Gayrimenkul Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

AYM Kararı: Kamulaştırma Bedeline Kanuni Faiz İşletilmesine İlişkin Düzenlemenin İptali

Kamulaştırma Bedeline Kanuni Faiz İşletilmesine İlişkin Düzenlemenin İptali ANAYASA MAHKEMESİ KARARI – Özet İtiraz Konusu Kural İtiraz konusu kuralda, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilmesi öngörülmüştür. Başvuru Gerekçesi Başvuru kararında özetle, kamulaştırma bedelinin dava tarihi itibarıyla tespit edildiği ancak dava konusu kural uyarınca dava tarihinden dört ay sonra kanuni faiz işletilmeye başlatılmasının taşınmazın gerçek karşılığının malike ödenmesine engel olduğu belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi Kamulaştırma bedelinin geç ödendiği durumlarda kanuni faiz işletilmesi söz konusu bedelin ekonomik değerinin korunmasını temin eden araçlardan biridir. Ancak bu aracın Anayasa’nın 46. maddesindeki gerekliliklere uygun görülebilmesi için kamulaştırma bedelinin enflasyon etkisiyle yitirilen değerini karşılaması gerekir. İtiraz konusu kuralla geç ödenen kamulaştırma bedeli için sadece kanuni faiz ödeneceği belirtilmiştir. Enflasyon nedeniyle uğranılacak ve kanuni faizi aşan zararlarla ilgili herhangi bir düzenlemeye ise yer verilmemiştir. Özellikle yüksek enflasyonist dönemlerde devletin kamulaştırma nedeniyle borçlu olduğu tutar ile alacaklı hak sahibi tarafından nihai olarak alınan tutar arasındaki enflasyon nedeniyle oluşan değer kayıplarını gidermek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla hak sahibi kamulaştırılan taşınmazının bedelini gerçek karşılık ölçütüne uygun olarak alamayacaktır. Öte yandan idare tarafından açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında kamulaştırma bedeli dava tarihi itibarıyla belirlenmektedir. Ancak itiraz konusu kuralla faizin başlangıç tarihi yargılamanın dördüncü ayının sona erdiği tarih olarak belirlenmiştir. Bu durumda kamulaştırma bedelinin fiilen tahsis, kamulaştırılmış sayılma ve kamulaştırmaya esas rayiç bedelin belirlendiği tarihten daha sonraki bir tarihte ödenmiş olacağı ve bedelin belirlendiği tarihle faizin başlangıç tarihi arasındaki dört aylık bir sürede hak sahibinin enflasyon etkisiyle makul olanın ötesinde bir ekonomik kaybının oluşabileceği açıktır. Bu itibarla anılan anayasal ögeleri dikkate almayan ve gerçek karşılık anayasal ölçütünü karşılamayan kuralın Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen, sınırlamanın Anayasa’nın sözüne aykırı olamayacağı hükmüne aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.  2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili – Madde 10 Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister. Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur. Mahkemece malike doğrudan çıkarılacak meşruhatlı davetiyede veya ilan yolu ile yapılacak tebligatta; a) Kamulaştırılacak taşınmaz malın tapuda kayıtlı bulunduğu yer, mevkii, pafta, ada, parsel numarası, vasfı, yüzölçümü. b) Malik veya maliklerin ad ve soyadları, c) Kamulaştırmayı yapan idarenin adı, d) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren kamulaştırma işlemine idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri, e) Açılacak davalarda husumetin kime yöneltileceği, f) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların, dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde, kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği, g) Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına hangi bankaya yatırılacağı, h) Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delilleri, tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirmeleri gerektiği, Belirtilir. Mahkemece, kamulaştırılacak taşınmaz malın bulunduğu yerde çıkan bir gazete ve bir internet haber sitesi ile Türkiye genelinde yayımlanan gazetelerin birisinde kamulaştırmanın ve belgelerin özeti en az birer defa yayımlanır. Mahkemece belirlenen günde yapılacak duruşmada hakim, taşınmaz malın bedeli konusunda tarafları anlaşmaya davet eder. Tarafların bedelde anlaşması halinde hakim, taraflarca anlaşılan bu bedeli kamulaştırma bedeli olarak kabul eder ve sekizinci fıkrının ikinci ve devamı cümleleri uyarınca işlem yapar. Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde hakim, en geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerini tespit için mahallinde keşif yapar. Yapılacak keşifte, taşınmaz malın bulunduğu yerin bağlı olduğu köy veya mahalle muhtarının da hazır bulunması amacıyla, muhtara da davetiye çıkartılır ve keşifte hazır bulunması temin edilerek, muhtarın beyanı da alınır. Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder. Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır. Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hâkim tarafından onbeş gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve hâkim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir. Tarafların anlaşması halinde kamulaştırma bedeli olarak anlaşılan miktar peşin ve nakit olarak, hak sahibi adına bankaya yatırılır. Tarafların anlaşamaması halinde hâkim tarafından kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen bedelin (…) mahkemece belirlenecek banka hesabına yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi için idareye onbeş gün süre verilir. Kamulaştırma bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise ilk taksitin yine peşin ve nakit olarak hak sahibi adına, hak sahibi tespit edilememiş ise ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere 10 uncu maddeye göre mahkemece yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi için idareye onbeş gün süre verilir. Gereken hallerde bu süre bir defaya mahsus olmak üzere mahkemece uzatılabilir. İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına, hâkim tarafından kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen bedelin (…) veya hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda ise ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere bloke edildiğine dair makbuzun ibrazı

AYM Kararı: Kamulaştırma Bedeline Kanuni Faiz İşletilmesine İlişkin Düzenlemenin İptali Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kira Bedelinin Uyarlanması: Rayiç Değerin Altında Kalan Kira Bedelinin Artırılması için Dava Açılabilir mi

Kira Bedelinin Uyarlanması: Rayiç Değerin Altında Kalan Kira Bedelinin Artırılması için Dava Açılabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2020/687 Karar No: 2022/1259 Karar Tarihi: 05.10.2022 Mahkemesi: Sulh Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki kira bedelinin belirlenmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. Yargılama Süreci Davacı istemi 4. Davacı vekili, müvekkillerinin maliki bulunduğu taşınmazların 15.05.2014 tarihli kira sözleşmesi ile on beş yıl süreli olarak … Süpermarketleri Tic. A.Ş. ye kiralandığını, davalının bu şirketi satın alarak işyerini kullanmayı sürdürdüğünü, kira sözleşmesinde kira bedelinin artırımı ve ödeme şekli belirtilmiş olmasına rağmen sözleşme hükümlerinin tam uygulanmadığını, kira bedelinin aradan geçen on yıllık sürede tüm ekonomik değerler dikkate alındığında rayice göre düşük kaldığını ileri sürerek aylık kira bedelinin 15.05.2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere net 7.500TL olarak uyarlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı cevabı 5. Davalı vekili, kira bedelinin uyarlanmasını gerektirecek bir durum bulunmadığını ve talep edilen kira bedelinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı 6. … Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.04.2016 tarihli ve 2014/824 E., 2016/328 K. sayılı kararı ile; bilirkişi raporu ve davalının eski kiracı olması dikkate alınarak, hak ve nesafet indirimi de yapılmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmazların aylık kira bedelinin 15.05.2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere takdiren aylık net 6.000TL olarak tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. 8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 28.03.2019 tarihli ve 2017/6283 E., 2019/2753 K. sayılı kararı ile; “…1) Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimin aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Türk hukukunda da öteden beri MK.nun 2 ve 4. maddesinden de esinlenilerek, hem Clausula Rebus Sic Stantibus ilkesi, hem de İşlem Temelinin Çökmesi Kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu benimsenmiştir. Yargıtay tarafından benimsenen ve sözleşmeye bağlılık ilkesinin istinasını oluşturan, uyarlama davası 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun yasalaştırılması sırasında da benimsenerek, bu Kanun’un 138. maddesinde “Aşırı İfa Güçlüğü” madde başlığı altında düzenlemiştir; “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” İlgi maddenin gerekçesinde yer verilen açıklamalara göre; “Bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. İmkânsızlık kavramından farklı olan aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama isteminin temeli, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kurallarıdır. Ancak, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması ya da dönme hakkının kullanılması, şu dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır. a. Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalıdır. b. Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır. c. Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır. d. Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır. Maddeye göre, uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması hâlinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır.” denilerek uygulamada kabul edilen uyarlama davasının yasa maddesi haline getirildiği belirtilmiştir. Somut olayda; taraflar arasında geçerli kabul edilen kira sözleşmesi 15.05.2004 başlangıç tarihli ve 15 yıl süreli olup davacı, 15.05.2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere değişen hal ve şartlara göre kira bedelinin uyarlanmasını istemiştir. Uzun süreli kira sözleşmelerinde edimler arasındaki dengenin aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi durumunda kira parasının günün ekonomik koşullarına uyarlanması için her zaman uyarlama davası açılabilir. O halde Mahkemece yapılacak iş; az yukarıda açıklanan uyarlama davalarında uygulanması gereken kurallar, belirtildiği şekilde tek tek ortaya konulmalı ve konularında uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan, tüm bu veriler, kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgedeki kira parasını da etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticaret değişiklikleri, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki artışlar, döviz kurlarındaki ani ve aşırı iniş ve çıkışlar ile ülkeyi sarsan ciddi ekonomik kriz veya doğal afetlere bağlı ödeme esaslarının yeniden düzenlenmesini gerektirecek olayların varlığı araştırılıp değerlendirilmek suretiyle bir rapor alınmalı ve hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kira bedelinin tespitine yönelik karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 2-) Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. Direnme Kararı 9. … Sulh Hukuk Mahkemesinin 31.12.2019 tarihli ve 2019/529 E., 2019/1044 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 138. maddesinde düzenlenen aşırı ifa güçlüğü nedeni ile kira bedelinin uyarlanmasında uygulanması gereken kuralların bu davada uygulanamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. Uyuşmazlık 11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kiraya veren tarafından kira bedelinin belirlenmesinin talep edildiği somut olayda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 138. maddesinde düzenlenen aşırı ifa güçlüğüne ilişkin kural ve koşulların uygulanıp uygulanamayacağı, buradan varılacak sonuca göre başkaca araştırma yapılmaksızın hüküm tesisinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. III. Gerekçe 12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “kira bedelinin tespiti” ve “sözleşmenin uyarlanması” davalarının hukuksal niteliği ve kendine özgü özelliklerinin

Kira Bedelinin Uyarlanması: Rayiç Değerin Altında Kalan Kira Bedelinin Artırılması için Dava Açılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kiranın Uyarlanması: Mücbir Sebep Halinde Kiranın Düşürülmesi için Uyarlama Davası Açılabilir mi

Kiranın Uyarlanması: Mücbir Sebep Halinde Kiranın Düşürülmesi için Uyarlama Davası Açılabilir mi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2022/2200 Karar No: 2022/8401 Karar Tarihi: 01.11.2022 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi İlk Derece Mahkemesi: … 5. Sulh Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen uyarlama davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden davanın ve ihtiyati tedbir isteminin reddine yönelik olarak verilen karar, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 01/11/2022 tarihinde gelen davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü: Yargıtay Kararı Davacı; 01/03/2019 tarihli ve on yıl süreli sözleşme ile davalıya ait taşınmazda kiracı olduğunu, sözleşmede kiralananın düğün salonu olarak kullanılacağının ve başka amaçla tasarruf edilemeyeceğinin kararlaştırıldığını, başlangıçta 55.000 TL+KDV olarak belirlenen kira bedelinin Haziran ayında 62.573,50 TL+KDV’ye yükseltildiğini, ülkemizde de artan Covid-19 salgını sebebiyle pek çok toplu organizasyonun iptal edilmesi, kamu kurumlarında ivedi işler dışında faaliyetin askıya alınması ve 16/03/2020 tarihinden itibaren tüm illerde düğün/nişan salonları faaliyetlerinin durdurulması sonucunda, 17/03/2020 tarihli ihtarname ile faaliyete yeniden izin verilene kadar kira ödemesi yapamayacağını davalıya bildirdiğini, 01/07/2020 tarihinden itibaren belirlenen kurallara uyulma koşulu ile faaliyete izin verilmesine karşın, alınan önlemlerin düğün etkinliklerine katılımcı sayısını, kiralananın kullanabileceği alanı ve dolayısıyla kiralanandan beklediği faydayı ciddi şekilde düşüreceğini, böylece başlangıçta var olan edimler dengesinin aleyhine bozulduğunu ileri sürerek; aylık net 62.573,50 TL olan kira bedelinin 01/07/2020 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık net 30.000 TL’ye uyarlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı; kira sözleşmesinde uyarlama talep edilmeyeceğinin, hatta mücbir sebep halinde kiralanan kullanılmasa dahi kira bedelinin ödeneceğinin kararlaştırıldığını, bu nedenle kiracının Covid-19 salgını nedeniyle müşterilerinin azaldığı gerekçesiyle kira bedelinin uyarlanmasını talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; kira sözleşmesinde olumsuz uyarlama kaydı bulunmasına rağmen yine de kira sözleşmesinin değişen şartlara göre uyarlanmasının Yargıtay içtihatlarında da kabul gördüğü, 2020 yılı Mart ayından beri dünya çapında yaşanan salgın hastalığın sosyal dengeyi etkilediği, bu salgın hastalığın öngörülebilir nitelikte olmadığı, düğün salonlarının çalışmasına resmi kararlarla ara verildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 138. maddesinde uyarlama için öngörülen koşullarının oluştuğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, kiralananın aylık kirasının uyarlama nedeniyle 20/07/2020 tarihi itibariyle aylık 42.500 TL + KDV olarak tespitine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince; davaya konu 01/03/2019 başlangıç tarihli ve on yıl süreli kira sözleşmesinin (1.3.) maddesinde; kiracının her ne sebeple olursa olsun kira sözleşmesi devam ettiği sürece kira bedelinden bir tenzilat ya da uyarlama talep edemeyeceğinin, (4.1.) maddesinde; Protokol Ankara İş Merkezinin faaliyette bulunduğu süre zarfında kanun, tüzük, talimatname hükümleri yetkili resmi mercilerce verilecek talimatlar, olağanüstü haller, beklenmedik durumlar ve bunlar gibi kiralayanın kusuru ve idaresi dışındaki sebepler dışındaki sebepler dolayısıyla kiralayanın Protokol Ankara İş Merkezindeki hizmetlerini tam olarak yerine getirememesinin kiracının kira ödeme mükellefiyetini haleldar etmeyeceğinin, bu hallerde kiracının kiralayandan tazminat talep edemeyeceğinin, (4.3.) maddesinde ise; mücbir sebebin akdi sorumlulukların tamamen veya kısmen ifasını engelleyen veya geciktiren, kendisinden kaçınılmayan veya önceden kestirilemeyen ve örnek olarak tahdidi olmamak kaydı ile yangın, deprem, salgın hastalıklar, siklon, su baskını, kuraklık gibi olayları ifade edeceğinin kararlaştırıldığı, geçerli olan bu hükümlerin tarafları bağladığı, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesi gereğince tacir sıfatını taşıyan davacının basiretli davranması gerektiği, kira sözleşmesindeki açık hükümler karşısında davacı kiracının kira bedelinden indirim yapılmasını isteyemeyeceği, İlk Derece Mahkemesince kira bedelinden indirim yapılmasının doğru olmadığı gerekçesiyle; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın ve ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun “Sözleşme özgürlüğü” başlığı altındaki 26. maddesinde; tarafların kanunda öngörülen sınırlar içinde, sözleşmenin içeriğini özgürce belirleyebilecekleri kabul edilmiştir. Sözleşmenin içeriğini belirleme ve serbestçe tayin etme özgürlüğünün istisnaları, aynı Kanun’un 20. maddesinde düzenlenmiş olan genel işlem koşulları, 27. maddesinde düzenlenmiş olan kesin hükümsüzlük halleri ile 28 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan gabin ve irade fesadı halleridir. Bunlardan temel sınırlama olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun “Kesin hükümsüzlük” başlıklı 27. maddesine göre; “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.” Taraflar, sözleşmenin kurulması sonrasında meydana gelen durum değişikliklerine kimin katlanacağını veya bu değişikliklerin karşılıklı edim yükümlülüğünü nasıl etkileyeceği hususlarını, sözleşmenin kurulması aşamasında hükme bağlamış olabilirler. Bu nedenle, kira sözleşmelerinde taraflar olağanüstü bir değişiklik nedeniyle edimlerin ifasında engelle karşılaşıldığında nasıl hareket edilebileceği hususunu düzenleyebilirler. Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde, kira hukukunun temel ilkelerinden olan “kiracının korunması” ilkesi kapsamında önce sözleşmedeki hükümlerin incelenip değerlendirilmesi, sözleşmede bu yönde bir hüküm yok ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki imkansızlık, uyarlama, ayıp hali ile olağanüstü fesih konularındaki ilgili hükümlerin değerlendirilmesi gerekir. Bu aşamada, kiraya verenin teslim borcunu düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 301. maddesinin incelenmesi gerekmektedir. Anılan maddeye göre; “Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme yapılamaz.” Açıklanan bu madde ile kiraya verenin konut ve çatılı iş yeri niteliğindeki kiralananı, sözleşmede kararlaştırıldığı tarihte kullanıma elverişli şekilde teslim etmek ve sürekli edimlerden olması nedeniyle sözleme süresince bu durumda bulundurma yükümlülüğü, emredici hüküm olarak düzenlenmiştir. Taraflarca, kiralanan kullanıma elverişli bir durumda bulunmasa bile kira bedelinin tam olarak ödeneceği yönünde sözleşmeye konulan hükümler, kanunun emredici hükmüne aykırı olduğundan geçersizdir. Davaya konu kira sözleşmesi incelendiğinde; Sözleşmenin (1.3.) maddesinde “Kiracı her ne sebeple olursa olsun, taraflar arasında kira sözleşmesi devam ettiği sürece kira bedelinden bir tenzilat ya da uyarlama talep edemeyeceğini şimdiden kabul ve taahhüt etmiştir.”; (4.1.) maddesinde; “Protokol Ankara İş Merkezi’nin faaliyette bulunduğu süre zarfında kanun, tüzük, talimatname hükümleri yetkili resmi mercilerce verilecek talimatlar, olağanüstü haller, beklenmedik durumlar

Kiranın Uyarlanması: Mücbir Sebep Halinde Kiranın Düşürülmesi için Uyarlama Davası Açılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ile Yükleniciye Bırakılan Bağımsız Bölümün Arsa Sahibi Tarafından Satılması

Yükleniciye Bırakılan Bağımsız Bölümün Arsa Sahibi Tarafından Satılması 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Taşınmaz mülkiyetinin konusu – Madde 704 Taşınmaz mülkiyetinin konusu şunlardır: 1. Arazi, 2. Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, 3. Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler. Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması: Tescil – Madde 705 Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. Kazanma yolları: Hukukî işlem – Madde 706 Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tâbidir. Tescilin sonuçları: Genel olarak – Madde 1022 Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır. Tescilin etkisi, kanunen öngörülen belgeler isteme eklenmiş veya geçici tescil hâlinde belgelerin uygun zamanda tamamlanmış olması koşuluyla yevmiye defterine yapılan kayıt tarihinden başlar. Bir hakkın içeriği, tescilin sınırları içinde, dayandığı belgelere göre veya diğer herhangi bir yolla belirlenir. İyiniyetli üçüncü kişilere karşı – Madde 1023 Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur. İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı – Madde 1024 Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir. Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ile Yükleniciye Bırakılan Bağımsız Bölümün Arsa Sahibi Tarafından Satılması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2021/194 Karar No: 2023/411 Karar Tarihi: 03.05.2023 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacılar İstemi 4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilleri ile yüklenici kooperatif arasında … ili, … ilçesi, … Mahallesi 47357 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bina inşa edilmesine ilişkin … 52. Noterliğinde 07.03.2005 tarihli düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, daha sonra kooperatif ile 29.05.2006 tarihli ve 03.12.2008 tarihli ek sözleşmelerin düzenlendiğini, sözleşmeler uyarınca kooperatife yer teslimi yapıldığını, kooperatif tarafından inşaat belli bir aşamaya getirildikten sonra sözleşme gereğince kooperatife düşecek A blok 2 No.lu bağımsız bölümün davalı …’ya devredilmesinin istendiğini, kooperatifin talebi üzerine devir işleminin yapıldığını ve bağımsız bölümün davalı adına tescil edildiğini, ancak kooperatif sözleşme gereğince edimlerini yerine getirmediğinden sözleşmenin feshi davası açıldığını, Sincan Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/222 Esas sayılı dosyasında sözleşmenin geriye etkili olarak feshine karar verildiğini, kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 18.11.2013 tarihinde kesinleştiğini, davalı …’nın tapuda pay sahibi olabilmesi için arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olan kooperatifin edimini yerine getirmesi gerektiğini, ancak kooperatifin edimini yerine getirmeyerek sözleşmenin geriye etkili feshine karar verildiğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini, 22.01.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile de dava konusu bağımsız bölümün her türlü takyidattan arındırılmış olarak tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar Cevabı 5. Davalı … vekili, dava konusu bağımsız bölümün bizzat davacı … tarafından müvekkiline satılarak devredildiğini, bedelin kendisine ödendiğini, müvekkilinin iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. 6. Dahili davalı S.S. Güzel Çağ Hedef Konut Yapı Kooperatifi vekili, dava konusu bağımsız bölümün davalı … adına kayıtlı olduğunu, eldeki davada kooperatifin sıfatının bulunmadığını belirterek davanın sıfat yokluğundan reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı 7. … Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.2016 tarihli ve 2015/18 Esas, 2016/43 Karar sayılı kararı ile; davacı arsa sahipleri ile kooperatif arasında düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve devamında ek sözleşmeler imzalandığı, ancak Sincan Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/222 Esas sayılı dosyasında inşaatın %63,30 seviyesinde olduğu tespit edilerek sözleşmelerin geriye etkili olarak feshine karar verildiği, dava konusu A blok 2 No.lu bağımsız bölümün 30.05.2008 tarihinde kat irtifakı tesisi sonucu … adına tescil edildiği, …\’ın 03.06.2008 tarihli ve 16579 yevmiye sayılı resmî senetle taşınmazı 13.500,00 TL bedelle davalı …\’ya satarak devrettiği, kat karşılığı inşaat sözleşmesi geriye etkili olarak feshedilmiş olmakla yükleniciye isabet eden ve yüklenicinin temlik ettiği kişilere devredilmiş olan bağımsız bölümlere ait tapu kayıtlarının iptalinin gerektiği, her ne kadar davalı, dava konusu bağımsız bölümü bizzat arsa sahibi olan davacıdan satın aldığını savunmuş ise de, dava konusu bağımsız bölümün yüklenici olan kooperatife isabet ettiğinin sözleşme, bilirkişi raporu ve kesinleşmiş olan mahkeme kararı ve dayanağı olan bilirkişi raporuyla sabit olduğu, davalı …’nın satış bedelinin davacı arsa sahibine ödendiğini gösterir kesin delil sunamadığı, sözleşme gereğince yükleniciye isabet eden bağımsız bölümün yüklenici tarafından ve temlik ettiği kişiye devredilmiş olduğunun kabulü gerektiği, yükleniciden temlik alan kişinin, binanın inşaat hâlinde olması sebebiyle iyiniyetli olduğuna dair itirazının dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile eşit paylarla davacılar adına tesciline karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. 9. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 04.07.2018 tarihli ve 2018/999 Esas, 2018/2889 Karar sayılı kararı ile; “…1-Davacılar vekili 07.09.2016 tarihli temyize cevap dilekçesi ile ıslahla ileri sürülen talepleri yönünden hükmün düzeltilerek onanmasını talep etmiş ise de; dilekçesi temyiz defterine kayıtlı olmadığı gibi temyiz harcının da yatırılmadığı ve bu arada temyiz süresi de geçmiş olduğundan, katılma yoluyla temyiz talebinin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Davalı …\’nın temyiz itirazlarına gelince; bu davalı cevap dilekçesi ve aşamalardaki savunmalarında dava konusu bağımsız bölümü davalı yükleniciden değil, davacı arsa sahiplerinden Mürivet \’dan bedelini ödeyerek satın aldığını ileri sürmüştür. Dosyadaki tapu kaydı ve … Tapu Sicil Müdürlüğü\’nün 03.06.2008 gün 16579 yevmiye nolu satış akit tablosuna (resmi senet) göre dava konusu … Mahallesi 47357 ada 1 parsel A blok zemin kat 2 nolu bağımsız bölümün davacı … adına kayıtlı

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ile Yükleniciye Bırakılan Bağımsız Bölümün Arsa Sahibi Tarafından Satılması Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Yüklenicinin İnşaata Başlamaması Halinde Arsa Sahibi Sözleşmeden Dönebilir mi

İmar Değişikliği ve Davalar Nedeniyle Yüklenicinin İnşaata Başlamaması 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Eser Sözleşmesi: Tanımı – Madde 470 Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Yüklenicinin borçları: Genel olarak – Madde 471 Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır. Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir. Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri Malzeme bakımından – Madde 472 Malzeme yüklenici tarafından sağlanmışsa yüklenici, bu malzemenin ayıplı olması yüzünden işsahibine karşı, satıcı gibi sorumludur. Malzeme işsahibi tarafından sağlanmışsa yüklenici, onları gereken özeni göstererek kullanmakla ve bundan dolayı hesap ve artanı geri vermekle yükümlüdür. Eser meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur. İşe başlama ve yürütme – Madde 473 Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir. Meydana getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin kusuru yüzünden ayıplı veya sözleşmeye aykırı olarak meydana getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi bunu önlemek üzere vereceği veya verdireceği uygun bir süre içinde yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın giderilmesi; aksi takdirde hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere, onarımın veya işe devamın bir üçüncü kişiye verileceği konusunda ihtarda bulunabilir. İmar Değişikliği Nedeniyle Yüklenicinin İnşaata Başlamaması Halinde Arsa Sahibi Sözleşmeden Dönebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2021/669 Karar No: 2023/412 Karar tarihi: 03.05.2023 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davalı … Yapı End. Tic. A.Ş. yönünden davanın kabulüne, sözleşmenin feshi ile dava konusu tapu kayıtlarının iptaline ve davacı adına tesciline, diğer davalı …Ş. hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı …Ş. vekilinin vekâlet ücretine yönelik istinaf talebinin reddine, davalı … Yapı End. Tic. A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davacı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacı vekili, müvekkili ile … Yapı End. Tic. A.Ş. arasında müvekkiline ait … ili, … ilçesi, … Mahallesi, 2424 ada 1 parsel, 2427 ada 2 parsel, 2431 ada 2, 3, 4, 5 ve 6 No.lu parseller üzerinde arsa payı karşılığı inşaat yapılmak üzere 15.06.2004 tarihinde adi yazılı sözleşme imzalandığını, sözleşmenin ifası için şirket ortak ve yetkililerine vekâletname verildiğini, vekillerin yetkileri olmamasına rağmen davalı yükleniciye devredilen hisselerin aynı grup içerisinde yer alan diğer şirketlere muvazaalı olarak devrettiklerini, aradan on yıl geçmesine rağmen herhangi bir inşaat faaliyetinde bulunmadıklarını, taşınmazlar hisseli olmasına rağmen diğer hissedarlarla sözleşme imzalanmadığını, sözleşmenin 3 üncü maddesine göre tüm hissedarlarla sözleşme imzalandıktan sonra ruhsat alınarak inşaata başlanacağının kararlaştırmasına rağmen hisse bütünlüğünün sağlanması için diğer paydaşlara ilişkin sözleşme yapma veya ortaklığın giderilmesi yönünde bir girişimde bulunulmadığını ileri sürerek davalıya devredilen tapu kayıtlarının iptâli ile müvekkili adına tescile karar verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP 1. Davalı … Yapı End. Tic. A.Ş. vekili, davacının iyiniyetli olmadığını, tarafların sözleşme imzaladıktan sonra tapu sicil müdürlüğüne giderek hisselerin devrini sağladıklarını, bu sebeple geçersizliğin ileri sürülemeyeceğini, sözleşmenin imkânsız olduğu iddiasının yerinde olmadığını, kamu otoritesince yapılan imar planının iptalinden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin edimlerini yerine getirmediği iddiasının da iyiniyetle bağdaşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. 2. Davalı …Ş. vekili, müvekkilinin sözleşmenin tarafı olmadığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 11.07.2017 tarihli ve 2013/242 Esas, 2017/298 Karar sayılı kararı ile; davacı ve davalı … Yapı. End. ve Tic. A.Ş. arasında 15.06.2004 tarihinde sözleşme imzalandığı ve bu sözleşme gereğince davacının tapuya devir yükümlülüğünü yerine getirdiği, ancak sözleşmenin diğer tarafı olan … Yapı. End. ve Tic. A.Ş.’nin sözleşme gereği edimini bu güne kadar yerine getirmediği, herhangi bir inşaata başlandığının da ileri sürülmediği, sözleşmenin imzalandığı tarihten bugüne kadar gerek imar uygulamasının iptal edilmesi ve yeni imar uygulaması yapılması, gerekse ortaklığın hâlen giderilememiş olması ve hukuki ve fiili imkânsızlıklardan dolayı inşaata başlanmamış olması nedeniyle tarafları sözleşme ile bağlı tutmanın hakkaniyet ile bağdaşmadığı, bu durumda sözleşmeyi feshetmek isteyen davacının talebinin mevcut imkânsızlık nedeniyle yerinde görüldüğü, aksi durumun mülkiyet hakkının belirsiz süreli olarak kısıtlanması anlamına geleceği, ayrıca tüm hissedarlar ile sözleşme yapıldığının da ileri sürülmediği, iptal edilmiş olan imar uygulaması zamanında imzalanan ve 2004 yılından bu yana henüz icrasına başlanmayan sözleşmenin feshine karar verilmesi gerektiği, tarafların yeni oluşan imar uygulamasına göre yeniden bir araya gelerek yeni bir sözleşmeyi her zaman için yapabilecekleri, davacıyı on yılı aşkın süre önce iptal edilmiş imar uygulaması zamanında yapılmış sözleşme ile bağlı tutmanın hakkaniyete uygun olmadığı gerekçesiyle … Yapı End. Tic. A.Ş. hakkındaki davanın kabulü ile sözleşmenin feshine, dava konusu tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline, sözleşmenin tarafı olmayan diğer davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalıların vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin 15.05.2019

Yüklenicinin İnşaata Başlamaması Halinde Arsa Sahibi Sözleşmeden Dönebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kiralananın Tahliyesi Sırasında Anahtarın Kiralayana Tesliminin Yazılı Belgelerle İspatlanması Gerekir mi

Kiralananın Tahliyesi Sırasında Anahtarın Kiralayana Tesliminin Yazılı Belgelerle İspatlanması Gerekir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2018/8-708 Karar Yıl/No: 2022/11 Karar tarihi: 18.01.2022 Özet: Kiralananın tahliye edildiğinin ve anahtarın da kiralayana teslim edildiğinin borçlu tarafından 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanması zorunludur. Kiralananın anahtarının teslim edildiği yönünde borçlunun iddiası bulunmayıp, anahtar teslimi açıklaması taşımayan ve alacaklıya tebliğ edildiği ispatlanamayan Kadıköy 24. Noterliğinin 31.10.2014 tarihli ve 23092 yevmiye numaralı tahliye ihbarnamesi İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerden kabul edilemez. Tahliye ihbarnamesi tebliğinin sözleşme koşullarına göre yapıldığı iddiası ise İİK’nın 269/c maddesi uyarınca sınırlı inceleme yapan icra mahkemesinde dinlenmez. O hâlde anahtarın teslim edildiği borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanamadığından alacaklı tarafından bildirilen tarihin tahliye tarihi olarak kabul edilmesi gerekir. Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir. (6100 s. K. Geç. m. 3) (1086 s. K. m. 438) (2004 s. K. m. 62, 78, 269, 363, Ek m. 1) (818 s. K. m. 260, 288) (6098 s. K. m. 315, 346, 362) (6217 s. K. Geç. m. 2) 1. Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması ve tahliye isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince direnme kararının temyiz incelemesinde duruşma yapılmayacağından alacaklı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. İnceleme Süreci Alacaklı İstemi 4. Alacaklı vekili istem dilekçesinde; borçlu aleyhine ödemeyen kira bedelleri için tahliye talepli takip başlattıklarını, borçlunun itirazının haksız olduğunu, kira bedellerinin de bugüne kadar ödenmediğini, bu nedenle borçlunun temerrüde düştüğünü ileri sürerek itirazın kaldırılması ile takibin 13.200TL üzerinden devamına, itiraz edilen miktarın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, borçlunun mecurdan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. Borçlu Cevabı 5. Borçlu vekili cevap dilekçesinde; işyerinin kira sözleşmesine uygun bir bildirim ile tahliye edildiğini, işyerinin kullanıldığı döneme ait kira borcunun bulunmadığını, kira bedellerinin zamanında ve eksiksiz ödendiğini, kira sözleşmesinin 8. maddesinde yer alan 1 ay önceden ihbar şartına uyularak Kadıköy 24. Noterliğinin 31.10.2014 tarihli ve 23092 yevmiye numaralı tahliye ihbarnamesi ile kiralanan yerin 30.11.2014 tarihinde tahliye edileceğinin ve kira sözleşmesinin bu tarih itibariyle feshedileceğinin bildirildiğini, kiralayanın kira sözleşmesinde belirtilen adresine yapılan tahliye ihbarının bila tebliğ iade edildiğini, kira sözleşmesinin 20. maddesinde kira sözleşmesinde yazılı adreslerin kanuni tebligat adresi olduğunun, adreste meydana gelen değişiklik bildirilmediği takdirde bu adrese yapılan tebligatın geçerli olacağının kararlaştırıldığını, kira sözleşmesi usulüne uygun ihbarname ile 30.11.2014 tarihinde feshedildiğinden ve taşınmaz tahliye edildiğinden, fesih ve tahliyeden sonraki 11 ay için kira borcunun bulunmadığını, fesih ihbarında ödenen 1.200TL depozitonun iade edilmesini talep ettiklerini ancak alacaklının iade etmediğini, talebin reddi gerektiğini savunarak alacaklının takip konusu meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminata mahkum edilmesini istemiştir. Mahkeme Kararı 6. İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesi’nin 12.11.2015 tarihli ve 2015/558 E., 2015/866 K. sayılı kararı ile; 12.11.2015 tarihli duruşmada alacaklı vekilinin tahliyeye ilişkin talebin konusunun kalmadığını beyan ettiği, (alacaklı vekilinin) tahliyeyi kabul edip tahliye tarihinin cevap dilekçesinin davacıya (alacaklı vekiline) tebliğ edildiği tarihte gerçekleşmiş sayılmasını talep ettiği, cevap dilekçesinin davacıya (alacaklı vekiline) 08.09.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun Kadıköy 24. Noterliğinin 23092 yevmiye ihtarnamesi ile mecuru 30.11.2014 tarihinde boşaltacağını ihbar ettiği, ihbarın kiralayanın sözleşme adresine gönderildiği, tahliye tarihinin alacaklı vekilinin talebi gibi cevap dilekçesinin alacaklı vekiline tebliğ edildiği tarih olan 08.09.2015 olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, borçlunun takibe dayanak kira sözleşmesinin 8. maddesine göre ihtarname gönderdiği, dolayısıyla takip talebindeki 2014 yılı Kasım ayı kirası yönünden sorumlu olduğu, 2014 yılı Kasım ayı kirasını ödediğine ilişkin belge ibraz etmediği, 2014 yılı Aralık ayından itibaren kira borcunun muaccel olmadığı zira ihtarın yasal süreler içerisinde yapıldığı gerekçesi ile davanın (talebin) kısmen kabulüne, itirazın 1.200TL tutarındaki Kasım 2014 kirası yönünden kaldırılmasına, tahliye hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 03.02.2017 tarihli ve 2017/431 E., 2017/1049 K. sayılı kararı ile; “…Dava, kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, itirazın kaldırılması talebinin kısmen kabulüyle itirazın 1.200,00 TL alacak üzerinden kaldırılmasına, tahliye konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-) Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 4949 sayılı Kanun’la değiştirilen 363/1. maddesinin son cümlesindeki kesinlik sınırının aynı Kanun’un Ek 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 01.01.2015 tarihinden itibaren artırılan miktarı dikkate alındığında temyize konu değerin 5.980,00TL’yi geçmediği anlaşıldığından mahkeme kararının temyiz kabiliyeti yoktur. Bu nedenle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, 2-) Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir. Anahtarın da kiralayana teslim edilmesi gerekir. Kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiralayan tarafından kabul edilmemesi, başka bir ifadeyle, tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde, kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü, kiracıya aittir. Kiracı, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihine itibar olunmalıdır. Anahtarın kiralayana teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan bir maddi vakıa olmakla birlikte, sözleşmenin feshine yönelik bir hukuki sonuç doğurduğundan, bunun ne şekilde ispat edileceği hususu, yıllık kira bedelinin tutarı esas alınmak suretiyle, HMK’nın 200 ve 201. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Eş söyleyişle, yıllık kira bedelinin tutarı senetle ispat sınırının üzerindeyse ve kiralayanın açık muvafakati yoksa bu yön kiracı tarafından ancak yazılı delille ispatlanabilir; tanık dinlenemez. Kiralayan anahtarı almaktan kaçınırsa, kiracının yapması gereken, mahkemeden bu yolda tevdi mahalli tayinini isteyip, tayin edilecek yere anahtarı teslim etmek ve durumu kiralayana

Kiralananın Tahliyesi Sırasında Anahtarın Kiralayana Tesliminin Yazılı Belgelerle İspatlanması Gerekir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davası: Kiraya Veren ve Yakınlarının Konut veya İşyeri Gereksinimi

İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davası 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin sona ermesi Bildirim yoluyla: Genel olarak – Madde 347 Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir. Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler. Genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi sona erdirebilir. Bildirimin geçerliliği: Şekil – Madde 348 Konut ve çatılı işyeri kiralarında fesih bildiriminin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Gereksinim, yeniden inşa ve imar – Madde 350 Kiraya veren, kira sözleşmesini; 1. Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, 2. Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız ise, belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir. Yeni malikin gereksinimi – Madde 351 Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla sona erdirebilir. Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme hakkını, sözleşme süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da kullanabilir. İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davasında İhtiyaçlının Kirada Oturması İhtiyacın Varlığı için Kanıt Kabul Edilebilir mi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2018/7751 Karar No: 2019/493 Karar Tarihi: 23.01.2019 Özet: Somut olayda; Taraflar arasında 30.11.2014 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava, davacının oğlunun konut ihtiyacının doğmasına dayanmakta olup, ihtiyaçlının kirada oturduğuna ilişkin akit dosya arasında bulunmaktadır. Konut nedenine dayalı tahliye davalarında kirada oturan ihtiyaçlının kirada oturması ihtiyacın varlığının başlıca kanıtıdır. Dinlenilen davacı tanıklarının da ihtiyaç iddiasını doğruladıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda ihtiyacın samimi, gerçek ve zorunlu olduğunun kabulü icab eder. (1086 s. K. m. 428) Dava: Taraflar arasındaki kiralananın tahliyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Karar: Davacı, davalı ile aralarında 30.11.2014 başlangıç tarihli kira sözleşmesi bulunduğunu, oğlunun işten çıkartılması sebebiyle çalıştığı ilçeden taşınarak dava konusu taşınmazın bulunduğu … ilçesine yerleştiğini, halen başka bir konutta kiracı olarak yaşadığını belirterek oğlunun konut ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacı tarafın ihtiyaç iddiasının samimi olduğunu kanıtlayamamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arzetmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Somut olayda; Taraflar arasında 30.11.2014 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava, davacının oğlunun konut ihtiyacının doğmasına dayanmakta olup, ihtiyaçlının kirada oturduğuna ilişkin akit dosya arasında bulunmaktadır. Konut nedenine dayalı tahliye davalarında kirada oturan ihtiyaçlının kirada oturması ihtiyacın varlığının başlıca kanıtıdır. Dinlenilen davacı tanıklarının da ihtiyaç iddiasını doğruladıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda ihtiyacın samimi, gerçek ve zorunlu olduğunun kabulü icab eder. Mahkemece, ihtiyaç nedeniyle tahliye isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 1086 sayılı (mülga) HUMK’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı (mülga) HUMK’nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.01.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Kiraya Verenin veya Yakınlarının İşyeri İhtiyacı için İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davası Açılabilir mi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2021/2563 Karar No: 2021/4328 Karar Tarihi: 20.04.2021 Mahkemesi: Sulh Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki kiralananın tahliyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: YARGITAY KARARI Davacı, dava konusu taşınmazı kendi işyerini açmak için 20.02.2014 tarihinde satın aldığını, davalının taşınmazda 01.01.1993 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu, 21.11.2014 tarihli ihtarname ile de ihtiyaç nedeniyle süre sonunda kiralananın tahliye edilmesinin davalıya bildirildiğini belirterek, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 347. maddesi gereği on yıllık uzama süresinin dolması ve işyeri ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının ihtiyacının samimi olmadığını, eski malik ile 01.01.2013 başlangıç tarihli kira sözleşmesi düzenlendiğini beyanla davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine yönelik olarak verilen karar, Dairemizin 28.12.2017 tarih, 2017/7827 E.-2017/18433 K. sayılı ilamı ile; davacının sair temyiz itirazları reddedilerek, ihtiyaç iddiasına dayalı tahliye istemi yönünden, taraf delilleri toplanarak işin esasının incelenmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davacı ihtiyaçlının gereksiniminin gerçek, samimi ve zorunlu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir. İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Olayımıza gelince; davacı dava dilekçesinde ve yargılama süresindeki beyanlarında emekli elektrik mühendisi olup ticaretle ilgilenmek istediğini, dava konusu yeri elektrik malzemeleri satışı

İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davası: Kiraya Veren ve Yakınlarının Konut veya İşyeri Gereksinimi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kiralananın Hor Kullanılmasından Kaynaklı Yıpranma ve Eskimelerden Kiracı Sorumlu Tutulabilir mi

Kiralananın Hor Kullanılmasından Kaynaklı Yıpranma ve Eskimeler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcu – Madde 316 Kiracı, kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür. Kiracının bu yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda kiraya veren, konut ve çatılı işyeri kirasında, en az otuz gün süre vererek, aykırılığın giderilmesi, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceği konusunda yazılı bir ihtarda bulunur. Diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir. Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir. Kiralananın geri verilmesi: Genel olarak – Madde 334 Kiracı kiralananı ne durumda teslim almışsa, kira sözleşmesinin bitiminde o durumda geri vermekle yükümlüdür. Ancak, kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla kiralananda meydana gelen eskimelerden ve bozulmalardan sorumlu değildir. Kiracının, sözleşmenin sona ermesi hâlinde, sözleşmeye aykırı kullanmadan doğacak zararları giderme dışında, başkaca bir tazminat ödeyeceğini önceden taahhüt etmesine ilişkin anlaşmalar geçersizdir. Kiralananın gözden geçirilmesi ve kiracıya bildirme – Madde 335 Kiraya veren, geri verme sırasında kiralananın durumunu gözden geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve ayıpları ona hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmazsa, kiracı her türlü sorumluluktan kurtulur. Ancak, teslim alma sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek olan eksikliklerin ve ayıpların varlığı hâlinde, kiracının sorumluluğu devam eder. Kiraya veren, bu tür eksiklikleri ve ayıpları belirlediğinde, kiracıya hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır. Kiralananın Hor Kullanılmasından Kaynaklı Yıpranma ve Eskimelerde Kiracının Sorumlululuğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2020/361 Karar No: 2022/787 Karar Tarihi: 31.05.2022 Mahkemesi: Sulh Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Muğla Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili; müvekkillerinin murisine ait apartmanın 06.07.1987 tarihli sözleşmeyle davalıya kiralandığını, taşınmazın 30.04.2013 tarihinde tahliye edildiğini, kiraya verildiğinde henüz inşaatı yeni bitmiş bir bina iken hor kullanım sonucunda büyük ölçüde yıpratılarak teslim edilen kiralananın bu hâliyle herhangi bir amaç için kullanılmasının mümkün olmadığını, tümüyle tadil edilmesi gerektiğini, basit bir badana ve onarımla hor kullanımın giderilemeyeceğini, bu kapsamda yapılacak bir tadilatın yaklaşık 350.000TL bedele mal olacağını, bu zararın tespit raporuyla da belirlendiğini ileri sürerek (tespit bilirkişi raporunda belirtilen 47.369TL ile hasar tespit masrafı 649TL toplamı) 48.019TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili; hor kullanma iddialarının gerçeği yansıtmadığını, yirmi altı yıl işyeri ve misafirhane olarak kullanılan bir binanın yıpranmasının olağan olduğunu, müvekkili tarafından faydalı giderler yapılarak bina değerinin arttırıldığını, binayı baştan inşa eder gibi hesaplama yapan tespit raporunu kabul etmediklerini, raporda yıpranma payının dahi göz ardı edildiğini, yıllara bağlı olarak ekonomik ömrünü tamamlayan bataryalar, tesisat ve seramikler gibi parçaların müvekkili tarafından davacıdan bedel istenmeksizin yenilendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı: 6. Muğla Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.04.2014 tarihli, 2013/487 E., 2014/353 K. sayılı ilk kararıyla; kiralananda hor kullanmanın bulunmadığı, mevcut yıpranmaların binanın davalı kiracı tarafından 1987-2013 yılları arasında uzunca bir süre kullanılması nedeniyle meydana gelen olağan yıpranmalar olduğu, süre zarfında binanın ihtiyaca cevap verebilmesi bakımından davalı kiracı tarafından da boya gibi faydalı giderlerin yapılması gerektiği, aradan geçen uzun süre zarfında binanın yıpranmamasının hayatın olağan akışına ters olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı: 7. Her iki taraf vekilinin temyiz itirazı üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 01.10.2015 tarihli 2014/9783 E., 2015/ 7823 K. sayılı kararıyla; “…Taraflar arasında 01.08.1987 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme ile kiralanan bina … bakım merkezi, müdürlük, lojman ve misafirhane olarak kullanılmak üzere kiralanmış olup sözleşmenin özel şartlar 9. maddesinde kiralananda kiracı tarafından hizmet gereği yapılması gerekli tadil ve buna benzer ameliyelere kiralayanın muvafakat ettiği belirtilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 30.04.2013 tarihli tahliye tutanağı ile kiralanan tahliye edilmiş, ardından davacılar vekilinin başvurusu üzerine 02.05.2013 tarihinde yapılan delil tespiti sonucu sunulan bilirkişi kurulu raporu içeriğinde hor kullanımdan dolayı oluştuğu belirtilen hasarlardan da bahsedilerek bakım onarım bedelinin toplam 47.369,88 TL olduğu bildirilmiştir. Tespit raporunda yapılması gereken imalatların neler olduğu ayrıntılı bir şekilde belirtilmiş olup bunların içerisinde bir kısım camların kırık olduğu, elektrik tesisatında eksiklikler bulunduğu, duvarlardaki deliklerden dolayı sıva tamiratı yapılması gerektiği.. vb hususlar açıklanmış ve taşınmaza ilişkin fotoğrafların rapora ekli olduğu görülmüştür. Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda ise binanın yapımından sonra uzun süre geçtiği, malzemelerin uzun süre kullanımından dolayı kullanım ömürlerini tamamladıkları, davacı tarafından yapılan tadilat ve imalatların ise hor kullanımdan kaynaklanmadığı bildirilmiştir. Bu durumda taşınmazın tahliyesinden hemen sonra Muğla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/6 D.İş sayılı dosyasında yapılan delil tespiti sonucu alınan bilirkişi raporu ile, mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu arasında çelişki oluştuğundan, gerekirse mahallinde tekrar keşif yapılmak suretiyle bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bozma kararı vermiştir. İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı: 8. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda 24.01.2017 tarihli, 2016/512 E., 2017/134 K. sayılı kararla; dosya içerisinde mevcut olan fotoğraflar ve tespit dosyasında alınan bilirkişi raporunda mutfak tezgâhlarının sökülerek iptal edilmesi, bazı kapı ve pencere camlarında kırıkların bulunması, kornişlerin sökülmüş sarkmış olması gibi hasarlar bulunduğu, yargılama sırasında tadilatı yapılmış binada keşif yapıldığından bilirkişilerce taşınmazın tahliye anındaki durumunun görülmediği ve önceki rapora atıf yapılarak taşınmazın günümüz koşullarına uygun hâle gelebilmesi için yapılan masraf bedelinin tespit edildiği, ek raporda yapılan imalatların hor kullanım nedeni ile oluşan imalatlar olmadığı, uzun süre kullanımdan kaynaklanan yıpranmalar olduğu ve imalatların tamamının iyileştirme amacıyla yapıldığının bildirildiği, yargılama sırasında tadilat yapılan bina üzerinde yapılan keşif ve sonrasında alınan raporlarda taşınmazın eski hâline göre iyileştirmeler yapılarak güncel kullanıma uygun duruma getirildiği ve bunun için yapılan masraf bedelinin tespit edildiği, oysa davacı tarafın talebi hor kullanım nedeni ile oluşan zarara yönelik olup tespit dosyasında alınan raporda

Kiralananın Hor Kullanılmasından Kaynaklı Yıpranma ve Eskimelerden Kiracı Sorumlu Tutulabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kiracının Kâr Kaybı: Mahkeme Kararına Dayalı Olarak Kira Sözleşmesinin Süresinden Önce Feshedilmesi

Kiracının Kâr Kaybı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Kira Sözleşmesi Genel Hükümler: Tanımı – Madde 299 Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Kira süresi – Madde 300 Kira sözleşmesi, belirli ve belirli olmayan bir süre için yapılabilir. Kararlaştırılan sürenin geçmesiyle herhangi bir bildirim olmaksızın sona erecek kira sözleşmesi belirli sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir süre için yapılmış sayılır. Kiraya verenin borçları Teslim borcu – Madde 301 Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme yapılamaz. Vergi ve benzeri yükümlülüklere katlanma borcu – Madde 302 Kiralananla ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere, aksi kararlaştırılmamış veya kanunda öngörülmemiş ise, kiraya veren katlanır. Yan giderlere katlanma borcu – Madde 303 Kiraya veren, kiralananın kullanımıyla ilgili olmak üzere, kendisi veya üçüncü kişi tarafından yapılan yan giderlere katlanmakla yükümlüdür. Borcun ifa edilmemesi: Giderim borcu – Madde 112 Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Sorumluluğun ve giderim borcunun kapsamı Genel olarak – Madde 114 Borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir. Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde: Süre verilmesi – Madde 123 Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir. Seçimlik haklar – Madde 125 Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir. Sürekli edimli sözleşmelerde – Madde 126 İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir. Kiracının Kâr Kaybı: Mahkeme Kararına Dayalı Olarak Kira Sözleşmesinin Süresinden Önce Feshedilmesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2020/688 Karar No: 2022/846 Karar Tarihi: 07.06.2022 Mahkemesi: Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 1. Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 3. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karara karşı her iki taraf vekilinin istinaf talebinde bulunması üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu\’nun 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davacı vekilinin duruşma isteminin reddine oy birliğiyle karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili; taraflar arasındaki 01.06.2007 tarihli kira sözleşmesi çerçevesinde müvekkilinin davalı üniversiteye ait kampüs giriş kapılarının işletme hakkını on yıl süreyle kiraladığını, bu sözleşmenin aynı zamanda bir yap-işlet-devret sözleşmesi niteliği taşıdığını zira giriş kontrol sistemlerinin müvekkili tarafından imal edilip sözleşme sonunda davalıya teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, imalatın 26.12.2008 tarihinde tamamlandığını ve on yıllık sözleşme süresinin de fiilen bu tarihte başladığını, sözleşme yıllarca sorunsuz olarak uygulanmışken davalının 30.09.2015 tarihli yazısıyla idari yargıda ihalenin iptal edildiği gerekçesiyle faaliyetlerin durdurularak sistemin teslim edilmesini istediğini, konuyla ilgili itirazların Rektörlüğe bildirildiğini ancak menfi yanıt aldıklarını ve 12.10.2015 tarihinde kampüs giriş kontrol sistemlerini teslim etmek zorunda kaldıklarını, sözleşmenin bu şekilde davalının kusuru nedeniyle 3 yıl 2 ay 15 gün erken sonlandığını, müvekkilinin kira sözleşmesine göre yaptığı inşaat ve imalat bedelleriyle yoksun kaldığı kâr kadar maddi zarara uğradığını, bunun yanı sıra çalışanlarını işten çıkarmak zorunda kaldığını ve basında çıkan haberlerle sanki haksız ve hukuksuz şekilde giriş kapılarından ücret alıyormuş gibi bir algı yaratılarak kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırıldığını, bu durumun manevi zarara neden olduğunu ileri sürerek mahkemece tespit olunacak yoksun kaldıkları kâr yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000TL maddi tazminat ile 100.000TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle kazanç kaybı yönünden tazminat taleplerini 5.063.743,26TL ye yükseltmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili; zamanaşımı, hak düşürücü süre, görev, yetki derdestlik ve husumet yönünden itirazları bulunduğunu belirttikten sonra davaya konu talebin tam yargı davası şeklinde idari yargıda açılması gerektiğini, bu olmasa dahi ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesi gereğince sözleşmenin haklı nedenle feshi hâlinde hiçbir talepte bulunulmayacağının taahhüt edildiğini, davacının Danıştay kararı gereğince kira sözleşmesine konu yeri tahliye ettiğini, müvekkili mahkemelerce verilen kararlara uymak zorunda olduğundan sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğini, (diğer vekilin cevap dilekçesinde bu savunmalara ilaveten) sözleşmenin başlangıcının açıkça 01.06.2007 olarak kararlaştırıldığını ve bu tarihten itibaren kira ödemelerine başlandığını, bu nedenle kira süresinin 26.12.2008 tarihinde başladığı yönündeki iddianın gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. Bursa 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.03.2018 tarihli, 2015/2434 E., 2018/798 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında imzalanan 01.06.2007 tarihli kira sözleşmesi ile davalı idarenin mülkiyet ve tasarrufunda bulunan üç adet üniversite girişindeki geçiş kontrol sisteminin işletme hakkının 2886 sayılı Kanun’un 51/g maddesi gereğince davacıya kiraya verildiği, imalatların davacı tarafından 26.12.2008 tarihinde tamamlandığı, sözleşmedeki on yıllık sürenin 01.06.2017 tarihinde dolacağı, ancak idari yargıda görülen dava sonrasında sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği, kiralananın 12.10.2015 tarihinde teslim edildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu\’nun 301. maddesine göre kiraya verenin kiralananı sözleşme süresince

Kiracının Kâr Kaybı: Mahkeme Kararına Dayalı Olarak Kira Sözleşmesinin Süresinden Önce Feshedilmesi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Müspet Zarar Kapsamında Kâr Kaybı: Arsa Sahibinin Kusuru Nedeniyle İnşaat Sözleşmesinin Feshi

İnşaat Sözleşmesinde Müspet Zarar Kapsamında Kâr Kaybı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Borcun ifa edilmemesi: Giderim borcu – Madde 112 Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Seçimlik haklar – Madde 125 Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir. Eser Sözleşmesi: Tanımı – Madde 470 Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Yüklenicinin borçları: Genel olarak – Madde 471 Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır. Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir. Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır. Malzeme bakımından – Madde 472 Malzeme yüklenici tarafından sağlanmışsa yüklenici, bu malzemenin ayıplı olması yüzünden işsahibine karşı, satıcı gibi sorumludur. Malzeme işsahibi tarafından sağlanmışsa yüklenici, onları gereken özeni göstererek kullanmakla ve bundan dolayı hesap ve artanı geri vermekle yükümlüdür. Eser meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur. İşe başlama ve yürütme – Madde 473 Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir. Meydana getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin kusuru yüzünden ayıplı veya sözleşmeye aykırı olarak meydana getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi bunu önlemek üzere vereceği veya verdireceği uygun bir süre içinde yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın giderilmesi; aksi takdirde hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere, onarımın veya işe devamın bir üçüncü kişiye verileceği konusunda ihtarda bulunabilir. Ayıp sebebiyle sorumluluk: Ayıbın belirlenmesi – Madde 474 İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. Taraflardan her biri, giderini karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucun bir raporla belirlenmesini isteyebilir. İşsahibinin seçimlik hakları – Madde 475 Eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme. 2. Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme. İşsahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. Eser, işsahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa işsahibi, sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz. İşsahibinin sorumluluğu – Madde 476 Eserin ayıplı olması, yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara karşın, işsahibinin verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple işsahibine yüklenebilecek olursa işsahibi, eserin ayıplı olmasından doğan haklarını kullanamaz. Eserin kabulü – Madde 477 Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder. İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır. Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır. Zamanaşımı – Madde 478 Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. İşsahibinin borçları: Bedelin muacceliyeti – Madde 479 İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur. Eserin parça parça teslim edilmesi kararlaştırılmış ve bedel parçalara göre belirlenmişse, her parçanın bedeli onun teslimi anında muaccel olur. Sözleşmenin sona ermesi: Yaklaşık bedelin aşılması – Madde 482 Başlangıçta yaklaşık olarak belirlenen bedelin, işsahibinin kusuru olmaksızın aşırı ölçüde aşılacağı anlaşılırsa işsahibi, eser henüz tamamlanmadan veya tamamlandıktan sonra sözleşmeden dönebilir. Eser, işsahibinin arsası üzerine yapılıyorsa işsahibi, bedelden uygun bir miktarın indirilmesini isteyebileceği gibi, eser henüz tamamlanmamışsa, yükleniciyi işe devamdan alıkoyarak, tamamlanan kısım için hakkaniyete uygun bir bedel ödemek suretiyle sözleşmeyi feshedebilir. Eserin yok olması – Madde 483 Eser teslimden önce beklenmedik olay sonucu yok olursa işsahibi, eseri teslim almada temerrüde düşmedikçe yüklenici, yaptığı işin ücretini ve giderlerinin ödenmesini isteyemez. Bu durumda malzemeye gelen hasar, onu sağlayana ait olur. Eserin işsahibince verilen malzeme veya gösterilen arsanın ayıbı veya işsahibinin talimatına uygun yapılması yüzünden yok olması durumunda yüklenici, doğabilecek olumsuz sonuçları zamanında bildirmişse, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerinin ödenmesini isteyebilir. İşsahibinin kusuru varsa, yüklenicinin ayrıca zararının giderilmesini de isteme hakkı vardır. Tazminat karşılığı fesih – Madde 484 İşsahibi, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın karşılığını ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermek koşuluyla sözleşmeyi feshedebilir. İşsahibi yüzünden ifanın imkânsızlaşması – Madde 485 Eserin tamamlanması, işsahibi ile ilgili beklenmedik olay dolayısıyla imkânsızlaşırsa yüklenici, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerini isteyebilir. İfa imkânsızlığının ortaya çıkmasında işsahibi kusurluysa, yüklenicinin ayrıca tazminat isteme hakkı vardır. İnşaat Sözleşmesinin Feshedilmesi Halinde Yüklenici Müspet Zarar Kapsamında Kâr Kaybı Talep Edebilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2021/874 Karar No: 2023/118 Karar tarihi: 22.02.2023 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki asıl davada sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespiti ve alacak, karşı davada sözleşmenin feshi isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davada sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespiti ile davanın menfi zararla

Müspet Zarar Kapsamında Kâr Kaybı: Arsa Sahibinin Kusuru Nedeniyle İnşaat Sözleşmesinin Feshi Read More »