Gayrimenkul Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kiracının Tahliyesi için Avukat Yardımı

Kiracının Tahliyesi Sürecinde Avukat Kiracının tahliyesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri gereği belirli şartların varlığına tabi tutulmuştur. Dava açma süreleri gibi usule ilişkin hususların çokluğu nedeniyle kira sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlıklarda deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, 15 yılı aşkın deneyimi ile güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde, kira ile ilgili uyuşmazlık ve davalarda müvekkillerine en etkili sonucu sağlamak için avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Gayrimenkul hukuku alanında uzman avukat kadromuz, müvekkillerimize kira tespit davası, kiranın ödenmemesi nedeniyle tahliye davası, ihtiyaç nedeniyle kiracının tahliyesi, kira sözleşmesi hazırlanması, tahliye taahhüdü hazırlanması, konutun veya iş yerinin yeniden inşası nedeniyle tahliyesi gibi konularda hukuki destek vermektedir. Kiracının Tahliyesi Davalarında Süre Kiracının tahliyesine ilişkin dava açma süreleri dava türlerine göre değişmektedir. Belirtilen dava açma süresinden önce veya sonra dava açılması durumunda; dava esas incelemesine geçmeden usulden reddedilecektir. Bu nedenle kiracı tahliyesi konusunda uzman bir avukat veya hukuk bürosundan hukuki destek almakta yarar vardır. Kira Sözleşmesinin Sona Ermesi Konut ve işyeri kira sözleşmeleri belirli veya belirsiz bir süre için yapılabilir. Kanuna göre kira sözleşmesinin belirli süreli olması durumunda, kiracı tarafından 15 gün önceden bildirim yapılmadıkça kira sözleşmesi aynı şartlar dâhilinde bir yıllığına uzatılmış kabul edilir. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak kira sözleşmesini sona erdiremez.  Kiracının Tahliye Sebepleri Türk Borçlar Kanunu hükümleri genel olarak kiracıyı korumaya yöneliktir. Bu nedenle kiracıyı ev veya işyerinden çıkarmak için tahliye sebeplerinden biri doğmadıkça; kiracı 15 gün önceden tahliye edeceğini bildirmediği sürece kiracıyı evden veya iş yerinden çıkarmak mümkün değildir. Kiracının tahliye edilebilmesi için aşağıdaki sebeplerden biri olmalıdır. Ödenmeyen Kira Bedeli Yazılı Tahliye Taahhüdü Alınması Kiralayanın Konut ve İşyeri İhtiyacı Taşınmazın Yeniden İnşası Kira Akdinin 10 Seneyi Doldurması Haklı Sebeple 2 İhtar Yapılması Kirayı Ödemeyen Kiracının Tahliyesi Kirayı ödememek, tahliye gerekçelerinin başında gelmektedir. Bir tek kiranın gecikmesi veya ödenmemesi bile tahliye nedenidir ve kiracının ödeme emrine rağmen kirayı ödememeye devam etmesi durumunda kiracı ev veya işyerinden çıkarılabilir. Kiranın ödenmemesi durumunda en hızlı tahliye yolu; kiralanan taşınmazın ilamsız icra yolu ile tahliyesidir. Bu yol ile iki ayrı işlem yapmaya gerek kalmamadan borcun tahsili ve kiracının tahliyesi aynı anda sağlanabilmektedir. Usul olarak, ödenmeyen kira bedelleri için icra vasıtası ile ödeme emri gönderilir. 7 gün içerisinde borca itiraz etmeyen kiracı, 30 gün içerisinde kira borcunu ödemek zorundadır. Kiranın bu süre içerisinde ödememesi durumunda hâkim tahliyeye karar verecektir. Yazılı Tahliye Taahhüdü ile Kiracı Tahliyesi Kiracı kira sözleşmesi ile birlikte yazılı bir tahliye taahhütnamesi de imzalamışsa, bu tahliye taahhüdüne dayanarak kiracıyı ev veya işyerinden çıkarmak mümkündür. Ancak kiracıdan alınan tahliye taahhüdünün geçerli olması için yazılı olması gerekir, aksi halde taahhüt geçersiz sayılacak ve dava reddedilecektir. Kiracı tarafından bizzat veya temsilcisi tarafından imzalanmış olması gereken yazılı tahliye taahhüdünde belirli bir tarihin belirtilmesi de gerekmektedir. Tahliye taahhüdünün imza tarihinin kira sözleşmesinin imza tarihinden belirli bir süre sonra olması da gerekmektedir. Burada amaç, kiracının taahhüdü baskı altında imzalamasının önlenmesidir. Bu şartların varlığı halinde, dava açma veya icraya başvurma süresi dolmadan işleme başlanması gerekmektedir. Haklı Sebepten İki Tane İhtara Dayalı Kiracı Tahliyesi Türk Borçlar Kanunu’nda belirtilen süre zarfında kira bedelini ödemeyen kiracıya yapılan iki tane haklı ihtar sonucu kiralayanın kira sözleşmesini sona erdirme hakkı doğacaktır. İhtar noter aracılığıyla, mektupla veya telgrafla yapılabileceği gibi ödeme emriyle de yapılabilir. İhtarlar bir kira yılı içerisinde farklı aylara ait kira ödememelerine ilişkin olmalıdır. Kiracıya kiranın ödenmediği veya geciktirildiği farklı aylar için iki kez haklı nedenle ihtar gönderen kiralayan, dava açarak kiracıyı tahliye hakkına sahip olmaktadır. Kira ödememe veya geciktirmelerinin arka arkaya olması gerekli değildir. Türk Borçlar Kanunu gereğince tahliye davası 1 ay içinde açılmalıdır. Bu durumda kiralayan kira süresinin bitiminden veya bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarın gönderildiği kira yılının bitiminden itibaren 1 ay içerisinde dava açmalıdır. Borçlar Kanunu m.352/III Hükmü Sebebiyle Kiracı Tahliyesi Kiracının veya beraber yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde sınırları içinde oturulabilecek konutu varsa ve kiraya veren kira sözleşmesi imzalanırken bunu bilmiyorsa; bu duruma dayanarak tahliye talep edebilir. Kiralayan bu durumu bilmediğini her türlü delille ispat edilebilmektedir, yazılı delil şartı yoktur. Dava açma süresi, kira sözleşmesinin bitiminden itibaren 1 aydır. Kiracının Ölümü ile Sözleşmenin Sona Ermesi Borçlar Kanunu gereğince kiracının ölmesi halinde ölenle birlikte aynı konutta oturanlar, kira sözleşmesine uydukları müddetçe sözleşmeye taraf olabilirler. Ancak bu kişilerin kiracının ödemediği borçlardan dolayı sorumlu olmadıklarına ilişkin beyanları sözleşmeye aykırılık oluşturur ve bu durumda kira sözleşmesi sonlanır. Kiralayanın Konut veya İşyeri İhtiyacı Nedeni ile Kiracı Tahliyesi Kiraya verenin kendisinin, eşinin, altsoyunun, üstsoyunun veya bakmakla yükümlü olduğu kişilerin konut ihtiyacı olması durumunda, belirli süreli sözleşmelerde kira sözleşmesinin sonundan itibaren, belirsiz süreli sözleşmelerde ise kanundaki fesih sürelerine uyarak belirlenen tarihten itibaren 1 ay içinde tahliye davası açılabilir. İşyeri ihtiyacı ise aynı kişiler açısından icra edilecek bir meslek veya sanata yönelik olmalıdır. Ancak Yargıtay kararlarına göre ihtiyaç, sürekli ve zorunlu olmalıdır. Örnek olarak evlenen çocuğun bu evde oturacak olması bir ihtiyaç olarak değerlendirilebilir. Ancak kiralayanın başka bir yerde boş evi varsa bu durum ihtiyacın zorunlu olmadığı olarak değerlendirilir veya kısa süreli bir ihtiyaç için de aynı durum söz konusudur. İhtiyaç nedeni ile kiracının tahliyesi ilişkin dava açılabilmesi için gereken süreler Kanunda belirtilmiştir. Ayrıca kiraya veren bu davadan sonra haklı bir sebep olmadıkça 3 yıl içerisinde evi bir başkasına kiraya veremeyecektir. Kiraya vermesi halinde kiracı dava ederse, kiralayan kiracının uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Taşınmazın Yeniden İnşası Amacı ile Kiracı Tahliyesi Kanuna göre kiralananın “esaslı şekilde” tamiri, inşası veya yıkımı gerekiyorsa Kanunda sayılan zaman şartına uyularak tahliye davası açılabilir. Basit tamir ve değişiklikler için bu davanın açılması mümkün değildir. Yeni Malikin İhtiyacı ile Kiracı Tahliyesi Ev veya işyerinin satılması, kirayı çıkarmak için geçerli bir sebep değildir. Evi satacak olan kişi içinde kiracı ile satmak durumundadır. Ancak belirtmek gerekir ki kiracı, evi satın almak isteyenlere evi göstermek zorundadır. Bunu yapmaması durumunda ev sahibi mahkemeye başvurarak evin belirli gün ve saatlerde gösterilmesini mahkeme kararı ile sağlayabilir. Evi yeni alan malikin belirli hakları söz konusudur. Kira konusu yeri sonradan edinen yeni malikin o yere kendisinin, eşinin, altsoyunun, üstsoyunun veya bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ihtiyacı olması sonucu iktisaptan itibaren bir ay içinde kiracıya yazılı bildirim yapması gerekmektedir. Bildirimin tebliğ edilmesiyle iktisaptan itibaren 6 ay sonra ve sözleşmenin bitiminden sonra 1 ay içerisinde tahliye davası açılabilir. Ancak burada da ihtiyaç nedeni ile tahliye

Kiracının Tahliyesi için Avukat Yardımı Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kira Sözleşmesi – Dikkat Edilmesi Gerekenler

Kira Sözleşmesi – Bilinmesi Gerekenler Kira sözleşmesi, kullanma ve yararlanma hakkı veren ve iki taraflı borç yükleyen bir sözleşmedir. Uygulamada çok sık olarak kullanılması sebebiyle de çok sayıda davaya konu olmaktadır. Konut ve iş yeri kira sözleşmelerinin yanı sıra finansal kiralama, filo kiralama, ürün hâsılat kirası gibi çok çeşitli kira sözleşmeleri de bulunmaktadır. Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, 15 yılı aşkın deneyimi ile güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde, kira ile ilgili uyuşmazlık ve davalarda müvekkillerine en etkili sonucu sağlamak için avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Gayrimenkul hukuku alanında uzman avukat kadromuz, müvekkillerimize kira tespit davası, kiranın ödenmemesi nedeniyle tahliye davası, ihtiyaç nedeniyle kiracının tahliyesi, kira sözleşmesi hazırlanması, tahliye taahhüdü hazırlanması, konutun veya iş yerinin yeniden inşası nedeniyle tahliyesi gibi konularda hukuki destek vermektedir. Kiraya İlişkin Yasal Düzenlemeler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmesi ile 6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanunu yürürlükten kaldırmıştır. Bu kapsamda 1 Temmuz 2012 tarihinden önceki kira sözleşmesi fiil ve işlemlerine ilişkin mülga 6570 sayılı Kanun, bu tarihten sonraki fiil ve işlemlere ise 6098 Sayılı Kanun uygulanmaktadır. Bu nedenle uyuşmazlık ve dava konusu kira kontratlarının 1 Temmuz 2012 tarihinden önce mi sonra mı hazırlandığı hususu önem taşımaktadır. Ancak temerrüt, sözleşmenin sona ermesi ve tahliye konularında güncel Türk Borçlar Kanunu uygulanmaktadır.  Kira Sözleşmesinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuz, kira sözleşmelerinin hazırlanmasında ve yenilenmesinde gerek kiracıya gerekse kiraya verene avukatlık hizmeti ve hukuki danışmanlık desteği vermektedir.  Kira sözleşmesi, herhangi bir şekil şartına bağlı olmaksızın sözlü veya yazılı olarak yapılabilmekte ise de, doğabilecek hukuki uyuşmazlıklarda kira sözleşmesinin varlığının ve koşullarının ispatı açısından yazılı olarak yapılmasında yarar vardır. Kira sözleşmesinin noter huzurunda imzalanması zorunlu değilse de, noterlikçe bu imzaların tasdik edilmesi ile tarafların imzalarını inkâr etmesinin önüne geçmek mümkün olacaktır. Ayrıca kira sözleşmesinin tapuya şerh edilmesi ile de kiracının kiracılık haklarını 3. taraflara karşı garanti altına alabilmesi açısından oldukça faydalı olacaktır. Kira sözleşmesinde kira ödemelerin ne zaman ve ne şekilde yapılacağı ve kira bedeline ilişkin bilgiler net bir şekilde sözleşmede yazılmalı ayrıca sonraki dönemlere ilişkin uygulanacak kira artış oranı belirtilmelidir. Kira sözleşmesinde kiraya verilen konut veya işyerinin mevcut durumu, demirbaşların listesi ve durumları, aidat, faturalar (elektrik, su, doğalgaz vb.) ve kira sözleşmesine ilişkin doğacak masrafların (damga vergisi vb.) kim tarafından üstleneceği mutlaka belirtilmelidir. Verilen depozito ve yapılan bütün masrafların bedelleri kira sözleşmesine mutlaka yazılmalıdır.  Kiraya Veren ve Kiracının Sorumlulukları Borçlar Kanunu gereğince; kira sözleşmesinde belirtilen süre dolmadan konut veya işyerinden çıkan kiracı, yeniden kiraya verilene kadar geçecek makul süre için ev sahibinin zararından sorumlu olacaktır. Makul süreden kasıt, ev veya işyerinin normal koşullarda kiraya verilebilme süresidir. Makul sürenin belirlenmesinde ev veya işyerinin özellikleri, konumu gibi hususlar dikkate alınır. Örnek olarak 1 yıllık kira sözleşmesi imzalayan kiracı 10 ay sonunda evden çıkması halinde kanunen kalan 2 ayın kirasından sorumlu olacaktır. Ancak ev özellikleri ve konumu gereği 1 ay içinde kiraya verilebilecek durumda olması halinde ise kiracı sadece 1 aylık kira bedelinden sorumlu olacaktır. Mevcut düzenlemelere göre; kira zammı üst sınırı üretici fiyatları yerine tüketici fiyatlarına göre belirlenmektedir. Daha önce 12 aylık ortalama Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) artış oranı ile belirlenen kira zammı üst sınırı 2019 yılından itibaren Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile hesaplanmaktadır. Kira Tespit Davası Kira sözleşmesinin sona ermesi sonucu karşılaşılan en önemli sorun, uygulanacak yeni kira bedelinin belirlenmesidir. Mevcut kira bedelinin rayiç bedeli yansıtmaması durumunda kira tespit davası açılabilir. Kira tespit davası ile piyasa koşullarının altında kalan kira bedelinin güncellenmesi amaçlanmaktadır. Tarafların uygulanacak kira bedeli üzerinde anlaşmaya varamaması durumunda uygulanması gereken hukuki çözüm, taraflardan birinin mahkemeye başvurarak kira tespit davası açmasıdır. Açılacak kira tespit davası sonucunda; Borçlar Kanunu’nda belirtilen şartlara uygun olarak Hâkim, kiralanan malın cinsini ve o bölgedeki emsal kira bedellerini dikkate alarak kiranın düşük olması durumunda artırma, kiranın yüksek olması durumunda ise düşürme kararı verecektir. Kiracının Tahliyesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri gereği kiracının tahliyesinin belirli şartların varlığına tabi tutulması ve dava açma süreleri gibi usule ilişkin hususların çokluğu nedeniyle kira sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlıklarda deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır. Kiracının tahliyesi ile ilgili makalemize göz atabilir, detaylı bilgi almak için avukatlarımızla iletişime geçebilir, Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Kayseri Gayrimenkul Avukatı 15 yılı aşkın deneyimi ve alanında uzman avukat kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, kira sözleşmesi hazırlanması ve sonrasında ortaya çıkan uyuşmazlık ve dava süreçlerinde gerçek ve tüzel kişilere ve kurumsal müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Hizmetlerimiz -aşağıdakilerle sınırlı olmamak üzere- genel olarak şu şekilde sıralanabilir: Tahliye davası açılması ve takibi Kira tespit davası açılması ve takibi İhtiyaç sebebiyle tahliye davası açılması ve takibi Yeniden imar sebebiyle tahliye davası açılması ve takibi Kira sözleşmesi hazırlanması Tahliye taahhüdü hazırlanması Kira alacaklarının tahsili için icra takibi açılması ve takibi Kira ödenmemesi nedeniyle tahliye işlemleri yapılması   Kira sözleşmesi hazırlanması veya uyuşmazlıkları ile ilgili Kayseri gayrimenkul avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz. Google Facebook Twitter Instagram

Kira Sözleşmesi – Dikkat Edilmesi Gerekenler Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Gayrimenkul Davasında Avukat Gerekli mi?

Taşınmaz ve Gayrimenkul Davasında Avukat Gerekli mi? Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, 15 yılı aşkın deneyimi ve Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ile taşınmaz ve gayrimenkul hukuku ile ilgili her alanda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Tapu İptal ve Tescil Davası Kayseri gayrimenkul avukatı kadromuz tapu iptal ve tescil davalarında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve danışmanlık hizmetleri vermektedir. Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay içtihatları gereğince bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, söz konusu ayni hak sahibinin bu tescili korunamayacaktır. Böyle bir yolsuz tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tapu sicilinin düzeltilmesi amacıyla iyi niyetli olmayan 3. kişileri dava edebilir. Olağan Zamanaşımı ile Kazanım Türk Medeni Kanunu’na göre taşınmaz mülkiyeti kural olarak geçerli ve hukuka uygun bir hukuki işleme dayalı ve tapu kütüğünde yapılacak tescil ile kazanılmakta ise de taşınmaz iktisabı da kanun koyucu tarafından birtakım şartlara bağlı olarak istisnai yollarla mümkün kılınmıştır. Bu yollardan birisi de olağan zamanaşımı ile kazanım hakkıdır. Geçerli bir hukukî sebep olmaksızın tapu kütüğüne malik olarak yazılan kişi, taşınmaz üzerindeki zilyetliğini davasız ve aralıksız olarak on yıl süreyle ve iyi niyetle sürdürürse, onun bu yolla kazanmış olduğu mülkiyet hakkına itiraz edilemez. Aşağıda belirtilen her bir şart, olağan zamanaşımı ile iktisabın zorunlu unsuru olup somut olayda şartlardan birinin bulunmaması, olağan zamanaşımı ile iktisaba engel teşkil edecektir: Tapuya kayıtlı bir taşınmazın bulunması gerekmektedir. Zira işbu iktisap şeklinin temelinde tapuya kayıt işlemi yatmakta olup tapu kütüğünde kayıtlı olmayan taşınmazların olağan zamanaşımı ile iktisabı mümkün değildir. Geçerli bir hukuki sebebe dayanmayan tescil. Tapuda yapılan yolsuz tescilin aralıksız ve davasız 10 yıl sürmesi gerekmektedir. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın tapuda malik olarak kaydedilen kişinin, bu taşınmaz üzerindeki zilyetliğini 10 yıl boyunda aralıksız ve davasız olarak sürdürmesi gerekmektedir. Malik sıfatıyla zilyetliğin iyi niyetli olarak sürdürülmesi gerekmektedir. Olağanüstü Zamanaşımı ile İktisap Bir diğer zamanaşımı ile kazanım yolu ise olağanüstü zamanaşımıdır. Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya en az yirmi yıl önce hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. Kanun hükmüne göre; olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanım için, tapu sicilinde malikin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden çıkarılmasının imkânsız olması gerekmektedir. Tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve mevcut olmayan hayali kişi (nam-ı mevhum) adına yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. “Malikin tapu kütüğünden anlaşılamaması” sebebine dayalı açılan tapu iptali ve tescil davalarında, malike ilişkin olarak mahkemece kapsamlı araştırma yapılması gerekmektedir. Yargıtay yerleşmiş içtihatlarında; mirasçılar arasında zamanaşımı ile taşınmaz mülkiyeti kazanılamayacağı, mirasçıların birbirine karşı malik sıfatıyla zilyetliğe dayanarak hak kazanmalarının mümkün olamayacağı vurgulanmaktadır. Söz konusu tescil davalarının Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılması gerekmektedir. Ortaklığın Giderilmesi Davası Alanında yetkin Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, ortaklığın giderilmesi davalarında avukatlık, arabuluculuk ve danışmanlık hizmetleri vermektedir. Türk Medeni Kanunu’na göre mirasçılardan her biri, her zaman mirasın paylaşılmasını isteme hakkına sahiptir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, bu imkân olmaması halinde satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekedeki malların her birini ve terekenin tamamını dikkate alarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin bir bütün olarak bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerlerinde fark bulunması halinde miras payları arasındaki fark, para ödenmesi yoluyla giderilerek denkleştirme gerçekleştirilir. Paylaştırma istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle bölünmesi halinde paylı malın önemli bir değer kaybına uğraması söz konusu ise, paylı malın açık artırmayla satışına hükmolunur. Satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına ancak bütün paydaşların rızasına bağlı olarak karar verilebilir. Ortaklığın giderilmesi, bir taşınmazın tamamı için söz konusu olup sadece belirli bir payın ortaklığının giderilmesi mümkün değildir. Ayrıca tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz mallarda ortaklığın giderilmesi de dava yolu ile istenemeyecektir. Elbirliği ile mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürülmesi de mümkündür. Bir mirasçı, terekeye dâhil olan malların tamamı veya bir bölümü üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunabilir. Bu durumda sulh hâkimi, belirleyeceği süre içinde diğer mirasçıları varsa itirazlarını bildirmeye davet eder. Belirlenen süre içinde bir itiraz ileri sürülmediği, itirazın elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak yeterlilikte olmadığı veya mirasçılardan biri paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir. Muris adına tapuda kayıtlı taşınmaz malın, mirasçılar arasında ortaklığın giderilmesi için tapuda intikal muamelesinin yapılması şart değildir. İbraz edilecek veraset ilamına göre intikal muamelesi yapılmadan da ortaklığın giderilmesine karar verilebilir. Ortaklığın Giderilmesi Davaları Nasıl Açılır? Mirasçılar kendi aralarında imzalayacakları bir miras taksim sözleşmesi ile paylı yahut elbirliği ile mülkiyete tabii taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki ortaklığın giderilmesini sağlayabilirler. Ancak bu durumun mümkün olmadığı takdirde ortaklığın giderilmesine ilişkin dava açma yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi mümkündür. Ortaklığın giderilmesi davası, taşınmazın bulunduğu il veya ilçedeki Sulh Hukuk Mahkemesinde ortak olan tüm paydaşlara karşı açılır. Ortaklığın giderilmesi davasında tüm paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşların birinin vefatı durumunda mirasçılık belgesinde ismi geçen tüm mirasçıların davaya dâhil edilmesi gerekmektedir. Bu tür davalarda tüm paydaşlar davaya dâhil edilmeksizin davanın sonuçlanması mümkün değildir. Paydaşlardan birinin mirasçı bırakmaksızın ölmesi durumunda ise, miras hukuku gereği son mirasçı Hazine olarak değerlendirilmelidir. El Atmanın Önlenmesi – Müdahalenin Men’i Davası 15 yılı aşkın deneyim ve Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, el atmanın önlenmesi davalarında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve danışmanlık hizmetleri vermektedir. Kişilerin temel haklarından biri olan mülkiyet hakkı; hukukumuzda Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olup ayrıca Anayasa’da da güvence altına alınmıştır. Bir eşya veya taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kişiler; kullanma, yararlanma ve tasarruf etme hak ve yetkisine sahiptirler. Anayasa’da güvence altına alınan mülkiyet hakkına gelebilecek haksızlık ve saldırılara karşı yapılan

Gayrimenkul Davasında Avukat Gerekli mi? Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ecrimisil Davası Nasıl Açılır

Ecrimisil Davası Nedir, Nasıl Açılır? Alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz ecrimisil davasında müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmetleri vermektedir. Ecrimisil; bir eşyanın, sahibinin rızası bulunmaksızın, onun üzerinde tasarrufta bulunma yetkisine sahip olmayan kötüniyetli 3. kişi tarafından kullanılmasından dolayı oluşan zarara karşılık verilen tazminat olarak nitelenen özel giderim biçimidir. Ecrimisil davası da; malı haksız ve kötü niyetli olarak kullanan ve geri verme yükümlülüğünü de yerine getirmeyen kişilerden haksız işgal tazminatının alınmasını amaçlayan bir dava türüdür. Ecrimisil sanılanın aksine kira alacağı değildir. Kirada, kiracı ile kiraya verenin hukuka uygun olarak karşılıklı irade açıklamaları söz konusu iken; ecrimisilde hukuka uygun bir irade açıklaması yoktur. Kötüniyetli olan 3. kişinin, başkasına ait olduğunu bildiği bir gayrimenkulü, malikin veya zilyedin rızası olmadan sanki kendi malıymış gibi kullanması durumu söz konusudur. Ecrimisil davası, özel olarak kanunda düzenlenmemişse de iyiniyetli olmayan zilyetin tazminat ödemesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır. Uygulamada varlık bulmuş ecrimisil davasının sınırları Yargıtay kararları ile şekillenmiştir.Ecrimisil, başka bir ifadeyle haksız işgal tazminatı, hak sahibi olan malikin, hak sahibi ve iyiniyetli olmayan zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında: Fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. YHGK\’nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı Haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda yani olumsuz zarar, ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. Ecrimisil davası, haksız işgal tazminatı davası anlamına gelmektedir. Ecrimisil davasında, bir taşınmazın mülkiyetine sahip olan kişi, bu taşınmazı haksız ve kötüniyetli olarak işgal eden kimselerden bu haksız işgalden kaynaklanan zararının tazminini talep etmektedir.Ecrimisil davasının açılabilmesi için kendinizi bir avukat ile temsil ettirme zorunluluğunuz bulunmasa da, oldukça hukuki ve teknik bir mesele oluşundan dolayı mutlaka alanında uzman bir gayrimenkul avukatı ile davanızı yürütmenizi tavsiye ediyoruz. Gayrimenkul alanında çalışmalar yapan bir meslektaş ile anlaşma sağlayabileceğiniz gibi, Ankara hukuk büroları arasında bulunan avukatlık büromuzla da iletişime geçip bizimle çalışmayı tercih edebilirsiniz. Ecrimisil Davasının Hukuki Niteliği Ecrimisilin hukuki niteliğinin saptanması, zamanaşımı ve benzeri hususların değerlendirilmesi açısından oldukça önem arz etmektedir. Çünkü ecrimisilin kira sözleşmesine dair hükümler ile birlikte değerlendirilecek olması halinde kira alacaklarına uygulanması gereken 5 yıllık zamanaşımı söz konusu olacakken, haksız fiil olarak değerlendirilmesi halinde 10 yıllık zamanaşımına tabi olacağının kabulü gerekir.Ecrimisilin hukuki niteliği konusunda doktrin ve uygulamada çeşitli tartışmalar söz konusu olmuştur. Yargıtay tarafından verilmiş olan birçok kararda bu hukuki terimin ve davanın tasniflendirilmesi ve hukuki niteliği konusunda tartışmalar yapılmış ve kimi zaman da çelişkili kararlar verilmiştir.Güncel olarak uygulamada ecrimisil alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabii tutulduğu görülmektedir. Ancak hukuki nitelendirme konusuna ilişkin olarak gayrimenkul avukatı, müvekkilin ihtiyaçlarını gözetmeli ve somut olayın şartlarına göre gerekli gördüğü savları ileri sürmelidir.Zamanaşımı konusu aşağıda \”Ecrimisil Davasında Zamanaşımı\” başlığı altında detaylı olarak işlenecektir. Ecrimisil Davasının Şartları Kanunda düzenlenmemiş olan ecrimisil davasının şartları, yargı kararlarıyla şekillenmiştir. Yargıtay tarafından geçmiş yıllarda verilmiş olan ve emsal teşkil eden kararlar incelendiğinde, hukuki nitelik açısından genel olarak \”haksız fiil\” olarak kabul edilen ecrimisil davasının şartları da haksız fiillerin şartları ile benzeşmektedir: Taşınmaza yönelik haksız bir işgalin varlığı, Fuzuli şagilin/İşgalcinin kötüniyetli olması, Haksız işgal sonucu taşınmaz malikinin zarara uğraması, Zarar ile haksız işgal arasında nedensellik(illiyet) bağının bulunması, Görüldüğü üzere ecrimisil davasının şartları arasında kusur mevcut değildir. Yani işgalci kusursuz olduğunu ispat etse dahi taşınmaz malikine ecrimisil borcu doğacaktır. 1-) Ecrimisil Davasında Haksız İşgal Kavramı Haksız işgal, başkasına ait bir malı haksız olarak, yani hiçbir hukuki dayanak olmaksızın kullanmak suretiyle maldan yararlanmaktır. Mülkiyet, sınırlı ayni hak veya kira sözleşmesi gibi bir sözleşme ilişkisi olmaksızın bir taşınmazı kullanan kişi, taşınmaz malikinin rızası olmaksızın zilyetliği elde etmiş olacaktır ki bu durumda haksız işgalden söz etmek mümkündür. Haksız işgal fiilini gerçekleştiren kişiye yargı kararlarında haksız işgalci anlamında  \”fuzuli şagil\” dendiği görülmektedir. Haksız işgal şartları arasında fuzuli şagilin/işgalcinin kusurlu olmasının bulunmadığından bahsetmiştik. Gerçekten de Yargıtay kararları incelendiğinde, işgalcinin haksız işgal olayından haberdar olmaması halinde dahi, sağladığı fayda nedeniyle bilirkişi raporuyla hesaplanmış olan ecrimisil bedelini ödemesi yönünde hüküm kurulmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/720 E., 2021/802 K. sayılı kararında: \”Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; yargısal uygulamada kullanımın aslî veya fer\’i ya da dolaylı ve dolaysız biçimde gerçekleşmesinin mülkiyet hakkının korunmasında engel teşkil etmediği gibi, ecrimisil getirebilecek bir taşınmazda sürekli kullanım ve uzun süreli bir işgal iradesi ile tasarruf ve yararlanma hâlinin de ecrimisil tayini için yeterli olduğu, dosya kapsamında davacı tanığı …\’ın ifadesinde dolgu ve düzeltmenin davalı tarafından yapıldığının belirtildiği, davalı işletmesine gelen araçların park edebileceği davalıya ait bir alanın bulunmadığı, müşterilerinin araçlarını başkasının taşınmazındaki bir alana park ettiğinin davalı tarafından bilinmediğinin kabul edilemeyeceği, bu konuda mülkiyet hakkı sahibinden değil karşı yanın gerekli dikkat ve özeni göstermesi, hakkı olmadığını belirlediği anda da bu yerden elini çekmesinin beklendiği, yasal düzenlemeler, yargısal uygulama ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davalının davacının taşınmazına haksız olarak el attığı ve bu nedenle ecrimisille sorumlu tutulması gerektiğinden yerel mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu, ecrimisil miktarının denetlenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.\” 2-) Ecrimisil Davasında Kötüniyet Ecrimisile hükmedilebilmesi için yalnızca haksız işgalin bulunması yeterli değildir. Ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminattır. Haksız işgalde bulunan kişinin aynı zamanda kötüniyetli de olması gerekmektedir. Örneğin tapuda kendi adına gerçekleştirilmiş olan tescilin yolsuz olduğunu bilmeyen kişiler mevcut olabilir ya da hatalı kadastro tespiti sonucu kendi adına kayıt gerçekleştirilen kişinin kadastro öncesi hakka dair bilgisinin olmadığı durumlar söz konusu olabilir. Bu hallerde haksız işgalde bulunan kişinin kendisinin haksız işgalde bulunma bilinciyle hareket ettiğinden söz edilmesi mümkün değildir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2020/4285 E., 2021/4798 K. sayılı kararında: \”Davalıların taşınmazı kullanımları eski tapu kayıtlarına istinaden adlarına yapılan kadastro tespitine dayandığına, ecrimisil talep edilebilmesi için \”kötüniyetli zilyet\” ve \”hak sahibi olmama\” koşulları birlikte arandığına, bu kapsamda somut olayda davalılar adına olan tespit kaldırılıncaya diğer ifadeyle

Ecrimisil Davası Nasıl Açılır Read More »