
KHK ile İhraç Edildikten Sonra Görevine İade Edilenler Tazminat Talep Edebilir mi
Anayasa Mahkemesi Kararı
Esas Sayısı: 2024/89 Karar Sayısı: 2024/148 Karar Tarihi: 23/7/2024 R.G. Tarih-Sayısı: 7/10/2024-32685
İtiraz Yoluna Başvuran: Danıştay Beşinci Dairesi
İtirazın Konusu: 13/2/2018 tarihli ve 7098 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasının dördüncü cümlesinin Anayasa’nın 2., 36., 40. ve 125. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
Olay: Kamu görevinden çıkarıldıktan sonra görevine iade edilen davacı tarafından kamu görevinden çıkarılması nedeniyle uğradığı manevi zararlarının tazmini talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İptali İstenen Kanun Hükmü
7098 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 2. maddesi şöyledir:
İade hükümleri – Madde 2
(1) Ekli (2) sayılı listede yer alan kişiler, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listelerin ilgili sıralarından çıkarılmıştır.
(2) İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, birinci fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Söz konusu personelden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde göreve başlamayanlar çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili bakanlık ve kurumlar tarafından yürütülür.
(3) Olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereği öğrencilikle ilişikleri kesilmiş olanlardan bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (3) sayılı listede yer alanlar, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listelerin ilgili sıralarından çıkarılmıştır. İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, bu kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden itibaren ortadan kalkmış sayılır.
(4) Ekli (4) sayılı listede yer alan kişiler, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listenin ilgili sıralarından çıkarılmıştır. İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, bu kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Bu fıkraya ilişkin işlemler ilgili bakanlık ve kurumlar tarafından yürütülür.”
II. İlk İnceleme
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Yılmaz AKÇİL ve Ömer ÇINAR’ın katılımlarıyla 9/5/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. Esasın İncelenmesi
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ömer MENCİK tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. İtirazın Gerekçesi
3. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralla bir olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi (OHAL KHK) ile doğrudan kamu görevinden çıkarılıp başka bir OHAL KHK’sı ile kamu görevine iade edilenlerin herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacaklarının öngörüldüğü, kişilerin kamu görevine iade edilmesinin, bu kişilerin hukuka aykırı olarak kamu görevinden çıkarıldıkları anlamına geldiği, kuralla olağanüstü hâl kapsamında hakkında hukuka aykırı bir şekilde tedbir uygulananlara, uğrayabilecekleri maddi ya da manevi zararlarının giderilmesine yönelik idari ve yargısal yollara başvurma imkânının ortadan kaldırıldığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 36., 40. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
4. İtiraz konusu kural, OHAL KHK’sıyla doğrudan kamu görevinden çıkarılıp başka bir OHAL KHK’sı ile görevine iade edilenlerin kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacaklarını hükme bağlamaktadır.
5. Kural, OHAL süresini aşacak biçimde uygulanmaya imkân vermektedir. Başka bir ifadeyle kural olağanüstü hâl süresiyle sınırlı bir düzenleme öngörmemektedir. Bu nedenle kurala ilişkin incelemenin Anayasa’nın olağan dönem kuralları yönünden öngördüğü denetim rejimine göre yapılması gerekir.
6. Anayasa Mahkemesi 30/6/2022 tarihli ve E.2018/137, K.2022/86 sayılı kararında OHAL KHK’sıyla doğrudan kamu görevinden çıkarılıp Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu (Komisyon) tarafından görevine iade edilenlerin, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacaklarını öngören kuralı iptal etmiştir.
(Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas ve 2022/86 Karar sayılı kararına sitemizden ulaşabilirsiniz.)
7. Anılan kararda söz konusu kuralın, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia eden kişilerin yetkili makamlara başvurmasını güvence altına alan Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği belirtildikten sonra kamu makamlarının hukuka aykırı fiilleri nedeniyle maddi ve manevi yönden zarara uğradığını iddia eden bireylere zararlarının giderilmesi için idari ve yargısal mercilere başvurma imkânının tanınmasının Anayasa’nın 40. maddesinin bir gereği olduğu ifade edilmiştir. Kararın devamında, olağanüstü hâl tedbirleri kapsamında terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı bulunduğu değerlendirilen kişilerin liste usulüyle kamu görevinden çıkarıldıkları, Komisyonca tedbire ilişkin şartların oluşmadığı gerekçesiyle başvurunun kabulüne karar verilerek kişilerin göreve iade edilmesinin, tedbirin sebep unsurunun gerçekleşmediğinin, başka bir deyişle bu kişilerin herhangi bir örgüt ya da yapıya aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatlarının belirlenemediğinin ve hukuka aykırı olarak kamu görevinden çıkarıldıklarının idare tarafından tespit edildiği anlamına geldiği belirtilmiştir (AYM, E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §§ 453, 456, 457).
8. Belirtilen değerlendirmeler sonrasında Anayasa Mahkemesi, Komisyon kararıyla kamu görevine iade edilen kişilerin tedbir süreci nedeniyle maddi ve manevi yönden zarara uğrayabileceklerini ve OHAL kapsamında hukuka aykırı bir şekilde haklarında tedbir uygulanan kişilerin uğrayabilecekleri maddi ya da manevi zararların giderilmesi için gerekli idari ve yargısal yollara başvurma imkânının tanıması gerektiğini vurgulamıştır (AYM, E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, § 458).
(Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas ve 2022/86 Karar sayılı kararına sitemizden ulaşabilirsiniz.)
9. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, göreve iade edilenlerin kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacaklarının öngörülmesiyle bu kişilerin tedbir işleminin haksız uygulanmasından dolayı uğrayabilecekleri maddi ve manevi zararları giderme fırsatının ortadan kaldırıldığı, kamu makamlarının hukuka aykırı uygulamaları nedeniyle zarara uğradığını iddia eden kişilere dava açma imkânı verilmemesinin, devletin kişinin maddi ve manevi varlığına yönelik müdahalelere karşı etkili giderim mekanizmasını sağlama yükümlülüğüyle bağdaşmadığını ifade ederek cümlenin Anayasa’nın 40. maddesine aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir (AYM, E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §§ 459-460).
10. İtiraz konusu kural açısından söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Kural kapsamında, göreve iade edilenlerin kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacaklarının öngörülmesi, devletin kişinin maddi ve manevi varlığına yönelik müdahalelere karşı etkili giderim mekanizması sağlama yükümlülüğüyle bağdaşmamaktadır.
11. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 40. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 40. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 36. ve 125. maddeleri yönünden incelenmemiştir.
IV. Hüküm
13/2/2018 tarihli ve 7098 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasının dördüncü cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE 23/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Açığa Alma / İhraç Kararına ilişkin Ulusal Gazetede Yayımlanan Haber Nedeniyle Manevi Tazminat Davası Açılabilir mi
Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru
Y. G. Başvurusu (2) Başvuru No: 2021/31237 Karar Tarihi: 14/1/2025
İkinci Bölüm – Karar
Başkan: Basri BAĞCI
Üyeler: Engin YILDIRIM, Kenan YAŞAR, Ömer ÇINAR, Metin KIRATLI
Raportör: Ekin ÇANKAL
Başvurucu: Y. G.
I. Başvurunun Özeti
1. Başvuru, ulusal bir gazetede yayımlanan haberde kullanılan ifadeler sebebiyle manevi tazminat davasının reddedilmesinin başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Yeni Şafak gazetesi 6/10/2016 tarihinde, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde görev yaptığı esnada başvurucu hakkında, “Özel Kalemi 12 binlik Listede” başlıklı bir haber yapmıştır. Söz konusu haber şu şekildedir:
“Emniyet Teşkilatı içindeki Fetö üyelerine yönelik süren temizlik çalışması kapsamında son olarak 12.801 polis daha açığa alındı. Bunlar arasında 212 emniyet müdürü ve 2523 amir bulunuyor. Listede geçen yıl terfi eden 2. sınıf emniyet müdürü [H.K.] ve [S.T.] da var. [K.] ve [T.], geçen yıl 3. sınıf müdürlükten terfi etmişti. Listedeki bir diğer isim, 17-25 Aralık döneminde ihraç edilen Kom Daire Başkanı [M.Y.]nın kardeşi 3. sınıf Emniyet Müdürü [E.Y.]. Açığa alınanlar arasındaki en dikkat çeken isimlerden biri de eski Emniyet Genel Müdürü [C.L.n]in özel kalem müdürlüğünü yapan 3. sınıf Emniyet Müdürü [Y.G.]. [G.ni]n listedeki diğer polisler gibi, FETÖ’nün kripto mesajlaşma programı Bylock’u kullandığı ve Bank Asya’da hesabının bulunduğu belirlendi.”
3. Başvurucu Bylock programını kullandığı ve Bank Asyada hesabının bulunduğu iddialarının doğru olmadığı, mezkûr haberin kişilik haklarına saldırdığı iddiasıyla 20.000 TL manevi tazminat davası açmıştır. Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun 6/1/2017 tarihli ve 29940 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2/1/2017 tarihli ve 679 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gereği meslekten ihraç edildiğini, 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun‘un 9. maddesi uyarınca göreve iade edildiğini, daha sonra 22/5/2018 tarihinde resen emekliye sevk edildiğini tespit etmiş; davalılar tarafından kaleme alınan haberin emniyet müdürlüğü kaynaklarına dayanılarak gerçeğe uygun şekilde yapıldığını, gerçeğe uygun yayımın haber niteliği taşıdığını, gerçeğe uygun haberin verilmesinde nesnel (objektif) ölçütlere uyulduğunu değerlendirmiştir.
4. Mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) ise kararın hukuka uygun olduğunu değerlendirerek istinaf talebinin kesin olarak reddine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, başvurucu Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) nedeniyle görevinden el çektirildiğinden ihtilaflı haberin görünür gerçeğe uygun olduğunun, görünür gerçeklikle asıl gerçeğin bazen uyuşmayabileceğinin, görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayımlanmasından basının sorumlu tutulamayacağının altını çizmiştir. Kamu yararının ve toplumsal ilginin bulunduğu bir konuda yapılan haberlerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varmıştır.
5. Başvurucu 30/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. Değerlendirme
6. Başvurucu; uzun yıllardır emniyet müdürü olarak görev yaptığını, hakkındaki haberlerin itibarını sarstığını, haberlere erişimin engellenmesi talebinde bulunduğunu ve talebinin kabul edildiğini, kararın kesinleştiğini ifade etmiştir. Düzeltme ve cevap hakkını da kullandığını belirten başvurucu, söz konusu gazetenin düzeltme metnini yayımlamadığını vurgulamıştır. Başvurucu manevi tazminat talebine ilişkin görülen yargılamada ise mahkemenin Bank Asyada hesabı bulunup bulunmadığı; Bylock kullanıp kullanmadığı gibi kilit soruların cevaplarını araştırmadığını, adil yargılanmadığını, haberlerin senelerdir mesleğini layıkıyla yerine getirmesine rağmen bütün itibarını, saygınlığını sarstığını belirtmiştir. Başvurucu adil yargılanma hakkı ile şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
7. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi, somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak başvurucunun yargılamanın bütünlüğü içinde yargı mekanizmaları önünde dezavantajlı bir duruma düşürülüp düşürülmediği ve başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği yönünden değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
10. Somut olayda, başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı ile yargılamada davalı konumunda bulunan gazetecilerin ifade özgürlüğünün çatıştığı görülmektedir. Çatışan bu haklar arasında dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:
i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci [1. B.], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),
ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları, katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [2. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59-61),
iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),
iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2) [1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),
v. Şikâyetçinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun [1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2) [1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),
vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2) [2. B.], B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),
vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci,§ 36),
viii. Gazetecinin yaptırıma maruz kalma endişesinin caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79),
ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).
11. Somut olayda hakkında haber yapıldığı dönemde başvurucu, bir kamu görevlisidir. İhtilaflı habere gelince, Emniyet Teşkilatı içindeki Fetö üyelerine yönelik temizlik çalışması kapsamında son olarak açığa alınan 12.801 polisten biri olarak başvurucunun isim ve soy isminin rumuzlanmaksızın kamuyla paylaşıldığı görülmüştür. Haberde başvurucudan açığa alınanlar arasındaki en dikkat çeken isimlerden biri olarak bahsedilmiş, C.L.nin özel kalem müdürlüğünü yapan 3. sınıf Emniyet Müdürü olan başvurucunun kripto mesajlaşma programı Bylock’u kullandığı ve Bank Asyada hesabının bulunduğu ifade edilmiştir.
12. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği kararlarda bir kimsenin FETÖ/PDY üyesi olduğu yönündeki iddiaların -söylendiği bağlam da dikkate alındığında- değer yargısı niteliği taşıyabileceğini kabul etmiştir (Haydar Akar [1. B.], B. No: 2019/2593, 15/3/2022, §§ 33-35). Bununla birlikte bir açıklamanın tamamen değer yargısından oluşması durumunda bile müdahalenin orantılılığı ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla yeterince desteklenip desteklenmemesine göre tespit edilmelidir. Zira somut unsurlarla desteklenmediğinde değer yargısı ölçüsüz olabilir (Cem Mermut [2. B.], B. No: 2013/7861, 16/4/2015, § 48; Haci Boğatekin (2) [2. B.], B. No: 2014/12162, 21/11/2017, § 48). Öte yandan bir kişinin Bylock kullandığı ya da bir bankada hesabı olduğu şeklindeki iddialar, olgusal isnat niteliğindedir. Bu noktada maddi olgu olarak değerlendirilen ifadelerin kanıtlanması beklenirken değer yargısı sayılan ifadeler için belli bir olgusal temelin varlığının yeterli olduğu hatırlanmalıdır (Kadir Sağdıç, § 57; İlhan Cihaner (2), § 64).
13. Yargı mercileri, somut olayda kanun hükmünde kararname kapsamında FETÖ/PDY nedeniyle görevinden el çektirilmesinin başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğuna dair şüphelenilmesi için emare teşkil ettiğini ve haberin yayımlandığı zamanki görünür gerçeğe uygun olduğunu değerlendirmiştir. Buna karşın mahkemeler başvurucunun aksini iddia eden beyanları doğrultusunda Bylock kullanıp kullanmadığını ya da Bank Asyada hesabı olup olmadığını araştırarak haberin yeterli olgusal temeli bulunup bulunmadığını değerlendirmemiş, sonuç olarak başvurucunun mesleğe iade edildiği olgusu ile birlikte değerlendirildiğinde başvurucu hakkındaki olgusal iddiaların doğru olup olmadığı üzerinde hiç durmamıştır.
14. Gerçekten de FETÖ/PDY’nin örgütsel haberleşme amacıyla oluşturduğu ve örgüt mensuplarınca kullanılan iletişim yöntemlerinden birinin ByLock uygulaması olduğu özellikle darbe teşebbüsünden sonra örgütle bağlantılı soruşturma ve kovuşturmalarda tespit edilmiştir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 23). ByLock haberleşme programıyla ilgili kavramsal açıklamalara, programın tespitine, program verilerinin adli makamlara ulaştırılmasına, adli sürece, programın yüklenmesine, iletişimde kullanılmasına, genel ve örgütsel özelliklerine, yaygın uygulamalardan ayrılan yönlerine, ByLock verilerinin niteliği, anlamlandırılması ve kişilerle eşleştirilmesine ilişkin arka plan bilgisinin detaylarına Ferhat Kara kararında yer verilmiştir (Ferhat Kara, §§ 23-67). Bu kapsamda mezkûr programı kullandığı tespit edilen kişiler terör örgütü üyesi oldukları yönünde ciddi ithamlarla karşılaşmış, tutuklanmış, hatta terör örgütü üyeliği ya da türevi terör suçlarından ağır mahkûmiyet kararlarıyla cezalandırılmıştır.
15. Yine, kamu makamlarınca FETÖ/PDY’nin finans kaynaklarından biri olarak değerlendirilen Bank Asya, 2013 yılı Aralık ayı sonrasında mali olarak zor duruma düşmüştür. Bunun üzerine Bank Asyanın finansal olarak iyi durumda olduğunu göstermek ve böylece örgüte para aktarımının sürekliliğini temin etmek amacıyla Bank Asyaya para yatırılması için 25/12/2013 tarihinde bizzat örgüt lideri tarafından çağrıda bulunulmuştur. Anılan çağrıya uyan kişilerin özellikle 2014 yılının başından itibaren gerek bir kısım mal varlığını elden çıkararak gerekse başka finans kuruluşlarından kredi çekerek tasarruf ve kâr amacı gözetmeksizin örgüt yararına para yatırması, katılım hesapları açması, döviz ve altın alım satımı gibi işlemler yaptığı tespit edilmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/12/2018 tarihli ve E.2018/16-419, K.2018/661 sayılı kararı). Darbe teşebbüsü öncesinde de FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen bazı ticari kuruluşlar ve finans kuruluşları için idari birtakım tedbirlere başvurulmuştur. Bu kapsamda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) 3/2/2015 tarihinde Bank Asya yönetimine el koymuş, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ise anılan Bankayı 29/5/2015 tarihinde TMSF’ye devretmiştir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 35).
16. BDDK tarafından Bank Asyanın TMSF’ye devrinden önce hazırlanan 28/5/2015 tarihli mali durum tespit raporunda Bankanın kurumsal yapısıyla örtüşmeyen şekilde, Fetullah Gülen’in yönlendirmesiyle yönetildiği ve bu örgüte maddi kaynak sağlamak üzere muhtelif işlemlerin gerçekleştirildiği hususlarına yer verilmiştir. Ayrıca aynı raporda Bankanın içinde bulunduğu finansal krizi aşabilmesi için Fetullah Gülen tarafından 25/12/2013 tarihinde Bank Asyaya para yatırılması yönünde talimat verildiği, söz konusu talimatın Banka yönetimi tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformunda tekzip edilmediği, talimat kapsamında ekonomik veya rasyonel saike dayanmayan bir şekilde hesabı olmayan kişilerin bankada hesap açtıkları, hesabı olan kişilerin ise cari ve katılım hesaplarında bulunan mevduatlarında artışa gittikleri veya muhtelif bankacılık işlemleriyle bankaya likidite sağladıkları belirtilmektedir (detaylı bilgi için bkz. Gürcan Balık [2. B.], B. No: 2020/16435, 17/11/2022, § 13). Netice itibarıyla, mezkûr bankada hesabı bulunan kimseler, terör örgütüne yardım ettikleri yönünde ağır ithamlarla karşı karşıya kalmıştır.
17. Bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelince, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında emniyet teşkilatı içerisinde FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu kanaatine varılan personel ve üst düzey yetkililerle ilgili 12.801 polisin açığa alındığı şeklindeki bilgilerin, kamuyu ilgilendiren, güncel bir meseleye ilişkin olduğu ve bu mesele ekseninde yaşanan gelişmelerin kamuyla paylaşılmasında kamu yararı bulunduğu açıktır. Öte yandan haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ve basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir. Bu durum özellikle basında yer alan söylemlerde isimleri zikredilen kişilerin ciddi şekilde itham edilmeleri hâllerinde geçerlidir (İlhan Cihaner (2), § 61; Orhan Pala [2. B.], B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, § 43; Kadir Sağdıç, § 54).
18. Bununla birlikte haberin yapıldığı anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olay ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır. Ne var ki ihtilafın odağındaki haberde olduğu gibi henüz haklarında yargılama dahi yapılmamış olan kişilerin terör örgütü üyesi oldukları yönünde yapılan haberlerin basın özgürlüğü sınırları içerisinde kalıp kalmadıkları özel olarak değerlendirilmeye muhtaçtır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun kolluk teşkilatı içerisinde önemli bir kamu görevi üstlendiğinden kanun hükmünde kararname ile ihraç edilmesinin haber değeri olduğunu kabul etmekle beraber gazetecilerin içerisinde doğru olduğu şüpheli ve yeterli temeli bulunduğu gösterilememiş olgusal iddialar barındıran haberde açıkça başvurucunun itibarına saldırdığını değerlendirmiştir. Gazeteciler, başvurucunun kişilik haklarının somut olaydaki ağırlığını gözetmeden gazetecilik mesleğinin ödev ve sorumluluklarına uymayan bir yöntem benimsemiştir.
19. Bu tür başvurularda basının yerine geçip belli bir durumda benimsenecek haber yapma şeklinin ne olacağını belirlemenin yargı mercilerinin görevi olmadığı gözönünde bulundurulmalıdır (bkz. İlhan Cihaner (2), § 59). Yine de haberde tercih edilen dile bakıldığında, başvurucunun ByLock kullandığı ve Bank Asyada hesabı olduğunun şüpheye mahal vermeyecek bir üslupla yazıldığı, son derece kesin ifadeler kullanıldığı dikkate alındığında, somut olayda gazetecilerin sorumlu gazeteci olarak hareket ettikleri kanaatine varılamamıştır.
20. Yukarıdaki tespitlere karşın başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı ile gazetecilerin ifade özgürlüğü arasında bir denge kurmaya çalışmayan yargı mercileri haberin başvurucunun hem özel hem de profesyonel hayatı üzerinde yarattığı ağır hasarı dikkate almamıştır. Yalnızca kanun hükmünde kararname ile başvurucunun görevinden ihraç edilmesini gözönünde bulundurarak manevi tazminat talebini reddeden mahkemenin ileri sürdüğü gerekçeyle, devletin kişinin manevi varlığının önemli bir parçası olan şeref ve itibarının korunması hakkı açısından pozitif yükümlülüğünü yerine getirdiğini söylemek mümkün değildir. Bu noktada yargı mercileri benzer uyuşmazlıklarda, haberin kaynağını dikkate almalı, gazetecinin bu kaynaktan edindiği bilgiyi haberleştirirken ödev ve sorumluluklarına riayet edip etmediğini ve bu doğrultuda gazetecinin ya da haber kaynağının zararın oluşmasına katkısı olup olmadığını tespit etmelidir (Çetin Doğan (2), § 58; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, §§ 52-53).
21. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. Giderim
22. Başvurucu, 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa’nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. Hüküm
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin şeref ve itibarın korunması hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2018/555, K.2019/72) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
AİHM & AYM Başvuru – Kayseri Avukat
Ceza davalarında ve hukuk uyuşmazlıklarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve yargı kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.