Gayrimenkul Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi, Borç İkrarını İçeren Belge olarak Kabul Edilebilir mi

Borç İkrarını İçeren Belge 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu İtirazın iptali – Madde 67 Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır. İtirazın kesin olarak kaldırılması – Madde 68 Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilâmsız takip yapılamaz. Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verir. İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz yahut belgeye müstenit ise itirazın kaldırılması talebi reddolunur. Borçlu murisine ait bir alacak için takibedilmekte olup da, terekenin borca batık olduğunu ileri sürerse bu hususta ilam getirmesi için kendisine münasip bir mühlet verilir. Bunun dışında itirazın kaldırılması talebinin kabul veya reddi için ileri sürülen iddia ve savunmalar bekletici mesele yapılamaz. Borçlunun gösterdiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse hakim, 68/a maddesinde  yazılı usule göre yaptığı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde alacaklının itirazın kaldırılması talebini reddeder ve alacaklıyı sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı genel mahkemede dava açarsa bu para cezasının infazı dava sonuna kadar tehir olunur ve alacaklı bu davada alacağını ve imzanın kendisine ait olmadığını ispat ederse bu ceza kalkar. Alacaklı duruşmada bizzat bulunmayıp da imza vekili tarafından reddolunduğu takdirde vekil mütaakıp oturumda müvekkilini imza tatbikatı için hazır bulundurmaya veya masraflarını vererek davetiye tebliğ ettirmeye mecburdur. Kabule değer mazereti olmadan gelmiyen alacaklı borçlunun dayandığı belgede yazılı miktar hakkındaki itirazın kaldırılması talebinden vazgeçmiş sayılır. İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü hâlinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi hâlinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde yirmiden  aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir.   Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar. Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi, Borç İkrarını İçeren Belge olarak Kabul Edilebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/463 Karar No: 2022/420 Karar Tarihi: 30.03.2022 Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 18. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin reddine ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. İNCELEME SÜRECİ Alacaklı İstemi: 4. Alacaklı vekili dilekçesinde; taraflar arasında 02.03.2012 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin on üçüncü maddesinde 14.02.2012 tarihi de dâhil olmak üzere inşaatın bitimine kadar her ay 2.000TL’nin yüklenici borçlu tarafından müvekkiline ödenmesinin kararlaştırıldığını, ancak söz konusu bedelin borçlu tarafından ödenmediğini, alacağın tahsili için yapılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek borçlunun İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 2012/13740 E. sayılı icra dosyasına yapılan itirazının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Borçlu Cevabı: 5. Borçlu vekili cevap dilekçesinde; talebin reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. İstanbul 18. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 16.05.2014 tarihli ve 2013/1034 E., 2014/463 K. sayılı kararı ile; icra takibinin dayanağı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 68/1. maddesinde belirtildiği şekilde imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen kesin borç ikrarını içeren bir senet yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belge niteliğinde olmadığı ve taraflar arasındaki ihtilafın çözülmesinin genel mahkemelerde yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 7. İstanbul 18. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince 19.03.2018 tarihli ve 2015/4683 E., 2018/2219 K. sayılı kararı ile; “…Taraflar arasındaki Bakırköy 40. Noterliği\’nin 02.03.2012 tarih ve 4931 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin 13. maddesinde, 14.02.2012 tarihi de dahil olmak üzere yüklenici tarafından arsa sahibine her ay inşaat bitimine kadar 2.000 TL kira bedeli ödeyeceğinin yazılı olduğu, sözleşmenin bu maddesinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 68/1. maddesi anlamında kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren belge niteliğinde olduğu gözetilerek davalının itirazının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır…” gerekçesi karar bozulmuştur. Direnme Kararı: 9. İstanbul 18. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 07.02.2019 tarihli ve 2018/588 E., 2019/144 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamasına göre, taraflara karşılıklı edimler yükleyen ve noterde düzenleme şeklinde olan kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde kararlaştırılan kira bedellerinin ilamsız icra takibinde itirazın kaldırılmasına elverişli olmadığı, somut olayda; icra takibinin dayanağı olan 02.03.2012 tarihli düzenleme şeklindeki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin karşılıklı edimleri içerdiği, bu hâliyle sözleşmenin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 68/1. maddesinde yer alan ve alacaklılara genel haciz yolu ile takip yapma imkânı tanıyan borç ikrarını içeren belge niteliğinde olmadığı, borç da kabul edilmediğine göre iki tarafa edimler yükleyen sözleşme kapsamında alacaklının alacaklı olup olmadığı ve varsa alacak miktarının ne olduğunun genel mahkemelerde yapılacak yargılama sonucunda belli olacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi: 10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. UYUŞMAZLIK 11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan 02.03.2012 tarihli düzenleme şeklinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin on üçüncü maddesinde yer alan ve yüklenici tarafından arsa sahibine her ay inşaat bitimine

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi, Borç İkrarını İçeren Belge olarak Kabul Edilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Mirasçının Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Tereke Adına Açılmalıdır

Mirasçının Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Açması 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Miras ortaklığı – Madde 640 Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır. Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler. Mirasçıların sorumluluğu – Madde 641 Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar. Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlara verilecek uygun miktardaki tazminat, bu yüzden terekenin borç ödemeden acze düşmemesi kaydıyla tereke borcu sayılır. Paylaşmayı isteme hakkı – Madde 642 Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır. Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir. Elbirliği mülkiyeti Kaynakları ve niteliği – Madde 701 Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Hükümleri – Madde 702 Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.  Sona ermesi – Madde 703 Elbirliği mülkiyeti, malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer. Paylaştırma, aksine bir hüküm bulunmadıkça, paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır. Devir hakkının kısıtlamaları- Yasal önalım hakkı Önalım hakkı sahibi – Madde 732 Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler. Kullanma yasağı, feragat ve hak düşürücü süre – Madde 733 Cebrî artırmayla satışlarda önalım hakkı kullanılamaz. Önalım hakkından feragatin resmî şekilde yapılması ve tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekir. Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tâbidir ve satıştan önce veya sonra yapılabilir. Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir. Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her hâlde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Kullanılması – Madde 734 Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır. Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hâkim tarafından belirlenen süre içinde hâkimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür. Mirasçının Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Elbirliği Mülkiyetine Tabi Tereke Adına Açılmalıdır Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/739 Karar No: 2022/577 Karar Tarihi: 19.04.2022 Mahkemesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 1. Taraflar arasındaki önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi tarafından davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile davanın husumet nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, bölge adliye mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili 13.07.2015 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, Rasimpaşa Mahallesi, 195 ada, 3 parsel sayılı taşınmazında paydaş olan …\’ın mirasçısı olduğunu, taşınmazın 1/2 payının dava dışı …\’a, 1/2 payının da miras bırakana aitken …\’ın kendi payını davalı …’a 27.05.2015 tarihinde sattığını, satış işleminin davalı tarafından müvekkiline Kadıköy 24. Noterliğince düzenlenen 10.06.2015 tarihli ve 13115 yevmiye numaralı ihtarname ile bildirildiğini, bu durum karşısında davacının önalım hakkını kullanmak istediğini, murise ait pay el birliği mülkiyetine tabi ise de hak sahibi olan diğer mirasçıların davacının önalım hakkı nedeniyle dava açmasına ve davalıya satılan payı kendi adına tescil ettirmesine muvafakat ettiklerini, bunun için vekâletname verdiklerini, ayrıca taşınmazın 1/2 payının davalı tarafından 400.000TL bedelle satın alınmasına karşın önalım hakkının kullanılmasını önlemek amacıyla satış bedelinin tapuda muvazaalı şekilde 600.000TL olarak gösterildiğini, satış bedeline ilişkin bu iddia hakkındaki deliller toplandıktan sonra depo kararı verilmesi gerektiğini ileri sürerek, tapunun iptali ile 1/2 payın davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile dava konusu taşınmazın tüm paydaşları arasında 800.000TL satış bedeli üzerinden emlak komisyoncusunda anlaşma yapıldığını, anlaşmanın davacı da dahil tüm maliklerce imzalandığını, bunun güvenen davalının bankadan kredi almaya teşebbüs ettiğini, banka ekspertizi tarafından rapor düzenlenmesine ve kredi sözleşmesinin imzalanmasına karşın bir kısım paydaşların satıştan vazgeçtiğini, bu durumu etik bulmayan paydaş …\’ın ise satıştan vazgeçmediğini ve 27.05.2015 tarihinde tapuya gidilerek 1/2 payın 600.000TL bedelle davalı tarafından satın aldığını, yaşanan bu süreç karşısında müvekkilinin davacı ve diğer paydaşlar aleyhine İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/230 E. sayılı dosyasında ecrimisil ve tazminat davası, İstanbul Anadolu 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/462 E. sayılı dosyasında ise ortaklığın giderilmesi davası açtığını, bu nedenle davacının satıştan başlangıçtan itibaren haberdar olduğunu, eldeki davayı kötü niyetle açtığı gibi başka mirasçıların olması karşısında tek başına önalım hakkı bulunmadığını, diğer mirasçıların da taşınmazın müvekkiline satışı konusunda anlaşmaları nedeniyle önalım haklarının olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.07.2017 tarihli ve 2015/266 E., 2017/169 K. sayılı kararı ile; davacının gerçek satış bedelinin 400.000TL olmasına karşın bedelin tapuda muvazaalı şekilde 600.000TL gösterildiğini ileri sürmesi

Mirasçının Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Tereke Adına Açılmalıdır Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Taşınmazlarda Kat Mülkiyeti Kurulması Suretiyle Ortaklığın Giderilmesi Talep Edilebilir mi

Taşınmazlarda Kat Mülkiyeti Kurulması Suretiyle Ortaklığın Giderilmesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Paylı mülkiyet: Genel kurallar – Madde 688 Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır. Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir. Paylı mülkiyetin sona ermesi Paylaşma istemi – Madde 698 Hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir. Paylaşmayı isteme hakkı, hukukî bir işlemle en çok on yıllık süre ile sınırlandırılabilir. Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmî şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne şerh verilebilir. Uygun olmayan zamanda paylaşma isteminde bulunulamaz. Paylaşma biçimi – Madde 699 Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir. Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi hâlinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir. Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu Kat Mülkiyetinin ve Kat İrtifakının Kurulması Genel kural – Madde 10 Kat mülkiyeti ve kat irtifakı resmi senetle ve tapu siciline tescil ile doğar. Anagayrimenkulün tümünün mülkiyeti (Kat mülkiyeti) ne çevrilmeden o gayrimenkulün yalnız bir veya birkaç bölümü üzerinde kat mülkiyeti kurulamaz. Kat mülkiyeti kurulurken aynı katta birbirine bitişik bulunan aynı nevideki birden fazla bağımsız bölüm veya bir yapının otel, iş veya ticaret yeri gibi iktisadî açıdan veya kullanma bakımından bütünlük arz eden birden çok katı veya bölümü, kat mülkiyeti kütüğüne tek bağımsız bölüm olarak tescil edilebilir. Böyle bir tescilin yapılabilmesi için, buna uygun değişiklik projesinin ve yapı kullanma izin belgesinin Tapu Sicil Müdürlüğüne verilmiş olması gereklidir. Kat mülkiyetinin tescili, tapu memurunca düzenlenen resmî senet uyarınca veya aşağıdaki fıkralara göre yapılabilir. Hak sahiplerine isabet eden bağımsız bölümlerin belirlenmiş olması şartıyla arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesi, kat karşılığı temlik sözleşmesi veya bağımsız bölümlerin taksimine ilişkin noterlik sözleşmesine istinaden inşa edilecek olan binaya ilişkin kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesisi işlemi, yüklenici tarafından talep edilmesi halinde ilgili idare tarafından yapılır. Tapuya tescil işlemlerinde elektronik ortamda düzenlenen ve ilgili idare tarafından onaylı mimari proje ile yönetim planı esas alınır. Mimari proje ile yönetim planında malik imzası aranmaz. Yapı kullanma izin belgesi düzenlenen tüm yapıların cins değişikliği işlemleri resen yapılır. Yapı kullanma izin belgesini düzenlemeye yetkili idare tarafından Mekânsal Adres Kayıt Sistemine yüklenerek elektronik ortamda kadastro müdürlüğüne gönderilen yapı kullanma izin belgesi ile yapı aplikasyon projesine göre kadastro müdürlüğünce tescil bildirimi düzenlenir. Tapu müdürlüğüne gönderilen tescil bildirimi üzerine başkaca bir belge aranmaksızın cins değişikliği resen tescil edilir. Cins değişikliği yapılmış taşınmaz kat irtifakı tesisli ise, kat irtifakının tesciline ait resmî senede ve 12 nci maddede yazılı belgelere dayalı olarak başkaca bir belge aranmaksızın resen kat mülkiyetine çevrilir. Bu işlemler, döner sermaye hizmet bedelinden muaftır. Kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir gayrimenkul üzerindeki ortaklığın giderilmesi davalarında, mirasçılardan veya ortak maliklerden biri, paylaşmanın, kat mülkiyeti kurulması ve bağımsız bölümlerin tahsisi suretiyle yapılmasını isterse, hakim, o gayrimenkulün mülkiyetinin, 12 nci maddede yazılı belgelere dayanılarak kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı tahsisine karar verebilir. Gelirinin ortak giderlere harcanması için veya başka bir amaçla ortak yararlanmaya tahsis edilen bağımsız bölümlerin malik hanesine, bunlardan yararlanan \”bağımsız bölümlerin numaraları\” yazılmak suretiyle kat mülkiyeti kütüğüne tescil edilir. Bu husus bağımsız bölümlerin beyanlar hanesinde gösterilir. Kat mülkiyetinin kurulması: İstem ve belgeler – Madde 12 Kat mülkiyetinin kurulması için, anagayrimenkulün kat mülkiyetine çevrilmesi hususunda o gayrimenkulün maliki veya bütün paydaşlarının aşağıda yazılı belgeler ile birlikte tapu idaresinde istemde bulunması gerekir: a) Anagayrimenkulde, yapı veya yapıların dış cepheler ve iç taksimatı bağımsız bölüm, eklenti, ortak yerlerinin ölçüleri ve bağımsız bölümlerin konum ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleriyle oranlı arsa payları, kat, daire, iş bürosu gibi nevi ile bunların birden başlayıp sırayla giden numarası ve bağımsız bölümlerin yapı inşaat alanı da açıkça gösterilmek suretiyle, proje müellifi mimar tarafından yapılan, yetkili kamu kurum ve kuruluşlarınca anagayrimenkulün maliki veya bütün paydaşlarının imzaları alınarak onaylanan ve elektronik ortamda tapu müdürlüğüne gönderilen mimarî proje ile yapı kullanma izin belgesi. b) Bağımsız bölümlerin kullanılış tarzına, birden çok yapının varlığı halinde bu yapıların özelliğine göre 28 inci maddedeki esaslar çerçevesinde hazırlanmış, kat mülkiyetini kuran malik veya malikler tarafından imzalanmış bir yönetim plânı. Yasaklar – Madde 50 Bu kanun yürürlüğe girdikten sonra Medeni Kanuna ve diğer kanunlara göre, bir gayrimenkulün paydaşlarından birinin o gayrimenkulün bir bölümünden kat maliki gibi tek başına faydalanmasını sağlamak için irtifak hakkı kurulamaz. Tümü kârgir olmıyan yapılarda kat mülkiyeti kurulamaz. Köy İçerisinde Bulunan Taşınmazlarda Kat Mülkiyeti Kurulması Suretiyle Ortaklığın Giderilmesi Talep Edilebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/18-228 Karar No: 2022/655 Karar Tarihi: 17.05.2022 1. Taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Çanakkale Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı asıl dava dilekçesinde; Çanakkale ili Merkez ilçesi Saraycık köyü, Köyiçi mevkiinde bulunan 1267 parsel sayılı taşınmazın taraflar adına tapuda tescilli olduğunu, bu taşınmazda hissedarlar olarak kullanımda anlaşamadıklarını, taksiminin de mümkün olmadığını ileri sürerek davaya konu taşınmazın satılması suretiyle ortaklığın giderilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalılar … ve … cevap dilekçelerinde; davaya konu taşınmazın ivaz suretiyle payların eşitlenip taksiminin mümkün olduğunu, bu nedenle satış istemediklerini belirterek aynen taksim suretiyle ortaklığın giderilmesini savunmuşlardır. Mahkeme Kararı: 6. Çanakkale Sulh Hukuk Mahkemesi\’nin 29.01.2014 tarihli ve 2013/543 E. 2014/120 K. sayılı kararı ile; davaya konu taşınmazın hissedar sayısı ve miktarı gözönünde bulundurulduğunda aynen ya da ivaz ilavesiyle dahi taksiminin mümkün olmadığı, ortaklığın ancak satış sureti ile giderilebileceği gerekçesiyle davanın kabulü ile, Çanakkale ili, Merkez ilçesi, Saraycık köyü,

Taşınmazlarda Kat Mülkiyeti Kurulması Suretiyle Ortaklığın Giderilmesi Talep Edilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Tarım Arazilerinin Satılması Halinde Sınırdaş Maliklerin Önalım Hakkı Var mı

Tarım Arazilerinin Satılması Halinde Sınırdaş Maliklerin Önalım Hakkı Var mı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/798 Karar No: 2022/730 Karar Tarihi: 24.05.2022 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 1. Taraflar arasındaki önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi tarafından davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, bölge adliye mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davalı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili 21.06.2016 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin … İli, … İlçesi, … Köyü, 122 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, tarım arazisi niteliğindeki taşınmazın 121.068 m2 büyüklüğünde olduğunu, davalının ise yine tarım arazisi niteliğindeki komşu 3 parsel sayılı taşınmazı 31.12.2014 tarihinde 300.000TL bedelle satın aldığını, ancak 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8/İ maddesinin ikinci fıkrası uyarınca önalım hakkına sahip olan müvekkiline noter bildirimi yapmadığını, davacının satışı 10.06.2016 tarihinde öğrendiğini ve ön alım hakkını kullanmak isteğini belirterek, önalım hakkı nedeniyle davalıya ait taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkil adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun amacının tarım arazilerinde toprak bütünlüğünün korunması olduğunu, müvekkilinin dava konusu taşınmaz yakınında çok sayıda başka tarlalarının bulunduğunu ve büyük bir çiftçi olduğunu, taşınmazın kendilerine satılan fiyat üzerinden öncelikle davacıya satılmak üzere teklif edildiğini ancak çok pahalı bularak satın almak istemediğini, taşınmazın bulunduğu mevkide tarla dönüm fiyatlarının 25.000TL civarında olduğunu, davalı müvekkilinin de dönümü 15.000TL’den olmak üzere toplam 2.727.240TL ödeyerek taşınmazı satın aldığını, ancak tapuda bedelin 300.000TL gösterildiğini, davacının da bunu fırsat bilerek satışı çok daha önce öğrenmesine rağmen menfaat temin etmek için eldeki davayı açtığını, oysa ki 5403 sayılı Kanun’da sınırdaş tarımsal arazi maliklerine tanınan önalım hakkının gerçek amacının bu şekilde rant sağlanması olmadığını, aksine ulaşılmak istenen amacın tarımsal bütünlük olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.07.2017 tarihli ve 2016/257 E., 2017/298 K. sayılı kararı ile; 15.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8/İ maddesinin ikinci fıkrasında, tarımsal arazilerin satılması hâlinde sınırdaş tarımsal arazi maliklerinin de önalım hakkına sahip oldukları, tarımsal arazi sınırdaş maliklerden birine satıldığı takdirde diğer sınırdaş maliklerin önalım haklarını kullanamayacağı, önalım hakkına sahip birden fazla sınırdaş tarımsal arazi malikinin bulunması hâlinde hâkimin, tarımsal bütünlük arz eden sınırdaş arazi malikine önalıma konu tarımsal arazinin mülkiyetinin devrine karar vereceği, aynı maddenin üçüncü fıkrasında da önalım hakkının kullanılmasında Türk Medenî Kanunu hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiği, bu kapsamda davacıya ait taşınmazın dava konusu taşınmazla tarımsal bütünlük arz edip etmediğinin önem taşıdığı, ziraat bilirkişisinden alınan 17.05.2017 tarihli raporda, 5403 sayılı Kanun kapsamında hazırlanan Tarımsal Arazi Büyüklükleri Cetvelinde, … İlçesinde yeterli gelirli tarımsal arazi büyüklüğünün “sulu tarımda 65 dekar” olarak belirlendiği, davaya konu 122 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 181.816,00 m2 olduğu, önalım hakkını kullanmak isteyen davacıya ait 122 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise 121.068,00 m2 olduğu, bu şekilde her iki taşınmazın da tek başlarına 65 dekarın üzerinde büyüklüğe sahip olduğu, bu doğrultuda ayrı ayrı tarımsal bütünlük arz ettikleri, ayrıca davaya konu 3 parselde tarla ziraatı, 2 parselde ise bahçe ziraatı yapıldığı ve sonuç olarak davacıya ait taşınmazla dava konusu taşınmaz arasında tarımsal bütünlük bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı: 7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur. 8. … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 05.04.2018 tarihli ve 2017/1764 E., 2018/633 K. sayılı kararı ile; cetvelde belirlenen tarımsal arazi büyüklüğünün Tarım Bakanlığı ile İlçe Tarım Müdürlükleri tarafından arazi büyüklüklerinin belirlenmesinde kullanılan bir ölçüt olduğu, bu nedenle önalım hakkının kullanılmasında bir kriter olarak değerlendirilemeyeceği, belirlenen bu ölçütün üzerinde bir miktar olsa bile tarımsal arazi satışlarında diğer sınırdaşların önalım hakkını kullanabileceği, ayrıca davalı tarafından dönümü 15.000TL üzerinden olmak üzere toplamda 2.727.240TL bedel ödenerek dava konusu taşınmazın satın alındığı, tapuda düşük miktarda harç ödemek adına satış bedelinin 300.000TL olarak gösterildiği ileri sürülmüş ise de davalının üçüncü kişi durumundaki davacıya karşı bedelde muvazaa iddiasında bulunamayacağı, hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanamayacağı, önalım bedelinin tapuda gösterilen satış bedeli ile ödenen harç ve masraflardan ibaret olduğu, mahkemece bu bedel üzerinden önalım hakkının davacıya kullandırılması gerekirken davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusu kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış ve 306.000TL bedel üzerinden davanın kabulüne oy çokluğu ile karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 9. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 10. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 15.01.2019 tarihli ve 2018/3645 E., 2019/339 K. sayılı kararı ile; “…4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 731. maddesine göre, taşınmaz mülkiyetinin kanundan doğan kısıtlamaları, tapu siciline tescil edilmeksizin etkili olur. Mülkiyetin devri konusunda kısıtlama hükmü içeren, yasal önalım hakkını düzenleyen 732. maddesi uyarınca, paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler. Kanundan kaynaklanan önalım hakkının doğması ve kullanılması için, tapu siciline şerh edilmesi gerekli değildir. Önalım hakkının varlığı, kanuna dayandığı için bunun herkes tarafından bilindiği varsayılır. Bu nedenle de, paylı mülkiyete tâbi bir taşınmazda bir pay satın alan kimse, hak sahibi bir paydaşın önalım hakkını kullanarak bu payı kendisinden alma hak ve ihtimalinin bulunduğunu daima göz önünde tutmak, bunu bilmek zorundadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 733. maddesi uyarınca, yapılan pay satışının, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her hâlde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı davalı arasında, kapsam ve şartları satıcı ile pay satın alan davalı arasında yapılan

Tarım Arazilerinin Satılması Halinde Sınırdaş Maliklerin Önalım Hakkı Var mı Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Resmi Şekilde Düzenlenmeyen Sözleşmede Cayma Parası ve Cezai Şarta İlişkin Hükümler Geçerli midir

Sözleşmede Cayma Parası ve Cezai Şarta İlişkin Hükümler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması Hukukî işlem – Madde 706 Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tâbidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Taşınmaz Satışı ve Satış İlişkisi Doğuran Haklar Şekil – Madde 237 Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır. Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz. Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Bağlanma parası – Madde 177 Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür. Cayma parası – Madde 178 Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir.  Ceza koşulu Cezanın sözleşmenin ifası ile ilişkisi – Madde 179 Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir. Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır. Ceza ile zarar arasındaki ilişki – Madde 180 Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir. Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez. Kısmi ifanın yanması – Madde 181 Ceza koşuluna ilişkin hükümler, dönme durumunda ifa edilmiş olan kısmın alacaklıya kalacağını öngören sözleşmelere de uygulanır. Taksitle satışa ilişkin hükümler saklıdır. Cezanın miktarı, geçersizliği ve indirilmesi – Madde 182 Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler. Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez. Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir. Resmi Şekilde Düzenlenmeyen Sözleşmede Cayma Parası ve Cezai Şarta İlişkin Hükümler Geçerli midir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2020/551 Karar No: 2022/1147 Karar Tarihi: 22.09.2022 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasındaki taşınmaz satışına yönelik sözleşme uyarınca davalıya toplam 25.000TL ödeme yapıldığını, satışın gerçekleşmesi hâlinde ödenen cayma akçesinin satış bedelinden indirileceğinin, satıştan davalı satıcının vazgeçmesi hâlinde ise anılan bedelin iki katının davalı tarafından müvekkiline ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalının satıştan vazgeçerek ödenen 25.000TL cayma akçesi için 10.08.2013 vade tarihli 20.000TL bedelli ve 28.08.2013 vade tarihli 5.000TL bedelli iki adet senedi müvekkiline verdiğini, bahse konu senetlerin tahsili amacıyla eldeki davadan ayrı icra takibi başlatıldığını, sözleşme ile kararlaştırılan cayma akçesinin iki katı olan 50.000TL bedelin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine ise haksız itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili; davacı ile müvekkili arasında taşınmaz alım satımına ilişkin olarak “cayma akçesinin verilmesine dair akid” başlıklı sözleşmenin düzenlenmesiyle davacı tarafından 25.000TL kapora bedelinin müvekkiline ödendiğini, satışa diğer paydaşların razı olmaması üzerine taşınmazın üçüncü şahsa satıldığını, sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle takibe konu alacağın istenemeyeceğini, alınan kapora bedelinin senetle davacıya ödendiğini, hatta ödenen bonoların davacı tarafından yeniden takibe konulduğunu, davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 2013/385 E., 2015/365 K. sayılı kararı ile; bonoların dava konusu sözleşme nedeniyle verildiğine ilişkin herhangi bir yazılı delil bulunmadığı, sebepten mücerret olmaları nedeniyle ödeme yapıldığına dair iddialara itibar edilmediği, tarafların serbest iradeleri ile imzaladıkları sözleşme ile bağlı oldukları, sözleşme uyarınca davalıya ödenen kapora bedelinin iki katı olan 50.000TL tutarında cayma akçesinin davalının satıştan vazgeçmesi hâlinde davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı ve icra takibinin de cayma akçesinin tahsili amacıyla başlatıldığı, davacının 50.000TL alacaklı olduğu gerekçesiyle icra takibine itirazın iptaline, alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. 8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 01.07.2019 tarihli ve 2019/3015 E., 2019/6029 K. sayılı kararı ile ; “…Dava; harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca kararlaştırılan cezai şart bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Kural olarak tapuya kayıtlı taşınmazların satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığı sürece geçersizdir. [4721 sayılı Türk Medeni Kanunu\’nun 706. maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 237. (818 sayılı mülga Borçlar Kanunu\’nun 213) maddesi, Tapu Kanunu\’nun 26. maddesi ve Noterlik Kanunu\’nun 60.maddesi] Geçersiz olduğu için de taraflarına hak ve borç doğurmaz. Ancak taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Zira; haklı bir sebep olmaksızın başkası zararına mal edinen kimse onu iade ile yükümlüdür. Cezai şartı düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/1. (818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 158/1.) maddesinde ise; \”Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.\” hükmü yer almaktadır. Cezai şart; asıl borca ilişkin fer\’i bir hak olup, geçersiz sözleşmelerde yer alan cezai şartlar da geçersizdir. Geçersiz sözleşmelere dayanarak taraflar birbirlerinden cezai şart isteyemezler. Somut olayda; taraflar arasında 14/09/2012 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesinin düzenlendiği, sözleşme uyarınca kararlaştırılan 25.000,00 TL kapora bedelinin davacı alıcı tarafından davalı satıcıya ödendiği, davalının taşınmazın satışından vazgeçtiği , her iki tarafın da kabulünde olduğu üzere, sözleşme uyarınca ödenen 25.000,00 TL kapora bedelinin davalı tarafından davacıya senetle iade edildiği anlaşılmış olup, bu hususta taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme ile davalının satıştan vazgeçmesi halinde, almış olduğu kapora bedelinin iki katı cezai şart bedelini davacıya

Resmi Şekilde Düzenlenmeyen Sözleşmede Cayma Parası ve Cezai Şarta İlişkin Hükümler Geçerli midir Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Yüklenicinin İleriye Etkili Fesih Hakkını Kullanabilmesi için İnşaatın Seviyesi Ne Kadar Olmalıdır

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Yüklenicinin İleriye Etkili Fesih Hakkı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/866 Karar No: 2021/724 Karar Tarihi: 08.06.2021 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme ile onanmış, davalılar vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine onama kararı kaldırılarak karar bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 27.02.1992 tarihinde davalılar adına kayıtlı 26640 m² miktarındaki taşınmazda ikiz dubleks villalar yapmak üzere arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, müvekkillerinin sözleşme gereğince arsa sahiplerine verilmesi gereken 2409 parsel dışında tüm inşaatları yaparak teslim ettiklerini, teslimde davacılar arasında çıkan bir anlaşmazlık nedeniyle bir süre gecikme oldu ise de, davalıların bu gecikmenin karşılığını … Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları 1996/101 E. sayılı tazminat davası ile aldıklarını, yapılması gereken 20 adet villadan 18 tanesinin teslim edildiğini, bunun karşılığı olarak verilmesi gereken 4 adet arsa tapusu daha olduğunu ve bunların da devri gerektiğini, davalılara ihtarname gönderildiği hâlde davalıların 3 adet arsa vermekle yetindiklerini, sözleşmeye göre müvekkillerine teslim edilecek arsa miktarının %54.5, arsa sahiplerinde kalacak miktarın ise %45,5 olduğunu, müvekkillerinin 1,5 arsa daha hak ettiklerini, ancak davalılarca edimler yerine getirilmediğinden müvekkillerinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiklerini ileri sürerek 2407 parselin tamamının, 2406 parselin ise 1/2\’sinin tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına 1/2 oranında tesciline, sözleşme haklı nedenle feshedildiğinden fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000TL müspet ve menfi zararın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar Cevabı: 5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki sözleşmenin 10 yıllık zamanaşımı nedeniyle hukuki kıymetinin kalmadığını, davacıların sözleşme şartlarını yerine getirmediklerini, inşaatların bir kısmının sözleşmede belirtilen tarihte teslim edilmediğini, bir kısmının ise hâlen hiç yapılmadığını, inşaatların teslimi için kararlaştırılan tarihten yıllar sonra bir kısmının noksan ve ayıplı olarak teslim edilebildiğini, bu hususta … Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları 1996/101 E. sayılı tazminat davası neticesinde iddialarının doğruluğunun mahkeme kararı ile kesinleştiğini, 2409 parsel üzerinde inşaata hiç başlanmadığını, sözleşmenin bir bütün olduğunu, davacıların kendi aralarında meydana gelen ihtilaf nedeniyle taahhüt ettikleri inşaatları ya geç teslim ettiklerini ya da hiç teslim etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme Kararı: 6. … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.01.2012 tarihli ve 2007/344 E., 2012/44 K. sayılı kararı ile; davalılara isabet eden villaların sözleşmede kararlaştırılan tarihten uzunca bir süre sonra teslim edilebildiği, davalıların kendilerine isabet eden villaların geç tamamlanmış olması ve villalarda eksik imalat yapılmış olması nedeniyle … Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları dava neticesinde 1996/101 E., 1999/144 K. sayılı ilamı ile, oluşan maddi tazminatın faizleri ile birlikte davacılardan tahsil edildiği, taraflar arasındaki sözleşmede ifrazdan sonra 2409 parsel içerisinde kalan evin davacılar tarafından yıkılacağı konusunda bir hüküm bulunmadığı, boş arsa olarak teslim edilmeyen bir yere bina yapılmasının beklenemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde; davacıların arsa tapusu talep etmesinin hukuken yerinde olduğu, sözleşme hükümlerinin davacı tarafça … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/101 E. 1999/144 K. sayılı ilamı ile yerine getirilmiş sayıldığı kanaatine varılarak, tapu kayıtlarına göre davacının aldığı toplam taşınmaz miktarının 6494 m² olduğu, 18 adet villa yapan davacıların alması gereken toplam arsa miktarının 7342,29 m² olduğu, bu durumda davacıların alması gereken 848,29 m² kadar taşınmaz daha bulunduğu, davacının talep ettiği 2407 ve 2406 parsellerin metrekareleri dikkate alındığında, davacıların 659 m² yüz ölçümüne sahip olan 2407 parselin tamamını, 2406 parselin ise 189/615 payını almaya hak kazandıkları gerekçesiyle dava konusu 2407 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapusunun iptali ile 1/2\’şer pay ile davacılar adına tesciline; 2406 parselin ise tapusunun iptali ile davacıların bu parselde birlikte hak ettikleri kısmın 189/615 pay olduğu dikkate alınarak taşınmazın tamamı 1230 pay kabul edilip 427/1230\’ar payın davalılar adına, 188/1230\’ar payın ise davacılar adına tesciline, davacılar tarafından müspet ve menfi zarara ilişkin talepleri kanıtlanamadığından reddine karar verilmiştir. Özel Daire Onama Kararı: 7. … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince 14.12.2012 tarihli ve 2012/3178 E., 2012/7405 K. sayılı kararı ile; “…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir…\” gerekçesiyle onama kararı verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 9. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. 10. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince 23.10.2013 tarihli ve 2013/1957 E., 2013/6454 K. sayılı kararı ile; “…Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalılar arasında imzalanan 27.02.1992 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince, davalı arsa maliklerine verilmesi gereken 2409 parsel üzerinde yapılacak olan iki villa haricindeki 18 villanın bitirilerek teslim edildiğini, teslimde gecikmeden kaynaklanan zararın arsa malikleri olan davalılar tarafından açılan tazminat davası ile karşılandığını, buna karşılık teslimi gereken bir kısım arsa tapusunun ihtara rağmen davalılarca devredilmemesi üzerine, müvekkillerinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiklerini ileri sürerek, davalılar adına kayıtlı … 2407 parsel sayılı taşınmazın tamamının, 2406 parsel sayılı taşınmazın ise 1/2\’sinin tapu kayıtlarının iptali ile ½ oranında müvekkilleri adına tesciline ve müvekkillerinin müspet ve menfi zararlarına karşılık 1.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile dava konusu 2407 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapusunun iptali ile 1/2 şer pay ile davacılar adına tesciline, 2406 parselin ise tapusunun iptali ile davacıların bu parselde birlikte hak ettikleri toplam payın 189/615 olduğu dikkate alınarak taşınmazın tamamı 1230 pay kabul edilip 427/1230 \’ar payının davalılar adına, 188/1230\’ar payının ise davacılar adına tesciline, müspet ve menfi zarara ilişkin taleplerin reddine dair verilen karar davalılar vekili tarafından temyiz istemi üzerine Dairemizin 14.12.2012 tarih ve 3178 E – 2012/7405 K sayılı ilamıyla onanmıştır. Bu kez, davalılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. 1- Taraflar arasında düzenlenen 27.02.1992 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davacı yükleniciler yapmaları gereken 20 villadan 18 adedini inşa ederek teslim etmişler, iki villa ise henüz inşa edilmemiştir. Davacı yanca gönderilen 08.07.2002 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedildiği arsa sahiplerine bildirilmiş, arsa sahiplerince cevaben gönderilen 18.07.2002 günlü ihtarnamede ise,

Yüklenicinin İleriye Etkili Fesih Hakkını Kullanabilmesi için İnşaatın Seviyesi Ne Kadar Olmalıdır Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Paydaşlıktan Çıkarma Davası, Ortaklığın Giderilmesi Davasında Bekletici Mesele Yapılabilir mi

Ortaklığın Giderilmesi ve Paydaşlıktan Çıkarma Davası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Paylı mülkiyet: Genel kurallar – Madde 688 Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır. Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir. Paydaşlıktan çıkarma Paydaşın çıkarılması – Madde 696 Kendi tutum ve davranışlarıyla veya malın kullanılmasını bıraktığı ya da fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin tutum ve davranışlarıyla diğer paydaşların tamamına veya bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır biçimde çiğneyen paydaş, bu yüzden onlar için paylı mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hâle getirmişse, mahkeme kararıyla paydaşlıktan çıkarılabilir. Davanın açılması, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, pay ve paydaş çoğunluğuyla karar verilmesine bağlıdır. Hâkim, çıkarma istemini haklı gördüğü takdirde, çıkarılacak paydaşın payını karşılayacak kısmı maldan ayırmaya olanak varsa, bu ayırmayı yaparak ayrılan parçanın paylı mülkiyetten çıkarılana özgülenmesine karar verir. Aynen ayrılmasına olanak bulunmayan maldaki payın dava tarihindeki değeriyle kendilerine devrini isteyen paydaş veya paydaşlar bu istemlerini paydaşlıktan çıkarma istemi ile birlikte ileri sürmek zorundadırlar. Hâkim, hüküm vermeden önce re\’sen belirleyeceği uygun bir süre içinde pay değerinin ödenmesine veya tevdiine karar verir. Davanın kabulü hâlinde payın istemde bulunan adına tesciline hükmolunur. Payı karşılayacak kısım maldan aynen ayrılamaz ve bu payı isteyen paydaş da bulunmazsa hâkim, davalıya payını devretmesi için bir süre belirler ve bu süre içinde devredilmeyen payın açık artırmayla satışına karar verir. Satış kararı, cebrî icra yoluyla paraya çevirmeye ilişkin hükümler uyarınca yerine getirilir. Diğer hak sahiplerinin çıkarılması – Madde 697 Bir paydaşın çıkarılmasına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla, pay üzerinde intifa veya diğer bir aynî ya da tapuya şerh edilmiş kişisel yararlanma hakkı sahipleri hakkında da uygulanır. Ancak, devri caiz olmayan bir hakkın uygun bir tazminat karşılığında sona ermesine karar verilir. Paylı mülkiyetin sona ermesi Paylaşma istemi – Madde 698 Hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir. Paylaşmayı isteme hakkı, hukukî bir işlemle en çok on yıllık süre ile sınırlandırılabilir. Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmî şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne şerh verilebilir. Uygun olmayan zamanda paylaşma isteminde bulunulamaz. Paylaşma biçimi – Madde 699 Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir. Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi hâlinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir. Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bekletici sorun – Madde 165 (1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir. (2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir. Paydaşlıktan Çıkarma Davasının Ortaklığın Giderilmesi Davası için Bekletici Mesele Yapılması Gerekir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/14-2791 Karar No: 2021/875 Karar Tarihi: 29.06.2021 Özet: Dava konusu taşınmazlar hakkında paydaşlıktan çıkarma davasının sonucunda pay ve paydaş durumu değişebileceğinden ortaklığın giderilmesi davasının sonucu da etkilenecektir. Bu nedenle, davalılar tarafından açılan paydaşlıktan çıkarma davasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 165/1. maddesi gereğince görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele yapılması gerekir. Her ne kadar mahkemece mevcut duruma göre tapu kaydı ile mimari projenin çeliştiği, taraflara süre verilmiş ise de, çelişkinin giderilemediği, tapu kaydına göre satışı istenen dükkanların değerlerinin tespitinin mümkün olmadığı, bu koşullarda ortaklığın giderilmesine karar verilemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dava konusu 4983 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın zemin katında tarafların paydaş olduğu 15 ve 17 numaralı dükkanlar ile dava dışı kişiler adına kayıtlı 14 ve 16 nolu dükkanlar olmak üzere toplam 4 dükkanın ayrı bağımsız bölüm olarak tescil edilmiş olduğu, dosya kapsamında 25.08.1967 onay tarihli mimarî proje bulunmakla birlikte yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda \”mimari proje üzerinde 08.11.1968 tarihli tadilat\”tan söz edildiği, bu hususun Çankaya Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünden sorulması üzerine 12.03.2013 havale tarihli cevabi yazısı ile \”dava konusu binaya ait 25.08.1967 onay tarihli mimari projesine 16.09.1967 tarihli ve 614 sayı ile yapı izin belgesi, 11.11.1968 tarihli ve 68/46-827 sayılı yapı kullanma izin belgesi alındığı, herhangi bir tadilat/tashihat başvurusunun ve bağımsız bölüm listesinin bulunmadığı…\” bildirilmesine rağmen bilirkişiler raporunda belirtilen \”mimari projede üzerindeki 08.11.1968 tarihli tadilat\” hususu üzerinde durularak bu konu açıklığa kavuşturulmadığı gibi, dava konusu taşınmazda 03.07.1970 tarihinde kat mülkiyeti tesis edildiği gözetilerek, kat mülkiyeti tesisine esas mimarî proje de getirtilerek incelenip değerlendirilmeksizin mimarî proje ile tapu kayıtlarının çelişkili olduğu sonucuna varılması da doğru görülmemiştir. (634 S. K. m. 12) (4721 S. K. m. 698, 699) (6100 S. K. m. 165) 1. Taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalıların 4983 ada 6 parsel sayılı kargir apartman vasfındaki taşınmazda dükkan niteliğindeki 15 ve 17 numaralı bağımsız bölümler ile depo niteliğindeki 18 numaralı bağımsız bölümde müşterek malik olduklarını ileri sürerek taşınmazdaki ortaklığın yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde mümkün ise aynen, mümkün olmadığı takdirde satış yoluyla giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; çekişmeli taşınmazlar tapu kayıtlarında 3 ayrı bağımsız bölüm olarak görünmekte iseler de, Belediye Fen İşleri ve Numarataj Müdürlüğü kayıtlarında ve belediyece verilen iskan ruhsatında 535 m2 yüzölçümünde tek dükkan olarak göründüğünü,

Paydaşlıktan Çıkarma Davası, Ortaklığın Giderilmesi Davasında Bekletici Mesele Yapılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Yargılamanın Yenilenmesi: Tapu Sicilindeki Bir Kaydın Elde Edilemediği İleri Sürülebilir mi

Yargılamanın Yenilenmesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yargılamanın İadesi – Madde 374 (1) Yargılamanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir. Yargılamanın iadesi sebepleri – Madde 375 (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir: a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması. b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması. c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması. ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması. d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması. e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması. f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması. g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması. ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması. h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması. ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması. i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi. (2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir. Üçüncü kişilerin hükmün iptalini talep etmesi – Madde 376 (1) Davanın taraflarından birisinin alacaklıları veya aleyhine hüküm verilen tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin aralarında anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün iptalini isteyebilirler. Süre – Madde 377 (1) Yargılamanın iadesi süresi; a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olduğunun öğrenildiği, b) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde öngörülen hâllerde, kararın davalıya veya gerçek vekil veya temsilciye tebliğ edildiği; alacaklı veya davalı yerine geçenlerin karardan usulen haberdar olduğu, c) Yeni belgenin elde edildiği veya hilenin farkına varıldığı, ç) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (d), (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde, ceza mahkûmiyetine ilişkin hükmün kesinleştiği veya ceza kovuşturmasına başlanamadığı yahut soruşturmanın sonuçsuz kaldığı, d) Karara esas alınan ilamın bozularak kesin hüküm şeklinde tamamen ortadan kalkmasından haberdar olunduğu, e) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (i) bendinde yazılı sebepten dolayı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararının tebliğ edildiği, tarihten itibaren üç ay ve her hâlde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıldır. (2) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendinde yazılan sebepten dolayı yargılamanın yenilenmesi süresi ilama ilişkin zamanaşımı süresi kadardır. İnceleyecek mahkeme ve teminat – Madde 378 (1) Yargılamanın iadesi talebini içeren dilekçe, kararı veren mahkemece incelenir. (2) Mahkeme, dayanılan sebebin niteliğine göre yargılamanın iadesi talebinde bulunandan karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılayacak uygun bir miktar teminat göstermesini isteyebilir. Talebin ön incelemesi – Madde 379 (1) Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra; a) Talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını, b) Yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını, c) İleri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını, kendiliğinden inceler. (2) Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder. Yeniden yargılama veya hükmün iptali – Madde 380 (1) İnceleme sonunda, dayanılan yargılamanın iadesi sebebi sabit görülürse, yeniden yargılama yapılarak ortaya çıkacak duruma göre verilmiş olan karar onanır veya kısmen yahut tamamen değiştirilir. Ancak, davacının açık veya zımni muvafakati olmaksızın vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması yahut 375 inci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendine dayalı olarak yargılamanın iadesi dilekçesi kabul olunursa, başka bir inceleme yapılmaksızın hüküm iptal edilir. (2) Bu husus, iade yoluyla incelenmesi istenen hükmün bütün nüshalarında gösterilir. İcranın durdurulması – Madde 381 (1) Yargılamanın iadesi davası, hükmün icrasını durdurmaz. Ancak dava veya hükmün niteliğine ve diğer hâllere göre talep üzerine icranın durdurulmasına ihtiyaç duyulursa, yargılamanın iadesi talebinde bulunan kimseden teminat alınmak şartıyla iade talebini inceleyen mahkemece icranın durdurulması kararı verilebilir. Yargılamanın iadesi sebebi bir mahkeme kararına dayanıyorsa bu takdirde teminat istenmez. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Tapu sicilinin açıklığı – Madde 1020 Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez. Yargılamanın Yenilenmesi: Tapu Sicilindeki Bir Kaydın Yargılama Sırasında Elde Edilemediği İleri Sürülebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/392 Karar No: 2022/1150 Karar tarihi: 27.09.2022 Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki yargılamanın yenilenmesi isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda, … Asliye Hukuk Mahkemesince verilen yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulüne ilişkin karar davacılar (karşı taraf) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı karşı davacılar (karşı taraf) vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Yargılamanın yenilenmesini isteyen davalı … vekili talep dilekçesinde; … ilçesi, … Mahallesi 139 ada 33 parsel sayılı taşınmazın hissedarları tarafından müvekkili idare aleyhine açılan davada … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/38 E. 2013/191 K. sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile krokide (A) harfiyle gösterilen kısmın yol olarak terkinine, (B) harfiyle gösterilen kısmın ise müvekkili idare adına tapuya tesciline karar verildiğini, kararın 30.06.2014 tarihinde derecattan geçerek kesinleştiğini, davacılar vekilince mahkeme kararının … İcra Müdürlüğünün 2014/19005 sayılı dosyası ile 737.200TL tutarındaki asıl alacak olan kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili için takibe konulduğunu, yargılama sırasında dava konusu taşınmazla ilgili olarak mahkemenin 20.09.2010 tarihli ve 2010/38 sayılı yazısı ile … Belediye Başkanlığından taşınmazın kamulaştırılıp

Yargılamanın Yenilenmesi: Tapu Sicilindeki Bir Kaydın Elde Edilemediği İleri Sürülebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Yolsuz Tescil Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası ile Birlikte El Atmanın Önlenmesi Davası Açılabilir mi

Yolsuz Tescil Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması: Tescil – Madde 705 Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. Tescilin ve terkinin koşulları: İstem Tescil için – Madde 1013 Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır. Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur. Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir. Terkin ve değişiklik için – Madde 1014 Bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesi, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabilir. Yetkinin ve sebebin belirlenmesi – Madde 1015 Tescil, terkin ve değişiklik gibi tasarruf işlemlerinin yapılabilmesi, istemde bulunanın, tasarruf yetkisini ve hukukî sebebi belgelemiş olmasına bağlıdır. İstemde bulunan kimse, kendisinin, sicilde hak sahibi görünen kişi veya bu kişinin temsilcisi olduğunu ispat etmek suretiyle tasarruf yetkisini belgelemiş olur. Hukukî sebebin belgelenmesi, bu sebebin geçerliliği için gerekli şekle uyulduğunun ispatı suretiyle olur. Tescilin sonuçları – Madde 1022 Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır. Tescilin etkisi, kanunen öngörülen belgeler isteme eklenmiş veya geçici tescil hâlinde belgelerin uygun zamanda tamamlanmış olması koşuluyla yevmiye defterine yapılan kayıt tarihinden başlar. Bir hakkın içeriği, tescilin sınırları içinde, dayandığı belgelere göre veya diğer herhangi bir yolla belirlenir. İyiniyetli üçüncü kişilere karşı – Madde 1023 Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur. İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı – Madde 1024 Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir. Terkin ve değiştirme: Yolsuz tescilde – Madde 1025 Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Vekâletin kapsamı – Madde 504 Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar. Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz. Vekilin borçları Talimata uygun ifa – Madde 505 Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak, vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir. Bunun dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz. Şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme – Madde 506 Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır. Yolsuz Tescil Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası ile Birlikte El Atmanın Önlenmesi Davası Açılabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2020/52 Karar No: 2022/1233 Karar Tarihi: 04.10.2022 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil ile el atmanın önlenmesi, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davalılar vekilinin istinaf başvurusunun el atmanın önlenmesi bakımından kabulü ile davanın bu yönden reddine dair verilen karar, davacılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacılar İstemi: 4. Davacılar vekili 29.08.2013 tarihli dava dilekçesinde; müvekkillerinin …’ın yasal mirasçıları olduğunu, murisin davalılar ile samimi ilişki içinde yaşam sürdüğünü ve nüfus cüzdanının dâhi davalı … tarafından muhafaza edildiğini, inşaat yüklenicisi olan davalı … tarafından arsasına inşaat yapılarak kendisine daire verileceği söylenerek muristen inşaat yetkilerini içerir şekilde … Noterliğince düzenlenen 11.03.2013 tarih ve 03099 yevmiye numaralı vekâletnamenin alındığını, ancak vekâletnamenin alındığı gün ve sonrasında yapılmış bir kat karşılığı inşaat sözleşmesinin bulunmadığını, davalı …’in almış olduğu vekâletnameyi hemen kullanarak 13.03.2013 tarihinde murise ait …ili, … ilçesi, 5291 ada 3 parsel sayılı taşınmazı eşi olan diğer davalıya danışıklı olarak 37.000TL bedelle devrettiğini, bu devir işleminden sonra murise herhangi bir bedel ödenmediğini, tek hekimden alınan rapor üzerine vekâletnamenin düzenlendiğini, vekâletnamenin verildiği tarihte murisin 92 yaşında olduğunu ve tasarruf ehliyetinin bulunmadığını, ayrıca oldukça önemli bir lokasyonda bulunan taşınmazın gerçek değerinin çok daha fazla olduğunu, davalının vekâlet görevini kötüye kullandığını, dolayısıyla yapılan devrin hukuken bir değer taşımadığını ileri sürerek, öncelikle tapu kaydının iptali ile miras payları oranında davacılar adına kayıt ve tesciline, taşınmaza vaki müdahalenin men’ine, mahkemece temliki işlemlerin sakat olmadığının kabulü hâlinde ise vekilin sorumluluğu nedeniyle davacıların fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 75.000TL taşınmaz bedelinin yasal faiziyle birlikte davalı …’ten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar Cevabı: 5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; satış işleminde hukuka aykırı hiçbir yön bulunmadığını, tapuda yapılan satış işleminin tarafların arzularına uygun olarak gerçekleştiğini ve tarafların işlem yapmaya ehil kişiler olduğunu, taşınmazda müvekkili …’in malik sıfatı ile yasal hakkı bulunduğundan müdahalenin men’ine karar verilemeyeceğini, eski tapu malikinin aklı başında sağlıklı bir kişi olduğunu, bu hususta işlem tarihlerinde alınmış doktor raporlarının mevcut olduğunu, diğer yandan muris …’ın hiç evlenmediğini ve davalı … ile çok yakın olduğunu, onun hayata dair tüm sosyal, beşeri ve hukukî işlerini yapan ve her şeyi ile ilgilenen vekili olduğunu, vekil ile muris arasında ebeveyn- çocuk ilişkisi bulunduğunu, ölümüne değin

Yolsuz Tescil Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası ile Birlikte El Atmanın Önlenmesi Davası Açılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Yasal Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Muvazaa İddiasının İspatlanması

Yasal Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Devir hakkının kısıtlamaları- Yasal önalım hakkı Önalım hakkı sahibi – Madde 732 Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler. Kullanma yasağı, feragat ve hak düşürücü süre – Madde 733 Cebrî artırmayla satışlarda önalım hakkı kullanılamaz. Önalım hakkından feragatin resmî şekilde yapılması ve tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekir. Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tâbidir ve satıştan önce veya sonra yapılabilir. Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir. Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her hâlde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Kullanılması – Madde 734 Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır. Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hâkim tarafından belirlenen süre içinde hâkimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür. Sözleşmeden doğan önalım hakkı – Madde 735 Tapu kütüğüne şerh verilen sözleşmeden doğan önalım hakkı, şerhte belirtilen sürede ve belirtilen koşullara göre her malike karşı kullanılabilir. Kütükte koşullar belirtilmemişse taşınmazın üçüncü kişiye satışındaki koşullar esas alınır. Şerhin etkisi her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer. Yasal önalım hakkının kullanılmasına ve vazgeçmeye ilişkin hükümler sözleşmeden doğan önalım hakkında da uygulanır. Yasal Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Muvazaa İddiası Her Türlü Delille İspatlanabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2020/271 Karar No: 2022/1341 Karar Tarihi: 19.10.2022 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 1. Taraflar arasındaki önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen davacı vekili ve davalı … vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu 1560 ada 1 parsel ve 1560 ada 2 parsel sayılı taşınmazlarda paydaş olduğunu, bir kısım paydaşın paylarını 11.03.2015 tarihinde …\’ya devrettiğini, dava açmak için hazırlanırken …\’nın satın aldığı payları 24.03.2015 tarihinde iki kat bedelle diğer davalı …\’e devrettiğini, davalı …\’nın her iki parseldeki payını diğer davalı …\’e devrinin gerçek bir satış olmayıp, müvekkilinin önalım hakkını kullanmasını engellemeyi amaçlayan ve kötü niyetle yapılan muvazaalı bir işlem olduğunu ileri sürerek dava konusu iki parselde davalı … ile davalı … arasındaki 24.03.2015 tarihli satışların muvazaalı kabul edilerek önalım hakkının 06.05.2014 ile 11.03.2015 tarihli davalı … adına yapılan satış ve bedeller üzerinden kullandırılmasına karar verilerek, tapuların iptali ile müvekkili adına kayıt ve tesciline; işlemde muvazaa iddiası kabul edilmez ise bedelde muvazaa itirazlarının nazara alınarak inceleme sonucu belirlenecek gerçek bedel üzerinden önalım hakkının tanınmasına, bu payların tapuda müvekkili adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin diğer davalı …’nın yanında çalışmadığını, tapu kaydına güven ilkesi gereğince hareket ettiğini, taşınmazları alacak malî gücünün bulunduğunu, davacının müvekkilinin gayrimenkulleri aldığı tarihlerden çok önce zaten söz konusu durumdan haberdar olmasına rağmen şufa hakkını açıkça kullanmadığını, muvazaa iddiasını kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur. 6. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; emlakçı olan müvekkilinin aldığı gayrimenkulleri yakın tarihlerde ve hatta aynı gün dahi satabildiğini, davada taraf sıfatının bulunmadığını, satışta hayatın olağan akışına aykırı olarak algılanacak ve müvekkilinin kötü niyetli davrandığını iddia edebilecek bir husus bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur İlk Derece Mahkemesi Kararı: 7. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.01.2017 tarihli ve 2015/257 E., 2017/7 K. sayılı kararı ile; karar tarihine en yakın tarih olan 07.03.2016 tarihi itibariyle 1560 ada 1 parseldeki davalı hissesinin değerinin 104.643,45TL, 1560 ada 2 parseldeki davalı hissesinin değerinin ise 188.426,21TL olduğu, önalım bedeli olarak bu bedellerin depo edilmesine karar verildiği, davacı tarafından bu bedellerin depo edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne … ili, … ilçesi, … mevkii, 1560 ada 1 parsel üzerindeki …\’e ait 1/25 hissenin ve … ili, … ilçesi, … mevkii, 1560 ada 2 parsel üzerindeki …\’e ait 309/2246 hissenin tapusunun iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı: 8. Taraf vekilleri tarafından süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur. 9. … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 17.05.2017 tarihli ve 2017/561 E., 2017/506 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesince resmî senette yazılı olan satış bedeli ile tapu harç ve giderlerini depo etmek üzere davacıya süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, (2) nolu parsel için akit bedelini dahi aşarak (1) nolu parsel içinse kanıtlanamayan muvazaa iddiası esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği, davalı …’nın dava tarihi itibari ile tapu maliki olmadığından taraf sıfatının bulunmadığı, davalı …’in davacının satıştan bilgisi bulunduğuna ilişkin itirazlarının ise noter tebligatı yapılmadığı ve yasa hükmüne uygun bir bildirim bulunmadığından yerinde görülmediği, hükmedilen bedelde zarara uğratıldığı itirazının yerinde olduğu, muvazaa iddiası kanıtlanamadığından akit bedeli ve masraflarının depo edilen bedelden ödenmesi yolu ile davanın kabulünün gerektiği gerekçesiyle; davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına; davalı … yönünden davanın pasif husumet nedeni ile reddine, davalı … yönünden davanın kabulü ile davaya konu … ili, … ilçesi, … mevkii 1560 ada 1 ve 2 parselin tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, şufa bedeli olarak taşınmazların akit bedeli ve masraf tutarı olan 275.300TL’nin depo edilen bedelden karar kesinleştiğinde davalı …’e ödenmesine, kalan depo bedelinin davacıya iadesine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 10. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 11. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 22.05.2018 tarihli ve 2017/4792 E., 2018/3985 K. sayılı kararı ile; “…Davanın açıldığı tarihte davalı … tapu maliki olmadığından hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi yerindedir. Ancak davacı, davalı … tarafından davalı …’a yapılan satışın muvazaalı olduğunu iddia ederek ilk satış bedeli üzerinden önalım hakkını kullanmak istemiştir. Dosyada toplanan deliller, davacı tanıklarının beyanlarından davalı …’un inşaat

Yasal Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Muvazaa İddiasının İspatlanması Read More »