AİHM, İdari Davalarda Tanık Dinletilememesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine Karar Vermiştir
AİHM, İdari Davalarda Tanık Dinletilememesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine Karar Vermiştir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı Dilek Genç / Türkiye Davası (Başvuru Numaraları 74601/14 ve 78295/14) İkinci Bölüm – Karar İdari Davalarda Tanık Dinletilememesi: Madde 6 § 1 (Ceza) ve Madde 6 § 3 (d) • Adil yargılanma • Tanıkların sorgulanması • İdari işlemlerde tanıkların sorgulanmasının yasal imkansızlığı, başvuranın kendisine para cezası verilmesine neden olan tek, hatta kesin olmayan polis deliline itiraz etme olanağından mahrum bırakılması • İlgili zamanda yerel yasal çerçeve ve içtihatların uygulanmasından kaynaklanan yapısal usul kusuru • Yerel mahkemelerin ortaya çıkan zararı telafi etmedeki başarısızlığı GİRİŞ 1. Başvurular, başvuranın kendisine verilen idari para cezalarına itiraz etmeye çalıştığı iki idari işlem setinin iddia edilen adaletsizliğiyle ilgilidir. Para cezalarına, diğer hususların yanı sıra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu‘nda, idari mahkemelerdeki işlemlerde tanıkların sorgulanmasına olanak sağlayan bir hüküm bulunmaması ve yerel mahkemelerin itirazlarını reddetme nedenlerini belirtmemiş olması temelinde itiraz etti. Başvuran, Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden şikayetçi oldu. OLAYLAR 2. Başvurucu 1973 doğumlu olup İzmir’de ikamet etmektedir. 3. Hükümet, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi eski Başkanı olan Hacı Ali Açıkgül tarafından temsil edilmektedir. 4. Olayın olguları aşağıdaki şekilde özetlenebilir. 5. Somut olayda, başvurucu İzmir’de içki ruhsatı bulunan bir müzik salonunun sahibidir. 6. Bornova Belediye Meclisi, 22 Haziran 2011 tarihinde, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu‘nun 6. maddesi uyarınca, başvurucuya, belediyeler tarafından belirlenen kamuya açık eğlence yerlerinin resmi kapanış saatlerine, yani hafta içi 12:00’ye ve hafta sonu 12:30’a uymadığı gerekçesiyle idari para cezası kesmiştir. İdari para cezası, belediye meclisinin başvurucunun aynı suçu bir yıl içinde iki kez işlediğini tespit etmesi nedeniyle, normal para cezasının iki katı olan 3.680 Türk lirası (TRY – ilgili tarihteki döviz kuruna göre yaklaşık 1.593 avro (EUR)) tutarındadır. 6 Temmuz 2011 tarihinde, yapılan başka bir denetimin ardından başvurucuya aynı miktarda ikinci bir para cezası kesilmiştir. 7. Para cezaları, polis memurları tarafından 13 Mayıs 2011 ve 8 Haziran 2011 tarihlerinde düzenlenen raporlara dayanılarak verilmiştir. Bu raporlarda, müzikholün sırasıyla 01.15 ve 00.50’de açık olduğu ve içeride müşteriler bulunduğu belirtilmiştir. 8. Başvurucu, 15 Aralık 2011’de Bornova Belediyesi’ne karşı İzmir İdare Mahkemesi’nde iki ayrı idari işlem başlatarak söz konusu para cezalarının iptalini talep etti. Resmi kapanış saatlerine uymadığını reddederek, o saatlerden önce müşterilere hizmet vermeyi bıraktığını ve müzikholün o saatten sonra yalnızca günlük temizlik ve bakım için açık olduğunu savundu. 9. Başvurucu, 24 Şubat 2012 tarihli yazılı gözlemlerinde, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 25. maddesinin kabahat sayılan bir eylemi kanıtlayan açık delil gerektirmesine rağmen, belediyenin kendisine para cezası verirken yalnızca polis tarafından düzenlenen ve hiçbir delille desteklenmeyen raporlara güvendiğini ileri sürmüştür. Bu bağlamda başvurucu, polis raporlarının önceden basılmış belgeler olduğunu ve polisin yalnızca kabahat işlendiği zamanlara ve iddia edilen ihlalle ilgili yerin adresine ilişkin bilgileri doldurduğunu ileri sürmüştür. Başvurucunun görüşüne göre, basit trafik cezaları bile belgelere dayanarak kesilmiştir; kendisine verilen ve daha yüksek olan ve mali durumunu temellerinden sarsan idari para cezalarının yalnızca teknolojik olanaklarla desteklenen geçerli delillere dayanarak kesilmesi gerekirdi. Böyle bir durum, polis raporlarında yer alan bulgulara itiraz etme fırsatını elinden almış ve böylece Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca adil yargılanma hakkıyla korunan silahların eşitliği ilkesinin ihlaline yol açmıştır. Bu temelde, başvurucu İdare Mahkemesi’nden polis raporlarına karşı tanık ifadeleri dinlemesini talep etmiş ve polis memurlarının müzikholün kapanış saatinden sonra açık kaldığını iddia etmelerine rağmen, raporlarının gerçeği yansıtmadığını, çünkü o sırada çalışanlarının salonu temizlediğini ileri sürmüştür. 10. İzmir İdare Mahkemesi, 29 Ocak 2013 tarihinde, başvurucunun iki ayrı ancak neredeyse aynı iki sayfalık kararla getirdiği hukuki itirazları reddetti. Mahkeme, davaların olgularını özetledikten sonra, belediyenin başvurucuya para cezası verme kararlarında hukuka aykırılık bulmadı, zira başvurucunun müzikholünün ilgili zamanda eğlence mekanları için belirlenen kapanış saatlerinden sonra açık kaldığı tespit edilmişti. Mahkemenin kararları, başvurucunun çalışanlarının mekanı temizlemesi ve bakımını yapması nedeniyle müzikholün açık olduğu yönündeki iddialarını ele almadı; ayrıca başvurucunun polis raporlarını çürütmek için tanık kanıtı sunma başvuruları hakkında da karar vermedi. Mahkeme, kararlarına karşı İzmir Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz edilebileceğini yanlış bir şekilde belirtti. 11. Başvurucu, diğer hususların yanı sıra, tanıkların dinlenmesi talebinin dikkate alınmamış olması nedeniyle polis raporlarının bulgularına etkili bir şekilde itiraz edemeyeceğini ileri sürerek, söz konusu kararlara karşı İzmir Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz etmiştir. 12. İzmir Bölge İdare Mahkemesi, 24 ve 30 Nisan 2013 tarihlerinde, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu‘nun 6. maddesi uyarınca verilen para cezalarına karşı yapılan itirazlar üzerine verilen idare mahkemesi kararlarının, aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca kesin olduğunu ve bu nedenle itiraza konu olamayacağını belirterek, itirazları reddetti. 13. Başvurucu, 14 Haziran 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne iki bireysel başvuruda bulunarak, (i) İdare Mahkemesi’nin yalnızca polis raporlarına güvenmesi ve bunların güvenilirliğini sorgulamaması ve (ii) İdare Mahkemesi’nin tanıklarının dinlenmesi başvurularına ilişkin sessiz kalması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etti. Başvurucu, 24 Şubat 2012 tarihli yazılı savunmalarında ortaya koyduğu iddialarını yineledi ve izin verilen saatler dışında müzik salonunda müşteriler olduğuna dair polis raporlarındaki bulguları destekleyecek hiçbir kanıt bulunmadığı yönündeki iddialarını da buna ekledi. Dahası, başvurucu, İdari Mahkeme’nin tanıkların dinlenmesi talebini görmezden geldiği ve argümanlarının neden uygun bulunmadığını belirtmediği için polis raporlarını çürütme fırsatı verilmediğini ileri sürdü. Başvurucunun görüşüne göre, İdare Mahkemesi’nin tutumu silahların eşitliği ilkesini, gerekçeli karar hakkını ve davasının adil yargılanma hakkına uygun olarak karara bağlanması hakkını ihlal etmiştir. Son olarak, başvurucu, mali durumunu temellerinden sarsan söz konusu para cezalarının kesinleştiğini ve bu nedenle bunları ödemek zorunda kaldığını eklemiştir. 14. Anayasa Mahkemesi, 7 Nisan ve 27 Haziran 2014 tarihlerinde, başvurucunun yargılamanın adilliği ve tanıkların hazır bulunmasını sağlama hakkıyla ilgili şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, başvurucunun bireysel başvurularını kabul edilemez bulmuştur. Anayasa Mahkemesi, gerekçesinde, İzmir İdare Mahkemesi’nin, başvurucunun kendisine verilen para cezalarına karşı yaptığı itirazları, dosyada yer alan bilgi ve belgelere dayanarak ve ilgili iç hukuk hükümlerini uygulayarak, yazılı yargılama usulüne göre reddettiğini belirtmiştir. Başvurucunun, Bornova Belediyesi tarafından yapılan gözlemlerden haberdar olmadığını veya sunduğu delil ve argümanlara etkili bir şekilde itiraz edemediğini gösteren herhangi bir bilgi veya delil sunamadığı belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun davalarının reddedilmemesi gerektiği yönündeki şikâyetlerinin kanunun yorumlanması ve dolayısıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görüşünde olup, İdare Mahkemesi kararlarında açık bir değerlendirme hatası veya keyfilik bulunmadığından, bunların bir tür ileri temyiz başvurusu niteliğinde olduğu ve