Muris Muvazaası Nedeniyle Açılan Tapu İptali ve Tescil Davasında Bakımın Bedel Olarak Kabul Edilmesi
Taşınmaz Devrinde Bakımın Bedel Olarak Kabul Edilmesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/1218 Karar No: 2021/688 Karar Tarihi: 03-06-2021 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili 06.02.2012 tarihli dava dilekçesinde; tarafların kardeş olup, mirasbırakan (babaları) … …\’nun 26.10.2011 tarihinde vefat ettiğini, murisin … 1. Noterliğince düzenlenen 25.10.1993 tarih ve 5278 sayılı vasiyetname ile tek mal varlığı olan dava konusu 7 numaralı bağımsız bölümü kızı davalıya vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin açılıp okunduğunu ancak murisin 15.04.1995 tarihinde taşınmazı intifa hakkı kendinde kalmak üzere kızına satış göstererek bedelsiz şekilde devrettiğinin tespit edildiğini, vasiyetnamenin düzenlenmesinden sonra yapılan satışın gerçek bir satış olmayıp murisin mal kaçırmak amacına yönelik olduğunu, davalının da alım gücünün bulunmadığını ileri sürerek muvazaalı olan işlemin iptali ile taşınmazın tekrar mirasbırakan adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 12.07.2012 tarihli ön inceleme duruşmasında ise davacının miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğunu açıklamıştır. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle davanın süre yönünden reddi gerektiğini, sağlığında murisle maddi ve manevi olarak davalının ilgilendiğini, murisin de evini davalıya satarak bedelini tam olarak aldığını, ölümünden onaltı yıl önce yapılan satışın mal kaçırma amaçlı olduğunun ileri sürülmesinin tamamen kötü niyetli olduğunu, aksi hâlde aile arasında hiçbir satışın yapılamayacağını, sözü edilen vasiyetnameden ise müvekkilinin muris vefat edene kadar haberdar olmadığını, olsaydı vasiyet edilen bir yeri ödeme yaparak satın almayacağını, murisin taşınmazı satmasındaki gerçek amacın ise duyduğu para ihtiyacına rağmen kızından karşılıksız şekilde para almayı kabul etmemesi olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. … Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.01.2014 tarihli ve 2012/38 E., 2014/16 K. sayılı kararı ile; toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre murisin dava konusu taşınmazı kızı olan davalıya satış suretiyle devrettiği, ancak yakın akrabalık ilişkisi, tapuda gösterilen bedelin gerçek değerden çok düşük olması, murisin öncesinde vasiyetname yaparak taşınmazı davalı kızına vasiyet etmiş olması hususlarının murisin taşınmazı bedelsiz şekilde davalı kızına devretme arzusunu gösterdiği, intifa hakkını kendinde bırakıp ölünceye kadar taşınmazda oturması hususunun da daireyi kendisine bakıp gözeten davalıya bağışlamak ve diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı satış yaptığının kanıtı olduğu gerekçesiyle davacının miras payı oranında davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 15.06.2015 tarihli ve 2014/9261 E., 2015/8830 K. sayılı kararı ile; \”… Somut olaya gelince; tanık anlatımları ve yapılan araştırmadan hasta ve bakıma muhtaç olan murisin bakımının davalı kızı tarafından yapıldığı, oğlu olan davacının ise murisle ilgilenmediği anlaşılmıştır. Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK.\’nın 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukukî dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırmaya yönelik olması gerekmektedir. Özellikle davanın kabulü halinde kendisine de pay isabet edecek olan dava dışı diğer mirasçı Nilgün beyanında, evleninceye kadar kendisi, davalı kardeşi ve babasının birlikte oturduklarını, evin maddi yükünün muhasebe şirketinde çalışan ve geliri iyi olan davalının üzerinde bulunduğunu, kendisinin 1992 yılında evlenmesi üzerine babası ile davalının birlikte kalmaya başladığını, murisin tüm ihtiyaçlarını davalı tarafından karşıladığını, davacının herhangi bir katkısının olmadığını, murisin de bu nedenle evi kardeşine devretmek istediğini, ancak davalının karşılıksız almak istemediği için ev eşyaları satın alıp, evde tadilatlar yaptırdığını ayrıca aldığı emekli ikramiyesini de murise verdiğini ifade etmiştir. Açıklanan hususlar yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın dava konusu taşınmazı temlikinde gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmayıp, taşınmazı kendisi ile ilgilenip, bakımını yapan kızına duyduğu minnet duyguları sonucu devrettiğinin kabulü gerekir. Diğer taraftan, akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasındaki fark da tek başına muvazaanın kanıtı sayılamaz. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…” gerekçesiyle oy çokluğu ile karar bozulmuştur. Direnme Kararı: 9. … Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.04.2016 tarihli ve 2016/61 E., 2016/119 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında tanık anlatımlarına göre 2006 yılında …\’ya taşınan davalının babasını bakımevine yatırdığı ve murisin burada vefat ettiği, bu gerçek karşısında ölene kadar babasının yanında kalmadığı, sonuç olarak murisin tek malvarlığını bedelsiz olarak davalıya devrettiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi: 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. UYUŞMAZLIK 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda mirasbırakan tarafından davalı kızına satış suretiyle yapılan temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı, dosya kapsamı ve toplanan delillere göre murisin taşınmazını kendisi ile ilgilenip bakımını yapan kızına duyduğu minnet duygusu ile devrettiğinin kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 12. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 13. Hemen belirtilmelidir ki; irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 18.) maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede yer alan düzenlemeye göre; “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” 14. Buna göre muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmaları, şeklinde tanımlanabilir. 15. Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide ve gerekse uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukukî işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte bir hukukî işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada