah tarihine kadar yasal faizi olan 1.274.14 TL’nin de ıslahı ile, toplam 14.664,61 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile toplam 18.461,82 TL\’nin davalılardan miras payları oranında tahsili ile davacıya verilmesine, faize ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılar …, …, … tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların tüm, davacının ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı, … ile 11/05/2005 tarihinde noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin mahkeme kararı ile iptal edildiğini ileri sürerek ödediği 16.000 TL bedel ile taşınmaza yaptığı faydalı ve zorunlu masraflar toplamı olan 5.100 TL\’nin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tarafına iadesini talep etmiş, 03/03/2014 havale tarihli dilekçesi ile faiz talebi yönünden davasını ıslah ederek 14.664,61 TL daha yükseltmiştir. Mahkemece ‘…davacı vekilince dava dilekçesi ile birlikte faize ilişkin olarak ve de fazlaya ilişkin olarak hakların saklı tutulduğuna dair ihtirazı bir kayıt konulmamıştır. 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 131. maddesi uyarınca da; asıl alacak hakkında mürüru zaman vaki olunca faiz ve feri alacak hakkında da müruru zaman vaki olmuş sayılır.\’ denilmekle faiz açısından da asıl alacağa uygulanması gerekli zamanaşımı hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Davalılar vekilinin ıslahla arttırılan faiz alacağı açısından açıkça ve süresinde zamanaşımı itirazının bulunduğu dikkate alındığında davamızda uygulanması gerekli 1 yıllık zamanaşımı süresi (davacı en geç zarar vereni dava tarihi itibariyle öğrendiğini kabulü ile) içerisinde faize ilişkin talepte bulunulmadığı’ gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile fazlaya ve faize ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş ise de; ifayı imkansız hale getiren … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/247 Esas-2007/639 K. sayılı dosyası ile satış vaadi sözleşmesinin 20/07/2007 tarihinde iptaline karar verildiği ve kararın 09/11/2007 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 2008 yılında ve süresinde açıldığı, asıl alacak yönünden zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı anlaşılmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu\’nun 113. maddesi \”Asıl borç tediye ile veya sair bir surette sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair feri haklar dahi sakıt olur.\’\’ hükmünü amirdir. Faiz, asıl alacağın bir bölümü olmayıp, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir haktır. Faiz asıl alacağa bağlı olmasına rağmen, asıl alacaktan ayrı olarak dava veya takip konusu edilebilir. Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına veya ıslah ile faiz talep edilmesine engel teşkil etmez. O halde; davacı tarafından dava dilekçesinde faiz talep edilmese bile ıslah ile faiz talep edilebileceğinden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden yukarıda yazılı gerekçeler ile hükmün düzeltilerek onanması HUMK. 438/7 maddesi gereğidir.
Sonuç
Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın “Hüküm” fıkrasının 1 nolu bendinin tamamen karardan çıkartılmasına, yerine “Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, toplam 18.461,82.TL\’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan miras payları oranında tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” sözlerinin yazılarak hükmün düzeltilmiş bu hali ile ONANMASINA, 945,85 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK\’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK\’nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/1469 Karar No: 2023/1230 Karar Tarihi: 27-03-2023
Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar … ve … vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin 70 üyesi bulunduğunu, kooperatife ait taşınmazın imar uygulaması sonucunda üç ayrı parsele ayrıldığını, davalı kooperatif tarafından diğer parsellerdeki üyelerin dairelerine 56 m² arsa payı tahsis edildiği halde kendilerinin de içinde bulunduğu parseldeki üyelere 43 m² arsa payı kaldığını ve haklarının gasp edildiğini ileri sürerek uğradıkları haksızlığın giderilmesini, maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılardan … ve … …\’in daha önceki üye … …\’den kooperatif hissesini bu durumları bilerek ve kabul ederek aldıklarını, sonradan kötü niyetli olarak dava açtıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.03.2013 tarihli 2013/487 E., 2013/89 K. sayılı kararı ile; davacı …\’in davalı kooperatifte herhangi bir üyeliğinin bulunmadığı gerekçesiyle bu davacı yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davacıların üyeliklerini başka kişilerden devralarak üye oldukları, yola terk nedeniyle dairelerin daha … teslim edildiği, objektif imkânsızlık nedeniyle dairelerde küçülme olduğu, bu küçülmelerden sonra davacıların kooperatif üyesinden üyelik devri aldıkları, ayıba karşı tekeffül sorumluluğundan … haklarını davalı kooperatife değil satım sözleşmesini kurdukları satıcı üçüncü kişiye karşı ileri sürebilecekleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar … ve … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 31.01.2014 tarihli 2013/9419 E., 2014/640 K. sayılı ilamı ile;
“…Dava dilekçesinde harca esas değerin gösterilmediği anlaşıldığından davacılardan ayrı ayrı talepleri ve dava değeri konusunda açıklama alınarak bu miktarlarla ilgili harcın tamamlatılması için kanunda gösterilen sürenin verilmesi, davacılar tarafından eksik nispi harcın tamamlanması halinde davacıların devre dayalı olarak kooperatif üyesi sıfatıyla talepte bulundukları ve davalı kooperatifçe üyeliklerinin kabul edildiği sonucuna varıldığına göre, devir alanların üyeliğe kabul edilmesi halinde devir edenlerin haklarını da yazılı olarak devir ve temlik aldıkları, ayrıca bir temlik sözleşmesi daha yapılmasına gerek olmadığı, devir alanların husumeti davalı kooperatife yöneltebilecekleri gözetilerek özellikle yargılama aşamasında yapılan davalı kooperatifin 20.05.2012 tarihli genel kurulunda gündemin 8, 11 ve 12 nci maddelerinde alınan kararlar üzerine davalı kooperatifçe ne şekilde uygulama yapıldığı araştırılarak kararların uyuşmazlığa etkisi de tartışılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği…”
gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin kararıyla; davacılar tarafından talep ve dava değeri açıklanarak eksik harcın tamamlandığı, 20.05.2012 tarihli genel kurulda alınan kararların temyiz eden davacıların arsa paylarının diğer paylara göre az miktarda olduğu konusuna bir etkisinin bulunmadığı, kooperatifin bina yapımına başladığı sırada imar uygulaması nedeniyle arsanın bir kısmını belediyeye bedelsiz terk ettiği, ana parselin üç parçaya ifraz edildiği, bu sebeple kooperatife katılan ve aynı bedeli ödeyen üyelerin farklı arsa paylarına sahip oldukları, kooperatifin arsa payı farklılığından doğacak değer azalmasını gidermesi gerekeceği, davacılara ait dairelerin kullanım büyüklüklerinin aynı olduğu, bağımsız bölüme ilişkin bir zararın bulunmadığı, ancak bağımsız bölümlere karşılık gelen arsa paylarının 11,20 m² eksik olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı … ve … vekili ile davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar … ve … vekili temyiz dilekçesinde özetle; maddi tazminat talebi kısmen reddedildiği halde davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin müvekkil davacı lehine hükmedilenden fazla olduğunu, ıslah dilekçesi ile dava tarihinden itibaren faiz talep ettikleri halde faize ilişkin hüküm kurulmadığını beyanla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; belediyenin yol geçirmesi sebebiyle müvekkillerin sorumlu tutulamayacağını, önceki maliklerin bu durumu kabul ettiklerini, sonradan kooperatifin sorumlu tutulamayacağını, davacıların taşınmazlarının konum ve az daire olması açısından daha değerli olduğuna ilişkin itirazların dikkate alınmadığını, bozma ilamının sadece 20.05.2012 tarihli genel kurulun ilgili maddelerinin tetkik edilmesi yönünde olduğunu, ilgili maddelerin davacıların eksik aldıklarını iddia ettikleri arsa paylarına ilişkin olmadığını beyanla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, arsa paylarının … verilmesinden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 13 ncü maddesinin üçüncü fıkrası,
1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427 ncı ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 ncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanunun 428 nci maddesi ile 439 ncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dosya kapsamından davacının talebinin 63.000 TL olduğu, 25.200 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiği, reddedilen kısmın 37.800 TL olduğu, mahkemece kabul ve reddedilen bu miktarlar üzerinden taraf vekilleri lehine vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmaktadır. AAÜT\’nin 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında \”Maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.\” şeklinde düzenlenmiştir. Mahkemece anılan hükmüne aykırı olacak şekilde davacı taraf lehine hükmedilen vekalet ücretini geçecek şekilde davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Öte yandan, davacı taraf dava dilekçesinde faiz talep etmemiş, ıslah dilekçesi ile alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir. Faiz asıl alacağa bağlı fer\’i nitelikte bir hak olmakla birlikte asıl alacaktan ayrı olarak dava ve takip edilebilir. Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına veya ıslah ile faiz talep edilmesine engel teşkil etmez. Bu durumda somut olayda, davacılar tarafından dava dilekçesinde faiz talep edilmese bile ıslah ile faiz talep edilebileceğinden mahkemece davacıların faiz isteminin kabulüne yönünde karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı tarafın temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının hüküm fıkrasının 1 nci bendinin ikinci satırında yer alan \”8400,00 TL\’nin\” ve dördüncü satırında yer alan \”16800,00 TL\’nin\” ibarelerinden sonra gelmek üzere \”dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte\” ibarelerinin eklenmesine, 5 inci bendinin ikinci satırında yer alan \”5.670,00TL\” ibaresinin çıkarılarak yerine \”3.780,00 TL\” ibaresinin eklenmesi suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Temyiz giderinin temyiz eden davalılara yükletilmesine,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının davacılara iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
27.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Kayseri Borçlar Hukuku Avukatı
Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Borçlar hukuku, sigorta ve tazminat hukuku alanında yetkin, maddi ve manevi tazminat davalarında uzman avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır.
Dava sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.
Kayseri borçlar hukuku avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.
Map-marker-alt
Phone-alt
Envelope
Whatsapp
Google
Twitter
Facebook
Instagram
Linkedin