Aile Konutunun Satılmasında Diğer Eşin Açık Rızası Bulunmaması Halinde İptal Davası Açılabilir mi
Aile Konutunun Satılmasında Diğer Eşin Açık Rızası Bulunmaması Halinde İptal Davası Açılabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2019/765 Karar No: 2022/1369 Karar Tarihi: 25.10.2022 Mahkemesi: Aile Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Aile Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili ile davalılardan … ve … mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi 4. Davacı vekili 18.09.2012 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili ile davalılardan …’nün evli olduklarını, eşlerin … ili, … ilçesi … Mahallesi, 417 ada, 7 parselde kayıtlı A Blok 1. Kat, 6 numaralı bağımsız bölümü aile konutu olarak kullandıklarını, davalının ekonomik durumu çok iyi iken işlerinin kötüye gitmeye başladığını, adına kayıtlı birçok taşınmazını satarak borçlarını ödemeye çalıştığını, ancak aile konutu olarak kullandıkları meskeni satacağını düşünemediğini, müvekkilinin rızası alınmaksızın 13.10.2011 tarihinde davalı … tarafından aile konutu olduğunu bilen diğer davalılar … ve …’e ½ hisseli şekilde evin devredildiğini, 15.10.2011 tarihinde de alıcılar ile kira kontratı yapıldığını, böylece evde oturmaya devam edildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın satış işleminin iptaline ve taşınmazın davalı … adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar Cevabı 5. Davalılar … ile … mirasçıları vekili 01.03.2013 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, açılan davanın kötü niyetli ve haksız olduğunu, davalı …’in davalı … ve diğer davalıların murisi …’e olan ticari borçlarına karşılık evi devrettiğini, buna ilişkin tarafların protokol ve ibraname düzenlediklerini, açılan icra takiplerinin takipsiz bırakıldığını, davalıya olan desteklerini sürdürmek amacıyla 15.10.2011 tarihli kira kontratını yaptıklarını, kira borcunun ödenmemesi nedeniyle … adına icra takibine geçtiklerini, müvekkillerinin devir tarihinde dava konusu taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığını bilmediklerini, zira tapuda böyle bir şerh bulunmadığını, davalı …’in … ve …’de de evleri olduğunu, tüm bunların yanında davacının eşinin borçları hakkında bilgi sahibi olduğunu, borçları karşılığında evin devrine açıkça rızasının bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. 6. Diğer davalı … cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkeme Kararı 7. … Aile Mahkemesinin 10.09.2015 tarihli ve 2014/233 E., 2015/562 K. sayılı kararı ile; tüm dosya kapsamına göre davacının satıştan haberdar olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı vekili ile davalılardan … ile … mirasçıları vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. 9. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 10.10.2017 tarihli ve 2016/11009 E. ve 2017/10821 K. sayılı kararı ile; “…Dava, aile konutundan kaynaklanan tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının satıştan haberdar olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma, aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira dava konusu taşınmaz şerh konulmasa dahi aile konutudur. Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta, aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “kurucu” değil “açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 193. maddesi hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanununun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin “açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun başkası adına devir edilerek, tescil edilmesi gibi “tek başına” bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma “ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir. Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalılar adına devir ederek tescil ettirmiş, bu işlem sırasında davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2015 tarih ve 2013/2-2056 esas, 2015/1201 karar günlü kararında açıkça ifade edildiği ve Dairemizce de aynen benimsendiği üzere eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Eş söyleyişle eşin “açık rızası alınmadan” yapılan işlemin “geçersiz olduğunu” kabul etmek zorunludur. Gerçekleşen bu durum karşısında yukarıda açıklanan yasal düzenleme ile ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. Direnme Kararı 10. … Aile Mahkemesinin 14.05.2019 tarihli ve 2019/66 E., 2019/332 K. sayılı kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; toplanan delillere, dinlenilen tanık beyanlarına göre davacının eşi …’in borçlarından haberdar olduğu, alacaklılarla eşi ile birlikte görüştüğü, hatta iki evden hangisinin verileceğini kararlaştırdıkları, toplantıda davacının bizzat hazır bulunduğu, hâl böyle olunca “satıştan haberi olmadığını iddia etmesinin” hayatın olağan akışına aykırı olduğu, dolayısıyla somut olayda davacının rızasının var olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 11. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. UYUŞMAZLIK 12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; aile konutu olarak kullanılan taşınmaz hakkında; davalı malik olan eş tarafından diğer davalılara yapılan devir işlemine, malik olmayan davacı eşin açık rızasının bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tesciline karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 13. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir. 14. Bilindiği üzere