İmar Planında Taşınmazın Kamu Hizmetine Ayrılması Halinde Zararın Tazmini için Dava Açılabilir mi
Taşınmazın Kamu Hizmetine Ayrılmasına Rağmen Kamulaştırma Yapılmaması 2016 yılı öncesinde Danıştay kararlarında da ifade edildiği üzere 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun da içinde yer aldığı mevzuatta imar planlarının onaylanmasından sonra kamulaştırmaların belirli bir sürede yapılmasına ilişkin bir açıklık bulunmamaktaydı. Söz konusu dönem Danıştay içtihadında imar planlarının onaylanmasından itibaren beş yıllık süre geçmesine rağmen ilgili idarelerce imar planlarında kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmamasının mülkiyet hakkının kullanımında belirsizliğe yol açtığı kabul edilmiştir. Danıştay, bu beş yıllık makul sürenin hesaplanmasında imar planının onaylanmasına ilişkin nihai karar tarihinin esas alınmasını öngörmekteydi. 20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen ek madde 1 ile “uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar program ve uygulamalarının yapılması ve gerekli kamulaştırmaların yapılması/yaptırılması” öngörülmüş, böylelikle imar planına bağlı kamulaştırma gibi belirli işlemlerin yapılması süreye bağlanmıştır. Ancak, yine sözü edilen 6745 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile 2942 sayılı Kanun’a eklenen geçici 11. madde ile söz konusu maddenin yürürlüğe girmesinden önce uygulama imar planlarında kamu yararı gözetilerek tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazların kamulaştırılması için öngörülen beş yıllık sürenin maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren başlayacağı düzenlenmiştir. Daha sonra itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine taşınan bu kural Mahkeme tarafından E.2016/196, K.2018/34 sayılı ve 28/3/2018 tarihli kararla iptal edilmiştir. İptal kararında sürenin Kanun’da ihdas edilen maddenin yürürlüğe girmesiyle başlamasının mülkiyet hakkına kamu yararı gereği müdahale edilen taraflar için geçerli olan kısıtlamayı makul ve belirli sürenin dışına taşırması, dolayısıyla taşınmaz malikine aşırı bir külfet yüklemesi ve kuralın malikin zararlarını karşılayacak bir giderim imkânı da getirmemesi gerekçe gösterilmiştir. Takip eden süreçte idare mahkemeleri, Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararının yürürlüğe girmesinden önce geçerliliğini sürdüren Kanun hükmü gereğince “kanun hükmünün yürürlüğe girmesinden önce açılmış veya henüz karar bağlanmamış olan kamu hizmetine ayrılan taşınmazlar” için bedel ödenmesini talep eden tam yargı davalarında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir. Benzer nitelikte olup ihlal ile sonuçlanan çok sayıda bireysel başvurunun incelemesinde emsal alınan Hüseyin Ünal kararında Anayasa Mahkemesi, başvurucunun imar kısıtlılığının devam ettiği süre zarfında mülkiyet hakkından dilediği gibi yararlanamaması ve üzerinde serbestçe tasarruf edememesini gözeterek imar planında kamu hizmetine ayrılan taşınmazın uzun süre kamulaştırılmamasını ve başvurucuya hiçbir tazminat ödenmemesini mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesi, bu cihette mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin benzer durumdaki başvurucular aleyhine bozulduğuna kanaat getirmiştir. Emsal AYM Kararları Hüseyin Ünal, B. No: 2017/24715, 20/9/2018 Başvuru, taşınmazın imar planında kamu hizmet alanına ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. İsmail Aytekin, B. No: 2018/6338, 14/11/2018 Başvuru, imar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Rukiye Gönül Yalçın ve diğerleri, B. No: 2018/11270, 19/2/2019 Başvuru, imar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. İbrahim Sözer ve Diğerleri, B. No: 2016/10425, 4/4/2019 Başvuru, imar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. İsa Aykaç, B. No: 2016/59959, 4/4/2019 Başvuru, imar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Seyfettin Aytekin ve diğerleri, B. No: 2017/30559, 2/6/2020 Başvuru, imar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Levent Öztaş, B. No: 2018/37630, 30/9/2020 Başvuru; imar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının, tam yargı davasının makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. Fatma Feda, B. No: 2018/13259, 24/3/2021 Başvuru, imar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Ali Seymen ve diğerleri, B. No: 2018/7817, 13/4/2021 Başvuru, imar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Atanur Ekin ve diğerleri, B. No: 2018/1406, 30/6/2021 Başvuru, riskli yapı olarak tespit edilen binanın bulunduğu ana taşınmazın bir kısmının yola terk edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Burak Ufuk ve diğerleri, B. No: 2018/24420, 7/9/2021 Başvuru, imar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Alihan Bozalioğlu ve diğerleri, B. No: 2019/13727, 1/3/2023 Başvuru, imar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Taşınmazın Kamu Hizmetine Ayrılması Nedeniyle Oluşan Zararın Tazmini İmar planında taşınmazın kamu hizmetine ayrılması, henüz bir kamulaştırma yapılmayıp fiilen de taşınmaza el atılmadığı için mülkiyet hakkından yoksun bırakma sonucu doğurmamakla birlikte malikin mülkiyet hakkından doğan yetkilerini önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Bu kapsamda kamu hizmeti alanı olarak ayrıldığı için taşınmaz üzerinde inşaat yapılabilmesi mümkün olamadığı gibi bu durumun taşınmazın satış, bağış, ipotek ve diğer irtifak haklarının tesisi yönünden yapılacak işlemler ve rayiç değeri bakımından da olumsuz etkileri bulunmaktadır. Dolayısıyla imar uygulamalarının ve bu bağlamda taşınmazın imar durumunun kamu hizmeti alanı olarak belirlenmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesi (Hüseyin Ünal, B. No: 2017/24715, Karar Tarihi: 20/9/2018) başvurusunda ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede uygulama imar planlarının onaylanmasından itibaren beş yıldan fazla süre geçmesine rağmen imar planında kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmamasının ve bunun üzerine herhangi bir tazminat da ödenmemesinin başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği kanaatine ulaşmıştır. Kamu makamlarının özellikle büyük şehirlerin gelişmesi gibi karmaşık ve zor bir alanda kendi imar politikalarını uygulamak için geniş bir takdir alanı kullanmaları doğal olmakla birlikte belirtilen takdir yetkisinin Anayasa\’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkını ve Anayasa\’nın 13. maddesinde yer verilen güvence ölçütlerini gözetecek şekilde kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesi zorunludur. Özel mülkiyetteki taşınmazların imar uygulamasında kamu hizmeti alanı olarak ayrılmasında kamusal yarar bulunmakla birlikte bu yolla malike aşırı ve orantısız bir külfet yüklenmemelidir. İmar uygulamalarıyla taşınmazların kamu hizmetine ayrılmasındaki kamu yararı amacı ile başvurucuların mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil denge, ancak taşınmazın makul bir süre içinde kamulaştırılması yoluyla sağlanabilir. Örnek olarak İbrahim Sözer ve diğerleri (B. No: 2016/10425, Karar Tarihi: 4/4/2019) kararına konu olayda imar planında ilköğretim tesis alanı olarak ayrılan ancak aradan yaklaşık otuz yıl geçmesine rağmen kamulaştırılmayan taşınmazın kullanılamamasından dolayı uğranılan zararın tazmini istemi, taşınmazın kamulaştırılması ihtiyacının ortadan kalktığına vurgu yapılarak reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların sadece kamulaştırma bedelinin değil bugüne kadar taşınmazı kullanamamaktan dolayı uğradıklarını öne sürdüğü zararın da karşılanmasını talep ettiğine vurgu yapmış; müdahalenin ölçülü olabilmesi için başvurucular yönünden anılan kısıtlamaların yol açtığı zararların