Gayrimenkul Hukuku

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Taşınmaz Satışında Eşin Görüşünün Alınmaması Boşanmada Tazminat Sebebi Sayılır mı

Taşınmaz Satışında Eşin Görüşünün Alınmaması Halinde Boşanma Davasında Tazminata Hükmedilebilir mi Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas No: 2022/9210 Karar No: 2023/126 Karar tarihi: 11.01.2023 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki erkek vekili tarafından açılan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 164 üncü maddesinde yer alan terk nedenine dayalı ve 166 ncı maddesinde yer alan evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı dava ile kadın vekili tarafından açılan 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinde yer alan evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma ve ferilerine ilişkin karşılıklı boşanma davaları dolayısıyla yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davacı-davalı erkek tarafından açılan 4721 sayılı Kanun’un 164 üncü maddesine yer alan terk hukuksal nedenine dayalı boşanma davasının kabulü ile davalı-davacı kadının davasının reddine karar verilmiştir. Kararın davalı-davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulüne ve ferilerine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA 1. Davacı-davalı erkek vekili 07.06.2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; tarafların daha öncede evlilikler yaptıkları ve bu evliliklerinden çocukları olduğu, kadının kızının kendileri ile birlikte kaldığı ve evliliklerinin 30 yıl kadar devam ettiği, en son, erkeğin önceki evliliklerinden olan çocuklarına gayrimenkul vermesi üzerine kadının da kendi adına gayrimenkul istediği, veremeyeceğini söylediğinden evi terk ettiği, eve geri dönmesi için noterden ihtar çektiğini, gönderdiği parayı almasına rağmen eve dönmediğini, hatta eve dönmesi için emanete bıraktığı evin anahtarı alarak evde bulunmadığı bir sırada eve girip evdeki eşyalarını alarak gittiğini, müşterek eve dönmeyen eşi ile müşterek hayatlarının devam etmesine imkân kalmadığını beyanla yargılama yapılarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 164 üncü maddesinde yer alan terk hukuksal sebebi ve 166 ncı maddesinde yer alan evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal sebepleri ile davaların kabulüne, tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 2. Davacı-davalı erkek vekili 10.01.2022 tarihli cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı-karşı davalı erkek vekili, iddiaların asılsız olduğu, kadının engelli eşini başkalarının yardımına muhtaç bırakıp evi sebepsiz terk ettiği, kredinin kadının evi terk etmesinden sonraki bir zamanda ihtiyaç nedeniyle çektiğini, satıldığı iddia edilen gayrimenkulün ise kadının istemi üzerine satıldığı, oğlu …’nın evini kendisinin aldığını bu nedenle kadının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı-davacı kadın vekili 07.12.2021 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; iddiaların asılsız olduğu, adeta evi terke zorlayan davacı erkek olduğu, bağımsız konut temin etmediği gibi eve dön ihtarını da bağımsız olmayan bu konuta yaptığı, evlilik birliği içinde edindikleri gayrimenkulleri habersiz satarak oğluna daire aldığı ve bu alım için ayrıca kredi çekerek borçlandığını, dolayısıyla kızının evinden başka gidecek yer bulamayan kadın yokluğa düşmüş olması göz önünde bulundurularak, adli yardım talebinin kabulü ile asıl davanın reddine, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 166 ncı maddesi gereğince tarafların boşanmalarına, kadın yararına 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 manevî tazminat ile 1.000,00 TL tedbir ve sonrasında yoksulluk nafakasına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesini dava ve talep etmiştir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı erkek tarafından … Noterliği aracılığı ile davalı kadına terk ihtarı gönderildiği, 27.11.2020 tarih ve 3963 yevmiye numaralı terk ihtarının davalı kadına 15.12.2020 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın terk ihtarından 2 ay sonra açılmış olduğu, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarından davacı erkek ve davalı kadının, davacı erkeğin ilk eşinden olan oğlu, gelini ve çocuklarıyla uzun yıllardır birlikte yaşadıkları, davalı kadının davacı kocadan ayrı bir konut talebinde bulunmadığı, davalı kadının evi terk etmesinden önce değil terkten sonra davacı erkek tarafından bir tarla satışının yapılmış olduğunun anlaşıldığı, davalı kadının evi terk etmesinin haklı bir sebebe dayanmadığı gerekçesi ile davacı erkeğin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 164 üncü maddesinde düzenlenen terk hukuksal sebebine dayalı boşanma davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına, karşı davanın reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı – davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. İstinaf Sebepleri Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; terke dayalı davanın kabulü şartlarının oluşmadığı bu nedenle erkeğin davasının kabulünün hatalı olduğu, kadının evden ayrılmasının haklı sebepleri olduğu, izin ve onay almadan oğlu …’ya … ilçesinden daire alması ve bu sebeple tarla satması ve kredi çekmesi nedeniyle güveninin sarsıldığı, tam bağımsız konut temin etmediği bu nedenle kusur belirlemesinin ve davasının reddinin hatalı olduğu ileri sürülerek kararın kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle erkeğin davasının reddi ile kendi davasının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı- davalı erkek dava dilekçesinde birden fazla hukuksal sebebe dayanarak boşanma davası açtığını, bunun mümkün olduğunun ancak boşanma nedenlerinin saik açısından çatışmaması ve evlilik birliğini sona erdirme isteği yönünden çelişmemesi gerektiğini, hem terk sebebine dayanarak boşanma davası açmak, hem de evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının ileri sürülerek boşanma talebinde bulunmanın birbiriyle çeliştiğini, ihtar isteği ile bundan önceki kusurlu tutum ve davranışları af etmiş veya en azından hoşgörü ile karşılamış olacağını, ihtara rağmen evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürmenin ihtarı samimi kılmayacağını, terke dayalı davanın kabulü için ihtar edilen usulüne uygun ve samimi ihtar tebliğine rağmen eşin haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesi gerektiğini, somut olayda erkeğin ihtarı samimi olmadığı bu nedenle davacı erkeğin terke dayalı boşanma davasının reddinin gerektiği belirtilerek hükmün kaldırılmasına davacı-karşı davalı erkeğin davasının reddine karar verilmiş kadının davası açısından ise erkeğin kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan sattığı anlaşıldığından bu vakıanın davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesinin gerektiğini, bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek gerekçenin düzeltilmesine, 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (3) üncü alt bendi gereğince kadının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne infazda tereddüt yaratmaması için hükmün bu kısmının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle kadının davasının kabulü ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, davalı-davacı kadın yararına 25.000,00 TL

Taşınmaz Satışında Eşin Görüşünün Alınmaması Boşanmada Tazminat Sebebi Sayılır mı Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Paylı Mülkiyette Fiili Taksim Halinde Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Açılabilir mi

Paylı Mülkiyette Fiili Taksim Halinde Önalım Hakkı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Yasal önalım hakkı: Önalım hakkı sahibi – Madde 732 Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler. Kullanma yasağı, feragat ve hak düşürücü süre – Madde 733 Cebrî artırmayla satışlarda önalım hakkı kullanılamaz. Önalım hakkından feragatin resmî şekilde yapılması ve tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekir. Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tâbidir ve satıştan önce veya sonra yapılabilir. Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir. Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her hâlde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Paylı Mülkiyette Fiili Taksim Halinde Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Açılabilir mi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2023/85 Karar No: 2023/369 Karar Tarihi: 26.04.2023 Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki hâliyle 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin temyize cevap dilekçesinde talep ettiği duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği düşünüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi 4. Davacı … vekili dava dilekçesinde; Kahramanmaraş ili Onikişubat ilçesi Hayrullah mahallesinde kain 1350 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 1/6 payının müvekkiline ait olduğunu, diğer paydaşın maliki olduğu 5/6 payı davalıya 1.800.000,00 TL bedelle sattığını, müvekkilinin bu durumu duyum ve araştırma neticesinde 30.10.2015 tarihinde öğrendiğini, haberi olsa idi aynı bedelle çekişmeli payı müvekkilinin alabileceğini, müvekkilinin önalım hakkını engellemek amacıyla satış bedelinde muvazaa yapıldığını ileri sürerek davalı adına kayıtlı payın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Cevabı 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacının yaşlı ve maddi imkânları olmayan biri olduğunu, satış bedeli ve tapu masraflarını ödeyecek gücü bulunmadığını, üçüncü bir kişinin dava konusu taşınmazı alabilmek için davacıya dava açtırdığını, TMK’nın 732 nci maddesine göre sadece paydaşların önalım hakkını kullanabileceğini, paydaşın bu hakkını üçüncü kişinin nam ve hesabına kullanmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, ayrıca müvekkilinin çekişmeli payı satın alırken davacı ile de görüştüğünü, müvekkiline önce diğer payı alması, daha sonra kendi payını satacağının söylendiğini, çekişmeli payı satın alan müvekkilinden davacıya ait pay için dört kat para istendiğini, davacının payın satıldığını öğrenmesinin üzerinden bir yıl geçtiğini, TMK’nın 733/son fıkrasında düzenlenen üç aylık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek öncelikle hak düşürücü süre nedeniyle, aksi takdirde esastan davanın reddini savunmuştur. Mahkemenin Birinci Kararı 6. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.07.2016 tarihli ve 2015/921 Esas, 2016/361 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazdaki 5/6 payın 30.12.2014 tarihinde dava dışı … tarafından davalıya satıldığı, eldeki davanın 11.12.2015 tarihinde açıldığı, davalı tarafça çekişmeli temlikin davacıya bildirildiğine ilişkin herhangi bir belge ibraz edilmediği, davanın yasal süresi içerisinde açıldığı, ayrıca davacının kötüniyetli olduğu hususunun da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 1350 ada 4 sayılı parselde davalı adına olan 5/6 payın tapu kaydının iptaline ve davacı adına tesciline, depo edilen bedelin talep hâlinde davalıya ödenmesine karar verilmiştir. Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 26.09.2017 tarihli ve 2016/15281 Esas, 2017/6845 Karar sayılı kararı ile; “…Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 gün 3/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Muvafakat duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakatı sağlanamazsa 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesi hükmü uyarınca miras bırakanın terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilir. Temsilci davacı dışında biri olursa davacının sıfatı biter davayı temsilci takip eder. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir. Ayrıca, önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. Somut olaya gelince; davacının dava konusu 1350 ada 4 sayılı parselde dayandığı 1/6 pay kendi adına değil muristen intikalen dava dışı mirasçılar … oğlu … ve … oğlu … ile birlikte tapuda kayıtlı olup elbirliği halinde mülkiyet hükümlerine tabidir. Ancak, dosyada dava dışı bu mirasçıların açılan davaya muvafakat ettiklerine dair beyanlarına ve imzası noterce onaylı muvafakat belgesine rastlanmamıştır. Bu durumda yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda öncelikle taraf teşkili üzerinde durulması ve daha sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediği gibi; Davalı vekili, taşınmaz üzerinde fiili taksim bulunduğunu, temyiz aşamasında taşınmazın paydaşlar arasında taksim edilip edilmediği konusunun araştırılmadığını ileri sürmüştür. Yargılama aşamasında dava konusu önalıma konu

Paylı Mülkiyette Fiili Taksim Halinde Önalım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Açılabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Onarılabilir Durumdaki Orta Hasarlı Binanın İdarece Yıkılması Sonucu Uğranılan Zararın Geç Tazmini

Onarılabilir Durumdaki Orta Hasarlı Binanın İdarece Yıkılması Sonucu Uğranılan Zararın Geç Tazmin Edilmesi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU Abdulhalim Bozboğa Başvurusu Başvuru Numarası: 2013/6880 Karar Tarihi: 23/3/2016 BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Burhan ÜSTÜN Üyeler: Hicabi DURSUN, Erdal TERCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ Raportör: Tarık KAVAK Başvurucu: Abdulhalim BOZBOĞA I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru; 17/8/1999 tarihinde meydana gelen depremde orta derece hasar alan konutun yetkililerce yıkılması sonucu uğrandığı ileri sürülen zararın tazmini için açılan davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; bu davaya konu zararının kısa sürede karşılanmaması nedeniyle oluşan değer kaybından dolayı da mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 2/9/2013 tarihinde Gölcük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir. 3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 4. Bölüm tarafından 9/1/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 12/3/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur. 6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 2/4/2014 tarihinde ibraz etmiştir. III. OLAY VE OLGULAR A. Olaylar 7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir: 8. Başvurucunun Kocaeli ili Gölcük ilçesi 40 pafta 244 ada 671 parselde maliki bulunduğu konutu 17/8/1999 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle orta derece hasar almış ve yıkımı yapılacak binalar arasında olmamasına rağmen yıkım ve enkaz kaldırma ihalesini alan şirket tarafından konutun bulunduğu bina yıkılmıştır. 9. Başvurucu, idarenin kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyerek binanın yıkılmasında kusurlu olduğundan bahisle meydana gelen zararının tazmini istemiyle 25/11/1999 tarihinde Sakarya 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. 10. Mahkemece davanın “idari merci tecavüzü” nedeniyle merciine tevdi edilmesi sonucu başvurucunun talebini Kocaeli Valiliğinin zımnen reddetmesi üzerine 24/4/2000 tarihinde kayda giren dilekçeyle başvurucu tarafından 15.000 TL zararın tazmini istemiyle açılan dava Sakarya 2. İdare Mahkemesince görülmeye başlanmıştır. 11. Öte yandan başvurucu, yıkım işini yapan şirket aleyhine de Gölcük Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır. 12. Sakarya 2. İdare Mahkemesi 31/10/2002 tarihli ve E.2001/2199, K.2002/1432 sayılı kararıyla idarenin gözetim ve denetim yükümlülüğünü yerine getirmedeki kusurundan kaynaklanan, kamu hizmetinin kötü ve geç işlemesi nedeniyle oluşan zararı idarenin tazminle yükümlü olduğu gerekçesiyle dava kısmen kabul edilerek bilirkişi raporuna göre başvurucunun konutunun, yıkımın gerçekleştirildiği tarihteki rayiç bedeli olan 10.080 TL maddi tazminatın ödenmesine hükmedilmiş, maddi tazminat talebinin bu miktarı aşan kısmı ise reddedilmiştir. 13. Davalı, Kocaeli Valiliği ile davalı yanında davaya katılan Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca karar temyiz edilmiş; Danıştay Onbirinci Dairesinin 14/6/2005 tarihli ve E.2003/2087, K.2005/3597 sayılı kararıyla başvurucu tarafından aynı olaya ilişkin olarak iki farklı yargı kolunda dava açıldığı, her iki davanın sonuçları itibarıyla birbirini ilgilendirdiğinden bu davalarda alınacak kararların mükerrer ödemeye neden olacağı gözetilmeden eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararda hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma kararına karşı başvurucu tarafından yapılan karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin 10/10/2007 tarihli ve E.2005/5101, K.2007/7331 sayılı kararıyla reddedilmiştir. 14. Dosya tekrar kendisine gelen Sakarya 2. İdare Mahkemesi 22/11/2007 tarihli ve E.2007/1285, K.2007/1306 sayılı ilamıyla Kocaeli ilinde idare mahkemesinin kurulduğunu ve bu mahkemenin 14/7/2003 tarihinde fiilen faaliyete geçtiğini belirterek davanın yetki yönünden reddine ve dava dosyasının yetkili Kocaeli İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. 15. Kocaeli 1. İdare Mahkemesi 31/12/2008 tarihli ve E.2008/52, K.2008/1796 sayılı kararıyla Danıştay’ın bozma kararına uymuş ve Gölcük Asliye Hukuk Mahkemesinde başvurucu tarafından açılan davada dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini belirterek, yıkılan konutun yıkımın gerçekleştirildiği tarihteki rayiç bedeli olan 10.080 TL tazminatın ilgili idarece başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir: “Dava konusu olayda, davalı idare elemanlarınca 17/8/1999 tarihinde meydana gelen deprem sonucunda orta hasarlı (onarılabilir) olarak tespit edilen davacı konutunun, davalı idare tarafından oluşturulan komisyonca ihale edilmesi neticesinde, ihaleyi alan .. şirketi tarafından sehven yıkılması nedeniyle meydana gelen zararın davalı idarece tazmin edilmesi gerektiği tartışmasızdır.” 16. Başvurucu anılan karara dayalı olarak Kocaeli Valiliği ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı hakkında Gölcük İcra Dairesinin 2012/3100 esas sayılı icra dosyasında 7/4/2009 tarihinde ilamlı icra takibi başlatmıştır. 19/7/2012 tarihinde icra dosyasına 44.269,01 TL tutarında bir ödeme yapılmış, cezaevi yapı pulu harcı düşüldükten sonra kalan 43.383,71 TL başvurucuya 24/7/2012 tarihinde ödenmiştir. 17. İlk Derece Mahkemesinin kararı temyiz edilmiş, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 13/12/2011 tarihli ve E.2011/13301, K.2011/4660 sayılı ilamıyla hüküm onanmış, karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin 26/6/2013 tarihli ve E.2012/4069, K.2013/5272 sayılı ilamıyla reddedilmiştir. 18. Karar, başvurucu vekiline 2/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. 19. Başvurucu 2/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. B. İlgili Hukuk 20. Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrası şu şekildedir: “İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür”. 21. 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: “A) Vali, … kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır…   C) İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, … kamu esenliğinin sağlanması … valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır…” 22. 5442 sayılı Kanunu’nun 32. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: “A) Kaymakam, … kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır…  Ç) İlçe sınırları içinde huzur ve güvenliğin, … kamu esenliğinin sağlanması kaymakamın ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için kaymakam gereken karar ve tedbirleri alır; ” 23. 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: “Deprem (Yer sarsıntısı), yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ, tasman ve benzeri afetlerde; yapıları ve kamu tesisleri genel hayata etkili olacak derecede zarar gören veya görmesi muhtemel olan yerlerde alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlar hakkında bu kanun hükümleri uygulanır.” 24. 7269 sayılı Kanun’un 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: “İçişleri, İmar ve İskan, Bayındırlık, Sağlık ve Sosyal Yardım ve Tarım Bakanlıklarınca acil yardım teşkilatı ve programları hakkında genel esasları kapsayan bir yönetmelik yapılır. Bu yönetmelik esasları dairesinde afetin meydana gelmesinden sonra yapılacak kurtarma, yaralıları tedavi, barındırma, ölüleri gömme, yangınları söndürme, yıkıntıları temizleme ve felaketzedeleri iaşe gibi hususlarda uygulanmak üzere görev ve görevlileri tayin, toplanma yerlerini tespit eden bir program valiliklerce düzenlenir ve gereken vasıtalar hazırlanarak muhafaza olunur. Bu programların uygulanması, valiliklerce kurulacak kurtarma ve yardım komitelerince

Onarılabilir Durumdaki Orta Hasarlı Binanın İdarece Yıkılması Sonucu Uğranılan Zararın Geç Tazmini Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Hazine Arazisi Üzerinde Yapılmış Gecekondulara Tapu Tahsis Belgesi Verilmesi, Tahsis ve Tescil Koşulları

Gecekondulara Tapu Tahsis Belgesi Verilmesi 2981 sayılı (mülga) Kanun Tapu verme – Madde 10 a) Bu Kanun hükümlerine göre hazine, belediye, il özel idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler üzerinde, gecekondu sahiplerince yapılmış yapılar, 12 nci madde hükümlerine göre tespit ettirildikten sonra, kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yer hak sahibine tahsis edilir ve bu tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine \”Tapu Tahsis Belgesi\” verilir. Tapu tahsis belgesi, ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder. Ancak islah imar planı veya kadastro planları ile belirlenen alanlarda tapu tahsis belgesi yerine hak sahiplerine doğrudan tapuları verilebilir. b) Üzerinde imar mavzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmiş hisseli veya özel parselasyona dayalı arsa veya arazilerde, kişilerin hisse miktarları ve fiili kullanma durumları dikkate alınarak valilik veya belediyelerin talebi üzerine: 1. Henüz kadastrosu yapılmamış yerlerde, kadastro müdürlüklerince bu Kanunda belirtilen mülkiyet tespitine dair hükümler de uygulanarak, 2. Kadastrosu veya tapulaması tamamlanmış yerlerde ise bu Kanunla verilen yetkiler kadastro müdürlüklerince kullanılarak, Islah imar planlarının yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın: onayların alınmasına ve ilanların yapılmasına (askı ilanları hariç), komisyonların kurulmasına lüzum kalmaksızın 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri veya 766 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre hak sahipleri tespit veya yeniden tayin edilerek adlarına tescil edilir. Bu tespit sırasında özel parselasyon planında görülen veya hisseli satışlar sonucu fiilen oluşan yol, meydan, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha vs hizmetlere ayrılan yerler ile bunlara ilişkin hisseler bedelsiz olarak resen tapudan terkin; okul, ibadet yeri ve benzer kamu hizmetlerine ayrılan yerler ise, bedelsiz olarak ilgili idareler adına tespit ve tescil edilir. Hazine, belediye veya il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya arazileri üzerinde yapıldığı tespit edilen gecekondular hakkında da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. Belediye, hazine, özel idare veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa ve araziler üzerine gecekondu yapıldıktan sonra tespit edilerek kira kontratı düzenlenmiş gecekondu hak sahiplerine tapu tahsis belgesi ve tapuları verilir. Hak sahibi olmadığı halde tapu verilen kişilerin tapuları resen iptal edilir. c) İmar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleriyle, yol fazlalarıyla veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapılara yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanların yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya valilikler resen yetkilidir. Belediye veya valiliklerin talebi halinde bu yetkiler kadastro müdürlüklerince de kullanılır. Bu gibi arazilerde hisse sahiplerinin malik olduğu hisse üzerindeki temliki tasurruflar ve bunlarla ilgili takyitler 11/6/1945 tarih ve 4753, 19/7/1943 tarih ve 4486 sayılı Kanunlar, 775 sayılı Gecekondu Kanunundaki hükümler dahil, uygulamayı durdurmaz. Bu gibİ işlemlerde takyitler hisse sahibine isabet edecek müstakil parsele aynen nakledilir ve yapılan işlem Medeni Kanunun 927 nci maddesine göre hak sahibine bildirilir. Islah imar planı ile düzenlemeye tabi tutulan arsa ve arazilerin yeni sahiplerine verilmesinde valilik veya belediyelerce arsa ve arazilerin durumuna göre düzenleme ortaklık payı alınabilir. Bu gibi yerlere ait yapılmış olan özel parselasyon planı, ıslah imar planı olabilecek nitelikte olduğu belediye veya valiliklerce uygun görüldüğü takdirde aynen kabul edilerek tescil edilir. Üzerinde yapılanma bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler valiliğin talebi üzerine, belediye veya özel idareler adına resen tapuya tescil edilir. Islah imar planlarında genel bütçeye dahil dairelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ayrılan veya ayrılacak olan veya bir kamu hizmeti için lüzumlu görülen arsa veya araziler eski sahibi kamu idarelerine veya o işe tahsil edilmek üzere hazineye aynı şartlarla geri verilir. Islah imar planı yapılmış ve yapılacak bölgelerde bu Kanun kapsamına giren ve tapu tahsis belgesi verilen hazine arsa ve arazileri, iktisap tarihine bakılmaksızın aynı amaçta kullanılmak üzere ilgili belediyelere devredilir. Tapu tahsis belgesi verilen gecekondular – Madde 13 Tapu tahsis belgesi verilen gecekondular hakkında aşağıdaki uygulamalar yapılır. a) Bu Kanun gereğince arsa tahsis edilecek kimselerin; kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü iş yeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması gerekir. b) Hazine, belediye, il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde olan veya bu Kanun uyarınca mülkiyetlerine geçen arsa veya araziler üzerinde, ıslah imar planları ile meydana getirilen imar parselleri içinde hak sahiplerine, yapılarının işgal ettiği arazi de dikkate alınarak ıslah imar planında getirilen ölçülere uygun şekilde arsa veya hisse tahsis edilir. Gecekondusu muhafaza edilemeyen hak sahiplerine aynı bölgede veya diğer gecekondu ıslah veya önleme bölgesinde başka bir arsa veya hisse verilir. Tahsis edilen arsa veya hissenin bedeli 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kanun veya 6/6/1984 tarih ve 3016 sayılı Kanuna göre tespit edilir. 14 üncü maddenin a, b, c, d, e, g, h ve i bentleri kapsamında kalmaları nedeniyle, bulundukları yerde korunamayan gecekondu sahiplerinden hak sahibi sıfatı taşıyanlarına, bir gecekondu önleme veya ıslah bölgesinde veya yakın bölgegelerde yapılmış ıslah imar planları içinde meydana gelen boş imar parselleri müstakil, hisseli veya katmülkiyeti esasına göre verilir. Bu gibi hallerde gecekondu sahibine ayrıca enkaz bedeli bu Kanunla kurulan fondan belediye veya valilikçe ödenir. Islah imar planları sonucu, bu Kanun kapsamında kalan gecekondu hak sahiplerine yapılan tahsis işlemlerinden sonra arta kalan belediye veya valiliğe ait boş imar parselleri arsa bedeli 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilerek, 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca belirlenen hak sahiplerine valilik veya belediyelerce tahsis edilir. c) Islah imar planları belediye veya valiliklerce mümkün olduğu kadar fiili durum dikkate alınarak ve yapılanma şartları da belirlenerek yapılır veya belediye veya valiliklerce Yeminli Özel Teknik Bürolara yaptırılır. En geç (1) ay içinde belediye meclislerince kabul edilenler belediye meclislerince, büyük şehir yönetiminde ilçe belediye meclislerince Kabul edilenler ilçe belediye meclislerince, il idare kurullarınca kabul edilenler valilikçe tasdik edilerek yürürlüğe girer. Bu planların tescili de (1) ay içinde ivedilik ve öncelikle yapılır. İmar planı olan yerlerde mevcut imar planları gerektiği

Hazine Arazisi Üzerinde Yapılmış Gecekondulara Tapu Tahsis Belgesi Verilmesi, Tahsis ve Tescil Koşulları Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Cumhurbaşkanı veya Bakanlar Kurulu Kararı Olmadan Belediye Acele Kamulaştırma İşlemi Yapabilir mi

Acele Kamulaştırma 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu Acele kamulaştırma – Madde 27 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. (2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin 86 ncı maddesiyle, bu fıkrada yer alan “Bakanlar Kurulunca” ibaresi “Cumhurbaşkanınca” şeklinde değiştirilmiştir.) Mahkemece verilen taşınmaz mala el koyma kararı tapu müdürlüğüne bildirilir. Taşınmaz malın başkasına devir, ferağ veya temlikinin yapılamayacağı hükmü tapu kütüğüne şerh edilir. El koyma kararından sonra taşınmaz mal 20 nci madde uyarınca boşaltılır. Bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedelidir. Cumhurbaşkanı veya Bakanlar Kurulu Kararı Olmadan Belediye Acele Kamulaştırma İşlemi Yapabilir mi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU Ali Gönültaş Başvurusu Başvuru Numarası: 2018/24998 Karar Tarihi: 18/1/2022 R.G. Tarih ve Sayı: 22/2/2022-31758 BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN Üyeler: Hicabi DURSUN, Muammer TOPAL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, İrfan FİDAN Raportör: Kamber Ozan TUTAL Başvurucu: Ali GÖNÜLTAŞ I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, Bakanlar Kurulu kararı olmaksızın acele kamulaştırma yöntemi ile taşınmazın kamulaştırılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 13/8/2018 tarihinde yapılmıştır. 3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. 4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 8. Bakanlar Kurulunun 30/9/2004 tarihli ve 25599 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan 14/9/2004 tarihli ve 2004/7892 sayılı kararının başlığı \”Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca Yapılacak Kamulaştırmalarda 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci Maddesinin Uygulanmasına Dair Karar\” olarak gösterilmiştir. Söz konusu kararın 1. maddesi ile enerji yatırımlarının bir an önce gerçekleştirilmesi amacıyla elektrik, doğal gaz ve petrol piyasalarındaki faaliyetlerin gerektirdiği ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca (EPDK) yapılacak kamulaştırma işlemlerinde 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu\’nun 27. maddesinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Anılan Bakanlar Kurulu kararının iptali için dava açılmıştır. Danıştay Altıncı Dairesi 19/6/2013 tarihinde acelecilik hâlinin somut olarak belirtilmediği gerekçesiyle davayı kabul etmiş ve kararı iptal etmiştir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 27/5/2015 tarihinde kararı onamış, 8/6/2016 tarihinde de karar düzeltme istemini reddetmiştir. 9. Başvurucu 1949 doğumlu olup Kayseri\’nin Akkışla ilçesinde ikamet etmektedir. Kayseri\’nin Akkışla ilçesi Yeni Mahalle 107 ada 14 parselde kayıtlı 161,59 m² yüz ölçümündeki dükkân vasfındaki taşınmaz başvurucu adına tapuda kayıtlıdır. 10. Akkışla Belediyesi (Belediye) Encümeni 16/6/2017 tarihinde 1/1.000 ölçekli uygulamalı imar planında yola isabet eden, başvurucuya ait taşınmazın 48,51 m²lik kısmının kamulaştırılmasına karar vermiştir. Başvurucuya ait taşınmaz üzerine 14/7/2017 tarihinde Belediye lehine 2942 sayılı Kanun\’un 7. maddesi uyarınca kamulaştırma şerhi konulmuştur. Belediye Kıymet Takdir Komisyonu 13/7/2017 tarihinde söz konusu taşınmazın kamulaştırma bedelini 13.845,44 TL olarak belirlemiştir. Belediye 27/9/2017 tarihinde başvurucu ile söz konusu bedel üzerinden anlaşma sağlamıştır. Buna karşın başvurucu tapuda ferağ vermemiştir. 11. Belediye 28/5/2018 tarihinde taşınmaza acele elkoyma talebiyle birlikte başvurucu aleyhine kamulaştırma bedelinin tespiti davası açmıştır. Belediye; dava dilekçesinde imar planında yol olarak gösterilen, başvurucuya ait taşınmazın bir kısmının kamulaştırılmasına karar verildiğini belirtmiştir. Belediye; taşınmazın uzlaşma ile satın alınmak istendiğini belirtir iadeli taahhütlü tebligatın iade olduğunu, dolayısıyla başvurucu ile kamulaştırma konusunda uzlaşma sağlanmadığını ifade etmiştir. Belediye, imar planı gereğince yol olarak kamulaştırılmasına karar verilen, başvurucuya ait taşınmazın 48,51 m²lik kısmı yönünden 2942 sayılı Kanun\’un 10. maddesi gereğince ileride açılacak davaya esas teşkil etmek üzere kamulaştırma bedelinin tespitini ve acele elkoyma kararı verilmesini talep etmiştir. 12. Başvurucu 14/6/2018 tarihinde cevap dilekçesi sunmuştur. Başvurucu; acele kamulaştırma koşullarının bulunmadığını, kalan kısmı kullanabilmesi mümkün olmadığından taşınmazın tamamının kamulaştırılması zorunluluğu bulunduğunu ve taşınmazın merkezî konumu değerlendirilerek kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi gerektiğini belirtmiştir. 13. Sarıoğlan Asliye Hukuk Mahkemesi 29/6/2018 tarihinde davayı kabul etmiştir. Mahkeme, taşınmazın 48,51 m²lik kısmına 2942 Kanun\’un 27. maddesi uyarınca acele el konulmasına ve acele elkoyma bedelinin alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 17.832,62 TL olarak tespitine karar vermiştir. 14. Mahkeme; kararın gerekçesinde, açılan davanın kanuni dayanağının 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu\’nun 27. maddesi olduğunu belirtmiştir. Mahkeme, taşınmazın 48,51 m²lik kısmı hakkında Bakanlar Kurulunun 30/9/2004 tarihli ve 25599 sayılı Resmî Gazete\’de yayımlanan kararı ve 2942 sayılı Kanun\’un 27. maddesi gereğince acele kamulaştırma talep edildiğini ifade etmiştir. Mahkeme, söz konusu Kanun\’un 27. maddesi ile anılan Bakanlar Kurulu kararı dikkate alındığında Belediyenin acele kamulaştırma talebinde haklı olduğunu tespit etmiştir. Mahkeme acele elkoyma hükmü yönünden kararın kesin olduğunu, diğer hususların ise ileride açılacak bedel tespiti ve tescil davasında değerlendirileceğini açıklamıştır. 15. Nihai karar 13/7/2018 tarihinde başvurucu vekili tarafından öğrenilmiştir. 16. Başvurucu 13/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. IV. İLGİLİ HUKUK A. Ulusal Hukuk 17. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu\’nun \”Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili\” kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: \”Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister. Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur… Mahkemece belirlenen günde yapılacak duruşmada hakim, taşınmaz malın bedeli konusunda tarafları anlaşmaya davet eder. Tarafların bedelde anlaşması halinde hakim, taraflarca anlaşılan bu bedeli kamulaştırma bedeli olarak kabul eder ve sekizinci fıkranın ikinci ve devamı cümleleri uyarınca işlem

Cumhurbaşkanı veya Bakanlar Kurulu Kararı Olmadan Belediye Acele Kamulaştırma İşlemi Yapabilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kadastro Davası Açma Süresi: On Yıllık Zamanaşımı, Askı İlan Süresinin Sonundan mı Başlatılır

Kadastro Davası Açma Süresi ve On Yıllık Zamanaşımı 3402 sayılı Kadastro Kanunu Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre – Madde 12 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir. Kadastro müdürü tarafından onaylanarak kesinleşen tutanaklar ile kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararları; kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir. Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz. Kesinleşmemiş tutanaklar herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmişse, iddia ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın, taşınmazı tescil tarihinden itibaren 20 yıl müddetle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduranlar ile bunların akdi ve kanuni halefleri açılmış ve açılacak olan davalarda medeni kanunun tapuya itimat prensibinden yararlanırlar. Anayasa Mahkemesi Kararı – Açıklama Olaylar Başvurucuların murisi adına kayıtlı olan sekiz taşınmaz 2/12/1953 tarihinde kesinleşen kadastro tutanaklarıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, ardından İstanbul Belediyesine devredilmiştir. Bu taşınmazlardan bazıları ilerleyen süreçte üçüncü kişiler adına tescil edilmiştir. Başvurucuların söz konusu taşınmazların altısı için açtığı sicilin düzeltilmesi davası süre aşımı gerekçesiyle reddedilmiştir. Sonraki süreçte başvurucular, sekiz taşınmaz için 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) Hazine ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi aleyhine iki ayrı sicilin düzeltilmesi ile tazminat davası açmıştır. Davalardan biri üç taşınmaza, diğeri ise beş taşınmaza ilişkindir. Mahkeme davaları hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddetmiştir. Başvurucuların temyiz taleplerini inceleyen iki farklı Yargıtay dairesi; yerel mahkeme kararlarını onamış, karar düzeltme talepleri de ilgili daireler tarafından reddedilmiştir. İddialar Başvurucular, taşınmazların kadastro çalışması sonucu üçüncü kişiler adına tescil edilmesi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Mahkemenin Değerlendirmesi Anayasa\’nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk devleti ilkesinden doğmaktadır. Ölçülülük ilkesinin alt ilkelerinden olan orantılılık bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir. Hukuka aykırılık iddialarının bir mahkeme tarafından etkili bir biçimde incelenmesi müdahalenin orantılılığı bakımından önem arz etmektedir. Bu bağlamda, hatalı olduğu değerlendirilen kadastro işlemlerinin düzeltilmesi amacıyla yargı yollarına başvuru imkânının sağlanması mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin anayasal yükümlülüklerin bir gereğidir. Kadastro tespitlerinin ilgililere tebliğinin ilan suretiyle yapılmasının öngörülmesinin amacı taşınmazların mülkiyetine ilişkin belirsizlikleri bir an önce sona erdirmektir. Bununla birlikte tebligatın ilan suretiyle yapılmasına ilişkin düzenlemelerin kadastroya konu taşınmazlar üzerinde hak iddia edecek kişilerin söz konusu taşınmazların bulunduğu bölgede oturduğu veya orada oturmasa bile bundan haberdar olacak araçlara sahip olduğu düşüncesiyle haklılaştırıldığı dikkate alınmalıdır. Fakat örneğin yurt dışında ikamet eden bir kişi yönünden taşınmazla bağını koparan istisnai durumların da bulunması hâlinde kadastro ilanından haberdar olunması oldukça güçtür. Bu gibi hâllerde on yıllık dava açma süresinin otomatik olarak askı ilan müddetinin geçmesinden sonra başlatılması mülkiyet hakkı yönünden telafisi imkânsız zararların doğmasına yol açabileceğinden mülkiyet hakkına yönelik ölçüsüz bir müdahale teşkil edeceği değerlendirilmiştir. Öte yandan mülkiyet hakkının usul güvenceleri bağlamında dava açma süreleri, başvuru yoluna müracaat edilmesi imkânını ortadan kaldıracak veya aşırı derecede zorlaştıracak derecede katı ve şekilci yorumlanmamalıdır. Somut olayda Mahkemece Yunanistan\’da yaşadıkları bilinen başvurucuların veya üst soylarının kadastro işleminden haberdar olmamalarının beklenmesinin makul görülebildiği istisnai bir durumun olup olmadığı araştırılmadan dava açma süresinin askı ilan müddetinden başlatılmasının katı ve şekilci bir yorum olduğu değerlendirilmiştir. Mahkemece dava açma süresinin kadastro tutanaklarına ilişkin askı ilan süresinin sonundan itibaren başlatılması, başvurucuların kadastro işleminin hukuka aykırılığı iddialarını dava konusu etmesini imkânsız kılmıştır. Zira başvurucular, kadastro işleminden haberdar olduğu tarihte -Mahkemenin yorumuna göre- dava açma süresi zaten dolmuş durumdadır. Yunanistan\’da yaşadıkları bilinen başvurucuların veya murislerinin kadastro tespitinden haberdar olduklarının düşünülmesini haklı kılan sebeplerin varlığı Mahkemece ortaya konulmadıkça başvurucuların dava açmasını imkânsız kılan bu yorumun mülkiyet hakkının usul güvenceleriyle uyumlu olmadığı kanaatine varılmıştır. Tapu kayıtlarının kesinliğe kavuşturulmasındaki kamusal yararın önemi inkâr edilemese de başvurucuların mülkiyet hakkının korunmasındaki menfaatinin de gözardı edilmemesi gerekir. Somut olayda başvurucuların Yunanistan\’da yaşadığı olgusu gözetilmeden dava açma süresinin aşırı katı ve şekilci bir yorumla, otomatik olarak kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten başlatılması tapu sicilinin kesinleştirilmesindeki kamusal yarar ile başvurucuların mülkiyet hakkının korunmasındaki bireysel yarar arasındaki dengeyi başvurucular aleyhine aşırı bir külfete yol açacak şekilde bozmuştur. Bu durum başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi orantısız kılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Kadastro Davası Açma Süresi: On Yıllık Zamanaşımı, Askı İlan Süresinin Sonundan Başlatılması ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU AMELİA KUKUTARA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU Başvuru Numarası: 2019/7923 Karar Tarihi: 27/4/2023 R.G. Tarih ve Sayı: 19/7/2023 – 32253 GENEL KURUL – KARAR Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekili: Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA Üyeler: Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE Raportör: Ayhan KILIÇ Başvurucular: Amelia KUKUTARA, Dimitrios MALAMATAS, Elefteriya FİTRİADİS, Emmanuil FİTRİADİS, Emmanuil RAPTİS, Georgios FİTRİADİS, Herakliya SİMİTÇİOĞLU, Kimon FİTRİADİS, Konstantinia SPİRİDİS, Marina STAVRELİS, Nikolas SİMİTÇİOĞLU Panaotis RAPTİS, Stamatia FİTRİADİS, Stilyani KOCABAŞİDİS, Stilyanos MALAMATAS, Vasil GAYTANİDİS, Vasiliki PALME, Zoi FİTRİYADU, Zoi ZARAGULİAS I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru; taşınmazların kadastro çalışması sonucu üçüncü kişiler adına tescil edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvurular 7/3/2019 ve 6/7/2020 tarihlerinde yapılmıştır. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 3. 2020/22447 numaralı başvuru eldeki başvuruyla birleştirilmiştir. 4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur. 5. Bölüm, başvurunun Genel Kurula sevkine karar vermiştir. III. OLAY VE OLGULAR 6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 7. Başvurucular, İstepan kızı Ayzer (Ayiza) Zetya\’nın [öl. 1299 (1883)] tek çocuğu olan Amalya (Ameliye) Fitriyadu\’nun (öl. 22/5/1941) mirasçılarıdır. 8. 38/2 numaralı Sarıyer müdevvere defterine göre Ayzer Zetya adına kayıtlı olan sekiz taşınmaz 2/12/1953 tarihinde kesinleşen kadastro tutanaklarıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Söz konusu taşınmazlar 3/4/1961 tarihinde İstanbul Belediyesine devredilmiştir. Bunlardan bazıları sonraki tarihlerde çeşitli nedenlerle üçüncü kişiler adına tescil edilmiştir. Belirtilen taşınmazlar hâlihazırda İstanbul ili Sarıyer ilçesi Büyükdere Mahallesi Ekserci mevkii 559 ada 12 parsel, 613 ada 5 parsel, 559 ada 37 parsel, 559 ada 41 parsel,

Kadastro Davası Açma Süresi: On Yıllık Zamanaşımı, Askı İlan Süresinin Sonundan mı Başlatılır Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Hazine Arazisinde Bulunan Muhdesat ve Ağaçlara Zarar Verilmesi Halinde Tazminat Talep Edilebilir mi

Hazine Arazisinde Bulunan Muhdesat ve Ağaçlara Zarar Verilmesi Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Cumali Karaşahin Başvurusu Başvuru Numarası: 2014/2927 Karar Tarihi: 1/2/2017 İKİNCİ BÖLÜM– KARAR Başkan: Engin YILDIRIM Üyeler: Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Recai AKYEL Raportör: Özgür DUMAN Başvurucu: Cumali KARAŞAHİN I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, tapuda Maliye Hazinesi adına kayıtlı taşınmaz üzerinde başvurucu tarafından yetiştirildiği belirtilen kayısı ağaçları ile üzüm asmasının Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce (DSİ) sulama kanalı geçirilmesi sırasında zarar görmesi ve bu zararın tazmini istemiyle açılan tazminat davasının da reddedilmesi nedenleriyle eşitlik ilkesinin ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 5/3/2014 tarihinde Malatya İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir. 3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 15/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 4. Bölüm Başkanı tarafından 22/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından başvuru hakkında bu aşamada bir görüş sunulmayacağı bildirilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR A. Olaylar 6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir: 7. Başvurucu, tapuda Maliye Hazinesi adına kayıtlı bulunan Malatya ili, Battalgazi ilçesi, Hatunsuyu köyünde bulunan 1241 parsel sayılı taşınmazı kayısı bahçesi olarak kullanmaktadır. 8. Başvurucu bu taşınmaz için; 1995-1996 yıllarına ilişkin olarak 30/12/1999 tarihinde 160.875.000 TL, 8/2/1999 tarihinde 42.750.000 TL, 12/1/2000 tarihinde 67.350.000 TL, 2/1/2002 tarihinde 217.500.000 TL, 12/2/2001 tarihinde 436.500.000 TL, 18/2/2002 tarihinde 569.620.000 TL ve 24/12/2003 tarihinde de 261.000.000 TL ile 630.000.000 TL tutarlarında ecrimisil bedeli ödediğini gösteren maliye vezne alındıları sunmuştur (belirtilen tutarlar eski Türk Lirası üzerindendir). 9. Başvurucunun ecrimisil ödeyerek kullandığı taşınmazdan DSİ tarafından sulama kanalı geçirilmesi üzerine başvurucu, Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/342 Değişik İş sayılı dosyasında delil tespiti talebinde bulunmuş, Mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen 7/11/2009 tarihli ziraat uzmanı teknik bilirkişi raporunda, DSİ tarafından 23 adet 15 yaşında, 4 adet 8 yaşında ve 1 adet 2 yaşında olmak üzere toplam 28 adet kayısı ağacının ve 1 adet de 5 yaşında üzüm asmasının sökülmesi nedeniyle başvurucunun toplam 10.914 TL tutarında zararının olduğu belirtilmiştir. 10. Başvurucu, kanal yapımı sırasında sökülen ağaçların ve üzüm asmasının bedelinin ödenmesi için 17/11/2009 tarihinde DSİ Malatya Şube Müdürlüğünden talepte bulunmuştur. Şube Müdürlüğü 18/11/2009 tarihli cevap yazısında, yargı kararına dayalı olarak ödeme yapılabileceğini başvurucuya bildirmiştir. 1. Adli Yargı Süreci 11. Başvurucu kayısı bahçesi olarak kullandığı taşınmazdan sulama kanalı geçirilmesi sırasında kayısı ağaçları ve üzüm asmasının sökülmesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini istemiyle 9/12/2009 tarihinde Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır. 12. Mahkeme, 26/5/2010 tarihli ve E.2009/576, K.2010/274 sayılı kararıyla davanın kabulüne ve 10.914 TL tutarındaki maddi tazminatın 24/11/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermiştir. 13. Davalı idarenin kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi\’nin 4/7/2011 tarihli ve E.2010/7947, K.2011/7807 sayılı ilamıyla \”…davacı, baraj yapımı sırasında zarar verilen ağaçların bedelini istediğine göre, dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmemiş olması doğru değildir…\” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. 14. Yargıtay bozma ilamına uyan Mahkeme 20/10/2011 tarihli ve E.2011/566, K.2011/783 sayılı kararı ile uyuşmazlığın çözümü bakımından idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar 16/12/2011 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. 2. İdari Yargı Süreci 15. Başvurucu bu defa, aynı olay nedeniyle 11.576,26 TL tutarındaki maddi zararının tazmini istemiyle 22/12/2011 tarihinde Malatya İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmıştır. 16. Mahkeme, 24/12/2013 tarihli ve E.2013/1581, K.2013/1783 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir: \”Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi\’nin 2011/566 esas sayılı dosyasına sunulan ecrimisil ihbarnameleri ile ecrimisil ödendiğini gösteren belgeler dikkate alındığında davacının, mülkiyeti Hazineye ait ve sulama kanalı yapımı için DSİ Genel Müdürlüğü\’ne tahsis edilen taşınmazı kira, geçit hakkı, mecra hakkı vb. hukuki ilişkiye dayanmadan ağaç dikmek suretiyle kullanması nedeniyle işgalci konumunda bulunduğu sabittir. Bu durumda, mülkiyeti Hazineye ait ve sulama kanalı yapımı için davalı idareye tahsis edilen taşınmazı herhangi bir hukuki ilişkiye dayanmadan (fuzuli şagil olarak) ağaç dikmek suretiyle kullanıldığı için herhangi bir hukuki korumadan faydalanamayan davacı tarafından dikilen ağaçların, Kanunla kendisine verilen sulama kanalı yapım görevini hukuka uygun olarak yine kendisine tahsis edilen taşınmaz üzerinde yerine getirmesi sırasında sökülmesi nedeniyle uğranılan zararının tazminine hükmedilmesi için gerekli olan hukuka aykırı fiil şartı gerçekleşmediğinden davalı idarenin tazminle sorumlu tutulamayacağı sonucuna ulaşılmıştır.\” 17. Başvurucu tarafından itiraz edilen bu karar, Malatya Bölge İdare Mahkemesinin 5/7/2013 tarihli ve E.2013/1057, K.2013/997 sayılı ilamıyla onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi ise Bölge İdare Mahkemesinin 24/12/2013 tarihli ve E.2013/1581, K.2013/1783 sayılı ilamıyla reddedilmiştir. 18. Nihai karar başvurucu vekiline 4/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. 19. Başvurucu 5/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. B. İlgili Hukuk 20. 22/12/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu\’nun 718. maddesi şöyledir: Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.\” 21. 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75. maddesi şöyledir: Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malları ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile idare ve temsil ettiği mazbut vakıflara ait taşınmaz malların, gerçek ve tüzelkişilerce işgali üzerine, fuzuli şagilden, bu Kanunun 9 uncu maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle, idareden taşınmaz ve değerleme konusunda işin ehli veya uzmanı üç kişiden oluşan komisyonca tespit tarihinden geriye doğru beş yılı geçmemek üzere tespit ve takdir edilecek ecrimisil istenir. Ecrimisil talep edilebilmesi için, Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmez ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz. Ecrimisile itiraz edilmemesi halinde yüzde yirmi, peşin ödenmesi halinde ise ayrıca yüzde onbeş indirim uygulanır. Ecrimisil fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmez ise, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur. Kira sözleşmesinin bitim tarihinden itibaren, işgalin devam etmesi halinde, sözleşmede hüküm varsa ona göre hareket edilir. Aksi halde ecrimisil alınır. İşgal edilen taşınmaz mal, idarenin talebi üzerine, bulunduğu yer mülkiye amirince en geç 15 gün içinde tahliye ettirilerek, idareye teslim edilir. Köy sınırları içerisinde yer alan Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların işgalcilerinden tahsil edilen

Hazine Arazisinde Bulunan Muhdesat ve Ağaçlara Zarar Verilmesi Halinde Tazminat Talep Edilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Kamulaştırma Yapılmadan İrtifak Hakkı Kurulması: Taşınmaz Üzerinden Enerji Nakil Hattı Geçirilebilir mi

Kamulaştırma Yapılmadan İrtifak Hakkı Kurulması 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu Kamulaştırma şartları – Madde 3 İdareler, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler.  Cumhurbaşkanınca kabul olunan, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda, bir gerçek veya özel hukuk tüzelkişisine ödenecek kamulaştırma bedelinin o yıl Genel Bütçe Kanununda gösterilen miktarı, nakden ve peşin olarak ödenir. Bu miktar, kamulaştırma bedelinin altıda birinden az olamaz. Bu miktarın üstünde olan kamulaştırma bedelleri, peşin ödeme miktarından az olmamak ve en fazla beş yıl içinde faiziyle birlikte ödenmek üzere eşit taksitlere bağlanır. Taksitlere, peşin ödeme gününü takip eden günden itibaren, Devlet borçları için öngörülen en yüksek faiz haddi uygulanır. Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanların bedeli, her halde peşin ödenir. İdarelerce yeterli ödenek temin edilmeden kamulaştırma işlemlerine başlanılamaz. İrtifak hakkı kurulması – Madde 4 Taşınmaz malın mülkiyetinin kamulaştırılması yerine, amaç için yeterli olduğu takdirde taşınmaz malın belirli kesimi, yüksekliği, derinliği veya kaynak üzerinde kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı kurulabilir. Ancak, maliklerinin mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmemesi, can ve mal güvenliği bakımından gerekli önlemlerin alınması kaydıyla, kamu yararına dayalı olarak taşınmazların üstünde teleferik ve benzeri ulaşım hatları ile her türlü köprü, taşınmazların altında metro ve benzeri raylı taşıma sistemleri ile tünel yapılabilir. Taşınmazların mülkiyet hakkının kullanımının engellenmemesi hâlinde, taşınmazlara ilişkin herhangi bir kamulaştırma yapılmaz. Yapılan yatırım nedeniyle taşınmaz maliklerinden değer artış bedeli alınamaz. Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları – Madde 11 15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın; a) Cins ve nevini, b) Yüzölçümünü. c) Kıymetini ektileyebilecek bütün nitelik ve unsarlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini, d) Varsa vergi beyanını, e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini, f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın (…) mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini. g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini, h) Yapılarda, (…) resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını, ı) her bir ölçünün etkisi açıklanmak kaydıyla bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri, Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kabul edilen değerleme standartlarına uygun, gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler. Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz. Kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde, bu kamulaştırma sebebiyle taşınmaz mal veya kaynakta meydana gelecek kıymet düşüklüğü gerekçeleriyle belirtilir. Bu kıymet düşüklüğü kamulaştırma bedelidir. Dava hakkı – Madde 14 Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilir. İdari yargıda açılan davalar öncelikle görülür. İştirak halinde veya müşterek mülkiyette, paydaşların tek başına dava hakları vardır. İdare, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye verildiği günden itibaren otuz gün içinde maddi hatalara karşı adli yargıda düzeltim davası açabilir. İdare tarafından, bu Kanun hükümlerine göre tespit olunan malike ve zilyede karşı açılan davaların görülmesi sırasında, taşınmaz malın gerçek malikinin başka bir şahıs olduğu anlaşıldığı takdirde, davaya bu gerçek malik, tapu malikinin daha önce öldüğü sabit olursa mirasçıları da dahil edilmek suretiyle devam olunur. Açılan davaların sonuçları dava açmayanları etkilemez. Kamulaştırma Yapılmadan İrtifak Hakkı Kurulması: Taşınmaz Üzerinden Enerji Nakil Hattı Geçirilebilir mi ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU ŞEVKET KARATAŞ BAŞVURUSU Başvuru Numarası: 2015/12554 Karar Tarihi: 25/10/2018 R.G. Tarih ve Sayı: 18/12/2018-30629 GENEL KURUL – KARAR Başkan: Zühtü ARSLAN Başkanvekili: Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM Üyeler: Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ Raportör: M. Emin ŞAHİNER Başvurucu: Şevket KARATAŞ I. BAŞVURUNUN KONUSU 1. Başvuru, arsa vasfını haiz taşınmazın bir bölümü üzerinden kamulaştırma yapılmaksızın enerji nakil hattı geçirilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. II. BAŞVURU SÜRECİ 2. Başvuru 28/7/2015 tarihinde yapılmıştır. 3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir. 6. Birinci Bölüm tarafından 27/6/2018 tarihinde yapılan toplantıda, niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü\’nün 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir. III. OLAY VE OLGULAR 7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 8. Başvurucu 1953 doğumlu olup Şanlıurfa\’nın Hilvan ilçesinde ikamet etmektedir. 9. Şanlıurfa ili Hilvan ilçesi Karacurun Mahallesi\’nde bulunan ve toplam büyüklüğü 64.075 m² olan 109 ada 63 parsel sayılı arsa niteliğindeki taşınmaz tapuda başvurucu adına kayıtlıdır. Bu taşınmazın 7.204,69 m² yüz ölçümlü kısmının üzerinden kamulaştırma yapılmaksızın Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.ye bağlı olan Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ) tarafından 1985 yılında enerji nakil hattı geçirilmiş ve bu kısma elektrik direği de dikilmiştir. 10. Başvurucu tarafından 12/5/2011 tarihinde Hilvan Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) DEDAŞ aleyhine kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açılmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde; taşınmazın enerji nakil hattının altında kalan kısmı yönünden tam bedelinin, diğer kısmı yönünden ise el atma nedeniyle taşınmazın değerinde meydana gelen azalmanın tazminat olarak hesaplanmasını talep etmiştir. Dilekçede, taşınmazın enerji nakil hatları altında kalan kısmı üzerinde ilgili mevzuat uyarınca inşaat yapılmasının mümkün olmaması nedeniyle bu kısmın tam bedelinin ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. 11. Davalı ise savunmasında, tazminata hükmedilmesi gerekiyorsa bunun enerji nakil hattının koruma bandı altında kalan bölümünün mülkiyet bedeli üzerinden değil irtifak hakkı bedeli üzerinden hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür. 12. Mahkemece Hilvan Belediyesinden enerji nakil hattı altında kalan yerlere yapılaşma izni verilmesinin mümkün olup olmadığı sorulmuş; gelen cevap yazısında, ilgili mevzuat uyarınca bu alanlara yapılaşma

Kamulaştırma Yapılmadan İrtifak Hakkı Kurulması: Taşınmaz Üzerinden Enerji Nakil Hattı Geçirilebilir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Arazi Toplulaştırma İşleminin İptali: Dava Açma Süresinin Başlaması için Tebliğ Gerekir mi

Arazi Toplulaştırma İşleminin İptali için Dava Açma Süresi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu Dava açma süresi – Madde 7 1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. 2. Bu süreler; a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı, b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği; Tarihi izleyen günden başlar. 3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar. 4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz. Arazi Toplulaştırma İşleminin İptali: Dava Açma Süresinin Belirlenmesinde İlanen Tebliğ Tarihi Esas Alınabilir mi Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Esas No: 2016/4086 Karar No: 2018/2287 Karar Tarihi: 03.05.2018 Özet: uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, davacının bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği şeklindeki yorumun mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği sonucuna varıldığından, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararın bu kısmında da hukuki isabet görülmemiştir. (2577 S. K. m. 7, 9) (5403 S. K. m. 17) İstemin Özeti: Balıkesir İdare Mahkemesi\’nin 18/05/2016 günlü, E:2016/417, K:2016/732 sayılı ısrar kararının, davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Savunmaların Özeti: İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddedilmesi gerektiği Balıkesir Valiliği tarafından savunulmuş; Ayvalık Belediye Başkanlığı tarafından savunma verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hakiminin Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava; Balıkesir İli, Ayvalık İlçesi, … Beldesi, 62 pafta, 3487 parsel sayılı taşınmazın 910 m2 lik kısmının 1997-2001 tarihleri arasında yapılan toplulaştırma işlemi sonucu 234 ada, 2 parsel olarak … Belediyesi adına tescil edilmesine ilişkin işlem ve toplulaştırma kararı ile dayanağı 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle açılmıştır. Balıkesir İdare Mahkemesinin 23/03/2011 günlü, E:2008/930, K:2011/484 sayılı kararıyla; dava konusu edilen 1/1000 ölçekli uygulama imar planının 15/11/1982 – 15/12/1982 tarihleri arasında askıya çıkarılmak suretiyle ilan edildiği, askı süreleri içinde davacı tarafından itiraz edilmemesi nedeniyle planın son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 günlük süre içinde doğrudan veya yapılacak bir itiraz başvurusu üzerine verilecek cevaba göre kalan dava açma süresi içinde açılması gereken bu davanın belirtilen dava açma süreleri geçirildikten çok uzun zaman sonra 02/07/2008 tarihinde açılması nedeniyle süre aşımı bulunduğu, toplulaştırma işlemi yönünden ise; 1997-2001 tarihleri arasında yürütülen toplulaştırma faaliyeti sonucu oluşturulan 234 ada, 2 sayılı parselin askıya çıkarılıp kesinleştirildikten sonra tescil için gönderildiği Ayvalık Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından 05/07/2001 tarihinde tapuya tescil edildiği, nitekim dayanağı toplulaştırma kararının ise 14/07/1997 günlü, 83 sayılı Bakanlık kararı ile ihaleye çıkarıldığı, çalışmaların (Mülga) Gediz Planlama ve Proje Müdürlüğünce 1999 yılında tamamlandığı, hazırlanan geçici ve kesin projelerin 15 er gün süre ile askıya çıkarılarak sonuçların kesinleştirildiği ve tescil için 2001 yılında tapuya gönderildiği, toplulaştırma sürecinde … Belediyesi adına oluşturulan 234 ada, 2 sayılı parselin ve toplulaştırma kararının askıya çıkarılmak suretiyle aleniyet kazandırılarak kesinleştirildiği ve nihayetinde 2001 yılında tapuya tescil için gönderildiği dikkate alındığında, bu sürelerin üzerinden uzunca bir zaman geçtikten sonra açılan davanın bu kısmında süre aşımı bulunduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir. Anılan karar, karar düzeltme aşamasında Danıştay Altıncı Dairesinin 26/11/2015 günlü, E:2013/7030, K:2015/6912 sayılı kararıyla; uyuşmazlığın 1/1000 ölçekli uygulama imar planına ilişkin kısmı bakımından; uygulama işlemi üzerine sadece dayanağı düzenleyici işleme karşı dava açılabileceği gibi, uygulama işlemi ile düzenleyici işleme karşı birlikte veya ayrı ayrı dava açabileceği, uygulama işlemi ile düzenleyici işlemin birlikte dava konusu edilmesi zorunluluğunun bulunmadığı, planların düzenleyici işlem; parselasyon, ruhsat, ruhsat iptali ve yıkım işlemlerinin ise planların uygulanmasına yönelik işlemler olduğunda duraksama bulunmadığı, … Belediye Encümeninin 07/11/2006 günlü, 2006/491 sayılı ruhsat iptali ve yıkım kararının tebliği üzerine 07/11/2006 tarihinde (Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görev ret kararının kesinleşmesi üzerine süresi içerisinde idare mahkemesine başvurulmak suretiyle) açılan davanın süresinde olduğu sonucuna varıldığından, işin esası hakkında inceleme yapılarak bir karara varılması gerekirken, davanın imar planına ilişkin kısmının süre aşımı yönünden reddine yönelik temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı, uyuşmazlığın, 62 pafta, 3487 parsel sayılı taşınmazın 910 m²lik kısmının 1997-2001 tarihleri arasında yapılan toplulaştırma işlemi sonucu 234 ada, 2 sayılı parsel olarak … Belediyesi adına ihdas edilmesine yönelik toplulaştıma kararına ilişkin kısmına gelince, toplulaştırma işleminin davacıya tebliğ edilmediği, davalı idarelerce dava konusu arazi toplulaştırması işleminin tüm unsurlarıyla davacı tarafından öğrenildiğinin ortaya konulamadığı, davacı tarafından taşınmazı hakkında tesis edilen ruhsat iptali ve yıkım kararının tebliği sonucu toplulaştırma kararının öğrenilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı, bu durumda, uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, davacının bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği yorumunun mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararın bu kısmında da hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesi, bozma kararına uymayarak ilk kararında ısrar etmiştir. Davacı, ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir. Uyuşmazlığın 1/1000 ölçekli uygulama imar planına ilişkin kısmı bakımından; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay\’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, aynı maddenin 4. fıkrasında ise, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava

Arazi Toplulaştırma İşleminin İptali: Dava Açma Süresinin Başlaması için Tebliğ Gerekir mi Read More »

Kayseri Avukat - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Boşanma Avukatı - Kayseri Kira Avukatı - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ile Taşınmaz Devrinde Muris Muvazaası İddiasının İspatlanması

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ve Muris Muvazaası 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Tanımı – Madde 611 Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır. Şekli – Madde 612 Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese bile, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz. Sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir. Güvencesi – Madde 613 Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım alacaklısı, haklarını güvence altına almak üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına sahiptir. Konusu – Madde 614 Bakım alacaklısı, sözleşmenin kurulmasıyla bakım borçlusunun aile topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu, almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür. Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır. Kabul ettikleri kişilere ölünceye kadar bakma amacıyla kurulmuş olan kurumların bakım borcunun kapsamı ve ifası, kendilerince hazırlanarak yetkili makamların onayından geçen genel düzenlemelerle belirlenir. Bu düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden sayılır. İptali ve tenkisi – Madde 615 Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkânını kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilirler. Hâkim, sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun ifa edeceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar verebilir. Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal davası açma hakları saklıdır. Sona ermesi Önel verilerek fesih – Madde 616 Tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Bu oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine denk düşen anapara değeri ile bağlanacak irat arasındaki fark esas alınır. Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verilir. Önel verilmeksizin fesih – Madde 617 Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur. Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir. Bakım borçlusunun ölümü – Madde 618 Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl içinde sözleşmenin feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası hâlinde, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun mirasçılarından isteyebilir. Devredilemezlik, iflas ve haciz hâlinde istem – Madde 619 Bakım alacaklısı, hakkını başkasına devredemez. Bakım borçlusunun iflası hâlinde bakım alacaklısı, borçlunun ödemekle yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anapara değerine eşit bir parayı, iflas masasına alacak kaydettirme hakkını elde eder. Bakım alacaklısı, bu alacağını karşılamak üzere, üçüncü kişilerce borçluya karşı yürütülmekte olan hacze katılabilir. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ile Taşınmaz Devrinde Muris Muvazaası Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2021/234 Karar No: 2023/259 Karar Tarihi: 22.03.2023 Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; miras bırakanın 04.08.2010 tarihinde öldüğünü, 19.09.1991 tarihinde noterde düzenlettiği vasiyetname ile tüm mal varlığını kardeşi olan müvekkiline bıraktığını, Mudanya Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/677 Esas sayılı dosyası ile vasiyetnamenin açılmasına karar verildiğini, davalı tarafça vasiyetnamenin iptaline yönelik olarak açılan davanın reddedildiğini ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, murisin 06.07.2010 tarihinde dava konusu 1453 ada 1 parseldeki 3 nolu bağımsız bölümü ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devrettiğini, bu sözleşmenin ehliyetsizlik, şekle ve ahlâka aykırılık kademeli olarak muris muvazaası nedenlerinden dolayı geçersiz olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli ve miras bırakanın da tapudaki işlem sırasında akdi yapacak kadar sağlıklı olduğunu, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan tüm edimlerini tam olarak yerine getirdiğini, edimler karşılıklı olarak ifa edildikten sonra şekil eksikliğinin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, ahlâka aykırılık olarak ifade edilen hususların müvekkilinin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığını, muvazaa iddialarının da gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 27.12.2016 tarihli ve 2013/92 Esas, 2016/384 Karar sayılı kararıyla; davada taleplerin terditli olarak ileri sürüldüğü, Adli Tıp Kurumundan alınan rapora göre miras bırakanın ölünceye kadar bakma akdi ile satış işlemini yaptığı tarihte fiil ehliyetinin bulunduğu, dolayısıyla ehliyetsizliğe dayalı iddianın sübut bulmadığı; muvazaalı işlem yapıldığı yönündeki iddianın ise ispat edilemediği, tarafların gerçek iradelerine uygun bir sözleşme yapıp sözleşmenin ifasına başlandığı bakım alacaklısının mirasçısı olan davacının şekle aykırılığa dayanmasının hakkın kötüye kullanılması yasağı kapsamında kaldığı diğer yandan sözleşmenin taraflarının karı-koca olması ve yapılan işlemin ölünceye kadar bakma akdinden yaklaşık bir ay sonra bakım alacaklısının vefat

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ile Taşınmaz Devrinde Muris Muvazaası İddiasının İspatlanması Read More »